Yeni Üyelik
2.
Bölüm

💛 Bedenlere Tutsak 2 💛

@sedefyyy5252

🔥🔥İkinci bölüm geldi.

Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi yorumlarda belirtin lütfen.


💮💮💮Yeni bölüm bu bölümün okunmasına bağlı olarak gelecek.

Oy ve yorum atmayı unutmayın 🌺


İyi okumalar dilerim 📚📚📚



✨✨✨

Yine kurduğum tüm hayaller başıma yıkılmıştı. Yine celladım tarafından idama mahkûm edilmiştim. Güya bu gece ondan kaçıp kurtulacaktım.

Bana bu adamdan kurtuluş yoktu.

Gözümden akan bir gözyaşıyla gözlerimi sıkıca kapatıp bunun gerçek olmamasını diledim. Şimdi ne yapacaktım? Şehzat'lar neredeyse malikaneye giriş yapabilirlerdi. Benim bu çaresiz halimle kardeşimin ve kızımın korkusu daha da çok artmıştı. Hazel kolumdan tutup odağımı kendi üzerine çekmeye çalıştı.

"Abla şimdi ne yapacağız? Eğer onlara rağmen kaçarsak bizi yakalamaları çok da zor olmaz. Eğer burada kalırsak da bu hazırladığımız çantaları ne yapacağız?"

Bu çantaları hemen boşaltmamız gerekiyordu. Aceleyle konuşmaya başladım.

"Hazırladığınız çantaları hemen boşaltın! Bu gece kaçamayacağız ama vazgeçmeyeceğiz de. Bir gün bu hapishaneden kurtulacağız."

Hazel ve Hafsa söylediklerime aceleyle eşyalarını yerlerine yerleştirmek için harekete geçimilerdi. Hazel odadan çıkmak üzereyken onun kolunu tutup durdurdum.

"Çocuklara kaçacağımızı söylemiş miydin?"

Hazel kafasını hayır manasında sallayıp konuştu.

"Tam söyleyecektim ki Şehsuvar aradı. Anlayacağın söylemeye fırsatım bile olmadı."

Ona tamam manasında kafamı sallayıp bir an önce gitmesi için kollarını serbest bıraktım. Ben, onu bırakır bırakmaz koşarak odasına gitmişti. Bende odadan çıkmadan önce Hafsa 'ya bakıp içimden ondan özür diledim. Onu bu evlilikten şu an için kurtaramamıştım ama pes etmeyecektim. Kızımı onların çıkarlarına feda etmeyecektim. Hafsa eşyalarının çoğunu yerleştirmişti bile. Şimdi benim gidip eşyalarımı eski yerlerine koymam gerekiyordu. Hızla Hafsa'nın odasından çıkıp aceleci adımlarla yatak odasına girdim. Odaya girer girmez kulağıma ulaşan telefonumun melodisiyle yutkunup kimin aradığına bakmak için onun bulunduğu yatağa adımladım ve arayan isme baktım. Şehzat'tan başkası değildi. Gerçi başka birisinin arama ihtimali de çok gülünç olurdu. Telefonu hemen elime alıp cevapladım.

"Şehzat."

Telefonun ucundaki adamın öfkesini alıp verdiği nefesinden anlamak çok da zor değildi. Korkuyla dişlerimle dudaklarıma eziyet etmeye başlamıştım. Şehzat beni çok bekletmeden sinirle konuşmaya başladı.

"Neredesin sen kadın! Kaç kere aradım neden açılmıyor bu telefon? Bana bak Hümeyra eğer benim yokluğumu fırsat bilip bir işlere kalkıştıysan sana ölümlerden ölüm beğendiririm. Duydun mu beni?"

Şehzat'ın tehdidiyle yaşadığım korku ve stres on kat daha artmıştı. Sanki kaçma planımızı biliyormuş gibi konuşuyordu ama bu imkansızdı. Hazel ve Hafsa'ya bile daha bugün bahsetmiştim. Titremeye hazır sesimi kontrolüm altına alıp konuştum.

"Banyodaydım. Aradığını daha yeni fark ettim. Hem ne işler çevireceğim. Odamızdayım."

Son söylediğimi midem bulanarak söylemiştim. Bu oda hiçbir zaman ikimize ait bir yer olmayacaktı. Ben burada eziyet gören bir zavallıydım sadece.

"Hımm odamızdasın demek. Yeni banyoda yapmışsın. Bir an önce yanına gelmek istiyorum karıcığım. Seni çok özledim."

Şehzat'ın sesi yumuşamıştı ama sözleri midemi bulandırmaya da yetmişti. Bu gece yine bana kâbus yaşatacaktı. Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Canım yanıyordu. Bu gece ondan kurtulmuş bir şekilde huzurla uyumayı o kadar çok isterdim ki. Ama bu hayalden öteye geçememişti. Ondan kurtulamamıştım.

Şehzat tekrardan konuşmaya başlayınca boşta olan elimle gözyaşlarımı silip onun söylediklerine dikkat kesildim.

"Birazdan malikaneye giriş yapacağız. Beni karşılamayı unutma karıcığım."

Söyledikleriyle sertçe yutkunup:

"Tamam iniyorum hemen." dedim.

Sonunda telefonu kapatmıştı. Şimdi ne yapacaktım. Başıma bir de banyo işi çıkmıştı. Ne yapacağımı bilemez haldeydim. Kafamı bir an önce toparlayıp harekete geçmeliydim yoksa Şehzat'a hesap veremezdim. Hemen kafamda bir plan yapıp onu uygulamaya başladım. İlk önce eşyalarımı hızla çantadan çıkarıp yerlerine yerleştirdim. Şehzat ve kardeşine ait silahı ve paraları, koyduğum çantadan çıkarıp geri yerlerine koymak için hızla çalışma odasına girdim ve hepsini kasanın içine koydum. Bu işte tamamdı. Sıra mektuplara gelmişti. Onları hemen koyduğum yerlerden alıp yok etmeliydim. Öncelikle oğlum Civanmert 'in odasına girip mektubu koyduğum yerden aldım ve yatak odasına koştum. Şehzat için yazdığım mektubu da elime alıp ikisine de hissettiğim karışık duygularla baktım. Onları yok etmeliydim. Şehzat'ın çekmeceye koyduğu çakmaklardan birini elime alıp odadaki çöp kovasının başına geçtim ve ikisini de ateşle tutuşturdum. On beş yıldır dillendiremediklerimi dillendirdiğim mektuplar gözümün önünde cayır cayır yanıyordu. Acım tarifsizdi ve onu yaşamaya bile vaktim yoktu. Banyoya girip saçlarımı ıslatmam gerekiyordu. Son kez çöp kovasında küle dönmüş kağıtlara baktım ve banyoya girdim. Vakit kaybetmeden saçlarımı bir kere şampuanlayıp suyla yıkadım. Şehzat'ın şüphelenmemesi için çok dikkatli olmalıydım. Onun düşeceği en ufak şüphe bile bizim sonumuzu getirmeye yeterdi. Islak saçlarımı kurulamak için asılı duran havlulardan birini elime alıp saçlarımı kurulamaya başladım. Saçlarımın ıslaklığını biraz aldıktan sonra fark ettiğimle elimdeki havlunun yerle buluşması bir olmuştu. Kullandığım havlu Şehzat'ın havlusuydu. Nasıl bu kadar dikkatsiz olurdum. Kendime kızarak yere düşen havluyu alıp yerine astım. O adama ait hiçbir şeyin tenime değmesine tahammül edemiyordum. Banyoda çok vakit kaybetmiştim. Şehzat'lar neredeyse gelmek üzere olabilirlerdi. Banyodan çıktım ve odayı gözlerimle taradım. Ortada şüphe çekecek hiçbir şey yoktu. Kendimden emin bir duruşla odadan çıktım ve malikanenin giriş katına indim. Hazel ve çocuklarda buradaydılar. Hazel endişeli gözlerini etrafta gezdirip yanıma geldi ve neredeyse ağlayacak vaziyette konuşmaya başladı.

"Abla, ben çok korkuyorum. Ya kaçmak istediğimizi anlarlarsa."

Bende korkuyordum ama ihtimalde vermiyordum. Normal bir şekilde davranırsak hiçbir şey anlamazlardı.

"Hazel eğer böyle korkulu gözlerle etrafa bakmaya devam edersen anlamaları çok da zor olmaz. Sakin olmaya çalış. Bugün biz kaçma planı falan yapmadık. Evde uslu uslu oturduk tamam mı?"

Hazel kafasını tamam manasında sallayıp çocuklarının yanına geçti. Bende kendi çocuklarımın yanında duruyordum. Yalnız büyük oğlum Civanmert hala gelmemişti. Merakla evin çalışanlarından Esma'ya dönüp aklımdaki soruyu sordum.

"Esma, Civanmert hala gelmedi mi? Babası gelecek ama ortalarda yok. Arayıp haber vermediniz mi?"

Esma sorduğum soruya aceleyle cevap verdi.

"Hümeyra Hanımım, Kasım, Civanmert beyimi aradı ve Şehzat beynimizin geleceğini haber verdi. Neredeyse gelmek üzeredir. Siz merak etmeyin."

Esma'nın sözleriyle başımı sallayıp önüme döndüm. İçimde tarifsiz bir sıkıntı peydah olmuştu. Gerçi bu sıkıntı Şehzat'ın adını ne zaman duysam içimde belirirdi. Bu adam bana hiçbir zaman güzel duygular hissettirmemişti.

Avluya yansıyan araba farının ışığıyla korkum ve heyecanım ikiye katlanmıştı. Celladım malikaneye giriş yapmıştı. Gerginlikten dudaklarım kurumuş nefes alışverişlerim hızlanmıştı. Kendimi sakinleştirmem gerekiyordu. Dudaklarımın üzerinde dilimi gezdirip ıslattım ve içime derin bir nefes çekip bıraktıktan sonra Şehzat'ı karşılamak için dış kapıdan çıktım. Avlunun ortasına geldiğimde Şehzat, şoförün kapısını açtığı arka koltuktan inip gecenin karanlığında parlayan kara gözlerini gözlerime sabitlemişti. Onun bu ürkütücü bakışları altında ezilirken yanımdaki kardeşim ve çocukların varlıklarını hissedememiştim. Şehzat, bakışlarını üzerimden çekmeden bana doğru adımlayıp tam önümde durmuş ve uzun kollarını iki yana açıp:

"Bana hoş geldin demek yok mu karıcığım." demişti.

Her ne kadar söylemek içimden gelmese de kuru bir sesle konuştum.

"Hoş geldin Şehzat."

Karşımdaki kurnaz adam sinsice sırıtıp aramızdaki küçük mesafeyi kapattı ve kollarını bana sardı. Onun bu dokunuşu bende adeta elektroşok etkisi yapmıştı. Her ne kadar ondan uzaklaşmak istesem de onu kızdırmaktan korktuğum için bu duruma katlanmak zorunda kalmıştım. Burnunu boynuma götürüp derin bir nefes çekmişti içine. Sonra da öpücük kondurup kafasını geri çekmişti.

"Saçların hala ıslak üşüteceksin."

Şehzat'ın bu söylediğine gülmeyi çok istedim ama yapamadım. Onun sinirlenmesini göze alamazdım.

Kara gözlerini benden çekip herkesi süzdü ve kaşlarını çatarak konuşmaya başladı.

"Civanmert nerede? Neden beni karşılamak için burada değil?"

Şehzat'ın öfkesinden korkup titremeye başlamıştım. Karşıma gelip sinirden daha da kararan gözlerini gözlerime dikti.

"Sana bir soru sordum kadın! Konuşsana dilini mi yuttun?"

Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Cevap vermem gerekiyordu. Titreyen sesimi dizginleyip konuşmaya çalıştım.

"Dışarıda arkadaşlarıyla buluşmaya gitmişti. Senin geleceğini öğrenince ona haber verdik. Şimdi burada olur."

Şehzat eliyle burnunun kemer kısmını sıkıp dişlerinin arasında tıslayarak konuştuğunda ne söyleyeceğimi şaşırmıştım.

"Annem nerede peki?"

Yutkunup cevap verdim.

"Akrabalarınızdan birinin evinde misafirliğe gitti. Bu gece orada kalıyor."

Şehzat söylediğimle tehlike çağıran bir yavaşlıkla elini burnunun kemerinden çekip kara gözlerini beni öldürecekmişçesine gözlerime dikmişti. Tehlike barındıran ses tonuyla konuştu.

"Civanmert evde yok. Annem evde yok. Peki sizin başınızı kim bekledi?"

Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Korkudan histerik bir şekilde titriyordum. Kekeleyerek konuştum.

"Şe-Şehzat, hepimiz karşındayız. Bir şey yapsaydık haberin olmaz mıydı?"

Şehzat sırıtıp bana yaklaştı ve uzun boyundan dolayı kafasını eğip gözlerime baktı.

"Azıcık aklın varsa böyle bir hata yapmazsın zaten."

Tehdidini açık bir şekilde anlamıştım. Yutkundum ve gözlerimi onun dipsiz kuyuyu andıran gözlerinden çektim. O sırada da malikanede bir araba sesi işitilmişti. Sonunda Civanmert gelmiş olmalıydı. Derin bir nefes verip gelen arabaya baktım. Benimle diğerleri de bakmıştı. Arabanın sürücü koltuğundan inen Civanmert babasına sevgiyle bakıp yanına geldi.

Biraz mutlulukla birazda mahcubiyetle konuşmaya başladı.

"Baba, hoş geldin. Kusura bakma geciktim."

Şehzat, yanına gelen oğluyla baba şefkatiyle gülümseyip onu kendine çekti ve sarıldı.

"Hoş buldum oğlum. Neden annenleri başı boş bırakıp gittin? Büyük annen de evde değilmiş."

Civanmert gözlerini nefretle bana diktikten sonra babasına hitaben konuştu.

"Sen merak etme baba. Ben giderken önlemimi aldım. Burada olmasak bile herhangi bir hataya kalkışamazlardı."

Civanmert 'in nefret barındıran gözlerine dik dik bakıyordum. Beni korkuttuğunu sanıyordu ama yanılıyordu. Ben yeri geldiğinde Şehzat'a bile baş kaldırıyorken o kim oluyordu.

Benim kendisine olan bakışlarımla kaşlarını derince çatıp bana doğru adımladı sonra da alay barındıran ses tonuyla konuştu.

"Ne dik dik bakıyorsun. Ne oldu söylediklerim hoşuna gitmedi mi Türkmen kızı? "

Oğlumun aynı babası gibi bana Türkmen kızı demesine şaşırmıştım. Çünkü Şehzat benimle ukalaca konuştuğu zaman bana böyle hitap ederdi.

Oğlumun gözlerinin içine dolu gözlerimle bakıp korkusuzca konuştum. O istese de istemese de ben onun annesiydim.

"Gitmedi ne yapacaksın? Hem unutma Civanmert seni bu Türkmen kızı doğurdu."

Civanmert söylediklerimle adeta çıldırmıştı. Öfkeyle elini havaya kaldırıp bana vuracaktı ki savurduğu el bir başkası tarafından tutulmuş ve bedeni geriye doğru fırlatılmıştı.

Ona bunu yapan Şehzat 'dan başkası değildi. Civanmert 'in bana el kaldırmasına o kadar çok öfkelenmişti ki üstüne atlamamak için kendisini zor tutuyordu. Öfkeyle haykırdı.

"Birincisi benim kadınıma benden başka kimse ne Türkmen kızı diyebilir ne de ona el kaldırabilir. O kişi oğlu olsa bile. İkincisi sakın bir daha benim olduğum yerde sesini yükseltme. Bu sana ilk ve son uyarım Civanmert. Bu uyarım dikkate almazsan eğer, canını yakmaktan çekinmem bilesin. Şimdi yıkıl karşımdan!"

Civanmert savrulduğu yerden önce babasına üzgünce bakmış sonra da nefretle bürünen gözlerini bana dikmişti. Onun bakışları yüreğimi yakıyordu. Ben onun annesiydim düşmanı değil ki.

Gözlerimden bir gözyaşı akıp yanağımda bir iz bırakmıştı. Aslında bu yaş yanaklarımdan çok yüreğime akmıştı ama onun ateşini söndürmeye gücü yetmemişti.

Oğlum nefret fışkıran gözlerini üzerimden çekmeden hızla eve girdi. Bakışlarım onun son bulunduğu yerde takılı kalmıştı. Allah'ım bu nasıl nefretti. Ben bu çocuğa ne yapmıştım ki benden böylesine nefret eder hale gelmişti. Gözlerim onun yokluğunun verdiği bilinçle başka bir yöne çevrilmişti. Şehzat'ın olduğu yere.

Onun hiçbir duyguyu içermeyen gözleriyle karşılaşmıştı.

Zorla konuşmaya çalıştım.

"İçeri girebilir miyim?"

Şehzat benim ağlamaklı sesimle kaşlarını çatıp yanıma geldi ve elimi tutup peşinden eve girdirdi. Beni odasına götürüyordu. Şu an da ne onun elinin elimi tutuşu ne de beni odasına götürüşü umurumdaydı. Şu an da düşündüğüm tek şey oğlum ve onun bana olan nefretiydi. Bundan sonra ikimizin arasındaki buzlar erir miydi bilmiyordum ama bunun ihtimalinin bile çok zor olduğunu biliyordum ve bu bana derin bir acıdan başka bir şey vermiyordu.


Evet bölüm sonuna geldik.

📚 Sizce bölüm uzunluğu nasıldı?

İnşallah beğenirsiniz ve OY VE YORUM ATMAYI UNUTMAZSINIZ.

Desteklerinize ihtiyacım var. 💞💞💞




Loading...
0%