Yeni Üyelik
20.
Bölüm

💚 Bedenlere Tutsak 20 💚

@sedefyyy5252

Oy ve yorum atmayı unutmayın lütfen 🦋✨🌸

Ataş ekle kutucuğuna basmayı unutmayın lütfen. 🍃

 

💦💦💦

 

Gökyüzünü karanlık yavaş yavaş ele geçiriyordu. Her girdikleri sokak daha da tenhalaşıyor anne ve kızın yüreğine korku tohumları ekliyordu.


Bilmedikleri, tanımadıkları bir ülkenin şehrinde çaresizce dolanıp duruyorlardı. Hümeyra başlarına kötü bir şey gelecek diye delicesine korkuyor kızına sıkı sıkıya sarılıyordu. Güneş tepelerinden iyice kaybolmuş yerini ayın solgun ama bir o kadar parlak yüzüne bırakmıştı. Az önce girdikleri sokakta karşılarına birkaç insanın çıkmasıyla birbirlerine iyice sokulmuşlardı. Hafsa korkudan tir tir titriyordu.

"A-anne evimize dönelim. Burası çok korkunç."

Hümeyra da evine dönmek istiyor ama yapamıyordu. Kocasını az buçuk tanıyorsa ki onun ciğerini bilirdi. Evin etrafını adamlarına gözettirirdi. Bu sebeple eve dönmeleri çok riskliydi. Tabi. Dışarısı da olabildiğince tehlikeli...

"Olmaz kızım. Baban adamlarını bırakmıştır evin yakınlarına. Geri dönemeyiz artık. Geceyi geçirecek güvenli bir yer bulabilsek şimdilik bize yeter."

"İyide anne güvenli yeri nereden bulacağız. Diyelim bulduk oranın güvenli olduğunu nereden bileceğiz. Babamdan fenalık görmeyelim diye kaçıyoruz ama dışarıdaki insanların fenalığından nasıl kurtulacağız."

Hümeyra kızına hal veriyordu ama çabuk pes etmeyecekti. Şehzat'ın eline düşmekten başka her şeyi göze alabilecek bir haldeydi.

"Yeter artık Hafsa! Bak ileride bir cami var görüyor musun? Oraya gidip kadınlar mescidinde kalabiliriz. Allah'ın mabedine sığındığımızda ne baban ne de bir başkası bize hiçbir şey yapamaz."

Hafsa da annesinin baktığı camiye bakıp rahat bir nefes verdi.

"Tamam anne içine girelim bir an önce yalnız benim biraz karnım acıktı."

Hümeyra'nın da karnı acıkmıştı. Ellerindeki eşyalarla birlikte camiye girdiler ve kadınlar için ayrılan mescide geçtiler. İçerisi karanlıktı. Hümeyra ışığı açıp dikkat çekmek istemediği için elindeki telefonun feneriyle idare etmeye çalışıyorlardı.

Çantaların birine koydukları yiyecekleri çıkarıp karınlarını doyurmaya başladılar. Hümeyra tedbirli bir kadındı. Her ihtimale karşı bu çantaları hazırlamış ve evde bir köşeye koymuştu. Şehzat'ın izlerini bulduğunu öğrenince hızla evdeki kendilerine ait eşyaları ortadan kaldırmışlar ve hazırladıkları çantaları da alıp, kendilerini sokaklara atmışlardı. Oğuzhan komutanın yüzüne telefonu kapattığı için üzülse de o an için en doğrusunu yapmıştı. Ona yeterince yük olmuştu. Canına bir zeval gelsin istemezdi.

Hafsa karnını doyurduktan sonra uyumak için bir köşeye kırılmıştı. Hümeyra ortalığı topladı ve o da bir köşeye kıvrılıp gözlerini yumdu. Kendini güvende hissediyordu ama yine de huzursuzdu. Ya biri geride onları fark ederse diye ödü kopuyordu. Gözlerini açıp telefonunu eline aldı. Ekrana baktığında Oğuzhan'dan gelen cevapsız çağrıları gördü tekrar. Sıkıntıyla oflayıp ne yapacağını kafasında tarttı. Onu aramalı mıydı yoksa görmezden mi gelmeliydi. Şimdilik görmezden gelmeyi tercih etti. Saat uygulamasına girip alarm kurdu. Sabah ezanı okunmadan önce buradan çıkmaları kendileri için en hayırlısı olurdu. Alarmı kurduktan sonra gözlerini yumdu ve kendisini uykunun kollarına bırakmaya çalıştı. Onlar orada saklanırken Şehzat ve adamları sokak sokak onları arıyorlardı. Girdikleri her sokakta bir hayal kırıklığı yaşıyorlardı. Artık Şehzat'ın sabrı tükenmişti. Burnundan soluyarak Cihan'a bağırdı.

"Sıkıldım ben artık bu kovalamacadan! Hani o evdeydi Hümeyra?"

Cihan sıkıntıyla dudaklarını sımsıkı yumup burnundan nefes verdi. Adamların ona yanlış adres vermesi hiç iyi olmamıştı.

"O evde diye biliyorduk. Ya kaçtılar ya da Oğuzhan denen adam onları başka yerde saklıyor."

Şehzat yumruklarını sıkıp Cihan'ın suratına bir tane geçirdi. Cihan aldığı darbeyle yere düşerken şaşkınlıkla dudağından akan kana elini götürüp bulaşan kana baktı. Şehzat ona üstten alaycı bakışlarını gönderirken konuştu. O da o sırada taş zeminden destek alarak ayağa kalkmaya çalışıyordu.

"Oğuzhan denen adama attırmadığın yumruğu yemek nasıl bir histi Cihan?"

Cihan sakince ayağa kalkıp karşısına geçti ve başını eğdi. Ona cevabını yalnız kaldıklarında verecekti. Şehzat karşısında susan adamın yanından geçip arabasına bindi ve şoföre otele sürmesini emretti. Cihan yanından geçip giden ve uzaklaşan arabanın arkasından tepkisizce baktı. Onu bekleyen adamlarına dönüp baktığında ise hepsinin başarının yere baktığını gördü. Derin bir nefes alıp en önde duran arabanın şoför koltuğuna binip arabayı çalıştırdı. Peşinden de adamlar arabalara binmiş ve onu takip etmişlerdi.

Lüks araçlar otelin önünde durduğunda çevredeki tüm bakışlar onların üzerine odaklanmıştı. Arabadan ilk inen Şehzat olmuştu. Öfkeli adımlarla otelin içine girmiş ve yemek bölümüne geçmişti. Peşinden iki adamdan başka kimse gitmemişti. Cihan odasına çıkmak için asansöre binmiş ve odasının bulunduğu kata çıkmıştı. Peşindeki adamları eliyle durdurup kendisine yemek getirmelerini emretti. Sonra da odasının kapısını açıp içeri girdi. Girer girmez tozlanmış ceketini hırsla yere fırlattı. Ellerini saçlarından geçirip sakinleşmek için derin nefesler alıp verdi. O yumruğun hesabını soracaktı. Ayaklarındaki ayakkabılarla çorapları çıkarıp çıplak ayaklarını soğuk zemine bastı ve rahatlamaya çalıştı. Yavaş adımlarla yürüyüp yatağına uzandı. Birden aklına cüzdanına koyduğu Hazel'in fotoğrafı gelmişti. Tekrar ayağa kalkıp fırlatıp attığı ceketinin yanına gitti ve eğilip onu eline aldı. İç cebine koyduğu cüzdanı çıkarıp içini açtı ve fotoğrafı nazikçe çıkarttı. Gözlerinin önünde güzeller güzeli sevdiğinin sureti vardı. Ona haram olduğunu biliyordu ama sevmekten de vazgeçemiyordu. Fotoğrafı göğsüne yaklaştırıp elinde sımsıkı tuttu ve yatağa tekrar uzandı. Onun şimdi başka bir adamın kollarında uyuyor olduğu gerçeği yüreğini kanattı. Gözlerini kapatıp hayal alemine daldı. Onu düşünmek istemiyordu. Her ne kadar onu sevse de o evliydi. Onu düşünmesi, düşlemesi haramdı. Bir süre o şekilde hareketsizce yatakta uzandı. Aklında dönüp duran tilkilerinin konuşmasını dinledi bir süre. Hepsinin ortak bir fikri vardı. Hepsi Hazel'i, kocasından kurtarmasını söylüyordu. Onların sözlerini dinlemeyi kendisine şart koştu. Yarın bu işe bir başlangıç yapacaktı. Tabi Şehzat'ın dikkatini çekmeden yapması gerekiyordu. Bu aralar onun öfkesini üzerine çekmenin iyi olmayacağını çok iyi biliyordu. Şömineden yayılan sıcak havanın esaretine girerken kendisini derin bir uykunun emaneti altına bıraktı. Her günü bir önceki günden daha azaplı daha israflı geçiyordu.

Bedenlere vuran hafif soğukluk anne kızın birbirlerine daha çok sarılmasına sebep olmuştu. Kulaklarına ulaşan melodinin sesiyle huzursuza bedenlerini hareketlendirmişlerdi. Gözlerini ilk açan Hümeyra olmuştu. İlk önce sesin nereden geldiğini çözmek için uyku sersemliğiyle etrafına bakındı ve melodinin kaynağı olan telefonu eline alıp alarmı kapattı. Hızla oturduğu zeminden kalkıp kızını uyandırdı. Hafsa annesinin kedisine seslenmesiyle uyanıp parmaklarıyla gözlerini ovalayıp ayaklandı. Hümeyra beraberlerinde getirdikleri çantaları eline alıp, caminin kadınlar için ayrılan bölümüne girerken çıkarttığı ayakkabılarını eline aldı ve yavaş hareketlerle kapının kolunu indirdi. Görünürde dışarıda kimse yoktu. Arkada kızının varlığıyla bir adım atıp çıktı. Birine yakalanmanın korkusuyla kalbi maratona çıkmış koşucu gibi hızlanmıştı. Kızının da ondan bir farkı yoktu. Gözleriyle etrafı kolaçan ederek adımlarına kaldığı yerden devam etti. Peşinden de Hafsa...

Caminin dış kapısına yaklaşıp kapıyı açmak için hareketlendiği sırada kapı, diğer taraftan bir başkası tarafından açılmış ve Hümeyra ve Hafsa'nın karşısında uzun boylu genç bir adam belirmişti. Hümeyra karşısında kendisine ve kızına anlamaz gözlerle bakan adamla hareketsizce olduğu yerde kalakalmıştı. Adam, yabancı misafirleri sorgularcasına konuştu.

"Siz de kimsiniz?"

Hümeyra, sabah namazı vakti olduğunu bildiği için karşısındaki adamın caminin imamı olduğunu düşünüyordu. Bu sebeple korkusunu arka plana atıp adama cevap verdi.

"Biz buraya sığınmak için girdik. Kötü bir amacımız yoktu. Sadece güvende olmak istedik kusura bakmayın."

Adamın gecenin karanlığında parlayan kahve gözleri yumuşamış anlayışla anne kıza bakmıştı.

"Estağfurullah burası Allah'ın mabedi. Ben sadece sormam gerektiği için sordum. Anladığım kadarıyla kalacak bir yeriniz yok. Bir kadın için sokakların ne kadar tekinsiz olabileceğini biliyorum. Lakin burada bu şekilde de kalamazsınız. Geceleri çok soğuk olur."

Hümeyra başını sallayıp onu onayladı ve konuşmak için dudaklarını harekete geçirdi.

"Haklısınız biz de şimdi gidecektik zaten."

Adam, onun bu sözleri üzerine düşünceli bakışlarını yere çevirip kapının önünden çekildi. Hümeyra yolunun açılmasıyla çekinerek adım attı ve camiden çıktı. Kızı da onu ardından takip etmişti. Adamın yanından sessizce geçip gidiyorlardı ki imam, aklında dolanıp duran düşünceyi diline vurup onları durdurmayı başardı.

"Adınızı bilmiyorum, kimsiniz necisiniz bilmiyorum lakin size yardım etmek istiyorum."

Hümeyra Hafsa'ya baktıktan sonra arkasını dönüp tereddütle adama baktı.

"Ben de sizin kim olduğunuzu tam manasıyla bilmiyorum. Yardım teklifiniz için teşekkür ederiz. Bizim başımız yeterince belada sizin de bu belaya bulaşmanızı istemeyiz. Biz bir şekilde başımızın çaresine bakarız."

Hümeyra adamın cevap vermesini beklemeden arkasını dönüp ilerledi. Hafsa annesinin bu yardımı geri çevirmesine bir türlü anlam verememişti. Eğer adama güvenmediği için reddettiyse dışarının daha güvenli olduğunu ona düşündüren neydi? Bu soruyu sesli bir şekilde annesine de sordu.

"Neden kabul etmedin anne? Böyle ne kadar hayata devam edebileceğiz!"

Hümeyra epeyce uzaklaştıkları caminin gözden kaybolmasıyla kızına bakmadan yoluna devam etti. Ona bir cevap vermesi gerektiğini biliyordu.

"Kızım biz Oğuzhan komutanın evinden neden kaçtık! Orada saklanabileceğimiz birçok yer varken neden sokaklara düştük sanıyorsun! Bizim yüzümüzden başka insanlar zarar görmesinler diye. Babanı bilmiyormuş gibi konuşup da benim canımı sıkma."

Hafsa, annesinin azarlamasıyla olduğu yerde durup:

"Bu şekilde devam edemeyiz anne! Belirsizlik...
Bu belirsizlik canımı sıkıyor anlasana. Her günümüz korkuyla geçiyor. Sürekli diken üstündeyiz. Tam düzenimizi kurduk derken en baştaki durumumuzdan bile daha beter bir durumum içerisine düştük."

Bu sözler bir bıçak gibi kesmişti Hümeyra'nın adımlarını. Olduğu yerde çakılı kalmış sözlerin ağırlığını tartıp duruyordu. Nihayetinde yüzünde korkunç bir gülümseme belirmiş ve kızına dönmüştü. Hafsa annesinin yüzünde beliren ürkütücü gülümsemeyle ilk defa tanışıyordu. Şaşkınlık ve pişmanlığın birleşimiyle annesinin gözlerine bakarken Hümeyra konuştu.

"Canın sıkılıyor demek! Bu durumdan bu kadar şikayetçiysen hemen sonlandırabiliriz kızım. Babanın telefon numarası ezberimde. Hemen şimdi onu arar ve bu belirsizlikten kurtuluruz. Sen gider Hüseyin Berdan'ın torunuyla evlenirsin ben de kendimi babana bir şekilde affettirmeye çalışır çileli, tacizli hayatıma kaldığım yerden devam ederim. Nasıl fikir?"

Hafsa annesinin bu sözlerine verecek bir karşılık bulamayarak sustu. Hümeyra ona olan öfkesine öylesine çok yenilmişti ki elini çantasına daldırıp telefonu çıkartmış ve elinde sallayarak:

"Arıyorum bak! İçin rahat eder artık bu saatten sonra herhalde?"

Hafsa çılgına dönen annesini durdurmak için öne atılıp bağırdı.

"Anne! dur yapma. Aptallık ettim. Tüm bunlara benim için katlandığın gerçeğini unuttum. Yapma ne olursun."

Hümeyra sinirden titreyen elleriyle çoktan telefonda Şehzat'ın numarasını tuşlamış ve aramayı başlatmıştı. Artık katlanamıyordu. Bu hayatta nefret ettiği bir şey varsa o da nankörlüktü. Kızı az önce hiç çekinmeden bunu yapmıştı. Ona nankörlük etmişti. Sırf o sevmediği biriyle evlenmesin, küçücük yaşta hayatı mahvolmasın diye ardında oğlunu kardeşini bırakmıştı. Karşılığı ne olmuştu peki?

Hafsa, annesine engel olmakta çok geç kalmıştı. Geç kaldığını ise telefondan gelen, ömür boyu aklına kazınan babasının sesini duymasıyla anlamıştı.

"Alo kimsin? Her kimsen kısa kessen iyi olur. "

Hümeyra, duyduğu kaba sesle öfkesinin kıskacından kurtulup durumun gerçekliğini kavramaya başlamış ve titreyen bedenini güçlükle söz geçirmeye çalışmıştı. Hafsa korkudan titreyen bacaklarına hâkim olduktan sonra hızla annesinin yanına yaklaşıp, onun buz kesen elinden telefonu çekip aldı ve karıncalanan parmaklarıyla onu sıkı sıkıya tuttu. Babası sessizlikten sıkılıp sertçe konuştu.

"Her kimsen konuşmak için davetiye mi bekliyorsun! Eğer konuşma kararı alırsan bir daha ararsın şu an seninle uğraşacak vaktim de sabrım da yok."

Hafsa telefonu kapatmadan, babası önce davranmış telefonu kapatmıştı. Yaşadığı şiddetli adrenalin bacaklarının bağını çözmüş kaldırıma çöküp kalmasına sebep olmuştu. Annesinin de kendisinden bir farkı yoktu. Bir anlık kızgınlıkla yaptığı bu delilik bu saatten sonra her şeyi etkileyecekti.

-Bölüm sonu-

Bölümü beğendiniz mi?

Hümeyra'nın Şehzat'ı arayacağını tahmin eder miydiniz?

Hafsa bu sefer annesini gerçekten çok sinirlendirdi. Sizce burada haksız olan biri var mı?
Bence her ikisi de kendi açılarından bakıldığında haklı duruyorlar.

Peki Cihan hakkındaki düşünceleriniz nedir? Gerçekten çok merak ediyorum. Ben nedense bu karakteri seviyorum. Bence Şehsuvar'dan bin kat daha iyi.

Bu kitabın sonu nereye gidecek bende merakla bekliyorum.

Diğer bölümlerde görüşmek üzere Allah'a emanet olun. 🌸🦋✨

Loading...
0%