Yeni Üyelik
21.
Bölüm

🩷 Bedenlere Tutsak 21 🩷

@sedefyyy5252

Oy ve yorum atmayı unutmayın lütfen.

Ataş ekle kutucuğuna basmayı unutmayın.


Karanlık bir girdap gibi insanların üzerine çökmüş, onları ezip geçmişti. Hava olabildiğince soğuk, insanların içini yakacak kadar acımasızdı. Sokak ortasında kaldırıma çöküp kalmış iki kişinin üzerine kar taneleri şapır şapır dökülüyor onların içini ürpertiyordu. Büyük olan yanındaki küçük bedene sıkıca sarılmış, onu yıkıcı soğuktan korumaya çalışıyordu. İkisinin de bacakları buz kesmiş, onları hareket ettirmeleri güçleşmişti. Kadın en çok kızı için korkuyor, onu ısıtmak için kalan tüm gücünü sarf ediyordu. Eğer bir şeyler yapmazsa burada donup öleceklerdi. Çaresizlik, soğuk kadar onu üşütüyordu. Gözlerinden pürüzsüz yanaklarına sıcak bir gözyaşı aktı ve hıçkırdı. Onun hayali, bilmedikleri bir sokakta ölümü beklemek değildi. O özgürlüğün hayaliyle bugüne kadar yaşamıştı. Şimdi ise özgürlükten ziyade ölümün sarhoşluğuyla karşı karşıyaydı. Başka çaresi yoktu. Zor bela parmaklarını harekete geçirip hırkasının cebindeki telefonuna uzandı. Donmaya yüz tutmuş parmakları onu çok zorluyordu. Telefonu eline alması büyük çaba göstermesine sebep olmuştu. Sonunda telefona hükmetmeyi başardığında aklındaki numarayı tuşladı ve beklemeye koyuldu. Telefonun her açılmadığı saniye, kalbinin de buz tuttuğunu hissediyordu. Gözlerinden akan sıcak damlalar soğuktan uyuşmuş yüzünde tekrar iz bırakırken tam umudunu kaybediyordu ki telefonun ucundan gelen uykulu sesle bu sefer mutluluktan akmıştı göz yaşları.

"Alo Hümeyra?"

Hümeyra hıçkırıklarını susturup konuştu.

"Oğuzhan! Yardım et."

Telefonun diğer ucunda bir hareketlilik olmuş sonrasında ise Oğuzhan'ın endişeli sesi duyulmuştu.

"Neredesiniz siz Allah aşkına Hümeyra! Her yerde sizi aradım. O adam sizi bulacak diye ne kadar korktum haberin var mı senin? Neyse bunları sizi almaya geldiğimde bol bol konuşacağız. Şimdi bana nerede olduğunuzu söyleyin."

Hümeyra titreyen dişlerini zor zapt edip:

"B-bilmiyorum." deyince Oğuzhan'ın sıkıntılı nefesini işitmişti.

"Telefonun konumunu aç Hümeyra. Oradan nerede olduğunuzu bulabilirim ancak."

"T-tamam. Telefonu kapatıyorum. Acele et lütfen. Hafsa iyi değil."

Hümeyra kızının önceden öğrettiği gibi Oğuzhan'a konumu atmış ve kurtulmayı beklemeye başlamıştı. Kızını eliyle her ne kadar ısıtmaya çalışsa da nafileydi. Onun bedeninin soğukluğunu her hissettiğinde yüreğini delicesine bir korku ele geçiriyor buz kesen göz yaşları yanaklarında iz bırakıp tenini buz kestiriyordu. Kızının sesini duyup rahatlamak için ona seslenmeye çalıştı.

"Hafsa! Kızım konuş benimle. Uyuma sakın. Uyursan bir daha uyanamazsın güzel yavrum."

Hafsa'dan hiçbir ses gelmedi. Annesini duyduğu bile muammaydı. Hümeyra cevapsız kalmasıyla daha çok titredi. Bedeni histeri krizi geçirir gibi titriyordu. Kızını kollarından tutup sarstı ama bu nafile bir çabadan ileriye gidemedi. Hafsa gözlerini kapatmış annesinin tüm uyandırma çabalarına kayıtsız kalmıştı.

Hümeyra hıçkırıklarını serbest bırakıp kızını uyandırmak için kalan son gücünü kullanırken önünde beliren bir araba ile umutla baktı. Şoför kapısının aceleyle açılıp kapanması ve Oğuzhan'ın görünmesiyle:

"Yüzbaşı yardım et. Kızım ölüyor. Kaç kere seslendim ama cevap vermedi. Tüm bedeni buz tutmuş." demişti.

Oğuzhan yüzünde beliren dehşet ifadesiyle ıssız sokağın sert, soğuk kaldırımında birbirlerine sokulmuş anne kıza baktıktan sonra, imdatlarına yetişircesine hızlı adımlarla yanlarına yaklaştı. İlk önce sanki canı çekilmiş olan kız çocuğunu kucağına alıp arabanın arka kapısını açıp, koltuğa yatırdı. Evden getirdiği battaniye ile onu sıkıca sarmaladıktan sonra, Hümeyra'nın yanına koşup onu çöküp kaldığı kaldırımdan kaldırdı ve kucağına almak için bir hamlede bulundu; lakin bu hamlesi, Hümeyra tarafından bertaraf edilmişti.

"Yürüyebilirim."

Oğuzhan kafasını sallayıp onu onayladıktan sonra yürümesine yardımcı olmak için kolundan tuttu ve onu arabaya kadar götürdü. Hümeyra bu sefer onu durdurmamış onun adımlarına ayak uydurmuştu. Kalbi hâlâ küt küt atıyordu. Kızını kaybetmekten delicesine korkuyordu.
Koltuğa oturmadan Oğuzhan'a korkan gözlerle bakıp konuştu.

"Yaşıyor mu?"

Oğuzhan üzgün gözlerini Hümeyra'dan kaçırıp Hafsa'nın nabzını kontrol etmek için diğer kapıyı açıp soğuk parmaklarını Hafsa'nın boynuna dokundurup nabzını ölçtü. Parmaklarının ucunda hissettiği durmaya yüz tutmuş nabızla hızla kapıyı kapatıp şoför kapısını açıp oturdu. Hareketleri aceleciydi. Hümeyra korkuyla:

"Yaşıyor mu diye sordum Yüzbaşı! Kızım yaşıyor mu?" deyince Oğuzhan ona dönüp, bir süre konuşmadı. Sonra ise onu daha fazla korkutmamak için gerçeğin bir kısmını gizleyerek sorusuna cevap verdi.

"Yaşıyor ama acil hastaneye gitmeliyiz."

Hümeyra hıçkırığını koy verip yüzünü elleriyle kapattı. Bu duruma düşmelerine sebep olanın kendisi olduğunu düşünüyor ve bu vicdan yükünü daha da artıyordu. Oğuzhan onu teselli etmek için konuşuyordu ama Hümeyra onu duymuyordu. Aklı fikri kızındaydı.

"Ağlama Hümeyra. Hafsa'ya hiçbir şey olmayacak. Ağlamanın hiçbir faydası yok."

"Benim yüzümden bu halde. O adamın yardım teklifini kabul etseydim eğer, kızım bu halde olmazdı."

Oğuzhan, adam lafını duyunca tek kaşını kaldırıp kısa bir süre arkasını dönüp:

"Adam kim?" diye sordu.

Hümeyra ellerini yüzünden çekip Oğuzhan'a baktı.

"Bir camiye sığınmıştık. Camiden çıkarken imamla karşılaştık. Bize yardım teklif etti ama ben onu da tehlikeye atmamak için teklifini reddettim. Eğer kabul etseydim belki..."

Oğuzhan onun sözünü kesip:

"Geçmişe dönüp değiştiremeyeceğine göre hayıflanmanın bir anlamı yok Hümeyra! Sende bir şeyler için çabalıyorsun." dedi.

Hümeyra yanaklarından süzülen gözyaşlarını titreyerek sildi ve yutkundu.

"Ben Şehzat'ı aradım."

Oğuzhan bu duyduğuyla şaşkınlıkla bocalamıştı. Doğru duyup duymadığını teyit etmek için konuştu.

"Anlamadım?"

Hümeyra pişmanlıkla eliyle oynayıp, çekinerek konuştu.

"Hafsa beni çok öfkelendirdi. Bir anlık öfkeyle Şehzat'ı aradım."

Oğuzhan, bu sözlerle histerik bir gülüş sergileyip sinirlerine hâkim olamayarak Hümeyra'ya:

"Ne yaptım dedin sen! Hümeyra gerçekten çok garip bir insansın. Bu adama madem geri döneceksin ne demeye bu kadar çileye katlanıyorsun? Seni anlamakta güçlük çekiyorum."

Hümeyra, onun bu sözleriyle kaşlarını çatıp başını ellerine eğdi. Adam haklıydı. Öfkesine böylesine yenilmesi büyük bir hataydı. Pişmanlıkla dudaklarını araladı ve konuştu.

"Ona geri dönmek istemiyorum. Bir anlık sinirle yaptım zaten. Hem konuşmadım, benim aradığımı anlamadı."

Oğuzhan sıkıntıyla iç çekip ayağıyla gaza daha çok abandı. Bir yandan da Hümeyra'ya laf yetiştirmekle uğraşıyordu.

"O tilki adam mutlaka bu telefon aramasından işkillenmiştir. İnşallah peşine düşmez."

Hümeyra hüzünle gözlerini yumup:

"İnşallah." deyip gözlerini hareketsizce yatan kızına yöneltti. Onun bembeyaz yüzünü görünce dehşete düşüp bağırdı.

"Oğuzhan! Yüzü bembeyaz kesilmiş. Kızımı kaybediyorum."

Oğuzhan onun feryadıyla sıçramış ve dikiz aynasından Hafsa'nın yüzüne bakmıştı. O da gördüğü görüntü ile endişeyle dişlerini ısırmış ve Hümeyra'yı sakinleştirmek için konuşmaya başlamıştı.

"Hümeyra sakin ol! Kızına sarıl ve onu ısıtmaya çalış. Battaniyeyi Hafsa'nın vücuduna iyice sar."

Hümeyra şok olmuş bir halde kızına bakmaktan Oğuzhan'ın sözlerine kulak asıp uygulayamamıştı. Oğuzhan onu şoktan çıkarmak için bağırdı.

"Hümeyra! Şok geçirmenin zamanı değil. Söylediğimi yap, hemen!"

Hümeyra silkelenip kızına doğru hareketlendi ve ağlayarak onu kollarıyla sardı. Kalbi bin bir parçaya bölünüyordu. Acıyla hıçkırdı. Neden hâlâ varamamışlardı hastaneye?
Ağzından kaçan başka bir hıçkırıktan sonra evladını kaybetmek üzere olan bir annenin feryadıyla bağırdı.

"Kızım ölüyor! nerede bu hastane?"

Oğuzhan onun bu acısına karşılık ne yapacağını bilemeyerek biçimli uzun parmaklarıyla direksiyonu iyice sıkıp konuştu.

"Çok az kaldı. Neredeyse vardık."

Hümeyra kızının saçlarını okşayıp öperken hıçkırıklarına hâkim olamıyordu. Eli kolu bağlı bir halde olmak yüreğini kaynatıyordu.
Sonunda hastanenin önünde duran arabayla Oğuzhan çoktan arabadan inip arka kapıyı açmış ve Hafsa'yı kucağına almıştı. Onların gidişiyle Hümeyra da üzerindeki battaniyeyi omuzlarından atıp aceleyle arabadan indi ve güçsüz ayaklarına hakim olmaya çalışarak onları peşlerinden takip etti. Doktor ve hemşireler kızına çoktan müdahale etmeye başlamışlardı. Onların yanlarına gidip hızla sordu.

"Kızım iyi mi? Lütfen ona bir şey olmasın."

Oğuzhan onu sakinleştirmek için yanına yaklaşırken hemşirelerden biri ona dönüp omzuna teselli verircesine dokundu ve:

"Korkmayın hanımefendi. Kızınıza gereken tüm müdahale yapılacak."

Yüzüne anlayışlı bir gülümseme sunup yanından ayrıldı. Hümeyra için bu sözler hiç te yeterli olmamıştı. Kalbi kızıyla berber gitmişti ve onun yanında atıyordu.

"Hadi gel şuraya oturalım. Doktorlar gerekeni yapacaktır. Bizim elimizden dua etmekten başka bir şey gelmez."

Oğuzhan'ın koltukları işaret edip bunları söylemesiyle Hümeyra ağlamaktan kızaran gözlerini ona çevirip konuştu.

"Benim yüzümden bu halde. Benim asiliğim yüzünden. Ona iyi bir hayat vermek için geldim buralara. Sonuç ne peki? Kızım içeride yaşam mücadelesi veriyor. Onu kaybedersem kendimi asla affetmem. Onunla bende ölürüm."

Hümeyra'nın ağlayarak söylediği bu sözler karşısında Oğuzhan, kaşlarını çatıp ona iyice yaklaştı ve sakin çıkmasına özen gösterdiği ses tonuyla konuştu.

"Kendini suçlamanın bir manası olmadığını sana daha önce de söylemiştim Hümeyra. Sen çok iyi bir annesin. Evladı için herkesi karşısına alabilecek bir annesin. Kendine daha fazla haksızlık etme."

Hümeyra başını sağa sola sallayıp onu onaylamadığını açıkça gösterip, tüm gücü çekilen ayaklarını güçlükle koltuklara çevirip en diptekine oturdu ve ince narin ellerini gözlerine kapatıp için için ağlamasına devam etti. Oğuzhan onun bu haliyle bir an için maziye gitmiş kendi dramını tüm çıplaklığıyla hatırlamıştı. O da sevdiği birini kaybetmenin ne demek olduğunu acı bir şekilde yaşamıştı. Sevdiği, âşık olduğu kadının ölüm haberini alacak diye kalbi ağzında atarken o kara haberi almış ve derin bir hüzün tarafından boğulmuştu. Karısını toprağa verdiği günü daha dün yaşamış gibi hissetti bir an. Anılarını zihninden uzaklaştırmak için gözlerini sıkıca yumup açtı ve derin bir nefes aldı. Şimdi kendi derdiyle dertlenmenin zamanı değildi. Kalbi korkuyla dolmuş bir annenin yanında olup, ona destek vermesi gerekiyordu. Ayaklarını harekete geçirip onun yanına gitti ve yanındaki boş koltuğa oturdu. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Ne derse desin onu sakinleştiremeyeceğini biliyordu. Belki de susmak en iyisiydi. Susmak ve onun acısına ve korkusuna ortak olmak.

İkisinin de arasına büyük bir sessizlik çökmüşken önlerinde beliren doktorla ilk ayaklanan Hümeyra olmuş umut ve korkuyla, onun ağzından çıkacak sözcükleri beklemeye koyulmuştu. Oğuzhan da onun ardından oturduğu koltuktan kalkıp doktorun gözlerine bakmıştı. Orada gördüğü tanıdık ifade bir an dizlerinin çözülmesine sebep verse de son anda kendine hâkim olup yutkunarak doktora bakmaya devam etti. Birazdan onun ağzından çıkacak sözcüklerin Hümeyra'yı getireceği hali düşündükçe gözleri sulanıyordu.

"Siz Hafsa Asgari'nin yakını oluyorsunuz sanırım."

Hümeyra başını sallayıp:

"Ben annesiyim. Kızım iyi değil mi?"

Hümeyra'nın bu sorusu üzerine doktor sonunda acılı annenin merakını gidermek için konuşmaya başladığında, ağzından çıkan her kelime Hümeyra'nın nefesini kesmiş keskin bir bıçak misali kalbine saplanmıştı.

"Kızınız uzun süre soğuğa maruz kaldığı için hipotermi geçirmiş. Buraya geldiğinde kalbi neredeyse durmak üzereydi. Biz elimizden geleni yaptık ama..."

Hümeyra duyduğu ama bağlacıyla sesinin yüksek çıkmasına mâni olamayıp doktorun sözünü yarıda kesti.

"Ama derken? Ne oldu kızıma! Öldü mü yoksa?"

Doktor hüzünlü gözlerini Hümeyra'dan kaçırıp konuştu.

"Biz elimizden geleni yaptık. Başınız sağ olsun."

Hümeyra dönen başını umursamayıp bağırdı.

"Yalan söylüyorsun! Kızım yaşıyor. Şehzat'ın adamısın sen! Beni cezalandırmak için kızımı öldü gösteriyor değil mi?"

Doktor anlamaz gözlerle Hümeyra'ya bakarken:

"Bahsettiğiniz kişiyi tanımıyorum hanımefendi. Ben kimsenin adamı değilim. Bu hastanenin bir doktoruyum." dedi.

Hümeyra başını hayır dercesine sağa sola sallayıp kalan son gücüyle feryat etti.

"Yalan söylüyorsun. Benim kızım yaşıyor."

Oğuzhan bu duruma bir son vermek için Hümeyra'nın kolundan tutup onu karşısına aldı ve kalbindeki hüznü hissettirecek ses tonuyla konuştu.

"Hümeyra sakin ol! Hafsa'yı buraya getirirken nabzı çok yavaş atıyordu. Doktoru bu şekilde suçlayarak gerçeği değiştiremeyiz."

Hümeyra kokunu ondan hızla çekip göğsünden iterek onu kendisinden uzaklaştırdı.

"Kızımın öldüğüne inanmamı nasıl istersin! Öldü denilen senin evladın olmadığı için bu kadar çabuk kabulleniyorsun."

Oğuzhan bu sözlerle öfkelense de kendisine bu sözleri söyleyen kadının, evladını kaybeden acılı bir anne olduğundan sakince konuşmaya çalıştı.

"Hümeyra yapma! Durum ortada. Eğer gözlerinle görüp inanmak istiyorsan kızını son bir kez daha görebilirsin."

Hümeyra akmasını durduramadı gözyaşlarını ve hıçkırıklarını serbest bırakırken doktor çoktan onların yanından ayrılıp gitmişti.
Hümeyra kızını kaybettiğine nasıl inanabilirdi?
Acıyı kalbinin en derininde hissederken buğulu gözleri kararmaya başlamış ve olduğu yere yığılıp kalmıştı.
Hayaller onu ve kızını buraya kadar sürüklemişti ama gerçekler bir kuşun kapalı bir pencereye çarpışı kadar acı verici olmuştu.

Evet bölüm sonuna gelmiş bulunmaktayız. 📚

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nedir?

Hafsa'nın ölümü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hümeyra öldüğüne inanmıyor. Sizce bu düşüncede haklı mı?

Diğer bölümde görüşmek üzere.

Yorumlarda mutlaka buluşalım. 💙

Loading...
0%