Yeni Üyelik
22.
Bölüm

💛 Bedenlere Tutsak 22 💛

@sedefyyy5252

OY VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN ✨

Ataş ekle kutucuğuna basmayı unutmayın lütfen. 💦


🍃🍃🍃

 

Soğuk...
Kadının hissettiği tek şey içini ürperten bu soğukluktu. Dünya onun için buzdan bir kaleden ibaretti. Gözünde tüm renkler solmuştu. İçi kasvet ile dolmuş hayatı anlamsızlaşmıştı. Başı ucunda durduğu, yeni defin yapıldığı belli olan mezara gözü yaşlı bir şekilde bakıyordu. Yanında hissettiği beden onu ısıtmaya yetmiyor, acısını dindirmeye çare bulamıyordu. Saatlerdir buradalardı. Kadın, toprağın altına koyulan biriciğini bir başına koyup gitmek istemiyordu. Izdırabı çok büyüktü. Tüm bu olanların sorumlusu olarak kendisini görüyordu. Amacı kızını mutlu etmekti lakin kızı mutlu olamadan kara toprağın altına girmişti. Hem de donarak...
Kadın, kızının son halini tekrar hatırladığında dudaklarından içler acısı bir hıçkırık firar etmişti. Yanındaki adam, ona üzgün gözlerle bakmaktan başka bir şey yapamıyordu. Daha fazla onun bu perişan haline dayanamayıp:

"Hümeyra, daha fazla burada duramayız. Hava iyiden iyiye karardı ve soğumaya başladı." dedi.

Hümeyra ağlamaktan çatallaşan sesiyle inatla konuştu.

"Ben kızımı burada yalnız bırakamam. Sen gitmek istiyorsan gidebilirsin."

Oğuzhan bu sözleri üzerine onu onaylamaz bir baş hareketi yapıp yanından karşısına geçti.

"Hümeyra şu an ağzımdan çıkan şu dumanı görüyor musun? Havanın ne kadar soğuk olduğunu bu dumandan açıkça anlayabilirsin. Lütfen! Hadi gidelim."

Hümeyra omzunu inatla silkip:

"Gitmekte özgürsün komutan! Sen diyorsun soğuk diye. Kızım bu soğukta çok üşür. Onu yalnız bırakamam anlasana." demesiyle Oğuzhan, Hümeyra'nın çaresiz gözlerine içi parçalanırcasına baktı. Kadının acıdan aklını yitirmesinden korkuyordu. Evlat kaybı gibisi olmazdı ki.

"Seni burada bırakıp gideceğimi düşünmüyorsun değil mi! Bak Hümeyra, yaşadığın acının belki binde birini bile anlayıp hissedemem ama bu şekilde de olmaz. Bende Hafsa için çok üzülüyorum; lakin burada, bu soğukta durmamızın ona hiçbir faydası yok."

Hümeyra, elleriyle kulaklarını kapatıp olumsuzca başını salladı. Kızının öldüğünü kabullenmek istemiyordu. Onu burada bırakıp gitmek te istemiyordu.
Oğuzhan onun inat edeceğini anlayıp sıkıntıyla iç çekti.

"İnatçı keçi seni! Madem burada kalmakta ısrarcısın kal bakalım."

Bu sözleri söyledikten sonra arkasını dönüp onun yanından uzaklaştı. Arabasının yanına gidene kadar Hümeyra ona çatık kaşlarıyla bakmış sonra da kızının mezarına dönmüştü.
Oğuzhan, onun gözlerinin üzerinden çekilmesiyle arabasının kapısını açıp, dün anne kızın üzerine örtmek için arabaya koyduğu battaniyeleri aldı ve kapıyı tekrar kapattı. Madem burada kalacaklardı. Üşütmemeleri gerekiyordu. Battaniyeleri elleriyle sıkıca tutup Hümeyra'ya yaklaştı. Kadının ona arkası dönük olduğu için varlığını hissedememişti. Oğuzhan elindeki battaniyelerden birisini onun omzuna bıraktığında Hümeyra sıçrayıp arkasını dönmüştü.
Oğuzhan onu sakinleştirmek istercesine konuştu.

"Sakin ol! Benim. Burada kalacaksak soğuğa karşı tedbirimizi almamız gerekiyor."

Hümeyra kafasını sallayıp onu onaylayınca elindeki diğer battaniyeyi de kendi omuzlarına sardı. Soğuk birazcık da olsa bedenini özgür bırakmıştı.

İkili soğuk toprak zeminin bir kenarına oturup sessizlik yemini ederken bir başka yerde Şehzat ve Cihan karşılıklı oturmuş yemek yiyorlardı. Şehzat'ın keyfi oldukça yerinde gözüküyordu lakin aynısı Cihan için söylenemezdi. Şehzat'a karşı olan siniri hâlâ bedeninde hüküm sürüyordu.

Şehzat karşısında isteksizce yemek yiyen adama göz devirerek bakıp suyundan bir yudum aldı.

"Ne o? Karım bile bana bu kadar afra tafra yapmadı. Yoksa konuşmayacak mısın bir daha benimle Cihan Efendi?"

Cihan, onun bu alaylı sözlerine dişlerini göstererek alayla sırıttı ve biraz sonra söyleyeceklerinden gram pişmanlık duymadan konuştu.

"Karın senden kaçtığı için pek fazla nazını çekmediğin doğru Şehzat! Gerçi karında olan gururun, gramı bende olsaydı şimdi karşında yemek yemek yerine kendi yolumu çizerdim."

Şehzat bu sözler üzerine histerik bir kahkaha atıp önündeki etten bir dilim aldı ve dişlerinin arasında çiğnedi. Yüreğinde fırtınalar kopuyordu ama Cihan'a gösterdiği tek şey alay içeren sırıtışıydı. Cihan, onun bu vurdum duymazlığına öfkelenip sırtını yumuşak koltuğa yasladı ve dik dik Şehzat'a baktı.

"Şu an sana küfretsem de istifini bozmayacaksın değil mi?"

Şehzat, omzunu silkip etinden bir parçayı daha ağzına götürdü ve Cihan'a gözlerini kısarak baktı.

"Ne yaparsan yap canımı sıkamazsın Cihan. Emin ol karımın benden uzakta olduğu her dakika canım biraz daha sıkılıyor. Şimdi sana vurdum diye trip atıp durma bana."

Cihan, bu sözler üzerine sinirle dudaklarını dişlerinin arasına aldı ve ısırdı. Karşısındaki adama ne dese boştu. Konuşup durması nafile bir çabaydı. Bu sebeple konuyu değiştirip önemli bir konu hakkında onu bilgilendirmek için konuştu.

"Onu bunu bırakalım da başımızın üzerinde dolanan kara kargalardan kurtulmaya odaklanalım."

Şehzat, onun bu sözleri üzerine elindeki çatal ile bıçağı bırakıp tek kaşını kaldırarak Cihan'a baktı.

"Ne kargası?"

Cihan sıkıntıyla oflayıp çatık kaşlarını serbest bırakmadan konuştu.

"Bir de soruyor musun Şehzat! Hüseyin Berdan'ı başına bela ettin. Adamın kızını öldürdün! Rahatlığında bir sınırı var. Adamlardan haber geldi. Hüseyin Berdan adamlarını Türkiye'ye göndermiş. Hem de bir hafta önce. Bunca zaman izimizi bulamamış olamazlar."

Şehzat ciddi bir yüz ifadesi takınıp düşünürcesine Cihan'a baktı.

"Bir planları mı var diyorsun?"

Cihan kafasını sallayıp onu onayladı.

"Evet! Kesinlikle bir planları var. Yoksa bunca zaman bizi bulmamaları mümkün değil. Amaçları farklı."

"Ne olabilir ki?"

"Bilmiyorum Şehzat. Bildiğim tek şey tedbiri elden bırakmamak gerektiği. Hüseyin Berdan'ı az buçuk tanıyoruz. İntikamını almadan durmaz. Şu ana kadar karşımıza adamları çıkmadığına göre, onları bizim peşimize takmadı."

Bu sözler Şehzat'ın kaşlarını olabildiğince çatmasına sebep olmuştu.

"Bu adam, itlerini bizim peşimize takamdıysa kimin peşine taktı o zaman!"

Cihan, aklından geçen düşünceyi her ne kadar söylemekte tereddüt etse de söylemek mecburiyetindeydi.

"Büyük ihtimalle Hafsa'nın peşine düştüler. Aklı sıra kızıma karşılık kızın diyor olabilir."

Bu ihtimal Şehzat'ı çıldırtmıştı. Elini masaya geçirip öfkeyle soludu.

"Benim bulamadığım kızımı bulacak. Kendisine gelin yapacak it herif! Eğer kızıma zarar verirse onu parçalara ayırırım. Akıbeti kızından daha beter olur!"

Cihan onu sakinleştirmek için masaya eğilip:

"Şşt sakin ol! O adamı kızının başına bela eden sensin", dedi.

Şehzat öfkeyle güldü.

"Benim başıma da Hüseyin Berdan'ı babam bela etti. Eğer o söz vermemiş olsaydı ben Leyla denen kadınla evlenmemek için böyle bir söz vermezdim. Tamam iyi bir baba, iyi bir eş olmayabilirim ama canımdan kanımdan olana değer veririm."

Cihan sırtını koltuğa yaslayıp ela gözlerini Şehzat'a dikti.

"Sonuç ne oldu peki?"

Şehzat gözlerini ondan kaçırıp otelin penceresinden denize baktı ve çaresizce ve sitemle konuştu.

"Kaybettim. Her şeyimi kaybettim. Kendi elimle sonumu getirdim. Kibrime kapılıp sevdiklerimi üzdüm. Kötü bir adam oldum."

Cihan, Şehzat'ın bu sözleri üzerine acıyla sırıtıp kendi kalbine yük olan kederi diline döktü.

"Sen kavuşup kaybettin, ben ise sevdiğime sadece uzaktan bakabildim. Tabi ona da bakmak denilebilirse. Sen elinde olana kıymet vermezken ben sevdiğimin gün be gün yok oluşunu izledim. Sen yine de benden şanslısın Şehzat!"

Şehzat yutkundu. Bu sözler üzerine hiçbir kelam edemedi. Karşısında oturan can dostuna bu acıyı tattıran oydu. Sırf Hümeyra ile evlenebilmek için hem dostunu hem de Hazel'in hayatını mahvetmişti. Hazel ile Şehsuvar'ı evlendirerek büyük hata etmişti. Evet kendisi karısına etmediği eziyeti bırakmamıştı ama onun gururunu incitecek bir davranışta da hiçbir zaman bulunmamıştı. Kardeşi ise karısının onurunu ayaklarının altına almış bir güzel çiğnemişti. Cihan'ın acısı daha da katmerlenmiş tüm bu olanların suçlusu olarak onu görmüştü. Adam haklıydı. Kendi emelleri için onun sevdasını harcamıştı.

Daha fazla bu acınası durumda cebelleşmek istemeyip oturduğu sandalyeden kalktı ve kendisine kızgın gözlerle bakan Cihan'a arkasını döndü. Her zaman onun gözlerine bakmaya çekinmişti; çünkü biliyordu onun o ela gözleri büyük bir sitemle doluydu. Adımları ondan uzaklaşırken karşısına çıkan adamıyla durdu. Karşısında el pençe divan duran adam başını eğip konuştuğunda kalbine bir pençe darbesi aldı sanki.

"Beyim! Hümeyra Hanım ile Hafsa Hanım'ın izini bulduk Hümeyra Hanımım iyi ama Hafsa Hanım..."

Şehzat dehşet saçan kara gözlerini adama dikip dişlerini sıktı.

"Ne oldu Hafsa'ya!"

Adam gözlerini yerden kaldırmadan istemsizce kısık çıkan sesiyle:

"Ölmüş, beyim."

Dünya bir an için Şehzat'ın etrafında dönmüş, ayakları dermandan kesilmişti. Kızı hakkında duyduğu gerçekle birden adamının yakasına yapıştı. Kızının öldüğüne inanmak istemiyordu.

"Ne diyorsun lan sen!"

Adam kokuyla titrerken güçlükle konuştu.

"Ölmüş beyim. Donarak ölmüş!"

Şehzat, titreyen ellerini adamın yakasından çekip ciğerlerine derin bir nefes doldururken Cihan yanlarına gelmiş acı gerçeği öğrenmişti. Şehzat'ın omuzlarının çöktüğünü gördüğünde korumanın odağını kendi üzerine çekip:

"Hümeyra Hanım nerede şimdi? O iyi mi?" diye sordu.

"Bir mezarlıkta, kızının mezarının başında Ağabey."

Cihan sertçe yutkunup:

"Arabaları hazır edin! Mezarlığa gideceğiz." dedi ve onu yanlarından gönderdi.
Gözleri Şehzat'a döndüğünde gördüğü görüntü hiç hoşuna gitmemişti. Dostu gözlerini kapatmış derin derin nefes alıp veriyordu. Elini onun omzuna koyup:

"Şehzat! Sakin ol. Bir an evvel mezarlığa gitmemiz gerekiyor." dedi.

Şehzat kızaran gözlerini açıp Cihan'a baktı.

"Ben..."

Yutkundu konuşamadı.

"Ben Hümeyra'nın yüzüne nasıl bakacağım Cihan!"

Cihan bu soru üzerine dudaklarını dişleriyle çiğneyip, güç çıkan sesiyle konuştu.

"Şimdi bunu düşünme. Bir karşısına çıkalım hele."

Şehzat başını sağa sola sallayıp tepkisizce Cihan'ın elalarına baktı.

"Beni önceden belki affedebilirdi ama şimdi asla affetmeyecektir. Önceden bir umut vardı şimdi ise yok. Ben ne yapacağım Cihan?"

Cihan arkadaşını kolundan tutup otelin restoranından çıkarıp sıkıca sarıldı.

"Nefes aldığımız müddetçe hâlâ umut var demektir Şehzat. Umudunu sakın kaybetme!"

Kollarını ondan çekip konuşmaya devam etti.

"Hadi gidelim. Gerçekle yüzleşmek zorundasın."

Şehzat, Cihan'ın sözlerini çaresizce kabul etti ve ikisi bir otelden çıkıp arabaya bindiler. Dört araba peş peşe otelin önünden ayrılıp mezarlığın yolunu tuttu.

Hümeyra ve Oğuzhan, gelecek kişilerden habersiz mezarın etrafında oturuyordu. Aralarındaki ölüm sessizliği hiç bozulmamıştı. Oğuzhan konuşmaya çekiniyordu. Hümeyra ise acısını kalbinde an be an büyüterek kızının üzerine atılan toprağa bakıyordu. Hava iyice kararmış ve soğumuştu. Oğuzhan hâlâ geceyi burada geçirmeyi istemiyordu. Sırf Hümeyra'yı yalnız bırakmamak için buradaydı. Canı sıkıldığı için öylesine bir konuşmayı başlatmayı düşündü ve Hümeyra'ya döndü. Tam ağzını açıp konuşacağı sırada Hümeyra'nın öfkeyle ayağa fırlamasıyla neye uğradığını şaşırdı. Bu öfkenin müsebbibi kendisi olamazdı. Bu sebeple Hümeyra'nın öfkeyle baktığı yere baktı ve karanlıkta Bir çift kara gözü gördü. Yanındaki adamları da cabasıydı. Oğuzhan yanındaki hareketlenmeyle bir an Hümeyra'ya döndü ve onu yanında bulamadı. Zira o çoktan Şehzat Asgari'nin yanına yürümüş tam karşısında durmuştu.
Oğuzhan uzaktan karı kocaya baktı. Birinin gözlerinde saf bir öfke diğerinin ise Aşk, özlem ve saf bir acı vardı. Aralarında geçen sessiz bakışma gerilim doluydu.
Konuşmaya ilk cesaret eden Şehzat olmuştu.

"Hümeyra!"

Hümeyra onun konuşmasına tahammül edemeyecek yüzünü buruşturdu ve tek kelime etmeden onu kolundan tutup Hafsa'nın mezarına doğru çekiştirdi. Şehzat onun temasıyla titrerken biraz sonra olacakları şimdiden tahmin edebiliyordu. Karısının öfkesini, kızgınlığını, kırgınlığını acılı gözlerinde net bir şekilde görmüştü. Dönüşü olmayan bir yola girdiklerini şimdi daha net idrak etmişti.
Hümeyra tiksinircesine onun kolunu itip titreyen işaret parmağını kızının mezarına doğrultup ruhsuz çıkan ses tonuyla konuştu.

"Bak burada kızımız yatıyor. Dün gece senden kaçarken donarak öldü. Sen onun hayatını mahvetme diye. Şimdi için rahat etti mi Şehzat! Rahatladın mı? Öldü kızım işte!"

Şehzat, karısının bu sitemiyle dolan gözlerini kırpıştırdı ve kafasını hayır dercesine salladı. Onun da yüreği yanıyordu. Hafsa onun da kızıydı. Çok büyük bir yanlış yapmıştı ama kızının ölmesi isteyeceği son şey bile değildi.

"Ben kızımın ölmesini istemedim. Böyle olsun istemedim Hümeyra! Evet hatalıyım ama anla beni mecbur kaldım."

Hümeyra'nın dudaklarında soğuk bir gülüş belirdi.

"Ne bekliyordun ki? Sen bir şeyleri isteyeceksin Hümeyra ve çocukları onları yapacak. Evlen desen evlenecek, git desen gidecek, öl desen ölecek! Al öldü Hafsa. Benim kızım öldü!"

Şehzat yutkunamadı. Ne söyleyeceğini bilememenin acizliğini yaşıyordu. Kendisini haklı çıkaracak tek bir sözü yoktu ki. Hümeyra onun bu sessizliğiyle iyice çıldırdı. Ellerini yumruk yapıp onun göğsüne sertçe geçirdi.

"Neden konuşmuyorsun! O dilin her zaman söyleyecek bir şeyler bulurdu şimdi niye lal kesildi söyle! Susman için kızımın ölmesi mi gerekiyordu!"

Şehzat ona müdahale etmedi. Göğsüne inen her bir yumruğu sonuna kadar hak etmişti. Karısının acısını, öfkesini bir şekilde atması gerekiyordu. Yoksa bu kayıp ona kafayı yedirtirdi biliyordu. Karısı ona sitemlerini dile getirirken onun gözleri Oğuzhan'ın üzerine dikilmişti. Onun buradaki varlığını sorgulamayı sonraya bırakması gerektiğini bilerek odağını tekrar karısına çevirdi. O çok yorulmuştu. Narin elleri yavaşlamış daha güçsüz darbe indirmeye başlamıştı. Şehzat dayanamayıp onun bileklerine ellerini sardı.

"Yoruldun, bana vurmak sadece seni yorar Hümeyra'm. Canın yanıyor biliyorum."

Hümeyra bileklerini ondan kurtarmaya çalıştı ama başaramadı. Şehzat, bileklerini acımasa da sıkıca tutuyordu. Şehzat, sanki bıraksa tekrar kaybedecekti onu. Hümeyra dönen başıyla gözlerini sıkıca yumdu. Dünya etrafında dönüyordu. Bir an bacaklarının uyuştuğunu hissetti. Başı istemsizce de olsa Şehzat'ın göğsüne düşmüştü. Tam bilincini kaybediyordu ki bedenini, beline sarılan güçlü kolların egemenliğine bıraktı.

EVET BÖLÜM SONUNA GELDİK.

BÖLÜM HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ NEDİR?

BOL BOL YORUM İSTİYORUM.

SONUNDA ŞEHZAT HÜMEYRASINI BULDU; AMA HER ŞEY ONUN İÇİN DAHA DA ÇOK GÜÇLEŞTİ.

OY VERMEYİ UNUTMAYIN 💞

Loading...
0%