Yeni Üyelik
31.
Bölüm

💚 Bedenlere Tutsak 31💚

@sedefyyy5252

Yeni bölüm geldiiii.

Ataş ekle kutucuğuna basmayı unutmayın lünfenn 🍃

OY VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN.

 

Ben eğlenerek yazdım Sizde eğlenerek okuyun. 😄

 

Gökteki kızıl yavaş yavaş yerini karanlığa bırakıyordu. Gizlenen sırların ortaya çıkmasından hemen öncesinde Berdanların konağında büyük bir sessizlik hakimdi. Birazdan kopacak olan fırtınaya kimse hazırlıklı değildi. Asil ev ahalisini akşama kadar bir şekilde oyalamayı başarmıştı ama bu durumu daha fazla idare edemeyeceğinin bilincindeydi. Akşam yemeği vakti gelip çattığında derin bir nefes alıp odasından çıktı. Üst katta kimse görünmüyordu. Büyük ihtimalle herkes alt katta ya da yemek masasının başındaydılar. Asil parmaklarıyla oynayarak alt kata indi ve avluya çıktı. Gerginliği hat safhadaydı. Neler olabileceğini az buçuk tahmin edebiliyordu. Avluya çıktığında onu ilk gören dedesi oldu. Yaşlı adam elindeki su bardağını masaya koyup konuştu.


"Asil geç kaldınız oğlum, karın nerede?"

Asil bu soru karşısında derince yutkundu.

"Dede, Hafsa biraz rahatsız odada yatıyor."

Şehnaz Berdan, hızla kafasını torununa çevirip kaşlarını çatarak konuştu.

"Ne demek rahatsız! Siz ne haltlar karıştırıyorsunuz Asil! Dün geceden beri gelin hanımı gören olmadı."

Asil babaannesinin kurnazca bakan gözlerine baktı ve ne söyleyeceğini bilememenin gerginliğiyle yerinde kıpırdandı.

"Ne yapacağız babaanne. Odada yatıyor işte. İyi görünmüyordu bende yemeğe inme dedim."

Şehnaz oturduğu sandalyeden kalkıp torununun karşısına geldi ve ona yandan bir bakış atıp geçti. Asil onun Hafsa'ya bakmaya gittiğini anlayıp peşinden gidecekti ki babasının sesiyle olduğu yerde durdu.

"Sen burada kal Asil! Babaannen karının durumuna bakar."

Asil üst dudağını ezercesine çiğneyip kafasını yere eğdi. Birazdan burası fena halde karışacaktı. Gözlerimi kapattı ve derin bir iç çekti. Dedesinin ve babasının gözlerimin üzerinde olduğunu onlara bakmasa da hissedebiliyordu. Bir sandalyenin hareket ettiğini işitti ve kafasını kaldırıp masaya baktı. Kalkan babasıydı ve onun yanına geliyordu.
Tam karşısında durduğunda çatık kaşlarıyla sordu.

"Neler oluyor Asil? Hafsa odada yok değil mi?"

Asil bu soruya cevap vermek istemezcesine gözlerini kaçırdı. Babası tam ısrar edip tekrar soracaktı ki evin üst katından bir kızgın bir ses kulakları doldurdu. Herkes gözlerini üst katın pencerelerine dikmiş bakarken Asil birkaç adım babasından uzaklaştı. Bir an önce buradan kaçmalıydı. Yoksa bunlar onu çiğ çiğ yiyecekti. Tam arkasını dönüp gidiyordu ki karşısına çıkan babaannesiyle olduğu yerde durdu. Kendisine bakan kadın oldukça öfkeli duruyordu.

"Hafsa nerede!"

Asil kaçamayacağının farkındaydı. Artık gerçeği söylemenin zamanı gelmişti.

"Hafsa olması gereken yerde, Annesinin yanında."

Şehnaz duyduğuyla elini kaldırıp Asil'in yüzüne bir tokat attı. Kadın adeta öfkeden titriyordu.

"Ne demek annesinin yanında! Sen bunu nasıl yaparsın Asil! Biz o kızı almak için ne kadar uğraştık bilmiyor musun? Leyla halanın hiç mi hatırı yoktu sende?"

Asil kendisine defalarca aynı sözlerin söylenmesinden bıkmıştı.

"Leyla halamın ölümü Hafsa'nın suçu değildi. Onun Şehzat Asgari ile evlenmesini isteyen sizdiniz! O adamın nasıl biri olduğunu iyi bildiğiniz halde halamın başını yaktınız. Burada bir suçlu varsa o da sizsiniz! Şehzat, daha çok sevdiği karısına gün yüzü göstermemiş, sizin kızınıza mı gösterecekti! Ben doğru olanı yaptım ve pişman değilim."

Şehnaz gözlerinden yaşlar akıtırken kocası Hüseyin'e baktı.

"O kızı bana getirin! O artık bu haneye ait."

Hüseyin Berdan yavaş hareketlerle oturduğu sandalyeden kalkıp karısının yanına geldi. Elini onun kolunun üzerine koyup konuştu.

"Merak etme Hafsa'yı bu konağa tekrar getireceğim."

Asil dedesinin sözlerine itiraz edecekken babasının uyarısıyla sustu.

"Yeter artık Asil! Bir halt yedin şimdi de o haltı temizleyeceksin. O kızı nasıl götürdüysen öyle getireceksin!"

Asil olmaz dercesine babasına baktı. Babasının kararını değiştirmeye hiç niyeti yoktu. Dişlerini sıkarak konuştu.

"Dediğimi duydun! Şimdi git getir o kızı."

Asil derin bir iç çekti. Babasını dinlemeyecekti. Hafsa'ya bir söz vermişti ve o sözü tutacaktı.

"Gitsem de bir şey değişmeyecek baba. Hümeyra Asgari kızını bana verir mi sanıyorsun. Şehzat'ı söylemiyorum bile. Bu durumu kabullenin o kız bu konağa ancak reşit olduğu zaman gelebilir."

Hüseyin Berdan torununun söz dinlemeyeceğini anlayıp oğluna döndü.

"Adamlar hazırlansın oğlum. Asil gidip almazsa biz gider alırız o adamın kızını."

Asil'in babası başını sallayıp, yanlarından ayrılınca Asil dedesine yaklaşıp konuştu.

"Boşa uğraşıyoruz dede. Bırakalım bir süre kalsın. Reşit olduğunda buraya kendi isteğiyle gelecek."

Şehnaz kocasından önce konuşup tüm hıncını torunundan çıkardı.

"Asil sus artık! Tüm bu saçmalıklarına bir son ver. Sen küçücük bir çocuk değilsin. Nasıl olurda karın olan kızı kendi ellerinle gönderirsin! Bu kadar aptallık yeter. Dedenle baban o kızı almaya gittiğinde sende gideceksin."

Asil artık konuşup kendisini yormak istemiyordu. Çünkü biliyordu ne derse desin bu insanları ikna edemeyecekti.

✨✨✨

Asgari çiftliği

Çeşitli yemeklerle süslenmiş masanın etrafında oturan insanlardan çıt sesi bile çıkmıyordu. Kimse konuşmaya istekli gözükmüyordu. Şehzat Asgari iyileşme aşamasında olduğunu göstermek isteyerek bu akşam, yemeğini ev ahalisiyle yemek istemişti. Bedeninde hala sargılar vardı ama ilk günlere nazaran daha iyiydi.
Kömür karası gözlerini karşısında oturan karısı hariç her yerde gezdirmekten iyiden iyiye sıkılmış gibi duruyordu. Onun gerginliği masanın etrafındaki herkesi etkilediği için herkesin yüzünden gerginlik akıyordu. Şehsuvar bu durumdan sıkıldığını belli edercesine oflayıp abisine baktı.

"Sorun nedir ağabey? Yemeği bizimle yemek istedin ama yüzünden düşen bin parça."

Şehsuvar, abisine bunları söylüyordu ama kendisinin de keyfi hiç yoktu. Boşanma mevzusu canını çok sıkıyordu. Karısını boşamak istemiyordu ama ağabeyi son sözü söylemişti. Bir şeyler yapıp onu kararından vazgeçirmeliydi.
Ağabeyinin sesiyle daldığı düşünceden çıkıp ona baktı.

"Yok bir şey! Yemeğini ye Şehsuvar."

Şehsuvar ağabeyinin çıkışıyla iç çekip yemeğine odaklandı. Yanında oturan karısının varlığını hissetmek için boşta olan elini, onun masanın altındaki elinin üzerine koydu. Hissettiği sıcaklık gerginliğini az da olsa götürmeyi başarmıştı. Hazel gözlerini ona çevirip kısa bir bakış atmakla yetindi.

Masada tekrar bir sessizlik hâkim olunca bu sefer konuşan Cavidan oldu.

"Şehzat, benden istediğini yerine getirdim oğlum. Sana iyi bir kız buldum. Gerçi sende onu tanıyorsun."

Cavidan'ın bu sözleri sessiz insanları şoke etmişti. Tabi en başta da Hümeyra'yı.

Şehzat annesine zamanı mıydı? dercesine kızgın gözlerle bakıp konuştu.

"Şimdi sırası değil anne. Sonra konuşalım."

Cavidan Hümeyra'yı alt etmenin fırsatını bulmuşken susmayı hiç düşünmüyor olmalı ki, ona nispet yaparcasına konuştu.

"Tam sırası oğlum. Herkes buradayken aldığın kararı açıklaman en doğrusu olur. Karına onu boşayıp başka bir kadınla evleneceğini söylemenin tam zamanı."

Hümeyra, dili zehir saçan kadına öfkeli gözlerini diksede ağzını açıp tek bir kelam dahi etmedi. Onun yerine konuşan oğlu Civanmert oldu.

"Baba bu da ne demek oluyor? Babaannemin söyledikleri doğru mu? Başka bir kadınla mı evleneceksin?"

Şehzat elindeki kaşığı sertçe masaya koyup annesine baktı.

"Şunu yapmayı bırak artık!"

Annesinin onu dinlemeye niyeti yoktu. Tüm şirretliğini şimdi göstermeye oldukça hevesliydi.

"Söylediklerimin hepsi doğru Civanmert. Hatta eksik bile söyledim. Boşanacak olan sadece annen ile baban değil. Amcan ile teyzen de boşanacaklar."

Bu sefer öfkelenen Şehsuvar oldu. Annesinin ne yapmaya çalıştığını biliyordu. Sinirle elini masaya vurup konuştu.

"Yeter artık anne! Daha fazla ileri gitme."

Cavidan su dolu bardağı eline alıp bir yudum içti ve iki oğluna da gülen gözlerle baktı.

"Bana ne kızıyorsunuz oğlum. Bu kararı veren sizsiniz."

Hazel duyduklarıyla gözyaşıyla dolan gözlerini kocasına çevirdi.

"Doğru mu bu Şehsuvar?"

Şehsuvar sabır dilercesine gözlerini yumup derin bir iç çekti. Şimdi karısına ne söyleyecekti. Kendisini zorlayarak Hazel'e döndü ve ellerini onun ellerine uzattı ama Hazel onun temasını savuşturup hayal kırıklığıyla konuştu.

"Bunu bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun?"

Şehsuvar yutkundu.

"Bu benim verdiğim bir karar değil Hazel'im. Yemin olsun ben istemedim."

Hazel ona inanmaz gözlerle bakıyordu. Karşısındaki adam bugüne kadar kendisine yapmadığını bırakmamıştı ama böylesi bir ayrılığı da hak etmiyordu.

"Sen karar vermediysen kim karar verdi Şehsuvar!"

"Ben karar verdim!"

Şehzat'ın kararlı çıkan sesi tüm odakların üzerinde toplanmasını sağladı.

"Sizin boşanmanızı ben istedim."

Hazel sol gözünden akan yaşı silip konuştu.

"Kendi yuvanı yıkma kararı aldığın için bizim de boşanmamızı istiyorsun değil mi?"

Şehzat bu soruyla gözlerini Hazel'in gözlerinden çekti ama bu sefer Hümeyra'nın donuk gözleriyle karşılaştı. Karısının güzel gözlerine bakmaya korkuyordu.

"Bu meselenin şimdi konuşulmasını istemiyordum ama açıldığına göre konuşmak gerekiyor. Annem doğru söylüyor Hümeyra'dan boşanma kararı aldım. Haliyle biz boşanınca Şehsuvar ve Hazel'in de boşanmaları gerekecek."

Hümeyra kendisinden boşanacağını söyleyen kocasına histerik bir gülüşle karşılık verdi.

"Demek sonunda senden kurtulabileceğim. Buna üzülmemi bekliyorsan hata ediyorsun Şehzat. Bu evliliğin kurtarılacak bir tarafı yoktu çünkü en başından beri yapılmaması gerekiyordu. Sadece bu şekilde rencide edercesine söylenmesi gerekli miydi? Onu düşünüyorum."

Şehzat verdiği karardan pişman olmamayı içinden çok diliyordu ama içten içe biliyordu. Çoktan pişman olmuştu. Fakat yapacak bir şey yoktu. Hümeyra'yı mutlu etmenin tek yolu ondan vazgeçmekti. İçi kor gibi yanarken konuştu.

"Üzülmeyeceğini biliyordum zaten. Bu meselenin bu şekilde konuşulmasını bende istemedim ama konu açıldı bir kere."

Hümeyra, nedenini bilmiyordu ama buruk bir sevinç yaşıyordu. Yıllardır istediği şey gerçekleşecekti ama neden tam manasıyla sevinemiyordu.
Kuruyan boğazını ıslatmak için su içti.

"Benden boşandıktan sonra evleneceksin, öyle mi?"

Şehzat bu soruya cevap vermek istemedi. Onun sessizliğinden yararlanan annesi zehrini tekrar saçmak için dudaklarını harekete geçirdi.

"Evet. Senin yapamadığın kadınlığı yapsın diye oğluma yeni bir eş buldum."

Hümeyra Cavidan'ın bu sözleriyle kıkırtısına mâni olamadı. Düştüğü durum komik değildi ama gülmekten de kendisini alamıyordu.

"Kimmiş benim yapamadığım kadınlığı yapacak olan o kadın?"

Cavidan, göğsünü gere gere konuştu. Tabi birazdan söylediği isimle büyük bir pişmanlık yaşayacaktı ama o henüz bunu bilmiyordu.

"Peyker."

Hümeyra başta bu ismin çağrıştırdığı kadının kim olduğunu zihninde araştırırken Şehsuvar'ın kendi tükürüğünde boğulmasıyla, Peyker denen kadının kim olduğunu hatırlayabilmişti. Yok artık dercesine Cavidan'a baktığında ağzından kaçan kahkahaya engel olmak istemedi.

"İnanamıyorum! Benim yerime bulduğun kadın gerçekten o mu? Gerçi haklısın kadınlık yapma konusunda epey maharetlidir lakin sen onu yanlış oğluna eş olarak düşünmüşsün. Zira Şehsuvar Peyker denen o şıllığı daha yakından tanıma şerefine nail olmuştu. Öyle değil mi Şehsuvar?"

Yüzü mosmor kesilen Şehsuvar güçlükle yutkunarak yengesine baktı.

"Yenge yapma Allah aşkına."

Ona gözleriyle yalvarırken kafasının ucuyla Hazel'i göstermişti. Hümeyra sol dudağını hafifçe yukarı kaldırıp sırıttı.

"Neden? Karında biliyor zaten! Gerçi o hafızasını kaybettiği için eski metresi hatırlamıyor diye beni susturmak istiyorsun değil mi?"

Şehsuvar iyiden iyiye batmanın eşiğinde olduğunun farkındaydı. Ellerini yüzüne kapatıp sertçe ovaladı. Karısının sorgular sesini işitmemek için her şeyini vermeye razıydı ama bundan kaçamayacaktı.

"Ablam ne diyor Şehsuvar! Ne metresi?"

Şehsuvar ağzını açıp konuşamayacak haldeyken şaşkın sesiyle konuşan, Cavidan oldu.

"Ne saçmalıyorsun sen gelin! Hasetliğinden tertemiz kıza iftira atmaya utanmıyor musun?"

Hümeyra histerik gülüşüne tekrar hâkim olamayarak sandalyesinde öne doğru eğildi ve Cavidan Asgari'nin şer saçan gözlerine baktı.

"Doğru tertemiz kadın. En az küçük oğlunun yatak çarşafı kadar!"

Hümeyra'nın bu lafıyla, Cavidan gözlerini ürpertiyle büyütüp sağ elini göğsüne koydu. Bu laflar ona ağır gelmişti ama Hümeyra'ya göre biraz abartıyordu doğrusu. En nihayetinde oğlunun karısını aldattığını o da biliyordu. Tabi kiminle aldattığını öğrenmesi bugüne nasip olmuştu.

Hümeyra keyifle parıldayan gözlerini kardeşine çevirip bir bombayı daha patlattı. Bu gece tüm gerçekler gün yüzüne çıkacak ve bütün hesaplar görülecekti.

"Kardeşim, sende artık hafızanın uzun zaman önce yerine geldiğini söyleyebilirsin. Madem artık bu ailenin bir parçası olmayacağız eteğimizdeki tüm taşları dökelim öyle değil mi?"

Hazel kızarmış gözlerini ablasından çevirip, Şehsuvar, Şehzat ve Cavidan üçlüsünün gözlerinde gezdirdi.

Bu sırada da kocası şaşkınlıkla ona bakıyordu.

"Her şeyi hatırladın ve sustun mu Hazel. Ama neden?"

Hazel kuruyan dudaklarını ıslattı ve uzun zamandır sakladığı gerçeği dile getirdi.

"Ablamın da söylediği gibi her şeyi hatırlıyorum. Bana yaptığınız her şeyi! Yediğim tüm dayakları, yediğim her hakareti hatırlıyorum. Peyker denen kadını da hatırlıyorum. Onun ailesiyle misafirliğe geldiğinde Şehsuvar'la nasıl bakıştıklarını da çok iyi hatırlıyorum."

Şehsuvar karısının sözleriyle hızla sandalyeden kalkıp onun dizlerinin önüne çöktü.

"Hazel çok pişmanım. İnan bana ne olur!"

Hazel kocasının ellerini dizlerinden itip o da oturduğu sandalyeden kalktı.

"Sonradan gelen pişmanlığın ne anlamı var Şehsuvar! Sen beni aptal yerine koydun! Gözlerimin içine baka baka beni kandırdın! Bana onca yaptıklarını hiç yaşanmamış gibi sahte bir aşka inandırdın beni! Madem boşanmaya karar verdin boşanalım. Zira bu evliliğin hiçbir kutsiyeti kalmadı."

Şehsuvar kafasını olmaz dercesine sağa sola salladı.

"Boşanmak istemiyorum."

Hazel soğuk bir gülüşle:

"Ben istiyorum." dedi ve onun yanından ayrılıp ablasının sandalyesinin arkasına geçti. Şehsuvar onun yanına gitmek için harekete geçmişti ki olan biteni sessizlikle izleyen ağabeyinin sesiyle durmak zorunda kaldı.

"Yerinde dur Şehsuvar! Bu durumdan yeterince sıkıldım artık. Karar verildi boşanma gerçekleşecek! Daha fazla bizi istemeyen kadınların peşinden koşmanın bir manası yok. Yarın bu iş bitecek."

Şehzat bu sözleri Şehsuvar'a hitaben söylemişti ama gözleri Hümeyra'nın gözlerinden bir saniye dahi olsun ayrılmamıştı. Bu sözleri asıl onun duymasını istiyor olmalıydı. Oturduğu sandalyeden kalkıp karısının güzel yüzünü inceledi.

"Sonunda istediğin olacak Türkmen kızı! Mutlu olabilirsin."

Hümeyra, Şehzat'ın bu sözleriyle dudaklarını yana doğru hareket ettirdi ve son bombayı da patlattı.

"Haklısın sonunda istediğim oldu. Lakin son bir gerçeği daha söylemem gerekiyor."

Şehzat merakla tek kaşını kaldırdı ve:

"Yetmedi mi artık Hümeyra? Bitmedi mi sırların", dedi.

Hümeyra başını hayır dercesine sallayıp bağırdı.

"Hafsaa! Aşağıya in kızım."

Hümeyra'nın bu son bombası Şehzat dahil herkesin yüreğinde infilak etti. İnanamayan gözlerin odağı, merdivende kanlı canlı duran kızın üzerine çevrilmişti artık.

İnşallah beğenirsiniz.

OY VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN 🌸l yorum istiyorum. 💞

 

Loading...
0%