@sedefyyy5252
|
Ataş ekle kutucuğuna basmayı unutmayın lünfenn 💦 Bölüm geldii... Keyifli okumalar dilerim. OY VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN. 😊 ✨✨✨ Gün ışığı odanın dört bir yanına vurup içeriyi aydınlatıyorken yatakta yatan çift uykularına devam ediyorlardı. İkisi de deliksiz bir uyku uyumanın huzurunu kalplerinde taşıyorlardı. Hiç şüphesiz bu durumdan en çok memnun olan Şehzat'tı. Karısının inadını bir şekilde kırmayı başarmış ve onun kiraz kokusunu andıran kokusunu soluyarak kendisini derin bir uykunun kollarına bırakmıştı. Nitekim erken uyanan da o oldu. Uyanır uyanmaz Hümeyra'nın güzel yüzüyle karşılaşmak onu mutlu etmeye yetmişti. Yüzünde içten bir tebessüm belirdi. Uzun bir zamandan sonra karısıyla olan bu yakınlığının tadını çıkarmayı istedi. Onun, güneş ışığının aydınlattığı yüzünü hülyalara dalarak izledi. Çok kısa bir süre sonra bu yüzden mahrum kalacağını düşünmek istemiyordu. Boşanmak istemese de mecburdu. Bu şekilde devam etmenin doğru olmadığının o da farkındaydı. Yıllardır ne kendisi tam manasıyla mutlu olabilmişti ne de karısı. Onun kendisinden daha fazla nefret etmesini istemiyordu. Bu yüzden zorluk çıkarmadan onu boşayacaktı. Sonrasını ise sonra düşünecekti. Parmaklarını karısının ipeği anımsatan saçlarında hafifçe gezdirdi. Onu sevip öpmek istiyordu ama Hümeyra'nın tepkisini çekmemek için yapamıyordu. Parmaklarını yavaşça kadının yanağına değdirdi. Pürüzsüz tene dokunmak kalbinin atışını değiştirmeye yetmişti. Kendini fazla zorlamamak adına karısından uzaklaşıp başını tekrar yastığına koydu ve karısı uyanana kadar onu uzaktan izledi. Yarım saat geçti ya da geçmedi Hümeyra hafif hareketlenmeler sonrasında gözlerini aydınlığa açtı. Önce nerede olduğunu sorguladıktan sonra kendisini sessizce izleyen adama döndü. Bir an için ikisi de ne diyeceğini bilemedi. Konuşmayı ilk Şehzat başlattı. "Günün aydın olsun Türkmen kızı." Hümeyra uyku mahmuru gözlerini kırpıştırıp: "Senin de günün aydın olsun." dedi ve yüzünü elleriyle ovuşturdu. Derin uyuduğu yetmemiş gibi hâlâ uykusu vardı. Şehzat bunun farkında olarak konuştu. "İstersen biraz daha uyu." Hümeyra onun önerisine başını sağa sola sallayarak karşılık verdi. "Kahvaltı hazırlanmıştır çoktan. Şimdi uyursam çok uyurum. Hem baba evime gidecektik. Yoksa gelmekten vaz mı geçtin?" Şehzat yatar vaziyetteyken oturuş pozisyonuna geçip sırtını yatağın başlığına yasladı. "Hayır vazgeçmedim. Ben de geleceğim." Hümeyra hoşnutsuz bir sesle: "Vazgeçsen hayret ederdim zaten." dedi. Şehzat onun serzenişine gülüp yataktan kalktı ve dolaba doğru yürüdü. Hümeyra da onun ardından kalkıp güneşin parıltısını daha çok görmek için pencereyi açtı. Açar açmaz havanın güzelliği onu mest etmişti. "Bugün de hava çok güzelmiş." Şehzat karısının huzurlu yüzüne tebessümle baktı. Onun bu haliyle yeni tanışıyor gibiydi. Oysaki on küsür yıldır onunla birlikteydi. Bu durumun farkındalığıyla yüzündeki gülümseme küçüldü. Karısına iki güler yüz gösterseydi belki şimdi bu durumda olmayacaklardı. Keyfinin kaçtığını belli etmeyerek karısının yanına yürüdü ve aralarında mesafe bırakarak durdu. Onu ürkütmek istemiyordu. "Tam da atlarla kırda koşmalık bir hava." Hümeyra arkasındaki adama döndü ve onun eğlenen gözlerine baktı. "Atlar mı? Yangından sonra durumları düzeldi mi?" Şehzat bu soruyla derin düşüncelere daldı. Bir anda kendisini yangın gecesinde alevlerin içerisinde hissetti. Atların korkuyla attıkları yardım çığlıkları hâlâ kulaklarında yankılanıyordu. O geceden sonra tıpkı kendisi gibi atlarda tedavi sürecinden geçmişti. Şimdi ise durumları gayet iyiydi. "Atlar gayet iyi. Onlar benden daha çabuk toparlandılar. Babanın evine atlarla gitmeye ne dersin?" Hümeyra bu teklife gözleri ışıldayarak cevap verdi. Ahenk'i çok özlemişti. Hele yangından sonra onunla daha fazla ilgilenemediği için kendisine kızıp durmuştu. Ahenk onun tek dostuydu. "Tamam gidelim." Şehzat karısının cevabıyla mutlulukla gülümsedi. Onunla yapacağı hemen hemen ilk aktivesi bu olacaktı. Birden kalbine onca yılı boşu boşuna geçirmenin öfkesi doldu. Hümeyra onun değişen ruh haline şaşırarak bakarken tereddütle sordu. "Bir sorun mu var? Bakışların değişti birden." Şehzat karısının sorusuyla kendine gelip ona ufak bir tebessüm sundu. "Aklıma bir şey geldi. Onu düşünüyordum. Kötü bir şey yok merak etme." Hümeyra bu cevapla tatmin olmasa da uzatmadı ve kafasını sallayarak onun yanından geçip yatağa yöneldi. O çabucak bir şekilde yatağı düzeltirken Şehzat'ta banyoya girip duş aldı ve kıyafetlerini giyindi. Şimdi hazırlanma sırası Hümeyra'ya gelmişti. Dolaptan binici kıyafetlerini çıkarıp banyoya yöneldi. Şehzat onu oturduğu tekli koltuktan izliyordu. Hümeyra kapıyı kapatmadan önce ona kısa bir bakış attı ve yavaş hareketlerle kıyafetlerini giyindi. Elini yüzünü yıkayıp hazır olduğunu hissedince odaya geçti. Şehzat hâlâ bıraktığı yerde oturuyor elindeki telefonla ilgileniyordu. Onun geldiğini görüp kafasını telefonundan kaldırdı ve karısına beğeniyle baktı. Hümeyra onun bakışlarıyla rahatsızca yerinde hareketlenip konuştu. "Ben hazırım aşağıya ineceğim." Şehzat büyük cüssesini koltuktan kaldırıp: "Bende hazırım beraber inelim." dedi ve kapıya doğru hareketlendi. İkili art arda odadan çıkıp merdivenlerden inerken sessizdiler. Merdivenlerin bitiminde karşılarına çıkan kadınla ikisinin de birden tüm keyfi kaçtı. Hümeyra bu kadını görmeye tahammül edemiyorcasına Şehzat'a manalı bir bakış atıp, Cavidan'ın yanından geçip gitti. Onun bu hareketiyle öfkelenen kadın hıncını oğlundan çıkartmayı tercih edecek olmalıydı. "Dün gece aynı odada kalmışsınız!" Şehzat sıkıntıyla iç çekip üzerindeki gömleğin düğmesiyle oynayarak konuştu ve annesini daha çok çılgına çevirdi. "Evet hatta aynı yatakta da uyuduk. Daha başka neler yaptığımızı da söyleyeyim mi anne?" Cavidan sinirden kızaran yüzünü hoşnutsuzca buruşturdu. "Edepsizlik yapma Şehzat! Boşanacak karı koca aynı odada kalır mı hiç? Boşanmaktan vaz mı geçtiniz yoksa?" Şehzat annesinin korktuğu ihtimali söyleyip onu kızdırmayı istedi ama burada oyalanıp karısıyla geçireceği vakti heba etmeyi göze alamadı. Bu yüzden kalan basamakları da indi ve annesinin gözlerinin içine bakıp konuşarak yanından geçti. "Korkma aramızda bir şey geçmedi. Sadece evliliğimizin son anlarını güzel geçirmeye çalışıyoruz. Yıllarca kavga ettik. Yeterince yorulduk." Cavidan yanından geçip giden oğluna sinirli gözlerle bakıp ardından onu takip etti. Şehzat annesinden kurtuluşunun olmayacağını anlayıp mutfağa yöneldi ve çalışanlara talimatlar vermeye başladı. "Esma! Kahvaltı için bir piknik sepeti hazırla, ailemle dışarıda yapacağız kahvaltımızı." Esma evin beyinin talimatını garipsese de hemen başını sallayıp: "Hemen hazırlıyorum beyim." dedi ve vakit kaybetmeden harekete geçti. Cavidan çatık kaşarla oğlunun karşısına geçip meraklı çıkan ses tonuyla sordu. "Kahvaltı hazır zaten oğlum. Neden dışarıda yiyelim?" Şehzat annesine hiç bakmadan Esma'ya tekrar bir talimat verdi. "Sepetin içine elma ve kiraz da koy!" Cavidan kendisine cevap vermeyen oğluyla daha çok öfkelenip bağırdı. "Sana bir soru sordum Şehzat! Ne bu manasız hareketler?" Şehzat'ın da sabrı taşmıştı iyice. "Yeter artık anne! Anlasana işte ailem ile gideceğim diyorum. Ben, karım ve çocuklarım. Bunu anlamanın neresi zor Allah aşkına! Sen git diğerleriyle kahvaltını yap. Bizi rahat bırak artık!" Cavidan oğlunun bu sert çıkışıyla irkilip şaşkın gözlerle ona baktı. Oğlu kendisine hiç böyle davranmazdı. O kadınla bir gece geçirince annesine asi olmuştu. Yine tüm suçu Hümeyra'ya atmak için konuşacaktı ki Şehzat daha o Hümeyra adını söyler söylemez iyice çileden çıktı. Yanlarında çalışanlarının olmasını zerre umursamadan öfkeyle konuştu. "Yine Hümeyra'nın yüzünden böyle konuştuğumu söyleyeceksin değil mi? Sen hiç yorulmaz mısın anne! Yıllardır beni Hümeyra'ya karşı doldurdun, onu bana dövdürttün. Ona kötü davranayım diye elinden geleni yaptın. Belki sen olmasaydın ben şimdi karımla bugün boşanmak zorunda kalmazdım. Asıl her şey senin şerrinden oldu! Ne benim mutlu olmama izin verdin ne de Şehsuvar'ın. Mutsuzuz işte mutlu ol!" Cavidan oğlunun bu çıkışıyla yutkunup konuşmaya çalıştı ama Şehzat'ın onu dinlemeye hiç niyeti yoktu. "Hiç konuşma boşuna! Karşımdan git de artık ben de rahat bir nefes alabileyim." Cavidan hızla arkasını dönüp mutfaktan çıktı ve odasına gitti. Şehzat onun ardından rahat bir nefes alıp yüzünü sıkıntıyla ovuşturdu. Mutfakta gözlerini gezdirdiğinde kimseyi bulamadı. Gerçi bulsa bir de onlara çatardı. Oradaki sandalyelerden birine oturup kollarını diz kapaklarına yaslayıp ağrıyan başını ovdu. Sabah sabah yine mutluluğunun içine edilmişti. İnsanın kendi annesi neden çocuğunun mutlu olmasını istemezdi aklı almıyordu. Yıllardır sürekli onun dolduruşuna geldiği için kendisine öfkelendi. Sıkılı yumruklarını alnında birleştirip sakinleşmeye çalıştı. O sinirlerini yatıştırmanın derdine düşmüşken mutfağa giren Hümeyra, temkinli gözlerle onu izledi. Konuşup konuşmamak arsında gidip geliyordu. Biliyordu kocası sinirliyse gözü kimseyi görmezdi. Aslında buraya hiç gelmemeyi düşünüyordu ama merakına engel olamamıştı. Şehzat'a bir adım yaklaşıp konuşmadan önce dudaklarını ıslattı. "Şehzat?" Şehzat karısının tereddütlü sesini duyar duymaz ellerini başından çekip karısına baktı. İçten içe onun neden burada olduğunu sorgulardı. "İyi misin? İçeriye kızgın sesin geldi." Şehzat sıkıntıyla iç çekip konuştu. "Annemle tartıştım. Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." Hümeyra başını tamam dercesine salladı. Mutfaktan çıkmak için yeltenmişti ki olduğu yerde durup tekrar Şehzat'a baktı. "Esma dedi ki kahvaltıyı dışarda yapacakmışız. Bu düşüncen hâlâ aynı mı?" Şehzat kederli gözlerini karısına dikip konuştu. "Pek keyfim kalmadı. Başka zaman yiyelim." Hümeyra ellerini önünde tutup: "Aslında bugün dışarda yesek güzel olabilir. Hafsa ve Civanmert 'e iyi gelebilirdi." deyince Şehzat onun, bunu geçekten istediğini anladı. Üstelik haklıydı. "Madem öyle diyorsun. Kendimize bir sepet dolusu kahvaltılık hazırlayalım. Bu görevi Esma'ya vermiştim ama ortadan kaybolmuş." Hümeyra şaşkın bakan gözlerini Şehzat'ın gözlerine sabitledi. "Sen de mi hazırlayacaksın?" Şehzat bu soruyla seslice gülüp konuştu. "Niye yapamaz mıyım?" Hümeyra omuz silkip: "Hiç yapmazdın da ondan sordum." deyince Şehzat iç çekti. "Bu aralar hiç yapmadığım şeyleri yaptırıyorsun bana." Hümeyra onun kısık çıkan sesine rağmen söylediklerini duymuştu. Hep kendisi mi istemediği şeyler yapacaktı biraz da Şehzat Efendi yapsa fena olmazdı elbette. "Türkmen kızının pikniği elmasız olacak değil ya." Hümeyra gülümsemekten kendini alıkoyamadı. "Bence sen, ben sevdiğim için değil kendin onlarsız yapamadığın için koyuyorsun." Şehzat hayır dercesine başını sağa sola salladı. "Hiç de bile. Ben elmayı normal seviyede seviyorum. Sen de çok iyi bilirsin ki ben en çok kirazı severim." Hümeyra bilmişlikle onun gözlerine bakıp konuştu. "Evet kirazı da çok seviyorsun ama elma senin vazgeçilmezin Şehzat. Bunu kabul et." Şehzat karısının bu sözleriyle neşeyle kahkaha attı. "Tamam en çok elmayı seviyorum. Duymak istediğini duydun mu?" Hümeyra kiraz poşetini masanın üzerine koyarken ona cevap verdi. "Duydum. Sonunda kabul ettin." Şehzat hayran gözlerle karısına bakıp iç çekti. "Böyle konuşabilmemiz için senin aklımı başıma getirmen gerekiyormuş Türkmen kızı." Hümeyra kirazları duyun altına tutup iyice yıkarken Şehzat'a bakmadı. Ona karşılıkta vermedi. Sadece ellerinin arasından akan suyu hissetti. Tıpkı bu suyun akıp gittiği gibi kendi hayatı da hiç olup gitmişti. Şimdi Şehzat'ın aklı başına gelmişse de ne olmuştu. Artık çok geçti. Şehzat, karısının sessizliğiyle hüzünlense de ona belli etmemeye çalıştı. "Civanmert ile Hafsa'yı çağırmak gerek." Hümeyra yıkadığı meyveleri sepete yerleştirdikten sonra mutfaktan çıkarken Şehzat ona seslendi. "Hümeyra! Bir de söyle onlara binici kıyafetlerini giysinler. Atlara bineceğiz." Hümeyra bu başını sallayıp onu onayladı ve çocuklarını çağırmak için gitti. Kısa bir süre sonra herkes hazırdı. Kahvaltı sepeti hazırlanmış atın üzerine yerleştirilmişti. Civanmert ve Hafsa hâlâ babalarının böyle bir pikniği düzenlediklerine inanamıyorlardı. Hafsa şaşkın gözlerini babasından çekip abisine baktı. "Annem ile babamın hiç kavga etmeden böyle bir pikniği organize etmesi sence de çok garip değil mi Ağabey?" Civanmert de kardeşinin gözleri kadar şaşkın bakan gözlerini babasından ve annesinden çekmeyerek konuştu. "Boşanacak olmaları onlara iyi geldi anlaşılan. Annem, babam vazgeçmesin diye alttan alıyor herhalde." Civanmert hâlâ Hümeyra'ya anne derken zorluk çekiyordu. Yıllar boyunca tek bir defa dahi anne dememiş olması bugünlerde onu zorluyordu. Evet aralarındaki buzlar erimişti ama hâlâ kalbindeki burukluğu tam olarak atabilmiş değildi. Her ne kadar bunu annesine hissettirmemeye çalışsa da onun da bu durumun farkında olduğunu biliyordu. Derin bir iç çekmekten kendini alamadı. Bugünlere kolay gelmemişlerdi. Hafsa dalıp giden ağabeyine kısa bir bakış atıp onun söylediklerine katılmadığını belli edercesine konuştu. "Ya da tam tersi bir durum söz konusudur. Babam annem ile son günlerini güzel geçirmek için bazı şeyleri alttan alıyordur." Aslında ikisi de doğru düşünüyorlardı. Durum tam olarak bundan ibaretti. "Her şey hazır. Artık gidebiliriz." Hümeyra onu onaylayıp çocuklarına baktı sonra da Ahenk'in üzerine bindi. Bölüm sonu... İnşallah beğenirsiniz ve OY VE YORUM ATMAYI UNUTMAZSINIZ. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda görmek istiyorum. Diğer bölümlerde görüşmeküzere. Allah'a emanet olun. 💞
|
0% |