Yeni Üyelik
34.
Bölüm

💙 Bedenlere Tutsak 34 💙

@sedefyyy5252

Ataş ekle kutucuğuna basmayı unutmayın lünfenn 💦

Bölüm geldiiii.

 

OY VE YORUM ATMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN.
Ben büyük emek vererek yazıyorum.

 

💦💦💦


Kuş cıvıltılarının kulakları doldurduğu, atların kişnemelerinin ortalığı kapladığı yerde mangaldan yükselen dumanlar Şehzat'la Civanmert 'in gözlerini yakıyordu. Mangalın üzerinde pişen etleri çeviren Şehzat, sepetin içindekileri çıkarıp piknik örtüsünün üzerine yerleştiren karısına ve kızına baktı. Yüzlerindeki tebessümü gördüğünde onun da dudakları iki yana kıvrıldı. Hümeyra, kocasının kendisine baktığını hissedip ona bakınca Şehzat bakışlarını hızla mangala çevirip pişen etleri oğlunun elindeki tabağa koymaya başladı. O ikisi etlerin hepsini pişirip Hümeyra ve Hafsa'nın yanına geldiğinde Hafsa, babasının elindeki tabağı alıp piknik örtüsünün üzerine koydu.

Doğayla iç içe olmak hepsine iyi gelmişti. Kavga gürültü olmadan geçirdikleri bu vakit hepsi için çok kıymetliydi. Şehzat bu huzurun vermiş olduğu mutlulukla uçsuz bucaksız güzelim manzaraya dalıp gitti.

"Bu güzellikleri sanki ilk defa görüyorum. Oysaki çocukluğum geçti buralarda."

Hümeyra derin bir iç çekip onunla bir sohbete başladı.

"Buraları çok özlemişim. Uzun zamandır gelemedim. Bazen rüyalarıma girerdi. Burada az at üstünde dolanmadım."

Şehzat kara gözlerini karısının hüzünle parıldayan gözlerine çevirdi.

"Eğer bana söyleseydin getirirdim. En azından bu kadarını yapardım Hümeyra."

Hümeyra ona soğuk bir gülümseme sundu. Aslında Şehzat doğru söylüyordu ama bir eksiklik de yok değildi.

"Evet sen getirmek isterdin ama annen buna engel olmak için elinden geleni yapardı."

Şehzat annesinden bahsedilmesiyle sıkıntıyla yerinde kıpırdandı. Burada onun hakkında konuşmak istemiyordu o yüzden konuyu değiştirdi.

"Burada bir sürü elma ağaçlarınız vardı. Şimdi onlar oldukça bakımsız kalmış. İlgilenmek gerekecek."

Hümeyra onun konuyu değiştirmesiyle alayla gülüp ona eşlik etti.

"Kimse ilgilenmeyince böyle oluyor işte. Onlardan eskisi gibi verim alabilir miyim bilmiyorum."

Şehzat yanındaki ottan bir parça koparıp dudaklarının arasına sıkıştırdı ve konuştu.

"Halledilir merak etme. Çok iyi bir bahçıvan tanıyorum. Onun eline verdik mi çok kısa sürede adam eder tüm ağaçları."

Hümeyra Şehzat'ın her işte kendisine bir pay çıkarmasına sinirlendi. Güya hayatından çıkacağını söylüyordu ama kendisine bir pay ayırmadan da geri durmuyordu.

"Sana düşen bir durum yok Şehzat! Evin yapımıyla ilgilenmene ses etmem lakin başka bir şeye karışmana müsaade etmem haberin olsun."

Şehzat karısının inatçı tutumuna kaşlarını çatsa da onu daha fazla inatlaştıracak bir kelam etmekten sakındı.

"Tamam istediğin gibi olsun. Ben sadece sana yardım etmeye çalışıyorum."

Hümeyra omzunu silkip eline bir et parçası aldı ve dudaklarına götürdü. O eti dişleri arasında ezerken bir yandan da Şehzat'a laf yetiştiriyordu.

"Senden her konuda yardım istediğimi hatırlamıyorum."

Şehzat karısına bir şey söylemeyip eline çatalını aldı ve karnını doyurmaya başladı.

"Neyse kapatalım bu konuyu. Şimdilik şu ana odaklanıp keyfini çıkaralım. Her zaman bu kadar huzurlu olamıyoruz."

Hümeyra kocasına hak verip yemeğini yemeye devam etti. Hafsa ile Civanmert ise onların önce didişen, sonra ortak bir karar verip susan anne ve babalarına şaşkınlıkla bakmaktan kendilerini alamıyorlardı. Onları anlamak çok güçtü.
Civanmert kardeşine bakıp gülünce Hafsa'da kendini tutamayıp güldü.
Onların yüzündeki gülümseme Şehzat ile Hümeyra'nın yüzüne de sirayet etmişti. Beraberce kahvaltılarını yapıp temiz havanın tadını çıkartırken telefon melodisiyle irkildiler. Telefon Şehzat'a aitti. Mutluluğuna limon sıkan şahıssa söylenerek telefonu cevapladı.

"Ne var Cihan?"

Cihan sıkıntılı çıkan sesiyle Şehzat'a cevap verdi.

"Berdanlar çiftliğin kapısında gelinimizi almaya geldik diye diretiyorlar. Silahlılar."

Şehzat histerik bir gülüş sergileyip konuştu.

"Allah aşkına Cihan onların silahsız olduğu bir zaman mı var!"

Cihan iç çekip:

"Ben diyorum ki kızını almaya gelmişler sen diyorsun silah!" deyince Şehzat kendini kasmadan ayağa kalkıp net çıkan ses tonuyla konuştu.

"Onlar benden soyduğum elma kabuğumu bile alamazlar!"

Cihan burun kemerini sıkıp kapıda bekleyen silahlı adamlara baktı.

"Ne yapmamızı istersin? Müdahale edersek kan akar biliyorsun."

Evet Şehzat bunu çok iyi biliyordu ama dökülen kan onun çok da umurunda değildi açıkçası. Yine de sakin olmayı seçip konuştu.

"Ben gelene kadar oyalamaktan başka bir şey yapmayın. Adamları çiftliğin dört bir yanına sal! Kimsenin içeriye girmesine müsaade etme! Hafsa'nın evde olduğunu düşünsünler. Annemi onlardan uzak tut. Konuşmalarına izin verme."

Cihan son talimatı anlamayıp sordu.

"Neden anneni onlardan uzak tutmak istiyorsun? Aslına bakarsan annen onlarla konuşarak ortamı yumuşatabilir. Onu bile yapamasa en azından onları oyalayabilir."

Şehzat sıkıntıyla ofladı.

"Sabah annemi sinirlendirdim. Şimdi onun sağı solu belli olmaz. Sırf benden intikam almak için Hafsa'nın evde olmadığını bile söyleyebilir. Bu sebeple kesinlikle evden çıkmamalı."

Cihan Şehzat'ın söylediklerini mantıklı bularak onun sözlerine ekleme yaptı.

"Telefonları da devre dışı bırakmak lazım. Annen onları arayabilir."

Şehzat ona hak vererek kafasını salladı.

"Evet bende sana bunu söyleyecektim."

Cihan telefonu kapatmadan önce:

"Başka bir talimatın yoksa kapatıyorum." dedi.

Şehzat yok deyip telefonu kapattı ve kendisine merakla bakan ailesine baktı. Hümeyra, oğlundan önce konuştu.

"Ne oldu? Hafsa tehlikede mi?"

Şehzat karısının yanına gidip onun omzunu sıvazladı ve güven veren sesiyle konuştu.

"Berdanlar kapımıza dayanışmışlar. Hafsa'yı istiyorlar. Ama sen korkma buraya gelerek Hafsa'yı tehlikeden uzaklaştırmış olduk."

Hafsa babasının sözleriyle adeta baştan aşağıya ürpermişti. Tam o evden kurtulmuşken tekrar dönemezdi. Babasına yaklaşıp konuştu.

"Baba ben bir daha o eve gidemem."

Şehzat kızının yüzünü okşadı.

"Korkma seni benden alamazlar. Bu sefer buna müsaade etmem!"

Hafsa dolan gözlerini kırpıştırıp başını salladı ve annesine dönüp ona sarıldı. Çok korkuyordu. Berdanların yine bir oyun oynayıp kendisini kaçırmalarından ödü kopuyordu.
Civanmert babasının yanına gelip konuştu.

"Hafsa'yı güvenli bir yere götürmek lazım. Burada olduğunu er ya da geç öğrenebilirler."

Şehzat başını sallayıp onu onayladı.

"Nereye götürürsek götürelim onu bulurlar. Bulamayacakları tek yer onlara ait bir yer olur ancak."

Cihan kafası karışmış bir şekilde babasına baktı.

"Ne demek onlara ait bir yer? Baba ne yapmayı amaçlıyorsun anlamıyorum?"

Şehzat örtünün üzerindeki elmalardan birisini eline alıp bir ısırık aldı. Sonra da aklından geçen planı merakla kendisine bakan ailesine açıkladı.

"Berdanlara ait yıllardır kullanılmayan bir kulübe var. Rahmetli babamdan öğrenmiştim. Hüseyin Berdan'ın babası ile babam arada sırada o kulübede kalırlarmış. İkisi öldükten sonra kimse uğramaz olmuş."

Hümeyra heyecanla Şehzat'a yaklaştı. Endişeli gözleri Şehzat'ın gözlerini bulduğunda kalbine yük plan soruyu sordu.

"Yine de çok tehlikeli değil mi? En nihayetinde kendi mülkleri. Kimin girip çıktığını kontrol ediyor olmalılar."

Şehzat elindeki elmadan bir ısırık daha alıp dişlerinin arasında çiğnedi ve lokmasını yuttu.

"Merak etme o kulübe onların umurunda bile değil. Kuş uçsa haberleri olmaz."

Hümeyra Şehzat'ın kendinden emin tavırları onu az da olsa rahatlatmıştı. Eğer Şehzat Asgari bir konuda emin konuşuyorsa mutlaka planını iyice kurgulamış demekti.

Hümeyra rahatlıkla elmasını yiyen kocasına sinirlenip:

"Biz burada endişeden ölelim sen ise elma ye Şehzat! Bir kerede bir şeyi ciddiye al!" dedi.

Şehzat bir karısına bir de bitmek üzere olan elindeki elmaya bakıp sitemle konuştu.

"Bari boğazıma karışma Hümeyra! Ayrıca senin kaçman oldukça ciddi bir meseleydi hatırlatırım."

Hümeyra şansını fazla zorlamamak için omuz silkip kocasına arkasını döndü ve piknik sepetini toplamak için hareketlendi. Kızını da yanına çağırıp beraber toparlandılar.

"O halde burada fazla oyalanmayalım. Hafsa'yı dediğin yere götürelim. Lakin onun yanında kim kalacak? Ne ben ne de sen kalamayız. Civanmert 'in yokluğu da çok dikkat çeker."

Şehzat bitirdiği elmayı çöp poşetinin içine atıp kızından eline su dökmesini istedi. Hafsa su bidonunu eline alıp babasının eline su dökerken Şehzat konuştu.

"Evet onun yanında biz kalamayız. Bu sebeple onu Cihan ile göndereceğim."

Hümeyra'nın içi tam manasıyla rahatlamasa da şu an için en mantıklı olanı buydu. Fazla bir şey konuşmadan ortalığı toplayıp atlara bindiler. Hümeyra Ahenk'i Şehzat'ın atının yanına sürüp, yolda onunla ilerlerken konuştu.

"Cihan'ı ne zaman çağıracaksın? Hafsa ile çiftliğe gidecek değiliz herhalde."

Şezhat atının dizginlerini elinde hafiften sıkıp karısının merakını giderdi.

"Mesaj attım. Birazdan araba ile karşımıza çıkar."

Biraz ilerlemişlerdi ki önlerine çıkan siyah arabayla atlar yavaşlayıp bir süre sonra durdu. Tıpkı Şehzat'ın da dediği gibi Cihan gelmişti. Şehzat atını arabaya doğru sürdü ve Cihan'ın arabadan inmesini bekledi. Hümeyra kızı ve oğluyla beraber hâlâ arabanın ilerisinde bekliyorlardı. Cihan arabadan inip atın üstünde kendisine bakan patronuyla konuşmaya başladı.

"Vakit kaybetmeden gitsek iyi olur. Berdanlar iyice sabırsızlandı. Şehzat karşımıza çıkmaya korkar mı oldu deyip duruyorlar."

Şezhat gür bir kahkaha atıp atıyla bir tur Cihan'ın etrafında döndü.

"Onlar kim ki korkayım! Onları adam yerine koyup karşılarına çıkmamış olmayayım sakın."

Cihan tek kaşını kaldırıp arabaya yaslanarak konuştu.

"Bunlar kolay kolay vazgeçecek gibi durmuyorlar. Adamların tek derdi seni alt etmek."

Şehzat gözlerini karısı ve çocuklarının üzerlerinde gezdirip atının başını okşadı. Berdanların ne istediklerini çok iyi biliyordu. Leyla'nın intikamı için ant içmişlerdi. Bunu kan dökerek değil de kendisini zor duruma düşürerek yapmaya çalışıyorlardı.

"Hiçbir halt yapamazlar."

Cihan dilini dişlerinde gezdirip arabanın kapısını açtı ve Hafza'ya seslendi.

"Hadi Hafsa gidelim."

Hafsa annesine bir bakış atıp beyaz atından indi ve onun da Ahenk'ten inmesini bekledi. Hümeyra atını okşayarak üzerinden inip kızına sıkıca sarıldı.

"Kendine dikkat et kızım. Bu insanların sağı solu belli olmaz. Allah korusun yerini bulurlarsa hiç iyi şeyler olmaz."

Hafsa dolan gözlerini kırpıştırıp annesini başıyla onayladı. Sonra ona arkasını dönüp babasına bakarak arabaya bindi. Şehzat atını kızının olduğu tarafa sürüp elini onun çenesine götürüp okşadı.

"Korkma! Ben gereken her şeyi düşündüm. Cihan abin sana göz kulak olacak. Onunla sürekli irtibat halinde olacağım."

Hafsa sessiz kalarak babasını onayladıktan sonra Cihan arabayı çalıştırdı ve araba gözden kayboldu. Hümeyra atına tekrar binip Şehzat'ın yanına geldi ve endişeli gözlerini onun kara gözlerine dikti.
Şehzat hafiften esen rüzgârın savurduğu, karısının bahar çiçeklerini anımsatan kokusunu hissetmek için birkaç saniyeliğine gözlerini kapatıp açtı. Onun endişeyle parıldayan gözlerini görmek canını sıksa da ne derse desin karısının kalbini ferahlatamayacağını biliyordu. Sadece ona şu sözleri söyleyebildi.

"O kulübede olması yanımızda olmasından daha iyi."

Hümeyra başını sallayıp bu durumu kabullendi. Artık burada durmalarının bir manası yoktu. Çiftliğe dönme vakti gelmişti. İkisi önde Civanmert arkada atlarla beraber çiftliğe doğru yol aldılar. Onlar çiftliğe geledururken Berdanlar iyice sabırsızlanmaya başlamışlardı. Hüseyin Berdan çiftlik kapısının önünde bir ileri bir geri gelip giderken Asil, babasıyla dedesini geri dönmeleri için ikna etmeye çalışıyordu.

"Dede gidelim artık! Baksana saatlerdir buradayız kimse gelip gitmedi. Bizi dikkate dahi almıyorlar."

Hüseyin Berdan torunun bu sözleriyle tüm hıncını ondan çıkarırcasına kükredi.

"Kes sesini artık Asil! Ben o kızı almadan buradan gitmem. Bizim de bir onurumuz var."

Asil dedesinin kendisini dinleyeceğini anladıktan sonra babasına dönüp konuşacaktı ki babası onu eliyle durdurup konuşmasını engelledi.

"Boşuna konuşma oğlum! Deden ne derse o."

Asil mağlubiyetle omuzlarını indirip iç çekti. O elinden geleni yapmıştı. Gerisi artık Şehzat Asgari'nin kurnazlığına kalmıştı.
Gözlerini çiftliğin içinde gezdirip Hafsa'ya dair bir iz aradı ama hiçbir şey göremedi. Korumalardan başka kimse yoktu. Onun burada olduğundan dahi şüpheliydi. Gözlerinin odağı at kişnemesiyle çiftliğin sol tarafına kaydı. Üç atlı kendilerine doğru yaklaşıyordu. Gözü ilk, kara atının üzerinde dimdik duran Şehzat Asgari'yi seçti. Sonra ise Civanmert ve Hümeyra Asgari dikkatini çekti. İşte şimdi işler karışacaktı. Şehzat Asgari'nin ne halt olduğunu biliyordu da Hümeyra Asgari onun için hep gizemli bir kadın olmuştu. Yaklaştıkça gözlerindeki nefret ve kini çarpıcı bir gerçeklikle görebiliyordu. Özellikle kendisine olan bakışları bir garipti. Asil sertçe yutkunup bir adım geriledi.

Asgari ailesi atlarının üzerinde üstünlük kurmak istercesine, üstten bakışlarını Berdanların üzerinde gezdiriyorlardı. Şehzat yüzüne çarpık bir gülümseme yerleştirip Hüseyin Berdan'a hitaben konuşmaya başladı.

"Ne o Hüseyin Berdan? İlle de Şehzat ille de Şehzat diye tutturmuşsun yine!"

Hüseyin, at üstündeki adamın ukala tavırlarına sinirlense de sakinliğini koruyarak hesap sordu.

"Gelinim nerede?"

Şehzat yalandan kaşlarını çatarak:

"Ne gelininden bahsediyorsun? Görmeyeli iyice aklını yitirmişsin Hüseyin amca. Bir doktora görün istersen."

Hüseyin, Şehzat'a cevap veremeden oğlu lafa daldı.

"Babamın neyden bahsettiğini çok iyi biliyorsun Şehzat!"

Şehzat gülerek karısına bakıp alayla sordu.

"Hümeyra'm ne diyor bunlar sen anlayabildin mi?"

Hümeyra Şehzat'tan beklemediği bu soruyla önce şaşırıp sonra hızla kendisini toparlayarak onun oyununa ayak uydurdu.

"Berdanları anlamak her zaman güçtü Şezhat. Şimdi de aynı durum söz konusu."

Şehzat oyununa dahil olan karısına gülerek göz kırpıp tekrar Berdan ailesine döndü.

"Ölen kızımın neyini vereyim size Hüseyin amca? Mezarında geride kalan kemiklerinden versem yetinir misiniz!"

Hüseyin şaşkınlıkla oğluyla torununa baktı ve öfkeyle Şehzat'a döndü.

"Ne saçmalıyorsun sen! Kızının yaşadığını biliyorsun Şehzat! Boşuna bilmiyor ayaklarına yatma."

Şehzat yalandan şaşırmış gibi yapıp konuştu.

"Ne demek Hafsa yaşıyor? Sen ne dediğinin farkında mısın!"

Hüseyin Berdan sinirden kıpkırmızı olan suratını ovaladı. Bu adam yine bir oyun oynuyordu ve artık bundan çok sıkılmıştı.

"Benimle oyun oynama Şehzat Asgari! Kızın torunumun karısı oldu. Onun yeri bizim yanımız. Şimdi git getir kızını!"

Şehzat, çattığı kaşlarını karısına çevirip:

"Sen bunların söyledikleri hakkında ne düşünüyorsun Hümeyra? Hafsa'nın yaşadığı doğru mu? Bir de bunun asalak torunuyla evlenmiş güya!"

Hümeyra kocasının usta oyunculuğuna daha fazla şaşırmayı bırakıp o da Hafsa'nın yaşadığını bilmediğini söyledi.

"Hafsa öldü! Ben morga götürüldüğünü kendi gözlerimle gördüm. Şimdi siz karşımıza geçip onun yaşadığını söylüyorsunuz. Bu nasıl bir saçmalık?"

Asil, karı kocanın bu sözlerine bir anlam veremeyip bir an kendinden şüpheye düştü. Hafsa'yı kendi buraya kadar getirmiş, çiftliğe girdiğini gözleriyle görmüştü. Ya Şehzat yine bir kurnazlığın peşindeydi ya da o gece Hafsa büyük bir oyun oynamıştı.
Bunu bilebilmenin mutlaka bir yolunu bulması gerekiyordu.

Şehzat atından inip Hüseyin Berdan'ın karşısına geçti ve öfkesini dışa vurdu.

"Siz ne haltlar karıştırdınız benim arkamdan! Benim kızımı ölü gösterip onu Asil ile mi evlendirdiniz?"

Hüseyin Berdan karşısında gerçekçi bir öfkeyle titreyen adama şaşkınlıkla baktı.

"Onun yaşadığını bilmiyor olamazsınız! Asil, kızı buraya kadar getirmiş. Yalan söylemeyi kesin!"

Şehzat karşısındaki adamın yaşına hürmeten kendisini dizginleyip dişlerini sıkarak konuştu.

"Benim sabrımı taşımayın artık! Hem kızımı kaçırıyorsunuz hem de utanmadan kapıma gelip ölü bildiğim kızımı benden istiyorsunuz! Haddinizi bilin!"

Şehzat'ın bu sert çıkışıyla Asil'in babası Şehzat'ın karşısına geçip onu iterek babasından uzaklaştırdı.

"Asıl sen haddini bil! Babamla nasıl konuştuğuna dikkat et!"

Şehzat kendisinden üç yaş büyük adama ters bir bakış atıp sıktığı yumruğu onun yüzüyle buluşturdu. Adamın kendisine karşılık vermesine müsaade etmeden onun yakasına yapışıp öfkeyle bağırdı.

"Eğer kızımın başına bir iş açtıysanız ölümlerden ölüm beğenin ulan! Kızımı nasıl kaybettiyseniz öyle bulacaksınız."

Asil babasının yakasına yapışan adamı geriye çekmek için çabalarken bir yandan da ona sesini duyurmaya çalışıyordu.

"Şehzat amca yapma! Babamı bırak sakince konuşalım."

Şehzat, Asil'in kollarını kendisinden uzaklaştırmak için onun babasının yakasını bıraktı ve Asil'in iterek kendisinden uzaklaştırdı. Asil aşırı güç karşısında dengesini sağlayamayıp yere düşerken ise öfkeyle parmağını sallayıp konuştu.

"Kızım sizin yanınızda değil ki kapıma dayandınız! Benim de yanımda olmadığına göre nerede bu kız?"

Asil tahriş olan ellerindeki tozları silkeleyip adamlarından birinin yardımıyla ayağa kalktı. Bir yandan da Şehzat'a laf yetiştirmeye çalışıyordu.

"Bilmiyoruz! Biz de onun burada olduğunu düşündüğümüz için geldik."

Şehzat tekrar Asil'in üzerine yürürken onu durduran karısı oldu. Hümeyra telaşla attan inip yanlarına gelmiş ve Şehzat'tan önce o Asil'in yakasına yapışmıştı.

"Ne demek nerede olduğunu bilmiyorsunuz! Kızım şu an ortada yok ve siz bilmiyorsunuz öyle mi?"

Asil titreyen elleriyle Hümeyra'nın kıskacından kurtulmaya çalışırken kekeleyerek kendisini açıklamaya çalıştı.

"Hümeyra Hanım inanın ki nerede olduğunu bilmiyorum. Kendi gözlerimle gördüm çiftliğe girdiğini. Yoksa onu bırakıp gider miydim?"

Hümeyra ona inanmadığını belli edercesine başını sağa sola salladı.

"O zaman nerede kızım?"

Hümeyra kocası kadar usta olan oyunculuğunu konuşturup ona döndü ve endişeyle:

"Şehzat kızım nerede?"

Şehzat karısının dolu dolu bakan gözlerine ciddiyetle baksa da içten içe gülmekten kendisini alamıyordu. Karısı da kendisinin bir başka varyantıydı. Birbirlerine bu kadar benzeyip bir o kadar da düşman olmaları ne enteresan bir durumdu.
Karısının cevap beklediğini görerek konuştu.

"Bu durumda tek bir ihtimal söz konusu."

Hümeyra ve Berdan ailesi merakla ona bakarken konuşan sadece Asil oldu.

"Nedir o ihtimal?"

Şehzat burun kemerini sıkıp, sıkıntılı çıkan sesiyle konuştu.

"Mirşah ne zamandır Hümeyra ve Hafsa'nın peşindeydi. Bu duruma göre Hafsa'yı o kaçırmış olabilir."

Hümeyra kocasının söylediği isimle gerçekten şaşırıp ona anlam vermeyerek bakarken Asil endişeyle ellerini başına götürüp kendisine kızıyordu. Hüseyin Berdan ise sıkıntıyla söyleniyordu. O da Mirşah'ı iyi tanırdı. Onun nasıl bir pislik olduğunu en iyi bilenlerden biriydi. İnanmak istemezcesine konuştu.

"Mirşah Hafsa'nın o gece buraya geleceğini nereden bilecek?

Şehzat ona dönüp alayla konuştu.

"Demek ki kapımda yatıp kalkıyormuş it. Hafsa'nın geldiğini görünce de kaçırdı kızı."

Hümeyra kocasının konuşturduğu zekasına ilk defa hayran olmuş bir şekilde ona bakarken bir anda kendisini silkeleyip oyuna devam etti artık son sahneyi sergilemenin zamanı gelmişti.

"Mirşah mı? Eğer kızım onun elindeyse biz ne yapacağız Şehzat!"

Şezhat karısının sorusuna cevap verecekti ki onun ayakta zor durduğunu fark edip hemen yanına koştu ve kollarını onun bedenine sardı. Aynı zamanda da Berdanlara laf yetiştirmekle uğraşıyordu.

"Sizin yüzünüzden karım rahatsızlandı. Aradığınız burada değil defolup gidin artık!"

Hüseyin Berdan amacına ulaşamamanın öfkesiyle beraberindekileri toplayıp giderken Şezhat karısını kucağına almış çiftliğe götürmenin derdine düşmüştü. Son arabanın da gözden kaybolmasıyla Şehzat kucağında yatan kadına göz kırpıp ona takıldı.

"Sen biraz kilo mu aldın Türkmen kızı? Kucağıma alırken belim çıkacak zannettim."

Hümeyra kocasının boynuna sardığı ellerini çekip onun göğsüne vurdu.

"Bırak beni Şehzat! Kilo falan almadım."

Şehzat karısının sitemiyle güldü.

"O değil de nasıl yediler oyunumuzu?"

Hümeyra ilk defa Şehzat'ın söylediği bir söze içtenlikle gülüp konuştu.

"Bir an ben bile inanacaktım. Mirşah'ı ortaya atman çok iyi oldu. Şimdi Hafsa'nın onun yanında olduğunu zannedecekler."

Şehzat keyifle başını salladı.

"Arayıp bulsunlar bakalım bulabiliyorlar mı? Kendilerini akıllı zannediyorlar ama bizim aklımızın yanında bir hiçler."

Hümeyra başını sallayıp onu onayladı. Neden sonra hâlâ Şehzat'ın kucağında olduğunu anlayıp:

"Lafa daldık bu halde kaldık. İndir beni artık." deyince Şehzat omzunu silkip onu duymamazlıktan geldi. Hümeyra inat kocasının inatçılığına söylenirken inmek için çaba sarf ediyordu ama nafileydi. Şehzat'ın onu indirmeye hiç niyeti yoktu.

Bölüm sonuna geldik.
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi çok merak ediyorum.
Mirşah karakteri tekrar kurgumuza giriş yaptı. Gelecek bölüm onu daha iyi tanıyacağız.

Şehzat ile Hümeyra'nın oyununa ne demeli peki 😄

Diğer bölümlerde görüşmek üzere. 💞

Loading...
0%