Yeni Üyelik
37.
Bölüm

🩵 Bedenlere Tutsak 37 🩵

@sedefyyy5252

 

Karanlığın usulca çekilip yerini yeni güne, umuda, güzelliklere bırakmasına az bir süre kala Hümeyra sabah namazını eda etmek için uyanmış ve ibadetini yerine getirtikden sonra yatağının üzerine oturmuş güneşin doğuşunu seyre dalmıştı. Aklı hâlâ kızındaydı ve endişesi azalmak yerine gittikçe artmaya devam ediyordu. Onu bu hayattan kurtarmak için ne badireler atlatmış ama başarılı olamamıştı. Aline her şey iyice karışmış ve onun yollarına bir diken misali yayılmıştı.

Bir yanda Berdanlar bir yanda Asgariler ve bir yanda bir kere gördüğü Mirşah vardı. Üçü de ondan bir şeyler koparmaya çalışıyorlardı. O her ne kadar direnmeye çalışsa da ne zamana kadar bu şekilde devam edecekti. Şehzat'tan boşanmaya bu kadar yaklaşmışken kendisini yalnızlığa atarak tehlikelerden ne kadar korunabilecekti. Biliyordu ki boşanır boşanmaz rahat yüzü göremeyecek yine çileli bir hayatın yükünü omuzlarında taşıyacaktı.

Çaresizlik onu tüketiyordu. Bu aralar canı öylesine sıkılıyordu ki ne iyi bir uyku çekebiliyor ne de yediği yemekten zevk alabiliyordu. Ne yapacağını bilememek insanı çok yoruyordu. Şimdi bir de alt kata inecek ve yüzlerini görmeye dahi tahammül edemediği insanları görecekti. Bu aileden nefret etmesine sebep olan yüzler...

Derin bir iç çekerek yatağının üzerinden kalktı. Güneş doğmuş ve yeryüzünü ışıklarıyla aydınlatmaya başlamış yeni bir güne başlamanın zamanı gelmişti. Her ne kadar istemese de aşağı kata inip kahvaltı masasına oturması gerekiyordu. Tek tesellisi sevdiği insanların da o masada olacak olmasıydı. Cavidan Asgari'nin kışkırtmalarına karşılık vermezse canı fazla sıkılmazdı. Kendisini hazır hissettiği an kapıdan çıkmak için hamlede bulundu ama ondan önce davranan birisi kapıya hafifçe tık tıklayarak odaya girmek için izin istedi. Hümeyra anlamsız gözlerle kapıya bakıp gelen kişiye odaya girmesi için izin verdiğinde içeri siyah takım elbisesini kuşanmış, yüzünü yeni tıraş etmiş kocası girdi. Losyonun kokusu odayı hızla doldururken Hümeyra kaşlarını çatarak sordu.

"Ne işin var burada Şehzat?"

Şehzat karısının yüzünü en ince ayrıntısına kadar süzerken ona cevap verdi. Bu kadını her geçen gün daha fazla özlüyordu.

"Sana da günaydın Türkmen kızı."

Hümeyra, Şehzat'ın ironisiyle sertçe nefesini verip onu kapının önünden kenara itti ve odadan çıktı. Sabah sabah onunla uğraşamazdı. Tahta merdivenlerden yavaş yavaş inerken
Şehzat onun arkasından sırıtarak geliyordu. Elini ceketinin kabarık cebine götürüp içinden yeşil bir elma çıkarttı ve ısırdı. Aynı zamanda da karısına bir şeyler söylüyordu.

"Bugün yine formundasın karıcığım. Dengesiz diye bana derdin ama sen benden de betersin. Dün bana nasıl davranıyordun bugün nasıl davranıyorsun? Benim gibi olmak sana hiç yakışıyor mu Türkmen kızı?"

Hümeyra sinirlerini alt üst eden adama dönüp alayla konuştu.

"Şehzat ben istesem de senin gibi biri olamam. Sen türünün tek örneğisin annen ile kardeşin ise senin bir ayrı varyantın."

Şezhat onun bu sözlerine sadece gülmekle yetindi. Önceden sinirlenirdi yakıp yıkardı ama şimdi karısının siniri hoşuna gidiyordu. Sessiz kalmasından, hiç konuşmamasından iyiydi. Elindeki elmadan bir ısırık alarak Hümeyra'nın omzuna çarptı ve onun önüne geçti ama onunla uğraşmaktan da vazgeçmedi.

"Annem kadar başına taş düşsün Hümeyra. Ne zaman bana laf söylesen araya da annemi sıkıştırmaktan geri kalmıyorsun."

Hümeyra bu sözlerle histerik bir gülüşle konuştu.

"90 kiloluk taş senin başına düşsün Şehzat!"

Şehzat kahkasına engel olamayıp başını çevirdi ve karısına baktı.

"Ayıp ayıp! Bir annemin kilosuna laf etmediğin kalmıştı."

Hümeyra omzunu silkip adımlarını hızlandırdı ve onun az önce yaptığı gibi omzuna çarpıp önünden yürüdü. Şehzat bu hareketle bir süre ağzına yaklaştırdığı ama şaşkınlıktan ısırmaya vakit bulamadığı elmasıyla bakıştı. Hümeyra resmen onun oyununa ayak uyduruyordu. Kalbinde küçük küçük umut filizleri yeşermeye başladı. Ama nedense sonra o filizleri kendi elleriyle tek tek kopardı. Bu yolun geri dönüşü olmayacaktı. Bir kere boşanmaya karar vermişti ve bu karardan geri dönmeyecekti. Zorla kurduğu bu yuvanın yıkılmasına sessiz kalacaktı. Keyfi kaçmıştı. Boşanacağı gerçeği ne zaman aklına düşse hep böyle oluyordu. Karısına aşıktı. Bugüne kadar onu gözünün önünden bile ayıramazken şimdi boşanmanın eşiğine gelmişti. Olayların bu kadar tersine bir şekilde hızla değişmesine korkuyla bakıyordu.

Olduğu yerde bir süre iç çekerek dikildi. Karısı çoktan masaya oturmuş kahvaltısını yapmaya başlamış olmalıydı. En sonunda o da içeri geçip masanın baş köşesi olan yerine oturdu. Gözlerini oturan herkesin üzerinde gezdirdikten sonra en son karısının gözlerine sabitledi. O kendisine duygusuz gözlerle bakarken onun ise kara gözleri titriyordu. Yutkunarak gözlerini çekip önündeki tabağına odaklandı. Bu hayatta en çok sevdiği insanın yüreğinde yer edinememenin ağırlığı kalbinin tam ortasına ateş gibi oturmuştu.

🍃🍃🍃

Kahvaltı ilginç bir şekilde sesszilik içerisinde sürüyordu. Bunca yıldır bir ilkti bu. Normalde Cavidan Asgari ne her zaman bir sorun çıkartır oğullarını karılarına karşı doldurmanız yolunu bulur ve azıcık olan o huzuru sa kaçırırdı. Bu sefer onu sessizliğe iten neydi bilinmiyordu. Belki de dün oğlunun ona çıkışmasından dolayıydı bu sessizlik. Hiç olmazsa Hümeyra böyle olduğunu düşünüyordu.

Önündeki çaydan bir yudum alıp kendisine bakan kocasına dikti gözlerini. Masaya oturduğundan beri kendisine bakıp duruyordu. Gerçi hep böyle yapardı ama bu sefer gözlerinde farklı bir duygu vardı. Eskisi gibi sert bakmıyor aksine Hümeyra'nın anlam vermediği derece duygusal bir bakışla onu süzüyordu. Şehzat'ı anlamak her zaman güçtü ama şimdi imkansıza doğru gidiyordu. Onun bakışları altında ezildiği hissine vararak gözlerini onun kara gözlerinden çekip başka bir yere, kardeşine çevirdi. Hafsa'nın olaylarından sonra Hazel ile ilgilenmeye fırsatı olmamaştı. Onun yanında oturan kocasıyla arasındaki gerilimi buram buram hissedince kaşlarını çattı. Dün gece bir şeyler olmuş olmalıydı ki Hazel'in yüzü bu kadar solgun görünüyordu. Elini onun elinin üzerine koyup kendisine bakmasını sağladı. Kan çanağına dönmüş kahve gözler gözlerini bulduğunda sertçe yutkunmaktan kendini alamadı. Evet dün gece kesinlikle kötü bir şeyler olmuştu.

Hümeyra eli ayağına dolanmış bir şekilde yerinde hareket edince Şehzat'ın odağı karısını buldu. Onun yüzündeki dehşet ifadesini görünce zaten çatık olan kaşlarını biraz daha çatıp merakla sordu.

"Hümeyra? Bir sorun mu var?"

Hümeyra titreyen gözlerini güçlükle kardeşinin gözlerinden çekip Şehzat'ın kara gözlerine baktı. İkisinin arasında bir süre sessiz bir bakış sürdükten sonra Hümeyra oturduğu sandalyeden kalkıp:

"Konuşmamız gerekiyor." deyip odadan çıktı. Şezhat elindeki çatalla anlam veremeyerek onun arkasından bakarken ne olduğunu sorguluyordu. En sonunda elindeki çatalı masaya bırakıp sandalyesinden kalktı ve karısının peşinden gitti. Hümeyra merdivenleri çıkıp odasına girince o da peşinden odaya girdi.

"Neler oluyor Hümeyra?"

Hümeyra akmak üzere olan gözyaşlarını tutamayarak onları özgürlüğüne kavuştururken çatallaşmış sesiyle ona cevap verdi.

"Bilmiyorum ama kardeşin Hazel'e kötü bir şey yapmış."

Şezhat onun bu sözleriyle anlam veremeyerek ona baktı. Şehzasuvar Hazal'e ne gibi bir şey yapmıştı ki Hümeyra'yı bu denli korkutmuştu.
Karısına yaklaşıp uzun ince parmaklarını karısının kollarına sardı.

"Ne demek istediğini anlamıyorum. Dövmüş olabileceğini mi kast ediyorsun?"

Hümeyra çaresizlikle akan gözyaşını elinin tersiyle silip başını iki yana salladı.

"Bilmiyorum! Hazal'ın gözleri kan çanağına dönmüş yüzü de bembeyazdı. Kesin aralarında bir şey olmuş. Dayak da yemiş olabilir başka şey de."

Şehzat sıkıntıyla nefesini verip Hümeyra'nın başka şeyden kastını düşündü. Aklına gelen düşünceler sinirlerini yıpratmaya yetip arttı. Sakin olmasını ve karısını da sakinleştirmesi gerektiğini düşünerek konuştu.

"Sen evham yapıyor olma. Belki de hastalandı."

Hümeyra titreyen elini dudağına götürüp kafasını hayır dercesine salladı. Kardeşinin bu hali hastalıktan değildi biliyordu. Çünkü zamanında o da istemediği şeylere zorlandığında aynı bu şekilde olur hayattan bezmiş ölmeyi isteyen bir ruh haline bürünürdü.

"Hastalıktan değil buna adım kadar eminim. Senin kardeşin, kardeşime kötülük etmiş işte!"

Hümeyra artık sinirlerine hakim olamayarak sözlerinin sonuna doğru sesini yükseltmişti. Şezhat onun bu çıkışıyla bir süre susup kendisine sakin olmasını telkin ettikten sonra hâlâ parmaklarının arasında olan kolları okşadı.

"Emin olmadan Şehzat'ın canına okuyamam biliyorsun."

Hümeyra hırslı gözlerle ona bakerken kollarını okşayan parmakları elleriyle itip kapıya doğru yürüdü.

"Sen kardeşinin canına okuyamazsın ama ben okurum!"

Şehzat hızla peşine takılıp onu kolundan tuttu ve tekrar odanın içine çekti.

"Türkmen kızı bir dur!"

Hümeyra kolunu onun elinden kurtarmak için çabalarken Şehzat iyice onu kendisine çekti. Eğer şimdi bu kadını bırakırsa evde kaos çıkartırdı.

"Tamam emin olalım Şehsuvar'ın canına beraber okuruz tamam mı? Bak senin kardeşin de benim kardeşim de yetişkin iki insan ve unutma ki onlar hâlâ evli. Biz her konuda onlara müdahale edemeyiz."

Hümeyra, Şehzat'a katılmıyordu ve bunu yüzünden anlamak zor değildi. Şehzat derin bir nefes alıp sakince konuşmaya devam etti.

"Sen kardeşini bir köşeye çek ve dün gece ne olduğunu sor. Ben de kendi kardeşimi bir köşeye çekip neler olduğunu sorayım anlaştık mı?"

Hümeyra bu teklifi düşünüp cevap verdi.

"Anlaştık ama senin kardeşin yalancının teki! Sana doğruyu söylemeyecektir."

Şehzat karısına manidar bir bakış atıp:

"Karıcığım unutma ki ben Şezhat Asgariyim. Şehsuvar tüm tilkilerinin kuyruklarını birbirine bağlasa dahi beni kandırmayı başaramaz." deyince Hümeyra istemsizce de olsa gülümsedi. Kocası doğru söylüyordu. O herkesi kandırabilirdi ama kimseye kanmayacak kadar da zeki bir adamdı.

"Doğru senin ne kadar kurnaz bir adam olduğunu bir an için unutmuşum." deyip onun ukala ukala bakan gözlerine baktı. Şehzat gözlerinin karısının gözleriyle bulışmasıyla bir an için titredi. Sanki ilk defa Hümeyra ona bakmış gibi hissetmesi normal miydi? Yüzündeki ukalaca sırıtma samimi bir tebessüme dönerken Hümeyra gözlerini onun gözlerinden çekip kolları arasından çıktı. İşte o zaman Şehzat'ın sıcacık gülümsemesi yavaş yavaş söndü ve yok oldu. Hep böyle mi olacaktı? Ne zaman karısının yüreğine yaklaşsa tekrar en uzağa mı itilecekti.

Bunlar hep onun yüzündendi. Kendisini bu duruma düşüren yine kendisiydi. Çok hatalar yapmıştı ve hiçbirinin telafisi kolay değildi. Kendisinden uzaklaşan bedenle kuruyan boğazını ıslatıp gözlerini başka bir yere çevirdi. Şimdi karısının gözlerine baksa oradaki soğukluğu görecekti ve bu onu ölesiye korkutuyordu.

Hümeyra'nın gözlerine bakmayarak konuştu.

"Aşağıya inmeden önce Hafsa ile konuşmak ister misin?"

Hümeyra kızının ismini duyar duymaz heyecanla Şehzat'a yaklaşıp elini onun koluna koydu. Bu hareketi her ne kadar bilinçsizce olsa da kocasının kalbinin ritmini değiştirmeyi başarmıştı.

"Olur arayalım. Aklım hâlâ onda."

Şehzat kuruyan dudaklarını ıslatıp boşta olan elini ceketinin cebine götürüp telefonunu çıkarttı ve Cihan'ı aradı. O telefonun açılmasını beklerken Hümeyra elini koyduğu kola şaşkınlıkla bakıp hızla çekti. Bu Şehzat'ın dikkatinden kaçmadığı gibi şaşırmadı da.

Telefon bir kaç çalıştan sonra yanıtlandı. Uykulu ses telefonun diğer ucundan kulakları doldurduğunda Şehzat göz devirme isteğine engel oldu.

"Alo?"

Şehzat telefonu hopörlere alıp Cihan'a cevap verdi.

"Günaydın diyeceğim ama senin günün daha aymamış Cihan efendi. Ben seni oraya uyu diye mi gönderdim?"

Cihan yattığı yerden toparlandığını belli edercesine hışırtılar çıkarırken oflayarak konuştu.

"Tüm gece nöbet tuttum Şehzat! Bırak da biraz uyuyayım. Hem benim sana söylemem gereken bir mevzu var."

Şehzat merakla gözlerini telefondan kaldırıp karısının gözlerine baktı ve onun gözlerindeki endişeyi görünce kaşlarını çatıp tekrar telefona baktı.

"Ne söyleyeceksin? Yoksa Berdanlar yerinizi mi buldu?"

Cihan esnedikten sonra sorusunu yanıtladı.

"Asil Berdan burada."

Şezhat ile Hümeyra duyduğu isimle endişe ve sinirle birbirlerine bakarken bu sefer konuşan Hümeyra oldu. Sesi oldukça sinirliydi.

"Ne işi varmış onun orada! Yoksa Hafsa'yı görtürmeye mi gelmiş?"

Rahat rahat konuşan Cihan Hümeyra'nın sesiyle oturuşunu dikleştirip hala uykuda olan algılarını iyice açtı. Bir açıklama yapması gerektiğini bilerek olan biten her şeyi karı kocaya anlattı. Şu an için hâlâ güvende olduklarını da iyice vurgulamayı es geçmedi. Onun açıklamasıyla Şehzat ile Hümeyra'nın endişesi az da olsa dağıldı. Hümeyra Şehzat'ın elindeki telefonu eline alıp konuştu.

"Cihan telefonu Hafsa'ya ver!"

Cihan aldığı talimat üzerine hemen harekete geçip kahvaltı hazırlığı içerisinde olan Hafsa'ya telefonu uzatıp dudaklarını kımıldatarak annen arıyor dedi. Hafsa heyecanla elindeki bardağı tezgaha bırakıp telefonu eline aldı ve annesine seslendi.

"Anne?"

Hümeyra'nın kızının sesini işitir işitmez yüreği hafifledi. Her ne kadar güvende olduğunu bilse de korkmaktan kendisini alamıyordu.

"Güzel kızım nasılsın? Rahat mısın orada?"

Hafsa gözlerini orta büyüklükteki kulübenin içinde ve Cihan ile Asil'in üzerinde gezdirirken annesine cevap verdi.

"iyiyim çok şükür anne. Cihan abi bana iyi bakıyor."

Bu sözleri söylerken gözleri koltuğa yayılmış Cihan ağabeyinin üzerindeydi. Adam ona manidar bir gülümseme sununca o da ona gülümsedi. Bu gülüşün sebebi belliydi. Geldiklerinden beri yemekleri yapan Hafsaydı. Onların arasındaki bu iletişim kenardaki sandalyede oturan Asil'in dikkatinden kaçmamıştı. Her ikisine de çatık kaşlarla bakıyor, ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu.

Cihan onun bakışlarını fark edip ela gözlerini onun gözlerine dikip dik dik baktı. Aynı zamanda da ne var dercesine dudaklarını hareketlendirdi. Asil ona sadece gözlerini başka yere çevirerek karşılık verince Cihan sabır çekti. O ikisi arasında gerilimli anlar yaşanırken Hafsa mutluluk içinde annesiyle konuşuyordu. Bir süre konuştuktan sonra telefonu kapatma zamanı gelmişti. Hümeyra kapatmadan önce kızına Asil'e karşı dikkalti olması gerektiğini söylemeden duramadı.

"Asil'e dikkat et Hafsa! Onunla yalnız kalmamaya çalış. Hiç güvenmiyorum ona. Ne de olda bir Berdan."

Hafsa annesinin haklı olduğunu biliyordu ama bildiği bir şey daha vardı ki o da Asil'in kötü bir insan olmadığıydı. Eğer ona bir fenalık yapacak olsaydı. Bunu bir çok defa yapma şansı olduğu zaman yapardı. Tabi bu düşüncelerini annesine söylemeyip ona tamam dedi ve vedalaşıp telefonu kapattı.

Elinde telefonla dalgın dalgın bakarken Cihan'ın kendisine takılmasıyla ona baktı.

"Hafsa bir an, Cihan abim beni çalıştırıyor diyeceksin sandım kızım."

Hafsa onun bu lafıyla gülüp elindeki telefonu ona uzattı. Eğer öyle Bi şey söyleyecek olsaydı annesi ve babası Cihan'ın canına okurdu bunu biliyordu.

"Söylemeyeceğim demiştim ya ağabey korkma. Hem söylesem canına okurlar biliyorum."

Cihan yüzündeki sırıtışla başını sallayıp ayağa kalktı. Koltuğun başındaki şapkayı kafasına taktıktan sonra Asil'in yanına gidip ayağına küçük bir tekme atıp konuştu.

"Kalk bakalım Asil efendi! Burada öyle yiyip içip yatmak yok. Senin yüzünden dün gece ormanda kırdığım odunları getiremedim. Gece kıçımız dondu. Şimdi gidip beraber getireceğiz."

Asil şaşkın gözlerle ona bakarken başını olmaz dercesine sağa sola salladı. Odun falan getiremezdi, istemiyordu.

"Olmaz ben gelemem! Hem Hafsa'yı burada yalnız mı bırakacağız? En iyisi ben burada kalayım."

Cihan alay ifade eden sırıtışıyla onun yüzüne hafif tokatlar şekilde vurdu.

"Sen kendini akıllı mı zannediyorsun Asil efendi! Sence ben, kurda kuzu emanet edecek adam mıyım?"

Asil sıkıntıyla iç çekip oturduğu sandalyeden kalktı. Sürekli kötü insan muamelesi görmekten sıkılmıştı. Soyadı Berdan olabilirdi ama bu onun kötü bir insan olduğunu göstermezdi. Ayrıca yanında kalmak istediği kız onun karısıydı. Bu gerçeği kabul etmeleri gerekiyordu.

"Hafsa benim karım! Siz ister kabul edin ya da etmeyin o benim karım! Eğer ona zarar vermek isteseydim verirdim ve sizin ruhunuz bile duymazdı."

Cihan onun bu sözleriyle dillerini gıcırtı sesi çıkacak derecede sıkıp yakasına yapıştı.

"Bana bak çocuk! Size yeterince kinliyiz şansını fazla zorlama."

Onun bu çıkışıyla Hafsa hemen ikisinin yanına koşup Cihan'ın güçlü ellerinden kurtulmaya çalışan Asil'e yardım etti. Asil aptalca konuşmak zorunda mıydı sanki? O nasıl Berdanların evinden Asil'in sayesinde kurtulduysa bu sefer de o Asil'i koruyacaktı. Bu sayede ödeşmiş olacaklardı.

"Cihan Ağabey bırak şunu ne dediğini bilmiyor."

Cihan Hafsa'yı duymuyor hâlâ söyleniyordu.

"Karısıymış! Ulan Şehzat seni damat diye eşiğinden içeri sokar mı zannediyorsun? Kendindini bu evliliğe fazla alıştırma çünkü boşanacaksınız."

Asil yakasını sıkan güçlü ellere aldırış etmeden cevap verdi.

"Bende onun eşiğinden içeri girmeye öyle meraklıyım ki! Siz unutuyorsunuz ama ben hatırlatayım. Hafsa eğer kaçıp Türkiye'ye gitmeseydi ben şu anda yine onun kocası olacaktım ve bu Şehzat Asgari'nin isteğiyle olmuş olacaktı. Kızını benimle evlendirmek isteyen oydu. Şimdi ne oldu da birden damat rolünden atıldım!"

Cihan burnundan soluyarak ona biraz daha yaklaşınca Hafsa Asil'e vuracağını anlayıp hızla araya girdi.

"Ağabey yapma! Beni o evden kurtaran Asildi. Şimdi buradaysam onun sayesinde."

Cihan araya giren Hafsa ile daha çok sinirlenerek bu sefer ona çıkıştı.

"Bana karşı kimi savunduğuna dikkat et Hafsa! Eğer biraz daha densiz densiz konuşursa onun canına okurum."

Hafsa yüzünde beliren buruk sahte gülümsemeyle ona cevap verdi.

"Söyledikleri yalan değil ki ağabey! Onunla evlenmemi isteyen babamdı. Bütün bu yaşadıklarımın sebebi babam değil mi sen de söylesene!"

Cihan bozguna uğramışçasına ona baktı. Onun bu adamı korumak için babasını suçlamasını beklemiyordu. Söyleyecek sözlerinin tükendiğini hissedince Asil'in yakasını bırakıp bir kaç adım geriye çekildi. Ortama yoğun bir sessizlik çöktüğünde Cihan başındaki şapkayı düzeltip kapıya doğru yürüdü ve açıp çıktı. Onun gidişiyle Hafsa Asil'in önünden çekilip koltuğa oturdu. Başında hissettiği ince sızıyla yüzünü buruşturup Asil'e baktı.

"Tam manasıyla baş ağrısın biliyorsun değil mi! Niye adamı sinirlendiriyorsun? Senin yüzünden düştüğüm şu duruma bak!"

Asil omzunu silkip sandalyesine oturdu. Yüzündeki alaycı gülümsemeyle:

"İşte benim ne durumlarla karşılaştığımı daha iyi anlamış oldun Hafsacığım. Ben seni korumak için düştüm bu durumlara."dedi.

Hafsa onun alay etmesiyle masanın üzerinde duran çay kaşığını alıp yüzüne fırlattı.

"Daha fazla can sıkmayı bırak da git Cihan ağabeye yardım et! Adam haklı burada beleşe kalamazsın."

Asil şok olmuş bir yüz ifadesiyle bakıp sesini yükselterek konuştu. Dedesinin kulübesinde yabancı muamelesi gördüğüne inanamıyordu.

"Beleşe kalamazsın dediğin yer benim dedeme ait! Hem utanmadan izinsiz mülkümüze giriyorsunuz hem de bana saçma muamelerde bulunuyoruz. Bu kadarı da yeter artık!".

Hafsa onu duymazlıktan gelip koltuktan kalktı ve kendisine bir bardak çay doldurdu. Çayın içine iki kaşık şeker koyduktan sonra küçümser gözlerle sandalyede oturan genç adama baktı.

"Aaa Asil senin ile benim aramda bunun lafı bile olmaz bilmiyor musun? En nihayetinde senin karın sayılırım."

Asil bu sözlerle alayla gülüp,

"Sayılmıyorsun canım direk karım oluyorsun", deyip oturduğu sandalyeden kalkıp odadan çıktı. Hafsa onun arkasından baka kalırken içinden sabır çekiyordu.

Asil kulübeden çıkıp orman yoluna saparken fazlasıyla isteksizdi. Cihan denen adama güvenmiyordu. En nihayetinde az önce yakasına yapışmıştı. Ormanda öldürmeye kalksa kimsenin ruhu duymazdı. Bu düşünceyle bir an için gitmekten vazgeçse de kulübeye dönmeyi gururuna yediremeyip devam etti. Kafa dinlemek için geldiği yerde bu duruma düşeceğini nereden bilebilirdi ki.

Bölüm sonuna geldik.

İnşAllah beğenirsiniz.

ÖNEMLİ DUYURU📢🔔🔊

Bölümleri geç attığımın farkındayım ama inanın ki anca bu kadar yazabiliyorum. Yoğun bir zamandan geçiyorum. Okulumun açılmasına da az kaldı. Önümde gireceğim iki tane sınav var ve ben onlara yoğunlaşmak zorundayım. Yine de elimden geldiğince size bölüm yetiştirmeye çalışıyorum. Bu sebeple emeğimin karşılığını vermeyi unutmayın lütfen.
Vereceğiniz her oy ve yapacağınız her yorum bana motivasyon olacak.

Gelecek bölümlerde görüşmek üzere.

Yorum yapmayı unutmayalım lütfen.

Bu arada bölüm geldiğine dair bildirim gelmediği için bölüm paylaştığımda instagramdan bilgilendirme yapacağım. Beni takip etmek isterseniz hesabım @ask_ve_savas52







Loading...
0%