Yeni Üyelik
41.
Bölüm

💙 Bedenlere Tutsak 41 💙

@sedefyyy5252

Bölüm geldiii 💙

Ben emek vererek yazdım sizde lütfen oy ve yorum atarak okuyun.
Seviliyorsunuz😊


Dakikalar durmadan akıp gidiyordu. Beklenen an iyiden iyiye yaklaşmıştı. Sabırsız adam odanın ortasında gidip gelirken koltuğun üzerinde oturmuş onu izleyen kadın en sonunda dayanamayıp konuştu.

"Yeter artık başım döndü! İki saattir oturmadan bir o yana bir bu yana gidip geliyorsun."

Kadının bu sitemiyle adam olduğu yerde durup ona ters bir bakış attıktan sonra çıkıştı.

"Sen susmak nedir bilmez misin Firuze!"

Firuze bu serzenişe bir omuz hareketiyle karşılık verdikten sonra konuştu.

"Yıllarca sustum. Artık susmak yok!"

Cihan, inatla parıldayan yeşillere bakarken içinden sabır çekiyordu. Yıllarca Şehzat'la dalga geçmişti Hümeyra ile başı dertte olduğu için. Şimdi ise son gülen oymuş gibi aynı durumu yaşıyordu. İki saattir ayakta dolanıp durduğu için başının ağrısı iyice artmıştı. Firuze'nin getirdiği karşımı inat edip içmediği için şimdi kıvranıp duruyordu. Her ne kadar karşısındaki inatçı kadına belli etmemeye çalışsa da başarılı olamadı.
Firuze, yüzündeki acı dolu ifadeyi sezmiş gibi konuşunca bunu net olarak anlamış oldu.

"Kıvranıp duracağına karışımı iç de kurtul. Merak etme içine uyku ilacı felan katmadım. Gerçi planını önceden bilseydim onu da yapardım."

Cihan bu sözleri söyleyen kıza yaklaşıp ayaklarının ucunda durdu. Artık sabrı iyiden iyiye taşmıştı.

"Sen daha fazla konuşacak mısın yoksa ben senin icabına mı bakayım!"

Firuze öfkeyle parıldayan ela harelere küçük bir tebessümle karşılık verip koltuğa sırtını yasladı.

"Sen beni tehdit etmeyi bırakır mısın yoksa ben şimdi Peyker anne diye bağırıp onu buraya mı çağırayım!"

Cihan duyduğuyla öfkeyle solurken dişlerinin arasından konuştu.

"İstediğin kadar bana engel olmaya çalış Firuze! Lakin şunu bil ki ben bu gece aklıma koyduğumu yapacağım."

Firuze onun inatçı tutumuna aynı şekilde karşılık verdi.

"Sen de istediğin kadar gideceğim diye inat et Cihan Bey! Lakin şunu bil ki ben de aklıma koyduğumu yapacağım."

Cihan karşısında istifini hiç bozmayan kadınla sinir krizleri geçirirken ona arkasını dönüp komidine doğru yürüdü. Onun getirdiği karışımı içmemek için çok direnmişti ama artık dayanamıyordu. Normalde gergin değilmiş gibi onu bir de Firuze geriyordu. İçi sarı sıvıyla dolu bardağı alıp bir dikişte hepsini içti. Tadı her zamankisi gibi enteresan bir şekilde tatlıydı. Annesi ne zaman bitkisel ilaç yapsa hep acı olurdu ama Firuze'nin yaptıkları tan aksine hep tatlıydı. Birden aklına gelen bu düşüncelere de sinirlenip bardağı sertçe komidinin üzerine koydu. Şu an her şeye sinirlenecek durumdaydı.

Firuze onun bu agresifliğine göz devirip derin bir iç çekerken kendine hakim olmayarak konuştu.

"Daha ne kadar burada böyle duracağız? Adımı mı çıkartmaya çalışıyorsun! Bırak da gideyim."

Cihan ona dönüp alayla konuştu.

"Bırakayım da git anneme öt değil mi! Buraya gelirken kimse görmediyse adın çıkmaz merak etme."

Firuze onun bu işi alaya almasıyla ayağa kalkıp karşısına geçti.

"Bu evde beni kıskanan bir sürü çalışan kız var. Adımı çıkarmak için en küçük fırsatı kaçırmazlar. Bu durumu bu kadar hafife alma!"

Cihan onun yanından geçip kapıya doğru ilerledi ve kapının anahtarını çevirip kilitlrdikten sonra anahtarı pantolonun cebine attı. Firuze şahit olduğu bu hareketle hayretle konuştu.

"Sen gerçekten benim adımı çıkarmaya çalışıyorsun?"

Cihan ona bıkkınlıkla bakıp cevap verirken kapının önünden ayrılmış yatağına uzanmıştı.

"Saçmalama Firuze!"

Firuze onun kendisini bırakmayacağını anlayıp oflayarak koltuğa geri oturdu. Cihan her ne kadar ciddiye almasa da söylediklerinde haklıydı. Çalışanlar arasında pek sevilmiyordu. Bunun sebebi de açıkça ortadaydı. Evin hanımının ona yakınlığı ve hatta Cihan'ın bile onu aileden biriymiş gibi kabul etmesi diğerlerinin kıskanmasına yol açıyordu.

Firuze bu düşüncelerle iç çekip tekrar konuştu.

"Sonsuza kadar burada kalamayız bunu biliyorsun değil mi?"

Cihan gözlerini kapatmış dinlenmeye çalışırken kendisine yöneltilen bu soruyla bıkkınlıkla cevap verdi.

"Elbette kalmayacağız. Gece yarısı olup herkes uyusun ben gideceğim sen de odana gidip uslu uslu uyuyacaksın."

Firuze bu cevapla alayla gülüp konuştu.

"Hı Hım kesin öyle yaparım."

Cihan dışından sabır çekip kafasını yastıktan kaldırıp Firuze'ye öldürecek gibi baktı. Bu kız sinirleriyle daha ne kadar oynayabilir diye düşünüyordu.

"Düşündüm de Sehem çok da fena bir adam değil. En iyisi biz seni onunla evlendirelim."

Firuze onun gizli tehdidine alaycı sözlerle karşılık vermede gecikmedi.

"Bu gece ölmez sağ kalırsan yaparsın beyim!"

Cihan bu sözler üzerine sadece ona ters ters bakmakla yetinip başını tekrar yumuşak yastığına bıraktı. Amacı Firuze'yi sinir etmekti ama iş ters tepmiş kendisi sinir olmuştu.
Bu son konuşmaları olmuştu. Ne kendisi de ne de Firuze bir daha konuşmamış derin bir sessizliğe bürünmüşlerdi.

Beklenen an artık gelip çatmıştı. Saat gece yarısını gösteriyordu. Firuze bastıran uykusuna direnmeye çalışırken oturduğu koltukta rahat bir pozisyon almadan önce yatakta yatan adama göz ucuyla baktı. Gözleri kapalıydı ama uyuyor olup olmadığı meçhuldü. Kadın eğer uyursa adamın ölüme gideceğini bildiği için uyumamak için büyük çaba sarf ediyordu ama nafileydi. Göz kapaklarının üzerine baskı yapan ağırlığa daha fazla direnemedi ve kendini uykunun kollarına bıraktı.

Yatakta uyuyan Cihan düzenli soluk alış verişlerinden bir çıkarım yaparak Firuze'nin uyuduğunu anlayıp gözlerini hafifçe açıp, koltuğa doğru baktı ve haklı olduğunu anladıktan sonra yavaşça yataktan doğruldu. Bu inatçı kadın yüzünden planının sekteye uğramasından korkmamış değildi. Yavaş hareketlerle hazırlandıktan sonra telefonunu ve silahını aldı ve artık gitmek için hazırdı. Lakin öncesinde yapması gereken bir şey vardı. Yatağın üzerindeki örtüyü alıp dikkatli adımlarla Firuze'ye yaklaştı ve onu uyandırmamaya dikkat ederek üzerini örttü. Bugün başına bela olmuştu ama anlamıyor değildi. Sevdiği bir insanı kaybetmekten korkunca insan her şeyi göze alabiliyordu. Tıpkı kendisi gibi.

Firuze'nin uyanmadığına kanaat getirdi ve kapıya doğru yürüdü. Tam kapı kolunu indiriyordu ki koltuktaki hareketlenmeyle durdu. Onun arkasını dönüp bakmasıyla karşısında ayağa dikilmiş çatık kaşlarla kendisine bakan kadını görmesi bir oldu. Firuze öfkeli ve kırgın çıkan sesini dizginleyemeyerek ona çıkıştı.

"Beni uyutup gidebileceğini mi zannediyorsun Cihan Bey! O kadın yüzünden ölüp gitmeni istemiyorum. Eğer o kapıyı açıp gidersen daha sen çıkmadan tüm konağı ayağa kaldırırım!"

Cihan yakalanmamanın şokunu hızla üzerinden atıp kendisine yapılan tehditle öfkeyle soludu.

"Senin uyduğunu düşünerek hata ettim evet! Lakin beni durdurmaya gücün yetmez Firuze!"

Firuze hızlı adımlarla ona yaklaşıp yalvaran gözlerle baktı.

"Yapma ne olur!"

Cihan soğuk bakışlarını onun yeşillerine dikerek kolundan tuttuğu gibi banyoya doğru sürükledi. Onun daha fazla kendisine engel olmasına izin vermeyecekti. Firuze ona direnmeye çalışsada gücü onun gücü yanında yetersiz kalıyordu. Kurtulamayacağını anladığında yüksek sesle bağırdı.

"Peyker Anneee!"

Amacı Peyker Hanım'ı tüm plandan haberdar etmekti ama bu girişimi Cihan tarafından engellendi. Cihan elini onun ağzına kapattıktan sonra sinirle konuştu.

"Şu saçmalığa bir son ver artık Firuze!"

Firuze dudaklarının üzerindeki baskıdan kurtulmaya çalışırken güç bela konuştu.

"Ölürüm ama yine de gitmene izin vermem!

Cihan çok fazla oyalandığını fark edip belinden silahını çıkardı ve Firuze'nin yeşil gözlerine baka baka boynuna vurdu. Firuze aldığı sert darbeyle şuurunu kaybederken sol gözünden bir göz yaşı akıttı. Bayılmadan önce söylediği tek şey ise gitme oldu. Cihan kollarına yığılıp kalan kadının narin bedenini derin bir iç çekerek kucaklayıp yatağa doğru taşıdı. Onun canını yakmak istememişti ama yapmak zorunda kalmıştı. Pişmanlık duymak istemiyordu ama yüreğinde bir yere bu duygu yerleşmişti. Onu uyandırmadan yatağa yatırıp üzerini iyice örttü.

Arkasını dönüp odadan çıkacaktı ki aklına gelen düşünceyle tekrar Firuze'ye dönüp onu tekrar kucakladı. Onun bu odada kendi yatağında yatması dedikodulara sebep olurdu. Hızlı adımlarla kapıya yaklaşıp kapıyı hafifçe araladı ve gözlerini koridorda gezdirdi. Kimsenin olmadığını görünce odadan çıkıp hızla çaprazındaki odaya girdi. Firuze'yi odasına getirmişti. Daha fazla zaman kaybetmemek için hızlı hareketlerle Firuze'yi yatağına yatırıp üstünü örttükten sonra ona son kez bakıp odadan çıktı ve seri adımlarla merdivenleri indi. Konaktan çıktığında karşısında büyük bir kalabalık duruyordu. En az yirmi beş adam hazır bir şekilde ondan gelecek emri bekliyorlardı. Bunun iki katı koruma ise hastanenin yakınlarında bekleme halindeydiler.

Cihan siyah ceketinin yakasını düzeltirken yanına yaklaşan sağ kolu konuşmaya başladı.

"Beyim, istediğin her şey hazır. Harekete geçebiliriz."

Cihan belindeki silahı düzelttikten sonra başını aşağı yukarı sallayıp arabaya doğru yürüdü. O arabaya binip harekete geçtiğinde adamları da onu takip edip yola çıktılar. Bu gece her şeyin alt üst olacağı geceydi. Sabah olduğunda insanların ne ile karşılacağı meçhuldü.

Arabalar gecenin bir yarısında peş peşe dizilmiş yola çıkarken hastanede büyük bekleyiş saatler öncesinde sona etmişti. Hazel ameliyattan çıkmış normal odaya alınmıştı. Hümeyra dinmeyen gözyaşlarını akıtarak kapının önünde doktorun odadan çıkmasını bekliyordu. Şehzat ise onun perişan haline içi ezilerek bakıyor ama tek bir laf etmeye de çekiniyordu. Oturduğu koltuktan kalkıp kapının önünde dikilen karısına doğru yürüdü ve elini onun koluna koyup sıvazladı. Hümeyra bu temasıyla zeminde sabitli gözlerinin onun kara gözlerine çıkarıp baktı. Nedense ikisi de konuşmadı. İkisinde de böyle bir istek yoktu. Sadece sustular. Sessizlik büyüdü büyüdü ve ikisinin yüreğinde de ağırlık yaptı. Bu sessizliği bozan ise kapının açılma sesi oldu. Hümeyra ile Şehzat gözlerini birbirinden çekip odadan çıkan doktora odaklandı.

Hümeyra merakla doktora yaklaşıp sordu.

"Doktor, kardeşim iyi mi?"

Doktor gözlerini karı kocanın üzerinde gezdirip cevap verdi.

"Merak etmeyin gereken müdahaleyi yaptık. Kardeşiniz de bebeği de gayet iyi durumda. Yalnız Hazal Hanımın düşük tehlikesi hâlâ devam ediyor."

Hümeyra'nın kulakları çınlıyordu. Bu doktor ne saçmalıyordu. Bütün öfke bedenini ele geçirdiği için titremeye başladı. Titreyen sesine hakim olamayarak konuştu.

"Olamaz. Bunun doğru olmadığını söyleyin doktor bey!"

Doktor bu tepkiye şaşırarak ne söyleyeceğini bilemedi. Onun yardımına şaşkın, bir o kadar da içten içe sevinen Şehzat yetişti.

"Sağolun doktor bey. Biz sizi tutmayalım."

Doktor başını sallayıp yanlarından ayrılırken hırsına yenik düşüp çıkıştı.

"Yoruldum artık yoruldum!"

Şehzat karısının sözleriyle iç çekip konuştu.

"Bunun suçlusu olarak da beni görme Hümeyra!"

Hümeyra öfkeden titreyen elini boynuna götürüp okşarken konuştu.

"Kim peki suçlu olan! Sen sebep oldun bütün bunlara! Senin ve o aşağılık kardeşin yüzünden çekmediğimiz kalmadı. Tam kurtulacağız derken bebek çıktı bir de başımıza."

Şezhat öfkesini dizginlemeye çalışarak sakince konuştu. Karısı yine ne söylediğinin farkında değildi.

"Sakin ol Hümeyra! Beni suçlu görmene engel olamam ama merak etme, bu bebek boşanmamıza engel olmayacak."

Hümeyra histerik bir gülüş sundu. Artık takati kalmamıştı. Kardeşine hamile olduğunu nasıl söyleyecekti. Yaşayacağı hayal kırıklığını kalbinin en derininde hissediyordu. Yine dünyaları başlarına yıkılacaktı.

Şehzat karısının içine kapanmasıyla derin bir nefes alırken aklına Cihan geldi. Bu son olaylarla bir delilik yapacağına adı kadar emindi. Belki bu bebek haberi onu durdurmaya yeterdi. Karısına son kez derin bir bakış attıktan sonra yanından uzaklaşıp telefonunu cebinden çıkardı. Cihan'ı bir kaç kere çaldırırken etrafına bakındı. Adamları hastanenin her köşesine yayılmışlardı. Telefonun bir türlü cevaplanmamasıyla sinirle soluyup tekrar tekrar Cihan'ı aradı. İnadını sonucunda açılan telefonla öfkeyle çıkıştı.

"Ne haltlar karıştırıyorsun sen Cihan! Şu zamana kadar bir kere bile telefonumu geç açmamışken bu tavırlar ne demek oluyor!"

Telefonun diğer ucundan gelen bıkkın ses daha sinirlerini hoplattı.

"Şehzat, bir sal artık beni! Bir halt karıştırdığım yok!"

"Ben de buna inandım değil mi Cihan! Bak seni severim, kardeşim gibi görürüm. Lakin aklındaki tilkileri sakın dinleyeyim deme. Bu gece rahat durmayacağını biliyorum."

Cihan bu sözlerden çok etkilenmemiş olacak ki rahatlıkla konuştu.

"Yeterince bana engel olmadın mı Şehzat! Madem beni seviyor kardeşinin yerine koyuyorsun o zaman arkamda dur, beni destekle."

Şehzat laftan anlamayan Cihan'a son kozunu oynamak için konuştu. Söyleyecekleri onu yıkacktı ama hiç yolunda da ölüp gitmesine gönlü razı gelmiyordu. Kardeşi Şehsuvar'ı iyi tanırdı. Ne Cihan'ı yaşatırdı ne de Hazel'i.

"Ben yine de söyleyeceğimi söyleyeyim de sen sonrasında ne yaparsan yap. Lakin bilmen gereken bir durum var. Hazel'le bir geleceğin olamazdı şimdi hiç olmaz."

Cihan onun duraksamasıyla oturduğu arabanın koltuğunda dikleşip endişeyle sordu.

"Hazel'e bir şey mi oldu yoksa? Neden sustun konuşsana!"

Şehzat derin bir nefes alıp onun merakını ve endişesini gidermek için konuştu.

"Söyleyeceğim şey seni yıkacak biliyorum ama bunu söylemezsem eğer büyük bir hata yapacaksın."

Cihan'ın sabrı iyiden iyiye taşımaya başlamış arabada fenalık geçirecek hâle gelmişti.

"Yeter artık söyle ne söyleyeceksen!"

Şehzat ağzındaki baklayı sonunda çıkardı. Onun söylediği her söz Cihan'ın yüreğine bir hançer sapladı.

"Cihan, Hazel hamile. Şehsuvar'a bir evlat daha verecek."

Telefonun diğer ucuna büyük bir sessizlik çökünce Şehzat iç çekti. Verdiği bu haber sonrasında Cihan'ın ne hâle gelebileceğini az buçuk biliyordu. Şu an onun yüreğinde kopan fırtınaları hissedebiliyordu.
Sessizlik bir çığ gibi büyürken Cihan'ın yutkunuşunu duydu. Söyleyecek söz yoktu. Onu teselli edecek konumda da değildi. Cihan sonunda konuşmaya cesaret ederek bu sessizliği sonlandırdı.

"Bakalım kardeşinin ömrü çocuğunun doğumuna kadar yetecek mi Şehzat Asgari! Bugün benim hayallerim yıkıldı. Kardeşini arayıp helalleşsen iyi olur. Zira yarın bunun için çok geç olacak!"

Şehzat bu sözlerden sonra kapanan telefona soğuk bakışlarla bakıp öfkeyle gözlerini yumdu. İşler daha da karışmıştı. Cihan'ı durdurmazsa bu gece ikisinden biri ölecekti. Bunu göze alamazdı. Seri adımlarla önceden oturduğu koltuğa yaklaşıp karısının sorgular bakışlarının ağırlığı altında ceketini alıp giyindi. Hümeyra'nın yanından geçip gidecekken ona dönüp açıklama yapmayı da ihmal etmedi.

"Benim önemli bir işim çıktı. Onu halletmeye gidiyorum. Herhangi bir durumda beni haberdar etmeyi unutmayın Türkmen kızı."

Hümeyra ona kafasını sallayarak cevap verince son kez onun yüzünü süzüp hastanenin çıkışına doğru yürüdü. Bu gece kan dökülmesi kaçınılmazdı ama bu kanın kime ait olacağı ise en meçhul olanıydı.

Bölüm sonu geldi.

Bölümü aslında burada bitirmeyecektim ama sizi fazla beklettiğim için burada kesmek istedim.

Gelecek bölümde görüşmek üzere.
Ortalık çok fena karışacak. Şehsuvar Cihan'ın Hazel'e olan duygularını öğrenecek ve aralarında büyük bir yüzleşme yaşanacak. Bu kadar spoi sa ırım yeterli. 🤭

Loading...
0%