@sedefyyy5252
|
Oy ve yorum atmayı unutmayın lütfen 😊✨ Canım yanıyordu. Bedenimdeki ağrılar nefesimi kesecek kadar ızdırap veriyordu. Buna rağmen öfkesi bir nebze dahi azalmayan adam canımı yakmaktan vazgeçmiyordu. Vazgeçmemesinin sebebini biliyordum. Ona yalvarmamı bekliyordu. Onun bu bekleyişi boşunaydı. Öldürse de ona yalvarıp boyun eğmeyecektim. Kesik kesik aldığım nefesler ciğerlerimi zorlarken odanın dışından gelen seslere kulak kesildim. Bu seslerin sahibinin kim olduğunu seçemiyordum ama tahmin edebiliyordum. Bu sesler büyük ihtimalle Hafsa ve Hazel'e aitti. "Baba ne olur bırak annemi. Tamam kiminle evlenmemi istersen onunla evlenirim. Yeter ki anneme zarar verme." "Şehzat Bey yapma. Öldüreceksin ablamı." Hiçbir şey Şehzat'ı durdurmaya yetmiyordu. Daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı. Bilincimin yavaş yavaş kapandığını hissediyordum. Hazel'den Bu sefer ablamı zalim kocasından nasıl kurtaracağımı bilmiyordum. Şehzat Bey'in ablamı kapattığı odanın önünde çaresizce beklemekten başka bir şey yapamıyordum. Hafsa 'da annesi için endişeliydi. Bir yandan da onu sakinleştirmeye çalışıyordum. "Teyze, öldürecek annemi. Bir şey yap ne olur. Çok korkuyorum." Çaresizlik ne kötü bir histi böyle? Ablam içeride can çekişirken ben burada hiçbir şey yapmadan duruyordum. Hayır bu sefer sesimi çıkaracaktım. Ablam nasıl kendisine yapılanlara sessiz kalmıyorsa bende kalmayacaktım. Bu sebeple odanın önünden hızla ayrılıp kocam Şahsuvar'ın oturduğu odaya gittim. Benim ablam orada canıyla cebelleşirken bu vicdansızlar burada sabah kahvesi içiyorlardı. Öfkeyle Şehsuvar'ın yanına gidip elindeki kahve fincanına elimle çarpıp yere savurdum. Şehsuvar ve annesi önce şaşırmış sonra ise oturdukları koltuklardan hışımla kalkmışlardı. "Benim ablam, senin abin yüzünden canından olacak. Sen ise burada keyif kahvesi içeceksin öyle mi? İçtirtmem Şehsuvar!" Kocam, söylediklerimle her ne kadar öfkelense de kendisini sırıtmaya zorlayıp konuştu. "Ne o Hazel, ablana mı özendin? Senin sesin, bugün epey bir gür çıkıyor sanki." Onun, bu sözleriyle histerik bir gülüş sergileyip öfkeden dişlerimi sıkarak konuşmaya başladım. "Bu zamana kadar yaptıklarına karşı sabırlı davrandım. Dövdün sustum, aldattın sustum, metresinle beni, aynı masaya oturtun sustum ama artık susmak yok. Ben ne kadar sustuysam sen o kadar beni ezdin. Ya şimdi gider ablamı, abinin elinden kurtarırsın ya da... " Şehsuvar sözümü tamamlamadan kahkahalarla gülmeye başlamıştı. "Ya da karıcığım. Ne yaparsın bana? Söyle hadi çok merak ettim." Onun bu alaycı tavrına karşı bende alayla gülüp hızla beline doğru hamle yaptım ve kemerine sıkıştırdığı silahı elime alıp ona doğru uzattım. Yaptığım hamleyi durdurmak için çok geç kalmıştı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen kadın? Anlaşılan sende eceline susadın." "Eceline susayan ben değilim sensin. Bir daha söylüyorum, eğer ablamı kurtarmazsan hiç düşünmeden tetiği çekerim. Kaybedecek bir şeyim yok bilirsin." Cavidan Asgari oğluna silah doğrultmamla üzerime yürümeye çalışınca Şehsuvar'dan uzaklaşıp silahı ona uzattım. Namlunun ucu kendisine doğrultulunca yutkunup olduğu yerde durmak zorunda kalmıştı. "Bu sana son uyarım Şehsuvar. Dediğimi yapmazsan kan dökmekten çekinmeyeceğim." Beni dikkate almıyorlardı. Tetiği çekemeyeceğimi sanıyorlardı ama unuttukları bir şey vardı. Benim kanımda Türk kanı akıyordu. Söz konusu sevdiklerim olunca kimsenin gözünün yaşına bakmazdım. Silahı saniyelik havaya kaldırıp bir el sıktım. Sonrasında ise silahı tekrar Şehsuvar'ın bedenine yönelttim. Şimdi dediğimi yapacağıma inanmıştı işte. "Tamam manyak kadın! Durduracağım abimi ama önce elindeki silahı bırakacaksın." Dalga mı geçiyordu bu adam. Silahı bıraktığım an bana saldırırdı. "Hayır önce ablamı kurtaracaksın. Sana zerre güvenmiyorum." Şehsuvar dışından sabır çekip tamam dedi ve ablamın tutulduğu odaya doğru yürüdü. Onun yerinden ayrılmasıyla herkesin başımıza üşüştüğünü fark etmiştim. Ama umursamadım. Onları yarım yamalak süzdüğümde ellerinde silahlarla bekleyen korumaları gördüm. Her ne kadar silahlı olduklarını bilsem de bana zarar vermeyeceklerini biliyordum. Bu yaptığımın bedelini Şahsuvar'ın bizzat kendisi ödetecekti. "Bu yaptığının bedelini ödeyeceksin Hazel. Ablanın düştüğü hataya düştün." Onun, bu sözlerini dikkate almayıp silahla yürü işareti yaptım. Bana son kez sinirle bakıp oğlunun arkasından yürümeye başladı. "Abi, yengemi bırak. Yoksa elinde can verecek." İçeriden ablamın sesi gelmiyordu artık. Şehsuvar, abisinden ses gelmeyince birkaç adım geriye çekilip omzunu kapıya vurdu ama ilk vuruşta kapı kırılmamıştı. Tekrar geriye adım atıp hızlı adımlarla kapıya koştu ve bu sefer kapıyı kırmaya başardı. Onun, kapıyı kırmasıyla ablamın içler acısı hali gözlerimin önünde belirdi. Durumu çok kötüydü. Her yerinden kan akıyordu. Korkuyla elimdeki silahı yere atıp ablamın yanına koştum ve başını dizlerimin üstüne koydum. Aynı zamanda da ablama sesleniyordum. "Abla, gözlerini aç ne olur." Ablam beni duymuyordu. Yüzü kan içerisinde kalmıştı. Onun bu haline çocukları da şahit olmuştu. Hafsa, annesini görür görmez adeta donmuş bir şekilde onun kanlı yüzüne bakıyordu. Civanmert ise, yutkunmuş annesinden gözlerini kaçırmaya çalışmıştı. Ben ise hıçkırıklar eşliğinde ağlıyordum. Hıçkırıklarımı güçlükle durdurup ablamı, bu hale getiren adama döndüm. "Ne biçim insansın sen? Hiç mi acıman yok? Ne hale getirmişsin ablamı." Bu söylediğime Şehzat Asgari değil, kocam olacak adam cevap vermişti. "Sınırını zorlama Hazel. Hata üzerine hata yapıyorsun." Artık kendime hâkim olamıyordum. Benim gibi sakin bir insanı bile çileden çıkartmayı başarabilmişlerdi. Ağlamaktan kan çanağına dönen gözlerimi Civanmert 'e dikip ona hareketsiz bir şekilde yerde yatan annesini gösterdim. "Annen bu haldeyken sen öylece orada durabiliyorsun öyle mi? Keşke ablam seni doğururken ölseydin. Senin gibi bir evlat, düşman başına. Daha fazla orada dikilmeyi bırakıp buraya gel." Civanmert, ona söylediğim ağır sözlerle yutkunup yanıma geldi ve gözlerime baktı. Gözlerinde garip bir duygu vardı. Ona gözümün ucuyla ablamı gösterip: "Benim odama götür." dedim. Civanmert, beni dinleyip ablamın güçsüz düşmüş bedenini kucağına alıp babasına bakarak odadan çıktı bende onun peşinden çıkacaktım ki Şehsuvar'ın kolumdan tutup kendisine çekmesiyle bedenim onun bedenine çarpmıştı. Gözlerindeki öfkeyi yansıtırcasına konuştu. "Bugün bu yaptıkların cezasız kalmayacak. Hesap vakti karı..." Onun sözlerinin bitmesini beklemeden kolumu ellerinin arasından setçe çekip kurtardım ve ona nefretle baktım. "Asıl sizin, bize yaptığınız bu zulüm, cezasız kalmayacak. Artık bitti. Artık bende susmayacağım, karşında eski Hazel yok." Onun konuşmasına müsaade etmeyip odadan çıktım. Karşıma çıkan evin çalışanlarıyla durup onların endişeli yüzlerine baktım ve Esma'ya dönüp: "Doktoru ara Esma. Ablamın durumu çok kötü." dedim ve merdivenlerden çıkıp odama girdim. Civanmert 'i, ablamı yatağıma yatırmış, baş ucunda beklerken buldum. Ona tersçe bakıp odanın kapısını parmağımla işaret edip, çık dedim. Civanmert, kafasını eğip yanımdan geçti ve son kez ablama bakıp odadan çıktı. Onun gitmesiyle, gözlerimde biriken yaşlar, usul usul akmaya başlamıştı. Güçsüz düşen ayaklarıma talimat verip ablamın yatakta uzanan bedenine yaklaştım. Acilen yüzündeki kanların temizlenmesi gerekiyordu. Odadan hızla çakıp merdivenin başından aşağıya seslendim. "Esmaaa! İlk Yardım çantasını alıp odama gel." Esma sesimi duyup hemen cevap vermişti. "Hemen getiriyorum Hazel hanımım." Onun cevabıyla arkama dönüp odama tekrar girdim ve ablamın yanına gidip oturdum. Esma beni çok bekletmeden odaya gelmiş ve girmek için kapıya tıklamıştı. Ona girmesi için izin verdim ve ablamın üzerindeki kıyafetleri çıkarmaya başladım. "Esma ablamın odasından temiz kıyafetler getirir misin? Şu üstündeki kanlı kıyafetlerden kurtaralım onu." Esma kafasını sallayıp ablamın odasına gitti ve temiz kıyafetler getirdi. Onun getirdiği kıyafetleri bir kenara koyup ablamın yarı çıplak vücudunu ince, kahverengi bir örtüyle kapattım. Sonra da Esma'nın getirdiği ilk yardım çantasıyla ablamın yaralarını temizleyip sardım. "Doktoru aradın değil mi?" Esma kafasını sallayıp: "Aradım hanımım merak etme. " dedi Ona kafamı sallayıp aşağıya gönderdim ve ablamı izlemeye başladım. Onun için çok üzülüyordum. Yıllardır çekmediği çile kalmamıştı. Gerçi benim de ondan farkım yoktu ya. Tüm bu başımıza gelenler Asgari ailesinin suçuydu. Onlar bizi köle gibi kullanıyordu ama bu devran dönecekti. Gün gelecekti onlar bize muhtaç olacaktı. |
0% |