52. Bölüm
Sedef Yılmaz / Bedenlere Tutsak / 💔 Bedenlere Tutsak 51 💔

💔 Bedenlere Tutsak 51 💔

Sedef Yılmaz
sedefyyy5252

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. 🌷

 

Kararmak için güneşin bir an önce ortalıktan kaybolmasını bekleyen gökyüzüne bakıyordum. Oturduğum refakatçı koltuğunun hemen arkasında baktığım pencere, beni çalkantılı hayatımdan kısa bir süre de olsa uzaklaştırmayı başarabilmişti. Şunca yıllık hayatımda her günüm, ayrı bir kaosun içerisinde geçip duruyordu. Hayatıma zorla giren ve zorla yer edinen adamın başını beklemekte yine bana düşmüştü. Önceden olsa başında bir dakika beklemeyeceğim adamın, günlerdir refakatçısıydım.

 

Şehzat, bir haftadır uyuyordu. Yarası ölümcül olmamasına rağmen bu kadar uyuması garibime gidiyordu. Gerçi o Şehzat Asgari'ydi. Keyfine düşkünlüğüyle nam salmıştı.

 

Canımın sıkkınlığıyla kendimi iç çekerken buldum. Daha ne kadar bekleyecektim. Mayışmış bedenimi harekete geçerip yavaşça koltuktan kalktım. Biraz dışarı çıkıp hava alsam iyi olacaktı. Yatakta hsreketsizce yatan adama doğru adımlayıp kapalı gözlerine baktım. Bir zamanlar bana korkunç gelen adamın sessizliğine kulak kesildim. Şu bir kaç ay öncesindeki Şehzat hafızama geldiğinde dudaklarım burukça gülümsedi. Ondan dehşet derece korktuğum zamanlar. Her ne kadar o korkumu, ona belli etmemeye çalışsan da o, korktuğumu gözlerimden anlardı. Ben korktukça o daha çok zalimleşirdi.

 

Şehzat'ın değişmediğini biliyordum. Zaten o da bunu açıkça söylemişti. Ama bu kadar farklı davranması da garibime gitmiyor değildi. Onun bu ılımlı yakşaşımları bütün duygularımı alabora ediyordu. Ne hissettiğimi ya da ne hissetmem gerektiğini bilemez hâle gelmiştim. Sol gözümden akan yaşa engel olmadım. Yanağımdan süzülüp boşluğa aktı. Şehzat'a bir şans vererek hata mı yapmıştım acaba? Ama başka bir çarem de yoktu ki. Beni o kadar kafesinde tutmuştuki özgürlüğüme kavuştuğumda kaybolacakmış gibi hissediyordum. Türkiye'ye kaçtığımda da hep bu hissin kıskacı altındaydım. Orada geçirdiğim bir günüm dahi huzurlu geçmemiş hep diken üstünde yaşamıştım. Hiç geçmeyecek miydi bu his? Kurtulamayacak mıydım?

 

Asgarilerin gücü iyice kırılmışken, Şehzat henüz uyanmamışken tekrar kaçabilirdim. Beni durduracak kimse yoktu. Şehsuvar toprağın altında Şezhat ise bir hastane odasında öylece yatıyordu. Ama bunu yapmayı şu ana kadar hiç düşünmemiştim. Benim için vurulan adama, böyle bir nankörlük yapmak doğru olmazdı. Hem nereye kadar kaçabilecektim. Hafsa'yı kaybetmenin eşiğine geldiğim günler çok uzakta değildi. Tekrar böyle bir şeye cesaret edecek güç kendimde bulamazdım.

 

İçime derin bir nefes çektim. Toparlanmam gerekiyordu. Kaçma düşüncesini bir daha aklımdan geçirmeyeceğim. Ardımda beni takip eden Mirşah gibi bir tehlike varken bu söz konusu olamazdı. Gözlerimden akan yaşların ıslattığı yanaklarımı silip, Şehzat'a arkamı döndüm. Dışarı çıkmalı ve nefes almalıydım.

 

Kapıya doğru yürürken duyduğum kısık sesle bir an için durdum. Acaba yanlış mı duymuştum. Arkamı dönüp Şehzat'a baktım. Onun açık gözlerini gördüğümde şaşırmadan edemedim. O uyanmıştı. İçimi garip bir duygu sarmasına engel olamadım. Onun uyandığına sevinmiş olamazdım değil mi? Elini güçlükle kaldırıp bir hareket yaptı. Beni yanına çağırıyordu. Yutkunarak yanına gittim. Feri sönmüş kara gözlerine bakarken:

"Günler sonrasında uyanabildin." dedim.

 

Şehzat dudaklarına kondurduğu gülümsemeyle bana cevap verdi.

 

"Hiç uyanmasaydım benden kurtulmuş olacaktın Türkmen kızı."

 

Onun bu dediğini tiye alarak güldüm.

Bu konuda haklı olduğundan emin değildim.

 

"Benim yüzümden ölecektin."

 

Şehzat başını sağa sola oynatarak sırıttı.

 

"Sen uğruna ölünecek bir kadınsın Hümeyra, sana verdiğim değeri hâlâ görmüyor musun?"

 

Bu sözlerle yutkunmadan edemedim. Şehzat'ın kararlılıkla söylediği bu sözler kalbimde büyük bir tufana sebep olmuştu. Heyecanlanmadan edemedim. Benim sessizliğimle elini kaldırıp elimi tuttu. Gözlerindeki yoğun duygunun altında ezilmeye başlamıştım.

 

"Gitmemişsin?"

 

Bu soruya anlam veremedim. Ne demek istiyordu.

 

"Nereye gidecektim ki?"

 

Şezhat kuruyan dudaklarını ıslatıp cevap verdi.

 

"Beni bırakıp gidersin sanmıştım. Gitmemişsin."

 

Yutkundum. Gitmeyi düşünmüştüm ama yapmamıştım.

 

"Bana bir söz verdin. Ancak bu sözü tutmazsan giderim."

 

Şehzat, burukça gülümseyip başını salladı. Hangi sözden bahsettiğimi biliyordu. Bu zamana kadar yaptığı bütün hataları telafi edecekti.

 

"Verdiğim sözü tutacağım. Hatta tutmaya başladım bile. Senin için az kalsın ölüyordum."

 

Son söylediğiyle kaşlarımı çatmadan edemedim.

 

"Benim için vuruldun diye madalya da takayım istersen!"

 

Bu çıkışımla gür bir kahkaha attı. Klasik Şehzat yine ayarlarımla oynamaya başladığına göre durumu gayet iyi olmalıydı.

 

"Madalyamı evde isterim."

 

Şehzat'ın edepsizliği ele almasıyla yanına gidip başının altındaki yastığı çekip aldım. Bu hareketimle şaşkın gözlerle bana bakarken elimdeki yastığı kafasına geçirdim. Yüzüne aldığı darbeyle yalandan bir dehşet nidası attı.

 

"Ahhh! Ne yapıyorsun Hümeyra. Ben senin için yaralandım ne çabuk unuttun?"

 

Onun acitasyonunu kulak ardı edip kafasına hafifçe tekrar vurduğum sırada odanın kapısı açıldı ve içeri Cavidan Asgari girdi. Elimdeki yastıkla kalakalmış ona bakarken, ne oluyor burada dercesine bize bakıyordu. Oğlunu boğmaya çalıştığımı zannetmiş olmalıki yüzü dehşete kapılmıştı. Hızla yanıma koşup elimdeki yastığı aldı ve beni oğlundan uzaklaştırdı. Aynı zamanda da bana bağırıyordu.

 

"Bir oğlumu öldürmediğin kalmıştı!"

 

Onun bu saçma tepkisine göz devirip yatağın diğer tarafına geçtim. Şehzat annesini yatıştırmak için konuşuyordu.

 

"Anne bir sakin ol! Beni öldürdüğü felan yok. Cilveleşiyorduk anlasana."

 

Ne cilveleşmesinden bahsediyordu be. Cavidan benden önce tepki gösterip oğlunun boynuna bir şaplak attı.

 

"Edepsiz!"

 

Şehzat acıyan boynunu ovup annesine sızlanırken onları onaylamz gözlerle izliyordum.

 

"Anne yaralıyım ben napıyorsun! Gelin kaynana iyice canıma okudunuz biriniz doktoru çağırsa mı artık?"

 

Şehzat'ın doktoru hatırlatmasıyla gözlerimde adeta yeşil ışık yandı. Bu adam günlerdir uyuyordu ve biz uyandığını doktora haber vermemiştik. İkisini de odada yalnız bırakıp dışarı çıktım. Karşıma çıkan ilk hemşireye, Şehzat'ın uymadığını söyleyip doktora haber vermesini istedikten sonra, hastanenin dış kapısına doğru ilerledim. Temiz havaya ihtiyacım vardı.

 

Aklım hala Civanmertteydi. Teslim olmasının üzerinden günler geçmişti. Avukatlarımız onu özgürlüğüne kavuşturmak için ellerinden geleni yapıyordu. Nefsi müdafaa söz konusu olduğu için Civanmert'in ceza almayacağını söylüyorlardı ama içim hiç rahat değildi. İşin kötü yanı söz konusu durumdan Şehzat'ın hâlâ haberi yoktu. Biraz toparlandığında ona söylemeyi düşünüyordum. Tabi bir de kan meselesi vardı. İşte o mesele beni oldukça uğraştıracaktı. Cavidan Asgari beni zor duruma düşürmek için hiç şüphesiz elinden geleni yapacaktı. Onun suçlamalarına karşı kendimi iyi savunmam gerekiyordu.

 

Ah bir de Hafsa vardı. Yanında ne Cihan ne de Civanmert vardı. Onun için endişem her dakika, kat be kat artıyordu. Asil'e güvenmekte doğru mu yapmıştım bilmiyorumdum. Telefonumu cebimden çıkarıp Hafsa'nın numarasına tıkladım. Telefonun yanıtlanmasını beklerken hastanenin bahçesinde bir ileri bir geri gidip geliyordum. Telefonun açılmadığı her saniye kalbim daha çok rotasını şaşırmıştı. Numarayı tekrar arayıp kulağıma yaklaştırdım. Hafsa aç artık şu telefonu kızım. Beni meraktan öldürmeye mi çalışıyorsun.

Söylenmeye başladığım sırada telefonun diğer ucundan yanıt geldi.

 

"Anne?"

 

Hafsa'nın sesini duymamla derin bir oh çektim. Çok şükür iyiydi ama ona kızmadan edemedim.

 

"Neden telefonu hemen açmıyorsun Hafsa! Sana bir şey oldu diye öldüm öldüm dirildim burada!"

 

Hafsa'nın iç çeken sesini duydum, sonra da narin sesi kulaklarımı doldurdu.

 

"Uyuyordum anne telefonun zil sesini sonradan duydum özür dilerim."

 

O iyiydi ya sorun yoktu.

 

"Babam nasıl anne? Aklım hep orada. Ağabeyim içinde çok endişeniyorum."

 

"Baban uyandı kızım. Durumu iyi çok şükür. Yakında taburcu olur. Ağabeyin ise avukatlar onu dışarı çıkartmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Yakında mahkemesi olacak."

 

"İnşaallah sorunsuz bir şekilde bu süreci de atlatırız anne. Ben artık bu kaosdan çok yoruldum."

 

Bende çok yorulmuştum. Sevdiğim insanların sürekli tehdit altında olması beni çok yıpratmıştı. Boşta olan elimle sınıtıyla yüzümü sıvazladım. Bedenimde gücün çekildiğini hissediyordum. Gözlerimi etrafımda gezdirip bank aradım. Karşımda güllerin çevresini süslediği bir bankı görmemle oraya doğru hareket ettim. Aynı zamanda telefonla konuşmaya devam ediyordum.

 

"İnşaallah kızım. Sen nasılsın peki bir ihtiyacın var mı? Asil Berdan'ın sana bir yanlışı oluyor mu? Ona güvenerek doğru yaptığımdan emin değilim."

 

Hafsa benim içimi rahatlatmak için cevap verdi.

 

"Merak etme anne. Bana gayet iyi bakıyor. Hem yanımıza gönderdiğin adam, bir an bile olsun gözünü onun üzerinden çekmiyor. Anlayacağın istese de bir şey yapamaz."

 

Kalbim ferahlamıştı. Hiç olmazsa Hafsa şu anlık güvendeydi. Onu bir an önce İran'dan yollamak gerektiğini düşünüyorum. Şezhat biraz toparlansın bu fikrimi ona da söyleyeceğim.

 

"Tamam kızım Allah'a emanet ol. Çok dikkat et tamam mı?"

 

"Siz de Allah'a emanet olun anne. Aklın bende kalmasın."

 

İstesem de yapamıyorum. Tehlike bu kadar yakınımızda dolanırken aklımın kalmaması mümkün değildi be kızım. Telefonu kapatıp gökyüzüne baktım. Gökyüzü durgundu. Güneş ihtişamıyla parlıyordu. Kamamşan gözlerimi gökyüzünden çekip ellerime indirdim. Üzerimde büyük bir durgunluk vardı. Aklımın sürekli düşünüp dert edinmesi can sıkıcı olmaya başlamıştı. Şimdi de Hazel düşmüştü aklıma. Onunla da doğru düzgün ilgilenememiştim. Her şey o kadar hızlı oluyordu ki yetişmek mümkün değildi. Herkese yetişmek zorunda mıydım gerçekten?

 

Telefonu tekrar cebimden çıkarıp evin çalışanlarından Esma'yı aradım. Hazel hakkında bilgi alsam iyi olacaktı.

 

"Alo hanımım?"

 

"Hazel nasıl Esma? Onunla ilgilenmeye fırsatım olmadı. Başımızda o kadar çok bela var ki."

 

"Bir saat önce yemeğini ofssıan götürdüm. Yatağında uzanmış tavanı izliyordu hanımım."

 

Sıkıntıyla iç çektim. Kardeşimin hali içimi parçalıyordu.

 

"Esma bir kontrol et bakalım yemiş mi yemeğini? Ona göre beni ararsın."

 

"Tamam hanımım nasıl istersen. Bu arada Şehzat Bey'im sonunda uyanmış. Gözümüz aydın."

 

Cavidan Asgari hiç vakit kaybetmeden evi arayıp bu bilgiyi vermiş olmalıydı. Çoktan kutlama hazırlıkları yapılmaya başlanmıştır.

 

"Sağol Esma. Sen beni ararsın."

 

Konuşmayı daha fazla uzatmadan telefonu kapattım. Ellerimi ağrıyan başımın iki yanına koyup ovalarken yanıma yaklaşan kadını fark etmemle ona odaklandım. Firuze elinde bir tepsiyle bana yaklaşıyordu. Ona anlamayan gözlerle bakarken o çoktan yanıma gelmişti. Ormanı anımsatan gözlerindeki samimiyeti okuyabiliyorum. Bu kız iyi biriydi.

 

"Hümeyra Hanım. Kaç gündür sizde benim gibi buralarda perişan oldunuz. Kendime yiyecek bir şeyler getirtmiştim. Sizin içinde yiyecek bir şeyler var, buyrun."

 

Bana uzattığı yemeği alarak ona minnetimi sundum.

 

"Teşekkür ederim Firuze."

 

Firuze dudaklarına güzel bir tebessüm kondurduğunda, bende ona aynı şekilde karşılık verdim. Elimdeki yiyeceğe baktığımda birden bire iştahım açılmıştı. Sabahtan kahvaltımı dahi doğru düzgün yapamadığım için inanılmaz bir açlık duyuyordum. Bir ısırık alıp karnımı doyurmaya başladım. Bu aralar kendime çok yüklenediğimin farkındaydım. Bütün dertleri tek başıma sırtlanmak zorunda değildim.

 

İkimizde elimizdeki yiyecekleri bitirip hoş bir sohbete başladık.

 

"Cihan'ı seviyorsun demek. Birbirinize çok yakışırsınız."

 

Bu sözleri tüm samimiyetimle söylemiştim. Firuze çok güzel bir kadındı. Cihan desen güçlü kuvvetli yakışıklı bir adamdı. Birbirleri için biçilmiş kaftandılar. Ama Firuze 'nin yüzünde anlamlandıramadığım bir hüzün vardı. Merakıma engel olamayıp sordum.

 

"Neden yüzün düştü birden?"

 

Firuze yutkunup başını sağa sola salladı.

 

"Bizim durumumuz biraz karışık Hümeyra Hanım. Sen bizi boşver de kendi yüzünün solukluğundan bahset. Yüzündeki kan çekilmiş. Hasta mısın yoksa?"

 

Kendimi yorgun hissettiğim doğruydu ama yüzümün durumundan bi haberdim. Halsizliğimde gittikçe artıyordu.

 

"Bunca olaydan sonra bu halde olmam normal. Biraz dinlenmeye ihtiyacım var."

 

Firuze başını sallayıp beni onayladı.

 

"O zaman kalkalım da siz gidin biraz uyuyun. Bu halde ayakta uzun süre kalamazsınız."

 

Haklıydı, uyumak bana iyi gelecekti. İkimizde aynı anda banktan kalktık. Tam o sırada çalan telefonumla adım atmadım. Esma arıyor olmalıydı. Hızla cebimdeki telefonu çıkarıp çağrıyı yanıt verdim.

 

"Alo Esma, Hafsa nasıl?"

 

Telefonun diğer ucundan bir süre ses gelmeyince kaşlarımı çatmak zorunda kaldım.

 

"Esma orada mısın?"

 

Bir hıçkırık sesi kulaklarımı doldurduğunda bedenim adeta buz kesti. Neden ağlıyordu şimdi bu kız?

 

"Esma cevap versene!"

 

Sinir ve endişe bütün bedenimi histerik bir şekilde titretmişti. Hıçkırıklar ardından Esma'nın sesi duyuldu.

 

"Hanımım ben bunu size nasıl söyleyeyim."

 

Korkudan kalbim rotasından şaşmıştı. Ayakta zor durduğumu gören Firuze kolumdan tutup bana seslendi.

 

"Hümeyra Hanım ne oldu?"

 

Ben Esma'nın söylediklerinde takılı kaldığım için ona cevap vermedim. Tüm cesaretimi toplayıp tekrar sordum.

 

"Esma Hazel'e bir şey mi oldu? Şunu doğru düzgün anlatsana kızım!"

 

Esma derince yutkunduktan sonra güçlükle konuştu.

 

"İ - intihar etmiş. Nabzı atmıyor hanımım."

 

Ne dedi o? Ne intiharından bahsediyordu. Tüm gerçekliği yitirmiş bir şekilde gözyaşlarıyla dolu gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Bedenimi Firuze'nin tehakkümü altına bıraktığımda beni kollarımdan sıkıca tutup banka oturttu. Yüzüme korkulu gözlerle bakıyordu. Kendimde konuşacak güç bulamıyordum ama Esma'ya sormam gerken bir soru vardı.

 

"Öldü mü?"

 

Esma bir hıçkırık daha koyverip cevap verdi.

 

"Ölmüş hanımım. Nabzı atmıyor. Biz şimdi onu hastaneye getiriyoruz ama artık çok geç."

 

Telefon ellerimden kayıp yere düştü. Nefes alamıyordum. Derin derin soluklarımın arasından geçek mi hayal mi olduğunu kestiremediğim sesler kulağıma geliyordu. Firuze konuşuyordu sanki. Ama onu duyacak durumda değildim. Bedenime hakim olamıyordum. Titreyen dudaklarımın ardından bir feryat koptu. Kalbimin acısı dilime vurmuştu. Titremelerim her geçen saniye daha çok artınca bedenimde kalan son güçle Firuze'nin kolunu sıktım. Etrafımda olan biteni anlamakta güçlük çektiğim sırada önümde hasta kıyafetiyle biri belirdi. Beni Firuze'den uzaklaştırıp ellerini yüzüme koyduğunda, ılık nefesi yüzüme çarptı.

 

"Hümeyra'm yapma böyle ne olur."

 

Bu ses Şehzat'ın sesiydi. Ama o buraya nasıl gelmişti.

 

"Hümeyra lütfen sakinleş."

 

Onu duyuyordum ama ağlamak ve titremekten başka bir tepki veremiyordum. Hazel'in öldüğü gerçeği beynimin düşündüğü tek şeydi. Daha fazla dayanamayarak gözlerimi kapattım. Bilincim benden çoktan uzaklaşmaya başlamış sesler dahi kulağıma karmakarışık gelmeye başlamıştı. Nitekim sonunda hiç duyulmaz oldular. Düşünceler bile beni terk etti.

 

 

Bölüm sonu-

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. 🌷

Bir inceleme yazısı yazarsanız çok mutlu olurum 🌸😊

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 30.09.2025 19:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Sedef Yılmaz / Bedenlere Tutsak / 💔 Bedenlere Tutsak 51 💔
Sedef Yılmaz
Bedenlere Tutsak

12.92k Okunma

941 Oy

0 Takip
53
Bölümlü Kitap
💜Bedenlere Tutsak 1💜💛 Bedenlere Tutsak 2 💛💙Bedenlere Tutsak 3💙💚Bedenlere Tutsak 4 💚🤎 Bedenlere Tutsak 5 🤎🩵 Bedenlere Tutsak 6 🩵🧡 Bedenlere Tutsak 7 🧡🩷 Bedenlere Tutsak 8 🩷🤍 Bedenlere Tutsak 9 🤍🖤 Bedenlere Tutsak 10 🖤♥️ Bedenlere Tutsak 11 ❤️💖 Bedenlere Tutsak 12 💖💜 Bedenlere Tutsak 13 💜🧡 Bedenlere Tutsak 14 🧡🩷 Bedenlere Tutsak 15 🩷🩵 Bedenlere Tutsak 16 🩵🧡Bedenlere Tutsak 17 🧡💙 Bedenlere Tutsak 18 💙🤍 Bedenlere Tutsak 19 🤍💚 Bedenlere Tutsak 20 💚🩷 Bedenlere Tutsak 21 🩷💛 Bedenlere Tutsak 22 💛❤️ Bedenlere Tutsak 23 ❤️💜 Bedenlere Tutsak 24 💜🖤 Bedenlere Tutsak 25 🖤🩵 Bedenlere Tutsak 26 🩵🤍 Bedenlere Tutsak 27 🤍💛 Bedenlere Tutsak 28 💛🤎 Bedenlere Tutsak 29 🤎💙 Bedenlere Tutsak 30 💙💚 Bedenlere Tutsak 31💚🩷 Bedenlere Tutsak 32 🩷🤎 Bedenlere Tutsak 33 🤎💙 Bedenlere Tutsak 34 💙🧡 Bedenlere Tutsak 35 🧡❤️ Bedenlere Tutsak 36 ❤️🩵 Bedenlere Tutsak 37 🩵🩷 Bedenlere Tutsak 38 🩷❤️‍🔥 Bedenlere Tutsak 39 ❤️‍🔥🩷 Bedenlere Tutsak 40 🩷💙 Bedenlere Tutsak 41 💙🧡 Bedenlere Tutsak 42 🧡🩷 Bedenlere Tutsak 43 🩷🤍 Bedenlere Tutsak 44 🤍🧡 Bedenlere Tutsak 45 🧡💛 Bedenlere Tutsak 46 💛Bedenlere Tutsak (DUYURU)🤍 Bedenlere Tutsak 47 🤍♥️ Bedenlere Tutsak 48 ❤️💙 Bedenlere Tutsak 49 💙💛 Bedenlere Tutsak 50 💛💔 Bedenlere Tutsak 51 💔💛 Bedenlere Tutsak 52 💛
Hikayeyi Paylaş
Loading...