Yeni Üyelik
6.
Bölüm

🩵 Bedenlere Tutsak 6 🩵

@sedefyyy5252

Yeni ve uzun bir bölüm geldii. İnşallah beğenirsiniz 🌷🌷🌷

Lütfen oy ve yorum atmayı unutmayın. Sınır koymak istemiyorum. Kitabım hakkında ki düşüncelerinizi çok merak ediyorum. 🌷❤️🌷

 

🤎🤎🤎

Doktor sonunda gelmişti. Esma, onu kapıda karşılamış ve Asgari ailesinin kinci bakışları eşliğinde odaya getirmişti. Doktor Mehveş'i, görür görmez yanına gidip elini tuttum.

"Hoş geldiniz doktor hanım. Ablamın durumu çok kötü."

Mehveş, üzgün gözlerini ablamın yüzüne dikip hüzünle iç çekti. Ablamın haline acımıştı. Gerçi kim acımazdı ki? Yanımdan ayrılıp ablama yaklaştı ve öfke içeren ses tonuyla konuştu.

"Yazık günah bu kadına. Nasıl bir vicdandır bu? Elleri kırılsın o adamın."

Biliyordum daha çok şey söyleyecekti ama susmayı tercih edip ablamı muayene etmeye başladı. Her gördüğü morlukla iç çekiyordu.

"Yine neden dövdü ablanı? Ne istiyor bu adam, bu kadından?"

Sorusuyla derin bir nefes alıp konuştum.

"Hafsa'nın evlendirilmesine karşı çıktığı için, kocası onu bu hale getirdi. Çok korktum Mehveş. Ablam ölecek diye çok korktum."

 

Sözlerimin sonuna doğru ağlamaya başlamıştım. Öyle çok dolmuştum ki içimdeki bu acıyı nasıl söküp atabilirdim bilmiyordum. Mehveş ablamın yanından kalkıp yanıma geldi ve kollarını bedenime sardı. Onun bu yakınlığı, daha çok ağlamama sebep olmuştu. Uzun bir süre omzunda ağladıktan sonra elimin tersiyle göz yaşlarımı silip yutkundum ve ondan uzaklaştım. Kalbimin ağırlığı boynumu büküyordu. Bükük boynumu ise kaldıracak ne gücüm ne de dermanım vardı. Doktor Mehveş, elini çeneme koyup başımı dikleştirdi ve merhamet saçan gözlerine bakmamı sağladı. Onun bu sıcaklığı, kendimi iyi hissetmemi sağlıyordu. Bu hayatta bir tek ablam var sanıyordum ama bu kadını tanıdıktan sonra bu düşünceden vazgeçmiştim.

 

"Boynunu bükme Hazel. Her zaman dik tut. Tüm bunlar geçecek."

Onun geçecek demesiyle, histerik bir gülüş peydah olmuştu dudaklarımda. Geçmeyecekti. Bunca yıl geçmemişti, hiçbir zamanda geçmeyecekti.

"O dediğin, o kadar da kolay değil, doktor hanım. Tüm bu acılar buradan kurtulabilirsek geçer ancak. O da çok zor."

Doktor Mehveş'te biliyordu buradan kurtuluşumuzun zor olduğunu.
Bana yaklaşıp sessizce konuştu.

 

"Hazel, ablan geçen ki gelişimde, kaçma planı yaptığını söylemişti. Anlaşılan başarısız olmuşsunuz."

Üzgünce başımı salladım. O gece büyük bir fırsatı kaçırmıştık.

"Evet başarısız olduk. Tam hazırlanmıştık ki kocalarımızın geleceği tuttu."

Mehveş düşüncelere dalmıştı. Onun bu düşünceli hali, fazlasıyla merakımı uyandırdığı için, kendimi sormaktan alıkoyamadım.

 

"Ne düşünüyorsun böyle derin derin?"

Mehveş daldığı düşünceden çıkıp aceleci adımlarla kapıya doğru gitti ve açıp etrafı kontrol etti. Onun bu hareketine anlam verememiş bir halde ona bakarken kapıyı kapatıp geri yanıma geldi. Ona neler oluyor diyecekken aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdi ve fısıldayarak konuştu.

 

"Şimdi beni iyi dinle Hazel. Geçen ki planınız da başarısız olmuş olabilirsiniz ama şimdi yapacağımız planda dikkatli olursak, bu zindandan kurtulabilirsiniz."

Onun bu söyledikleriyle, şaşkınlıktan ne söyleyeceğimi bilememiştim. Ne yani, kaçmamız konusunda bize yardım mı edecekti?

 

"Hazel, bana öyle bakma. Evet duyduğun gibi size yardım edeceğim. Ben, daha fazla bu insanların size zulmetmesine sessiz kalamam. Bak ablanın haline, O hayvan herif neredeyse onu öldürecekmiş."

Onun, eliyle ablamı işaret etmesiyle gözlerim, yatakta bilinçsiz bir şekilde yatan bedene döndü. Gözyaşlarım fırsat kollarmışçasına gözlerimde birikmişti.

 

"Nasıl kaçacağız ki? Gözleri hep üzerimizde. Önceki planımızda çoğu evde yoktu. Şimdi ise hepsi evde. Korumalar desen, göz açtırmıyorlar."

Mehveş bilmişçe gülümseyip aklındaki planı anlatmıştı. Planı iyi gibi duruyordu. Eğer dikkatli olursak bu esaret son bulabilirdi. Mehveş bize her türlü yardımı sağlayacaktı. Onun sayesinde kaybettiğim umudum tekrar gelmişti. Ablam da duyduğunda çok sevinecekti.

"Hazel, haydi planı işleme koyma zamanı."

Mehveş'i kafamla onaylayıp beraber odadan çıktık ve merdivenlerden aşağı indik. Ev ahalisi büyük oturma odasında oturmuş birbirleriyle konuşuyorlardı. Onlar, bizi fark etmeden son kez Mehveş ile gözlerimiz birleştiğinde birbirimize plan için hazır olduğumuzu bildirmiştik. Plan gereği gözlerimi yaşlarla doldurduğumda, Mehveş kendini belli edercesine öksürdü ve Asgari ailesinin dikkatini üzerimize çekmeyi başardı. Herkes onun ağzından çıkacak sözleri beklerken Şehsuvar, gözlerini benim üzerime dikmiş öfke ve kinle bakıyordu. Onun bu öfke ve kininin nedeni açıkça belliydi. Bu gece onu, ailesi ve çalışanları önünde rencide etmiştim. Bundan pişman mıydım? Elbette ki değildim. O, bunu çoktan hak etmişti. Bana yaşattıklarının bedelini ona ödetmek benim kendime karşı bir sorumluluğumdu. Yıllardır ne ona ne de ailesinden birine, ağzımı açıp sesimi dahi yükseltmemiştim. Çünkü bunu yaparsam başıma neler gelebileceğini ablamdan öğrenmiştim. Bende defalarca dayak yemiş, hor görülmüştüm ama ablamın yediği dayakların yanında, benim maruz kaldıklarım hafif kalırdı. O her zaman beni korumuş ve kollamıştı.

 

Hatta bir keresinde, Şehsuvar'ın beni aldattığını öğrenmiş ve ona okkalı bir tokat yapıştırmıştı. Benim, kocama atamadığım tokatı ablam atmıştı. Şehsuvar, ona çok kinlenmişti ama abisinin korkusundan hiçbir şey yapamamıştı. Hatta Şehzat Asgari kardeşine, beni aldattığı için demediği lafı bırakmamış karısının attığı tokadın arkasında durmuştu. İşte o zaman hayatımın şaşkınlığını yaşamıştım. Şehzat Asgari, kendisinden beklenilmeyen bir tepki vermişti. O, çok garip bir adamdı. Kötü çok tarafı vardı ama bazen öyle iyi şeyler yapardı ki, kimse bu yaptıklarına bir anlam veremezdi. Geçmişe dalan zihnimi şu ana odaklanması için zorladım. Mehveş, çoktan söylemesi gerekeni söylemiş Şehzat Asgari'nin sorularını cevaplıyordu.

"Hastaneye götürmemiz gerekiyor demek de ne oluyor doktor? Ne yapacaksan burada yap."

Mehveş, karşısındaki adama laf anlatmanın deveye hendek atlattırmak gibi zor bir şey olduğunu biliyordu ama onu ikna etmek zorundaydı. O ikna edemiyorsa ben ederdim.

"Kadını bu hale getirdiğin yetmiyormuş gibi, bir de ölüme mi terk ediyorsun? Bende, senin ablamı az da olsa sevdiğini sanıyordum. Gerçi seven adam, sevdiğine bu eziyetleri yapmaz."

Bu söylediğim sözler adamın, kahvenin güzel bir tonuna sahip gözlerinin koyulaşmasına sebep olmuştu.

"Bana bak Hazel, kardeşimin karısısın diye bunca zaman yaptığın hiçbir işe karışmadım. Hatta yeri geldi, senin hakkını dahi savundum ama şimdi benim sözümün üzerine söz söylersen, gözünün yaşına bakmam."

Söylediği sözler beni korkutmuştu çünkü biliyordum, bu adamın şakası olmazdı ama bu geri adım atacağım anlamına gelmiyordu. Buradan kurtulmak istiyorsam dayağa bile razı olurdum. Gözlerimde yansıyan korkuyu sildim ve yalvarırcasına konuştum.

"Şehzat abi, sana yalvarıyorum ablamı hastaneye götürelim. Duymadın mı? Doktor Mehveş durumu çok kötü dedi. Aldığı darbeler yüzünden beyin kanaması geçirme riski varmış. Onu kaybetmeyi göze alabiliyor musun?"

Bu sözlerim az da olsa onu ikna etmişti sanırım. Biliyordum ablamı her ne kadar o, bu hale getirmiş olsa da onun için endişeleniyordu. Sadece biraz daha ikna edici sözler duyması gerekiyordu. Bu görevi de anlaşılan, oğlu Civanmert üstlenmişti. O bile nefret ettiği annesine acıyıp babasını ikna etmeye çalışıyorsa, Şehzat Asgari'de fikrini değiştirebilirdi.

 

"Baba, doktoru dinleyelim, götürelim hastaneye. Hem onu hastaneye götürsek ne kaybederiz ki?"

Kaybedecekleri çok şey vardı ama bilmiyorlardı. Çok yakında öğreneceklerdi. Sonunda inatçı adam ikna olmuş gibi duruyordu.

"Tamam götürelim bakalım."

Mehveş ile birbirimize, kendi anlayacağımız bir şekilde gülüp ablamı hazırlamak için odaya geri döndük. Ablam hala uyuyordu. Mehveş her ne kadar kötü bir durum yok demiş olsa da endişelenmekten kendimi alamıyordum. Mehveş, ablamın yanına oturup saçlarını okşarken bana birkaç talimat vermeye başladı.

"Hazel, onlar gelmeden önce alman gereken eşyaları almalısın. Unutma özellikle pasaportlarınız ve kimliklerinizi..."

 

Kafamı sallayıp onu onayladım ve söylediği her şeyi, hızlı bir şekilde alıp çantama doldurdum. Yanımıza da birkaç giyim kıyafet almayı da ihmal etmedim. Sonrasında nedense aklıma tehlikeli bir şey gelmişti. Yapıp yapmamak arasında kalsam da yapmaya karar verdim. Hazırladığım çantayı alıp ablamın odasından çıktım ve kendi odama girdim. Mehveş, pencerenin önünde kollarını birbirine sarmış dışarıyı izliyordu. Geldiğimi fark etmesiyle, ince, zarif bedenini bana çevirdi ve elimdeki çantaya kısa bir bakış atıp konuştu.

 

"Gereken her şeyi aldın mı?"

Çantayı yanına koyup:

"Aldım ama almam gereken başka bir şey daha var."

 

Mehveş, alacağım dediğim şeyi, fazlasıyla merak etmişti. Onun yüzündeki şaşkınlığı silmek için harekete geçtim ve Şehsuvar'a ait olan çekmeceyi açtım. Açar açmaz siyah metal cisim, gözüme çarpmıştı. Onu elime alıp Mehveş'e gösterdim. Elimde gördüğü silahla şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti. Onun bu şaşkınlığına tebessüm edip yanına yaklaştım.

 

"Şaşırdın mı? Aslında şaşırılacak bir şey yok. Bu silah kendimizi her türlü kötülükten korumak için bir araç. Tehlikeli bir maceraya atılacağız."

Mehveş, birazda olsa kendini toparlayıp elimdeki silaha bakarak konuştu.

"Haklısın, haklısın da bu silah kocanın mı? Gerçi benimki de soru, tabi onun olacak."

Onun bu şaşkın hali komiğime gitmişti. Yüzümdeki gülümsemeyle konuştum.

"Şehsuvar'ın yedek silahı. Neyse, şimdi bunları konuşmanın sırası değil. Bir an önce hazır olmalıyız. Birazdan Şehzat Asgari, ablamı götürmek için buraya gelir."

 

Mehveş, beni kafasıyla onaylayıp yanında getirdiği çantasına uzandı ve içini açtı.

"Tüm aldıklarını bunun içine koy. Belki şüphelenip çantanı arayabilirler."

Haklıydı. Şehsuvar ile anasına hiç belli olmazdı. Sırf beni sinir etmek için bile bunu yapabilirlerdi. Çantama koyduğum pasaport ve kimlikleri çıkartıp onun çantasına koydum.

"Tüm pasaport ve kimlikleri aldın değil mi? Ayrıca para almamışsın sanırım. Bende sana onu diyecektim. Eğer yanına para veya mücevher alsaydın, kaçacağınızı anlayabilirlerdi. O yüzden iyi yapmışsın."

Evet haklılık payı vardı. Ama bizim paraya da ihtiyacımız vardı. Para olmadan nasıl kaçacaktık.

"Öyle kara kara düşünmeyi bırak da beni dinle. Para konusunu sıkıntı etmene gerek yok, ben halledeceğim."

Mehveş, içime su serpmişti. Lakin bu yardımı onun başına iş açabilirdi.

 

"Teşekkür ederim ama bunu kabul edemem. Zaten kaçtığımızda senden şüpheleneceklerdir, bir de evden para almadan gidersek, seni daha da çok tehlikeye atmış oluruz. Ben en pahalı mücevherlerimi takınayım şimdi. Elbisemin altında gizlersem kimse şüphelenmez de. Böylelikle o mücevherleri satıp kaçtığımızı düşünürler."

Mehveş'in gözlerinden bana hak verdiğini görebiliyordum. Nitekim beni yanıltmadı da kafasını sallayıp beni onayladı.

 

"Tamam dediğin gibi yapalım. Yalnız o mücevherlerin parası, sizi fazla idare edemez. Ben size yardım edeceğim. Sakın itiraz edeyim deme."

Tam ona itiraz edecektim ki, odanın kapısının tıklanmasıyla, susmak zorunda kalmıştım. Onunla bu konuyu, mecburen başka bir zaman konuşacaktım.

 

Odanın kapısının açılmasıyla, ikimizde bir şey belli etmemek için normal davranmaya çalıştık. Gelen kişi, Şehzat Asgariydi. Arkasında Şehsuvar ve Civanmert vardı. Şehzat tüm ihtişamıyla karısına yaklaşıp yaralarını inceledi. Bu görüntü o kadar çok trajikomik duruyordu ki. Sanarsın ablamı bu hale getiren o değildi. Ablamla onun, yanına yaklaşıp ikisinin arasındaki boşluğa girdim. Şehzat Asgari, bana ne yapıyorsun dercesine bakıyordu ama onu umursamadım. Ablamı bu hale getirdikten sonra, ona böylesine kolay, aşık gözlerle bakıp dokunamazdı. Önünden çekilmeyeceğimi anladığında öfkeyle dişlerini sıkıp konuştu. O öfkelendiğinde, korkmamak elde değildi ama şimdi korkmanın da sırası değildi.

 

"Şehsuvar, gel al şu karını karşımdan, yoksa elimden bir kaza çıkacak."

Şehsuvar abisinin emriyle hızla yanıma geldi ve kolumdan sıkı bir şekilde tutup beni abisinin önünden çekti. Ona direnememenin öfkesini, içimde yaşıyordum. Kolumu kemikli ellerinden kurtarmaya çalışsam da başarılı olamadım. Ona öfke barındıran harelerimle bakıp konuştum.

"Bırak kolumu."

Şehsuvar da benden farklı değildi. Öfkesi uzaktan bile fark edilebilirdi.

"Durul artık Hazel. Tamam ablan için korkuyorsun, tüm bu davranışların bundan kaynaklı ama benim de abimin de bir sabır sınırı var. Sen ise, bu sınırı fazla zorlamaya başladın."

 

Sabırdan bahseden adama da bak. Ona söyleyecek çok güzel sözlerim vardı ama kendimi tuttum ve söylemedim. Çünkü biliyordum, eğer daha fazla onlara diklenmeye devam edersem bir şeylerden şüphelenebilirlerdi. Şimdilik susmayı tercih ediyordum. Biz burada Şehsuvar ile, gözlerimizle savaşırken Şehzat Asgari, çoktan ablamı kucağına alıp odadan çıkarmıştı. Mehveş de yanıma gelip odadan çıkmamız için bir el hareketi yapmıştı. Şehsuvar'a aldırmadan yanında bulunan çantamı elime alıp odadan çıkmak için hareketlendim. Mehveş benden önce odadan çıkıp gitmişti. Onun arkasından çıkacaktım ki kolumu mengene gibi saran ellerle durmak zorunda kaldım. Ona, ne yapıyorsun dercesine bakıp kolumu, ellerinden kurtarmaya çalıştım.

 

"Ne yapıyorsun?"

Şehsuvar, soruma cevap vermek yerine beni, kendisine çekip kollarını iyice belime sardı. Ne yapmaya çalıştığına anlam veremiyordum. Elleri rahat durmuyor bedenimde geziniyordu. Bu hareketleri, kalbimin korkudan hızlı hızlı atmasına neden oluyordu. Kafasını boynuma yaklaştırıp konuşmasıyla, histerik bir şekilde titredim.

"Hazel'im, bugün beni öylesine çok öfkelendirdin ki, sana ne tür bir ceza vereceğimi bilemedim. Sonra düşündüm ki ablanın yanında hastaneye gidememen, senin için büyük bir cezadan da fazlası olur. Hem bu gece sensiz uyumamış da olurum."

Söyledikleriyle gözlerim dolmuştu. Zorla yutkunup onun elinden kurtulmaya çalıştım.

"Şehsuvar yapma. Ablam o haldeyken ben burada duramam. Bırak gideyim, cezalandıracaksan da ablam iyileşip eve dönünce cezalandırırsın."

Şehsuvar yüzündeki sırıtış ifadesini değiştirmeden konuştu.

 

"Üzgünüm karıcığım, cezanda karar kıldım. Ne bu gece ne de başka bir gece sensiz uyumam."

Son söylediğiyle alayla gülüp içim kan ağlaya ağlaya konuştum.

 

"Oysaki başka bir kadının koynundayken bensiz çok iyi uyuyordun. Şimdi ne oldu da böyle konuşuyorsun?"

Şehsuvar başta ne diyeceğini bilememiş, akmak için savaşan göz yaşlarımla dolu gözlerime bakmıştı. Bana yaşattığı o gurur kırıcı olayı unutmamıştım, unutamazdım da. O konuşmayınca acıyla gülümseyip ben konuştum.

 

"Ne oldu? Neden konuşmuyorsun? Söyleyecek tek bir kelimen dahi yok mu?"

Susması sinirlerimi bozuyordu. Bedenimdeki kollarını öfke dolu bakışlarım eşliğinde, ellerimle kaldırıp ittim. Gözlerimde, bana hissettirdiği her duyguyu görebiliyordu. Bu onu susturmaya yetmişti. Sonunda kollarından kurtulabilmiştim. Ona arkamı dönüp elimdeki çantayla beraber çıktım. Bu saatten sonra kimse beni durduramazdı. Hızlı hareketlerle merdivenlerden inip dış kapıya yürüdüm. Kapının önünde dikilen kadınla adımlarımı yavaşlatmak yerine hızlandırıp elimle onu kenara ittim ve yolumu açtım. Yaptığım hareket onu hem şaşırtmış hem de kızdırmıştı. Cavidan yılanına aldırmayıp yoluma devam ettim. Ablamı çoktan hastaneye götürmüşlerdi. Korumalardan bana yakın olana bakıp seslendim.

 

"Sen, buraya gel!"

Adam önce gelip gelmemekte kararsız kalmış sonra ise gelmesinin kendisi için daha faydalı olduğunu anlamıştı.

 

"Buyurun Hazel Hanım."

Ona park edilmiş arabalardan birini gösterip getirmesini söyledim. Başta tereddüt etse de arabayı getirmek için gitmişti.

"Efendim nereye gideceksiniz acaba? Ayrıca Şehsuvar Bey'in gideceğinizden haberi var mı?"

 

Korumanın sorusuyla gözlerimi sinirle kısıp konuştum.

"Hastaneye gideceğim. Şehsuvar Bey'inin izniyle ilgilenmiyorum. Şimdi konuşup duracağına arabaya bin."

 

Adam karasız olmasına rağmen dediğimi yapıp arabaya bindi. Bende onun şoför koltuğuna binmesiyle, arka koltuğa binip arabayı sürmesini bekledim. Adam arabayı çalıştırıp sürmeye başlayınca ona duyurmadan derin bir nefes verdim. Bu hapisten kurtulmak için ilk adımımızı şimdi atmıştık. Sonunda bu cani insanların ellerinden kurtulabilecektik. Yalnız hesaba katmadığımız bazı şeyler elimizi kolumuzu bağlayacaktı fakat henüz bundan haberdar değildik.

 

Bölüm sonu.

Sizce bu sefer Hümeyra ve Hazel kaçabilecekler mi?

Peki ya onlar hastaneden kaçmayı planladılar lakin kızları evde. Nasıl olacak bu iş?

Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Yorum kutusunda belirtirseniz sevinirim 🌷🌼🌷

Loading...
0%