Yeni Üyelik
7.
Bölüm

🧡 Bedenlere Tutsak 7 🧡

@sedefyyy5252

Bölüm geldi.


OY VE yorum atmayı unutmayın lütfen. (oy atmak çok zor bir şey değil takdir ederseniz ki 😊💓)

🧡🧡🧡

Uzun bir araba yolculuğundan sonra ablamı getirdikleri hastaneye gelebilmiştim. Arabadan inip hastaneye girdim. Arkamdan beni getiren korumanın geldiğini biliyordum. Yolda gelirken telefonuna gelen bir mesajla bu emri aldığını anlamak çok da zor değildi. Zaten Şehsuvar, beni burada gözetimsiz bırakmazdı. O da biliyordu canımıza tak ettiğini, daha fazla onlara tahammül etmek istemediğimizi. Arkamda beni takip eden korumayı dikkate almamaya çalışıp ablamın odasını öğrenmek için harekete geçtim. Tam gidip soracaktım ki Şehzat Asgari'nin karşıma çıkmasıyla gerilen bedenimi durdurmak zorunda kaldım. Ondan korktuğum kadar kocamdan korkmuyordum. Bu adam, gözlerine bakan herkesi korkutabilecek bir adamdı. Gözlerimi gözlerinden kaçırmamak için direnerek konuştum.

"Ablamın durumu nasıl?"

Şehzat Asgari, kara gözlerini benden çekip arkamdaki korumaya bakmış sonra gözlerini tekrar gözlerime dikmişti.

"Durumu iyiymiş ama gözetim altında tutmak için birkaç gün yatıracaklarmış. Doktor Mehveş, bu kattaki bir odaya yatırttı. Oda numarası 10."

Ona anladım manasında kafamı sallayıp gitmek için hareketlendim. Yanından geçerken derin bir nefes vermiştim. Vücudum aşırı stresten fena halde terlemişti. Ablamın odasına gitmeden önce elimi yüzümü yıkasam çok iyi olurdu. Gözlerimle etrafı tarayıp tuvaleti aradım ve buldum. Tuvalete girip hafif soğuk olan suyu yüzüme çarptım. Çok yorgun hissediyordum kendimi. Sanki hayatımın tüm yorgunluğunu şu anda hissediyor gibiydim. Son kez yüzümü yıkayıp ıslak ellerimi boynuma götürdüm ve ovdum. Az da olsa su beni, kendime getirmişti. Aynada kendime kısa bir bakış atıp tuvaletten çıktım. Ablamın odasını bulup beklemeden girdim içeri. Şehzat Asgari, kapıya bir sürü koruma dizmişti. Ablamın kaçıp gitmesinden ödü kopuyordu. Odaya girdiğimde ablamı uyanık bir vaziyette, Mehveş ile sohbet ediyordu. Yüzündeki gülümsemeyi görmek, benim için dünyalara bedeldi. Onun yüzü hep gülmeliydi. Bunun içinde önce, bize köle muamelesi yapan, bu merhametsiz adamlardan kurtulmalıydık.

"Ooo Hümeyra Hanım, bakıyorum da keyfiniz pek yerinde."

Ablam söylediğim sözlerimle, sesli bir şekilde gülüp eliyle beni yanına çağırdı. Onun bu isteğiyle elimdeki çantayı yere bırakıp hızlı hareketlerle yanına gittim ve kollarımı sevgiyle ona sardım. Kokusunu derince içime çekerken Allah'a şükrediyordum. Bana yaşattığı korkunun farkında bile değildi. Ona sarılırken, sanki anneme sarılıyordum. Kollarımı bedeninden çekip yanağına bir buse kondurdum. Yüzündeki gülümseme, benim de yüzümde yer edinmişti.

Bizim birbirimize olan sevgi dolu bakışımızı Mehveş konuşarak bölmüştü.

"Sen ablanı ne sandın Hazel Hanım. O Hümeyra, o bir dişi aslan."

Ablam ve ben, onun bu sözlerine büyük bir kahkaha atmıştık. Ablam gülüşünü zorda olsa durdurup Mehveş'e hitaben konuştu.

"Ya, ne dişi aslan ama..."

"Kendine haksızlık yapma Hümeyra. Sendeki bu güce hayranım. Neredeyse az kalsın ölecektin ama geri adım atmadın. Şehzat Asgari gibi bir adama yıllardır katlandın."

Ablam, Mehveş'in bu sözleriyle dalıp gitmişti. Ne düşündüğünü anlamak zordu. Elimi elinin üzerine koyup yanındayım dercesine gülümsedim. Artık onu böyle durgun görmek istemiyordum. Benim bu hareketimle derin düşüncelerinden çıkıp elinin üzerinde olan elimi sıktı.

"Abla, kurtulacağız inşallah bu canilerin elinden. Sadece birkaç gün daha sabredeceğiz."

Ablam ne demek istediğimi anlamıştı anlaşılan ben gelmeden önce Mehveş tüm planımızı ona anlatmıştı.

"Mehveş anlamış sana."

Bu soruma, ablam değil Mehveş cevap verdi.

"Evet Hazel, anlattım. Ablan tüm detayları biliyor."

"İyi yapmışsın canım."

Ablam rahat bir şekilde oturmak için harekete geçince ona yardım etmek için yerimden kalacaktım ki beni eliyle durdurup yardımı mı geri çevirdi. Rahat bir pozisyon aldıktan sonra konuşmaya başladı.

"Güzel bir plan yapmışsınız. Lakin bazı yerlerde kopukluklar var."

Ablam hakkıydı. Planın üzerinden tekrar geçmek gerekiyordu.

Ablam konuşmasına devam etti.

"Mesela kızlarımız şu an da evde. Biz buradan kaçmayı planlıyoruz ama onlar olmadan nasıl kaçacağız."

Mehveş ablama hak verip konuşmaya daldı.

"Doğru diyorsun Hümeyra. Bende kendi kendime bunu düşünüp duruyordum."

Ablam biraz düşünüp ışıldayan gözleriyle heyecanla konuştu.

"Ben onları, buraya nasıl getirteceğimizi biliyorum."

Mehveş ile göz göze geldiğimde onun da benim gibi, ablama merakla baktığını gördüm.

"Nasıl?"

Ağzımdan sadece bu soru çıkmıştı.

Ablam dışarıdaki korumalara duyurmamaya dikkat ederek, ölçülü bir ses tonuyla anlatmaya başladı.

"Mehveş bana vücut ısısını arttıran bir ilaç ismi söyle."

Mehveş ablamın ne amaçladığını anlamasa da bir ilaç ismi söyledi.

"Neden böyle bir soru sordun Hümeyra? O ilaçla ne yapacaksın?"

Ablam, aklında bin tane tilkinin dolandığını belli edercesine gülümsedi.

"Sordum çünkü o ilaç sayesinde kızlarımızı yanımıza getireceğiz."

Ablamın söylediğiyle, çok mutlu olmuştum. Kızımı o zalimlerin elinde bırakmak en son isteyeceğim şey bile değildi.

"Abla şu aklındaki planı daha detaylı anlatır mısın? Hem biz, bu ilacı çocuklara nasıl içireceğiz. Yoksa ben mi eve gidip içireceğim? "

"Anlatacağım Hazel ama öncesinde Mehveş'e sormam gereken bir soru var."

Mehveş, ablamın soracağı soruya kulak kesildi. Bende ne soracağını merakla bekliyordum.

"Bu ilaç çocuklara herhangi bir zarar verir mi? Yan etkisi falan olacaksa başka bir alternatif düşünelim."

Mehveş olmaz dercesine kafasını sağa solla sallayıp konuştu.

"Endişelenmeyin sadece biraz halsiz düşürür. Bu da geçici süreliğine olur zaten."

Ablam rahatlamış bir şekilde arkasındaki yastığa iyice yaslanıp aklındaki planı anlatmaya başladı.

"Bu ilacı Esma'ya vereceğiz. O da kızların yemeklerine koyacak. Kızların ateşi çıktığında ise, büyük ihtimalle hemen hastaneye getirmeyecekler ve Mehveş'i, eve çağıracaklar. Mehveş' de tabii olarak ateşi düşüremeyecek ve Asgari ailesini ikna edip çocukları buraya getirtecek. Onların hastaneye geldiği gece de buradan kaçıp gideceğiz."

Ablamın planı oldukça iyiydi. Eğer bir aksilik yaşanmazsa sorunsuz bir şekilde kaçıp kurtulabilirdik.

"Çok iyi düşünmüşsün abla. Bende buraya gelmeden önce hepimizin, kimlik ve pasaportlarımızı aldım. Hatta tek bizimkisini değil Şehzat ve Şehsuvar'ın da pasaportlarını aldım."

Ablam ve Mehveş son söylediğimle kendilerini tutamamış ve kahkahalarla gülmüşlerdi. Tabi bende onlara, kahkahalarında eşlik etmiştim. Ablam gülüşünü zorlukla durdurup derin bir nefes aldı ve konuştu.

"Hadi bizimkisini alman gerekiyordu da onların pasaportlarını neden aldın benim akıllı, güzel kardeşim."

Aslında ikisi de biliyordu neden aldığımı ama şakaya vurmayı tercih etmişlerdi.

"Kaçtığımızda peşimize düşecekleri için, onları azıcıkta olsa oylayabiliriz diye düşündüm. Pasaportlarını bulamazlarsa yenisini çıkarmakla uğraşacaklar, bu da bize az da olsa zaman kazandırabilir."

"Aferin benim akıllı kardeşime, çok iyi düşünmüşsün canım. İnşallah Civanmert 'in de pasaportunu almışsındır."

Ablamın söylediğiyle gülüp konuştum.

"Sadece onun mu? Cavidan Asgari'nin pasaportuna kadar aldım."

Ablamla Mehveş, tekrar kahkahalara boğulmuştu. Bu sefer kahkahalarını susturup konuşan Mehveş olmuştu.

"Pasaportlarını bulamayan Şehzat ve Şehsuvar Asgari'nin yüz ifadesini görmeyi her şeyden çok isterdim."

Onun bu dediğiyle gülüp konuşacaktım ki kapının açılıp Şehzat Asgari'nin odaya girmesiyle adeta buz kesmiştim. Gerçi sadece ben değil ablam ve Mehveş'te donup kalmıştı.

Şehzat Asgari, karşımızda hiçbir tepki vermeden durunca bir an tüm konuştuklarımızı duyduğunu düşünmüştüm. Ablama korkulu bir bakış atıp serçe yutkundum.

"Hayırdır ne bu yüzünüzdeki saçma ifade. Bu halinize şahit olan da, şeytan gördünüz sanacak."

Mehveş Şehzat'ın bir şey duymadığını anlayınca rahatlayıp onun duymayacağı bir şekilde fısıldadı.

"Şeytan senin çırağın olur. Sen ondan daha korkunçsun. "

Mehveş'in rahatladığı gibi ablamla bende rahatlamıştım. Bir anda tüm planın çöp olup gideceği düşüncesi yüreğimizi yerinden hoplatmaya yetmişti.

"Çıkın odadan, karımla yalnız kalmak istiyorum."

Odadan adeta kovulmamızla, Mehveş ve ben, el mecbur oturduğumuz sandalyelerden kalkıp kapıya doğru adımladık. İkimizde, ablamı bu caniyle yalnız bırakmak istemiyorduk ama ona karşı çıkacak gücümüz yoktu ne yazık ki.

Odadan çıktığımızda ikimizde içimize derin verin nefes çekip geri verdik. Çok tehlikeli bir yola girecektik ve bu işin sonunda hepimiz canımızdan dahi olabilirdik. Buna rağmen geri adım atmayacaktık.

"Adama bak resmen kovdu bizi. Ne kaba bir adam böyle."

Mehveş'in bu sitemine gülerek karşılık vermiştim. Onun birkaç dakikalığına da olsa dayanamadığı adama, biz yıllardır katlanıyorduk.

"Neyse bırakalım şimdi şu adamı, benim odama geçelim daha konuşmamız gereken çok mevzu var."

Onu kafamla onaylayıp yürüdüm.

"Hazel Hanım!"

Arkamdan ismimi seslenen korumayla durup ne var dercesine ona baktım. Mehveş de merakla korumaya bakıyordu. Koruma yanıma gelip elindeki telefonu uzatınca, tek kaşımı merakla kaldırıp konuşmasını bekledim.

"Hanımım, Şehsuvar Bey seninle konuşmak istiyor."

Korumanın dediğiyle oflayıp telefonu elime aldım ve onlardan biraz uzaklaşıp telefonu kulağıma dayadım.

"Ne istiyorsun?"

Telefondan yükselen kaba sesle gözlerimi devirmeyi ihmal etmedim.

"Sana da merhaba karıcığım. Bende seni çok özledim. Benden izinsiz gittiğin o hastaneden ne zaman gelirsin acaba?"

Kocam olacak adamın alaycı konuşmasıyla aynı şekilde ona karşılık verdim.

"Seni özlemem için pek bir sebebim olduğunu zannetmiyorum Şehsuvar. Ne zaman geleceğimde ablama bağlı. O, eve gelmediği sürece bende gelmeyeceğim."

Telefonun diğer ucundaki adamın sinirlendiğini, alıp verdiği nefes seslerinden anlayabiliyordum ama umursamayacaktım. Bunca yıldır umursadım da ne oldu ki. Aldatıldım, dayak yedim, onca şey çektim. Artık o devir bitmişti.

"Hazel, benim sabrımı daha fazla taşırma. Sana sadece bu gece orada kalman için izin veriyorum. Yarın korumalarla eve geleceksin. Anladın mı beni?"

Onun bu emir içeren sözlerine karşılık, öfkeyle gözlerimi yumup dişlerimi sıktım. İçimdeki asi kadın, konuşmak için can atıyordu ama onu susturmalıydım. Şunun şurasında birkaç gün sonra, ondan ve ailesinden kurtulacaktım.

"Şehsuvar yapma, bırak kalayım ablamla. Ne istiyorsun sen benden?"

"Senden ne istediğimi çok iyi biliyorsun. Sensiz uyuyamadığımı söylememe rağmen, orada kalacağını söylüyorsun."

Artık daha fazla onunla konuşmak istemiyordum. Beni kendisinden o kadar çok soğutmuştu ki.

"Bunu evde konuştuk Şehsuvar. Aynı şeyleri bana tekrar ettirme. Bensiz uyuyabildiğini açık bir şekilde göstermene rağmen, sırf bana üstünlük sağlamak için bahane uyduruyorsun. Ben sana saygı duymayı, aldatıldığımı öğrendiğim gün bıraktım. Rahat bırak artık beni. "

Sinirden gözlerim dolmuştu. Ağlamamak için üstün bir çaba sarf ediyordum. Aldatılmak, bir kadın için ne onur kırıcı bir şeydi böyle. Böyle alçakça bir davranışı kimse hak etmezdi, bende hak etmemiştim. Daha fazla onunla konuşup kabuk bağlayan yaralarımı tekrardan kanatmasını istemiyordum. Konuşmasını beklemeden telefonu yüzüne kapattım. Büyük ihtimalle bu davranışımdan ötürü küplere binecekti ama umursayacak halde değildim. Beni bu hale o getirmişti, katlanmak zorundaydı.

Gözlerimde biriken yaşları geri gönderip derin bir nefes aldım. Hayat bazen öylesine çok zorluyordu ki, insan ne tepki vereceğini şaşırıyordu. Tabi bir yandan da, bunun bir imtihan olduğunun bilincindeydi insanoğlu.

Yüzüme bir gülümseme kondurup Arkamı döndüm ve Mehveş ile korumanın yanına gittim. Elimdeki telefonu korumaya uzattıktan sonra Mehveş'in koluna girdim.

"Odana gidelim Mehveş."

Mehveş garipseyen bakışlılarla gözlerime baktıktan sonra konuştu.

"Yine ne saçmalayıp da üzdü seni, o sadakatsiz."

Ona boş ver dercesine omuz silkip:

"Her zamanki Şehsuvar işte. Neyse ben, onun hakkında konuşmak istemiyorum."

Mehveş halime üzülse de bir şey demeyip odasına doğru yürüdü. Bende onu takip ettim. Odasına girince o koltuğuna geçti bende karşısındaki koltuklardan birine oturdum.

"Kurtulacaksınız, sadece biraz daha sabretmeniz gerekiyor."

Mehveş üzüntüsünü belli edercesine bunları söylediğinde esefle gülümseyip konuştum.

"İnşallah Mehveş. İnşallah kurtulacağız bu adamlardan ama içimde bir korku yeşeriyor ve zaman aktıkça da çığ gibi büyüyor. Ya başarılı olamazsak ya Şehzat Asgari kaçacağımızı anlarsa."

Mehveş oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi ve yanımdaki boş koltuğa oturdu. Sonra da sıcak ellerini ellerimin üzerine koyup destek olurcasına sıktı.

"Sakın böyle düşünme. Şu ana kadar çok iyi gidiyoruz. Şehzat Asgari, bizden şüphelenmediği sürece hiçbir sorunumuz olmaz. O korkuyu bir an önce defet Hazel. Emin ol şimdi korkmanın sana hiçbir faydası olmayacak. Zira buradan kaçtıktan sonra, o duyguyla yeterince baş etmek zorunda kalacaksın. "

Haklıydı ama bilmediği bir şey vardı. O da Şehzat Asgari'nin ne kadar zeki ve kurnaz bir adam olduğuydu. O, Cavidan Asgari gibi sinsi bir yılanın oğluydu ve annesinin tüm sinsiliğini tamamıyla kendisi almıştı. Şehsuvar da akıllı bir adamdı ama çabuk manipüle olabiliyordu. Ama söz konusu Şehzat Asgari ise işte orada duracaktın. Onu manipüle etmek, deveye hendek atlattırmaktan daha zor bir işti. Bu sebeple ablam, onun gibi bir adamla anlaşamıyordu. Çünkü ikisi de aslında karakter bakımdan birbirlerine benziyordu. Aynı kutuplar nasıl birbirini istiyorsa, bu ikisi de birbirini öyle itiyordu.

"Sen, Şehzat Asgari'yi tanımıyorsun Mehveş. O adam, belki de çoktan bizim kaçacağımızı anladı ve bizimle oyun oynuyor."

Mehveş, bu dediğimle ne diyeceğini bilememiş, donup kalmıştı. Benim kalbime düşen şüphe tohumları onun da kalbinde yeşermişti. Kendisini zorlayarak endişeyle konuştu.

"Bu kadar zeki değildir umarım, Hazel. Yoksa bittiğimizin resmidir.

Bu sadece bir ihtimal, ben anladığını zannetmiyorum. Hem anlasaydı ablanı burada bırakmaz malikaneye götürürdü."

Ah Mehveş ne kadar da basit düşünüyorsun. Onun bu iyimser düşüncesine histerik bir gülüş sergileyip kafamı sağa sola salladım.

"Eğer öğrendiyse neden götürmedi biliyor musun? Bizim çaresizliğimizi görmek için. Bir daha böyle bir işe kalkışmaya cesaret edemememiz için. Anlasana, siz ne kadar kaçmaya çalışsanız da ben varken başarılı olamazsınız demek için."

Mehveş sözlerimle oturduğu yerden kalkıp bir ileri bir geri adımlamaya başladı. Bu ihtimali o da benim gibi düşünmek istemiyordu ama düşünmek zorundaydık.

Bir an da adımlamayı bırakıp karşımda durdu ve konuştu.

"Onu test edeceğiz."

Söylediğine anlam veremeyip konuştum.

"Ne testi?"

Mehveş narin ellerini doktor önlüğünün ceplerine koyup düşünceli bir şeklide bana baktı ve konuştu.

"Şehzat Asgari, kaçma planı yaptığımızı anladı mı anlamadı mı test edeceğiz ama nasıl?"

Aynı şeyi bende sordum kendime. Onu nasıl test edebilirdik. Düşündüm ama bir şey bulamadım. Acaba Mehveş bulmuş muydu.

"Nasıl test edeceğimizi bulamadım, sen bulabildin mi?"

Mehveş olumsuzca kafasını sağa sola sallayınca ona aklımdan geçen fikri söyledim.

"Bence bunu ablama sormalıyız. Kocasını en iyi o tanır."

Mehveş de bana hak vermişti ama ablamın yanına şimdi gidemezdik. Zira Şehzat Asgari tarafından daha yeni kovulmuştuk.

"Ablamın yanına şimdi gidemeyeceğimiz için, bu şüpheyle beklemek zorundayız."

"Maalesef öyle. Kim bilir ne zaman çıkar o odadan."

Yapacak bir şey yoktu. Oturup bekleyecektik. Hem, şu an için tehlikede sayılmazdık. Şehzat Asgari kaçacağımızı anlasa bile, kaçma girişiminde bulunmadığımız sürece bize bir şey yapamazdı.

Mehveş oflayıp oturmak için koltuğuna gitti. Bende önceden oturduğum koltuğa gidip oturdum.

"Tam olarak ne zaman kaçacaksınız?"

Sorduğu soruyla biraz düşündüm. Sahi ne zaman kaçacaktık. Hastanede en fazla iki gün kalabilirdik. Bugün ve yarın...

Bu durumda yarın kaçmak zorundaydık.

"Sanırım yarın akşam kaçmak zorundayız. Asgari ailesi, bizi burada daha fazla tutmayacaktır."

"Haklısın, o zaman yarın için tüm hazırlığımızı yapalım."

Kafamı sallayıp onu onayladım.

"Bilerek ablamı birinci katta bir odaya yatırdın değil mi?"

Mehveş gülüp başıyla beni onayladı ve konuştu.

"Doğru bildin. Odadan, korumalar olduğu sürece çıkamazsınız. Bu durumda da tek seçenek olarak pencere kalıyor. Oda ilk katta olduğu için, zemin ile pencere arasında mesafe az. Çok kolay atlayıp gidebilirsiniz."

Çok iyi düşünmüştü cidden.

"Çok teşekkür ederiz Mehveş. Sen olmasan bu kadar cesaretli olur muyduk bilmiyorum."

Mehveş dostça gülümseyip konuştu.

"Teşekkür etmen bile hata. Ben size yardımcı olduğum için çok mutluyum. Siz o adamlardan kurtulduğunuzda, başımı yastığıma rahatça koyup uyuyabileceğim."

Karşımdaki kadının bu duyarlı hali, beni çok duygulandırmıştı. Bir kadının acısını en iyi yine başka bir kadın anlardı. Kadın kadının düşmanı olmamalıydı. Birbirimize arka çıkıp haklarımızı beraber aramalıydık. Zulüm gören bir kadının ellerinden tutup zalimlerin elinden çekip almalıydık. Tıpkı Mehveş'in, bizim ellerimizden tutup zalim kocalarımızın zulmünden kurtardığı gibi.


Bölüm sonuna geldik.

İnşallah beğenirsiniz.

Lütfen oy ve yorum atmayı unutmayın. Kitabım ne kadar büyürse o kadar şevkle yazmaya devam ederim.

Kitabım hakkında düşüncelerinizi yorumlarda bana iletebilirsiniz.


🌼 Karakterlerim hakkında ne düşünüyorsunuz?


🌼 En sevdiğiniz ve en sevmediğiniz karakter kimdir?


🌼 Kitabın gidişatı sizi heyecanlandırıyor mu?


🌼 Sizce bu saatten sonra Şehzat, karısının kendisinden kaçıp gitmesine engel olabilir mi?


Sorularımı cevaplarsanız çok sevinirim.


Diğer bölümlerde görüşmek üzere. 🌷🌷🌷



Loading...
0%