@sedefyyy5252
|
Oy ve yorum atmayı unutmayın lütfen. Takipleşelim arkadaş olalım. 😊 ✨✨✨✨ Yakut gözlerinin önünden geçen ışıltıları takip ediyordu. Hissediyordu aşık olduğu adam biraz ilerisinde onu bekliyordu. Madrix kalbini dizginlemek istercesine siyah eldivenli elini kalbinin üzerine koydu ve ona fısıldadı. "Yapma böyle. Beni tekrar hüsrana uğratma. Adını duyduğunda dahi böyle küt küt atma. Bana acı veriyorsun!" Onun bu yakarışını sinesindeki kalbi duymuşumuydu bilinmezdi. Lakin ruhundan bir parça taşıyan kargası Lulis onu hem duyuyor hemde yüreğinin harını kendi küçük yüreğinde hissediyordu. Madrix'i sinirlendirmemek için sessiz kalmayı amaçlasa da başaramamış çenesini açmıştı. "Aşık cadı! Yeter artık yaktın yüreğimi. Senin aşkını hissetmekten sıkıldım. Aptal aşıklar gibi davranmaktan vazgeç artık!" Madrix, duyduklarıyla kalbinin üzerindeki elini çekip hışımla Lulis'e döndü. "Bana bak aptal kuş! Sana mı soracağım aşık olup olmayacağımı! İstediğim gibi hareket ederim. Kim efendi kim köle hatırlattırtma istersen." Lulis alınmış gibi küçük siyah kafasını ondan çevirip gagasının arasından garip bir ses çıkardı. Madrix ona çok sert çıkıştığını biliyordu ama o da kaşınmıştı. Ciğerlerine derin bir nefes çekip yavaş yavaş ağzından verdi. Bazen bu kargayı öldürmeyi istemiyor değildi ama onu öldürürse kendinin de öleceğini çok iyi bildiğinden yapamıyordu. Gerçi bu durum olmasa bile onu öldüremezdi; çünkü ona her ne kadar kızsa da değer veriyordu. Gönlünü almak istercesine yumuşak ses tonuyla konuşmaya başladı. "Lulis, şunu yapma! Özür dilerim ileriye gittim. Gerçi gerçek bu, sen benim yardımcım değil misin?" Madrix'in bu sorusuyla Lulis ona dönüp kara gözleriyle manidar bir bakış atıp kanatlarını çırparak ormanın ücra köşelerine doğru kanat çırpınca cadı öfkeden köpürmüştü. "Aptal kuş! Birde senden özür diledim. Ya benim sevdiğim adamın nazını çekmem gerekiyor, senin değil!" Siyah saçlarını ensesinden geriye atarak Lulis'in gittiği yönde gözlerini gezdirdi. Sık ağaçlarla örülü ormanda rengarenk ışıltılardan ve Frever'e özgü hayvanlardan başka bir canlı yoktu. Tabi kendisini saymazsa. Sıkıntıyla oflayıp Lulis'in gittiği yöne doğru adımladı. Aynı zamanda söylenmeden de edemiyordu. "Aptal karga! İşim gücüm yok seninle uğraşıyorum." Az önce bir tavşan ailesinin yanından onları selamlayarak geçmişti. Lulis'i sormayı da ihmal etmemişti. Erkek tavşan, karganın Perifor Krallığı yönüne doğru gittiğini söyleyince Madrix, dişlerini sıkarak onların yanlarından ayrılmış ve o yöne doğru yürümüştü. Adeta burnundan soluyordu. O gıcık kargaya, perilere alerjisi olduğunu bile bile o yöne doğru gitmek neymiş gösterecekti. Öfkeli adımları ormanın tam ortasında görsel şölen sunan havuzun az gerisinde durmuştu. Onu durduran ne rengarenk ışıltılarlardı ne de küçük, tatlı Frever kızlarıydı. Onu durduran ve kalbini yakıp kavuran gördüğü kişilerdi. Tam karşısında Karkis ve İdot duruyordu. Gözlerini kapatıp açtı. Bu gördüğü gerçek olamazdı. Sevdiği adam o peri bozuntusunun yanağını öpüyor olamazdı. Siyah deri eldivenli elini yüreğinin üzerine koydu ve sıktı. Az önce heyecandan atan kalbi şimdi aldatılmanın acısıyla sızlıyordu. İdot bunu nasıl yapabilirdi. Hani kendisine evlilik teklifi edecekti. Her şey bir yalandan mı ibaretti? Yakut gözlerinde biriken göz yaşlarını gökyüzüne bakarak yok etti. Ağlamayacak, intikam alacaktı. Kimse ona ihanet edemezdi. Kimse ondan sevdiği adamı çalamazdı. Tam ileriye adım atıp atağa geçecektiki Lulis'in önünde belirmesiyle durmak zorunda kaldı. Öfkeyle: "Çekil önümden Lulis! O ikisine günlerini göstereceğim." Lulis sessizce önünde kanat çırparak ona engel olmaya devam etti. Madrix, taşan öfkesini artık dizginleyemiyordu. Siyah pelerinini eliyle sıkarak konuştu. "Gözlerimin önünde beni aldatıyor! Hemde can düşmanımla. Buna nasıl sessiz kalmamı beklersin!" Lulis küçük kafasını sağa sola sallayıp sonunda konuştu. "Tam manasıyla seni aldatmış sayılmaz. Aranızda bir söz yok. Baş Büyücü İdot, bekar bir adam." Madrix, Yakut gözünden akan bir damlanın dudaklarındaki tuzlu tadını hissetti. Lulis doğru söylüyordu. İdot hiçbir zaman ona sevdiğini söylememişti. Gözlerini ikiliden ayıramıyordu. "Yeter artık Baş Cadı! Seni hak etmeyen bir adam için yüreğini bu kadar bunaltma. Senin yüzünden bende saçma bir şekilde aşk acısı çekiyorum." Madrix, onu duymak istemesede ne yazık ki duyuyordu. Çaresizce gözlerini onun nokta kadar küçük olan siyah irislerine çevirdi. "Elimde değil. Yüreğimdeki acıyı geçiremiyorum. İntikam istiyorum. O büyücü bozmasını süpürgeye çevirmezsem bana da Cadı Madrix demesinler!" Lulis, bu intikam sözleri üzerine siyah boncuk gözlerini devirip ofladı. "Öyle bir şey yapamayacağını ikimizde çok iyi biliyoruz Cadı." Madrix öfkeyle, kızarmış gözlerini kıstı ve: "O zaman ne yapmalıyım söyle! O, peri bozuntusuna meydanı boş mu bırakayım?" Karga öğüt veren sesiyle: "Elbette meydanı ona bırakmayacaksın. Lakin bunu akılsızca hareket ederek yapacak da değilsin!" Madrix, ellerini yüzüne götürüp sıvazladı ve umutla sordu. "Devam et Lulis! Ne zaman harekete geçmeliyim?" Lulis kanatlarını çırpıp cadının omzuna kondu. "Frever Sarayın'da verilecek baloda onlara derslerini vermelisin Madrix!" Madrix, Lulis'e hak vermişti. Bir kaç gün daha beklemeli sonrasında ise onların canlarına okumalıydı. Karkis'in kıyafeti. Kalp Yarası Yıldızlardan kayıp düşen ışıltılar Frever'i aydınlatıyor tüm canlıların ruhuna ışık süzmelerini yayıyordu. Hava iyice kararmaya başlamıştı. Siyah elbisesi içinde süzülen kadın gözlerinde biriken yaşlara daha fazla hakim olamamanın hıncını elbisesinin dantelli süslerinden çıkarıyordu. Oturduğu ağacın dibinde yalnızlığın ızdırabında kıvranmak isterken yanından bir saniye olsun ayrılmayan kargası Lulis'e öfkeyle bağırdı. "Git başımdan Lulis! Yalnız kalmak istiyorum neden bu kadar anlayışsız bir kargasın?" Lulis küçük siyah gözlerindeki acıma duygusunu çekinmeden cadıya gösterip konuştu. "Ne konuştuk az önce seninle. Hani ağlamak yoktu. Koskoca Frever'da adam mı kalmadı da büyücü İdot'ta bu kadar ısrar ediyorsun." Madrix siyah dalgalı saçlarının sallanmasına yol açarcasına başını hayır dercesine salladı. bu hareketi saçlarının üzerindeki siyah pırlantalarla süslenmiş tacının yerinden kaymasına sebep olmuştu. İnce, uzun ellerini tacına götürüp düzeltti. Canının sıkkınlığı yüzünden mantıklı düşünme yetisini kaybetmek üzereydi. Burada oturup aşk acısı çekmeyi çok istese de sorumlulukları yakasını bırakmıyordu. Yönetmesi gerektiği bir krallığı vardı. Gözlerindeki yaşları silip hızla ayağa kalktı. Onun bu ani kalkışıyla Lulis şaşkın gözlerini onun üzerine dikti. "Bu kadar ağlanıp sızlanmak yeter. Şimdi krallığa gidelim. Daha Frever sarayında yapılacak olan balo için kendi krallığımızın üzerine düşen görevleri yerine getirmemiz gerekiyor. O peri bozuntusunun diline düşmek istemiyorum." Lulis küçük kafasını sallayıp onu onayladı. "Onun diline düşmek demek tüm Frever'in diline düşmek demek." Madrix her şeyi gibi siyah olan süpürgesine seslenip üzerine oturdu. Lulis'te cadının omzunda yer edindiğinde süpürge harekete geçti ve onları Cadera Krallığının görkemli sarayına getirdi. Bu krallık Perifor Krallığının aksine tamamen gotik tarza sahipti. Işık kaynağı ise yıldızlar değil küçük kar taneleriydi. Madrix siyah saçlarına düşen kar taneleri eşliğinde sarayına giriş yaptığı sırada Lulis ona bir şeyler anlatmaya başlamıştı. "Balo için gerekli olan her şey şu anda yapılmakta Baş Cadı. Ben kontrollerini sürekli yapıyorum. Şu ana kadar herhangi bir aksilik yaşamadık." Cadı Madrix omzuna tünemiş kargasına memnun olmuşçasına bakıp: "Hiçbir aksilik istemiyorum Lulis. Bu balonun benim için ne kadar önemli olduğunu biliyorsun. Almam gereken büyük bir intikamım var." Lulis bilmişlik akan ses tonuyla: "Bilmez miyim hiç." dedi ve kanatlarını çırpıp havalandı. Madrix yüreğindeki yangını yansıtan bir tebessümle Lulis'e baktıktan sonra taht odasına geçti. İçeriye girdiğinde onu şaşırtan bir sürprizle karşılaştı. "Benim güzeller güzeli kuzenim de geldi işte." Madrix, karşısında kollarını açmış gülümseyen sarışın adamla dudaklarına zorda olsa bir gülümseme kondurabilmeyi başarmıştı. Bu adamın burada ne işi vardı? Yanı başında kanat çırpan Lulis hiç sevimli çıkmayan sesiyle fısıldayarak konuştu. "Bu kan emici sülüğün, burada işi ne cadı? Yine işimize çomak sokacak!" Madrix bilmiyorum dercesine omzunu silkip, artık cevap vermesi gerektiğini düşünerek konuştu. "Laftin! Cadera Krallığına hangi rüzgar attı seni? Geçenki faciadan sonra bir daha buraya ayak basmazsın diye düşünmüştüm." Cadının bu iğneliyici sözlerine Lulis kıkırdarken, Laftin ukala bir gülümseme sunmuş ve Madrix'e: "Başımdan bir talihsiz olay geçti diye kendimi senden neden mahrum bırakayım, güzel cadım." demişti. Madrix, Laftin'in 'güzel cadım' demesiyle ekşi erik yemişçesine yüzünü buruşturdu. "Hatırlatırım o talihsiz olay, benim sarayımda, benim odamda ve benim yatağımda gerçekleşmişti. Nişanlım ah yani eski nişanlım olan senin, bir balo sırasında odama attığın peri vukuatından dolayı ne tür sıkıntılar çektiğimden haberin var mı senin!" Laftin suçlu olduğunun bilincinde gözlerini kaçırıp Madrix'e bir kaç adım atmaya yeltendiğinde Madrix, onu eliyle durdurdu. "Sana bir daha Cadera Krallığına gelme demiştim. Bu bir emirdi lakin sen iyi anlamamışsın anlaşılan!" Laftin kaşlarını çatıp olmaz dercesine başını salladı. "Beni yurdumdan süremezsin Madrix! Evet bir hata yaptım ve çok pişmanım. Seni ne kadar çok sevdiğimi bilmiyor olamazsın." Madrix bu sözlerle kuvvetli bir kahkaha attı. Bu adam sinirlerini bozmada gerçekten ustaydı. "Sevgi sözcüğünü ağzına alıpta kirletme! Senin sevgin bir yılanın zehrinden daha tehlikeli." Laftin sıkıntıyla saçlarının rengindeki sakalını kaşıyıp Madrix'e bir adım daha attı. Onun hu hareketiyle Lulis kanatlarını çırparak başında onu rahatsız edecek yakınlıkta döndü. Laftin ondan kurtulmak için kollarını sallarken Madrix, onun bu aptallık akan hareketlerine sırıtarak yanından geçti ve karga başlı devasa tahtına oturdu. Lulis kanatlarını çırparken yorulmamıştı ama Laftin onu durdurmaya çalışırken kan ter içerisinde kalmıştı. "Madrix! Al şu deli kargayı tepemden!" Madrix parmağındaki kuru kafa yüzüğüyle oynayıp omuz silkti. "Üzgünüm Laftin, Lulis ne zaman isterse o zaman çekilir." Laftin güçlükle alnında biriken terleri silip bağırdı. "Lulis! Şunu yapmayı kes artık!" Lulis onu dinlemiyor kanatlarını daha çok çırpıyordu. Laftin artık dayanamadı ve dizlerinin üzerinde çöktü. "Madrix! Yalvarırım onu durdur. Artık dayanacak gücüm kalmadı." Madrix sıkılmışçasına oflayıp Lulis'e seslendi. "Lulis! Tamam bu kadar yeterli." Siyah karga, cadının buyruğuyla Laftin'in başından ayrılıp, karga başlı tahta kondu. Laftin kontrolden çıkan nefesini dizginlerken bir yandan da ayağa kalkmaya çalışıyordu. Madrix sıkıldığını buram buram hissettiren sesiyle konuştu. "Laftin, cesaretine hayran kalmamak elde değil lakin sence de bu cesaretin aptallığa kaçmaya başlamadı mı?" Laftin kan ter içinde kalan yüzünü altın taç işlemeli mendilini çıkarıp sildi ve yalvarırcasına konuştu. "Güzel cadım. Hatamın farkındayım, çok pişmanım. Artık çok değiştim seni kaybetmek aklımı başıma getirdi. Bana son bir şans daha versen ne kaybedersin ki?" Madrix kuru kafa asasını eline alıp yere vurdu ve tok bir sesin devasa şatonun duvarlarında yankılanmasına sebep oldu. İçinde büyük bir öfke yavaş yavaş harlanmaya başlamıştı. Kara gözlerini kısıp tehtidvari çıkan sesiyle konuştu. "Ne kaybederim biliyor musun? Onurumu, gururumu ve temsil ettiğim cadera tahtının şerefini... Senin yaptığın hata sadece bana yapılmış bir yanlış değildi tüm Cadera Krallığına yapılmış bir yanlıştı. Şimdi daha fazla benim sabrımı taşırma ve defol krallığımdan. Değil seni sarayımda, yanı başımda görmek kudretimin ulaştığı hiçbir yerde görmek istemiyorum." Laftin bu şiddetli sözler karşılığında savunmaya geçecekti ki Madrix, asasını tekrar yere vurdu ve onun vurmasıyla kolonların arkasına gizlenmiş dört muhafız cadı ortaya çıktı. Hiçbirinin yüzü seçilmiyordu. Giyindikleri siyah pelerin onları ustaca gizlemeyi başarmış gibi görünüyordu. Siyah çizmelerinin yerde bıraktığı tok ses bile Laftin'i korkutmak için yeterli olmuştu. Çünkü en iyi o bilirdi ki bu muhafız cadılar ancak ölüm getirirlerdi. Muhafızlar ona yetişmeden o, Madrix'in tahtına koşup siyah zifte boyanmış hançerini onun boynuna dayadı. Madrix boğazında hissettiği metalin soğukluğuyla hafiften ürpersede soğukkanlılığını korumaya çalışarak öfkeyle bağırdı. "Sen ne yaptığını sanıyorsun Laftin! Bu yaptığının bir bedeli olacağını bilmiyor musun?" Laftin Madrix'in arkasında iyice gizlenip onun kulağına fısıldadı. "Beni buna mecbur eden sensin! Beni muhafız cadılara yem etmene izin vermeyeceğim." Lulis, Madrix'in düştüğü duruma öfkelenerek tiz karga sesiyle konuştu. "Baş Cadı'ya zarar veremeyeceğini burada herkes biliyor Laftin! Bu saçmalığı derhal bırak ve teslim ol! Yoksa kanını dökmekten asla çekinmeyeceğiz." Laftin onun bu sözleriyle histerik bir kahkaha attı ve Madrix'i kendisine daha çok çekti. "Yanılıyorsun pis karga. Söz konusu kendi canım olduğunda benim için hiç kimsenin canı kıymetli olmaz. Eğer buradan çıkıp gitmeme müsaade etmezseniz güzel kuzenimin narin boynuna zehirli hançerimi saplarım. Zift özü çiçeğinin ne kadar ölümcül olduğunu sen benden daha iyi bilirsin." Laftin'in bu tehdidiyle Lulis muhafızlara bakıp geri çekilmeleri emrini verdi. Buna öfkelenen Madrix: "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz. Geri çekilmeyin. Saraydan çıkmasına izin verirseniz hiçbirinizi yaşatmam! Demesiyle muhafızlar kararsız bir şekilde birbirlerine baktılar. Lulis onların bu hareketleriyle: "Aptal aptal bakmayın birbirinize! Hançerin üzerindeki zehir ölümcül. Az bir miktarının kana karışması dahi baş cadının nalları dikmesine sebep olur." dedi ve küçük kara gözlerini Laftin'in dumanlı gözlerine dikti. "Saraydan çıkmana müsaade edeceğim lakin çıktığın andan itibaren bir kaçak olarak anılacaksın. Cadera krallığında barınmana müsaade etmeyeceğimizi bilsen iyi olur." Laftin beyaz dişlerini göstererek sırıttı. "Önce şuradan bir çıkayım. Sonrasını hep beraber yaşayıp göreceğiz Lulis! Şimdi bu saraydan isyankar bir kaçak olarak çıkıyorum ama bir gün geri döndüğümde buranın hakimi olarak döneceğim." Madrix arkasında kendisine yılışık bir sürüngen gibi yapışan Laftin'in sıcak nefesini boynunda hissederken hırsla soludu. "Bu yaptığının bedelini sana ağır ödeteceğim alçak herif! Senin ne halt olduğunu en başından beri biliyordum." Laftin Madrix'in bu sözlerine gülerek karşılık verdi. "Hem seni hem tahtını istiyorum ve bir gün ikinize de sahip olacağım." Madrix, boğazındaki hançerin etini kesmesinden korktuğu için ona müdahalede bulunamıyordu ve bu durum canını fazlasıyla sıkıyordu. Laftin sıkılmışçasına oflayıp Madrix'i sürükleyerek kapıya doğru hareket etti. "Hareket eden olursa hiç acımadan keserim Baş Cadınızın boğazını!" Lulis ve muhafızlar hareketsizce yerlerinde dururken onlar kapıya çoktan ulaşmışlardı. Laftin onlardan yeterince uzaklaştığında süpürgesini çağırdı ve Madrix'i kendisinden öteye fırlatıp büyüyle ortadan kayboldu. Laftin'in kıskacından kurtulan Madrix, titreyen ellerini boğazına götürüp boğazını yokladı. Yanına gelen Lulis'e dönüp: "Lulis bak bakalım kesilmiş mi bir yerim? diye sordu. Lulis küçük gözlerini Baş Cadının boynunda gezdirip konuştu. "Yok bir şey." Madrix, gözlerindeki korkuyu silip öfkeyi hükümran kıldı. "Elini kolunu sallaya sallaya gitti. Buna müsaade etmemeliydik. Başımıza iş açacak." Lulis kanatlarını çırpıp aceleyle konuştu. "Kara karı yağdırmalıyız . Cadera Krallığında bir kaçağın olduğunu herkes bilsin." Madrix, Lulis'e kafasını sallayıp konuştu. "Derhal yapılsın. Birde krallık sınırındaki tüm muhafızlar teyakkuza geçsin. Özellikle Perifor Krallığının sınırına muhafız yığın." Lulis, siyah kanatlarını çırpıp ortadan kayboldu. Muhafız cadılar oldukları yerde hazır olda bekliyorlardı. Madrix asasını iki kere siyah mozaik zemine vurup, onların yerlerine geçmelerini istedi. Cadının kafası fazlasıyla karışıktı. Aklı hem Baş büyücüyü hem de Laftin'in aptallığını düşünüyordu. |
0% |