Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm- Başlangıç

@selen_iste

 

-Keyifli okumalar-

Alarm sesini duymamla irkilerek yataktan kalktım. Saatin 7:30 olduğunu gördüğümde biraz olsun rahatlamıştım. Banyoya ilerledim, elimi suya soktuğum da küçük bir küfür mırıldandım. Şu sular bu kadar soğuk olmak zorunda mıydı? Söylenerek elimi yüzümü yıkadım.

Mutfağa ilerledim, kendime kahve yaptım ve sandviç hazırladım. İkisini de alıp balkona ilerledim. Kahvemden içtim ve sandviçimi elime aldım tam yemeye başlayacakken telefon melodimi duydum. Yatak odasına dönüp telefonumu aldım. Ekranda “Yalın Komiser” yazıyordu. Aramayı yanıtladım.

“Savcım günaydın, nasılsınız?” diye sordu Yalın Komiser.

“ Günaydın Komiser, bana iyi haberler ver iyi olayım.” Dedim.

“Savcım, adliyede iseniz oraya gelsem, biraz uzun bir konu.” Dedi.

“ Yalın, karga daha kahvaltısını yapmadı ve ben uyanalı daha bir saat olmadı. Nasıl adliyede olayım ya!?” dedim çıkışarak. Ama bende haklıyım daha ayılamadım.

“Haklısınız, savcım.” Dedi mahcubiyetle. Haklıyım tabii ama anlayana. “Ben düşünemedim.”

“Tamam önemli değil. Bir buçuk saate adliyede ol.” Dedim.

“Emredersiniz, savcım.” Deyip telefonu kapattı.

Hızlıca sandviçimi yedim, kahvemi bitirip ikinci kahvemi termos bardağa doldurdum. Daha sonra telefonumu alıp Kaya’yı çaldırmaya başladım. İkinci çalışın da telefonu açtı.

“Günaydın, n’aber?” dedim, hafif neşeli bir sesle.

“Günaydın ama iyi değilim.” Dedi. Ben daha ne olduğunu soramadan devam etti,” Çünkü beni uyandırdın. Sana gün aymış olabilir ama bana daha aymadı.” Dedi. Bu kadar uykucu olmak iyi bir şey değildi.

“Ne çok konuştun sabah sabah.” Diye sitem ettim. “Neyse ben hazırlanıyorum , 40-45 dakikaya evin önünde ol. Oradan adliyeye geçeceğiz.” Dedim bir süre ses gelmeyince, ”Kaya duydun mu?” Demek zorunda kaldım.

“Duydum, 40 dakikaya oradayım.” Dedi ve suratıma kapattı.

Öfkeli bir soluk verip, hazırlanmaya başladım. Koyu renk takımlarından lacivert bir takım seçtim, birde beyaz bluz giyip makyaja geçtim. Hafif bir makyaj yapıp bir iki fıs parfüm sıktım.

Daha sonra Kaya’yı beklemeye başladım çok geçmeden geldiğinde sokağın başından korna sesi gelmeye başladım. Bende siyah topuklu ayakkabılarımı giyip kapıya indim. Hemen yan koltuğa oturdum.

“Kahve ister misin” dedim Kaya’ya.

“Yok, istemem.” Dedi,” Bu kadar kahve sağlığına zararlı biliyorsun değil mi? “ diye sordu. Tabi ki biliyordum ama nöbetçi olduğum zaman ekstra çekilmez bir gün oluyordu ve kahve içmem gerekiyordu.

“Biliyorum ama nöbetçiyim bugün. Kahvesiz çekilmez bütün gün onca iş.” Dedim.

“Anladım, zor tabi” dedi gülerek. Benimle dalga mı geçiyor bu? Sanırım dalga geçiyor ama onunla uğraşıp daha sabahtan moralimi bozamazdım. Sen ona haksız çıkacağım kavgalara girmeyeceğim, desene. İç sesim acilinden susmalıydı.

15 dakika sonra adliyenin önünde durdu. Ben arabadan indim, sonra Kaya’nın kapısının önüne gittim. “ Görüşürüz, ben adliyeye geçiyorum. Kendine dikkat et.” Dedim.

“Sende dikkat et, abla” dedi. Ben adliyeye girerken oda ofisine doğru yola çıktı. Ben tanıdık simalara bakmadan ve kimseyle konuşmadan odama girmeyi başardığım için mutluydum fakat önümdeki dosya yığınını görünce mutluluğum pek uzun sürmedi. Yarım saat sonra Yalın gelecekti. O zamana kadar önümdeki dosyaları incelemeye karar verdim.

⚖️

Kapının çalınmasıyla kafamı önümdeki dosyadan kaldırdım. Muhtemelen Yalın gelmişti. Çok geçmeden kapı açıldı, Yalın göründü. “Savcım gelebilir miyim?” dedi. Kafamı gel der gibi salladım. Önümdeki dosyaları da topladım ve Yalın’a döndüm. “ Evet, ne oldu bu kadar önemli anlat bakalım?” dedim. Derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı.

“ Savcım, Tarık Özsoy cinayetinde bir iz bulduk, yani ne kadar ipucu sayılır bilmiyorum ama bir şey bulduk. Maktulün eşi Türkan hanım bize bir ihaleden bahsetti. Oktanlar Holding’in başkanı Pars Oktan ile büyük bir tartışma yaşanmış. İhaleyi az bir farkla Özsoy holding almış. Tartışma muhtemelen ihale ile ilgili, Pars bey Özsoy holdinge gitmiş ve Tarık bey ile tartışmış. Görgü tanıkları var tartışmanın olduğuna dair. Tanıkların ifadesine göre Pars bey ile Tarık bey hararetli bir tartışma yaşamış, Tarık Bey’in odasından bağırış sesleri geliyormuş. Bir süre sonra Pars bey oldukça kızgın bir şekilde holdingden çıkmış.” Dedi tek nefeste.

“ Kısaca üzerinden geçelim dosyanın; iki hafta önce bir ihbar sonucu ekipler bir eve gidiyorlar. Cesedin bulunduğu eve değil mi?” Başını beni onaylar gibi salladı. “Sonra cesedi buluyorlar, kapıda zorlanma yok ama bizim teorimize göre zaten olay yeri farklı bir yer çünkü bazı şeyler oturmuyor. Biz başka bir yer olduğunu düşünüyoruz ama henüz asıl olay yerini bulamadık bir depo veya terkedilmiş bir yer orası belli değil. Başta eşi bize bir şey söylemiyor sonrasında size ihaleden bahsediyor biraz garip değil mi?” dedim. “Neyse biz Pars Bey’i ifadeye çağıralım bugün yoğunum mümkünse yarın ifadeye gelsin. Haber verin, bakalım bunun altından ne çıkacak?”

“Tamam savcım, başka bir şey yoksa ben gideyim.” dedi ayağa kalkarken.Bende bir şey olmadığını söyleyerek işime döndüm.

⚖️

Saatlerdir oturduğum koltuktan kalkmamış önümdeki dosyaları incelemiştim.

Bu süreçte 10 bardak kahve içmiş ve uykumu bastırmıştım. Nöbetçi olmayı oldum olası sevmemiştim. Kapının tıklatılmasıyla kafamı dosyalardan kaldırdım ve kapıya çevirdim. Gelen Yalın’dı. İçeri girdi hemen konuşmaya başladı.

“Savcım, bir ihbar var. Mezarlıkta bir kadın cesedi bulunmuş. Ekipler olay yerine doğru yola çıktı.” Dedi hızlıca.

“ Tamam, hangi mezarlıkta?” dedim bende.

“Çengelköy mezarlığı” dedi.

“Tamam siz çıkın yola bende geliyorum” dedim kabanımı giyerken.

“Tamam, savcım.” Dedi ve odadan çıktı.

Hızlıca telefonumu çıkardım ve Kaya’yı aramaya başladım. Hemen açtı telefonu.

“Abla, bir şey mi oldu? İyi misin?” diye endişeli bir sesle açtı telefonu.

“ Ben iyiyim bir sakin ol. Ben şeyden aradım, araba lazım bana yakınlarda isen gelip alsana beni adliyeden.” Dedim.

“Tamam geliyorum 10 dakikaya” dedi ve kapattı. Hemen adliyeden çıktım ve Kaya’yı beklemeye başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra arabası göründü. Arabaya yaklaştım. Kaya arabadan inerken hâlâ yüzünde endişeli bir vardı çünkü bu saatte onu aramamı ve araba istememi pek normal karşılamamıştı. Haliyle.

“Sen bir taksi çağır eve git. Benim işim geç biter araba bende kalsın. Sabah seni almaya gelirim.” Dedim hızlıca.

“Tamam ben seni tutmayayım, kolay gelsin abla.” Dedi. Hemen arabaya bindim. Telefonumdan Yalın’ın attığı konumu açtım ve yola çıktım. Yaklaşık yarım saat kadar bir yol gittikten sonra mezarlığa varmıştım. Arabayı yolu kapatmayacak şekilde kenara park ettim. Sonra Yalın’ın olduğu yöne doğru ilerledim. Beni gören Yalın bana doğru gelmeye başladı.

“ Savcım, olay yeri inceleme gelmek üzere.” Dedi Yalın. “ Savcım mezarın başında bulunmuş, 30’lu yaşlarda kadın cesedi. Üzerinden kimlik çıkmadı ama tanıdık bir sima olduğu için kim olduğunu tespit ettik.”

“Kim? “ diye sordum hemen.

“ Türkan Özsoy” dedi kısık bir sesle. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü duyduğum isimle.

“Kim?!” dedim bir anda yükselen sesimle. “Anlamadım, biz bu kadını korumuyor muyduk?! Yalın cevap ver bunlar olurken bizim peşine taktığımız korumalar ne yapıyordu!” Elimizde soru sorabileceğimiz tek insanı kaybetmiştik.Şuan ne yapsam yeridir yani.

“Savcım, bizim çocuklar kırmızı ışığa takılmış. Araçta zaten GPS olduğu içinde önemsememişler. Nasılsa yetişiriz diye düşünmüşler ama kırmızı ışıkta fazla beklemişler sanırım.” Sözleriyle kaşlarım çatıldı. Yani bir komplo olabilir mi demek bu?

“Nasıl yani?” dedim, doğru anladığımdan emin olmak için.

“Savcım bilerek bekletilmiş olabilirler.” Dedi.Biz bunları konuşurken karşıdan gelen olay yeri inceleme aracını gördüm.

Biraz bekledim daha sonra buraya doğru yaklaşan Ayça’yı fark ettim. Ayça, işinde başarılı bir adli tıp uzmanıydı. Kaya’nın sevgilisi olduğu için bir samimiyetimiz vardı onunla. Ayça tamamen yanımıza gelince bana birkaç soru sormaya başladı.

“Savcım, benden bir şey istemiyorsanız olay yerine geçiyorum.” Dedi.

“Yok, sen geçebilirsin.” Dedim. Benden uzaklaşmaya başlayınca bende Yalın’a döndüm. “Sen bir şey olursa haber ver bana, yarın sabah saat 9.00’da adliyede ol, şu Pars Bey’i çağırmayı unutma. “ dedim ve arabaya doğru ilerledim. Hemen arabaya binip eve doğru yola çıktım. Saat gece 4.00 gibi eve geçmiş olurum muhtemelen.

⚖️

Yine bir alarm sesiyle uyanmıştım. Bugün Pars Bey’in ifadesi alınacak ve muhtemelen Tarık Özsoy’un otopsisi tamamlanmış olacak. Bugün düne göre daha sakin geçecek. Umarım öyle olur. İç sesimi bir süre yok saymalıyım, fazla kötümser. Ben buradayım Sanem. Seni dinlemiyorum.

Hızlıca yataktan kalktım ve duşa girdim. Daha sonra kendime bordo renk bir takım buldum. Bugün de kırmızı olmak istiyorum. Neden? Seninle konuşmuyorum hem bir sebebi olmak zorunda değil. Takımımı girdikten sonra ojelerimi sildim ve bordo yeni bir oje sürdüm. Saçımı topuz yaptım. Makyajımı yaptım, en son kırmızı bir ruj sürdüm.

Mutfağa doğru ilerlerken Kaya’yı aramaya başladım. Telefonu açar açmaz konuşmaya başladı.

“ Beş dakika daha” dedi, sesi hala uykulu geliyordu ve muhtemelen ben uyandırmıştım.

“Tamam, beş dakika sonra tekrar arayacağım.” Dedim gülerek.

“ Harbi mi? Teşekkürler.” Deyip kapattı. Başımı iki yana salladım gülerek. Bu kadar uyku iyi değildi.

Hemen kahvemi hazırladım. Ve arabaya binmek için topuklu ayakkabılarımı giydim. Birden aklıma Kaya ile kahvaltı yapma fikri gelmişti. Arabaya binip Kaya’nın evini yolu tuttum. Yolda köşedeki pastaneden poğaça ve simit aldım. Normalde 15 dakika önce Kaya’yı aramam gerekiyordu ama kendim uyandırmak istiyorum.

Kaya’nın evine gelince çantamdan anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. Sessizce mutfağa gittim aldıklarını tezgaha bıraktım. Sonra parmak uçlarımda odasına doğru ilerlemeye başladım. Sen o topuklularla sessiz olduğunu mu sanıyorsun Sanem! Sen bir sus artık. Elim de az önce doldurduğum su bardağı ile Kaya’nın odasına ilerliyordum. Kapıyı sessizce açtım ve Kaya’ya yaklaştım. Suyu suratına atmam ile neye uğradığını şaşırdı. Hemen yataktan kalktı. Tabi ki karşısında beni görmeyi beklemiyordu. Ufak bir kahkaha attım.

“ Kahvaltıyı hazırlıyorum. Elini yüzünü yıka ve gel.” Dedim gülerken.

Onu arkamda bırakıp mutfağa doğru ilerledim. Buzdolabından biraz domates ve salatalık çıkartıp doğradım. Peynir çıkartıp masaya koydum. Benim kahvem vardı ona da sallama bir çay yaptım. Poğaça ve simitleri masaya koyduğum sırada Kaya içeriye girmiş ve ıslık çalmıştı.

“Senin böyle meziyetlerin var mıydı abla?” dedi hala masaya bakarken. Sanki hiç yapmadığım şey. En son 2 ay önce yaptın Sanem.

Ufak bir bakış atıp masaya oturdum. Yemeğime başladım oda bakışlarıma göz devirip masaya oturdu. Yemek boyun hiç konuşmadık ama ben yemeğin bitmesine yakın aklıma gelen şey ile sessizliği bozdum.

“Akşam toplantı var. Ben sana söyleyecektim unuttum. Haberin olsun. Ben muhtemelen diğerlerine haber veremem sen versen olur mu?” dedim. “Yada Eda’ya ben haber vereyim onunla konuşacaklarım var.”

“Ne konuşacaksın Eda’yla “ dedi büyük bir merakla. Omuz silktim.

“Sana ne ya, belki dedikodu yapacağız nereden biliyorsun.” Aşkın Eda ile dedikodu yapmayacaktım. Ondan bir şey rica edecektim.

“Bilmediğim için soruyorum ablacığım, tamam sinirlenme hemen. Sormadım say” dedi gülerek. “Saat kaç gibi toplantı?”

“ 21.30 gibi olur, sen haber vermeyi unutma diğerlerine, tamam mı?” dedim.

“Tamam, unutmam.” Dediğinde ben yemeğimi bitirmiştim. Masadan kalkıp banyoya doğru ilerledim. Bana ait dolabı açıp makyajımı tazeledim. Sonra çıkıp mutfağa döndüm. Kaya masayı toplamıştı şimdide bulaşıkları makinaya koyuyordu.

Beni fark ettiğinde az kaldığını belli eden bir el işareti yapmıştı. Başımı sallayıp beklemeye başladım. 10 dakika sonra odasından sesi yükseldi.

“Ben hazırım. “diye bağırdı. Ne ara odana gittin de hazırlandın acaba?

“Tamam, çıkalım hadi” dedim bende bağırarak.

Kapıya doğru ilerledim, kabanımı giydikten sonra çantamı elime aldım. Kaya ise üzerine bir şey almadan sadece takım elbisesi ile çıkmaya karar vermiş olmalı ki direkt ayakkabısını giydi. Eline önden geç der gibi kapıyı gösterdi. Aşağıya indik arabayı ben kullanacaktım, itiraz kabul etmeyecektim. Kaya sürücü kapısını açtığında mahalleyi inletecek şekilde bağırdım.

“Ben kullanacağım! Geç yan tarafa!” Beni dinlemeyip koltuğa oturdu. “ Sana diyorum!” Beni dinlememekte kararlıydı. Gözlerim sürü koltuğunun altına kayınca arabanın altındaki kırmızı ışığı fark ettim. Altındaki su birikintisine kırmızı bir ışık yansıyordu. Bomba!

Arabanın altında bomba vardı. Yanlış mı gördüm ben?

Hem de uzaktan kumandalı!

Sevdiğim bir insanı daha kaybetmeye dayanamazdım. Kaya’yı da kaybedemezdim.

“Kaya!”

İlk bölümü nasıl buldunuz?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!!

Soru: 

Sizce Kaya'ya bir şey olacak mı?

 

Loading...
0%