@selenay
|
Salı günü saat sekizde büfede buluşmak için sözleşmiştik. Hilal'le doğum günlerimiz arasında 3 gün vardı bu yüzden ikimizin kutlaması küçüklüğümüzden beri ortak yapılırdı. Ailemizden gelen bu gelenek arkadaşlarımız tarafından da benimsenmişti.
Aslında doğum günüm Bodrum'a henüz gelmeden geçmişti aynı şekilde Hilal'in de. Kendisi İstanbul'da olduğu için şu ana kadar bi kutlama olmamıştı.
Ama ben bu gecenin o gece olduğuna emindim. İçime doğmuştu adeta (Denis ağzından kaçırdı.) Ve şimdi sürpriz partime hazırlanıyordum.
Şakasız saat beşten sekize kadar saçımı düzleştirmiş ve olabildiğince hızlı geriye kalan işlerimi halletmeye çalıştım. Ne kadar hızlı olmaya çalışsam da geç kalmıştım. Diğerlerine beni beklememelerini söylemiştim ki zaten önden gidip hazırlık yapmaları gerektiğini biliyordum.
Hilallerin sitedeki evleri büfeye aşırı yakındı ve muhtemelen oradan hemen büfeye geçmişti. Yalnız gidicektim yani.
Annemin dikkatli olmam konusundaki tembihlerini dinledikten sonra kendimi dışarı attım. Güneş neredeyse batmak üzereydi, gökyüzü hoş sarımsı bi renge bürünmüştü. Hava deniz ve akşam ferahlığıyla kaplıydı. O kadar güzel kokuyordu ki derin bi nefes aldım.
Mutluydum, muhtemelen Batu günün duygusallığından küslüğümüzü daha fazla sürdüremeyecekti. Hatta doğum günü kızı olduğum için biraz naz bile yapabilirdim. Barışacağımızı bilmenin verdiği keyifle gülümsedim ve büfeye giden dönemeci kaçırdığımı o an fark edebildim.
Yanlışlıkla her zaman girdiğimiz kumsal yolundan gitmiştim. Aptal dalgınlığıma tam sinirlenicektim ki gördüğüm şeyle anlık bütün dikkatim dağıldı. O şahane manzaralı evin ışıkları yanıyordu.
Ne zaman yerleşmişlerdi? Niye hiçbirimizin haberi olmamıştı? Annemden bi kere bile siteye yeni komşu geldiğine dair bi şey duymamıştım ya da duymuş muydum? Hatırlamıyordum. Telefonumun çalmasıyla da aklımdaki bütün düşünceler uçtu gitti.
"Alo Selen nerdesin?" Hilal'e cevap verirken eve bakmayı kesip arkamı döndüm "Geliyorum şimd-" ama arkamda dikilen biri olduğunu görünce sözümü tamamlayamadan korkuyla çığlık atıp yerimden bi iki adım geriye sıçradım. Öyle korkmuştum ki telefonum elimden düşmüştü.
"Neden sapık gibi sessiz sessiz arkamda dikiliyorsun?" dedim telefonumu almak için eğilirken. Kırıldığını görünce de iyice sinirlerim bozuldu. Üstelik çocuğun hiçbir pişmanlık ya da iyi olup olmadığıma dair endişesi olmadan küstahça "Sapık gibi evimi izleyen sensin." dediğini duyunca, iyice asabım bozulmuş şekilde ona çıkışmak için ayağa kalktım ama çocuğun tuhaf bi şekilde tanıdık gelmesiyle durakladım "Sen... masa yedisin. Buraya sen mi taşındın?" "Masa yedi?" dedi anlamadığını belli edercesine kaşını kaldırırken bi yandan da şapşal hareketlerimin keyfini çıkartırcasına dudak altından gülüyordu.
Benimle eğleniyor muydu o? Gözlerinde hareketlerimi küçük gördüğüne dair ezici bi şey vardı sanki. Alaycı tavrı öyle sinirimi bozmuştu ki asabi bi şekilde omuzuna çarpıp "Her neyse" diyip yanından geçtim. Bi yandan da telefonumun açılıp açılmadığını kontrol ediyordum. Anlaşılan ilk gördüğümde tuhaf olduğunu düşündüğüm bu kişi aslında sadece kibirliydi.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ Batu~Helin |
0% |