Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm: “Yalancılar”

@seleneisadark


Siyahlar içindeki adam, halen Jack ile konuşuyorken Işıl yanıma doğru geldi. "Lena, korkmana gerek yok." diyerek elini koluma atarak, sadece dokundu. Ona boş gözlerle bakarken düşündüm.


O da mı?


"Sadece, ufak bir kontrol yapacaklar. Buraya yeni geldiğin için, herhangi bir sağlık sorunun olup olmadığını anlamak için yapılacak." Gözlerim gözlerine tutunmuşken, zihnimde neon harflerle tek bir kelime peyda oldu. Yalan.


Onun gözleri benden ayrılıp, Evan'a doğru dönerken Evan'ın beni rahatlatması için bir şeyler söylemesi gerektiğini düşünüyordu kanımca. Bedenim kaskatı kesilmişti. Işıl'a göre uzun olan boyuma rağmen, sırtım bükülmüş onunla aynı boya gelmiştim. Yaptığım, kendimi korumak içindi sanırım. Kollarımı karnımdan bedenime doğru sararken kendimi olabildiğince küçük göstermeye çalıştım. Ancak buna rağmen yüzümü olabildiğinde ifadesiz tutuyor, bir duygu belirtisi göstermemeye çalışıyordum.


"Bir sorun yok Lena, o koruyuculardan biri." diyerek siyahlar içindeki adamı gösterdi Evan. Bunu beni rahatlatmak adına söylediğini biliyordum ancak şimdi daha da gerilmiştim. Çünkü, belki de burada koruyucu olarak adlandırılan kişi, bizim dünyamızda askerdi.


Kafamla onu onaylarken, gözlerimi siyahlar içinde bize doğru yürüyen kişiye doğru çevirdim. Yaklaştıkça, saçlarının üçe vurulmuş olduğunu ve sarışın diyebileceğim bir ten rengine sahip olduğunu fark ettim. Yanımızda durduğunda kafasıyla Evan'ı selamlamış ve daha önce görmediğim mor renge sahip gözleri gözlerime doğru dönmüştü. Gözleri karşısında, yüzümdeki ifadesizlik maskesi düşmüş ve yerini şaşkınlık almıştı.


"Sen Lena olmalısın, benimle Ortak Alan'a gelmen gerekiyor." Sözlerini bana bakarken kurmuştu ama gözleri gözlerime çevrilmemişti. Kemikli yüzüyle konuşurken olabildiğince emir kipi kullanmamaya çalışır gibiydi ancak bunu ifadesiz yüzüyle yaparken çok.. komik duruyordu.


"Neden?" diye sordum gözlerimi buraya doğru bakan Jack'e doğru çevirirken. Biraz önceye nazaran, yüzünde bana bakarken daha mesafeli bir ifade vardı. "Sadece buraya gelince herkese yaptığımız, rutin bir kontrol." diyerek eliyle arabayı gösterdi. Eğer ben, bu arabaya binmezsem ne olurdu?


Gözlerimi bu defa, bana doğru bakan Işıl'a doğru çevirdim, o da bana bakıyordu. Ne olacaktı ki? Ne işe yarayacaktı, yaptığım baş kaldırma. Burada bana doğru bakanları sadece bir defa görmüştüm ve onlar mı bana yardım edecekti. Burnumdan bir nefes verip, ayaklarımı arabaya doğru hareket ettirirken Işıl bana doğru koşturdu. Kollarını etrafıma sararken fısıldadı. "Evimi gördün değil mi? Beğendin mi?" dedi karşımda durup gözlerime bakarken. Kafamla onu onayladım. "Senin de öyle bir evin olabilir. Her şey daha güzel olacak, inan bana." diyerek gülümseyip kollarını vücuduma sardı. Bende kollarımı bedenine dolayıp sarıldım.


Ev. Evi, ev yapan dört duvar mıydı? Betonlar, pencerenin önüne koymuş olduğumuz çiçekler miydi? Yoksa, kişinin kendisi miydi?


Benden ayrılıp, tekrardan Evan'ın yanına doğru giderken bende arabaya doğru adımladım. Benden önce sürücü koltuğuna geçmiş olan beden, aracın camından gözlerime doğru bakıyorken kapıyı aralayıp bedenimi koltuğa bıraktım. Ona bir bakış atıp, gözlerimi dikiz aynasından görünen arkaya doğru çevirdim.


Doğduğum andan itibaren, ne olduğunu bilmediğim bir dünyanın içinde doğmuştum. Anlam veremediğim bir çok şey gerçekleşmiş, gözlerimin önünde tanımadığım insanlar dövülmüş ve öldürülmüştü. O dünyanın bana öğrettiği tek bir şey vardı. Karşı gelmemek. Eğer karşı gelirsen kafası gövdesinden ayrılan bir sonraki kişi sen olursun demişti babam. Eğer içinden karşı geliyorsan kimse bilmez, onlar o koltuklarda otursun ancak sen bir gün onları indirenlerden biri olabilirsin.


Babamın bana öğrettiği şeyler arasında hatırladığım cümlelerdi bunlar. Seni dudaklarının arasından ne fısıldadığını herkes duyardı ancak içinden ne söylediğini kimse bilmezdi.


Işıl ve Evan yan yana durmuş bana bakıyorken, aracı çalıştırıp hızlı bir manevrayla çıkış yaptı. Yola çıkarken, artık dikiz aynasında görünmeyen eski bir dostumu tekrar kaybetmiştim. Yanımdaki beden sessizlikle araba sürerken bende konuşmadan, camdan dışarıya doğru baktım. Sert yüz ifadesiyle dümdüz karşıya bakıyor, merak ettiğim tüm kelimeleri yutmamı sağlıyordu.


Zaman kavramını kaybettiğim için ne kadar gittiğimizi bilmediğim yolda, camın dışında gözlerimin önüne serilen görüntüyle dudaklarım aralandı. Tam olarak bir adım öncesinde çiçekli yeşillikler arasında olan toprak alan, bir adım sonrasında karla kaplıydı. Gözlerim şaşkınlıkla sürücü koltuğundaki bedene çevrilirken, o bana bir bakış atıp aracı sürmeye devam etti. Her gün gördüğü bir görüntüydü belki de.


Gözlerimi kırpıştırıp, camdan dışarıya bakarken yollarda yürüyen insanlar gözlerini araca doğru çeviriyordu ancak yanımdaki bedeni görür görmez tekrardan kaçırıyorlardı. Çoğunluğun erkek olduğu görüntüde, iri bedenler birbiriyle yarışır bir irilikteydi. Koca bedenlerin arasında gördüğüm görüntüyle şaşkınlığın içinde bu defa korku da yüzüme oturmuştu. Zira küçük bir kız, bir koca kaplanın sırtına binmişti. Kızım üzerinde kalınca bir örtü, kaplanın gövdesinde doğru iniyordu. Aldığım nefes teklerken, daha dikkatli baktım.


Kız yüzünde büyük bir mutlulukla benim üç katım olan kaplanın sırtında oturmuş, tüylerini bazen çekiyor ve kaplanla kıkırdayarak konuşuyordu. Doğada vahşi olan hayvan, evcil bir hayvanmış gibi sokaklarda dolaşıyordu. Oldukça sakin olan kaplanla, ilk geldiğimde diğerlerinin söylediklerini hatırladım. Her yerde, hayvanlar var.


Söylediklerini artık daha net anlarken, gözlerim etrafta dolandı. Ancak ondan başka bir hayvan göremedim. Bir süre sonra, araç tellerle çevrili koca kapının aralanmasıyla başka bir yere girerken, etrafta bir çok koruyucu olarak adlandırdıkları adamlan duruyordu. Bazıları araçta gözlerini gezdirirken, bazılarıysa etrafta gözlerini gezdiriyordu. Araç durduktan birkaç saniye sonra ikimiz de araçtan inmiştik.


"Hoşgeldiniz." derken yanımıza siyahlar içinde başka bir adam yaklaşarak, kafasını saygıyla eğdi yanımdaki bedene karşı. Gözlerini bana çevirmeden, yanımdaki bedenle beraber adımlarken ben de onları takip etmeye başladım. "Hiçbir komplike durum oluşmadı. Doktor yukarıda bekliyor" dedi. Doktorun beklediği kişi sanırım bendim.


Geniş kurt motifli bir kapı bizim için sonuna kadar açılırken, içeri doğru adımımızı atıp, sarmal merdivenden yukarıya doğru çıkmaya başladık. Yukarıya attığım her bir basamakta, şuana kadar varlığını hissettmediğim kalbim, işlevini yeni kazanmış gibi korkuyla atmaya başladı. Merdivenlerin bitimiyle, beni takip eden adama gözlerimi çevirerek bakarken gözlerini aşağıda bana bakmazken buldum. Nereye gideceğimi bilmediğim için dururken, o da kafasını eğmeden gözleriyle ayaklarıma doğru bakmaya başladı. İkimiz de hareket etmeden beklerken daha fazla dayanamayıp konuştum.


"Nereye gideceğim?" derken, merdivenlerin sonunda uzun koridorlara sahip hem sağ hem de sol tarafı işaret etmiştim. Kafasıyla sağı gösterirken, benden bir basamak aşağıda olan bedenini hareket ettirmedi. Bedenimi sağa doğru hareket ettirirken göz ucuyla ona doğru baktım, bir kaç adım arkamda yürüyordu. Işıl'ın söylediği şey sanırım doğruydu. Buradaki erkekler, evliliğe gerçekten önem veriyorlardı.


Uzun kalıplı bedeni arkamda yürürken, bedenimi arkadan tamamen kaplamıştı. Gölgesi üzerime düştüğünde, beni yemek isteyen aç bir canavar gibi göründü. Bu evrende, aç hayvanlardan sadece biriydi arkamdaki beden.


Kapının kolunu tutarken elimde hissettiğim soğuklukla bedenimi titreme esir aldı. Kapıyı aralamayıp, beklediğimde arkamdaki bedenin sesi duyuldu. "Bir sorun mu var?"


Ona doğru dönmeden, önümdeki kapının beyaz boyasında gözlerimi gezdirdim. Dudaklarımın arasından derin bir nefesi ciğerlerime yollarken, arkamda duran bedene doğru bir sorun olmadığını belirtircesine kafamı sallayıp kapıyı araladım. Gözüme ilk çarpan şey, hastahane odasına benzer olduğuydu. Bembeyaz olan oda, belki de hastahane odasından çok deney odasına benziyordu.


"Ah, sen yeni gelen olmasın. Geç şöyle." Karşımda beyaz önlüğü ile durmuş olan saçları ağırmış kadın, yüzünde gülümseme ile konuştu. Gözlerinin kenarında oluşan kırışıklıklara rağmen, yüzü oldukça genç görünüyordu. Yüzünde gördüğüm tek farklılık, arkamdakine benzer mor gözleri olmasıydı.


Gösterdiği yere doğru adımlarken, arkamdaki beden de beni takip etmiş içeriye girip kapıyı arkasından kapatmıştı. Kapanan kapının sesi, beynimde yankı uyandırırken. Biraz önce içime çektiğim derin nefesi, dudaklarımın arasından bıraktım.


"Dün gelmişsin sanırım. Nasıl hissediyorsun kendini?" diyerek bana doğru adımlayıp, elinde tuttuğu ışığı gözlerime doğru tuttu. "İyiyim, ağrım yok." diyerek cevapladım onu. Eğilmiş bedenini kaldırırken, bana kafasını sallamıştı. Beyaz olan masaya yürüyüp elime aldığı cihazla uzaktan fotoğrafımı çekerken ona gözlerimi kırpıştırarak baktım.


Elindeki cihazı duvara doğru tutarken, bütün bedenimin görüntüsü duvardaydı. Kemiklerim duvara yansımış, herhangi bir sorun olup olmadığına bakmak istiyor gibiydi. "Bir kırığın görünmüyor, solunumun da gayet iyi." diyerek mırıldandı. Bende oraya doğru bakarken kafamla onayladım. "Bebek için, gayet sağlıklı bir vücudun var."


Yüzümde oluşan şaşkınlıkla, gözlerimi mor gözlere doğru çevirdim. Ayakta duran siyahlar içindeki beden, boğazını temizledi. "Senin boğazında sorun mu var oğlum? Dün sana kemiklerle birlikte yememelisin demiştim." derken, oğlum dediği siyah bedene adımladı. Mor gözler, karşılıklı birbirine bakarken nelere şaşırmam gerektiğini bilemiyordum.


"Anne." diyerek, kadına doğru bakarken gözlerindeki şefkat oturduğum yerden bile görünüyordu. Gözleriyle beni işaret ederken, annesine bu defa uyarırcasına baktı. Ben halen şaşkınlıkla onları izlerken, kadın bana doğru dönüp konuştu. "Sen Hard'e bakma canım biraz utangaçtır."


Sözleriyle gözlerimi annesi olduğunu öğrendiğim kadında tutan Hard'e çevirdim. O utangaç mıydı?


"Genelde kızlarla iletişim kurmakta pek iyi değildir." diyerek bıkkınlıkla burnundan bir nefes verdi. Sözleriyle gözlerim şokla açılırken, yaptığı tüm hareketleri sert biri olduğundan değil utangaç bir adam olduğunu mu anlamalıydım? "Gerçi buradaki erkeklerin hepsi öyle ama." diyerek mırıldandı.


Hello güzelliklerim.


Bölüm hakkında düşünceleriniz nelerdir?


Hard, Hardy bu arada. Ama hard kelimesi daha komik bence.


Lena, aptal bir kız değil ancak şuan için böyle davranması daha mantıklı. Zira geldiği yerde bile karşı gelinmesinin doğru olunmadığı ona birçok kez aşılanmış.


Bölümü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız.


Beni takip ederseniz çok sevinirim.


Seviliyorsunuz..


Loading...
0%