Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@seleneisadark

Gonca'nın bana anlattıklarından sonra, onu o odada bırakıp düşünceler içinde uzun koridorda yürümeye başladım. Zihnimin içindeki düşünceler tırnaklarıyla beynimi kazırken, merdivenlerin başına doğru gelmiştim. O sırada kapalı kapılar ardında, odadan gelen seslerle duraksadım. "Kes, sesini. Buraya geldiğimden itibaren o adama aşığım ben. Sana anlattım her şeyi, anlattım. Gidip bir de onunla mı evleneceksin?"

 

Sesi acı çeker gibiydi, acıya bulanmış ve gün yüzüne çıkmıştı. Kaşlarım çatılırken, duraksayan adımlarımı kapalı kapının önüne doğru attım. "İsteyerek olmadı Dila, onunla evlenmeyi ben de istemezdim ama yapabileceğim başka bir şey yok."

 

"Nasıl yok ya, nasıl yok? Evlenme onunla." diye feryat etti adının Dila olduğunu düşündüğüm kız. Kapının diğer tarafında bağırışlar yükselirken, kapının bu tarafında sessizlik hakimdi. Kapalı beyaz kapıya doğru bakarken, merdivenlerden duyduğum ayak sesleriyle gözlerim o yöne çevirdim. Bana kapıyı açan kız ve yanında gördüğüm bir kadına göre iri bedenle göz göze geldim. Adını bana söylemiş miydi?

 

Yanıma hızlıca gelen bedenler, beyaz kapıya doğru uzanarak araladı. Kapının aralanmasıyla pencerenin önünde ve odada olan iki yatağın yanında duran, ayakta durmuş iki kız oldu. İkisinin de saçları aynı kahve tonuna boyanmıştı. Kapının sesi duyulurken pencerede olan yüzleri, bize doğru döndü. İkisi de.. aynı görünüyordu. Birbirinin aynası olan yüzler, buraya doğru bakarken yanımdaki iri beden konuştu. "Ne oluyor? Biz duyuyorsak diğerlerini düşünemiyorum bile, nedir paylaşamadığınız."

 

Sözlerini büyük bir sinirle söylemişti. İki kız da birbirlerine kaçamak bakışlar atarken, yaşlarla ıslanmış yüzleri parıldıyordu. "O evlenme teklifi aldı." Sağ tarafta duran beden konuşurken, parmağının ucuyla sol tarafını işaret etmişti.

 

"Bu çok güzel bir şey, sevinmeniz gerekirken ne bu kuru gürültü." Bakışlarını ikisi arasında gezdirirken, arkada bir seyirci olduğunun farkında değil gibilerdi. "O, Jay'le evlenecek." diye mırıldandı ikizine bakarken. Onları incelerken fark ettiğim detayla, birbirinden ayrılmalarının yolunu bulmuştum. Sağ tarafta olan Dila diye adlandırılan kızın gözlerinin diğerine göre daha çekik ve kaşının üstünde bir yara izi olduğunu fark ettim.

 

"Benim elimde olan bir şey değildi, Sessy. Eğer hayır dersem sonumun Nergis Hanım gibi olmasından çok korkuyorum." diye mırıldandı gözleri dolu halde. Nergis Hanım'ın hikayesinden herkes kendine bir çıkarım elde etmişti. Ancak herkesin ortak noktası vardı, hiç kimse Nergis Hanım gibi olmak istemiyordu. Yalnız..

 

"Bu onun elinde olan bir şey değil. Eğer yarın Jay değil de başka biri sana evlenme teklifi etmek için gelirse ona hayır diyecek misin?"

 

Gözlerini kaçıran Dila, sessiz kaldı. Bu bizim için ve de onun için evet demekti. "O zaman sorun çözüldü, Nida ile konuşarak aranızı düzeltin." Bakışlarım ikisi arasında gezinirken, önümdeki beden arkasını dönmüş ve yüzünü görüş alanıma sokmuştu. Kapının önünde durmuş olan beni görünce duraksayan adımlarıyla, "Ah, sende burdaydın değil mi? Sana bir oda verelim."dedi. Düşünürmüş gibi kaşlarını çatarken hangi odayı vereceğini hesaplıyor gibiydi. "Ben, burda kalmayacağım." diyerek hem ona hem de diğerlerine kaçamak bir bakış attım. "Evlenme teklifi mi aldın?"

 

"Hayır, hayır almadım."

 

"O zaman, nerede kalacaksın?" Odada olan gözlerin tümü bana çevrilirken yanaklarım kızardı. "Şey, Hard bana başka bir ev verebileceğini söyledi." Kaşlarını kaldırarak beni süzen Sessy, sözlerimle konuşmaya devam etti. İçinde belki de bu teklifi nasıl aldığımı düşünüyor olmalıydı. "Her ne kadar güvenli olsa da, tek başına bir evde kalmak korkutucu gelebilir. Neden bir kaç hafta burada kaldıktan sonra, bir eve çıkmıyorsun?"

 

Gözlerimi etrafta gezdirdim. Evet, unuttuğum bir detay vardı. Her ne kadar karşımdaki beden benim burada kalmam için kötü düşüncüleri önüme itse de, bunlar doğru olan düşüncelerdi. Ben o evde yalnız olacaktım. Bilmediğim bir yerde, bilmediğim insanlarla çevrili bir kasabada, yalnız ve savunmasız. Bu evde kalırsam, en azından sadece kadınların olduğu bir grup olacaktı.

 

Belki kadınlardan daha tehlikeli varlıklar, bu kasabada ve ormanlık alanda dolaşıyordu.

 

"Evet, olur. Cephe'deki odada kalabilirim." diyerek gözlerimi kaldırarak Sessy'e doğru baktım. En azından kalacağım odada, tek bir kişi olacaktı. Bana başını sallayarak bakarken, kapıdan çıkıp gitmişti. Arkasından onu takip eden kızla, artık odada ben, Nida ve Dila kalmıştık. Gözlerimi onlara doğru çevirirken, diğer ikisinin gözleri de bana doğru bakıyordu. "Şey, bende gideyim o zaman." dedim.

 

Bana boş bakışlarıyla bakarken, senkronize bir şekilde kafalarını sallayarak onayladılar. Yutkunurken bedenimi kapının dışına kendimi attım. Kapıyı kapatırken, gözlerim koridorda gezinmişti. Aniden Hard'ın aşağıda beni beklediğini hatırlarken hızlıca merdivenleri inip giriş kapısını araladım. Görüş açıma giren iri beden, dizlerini yere değdirmeden çömelmişti. Bu komik görüntüye, kısaca gülümserken, kapıya aralamış bana doğru bakıp ayağa kalktı. "Ben, burada kalacağım demek için gelmiştim."

 

Mor gözleri etrafta gezinirken, buraya doğru bakan, diğer bedenleri bende fark ettim. Bu beni merak ettikleri için olan bakışlar değildi, daha çok kadın topluluğundan oluşan bu bakışlar Hard'e yönelik, meraklı bakışlardı.

 

Tekrardan bana doğru çevirdiği mor gözleriyle kafasını sallarken, arkaya doğru bir adım attı ve bakışları ardımdaki bir noktaya sabitlenmişti. Baktığı yere hızlıca dönüp bakarken, gördüğüm tek şey bir kaç sallanan ağaç dallarından başka bir şey değildi. Tekrardan önüme doğru dönüp ona bakarken, boğazını temizleyerek bana baktı. "Sen nasıl istersen, kızlarla da kaynaşmış olursun."

 

Söylediklerine kafamı sallarken, bana sırtını dönüp uzaklaşmıştı. Bende içeriye girip kapıyı kapatırken, derin bir nefes aldım. "Hard'la arkadaş gibi mi konuşuyorsun?" Yanımdan gelen sesle, yerimde korkuyla zıplarken oraya doğru döndüm. Nida gözlerini kocaman açmış gözlerime cevap istermiş gibi bakıyordu. "Belki de, biri onunla evlenmek istiyordur?" Diğer tarafımda duyulan sesle, kafam bu defa oraya dönerken konuşan bu kez Dila olmuştu.

 

"Sadece, bana yardım ediyordu." derken geriye doğru bir adım attım. Bakışlarımı ikisi arasında gezdirirken, birkaç saniye içinde çoktan barıştıklarını anlamış oldum. "Biz de buraya geldik ama kimse bize böyle yardım etmemişti." diyen Nida bana doğru bir adım atarken gözlerim korkuyla açıldı. Bir adım daha geriye doğru giderken, ardımda duran bir bedene çarptım. "Rahat bırakın kızı, daha ne olduğunu bile kavrayamadı."

 

Gonca'nın sesiyle rahat bir nefes bırakıp ona doğru döndüm. Ben, burada diğerlerinin göz hapsindeyken, bana bakan koyu gözleri anlayışla parıldıyordu. Bedenini hareket ettirip, salona doğru geçtiğinde onu takip ettim. Büyük salonda çokça koltuk, uzunca bir yemek masası vardı. Etrafa bakışlar atıp, Gonca'nın yanına oturdum. Bizi takip eden Nida ve Dila konuşmaya devam ediyordu. "Ben hiç Hard'ı görmedim. Sen gördün mü?"

 

"Bende hiç görmedim, peki sen gördün mü Gonca?" Başımı yanında oturduğum bedene doğru çevirirken, o da başını hayır manasında sallamıştı. Koyu gözleri bana bakmasa da, bu cevap sadece ikizlerin sorusunu yanıtlamak için verilmişti kanımca. Çünkü onu merak ediyor gibi durmuyordu.

 

"Kimse görmemiş senden başka. Peki, mor gözleri gerçekten var mı? Onun gözlerine bakanların hepsi büyülendiğini söylüyor, sence güzel miydi gözleri?" diyerek hızlıca konuştu Dila. Gözlerini kocaman açarak, yerinde merakla kıpırdandı. Söyledikleriyle gözlerimi kırpıştırırken, buraya geldiğim andan itibaren duygularımı çok fazla gösterdiğimi biliyordum. Bunun nedeni ben miydim, yoksa edindiğim yeni çevre miydi onu anlayamamıştım.

 

"Şey mor değil de eflatun gibiydi daha çok ve gözleri güzeldi." derken, camın ardındaki ormandan gelen çatırtı sesleriyle açık kahvelerim hızla oraya doğru döndü, Dila da pencereye bakıp konuştu. "Hayvanlar yine dolaşıyor sanırım."

 

"Zarar vermiyorlar değil mi, hayvanlar?"

 

"Hayır, biz azınlıkta görüyoruz hatta. İç kısımda Marc'ın yaşadığı toplulukta daha fazlaymış."

 

Camdan gözlerimi ayırırken, ses de kesilmişti. "Sen ne zaman evleneceksin?" diyerek, Nida'ya bakarken konuştu Gonca. "Şey, bilmem ki. Jay sadece evlen benimle dedi, sabahtan beridir görmedim onu." Yere bakarken, kaçak bakışlarla Dila'ya bakarken konuştu. "Yanındakine bakıp durma, ona kalsa tüm erkeklere aşık Dila." Gonca'nın sözleriyle ikili kıkırdarken ben sesimi çıkarmamış, Dila da somurtarak kollarını göğsünde bağlamıştı. "Dalga geçmeyin, hepsi çok yakışıklıysa bu benim suçum mu?"

 

"Hepsini sana verelim Dila, her gün birine bakarsın artık."

 

"Ay yok ben istemem onu, hem uzaktan hepsine bakıyorum zaten. Başlarını kaldırıp bakma bile demiyorlar zaten."

 

"Sana bulaşmak istememelerinden dolayı canım." Aslında bulaşmak istememelerinden dolayı değildi. Cassy'nin söyledikleriyle, sadece Hard'ın öyle olduğunu düşünmüştüm ancak demek ki burada bulunan tüm erkekler utangaçtı. Bu Cephe'den gelen ben için her ne kadar garip olsa da, gerçekti. "Eğer kafalarını kaldırıp bakmıyorlarsa, nasıl evlenme teklifi ediyorlar ki?"

 

Sözlerimle tüm gözler bana doğru çevrilirken, bunu dışımdan söylediğimi anlamış oldum. Yanaklarımın kenarında kırmızılık oluşurken, bakışlarımı diğerlerinden kaçırarak tekrardan pencereye doğru çevirdim. "Onu biz de öğrenemedik daha işte." Beraber güldüğümüzde, gözlerim pencereden ayrılmış ve onlarda gezinmişti.

 

"Senin adın neydi?" Kabaca bana bu soruyu yönelten, Nida'ya doğru baktım. "Lena." diye mırıldanırken, onun kahve gözlerine bakmıştım. Bana kafasını sallayarak bakarken, diğerlerine bakış atıp mırıldandı. "Yemekler ne zaman gelecek acaba, çok acıktım."

 

"Bilmiyorum ki, gecikti bugün biraz." Gonca da onunla beraber konuşurken merak doku yüzümle onlara baktım. "Yemekler burada yapılmıyor mu?"

 

"Yok, erzak veriliyor, canımız ne isterse her zaman yapıyoruz. Ama yemekler her gün buraya biri tarafından getiriliyor. Bazen de masanın üstünde hazır oluyor." Bana durumu açıklayan Dila, derin bir nefes aldı. "Yeni birine bir şeyler anlatmak ne zormuş. Şimdi neden artık soru sorma dediğini anlıyorum Gonca."

 

Gonca yanımda yüzünü eğip bükerken garip bir şekle sokmuştu. Bu hali kıkırdamamı sağlarken, mutluydum.

 

Garipti, mutlu olmak uzun zamandır unuttuğum bir duyguydu. Ve ben, bu koltuklarda, üç kızla, böyle konuşurken ilk defa normal bir genç kızın arkadaşlarıyla sohbet etmesinin keyfini çıkarıyordum.

Loading...
0%