@selim_hanim
|
Elimde tuttuğum pastayla heyecanla sevgilimin evine gidiyordum dün çok kötü bir kavga etmemize rağmen sabahtan beri normal davranıyordu ceketimin cebinden evin anahtarını çıkarıp sessizce içeri girdim. Genellikle bu saatlerde online toplantıda olduğu için sessiz olursam pek fark etmez diye düşünüyordum ki bir ses duymamla birden tüm düşüncelerim değişti. Bir kadının inleme sesleri geliyordu. Pastayı aynalı diresuarın üstüne bırakıp ikilinin seslerinin geldiği yöne doğru ilerledim yatak odasının kapısına geldiğimde bir kez bile düşünemeden kapıyı açıp ikiliye baktım. Sevgilim denen aşağılık herif olduğunu yeni öğrendim kişinin kucağında bir esmer bir güzellik abidesi bir kadın oturuyordu ikiside şok olmuş şekilde bana bakarken bende onlara bakıyordum. Sevgilim konuşmaya başladı üstündeki kadını yatağa ittirip yanıma gelirken bir adım geri attım. “Kuzey sakın açıklama bile yapma ben göreceğimi gördüm bile.” Dediğimde bana sanki masummuş gibi baktı. “Mercan bak açıklayabilirim bir dinle beni.” Dediğinde sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldım. “Kuzey konuştukça batıyorsun sus.” Diyip tam arkamı dönmüş kapıya ilerlerken beni kolumdan tutup çekmesi bir olmuştu. “Mercan öyle kafana göre hareket edemezsin benle sevgiliyken unutma.” Benim sinir kat sayım giderek katlanarak artarak hiç beklemediği anda dönüp yüzüne tokadı yapıştırmam bir olmuştu. Bu güçsüzlüğünden faydalanarak onu üstümden attım. “Uzak dur be benden! Senin gibi bir pislikle keşke hiç tanışmasaydım.” Hala esmer kadın yatakta durmuş şok içinde bizi izlerken ona baktım. “Sende onun orospusu olmaya devam et tamam mı?” Tam kapıya ilerlerken bir anda Kuzeyin arkamdan gelip beni duvara yaslayıp yüzümü duvara yapıştırıp kulağıma konuşması bir olmuştu. “Bensiz bir hiçsin unutma bunu.” İğrenç kahkahası dibimdeyken erkekliğine sert bir vuruşla kendini yerde bulmasıda bir olmuştu acıyla yerde kıvranırken gözüm salondaki değerli şeylere takılmıştı aklıma onları mahvetmek gelirken üstünden atlayıp salona geçtim çok büyük geneli beyaz veya klas renklerle dizayn edilmiş bir salondu yemek masasının üstündeki vazoyu alıp yere atarken hiç içim acımamış aksine daha da bunu istediğimi anlamıştım. Raflara yönelip tek elimle hepsini ittirmemle cam olanların kırılıp dayanıklı olanları ise çizilmesi ona yeterli acıyı verecekti. Yemek masasının yanına ilerleyip oradaki dolaptan bana hediye diye aldığı bir kaç koyu rengi alıp halı ve koltuğun olduğu kısma yöneldim. Boyaları sehpaya bırakıp şöminenin yanındaki sivri çubuk gözüme çarpınca onu alıp televizyona saplamam bir olmuştu çıkarıp başka bir köşesine saplarken neredeyse ekran cam kırığıyla dolmuştu onu umursamadan bir kenara atıp boyalara yöneldim. Koyu iki rengi alıp koltuklara boşaltmaya başladım. Buradada işim bitince çantamı koluma takıp kapıya gayet havalı bir şekilde ilerlerken omuzlarıma gelen saçlarımı geriye atıp kapıdan çıkıp arabama yöneldim.
🌙
*Saat gece yarısına gelirken fazlasıyla o saatlerde sakin olan caddede motor yarışı için bekleyen bir grup erkek karşı takımın yollarını gözler olmuştu. Artık bu sessizliğe dayanamayan Atlas tüm sessizliği bozdu. “Acaba korkup vaz mı geçtiler?” Bunu cidden düşünmediğini herkes biliyordu anında Emre’nin kendini tutamayıp ensesine şaplağı yapıştırması bir olmuştu. “Sus istersen birde sinirimi senden çıkartmayım.” Dışarı çıkmak için karısından zar zor izin almıştı kendisi ama boşa izin almıştı resmen Atlas acıyla kıvranırken kaldırımda oturan düşünceli Pusata baktı. “Pusat,Emre abiye bir şey demek ister misin? Yoksa bugün ensemi bırakıp eve öyle döneceğim.” Bu dediği ile Pusat düşüncelerinden sıyrılabilmişti uykusuzluktan kızarmış gözleriyle ona baktı. “Atlas sus aramıza alır seni evire çevire döveriz.” Bunu duyan Atlasın tüm morali dahada bozulmuştu. “Sizden hayattan zevk almıyorsunuz ki abicim bak birde güzel esmer bir manitam olsa hayat çok daha iyi olurdu ama böylede iyiyim.” Omuzlarını silkerken karşısındaki adam birbirine öyle bakıyordu ki nasıl döveceklerini planlıyorlardı sanki fakat birden bu üçlünün dikkatini tek bir şey çekmişti polis siren sesleri git gide yaklaşırken Pusat oturduğu kaldırımdan ayağa kalkmıştı. “Evet korktukları için gelmeyip üstüne polise şikayet edecek kadar aşağılıklarmış meğer.” Polis aracı karşılarında durunca herkes ne boklar döndüğünü anlamıştı. İki polis onlara yaklaşırken hiç biri kaçmıyordu gözlerinde zerre korku yoktu bile. Polisler hepsini hiç zorlanmadan kelepçeleyip araca almıştı bile. 🌙
Olanlardan sonra kendimi resmen arınmış hissediyordum. Sabah oturmuş Müge Anlı izlerken bulmuştum kendimi kedim gelmiş kucağıma yerleşmiş bense olan olayları anlamaya çalışıyordum. “Oha nasıl yani? Adam baldızıyla yatarken yiğeni mi yakalamış?” Ev arkadaşım Sude ise bir türlü susmuyordu ona baktım. “Sude ya susarak izle ya da odanda izle.” Bana dönüp yanaklarını şişirirken ona baktım. “Mercan dün yaptığından sonra sencede bu adamın bu kadar sessiz kalması anormal değil bunun farkındasın değil mi?” Bunun bende farkındaydım sonuçta adamın salonunu enkaz altında bırakmıştım ama oda beni aldatmıştı omuz silktim ona bakıp. “O beni aldattı ama bununda farkında olalım.” Bana bakıp gözlerini devirirken kapının çalmasıyla ikimizde birbirimize baktık. “Ben açarım.” Kucağımdaki kediyi koltuğa ayağa kalktım kapıya ilerlerken kapıda birden fazla kişi olduğunu anlayınca korkudan dudağımı kemirirken kapıyı açtım. Karşımda dört tane polisi görmemle nefesimin düzensizleşip ellerimin titremeye başlamasıda pek yardımcı olmuyordu. Polislerden biri kimliğini gösterip konuşmaya başladığında ona odaklanmaya çalıştım. “Mercan Deniz diye birini arıyoruz burada oturuyormuş doğru mu?” Bu duyduğumla zorlukla yutkundum ama kaçma imkanım olmadığına da emindim. “Buyrun benim.” Bunu duyan polis memuru beni baştan aşağı süzmüştü. Birden cebinden kelepçe çıkarınca şok içinde bir ona bir kelepçeye baktım. “Bizimle karakola kadar gelmeniz gerekiyor mala zarar vermekten hakkınızda şikayet var.” Derin bir nefes aldım adi şerefsiz sanki beni aldattığı yetmiyormuş gibi birde benden şikayetçi olmuş. “Tamam ben geliyorum bir dakika izin verirseniz.” Polis memuru başıyla onaylayınca kapıyı tam kapatmadan Sude’nin yanına gittim. “Kalk fena sıçtık piç gitmiş beni şikayet etmiş.” Sude şok içinde içinde bana baktı. “Ciddi olamazsın.” Başımla onayladım arkamı dönüp odama ilerledim ceketimi almaya arkamdan çekinerek oda geliyordu ona patlamamdan korkuyordu biliyordum. Tam kapıyı açıyordum ki omzuma elini koydu duraksayıp ona baktım. “Mercan sakin ol tamam mı? Ne olursa olsun çözülür yeter ki birine zarar vermeye çalışma.” O çekingen bakışlar kısık sesle konuşması bile sakinleşmeme yetmişti. “Sen merak etme.” Kapıyı açıp dışarıya bir adım atmamla duvar kenarında beni bekleyen iki polis kalmıştı ayakkabılarımı giyip başımı kaldırınca karşımda kelepçelemek için hazır duranı görünce itiraz etmeye bile çalışmadan uzattım. **3 SAAT SONRA** Hala burdaydım nezarethaneye koymuşlar bir saattir burdaydım herkes bir grup halindeyken bile ben tektim. Acıtasyon yapıyordum kendi kendime taki bir adamın bana seslenişine kadar. “Pişt güzellik.” Ona baktım belli ki baya sarhoştu dayak yemişti yüzündeki morluklardan belliydi. Sonra bir kadın sesi duyunca başımı çevirdim aramızda demirlikler vardı belli ki pavyonda çalışıyordu. “Ablam gel sen böyle sapığın teki bu baksana.” Platin boyadan saçları yanmış üstündeki fuşya parıltılı elbiseye bakıp ona yaklaştım mecbur. Bir kadın içeri koşarak girerken üçlü bir erkek grubunun yanına yanaştı telaşlı olduğu her halinden belliydi. Kendi kendime bu grubun ne suçu olabileceğini düşündüm benim gibi tek burda normal olanlar onlardı biri gelen kadını sakinleştirmeye çalışıyordu diğerlerinden yaşça daha büyüktü. Biri köşede yere oturmuş uyuyordu arkadaşının omzuna yaslanmış. Ona bakınca göz göze geldik ne oldu bilmiyorum ama bir anda elim ayağım boşalmıştı hatta düşecek gibi olmuştum. Koyu kahve gözleri uykusuzluktan kızarmıştı yüzünde bir iki ufak yara izi vardı dalgalı kumral saçları dağınıktı ve yüzünden okunuyordu ki yorgundu ama nedendi? Kendime gelip bakışlarımı kaçırdım sol elimle yanağımı kontrol etmiştim kesinlikle kızarmıştım arkamı döndüm ablayla bakışmıştık. Arkamdan bir ses duyunca mideme kramplar girmesi bir olmuştu. “Mercan? Bakıyorum alışmışsın buraya sevgilim.” Kuzeyin sesi gözlerimi doldururken o umursamadan konuşmaya devam etti. “Ah canım ağlama gel buraya.” Arkamı dönüp ona baktım ama tek bir adım atmadım demir parmakların arkasında kollarını açmıştı. “Mercancım bunu sen tercih ettin değil mi? Bu kadar asiliğin bir cezası olmalıydı. Şimdi ne yapıyorsun ya ilişkimize hiç bir şey olmamış gibi devam ediyoruz ya da.” Sesini alçaltarak devam ediyordu. “Ya da bir daha burdan çıkmayı geç hiç kimsenin yüzünü bile göremezsin.” Ağlıyordum ama korkumdan değil bu teklifi iğrenerek kabul etmek zorunda kaldığım içindi tam cevap verecekken karşı hücreden bir ses yükseldi. “Önce şu hanımefendiyi çıkarırsanız çok sevineceğim.” Sesin sahibine bakınca o bakıştığım kişi olmasını beklemiyordum ciddiydi yine sesi kendisi dik duruşu onların hücre kapısı açılırken diğer polis memuru benim olduğum hücreyi açmaya gelmişti. Yanaklarımı sildim şaşkınlıkla böyle bir şey nasıl olmuştu? Acaba savcılıkta mı çalışıyordu? Kuzey adamın dediğine bozulmuş şekilde ona baktı. “Sen kimsin de sevgilimle arama giriyorsun çocuk? Git arkadaşlarını topla siktir ol git.” Bunu normal birine söylerseniz kavga çıkardı ama o hiçbir tepki vermeden yanıma gelip bileğimi tutup beni hücreden çıkarıp onunla yürümeye devam etti ama sert ya da zorlayıcı değildi sadece yardımcı olmaya çalışıyordu zarar vermekten korkarca hafif tutuyordu. Bir kaç dakika uzaklaşınca kolumu çektim durup ona baktım. “Ne sanıyorsun sen kendini? Tamam kurtardın bırak başımın çaresine bakayım artık değil mi?” Ben ayarlanmaya devam edecekken bileğimden aynı şekil tekrar tuttu. “Keyfimden tutmuyorum ayrıca istersem seni geride tıkabilirim o hücreye.” Tekrar yürümeye başlamıştım onun yüzünden hemde susmak zorunda kalmıştım. Arkadaşları olduğunu düşündüğüm grubun yanına gelince içeri girdiğini gördüğüm kadın çekip beni yanına oturttu başımı göğsüne yasladı. “Ah be ablam hoşgeldin aramıza.” Başımı kaldırıp gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. “Yok siz yanlış anladınız sizden falan değilim ben.” Kadın tekrar beni kendine çekince bir şey diyemedim. “Sus kız sende Pamir’in sevgilisi değil misin? Eee mantık olarak bizdensin.” İsmini bile yeni öğrendiğim kişiyle sevgili sanılmakta varmış bu hayatta diye düşünüyorken kadını zorla çekip alan adama baktım üstünde gereksiz bir gerginlik vardı eşi olmalıydı. “Kusura bakmayın Merve kendiyle aynı şeyleri yaşayan birileri bulmaya pek meraklıdırda.” Başımı sorun yok anlamında sallayıp yere diktim bakışlarımı. Yanıma uyuyorken Pamir’in omzuna yaslanmış bir diğer arkadaşı gelince ona baktım. “Bizim çocuğa naptın lan? Büyülenmiş gibiydi onu en son böyle gördüğümde ilk motor yarışını kazanmıştı.” Bu dediğiyle omzuna bir şaplağı yemesi bir olmuştu. Birden bana döndü. “Beni boşver ben hep boş konuşuyorum. İsmim Atlas, seninki?” Uzattığı eli sıktım. İyi anlaşırdık bu çocukla arkadaş olsak diye düşündüm. “Mercan bende.” O bana tebessüm ederken bende ona ettim. Tam o anda bana koşup sarılan Sudeyle tüm odağım o olmuştu birden. “Mercan çok korktum aradı tehdit etti. Mercanı unut dedi o hayatının hatasını yaptı dedi.” Omzuma yaslanmış ağlarken saçlarını okşuyordum. “Tamam yok öyle bir şey iyiyim bir iki kağıt imzayıp çıkacakmışım zaten.” Yanımda Atlas Sudey’e resmen büyülenmiş şekilde bakarken ona uzak dur temalı bakışlarım yüzünden yere eğmişti başını. O anda herkesin bakışları odadan çıkmış gelen Pamir’e dönmüştü. Ama o bir tek bana bakıyordu. Yoksa bana mı öyle geliyordu? Ben bunu düşünürken yanıma gelmişti başını eğip kısık sesle konuştu. “Şu cici kız hallerini bırak imzala şu evrakları sonra gidelim şurdan.” Dediğiyle gıcık olmuş şekilde baktım. “Ne kadarda kibarsın.” Sudeyi Merve denen kadın üstümden alınca ayağa kalkıp Pamir’i takip ettim bir odaya gelmiştik bir kaç masa her masanın başında bir kaç memur Pamir’in geldiği masaya bende geldim. Masanın diğer ucundaki adam bana göz kırpıp güldü. “Sevgiline dikkat ediver senin yüzünden ortalığı ayağa kaldıracak.” Adamın dediği ile kaşlarımı çatıp Pamir’e baktım göz devirip cevapladı. “Enişte biraz daha susmazsan yediğin içtiğin bokları teyzeme yetiştiririm.” Önüme ittiği kâğıtları hemen doldurup imzaladım bir an önce telefonumu teslim almam gerekiyordu. Tip-1 diyabet hastasıydım onu ölçmen için telefonuma ihtiyacım vardı. Adam telefonumu kilitli dolaptan çıkarıp verince hemen alıp uygulamaya baktım kan şekerim düşmüştü eve gidince kendime bakmam gerekecekti kimseye söyleyemezdim. Pamir’in sesi ile telefondan başımı kaldırdım. “Hadi çıkabilirsin artık özgürsün bir daha da başına böyle işler açıp böyle yerlere girme.” O arkasını dönüp giderken sadece arkasından bakabildim ama bu bile bana bir veda gibi gelmemişti. 🌙 |
0% |