@selinayeda_x
|
Haftanın ikinci günü olan Salı sabahıydı. Gökyüzü hâlâ karanlık, güneş doğmamıştı. Saate bakmak istemiyordum, çünkü biliyordum ki, çok erkendi. Odanın köşesinde, duvara yaslanmış yatağımda, battaniyenin altında yatıyordum. Beynimde düşünceler dönüp duruyordu: Archer, Raven, güçlerim, kontrol edemediğim hisler... Her şey o kadar karmaşıktı ki, düşüncelerim bir an olsun durulmadı. Kendi kendime 'sadece kalk ve bu günü geçir' diye telkin vermeye çalıştım. Ama bu kolay değildi. Yataktan kalkmak, Raven'la ormanda yaşananları ve gelecekte ne olacağını düşünmeden bu günü yaşamak istiyordum. Derin bir nefes alarak battaniyeyi üzerimden attım. Yurdun soğuk zemini ayaklarımın altında hissedildi, ama bu soğukluk içimdeki karmaşayı biraz olsun dindirmedi. Yatakhaneden çıktığımda koridorlar sessizdi. Herkesin hâlâ uyuduğunu biliyordum. Beni harekete geçiren tek şey, bugün derslere katılmak ve kendimi normal hayatın içinde kaybetmekti. Salı günü demek, zorlayıcı derslerle dolu bir gün demekti; fizik, büyü teorisi, kontrol çalışmaları... Hepsi birbiri ardına sıralanacaktı. Koridorda ilerlerken yurdun dışında hâlâ karanlık vardı, ama içeride ufak bir yaşam belirtisi hissediliyordu. Arka planda hafif bir uğultu vardı, birkaç kız uyanmış, fısıltılar halinde konuşuyorlardı. Kahvaltıya indiğimde, büyük salondaki uzun masalarda öğrenciler çoktan yerlerini almaya başlamışlardı. Masaların üzerinde buğusu hâlâ tütmekte olan sıcak kahveler, taze ekmekler ve yumurtalar vardı. Karnımda garip bir açlık hissi vardı ama pek de iştahım yoktu. Gözlerim hemen Raven’i aradı ama etrafta görünmüyordu. Bir yandan rahatladım, çünkü yüz yüze gelmek istemiyordum, bir yandan da içimde bir boşluk hissettim. Raven'ın söyledikleri aklıma kazınmıştı. Masalardan birine geçip kendime bir yer buldum. Eva ve Nova karşıma oturduğunda, ikisinin de yüzlerinde hafif bir endişe vardı. Nova'nın elinde bir kase yoğurt, Eva ise kahvesinden bir yudum alıyordu. "İyi misin?" diye sordu Nova, yüzünde meraklı bir ifadeyle. "İyiyim," dedim hızlıca, ama sesim bile bu yalana kendisi inanmıyordu. "Sadece biraz yorgunum." Eva, başını eğip bana baktı. ‘’Biraz daha dinlenmelisin.’’ Dediğinde gülümsedim. ‘’İyiyim merak etmeyin, hadi gidelim yolumuz uzun.’’ Kızlar sözlerimi onayladığında çoktan masadan tabaklarımızı alarak kalkmıştık. Tabldotları yerine koyduktan sonra yemekhaneyi terk ettik ve doğruca kampüs binasına doğru yurt bahçesinden çıkarak yol aldık.
Kampüs binasına vardığımızda, derse geç kalmamak için acele ediyorduk. Tarih ve Medeniyet dersinin öğretmeni Profesör Eldric, büyük bir toplantı salonunda derse girerken beni bekliyordu. İçeri adım attığımızda, sınıftaki öğrenciler yerlerine oturmuştu. Profesör Eldric, dikkatlice öğrencilerini gözden geçirdi ve derse başlamadan önce bir süre sessiz kaldı. "Hoş geldiniz," dedi Profesör Eldric, odanın ortasında duran masanın arkasında. "Bugün, geçen haftanın konusuna devam edeceğiz. İlk hafta antik medeniyetlerin toplumsal yapıları üzerine durmuştuk. Bu hafta, bu medeniyetlerin siyasi ve askeri yapılarına odaklanacağız." Sınıfta bir hareketlilik başladı. Herkes notlarını açtı ve derse odaklandı. Profesör Eldric, tahtaya eski bir harita çizdi. "Öncelikle, antik Roma'nın siyasi yapısından başlayalım," dedi, kalemi tahtada gezdirerek. "Roma Cumhuriyeti, iki ana sınıfa ayrılıyordu: patrisyenler ve plebeyler. Patrisyenler, toplumun üst tabakasını oluştururken, plebeyler ise daha alt sınıftandı." Anlatırken tahtaya çeşitli semboller çizdi ve grafikler ekledi. "Roma'daki siyasi sistem, senato, konsüller ve çeşitli halk meclisleri tarafından yönetiliyordu. Senato, en yüksek karar organıydı ve kararlarını genellikle patrisyenler oluşturuyordu. Konsüller, yıllık olarak seçilen iki yüksek memurdu ve her biri birbirini denetleme yetkisine sahipti." Sınıfta bir grup öğrencinin elleri havada, soru sormak için bekliyordu. Profesör Eldric, bir öğrenciye işaret etti. "Evet, Nathaniel. Bir sorunuz mu var?" Nathaniel, elindeki notları karıştırarak konuştu. "Profesör, Roma'daki konsüllerin yetkileri hakkında daha detaylı bilgi verebilir misiniz?" Profesör Eldric, kalemi tahtadan kaldırarak Nathaniel'a döndü. "Elbette. Konsüller, Roma'nın hem iç hem de dış işlerinde yetkiliydi. Yılda iki konsül seçilirdi ve her birinin yetkileri eşit olurdu. Bu sistem, güç paylaşımını ve denetimini sağlamak için tasarlanmıştı. Ancak, bu durumun dezavantajı, iki konsül arasındaki anlaşmazlıklar Roma'daki karar alma süreçlerini zorlaştırabiliyordu." Derinlemesine tartışmaya başladık. Eldric, her medeniyetin siyasi yapısına dair ayrıntılara değindi, antik Yunan'ın demokrasisi ve Sparta'nın askeri oligarşisi hakkında da bilgi verdi. Dersin ortasında, anlattığı konular oldukça karmaşık hale geldi ve kafamda bir sürü soru oluştu. Tarihin bu kadar karmaşık bir yapı olduğunu düşünmemiştim. Sınıf boyunca, sürekli olarak not almak zorunda kaldım; aksi takdirde Eldric'in söylediklerini takip etmekte zorlanacaktım. Dersin sonunda, Profesör Eldric, "Haftaya, antik medeniyetlerin askeri stratejileri üzerine odaklanacağız. Çalışmanızı yaparken, eski savaş tekniklerinin günümüzle karşılaştırılması üzerine düşünmenizi tavsiye ederim," dedi. Ders bitiminde, derin bir nefes aldım ve Eva’yla Nova’yla birlikte yemekhaneye koridorda buluşarak yöneldik. Öğle arası oldukça kalabalıktı. Yurt bahçesine açılan kapılardan geçerken, bahçede biraz vakit geçirmeye karar verdik. Güneş, bahçeyi güzelce aydınlatıyordu, ağaçların arasında oturmak rahatlatıcıydı. Eva, bize kahve almak için bir kafe aracılığıyla sipariş vermişti ve birkaç dakika sonra kahvelerimizi alıp oturduk. "Bugün ne yapmayı düşünüyorsunuz?" diye sordu Nova, kahvesinden bir yudum alırken. "Bilmem," dedim. "Sanırım biraz kitap okuyacağım." Eva, kahvesinin üzerine bir yudum aldı ve bana bakarak gülümsedi. "Eğer istersen, kampüs etrafında biraz dolaşabiliriz. Güzel havayı değerlendirmek iyi olabilir." Bir süre sohbet ettik ve çeşitli konulara daldık. Sohbetimiz, Raven’ın sınıfta görünmesi ve bugünkü dersin zorlukları üzerine yoğunlaştı. Bahçede oturduğumuz süre boyunca, çimenlerin üzerinde oyun oynayan çocukları, yürüyüş yapan öğrencileri izledik. Her şey sakin görünüyordu, ama içimdeki huzursuzluk devam ediyordu. Öğle arası bittiğinde, Bilinçaltı ve Duygusal Zeka dersi için hazırlandım. Bu, seçmeli bir dersti ve genellikle bu derse katılım oldukça yoğundu. Dersin öğretmeni, Dr. Valeria. bu konularda oldukça deneyimliyken, dersin içeriği genellikle etkileşimli ve uygulamalıydı. Sınıfa girdiğimizde Valeria sınıfın ortasında duruyordu ve öğrencilerin düzenli bir şekilde oturduğu masaların arkasında bekliyordu. Derse başlamadan önce, masanın üzerine birkaç renkli kart ve bazı yazılı materyaller koymuştu. "Hoş geldiniz," dedi Valeria gülümseyerek. "Bugün, bilinçaltımızın ve duygusal zekanın günlük yaşamımızdaki etkilerini inceleyeceğiz." Öğrenciler, dikkatle notlarını çıkarıp hazırlanmaya başladılar. Valeria tahtaya çeşitli grafikler çizerek başlamıştı. "Öncelikle, bilinçaltının temel prensiplerini gözden geçireceğiz. Bilinçaltı, zihnimizin bir bölümüdür ve çoğu zaman duygusal ve psikolojik tepkilerimizi etkiler. Bu bölüm, genellikle bilinçli düşüncelerimizden bağımsız çalışır." Sonrasında, bilinçaltının farklı durumlar altında nasıl çalıştığını açıklayan bir video gösterimi yaptı. Videoda, duygusal tepkilerin nasıl bilinçaltında işlendiği ve kişinin davranışlarını nasıl etkilediği anlatılıyordu. Valeria videoyu bitirdikten sonra, "Şimdi, bir egzersiz yapacağız," dedi. "İçinizdeki duygusal tepkileri daha iyi anlamak için, bilinçaltı tepkilerinizi yansıtan çeşitli kartlar dağıtacağım. Her kart, farklı bir duyguyu temsil ediyor. Bu kartları inceleyin ve hangi duygunun bilinçaltınızı etkilediğini düşünün." Kartlar dağıtıldığında, her biri farklı renklerde ve üzerinde çeşitli duygular yazılıydı. Mesela 'korku', 'mutluluk', 'öfkelenme' gibi. Kartları inceledim ve birkaç tanesini seçtim. "Şimdi, kartlarınızı paylaşın ve duygularınızı nasıl hissettiğinizi anlatın," dedi Valeria. Bir grup öğrenci, kartlarındaki duygular hakkında konuştu. Akademisyen her öğrenciyi dinledikten sonra, her birinin duygularının nasıl bilinçaltında şekillendiğini ve bu duyguların günlük yaşantımızı nasıl etkileyebileceğini açıkladı. Ders oldukça yoğun geçti. Her öğrenci, bilinçaltının ve duygusal zekanın kendi yaşamlarına nasıl etki ettiğini tartıştı. Dr. Valeria dersin sonunda, "Bugün, bilinçaltınızın ve duygusal zekanızın farkındalığını artırdınız. Haftaya, bu bilgileri nasıl uygulayabileceğiniz üzerine çalışacağız," dedi. Ders çıkışı, kafamda birçok düşünceyle yurt odasına geri döndüm. Öğle arası sırasında arkadaşlarımla konuşmak beni bir nebze rahatlatsa da, günün geri kalanında içimdeki karmaşayı bir türlü atamamıştım. Özellikle Raven’ın davranışları ve derslerdeki zorluklar kafamı karıştırmıştı. Şimdi günün son dersi vardı. Uygulamalı Bilimler ve Teknoloji! Günün sonunda, kampüste geçirdiğimiz yoğun saatlerin ardından, Dr. Halderman’ın Uygulamalı Bilimler ve Teknoloji dersine yetişmek için hızla labaratuvara doğru yöneldim. Bir yandan Raven’ın söyledikleri ve derslerde yaşadıklarım kafamda dönüp duruyordu, bir yandan da Dr. Halderman’ın ne getireceğini merak ediyordum. Labaratuvarın kapısını açtığımda, içeride herkesin sessiz bir şekilde yerlerini aldığı, masaların üzerinde çeşitli bilimsel ekipmanların yer aldığı geniş bir alanla karşılaştım. Dr. Halderman, karizmatik bir şekilde, uzun boylu ve gözlükleriyle dikkat çeken bir adamdı. Labaratuvarın önünde durarak öğrencilerin dikkatini çekti. “Kullanıcılar, oturun lütfen,” dedi Dr. Halderman, net ve otoriter bir sesle. Herkes hızla yerini aldı ve ben de en arka sıradaki boş masaya geçtim. Dr. Halderman, tahtanın başına geçtiğinde, yüzünde sıkı bir konsantrasyon ifadesi vardı. “Bugün, uygulamalı bilimlerin gerçek dünyadaki etkilerini tartışacağız ve bu teknolojilerin hayatımızı nasıl dönüştürdüğünü inceleyeceğiz.” İlk olarak, Dr. Halderman çeşitli bilimsel cihazların ve teknolojilerin genel işlevlerini açıkladı. Ekranda büyük bir projeksiyon cihazı ile detaylı bir sunum yapıyordu. “Bu, modern tıpta kullanılan robotik cerrahinin temelini atan bir teknolojidir,” dedi. Ekranda, robotik kolu gösteren bir video oynatılıyordu. Öğrenciler arasında bazıları, robotik cerrahiyi oldukça ilginç bulmuş görünüyordu. “Bu tür teknolojiler, hasta bakımında ne gibi yenilikler getirdi?” diye sordu bir öğrenci. Dr. Halderman, videoyu durdurarak cevapladı, “Bu tür teknolojiler, cerrahların daha hassas ve az riskli operasyonlar yapmalarına olanak tanır. Ayrıca iyileşme süreci daha hızlı olabilir çünkü cerrahi müdahaleler daha az invazivdir.” Daha sonra, Dr. Halderman, öğrencilere birkaç uygulamalı örnek gösterdi. Masaların üzerine farklı sensörler, veri toplama cihazları ve test kitleri koydu. “Bugünkü görevimiz, bu cihazların nasıl çalıştığını anlamak ve veri toplamak,” dedi. Laboratuvara geçip ekipmanlarla tanışmamızı sağladı. Benimle aynı grupta olan öğrencilerle, sensörlerin veri toplama ve analiz aşamalarını test ettik. Cihazı kurarken bir dizi teknik detayla karşılaştım. Dr. Halderman, ekipmanların kullanımını adım adım anlattı, her bir adımda bize nasıl işlem yapmamız gerektiğini gösterdi. “Bu sensör, çevresel değişkenleri ölçer ve verileri dijital formata dönüştürür. Şimdi bunu kullanarak veri toplama işlemini başlatacağız,” dedi ve ardından çeşitli testler yapmamızı sağladı. Sensorlerin ve cihazların doğru çalışıp çalışmadığını kontrol ettik. Verileri analiz ederken, Dr. Halderman’ın verdiği talimatlara dikkatle uyduk. Ders boyunca oldukça yoğun ve dikkat gerektiren bir çalışma içindeydik. Cihazların ve sensörlerin nasıl çalıştığını öğrenmek bazen karmaşık görünse de, Dr. Halderman’ın açıklamaları sayesinde süreci anlamak daha kolay hale geldi. Her bir ekipmanın işlevini anlamak, hem heyecan verici hem de biraz kafa karıştırıcıydı. Dersin sonunda, Dr. Halderman, öğrencilere uygulamalı çalışmalarının sonuçlarını rapor etmelerini söyledi. “Bu çalışmalarınız, teknoloji ve bilimin gerçek dünya uygulamaları hakkında daha derin bir anlayış geliştirmenize yardımcı olacak. Sonuçlarınızı bana e-posta ile gönderin,” dedi. Laboratuvardan çıkarken, kafamda birçok düşünceyle doluydum. Gün boyunca yaşadıklarım ve Raven’ın söyledikleri zihnimde yankılanıyordu. Özellikle Raven’ın son sözleri ve davranışları hakkında daha fazla düşünmem gerekiyordu. Ama şu anda, içimi rahatlatmak için bir süre yalnız kalmak istiyordum. Günümün sonunda, kafamı toparlamak ve düşüncelerimi netleştirmek için yurdun yolunu tuttum. Yatağıma uzanmak ve dinlenmek istiyordum sadece! Yurt odasında yalnız kalınca, kendime bir süre dinlenme şansı verdim. Gözlerimi kapatıp biraz dinlenmeye çalıştım. Derin bir nefes aldım ve ne yapacağımı düşündüm. Raven’ın tavırları, aldığım dersler ve içsel karmaşam… Hepsi birbirine karışıyordu. Gün batarken, yurt bahçesinde arkadaşlarım Nova, Alice, Sarah ve Chloe ile kısa bir yürüyüşe çıktık. Güneşin alçaldığı saatlerde, bahçede oturduk ve hafta boyunca yaşadıklarımızı tartıştık. Özellikle erkek muhabbeti ve dersteki deneyimlerimiz üzerine sohbet ettik. Bu sohbetler genellikle hafif ve rahatlatıcı oldu; ama içimdeki düğüm çözülmüş gibi görünmüyordu. Alice, günün sonundaki tüm karmaşayı hafifletmek için "Gelin, bu gece bir film izleyelim," önerisinde bulundu. Diğerleri de öneriyi beğendi ve hep birlikte yurt odasında toplanmaya karar verdik. Film, yurt arkadaşları arasında bir gelenek haline gelmişti ve bu tür aktiviteler günün yorgunluğunu atmak için iyi bir yoldu. Geceyi yavaşça kapatırken, içimdeki karmaşa azalmıştı. Ancak Raven’ın varlığı ve derslerin getirdiği sorular, hala zihnimde dönüyordu. Yatarken, yatağımda gözlerimi kapatıp geçen günü düşündüm. Raven’ın tavırları, derslerde öğrendiklerim ve içimdeki huzursuzluk… Tüm bunları değerlendirdim ve gözlerimi kısıp uykuya daldım. Uykuya dalarken, umutla sabahın daha iyi olmasını umarak içsel huzuru bulmaya çalıştım. … Çarşamba sabahı, yurt odasında güne erken başlamıştım. Gözlerimi uykulu bir şekilde açarken, dışarıdaki kuş cıvıltıları bana günün enerjik ve huzurlu geçeceğini fısıldıyordu. Kahvaltıda, yiyeceklerin çeşitliliği ve sıcak kahvenin kokusu, bir an olsun kendimi huzurlu hissetmemi sağladı. Yavaş yavaş uyanarak, bugünün ilk dersi olan yoga için hazırlanmaya başladım. Giyinirken dikkatli bir şekilde seçtiğim rahat kıyafetlerimi giydim ve spor matımı yanına alarak dersin yapılacağı yere doğru yola koyuldum. Yoga dersi, kampüsün büyük spor salonunda yapılıyordu. İçeri girdiğimde, mekanın genişliği ve ferah atmosferi beni rahatlattı. Burası büyük bir alanı kaplayan pencerelerle aydınlatılmış, parlak ve açık renklerle dekore edilmişti. Öğrenciler, matlarını yerleştirmiş, bazıları meditasyon yaparak ya da esneme hareketleriyle ısınmış durumdaydılar. Maelis, yoga öğretmenimiz, kendine has bir duruşla sınıfın önünde duruyordu. Kendisinin uzun, ince bir yapısı vardı ve her hareketinde zarif bir akışkanlık vardı. Maelis, öğrencileri selamladıktan sonra hafif bir gülümsemeyle başladı. “Günaydın arkadaşlar,” dedi, sesi yumuşak ama güçlü bir şekilde yankılanıyordu. “Bugün, bedenimizi ve zihnimizi uyandırarak güne başlamak için bazı temel yoga hareketlerini uygulayacağız.” Hareketler oldukça basit görünüyordu ama her biri derin bir konsantrasyon gerektiriyordu. Maelis, ilk olarak tüm vücut kaslarını uyandırmak için bir dizi ısınma hareketi yaptı. Kollarını yukarı doğru kaldırarak, vücudunu sağa ve sola eğdi. Öğrencilere bu hareketleri nasıl yapacaklarını gösterdi, “Önce yavaşça kollarımızı yukarı kaldırıyoruz, sonra bir dizi esneme hareketiyle vücudumuzu hazırlıyoruz. Unutmayın, bu hareketleri yaparken derin nefesler almamız çok önemli.” Archer, derse erken geldiği için matını en ön sıraya yerleştirmişti. Yanında, benim matım da vardı. Archer’ın sessizliği dikkatimi çekti. Onunla aynı matın üzerinde olmaktan biraz huzursuz olsam da, dikkatimi derse vermeye çalışıyordum. Maelis, arka planda hafif bir meditasyon müziği çalarken, öğrencilerle birlikte temel yoga pozlarına geçmeye başladı. İlk olarak, “Ağaç Pozu”nu gösterdi. Ellerimizi yukarıya doğru kaldırarak, tek bacağımızı diğerinin üzerine yerleştirip denge sağlamak gerekiyordu. Archer yanımda dikkatle bu pozları yaparken, gözlerimi kapatıp hareketlere odaklanmaya çalıştım. Sakin, akıcı bir şekilde hareket ettik, derin nefesler aldık ve bedenimizin her bir kasını hissettik. Maelis, dikkatle her bir öğrenciye yardımcı oluyordu. Pozları düzgün yapmamızı sağlamak için gerektiğinde elinden geleni yapıyordu. “Dengemizi sağlamak için, konsantrasyonumuzu artırmalıyız,” dedi. “Gözlerimizi kapalı tutmak ve nefesimizi doğru şekilde almak, pozları daha verimli yapmamıza yardımcı olur.” Archer, hareketleri sessizce yapıyordu. Üzerinde bir sakinlik, bir mesafe vardı. Hareketleri yaparken, gözlerini kapalı tutarak, tüm dikkatiyle yoga pozlarına odaklanmıştı. Yanındaki öğrencilerin etrafındaki hareketleri gözlemlemeden, yalnızca kendi hareketleriyle ilgileniyordu. Bu durum, aramızdaki mesafeyi fiziksel olarak değil, duygusal olarak da hissettiriyordu. Maelis, “Şimdi ‘Köprü Pozu’nu yapacağız,” dedi. Bu poz, sırt üstü yatmayı ve kalçaları yukarı kaldırmayı içeriyordu. Pozu yaparken, maalesef biraz zorlandım ve kalçalarımı yeterince yükseğe kaldırmakta zorluk çektim. Archer’ın yanımda olması, bu zorluk anında içsel bir destek bulmamı sağladı, ama onun dikkatinin benim üzerimde olup olmadığını anlamak zor bir işti. Dersin sonlarına yaklaşırken, Maelis derin bir meditasyon yapmamızı önerdi. Tüm öğrenciler matlarına oturdu ve gözlerini kapattı. “Bugün vücudumuz ve zihnimiz üzerinde çalıştık. Şimdi bu pozisyonla, günlük stresimizi ve düşüncelerimizi bırakabiliriz. Derin nefesler alarak, kendimizi huzura kavuşturalım,” dedi. Sakin bir şekilde nefes aldım, bedenimi gevşettim ve içsel bir dinginlik hissetmeye başladım. Ders bitiminde, öğrenciler yavaşça yoga matlarını toplarken, ben de matımı topladım ve dersten çıkarken Archer’ı yanımda gördüm. “Bugün nasıl buldun?” diye sordum, biraz cesaretle. Archer, kısa bir süre düşündü ve ardından basitçe “İyiydi,” dedi. Ses tonu, Nötr ve duygusuzdu. Bu cevabıyla aramızda konuşulmamış bir sessizlik oluştu. Birbirimize bakarak kısa bir an sessiz kaldık. Ardından birlikte kampüsün yolunu tutmuştuk. Binaya gireceğimiz sırada Archer beni durdurdu. ‘’O seni rahatsız etmiyor değil mi?’’ diye sordu, Raven’i kast ediyordu. Başımı olumsuzca salladım. ‘’Sorun yok.’’ Ardından birlikte içeri girmiş ve derslerimiz için yine birbirimizden ayrılmıştık. Sonraki dersim Temel Psikoloji için hazırlanıyordum. Ders, Harper adında deneyimli bir akademisyen tarafından veriliyordu. Harper’ın dersi, kampüsün psikoloji bölümü binasında yapılacaktı. Bu bina, diğerlerinden biraz daha eskiydi, ama yine de oldukça güzel ve düzenliydi. İçeri girdiğimde, sınıfın derinliklerine doğru uzanan büyük pencerelerden dışarıya yeşil bir manzara gözüküyordu. Sınıf, ahşap masalar ve sıralarla düzenlenmişti, her bir öğrenci için konforlu bir oturma alanı sağlıyordu. Harper, dersin başladığı andan itibaren kendini dikkatle dinleten bir akademisyendi. Kısaca kendini tanıttıktan sonra, konuyu açıklamaya başladı. “Bugün, temel psikolojinin temellerinden başlayarak, insan davranışlarının nasıl şekillendiğini ve bu davranışları etkileyen faktörleri inceleyeceğiz,” dedi. Ses tonu, güven veren bir otoriteyle konuşuyordu ve her bir kelimeye dikkatle odaklanmamı sağlıyordu. Harper, ilk olarak psikolojinin tarihçesi ve kurucularından bahsetti. Freud’un bilinçaltı kuramlarından, Pavlov’un koşullanma deneylerine kadar geniş bir yelpazede bilgiler verdi. “Freud’un bilinçaltı kuramı, insan davranışlarının çoğunun bilinçaltı motivasyonlardan kaynaklandığını öne sürer. Bu teoriyi anlamak, özellikle terapötik süreçlerde oldukça önemlidir,” dedi. Daha sonra, klasik koşullanma ve türetilmiş psikolojik teorilere geçti. Pavlov’un köpeklerle yaptığı deneylerde, bir uyaranın tepkileri nasıl şekillendirdiğini ve Watson’ın davranışsal psikoloji anlayışını anlattı. “Watson’ın deneylerinde, nötr bir uyaranın koşullama yoluyla bir tepkiye dönüşebileceğini görebiliyoruz. Bu, davranış bilimlerinin temel taşlarından biridir,” dedi. Dersin ilerleyen kısmında, Harper, öğrencilerle etkileşime geçmeye başladı. “Şimdi, bazı teorileri gerçek hayat senaryolarında nasıl uygulayabileceğimiz hakkında konuşalım. Mesela, günlük yaşamda karşılaştığınız bir davranışsal problem üzerine düşünelim ve bu problem için hangi psikolojik yaklaşımların kullanılabileceğini tartışalım,” dedi. Sınıfta, farklı gruplar oluşturuldu ve her grup bir vaka çalışması üzerine tartıştı. Benim grubum, bir öğrencinin sınav kaygısını nasıl yönetebileceği üzerine çalışıyordu. Grup arkadaşlarım, önerilerde bulunarak çeşitli stratejiler geliştirmeye çalıştılar. Konuşmalarımız sırasında Harper, her grubun etrafında dolaşıp, gerekli rehberlik ve geri bildirimlerde bulundu. “Kaygı yönetimi için, bilişsel davranışçı terapi yöntemleri oldukça etkili olabilir. Öğrencinin negatif düşüncelerini pozitif olanlarla değiştirmeye yönelik stratejiler geliştirmesi önemlidir,” dedi Harper, gruplara geri bildirim verirken. Ders bitiminde, zihinlerimiz oldukça dolu ve yoğun bir şekilde dışarı çıktık. Öğle yemeği için Eva ile arkadaşlarımı görmek adına yemekhanenin yolunu tuttuk. Eva ile yemekhaneye girdiğimizde sağ köşede Nova ve diğer kızları görmemiz bir oldu. Masada çeşitli yemekler, salatalar ve tatlılar vardı. Arkadaşlarım masanın etrafında konuşuyor ve kahkahalar atıyordu Eva ile yemeklerimizi aldıktan sonra yanlarına geçerek oturduk. Nova hemen yanında yer açtı bizlere. “Nasıldı ders?” diye sordu. “Biraz kafa karıştırıcıydı,” dedim, tabağımdan bir parça ekmek alırken. “Psikoloji teorileri biraz yoğun olabilir ama Harper’ın anlatımı oldukça iyiydi.” Nova, gülümseyerek “Evet, Harper dersleri her zaman çok öğretici oluyor,” dedi. “Ama bugün diğer derslerden hangisi en zorlayıcıydı?” Yemek sırasında, sohbetimiz Harper’ın dersinden başlayarak, diğer derslere, kampüs aktivitelerine ve hatta son dönemde yaşadığımız ilginç olaylara kadar uzandı. Hepimizin yüzünde bir rahatlama ve gülümseme vardı, özellikle de Raven’ın dersten uzaklaştığımızı düşündüğümüzde. Yemekten sonra, arkadaşlarımla vedalaşarak yurt odama döndüm. Yurt odası, bazen benim sığınağım olabiliyordu; huzurlu ve sessiz bir kaçış alanı. Kapıyı kapatıp içeri girdiğimde, içimi çekerek derin bir nefes aldım. Psikoloji dersi ve diğer günün karmaşası hala aklımda dönüp duruyordu. Yatmadan önce, günün geri kalanını düşündüm. Öğle yemeğinde arkadaşlarımla geçirdiğimiz zaman, bana bir nebze olsun moral vermişti. Yavaşça yatağıma uzanırken, akşam yemeği hazırlığımı ve günü nasıl tamamlayacağımı düşündüm. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım; huzuru bulma arayışındaydım. Yatarken, günün karmaşası ve Raven ile olan ilişkimizin getirdiği stresler zihnimde tekrar dolanıyordu. Yavaşça gözlerimi kapatıp, derin bir uykunun kendimi dinlendirmesi için sabırla bekledim. Yarın, yeni bir gün ve belki de daha aydınlık bir başlangıç getirebilirdi. Perşembe sabahı, güne enerjik başlamaya çalışıyordum. Üzerimdeki yorgunluğu atmak için uyanır uyanmaz sıcak bir duş aldım ve derse hazırlanmak üzere gardırobun kapaklarını açtım. Zincirli siyah pantolon ve beyaz crop uzun kollu body giydikten sonra uzun bej rengi kaban ile kombini taçlandırdım, artık hazırdım. Nova ile kahvaltıya indiğimizde diğer kızların masasına ilerledik. Alice, Sarah ve Chloe ile selamlaştıktan sonra kahvaltımızı hızlıca yapmıştık ve ben dersim için hızlı bir şekilde yanlarından ayrılıp kampüsün yolunu tuttum. llk dersim İleri Düzey Edebiyat’tı ve hoca olarak Harden vardı. Derslerime başladığımda, bir önceki günün getirdiği karmaşayı geride bırakıp, edebiyatın derinliklerine dalmak için hazırdım. Harden, oldukça tecrübeli bir öğretmendi ve derse başladığında odadaki tüm öğrenciler dikkat kesildi. “Bugün, klasik edebiyatın modern yorumları üzerinde duracağız,” dedi, sesi otoriter ama aynı zamanda da derin bir bilgiye sahip olduğunu hissettiren bir tonla. “Dante’nin ‘İlahi Komedya’sından başlayarak, günümüz modern edebiyatına nasıl bir etkisi olduğunu inceleyeceğiz.” Ders, Dante’nin ünlü eseri üzerinde yoğunlaştı. Harden, ‘İlahi Komedya’nın her bölümünü detaylandırarak, eserin tarihsel ve kültürel önemini vurguladı. “Dante, Orta Çağ Avrupa’sının sosyal yapısını ve inanç sistemlerini bu eserle derinlemesine incelemiştir. Eserin yapısı ve dili, bize dönemin insan psikolojisi hakkında çok şey söyler,” dedi. Ders boyunca, Dante’nin ‘Cehennem’, ‘Araf’, ve ‘Cennet’ bölümlerine dair Harden’ın analizleri ve yorumları derinlemesine tartışıldı. “Dante’nin gezici bir gözlemci olarak karakterleri nasıl portrelediğini ve toplumsal eleştirilerini nasıl ustaca sunduğunu görebiliyoruz,” diye ekledi. Her bir bölümün tarihsel ve kültürel arka planı, metinlerle birlikte okundu ve tartışıldı. Dersin sonunda, Harden bizlere bir makale ödevi verdi ve bu ödevi eserin modern literatürdeki etkilerini inceleyerek yazmamızı istedi. Öğrenciler arasında büyük bir sessizlik hakimdi; herkes verilen ödevin ağırlığını hissetmişti. Ders sonrasında, öğle yemeği için yemekhaneye geçtim. Tabldotlarda birçok seçenek vardı; taze sebzeler, ızgara etler, makarnalar ve tatlılar… Masanın yanına geçtiğimde, Eva ve diğer kızlar masanın etrafında toplanmıştı. Yemeğimizi alıp onlara katıldım. Nova, “Ders nasıl geçti?” diye sordu, benim yanımda otururken. “Çok yoğun geçti,” dedim, tabaktan bir parça makarna alırken. “Harden gerçekten derin bir konuya girdi. ‘İlahi Komedya’ oldukça etkileyici bir eser ama üzerinde düşündüğümde daha da karmaşık görünüyor.” Nova, bir yudum su içerek “Harden’ın dersleri genelde böyle derin olur. Ama bence ödevin hazırlanması çok zor olacak,” dedi. Sarah, “Evet, ama bu tür dersler bizim edebiyat bilgisini genişletmemiz için çok faydalı. Hem Dante’yi anlamak da modern edebiyata bakış açımızı geliştirir,” dedi, diğerlerinin onayını alarak. Öğle arası boyunca, yemek sırasında eğlenceli bir şekilde sohbet ettik. Yeni derslerin zorlukları, kampüs yaşamı ve planlarımız hakkında konuştuk. Raven’ın bir sonraki hareketini merak ediyordum. Öğle yemeğinden sonra, İleri Düzey Sanat ve Yaratıcılık dersine geçtim. Bu ders seçmeli olduğu için yalnız başıma diğer sanatseverler ile resim atölyesinde baş başaydım. Meyers dersin hocasıydı ve sınıfa girdiğinde enerjik bir şekilde “Herkese merhaba!” dedi. Meyers, derse sanatı ve yaratıcılığı nasıl geliştirebileceğimizi anlatan uygulamalı bir dersle başladı. “Bugün, yaratıcılığı teşvik eden tekniklere odaklanacağız,” dedi. “Sanat, sadece teknik bilgi değil, aynı zamanda içsel bir ifade biçimidir. Bugün, her birinizin sanatsal bakış açısını nasıl genişletebileceğinizi inceleyeceğiz.” Ders boyunca, Meyers çeşitli yaratıcı egzersizler ve teknikler gösterdi. “İlk olarak, serbest çizim yapacağız. Amacımız, zihnimizdeki düşünceleri ve hisleri doğrudan tuvale aktarmak. Hiçbir kural veya sınır olmadan, sadece içsel duygularımızı ifade edeceğiz,” dedi. Küçük bir boş kağıda veya tuvale hızlıca çeşitli çizimler yapmamız gerekti. “Bu tür egzersizler, sanatçının özgürce kendini ifade etmesini ve sınırlarını aşmasını sağlar,” dedi Meyers. Dersin ilerleyen kısımlarında, farklı sanat akımlarını inceleyerek ve her bir akımın yaratıcı süreçler üzerindeki etkilerini tartışarak devam ettik. “Sanatın farklı dönemleri ve akımları, sanatçının ruh halini ve toplumsal koşulları nasıl yansıttığını gösterir. Bu yüzden, sanatın tarihini anlamak, kendi yaratıcılığınızı geliştirmek için önemlidir,” dedi. Ders, çeşitli sanatçıların eserlerini inceleyerek, bu eserlerin yaratıcı süreçlerine dair derinlemesine analizler yaparak sona erdi. Ve ben bu derste… Tıpkı yoga dersinde olduğu gibi kendimi rahat ve güçlerimin stresinden arınmış hissediyordum. Hatta resim yaparken güçlerim yoğunlaşıyordu. Belki de güçlerimi doyasıya resim çizerek dizginleyebilirdim. Günün son dersinde, Kişisel Gelişim ve Liderlik vardı ve Carson bu dersi veriyordu. Carson, odadaki öğrencilere liderlik özelliklerini ve kişisel gelişim stratejilerini anlatan bir sunum yaptı. “Liderlik, sadece bir grup insanı yönetmek değil, aynı zamanda onların potansiyellerini ortaya çıkarmak ve onlara ilham vermektir,” dedi. Carson, liderlik becerilerinin geliştirilmesi için çeşitli stratejiler ve teknikler hakkında konuştu. “İyi bir lider, empati ve etkili iletişim becerilerine sahip olmalıdır. Aynı zamanda, kendini tanıma ve kişisel sınırları aşma yeteneği de önemlidir,” dedi. Ders boyunca, kişisel hedefler belirleme, zaman yönetimi ve etkili liderlik stratejilerini kapsayan uygulamalı aktiviteler yaptık. “Kişisel gelişim, sürekli bir süreçtir ve bu süreçte kendinizi tanımak, güçlü yönlerinizi keşfetmek ve zayıf yönlerinizi geliştirmek önemlidir,” diye ekledi Carson. Daha sonra ders profesörün son sözleri ile bitmişti. Derslerin bitiminde, kampüste geçirdiğim uzun ve yoğun bir günün ardından yurt odasına geri döndüm. Raven ile ilgili yaşanacak olaylar hakkındaki düşüncelerim, heyecanlı bir beklentiyle karışmıştı. Öğleden sonra, tüm günün getirdiği düşünceler ve derslerden sonra, Raven’ın neler yapacağını düşünerek, her şeyin nasıl gelişeceğini merak ediyordum. Yatak odama girip kıyafetlerimi çıkardım, bir an için Raven’ın yüzündeki gülümsemeyi ve söylediklerini kafamda tekrar canlandırdım. Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım ve kendimi yatakla bütünleştirerek düşüncelere daldım. Heyecanlı bir şekilde, ertesi günü ve olası gelişmeleri bekliyordum. Ama önce akşam yemeği!
|
0% |