Yeni Üyelik
63.
Bölüm
@selinayeda_x

Cumartesi sabahı, güneş odama süzülürken uyandım. İçimde hem bir heyecan hem de korku vardı. Yatağımda oturup, günün nasıl geçeceğini düşünmeye çalıştım. Eva’nın göl kenarı etkinliği için ne kadar heyecanlandığını tahmin edebiliyordum. Ethan'la geçireceği vakit, onun için kaçırılmaz bir fırsattı. Nova’nınsa bu konuda hiç de hevesli olmayacağını biliyordum. O, çoğu zaman böyle sosyal etkinliklere karşı kayıtsız kalırdı. Ben ise... ben ise karmaşık duygularla boğuşuyordum. Archer'la konuşmayı ertelemenin artık imkânsız olduğunu biliyordum. Bir şeyler söylemem, açıklamalar yapmam gerekiyordu.

Kahvaltıda herkesin bir araya toplanıp göl kenarı etkinliği hakkında konuşmasını dinlerken, Archer'ın bakışlarını hissettim. Gözlerimizi buluşturduğumuzda, onun da benim kadar gergin olduğunu fark ettim. Bu etkinlik ikimiz için de bir dönüm noktası olacaktı. Kahvaltı boyunca Eva'nın heyecan dolu konuşmalarını dinlerken, bir yandan da kendimi bu konuşmaya hazırlamaya çalıştım.

Eva, "Kıyafet seçmemiz lazım! Hemen," dedi. Gözleri parlıyordu ve yüzündeki enerji bulaşıcıydı.

Nova ise omuz silkti. "Bir tişört ve şort yeterli değil mi?" diye sordu umursamazca.

"Kesinlikle hayır!" diye karşı çıktı Eva. "Bu sadece bir göl kenarı etkinliği değil, aynı zamanda sosyal bir olay! Ethan da orada olacak, herkes orada olacak! Bütün üst sınıflar…" dedi ve yüzünde hafif bir kızarıklık belirdi.

Nova gözlerini devirip bana baktı. "Luna, sen de böyle şeylere takılıyor musun?"

Gülümsemekle yetindim. "Yani... sanırım özel bir gün sayılır," dedim yavaşça. "Hepimiz biraz özen gösterebiliriz, değil mi?"

Nova hıh diyerek güldü. "Tamam, siz iki moda delisiyle odaya gidip kıyafet bakmaya hazırım."

Yurda dönerken Eva’nın coşkusu giderek artıyordu. Onun bu heyecanını görmek garip bir şekilde bana da iyi geliyordu. Eva, heyecanlı bir kuş gibi odanın dört bir yanına koşturup durdu, dolabından bir şeyler çıkardı. Bir ara yatağımın kenarına oturdu ve dolabımdan bir şeyler aramaya başladı.

"Luna, bu harika olacak!" dedi. "Senin için ne giydirebiliriz acaba?"

Dolabımdaki kıyafetlere göz gezdirirken, içimdeki tedirginlik yine yükselmeye başladı. Archer ile o anı yaşayacak olmam, hazırlık sürecinde dahi beni gerginleştiriyordu. Eva dolabımdan bir elbise çıkardığında, ona başımı iki yana salladım.

"Hayır, bu çok fazla," dedim.

Eva, "Ama çok şık olurdu," diye ısrar etti.

Nova ise kendi köşesinden gülerek araya girdi. "Bırak da kız ne giymek istediğine kendi karar versin, Eva. Burası defile değil."

"Ah, tamam," dedi Eva, kollarını iki yana bırakarak. "Ama bak, herkes orada olacak ve..."

"Sanki farkında değiliz," diye lafını kesti Nova, alaycı bir tonla. "Bu etkinliği başından beri bunun için planlıyorsun, farkındayız."

Eva yüzü kızarmış bir şekilde gülümsedi ve ellerini yüzüne götürdü. "Belki de," dedi. "Ama bu benim için önemli!"

O an, Eva’nın ne kadar heyecanlı olduğunu gerçekten anladım. Onun bu duygusunu görmek, beni kendi tedirginliğimden biraz uzaklaştırdı. Belki de her şeyin bu kadar ciddi olmadığını fark etmem gerekiyordu. Sonunda, Eva'nın önerisiyle biraz daha rahat ama hoş bir kıyafet seçtim.

Saat ilerledikçe, hazırlanma süreci tamamlandı. Eva, aynanın önünde son bir kez kendini inceledi ve saçlarını hafifçe savurdu. "İşte, hazırım!" dedi, sanki sahneye çıkacakmış gibi.

Nova ise siyah bir şort ve basit bir tişörtle kendini yatağa bıraktı. "Ne abarttın be Eva," dedi gülerek. "Seninle bir göl kenarına partiye mi gidiyoruz, yoksa kırmızı halıya mı çıkıyoruz, anlamadım."

Eva ona dil çıkararak cevap verdi. "Sen anlamıyorsun. Bu bizim anımız olacak!"

Hazırlıkların ardından, yurttan ayrıldık. Arkadaki kapıya doğru yürürken, içimdeki tedirginlik yeniden yükselmeye başladı. Archer ile yüzleşeceğim an giderek yaklaşıyordu. Kapının önüne geldiğimizde, Ethan ve Archer orada bizi bekliyordu. Ethan’ın yüzünde her zamanki rahat gülümseme vardı, ama Archer... O biraz gergin görünüyordu. Onu bu halde görmek, içimde bir sızı hissetmeme neden oldu.

"Merhaba," dedim, biraz tedirgin bir sesle.

Archer başını sallayarak cevap verdi. "Merhaba."

Ethan ise, Eva’ya doğru bir adım atarak, "Hey, hazır mısınız?" diye sordu.

Eva'nın yüzü sevinçle aydınlandı. "Kesinlikle!"

Archer ve ben sessizce yan yana yürümeye başladık. Göl kenarına doğru ilerlerken, etrafımızdaki doğanın güzelliği biraz olsun rahatlamamı sağladı. Ağaçlar, hafif rüzgarın etkisiyle yapraklarını hışırdatıyor, göl kenarından gelen su sesi bizi huzura davet ediyordu. Ama bu huzur, içimdeki gerginliği tamamen silmeye yetmiyordu.

Göl kenarına vardığımızda, ortam çoktan hareketlenmeye başlamıştı. Öğrenciler gruplar halinde bir araya toplanmış, kahkahalar atıyor, sohbet ediyordu. Gölün hemen yanı başında kurulan masalarda atıştırmalıklar ve içecekler vardı. Havanın güzelliği, herkesin neşesine yansıyordu. Eva ve Ethan hemen kalabalığın içine karıştılar. Archer ve ben ise biraz geride kaldık.

Bir süre sessizce durduk. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. O da bilmiyor gibiydi. Sonunda derin bir nefes aldım ve ona döndüm. "Archer," dedim, sesim hafif titriyordu. "Konuşmamız gerekiyor."

Archer gözlerini bana dikti. Yüzünde karışık bir ifade vardı. "Evet," dedi. "Sanırım öyle."

Ama tam o sırada, yanımızdan bir grup öğrenci geçti ve bizi bölerek kahkahalarla sohbetlerine devam ettiler. Konuşmamızın ne kadar önemli olduğunu fark edemediler bile. Bu ani kesinti, bizi yeniden sessizliğe gömdü.

"Belki," dedim yavaşça, "Daha sakin bir yer bulabiliriz."

Archer başını salladı. "Evet, haklısın."

Ancak henüz harekete geçemeden, Nova’nın bakışlarını yakaladım. O, bir köşede sessizce oturmuş etrafı izliyordu. Her zamanki gibi sosyal etkinliklerde dikkat çekmemek için kendini geri plana çekmişti. Ama bir anda, kalabalığın içinden biri ona doğru yaklaştı. Leo. Gözde öğrenci, yakışıklı ve karizmatik. Nova’nın gözlerinin nasıl büyüdüğünü, nefesini tutarak ona baktığını fark ettim.

Leo, Nova’nın yanına oturdu ve bir süre konuşmadılar. Sanki Nova, ne diyeceğini bilemez bir haldeydi. Sonunda Leo, gülümseyerek bir şeyler söyledi ve Nova’nın yanaklarında hafif bir kızarıklık belirdi. Bu, Nova'nın alışılmış tavrının dışında bir şeydi.

‘’Şuradaki kulüp başkanı Leo değil mi?’’ diye Archer’a sorduğumda bakışları benimle aynı yere kaydı ve kafasını salladı.

‘’Öyle görünüyor.’’ Diyerek kestirip attığında Archer’a döndüm.

‘’Haklısın daha önemli bir sorunumuz var!’’ diyerek söze girdiğimde Archer’ı bileğimden tutarak arkamdan sürükledim artık her şeyi anlatma vaktiydi.

Parti mekanından uzaklaştığımızda boğazımı temizleyerek konuya doğrudan girdim.

“Archer,” dedim, sesim titreyerek. “Sana her şeyi açıkça anlatmam gerekiyor.”

Archer’ın yüzü dikkatle dinlerken, kendimi anlatmaya başladım. “Raven’la olan ilişkim... Her şeyin çok karmaşık olduğu bir durum. Raven hala eski sevgilim ve aramız aynı kalacak. Aramızdaki o mesele tamamen farklı bir şey. Halledilmesi gereken birçok sorun var ama en önemlisi… Raven ile aramda yanlış anlaşılma olmuş, her şeyi yanlış değerlendirmişim. Bak yanlış anlama bunu sadece dostça ayrılık diye düşün . Artık aramızda bir sorun kalmadı. Belalı bir sevgilim de yokmuş. Sorun çözüldü.

Archer’ın gözleri, kafasını sallayarak dikkatle dinliyordu. “Anlıyorum. Devam et lütfen.”

Kendimi biraz daha iyi ifade edebilmek için derin bir nefes aldım.

Archer’ın ifadeleri biraz yumuşamış gibiydi.

‘’Seni de kullanmadım, o an gerçekten aylar sonra ilk karşılaşmamızdı ve son karşılaşmamızda yakın erkek arkadaşımı feci halde dövmüştü. Aynısı bir kez daha yaşanacak diye korkmuştum. Seni kullanmadım aksine senden uzak durmak istesem de bu sefer de Raven’a karşı yalnız kalmaktan korktum. Erkek arkadaşımı dövme sebebi Rave’nin kötülüğünden değil aksine erkek arkadaşımın kötü zihniyetinden kaynaklanmış. Her şeyi yanlış görünce yanlış tarttım olayları tabii. Bu arada… Dedin ya hani… Acısını çekiyorum hala diye… Elin nasıl oldu?’’ Yavaşça eline uzanırken bakışları beni buldu. Derinlemesine gözlerimi incelerken derinlemesine parmaklarını inceliyordum.

Elini yavaşça geri çektiğinde ‘’İyiyim ben.’’ Dedi, ardından ekledi. ‘’Sana kızmıyorum, ufak bir tartışma ruh halinde sayılırdım. Aksine kırdıysam üzgünüm. Raven’e olan hislerin ya da onunla yaptıkların beni bağlamaz, arkadaşız biz. En önemlisi de kardeşimin en yakın arkadaşısın!’’

Sözleri beni oldukça rahatlattı. İçimde bir ağırlık kalkmış gibiydi. Ama bir şeyler içimi dağlamıştı adeta.

Kardeş gibi görülmek… En son isteyeceğim şeydi.

‘’Eve yakın bir arkadaşız. Sadece kardeşin sebebiyle değil ama. Biz dostuz. Normal iki arkadaş.’’

Archer bir kez daha başını salladığında gülümsedim.

Archer hafifçe gülümsedi, gözlerinde bir miktar rahatlama ifadesi vardı. “Bu dostluk her şeyden önemli, Luna.’’ Archer’ın sözlerine karşılık başımı onaylarcasına sallarken gözlerim etrafı taradı.

‘’Sanırım parti havasını almış, ne dersin dönelim mi?’’

Gözlerimde bir parıltı belirdi, Archer başını sallayarak beni onayladı.

Birlikte etkinlik alanına geri dönerken, içimde bir huzur vardı. O an, aramızdaki dostluğun sağlam temellere dayandığını hissettim.

Sapasağlam bir dostluk…

Göl kenarında gece ilerledikçe, ışıkların suda yansıyan parıltıları ve müzikle dolu atmosfer, oldukça keyifli bir hava yaratmıştı. Dans eden öğrenciler, kahkahalar ve sohbetler arasında keyif alıyorlardı. Ben de arkadaşlarımla birlikte bu ortamın tadını çıkarmak istiyordum, ancak aklımda hâlâ Raven’ın söyledikleri ve Archer ile konuştuğum konu vardı. İçimdeki karmaşayı bir kenara bırakmak istiyordum. Derin bir nefes aldım ve arkadaşlarımın yanına geri dönerken, göletin yanına daha yakından bakmayı düşündüm.

Gölün kenarında yürürken, ay ışığının suyun üstündeki parıltısını izlemek oldukça huzur vericiydi. Archer içecek almak için ayrılmıştı yanımdan.

Suyun yüzeyindeki ince, dalgalı hareketler, düşüncelerimi biraz olsun sakinleştirmeme yardımcı oldu. Ancak, göletin derinliği ve karanlığı hakkında ne kadar düşünsem de, içimde bir tedirginlik vardı. Gölün kenarındaki taşların üzerinde yürürken, dikkatimi dağıtan bir konuşma arka planda kulağıma çalındı.

“Luna, dikkat et!” diye bağıran bir ses duydum, ama tam olarak kimin söylediğini göremedim. O an göletteki taşların kayganlığı ve gölge oyunları, dikkatimin tamamen dağılmasına neden oldu. Ayağım, kaygan bir taşın üzerinde kaydı ve dengemi kaybettim.

Her şey bir anda oldu. Ayağım kayarken, vücudumun nasıl hızla dengesizleştiğini hissettim. Birkaç adım geriye doğru kayarken, yerin nasıl hızla uzaklaştığını fark ettim. Göletin kenarında düşerken, panikle gözlerimi kapattım ve birkaç saniyeliğine havada süzülmüş gibi hissettim. Ardından, serin suyun içine düştüm.

Suya düştüğümde, ilk olarak serinliğin şok edici etkisiyle irkildim. Gözlerimi açtığımda, göletin derinliklerine doğru yavaşça batıyordum. Suyun altında her şey bulanık ve mavi-yeşil tonlarında görünüyordu. Hızla yükselen su buharı ve baloncuklar arasında, panik içinde yüzeye çıkmaya çalıştım. Suyun derinliği, benim için bilinmeyen bir karanlıkta kaybolmuş gibiydi.

Bir yandan suyun içinde debelenirken, diğer yandan suyun dibine kadar inip çıkmaya çalıştım. İçimdeki panik, kalbimin hızla çarpmasına neden oluyordu. Su, etrafımı tamamen sararken, derin nefesler almak için çırpınıyordum. Ancak, suyun soğukluğu ve derinliği, her seferinde kendimi daha da dibe çekiyormuş gibi hissettiriyordu.

O anda, yukarıdan gelen ışık huzmeleriyle birlikte, başımı yukarı kaldırmaya çalıştım. Suyun yüzeyine ulaşmak için güç kullanarak çırpındım. Yüzeye yaklaşırken, kulaklarımda suyun hışırtısı ve kalbimin çarpıntısı birleşmişti. Elimle suyu itmeye çalışarak yüzeye ulaşmaya çabalıyordum.

Suyun altında, her şey bulanık ve mavi-yeşil tonlarda görünüyordu. Kalbim hızla çarpıyordu ve her çırpınışımda suyun serinliği içimi kavrıyordu. Başımı yukarı kaldırmaya çalışırken, kulaklarımda suyun hışırtısı ve kalp atışlarım birleşmişti. Bir an, üzerimdeki baskının yoğunluğunu hissettim ve güç kullanarak yüzeye çıkmaya çabaladım. Suya attığım her hamlede, derinlikten uzaklaşmaya çalışarak, suyun yüzeyine doğru çırpınıyordum.

Tam o sırada, arkamda ani bir ses duydum. Suyun içinde yankılanan bir atlama sesi, beni daha da panikletmişti. Hemen ardından, suyun altında bir hareketlilik hissettim. Suda birinin hareket ettiğini fark ettim. Kısa sürede, göletteki ışıklar arasından bir siluet belirdi. Archer, suyun yüzeyine yaklaşarak yanımda belirdi.

Archer’ın güçlü kolları, beni hemen kavrayıp yukarıya doğru çekti. Su altında gözlerim, Archer’ın etrafında bir parlaklık gördü. İlk başta bu ışığın ne olduğunu anlayamadım. Her şey bulanık ve belirsizdi ama Archer’ın yanında oluşu, yüzeye çıkma umudunu arttırmıştı. Elimle suyu itmeye çalışırken, suyun yüzeyine doğru hızlıca yükseldik.

Yüzeye çıktığımda, nefes almak için çırpındım ve suyun serinliğinden rahatsızlık duyarak başımı yukarı kaldırdım. Archer’ın yanında olduğumu görebildim.

İçimde hem bir rahatlama hem de şaşkınlık vardı.

Gözlerimi açarak, etrafı taradım. Archer’ın yüzü endişeli ve dikkatli görünüyordu. “Luna, iyi misin?” diye sordu, sesi hem telaşlı hem de rahatlamış gibiydi.

“Evet, iyiyim,” dedim, ama sesim titriyordu. “Sadece biraz panik yaptım.” Kollarım Archer’a dolanıkken bir elimi boynundan çekerek suda hareket ettirmeye başladım.

Archer, suyun içindeki parlaklığın kaynağını görünce, gözlerini kısarak etrafa baktı. Bütün kalabalık başımıza toplanmıştı.

Tabi suya düşerken ki attığım çığlıkla toplamıştım herkesi başıma.

Archer’ın beni göletten çıkarmak için gösterdiği çaba, beni oldukça rahatlattı. Nihayet Archer, beni kollarıyla yakaladı ve göletin kenarına doğru çekmeye başladı.

Yavaşça göletin kenarına Ethan, Leo ve Nova destekleriyle çıktığımda, soluk ve titreyerek kıyıya ulaştım. Archer, yüzümdeki suyu silerken, endişeli bir ifadeyle gözlerime bakıyordu.

Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım, suyun serinliği ve içimdeki şok hâlâ vücudumda yankılanıyordu.

‘’Sanırım bir kaygan taşın üstüne basıp dengemi kaybettim,” dedim, sesimde titreme vardı. “Özür dilerim, dikkat etmem gerekiyordu.”

Archer, endişeli gözlerle “Seni kaybettik sandım,” dedi, suyun hala üzerimdeki etkisini hissedebiliyordum.

Göletin serin suyu, tüm vücudumda bir soğukluk bırakmıştı, ama içimdeki panik biraz olsun yatışmıştı.

Bir ceket omuzlarıma bütün sıcaklığı ile bırakıldığında Leo’yu gördüm. Elleri omuzlarımdaydı.

Yavaş yavaş kendimi daha da rahatlamış hissederken iç çektim.

Bakışlarım Archer’a kaydığında bir kez daha titredim. O olmasa ne yapardım şimdi?

Archer’ın omuzlarına yine aynı şekilde Ethan bir ceket attığında Leo’nun elleri hala omuzlarımdaydı.

Eva ise endişeyle arkamızda duruyordu.

Göletin serinliğinden ve yaşadığım şoktan kurtulmaya çalışırken, Leo’nun ceketini omuzlarımda hissetmek rahatlatıcı bir sıcaklık sundu. Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım ve içimi rahatlatmaya çalıştım. Göletteki serin su, vücudumun her yerinde bir soğukluk bırakmıştı, ama endişe ve panik hissi biraz olsun yatışmıştı.

Leo’nun ceketinin sıcaklığı vücuduma yayıldı, bir nebze olsun kendimi daha iyi hissettim. Gözlerimi açıp Leo'ya baktım. Onun endişeli ama destekleyici bakışları, bana güven verdi. Leo’nun ceketinin sıcaklığı, suyun serinliğine karşı koymaya yardımcı oluyordu.

"Teşekkür ederim, Leo," dedim, sesimde hala titreme vardı ama minnettarlık da belirgindi.

"Beni oldukça endişelendirdin. Bir dahakine daha dikkatli ol. Ve rica ederim, Luna. Önemli olan senin iyi olman," dedi Leo. Bütün sıcaklığıyla.

Leo’nun eliyle taşlardan kalkmaya çalışırken, Eva endişeyle arkamızda duruyordu. "Luna, gerçekten iyi misin?" diye sordu. "Gölette çok fazla vakit geçirdin ve bu seni üşütebilir. Hemen bir sıcak içecek alman gerekiyor.’’

Gözlerimi Eva'ya çevirerek, “Evet, iyiyim, sadece biraz üşümüş durumdayım,” dedim. “Biraz dikkatli olmalıydım. Endişelenme toparlayacağım.’’

Leo’nun desteğiyle birlikte, göletin kenarındaki taşlardan güvenli bir şekilde kalktım. Suyun etkisi hâlâ üzerimdeydi, ama Leo’nun ceketinin sıcaklığı ve Archer’ın yardımıyla kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Göletteki diğer öğrenciler endişeli bakışlarla yaklaşıyor, fakat çoğu da bizimle ilgileniyordu.

Ayağım burkulmuş gibi hissediyordum.

Bileğimde ufak bir sızı vardı. Belki de beni karaya çıkartamayan şey tam olarak buydu.

Eva, hemen bir battaniye getirdi ve omuzlarıma sardı. “Şu anda üşümemen gerek, gel hemen yurda dönelim sana sıcak çikolata yapayım.’’ dedi. “Bir şeyler iç ve kendini ısıt.”

Archer, “Yardımcı olabilir miyim?” diye sordu, elleriyle bana destek olmaya hazır görünüyordu. “Seni dikkatli bir şekilde içeri götürebilirim.”

Archer’ın teklifine memnuniyetle başımı salladım. “Evet, lütfen. Yardımın gerçekten çok işe yarar.”

Hep birlikte, göletin kenarından uzaklaşarak yurdun yolunu tuttuk.

Yine sayemde bir parti daha erken bitmişti.

Leo, hâlâ yanımda durarak, bana destek olmaya devam ediyordu. Arkadaşlarım ve diğer öğrenciler, endişeyle etrafımızda toplanmıştı.

Yurt odasına dönerken, yorgun ve titreyen vücudumla odama girmeyi başardım. Sıcak bir içecek alarak kendimi biraz daha rahatlamış hissetmeye başladım. Bu olaydan sonra, göletin kenarında geçirdiğim anlar ve yaşadıklarım, zihnimde birçok soru işareti bırakmıştı. Archer’ın yardımı ve Leo’nun desteğiyle, bu olayı daha iyi bir şekilde değerlendirebileceğimi düşündüm.

Eva’nın yaptığı sıcak çikolatayı yudumlarken beyaz simli yumuşacık bir kazak ve siyah rahat bir tayt giymiştim. Bunlarla yatağımın içine girdiğimde içeceğimi yudumlamaya devam ettim.

Eva ortamı yumuşatmak amacıyla ufak bir şaka yapmıştı.

‘’Şaka maka ama… Leo’nun gözüne girdik gibi. Davet edileceğimiz gizli partiler yakındır!’’

Göletin serin sularına düşmem bütün dikkatleri üzerime çekmeye yetmişti tabii.

Evaya gülümserken sıcak çikolatayı tamamen bitirdim.

‘’Teşekkür ederim Eva, naif yardımına bayıldım.’’ Eva başını sallayıp bardağı elimden aldığımda kapıya yöneldi.

‘’Kendine çok iyi bak Luna olur mu? Yarın görüşürüz ama istediğin kadar yatakta kal ben yine bize yemekhaneden bir şeyler aşırırım.’’ Eva göz kırparak odadan çıktığında Nova da gülümseyerek ışığı söndürdü.

‘’İyi geceler Luna…’’ diye fısıldadı, ben ona ‘’Tatlı rüyalar…’’ diye fısıldarken.

Gözlerimi kapatıp derin bir uykuya daldım, içimdeki endişeler ve şüpheler bir süreliğine unutulmuş gibi görünüyordu.

Sabah güneşinin ilk ışıkları, pencerenin kenarından odaya sızarken gözlerimi açtım. Kısık bir ışık huzmesi odamı yavaşça aydınlatıyordu. Üzerimden geçen geceyi düşündüm, göletin soğuk sularında geçirdiğim anları ve Archer’ın yardımlarını. Yavaşça yatağımın üzerinden kalkarak odama göz attım. Nova hala derin bir uykudaydı, yatağında kıvrılmış ve nefes alışı ritmik bir şekilde devam ediyordu.

Hafif bir esintiyle pencerenin kenarındaki perdeler hareket ediyordu. Odanın sıcaklığı hâlâ rahatlatıcıydı, ama gölette geçirdiğim soğuk anların etkisi vücudumda hâlâ hissediliyordu. Derin bir nefes alarak pijamalarımı çıkardım ve dolabımdan spor kıyafetlerimi aldım. Yoga dersi için hazırlanmaya başlamıştım, bu günün nasıl geçeceğini düşünürken bir nebze olsun rahatlama ihtiyacı hissediyordum.

Dolabımı kapatırken bakışlarım Nova’ya kaydı o an kapı tıklanmıştı. İçeriye Eva girerken Nova da uykusundan çoktan uyandı.

Eva’ya selam verip üstümdekileri değiştirmeye gittiğimde Eva yatakta gözlerini kırpıştırarak ayılmaya çalışan Nova ile uğraşmaya başlamıştı bile.

Üstümü değiştirdikten ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra hızlıca kızların yanına döndüm.

Gerçekten de Eva’nın elinde kahvaltı tepsisi vardı.

Tepside taze yapılmış kruvasanlar, meyve dilimleri ve bir termos dolusu taze demlenmiş çay vardı. Eva, bu tür detaylara dikkat ederdi, ve masadaki yiyeceklerin düzeni bunu gösteriyordu.

“Günaydın!” diye seslendim, kahvaltı masasının etrafında dönerken. “Her şey hazır mı?”

Eva gülümsedi, “Evet, neredeyse. Nova’yı biraz daha uyandırmayı başardım.’’ Nova homurdanarak yataktan kalkarken Eva tepsiyi masaya bıraktı. ‘’Gel Luna bir şeyler atıştır, daha iyi misin hasta olmadın değil mi?’’

Başımı olumsuzca sallayarak çalışma masamın üstüne yöneldim.

‘’İyi sayılırım. Şimdilik bir şey yok.’’ Diyerek sandalyeye oturduğumda atıştırmaya başladım.

Bol dinlenmeli bir Pazar günü bekliyordu.

Okulun ilk ayının son haftasını hasta bir şekilde yurt odamda geçireceğimi bilmeyerek tabii!

Loading...
0%