Yeni Üyelik
48.
Bölüm

7. BÖLÜM: ARCHER VE NOVA

@selinayeda_x

ARCHER VE NOVA

Kampüsün canlı atmosferi, sabahın soğuk havasına inat, enerji doluydu. Öğrenciler yemekhane önünde toplanmış, bazıları dışarıda arkadaşlarıyla kahkahalar atıyor, bazıları ise sessizce ders notlarına göz atıyordu.

Yemekhaneye girdiğimde hızlıca yemeklerimi aldım. Nova ve arkadaşlarını çoktan bir köşede görmüştüm bile!

Tam yanlarına gitmiş masaya oturacakken bir anda kapıda Archer’ın belirdiğini fark ettim. Kalabalığın arasında gözlerimiz buluştu.

Gözlerimiz buluştuğunda kalbim bir anlığına durdu, zaman donmuş gibi hissettim. Archer kalabalığın içinden kendine yol açarak yanımıza doğru yürümeye başladı. Nova, bu anı fark etmiş olacak ki bana hafifçe dokundu ve kıkırdadı. "Görünüşe göre seninle ilgilenen biri var," diye fısıldadı.

‘’Saçmalama!’’ diyerek fısıltı ile karşılık verdiğime kendisine Nova sadece kıkırdamıştı.

Archer yanımıza vardığında, her zamanki gibi sakin ve kendinden emin bir şekilde konuştu. "Merhaba, Luna, Nova… Ve diğerleri…" dedi. Gözleri kısa bir an için bende kaldı, sanki tüm dikkatini bana yoğunlaştırmış gibiydi. ‘’Katılabilir miyim?"

Nova, "Tabii ki!" diyerek hemen yanındaki sandalyeyi Archer’a çekti. Ben ise sessizce gülümsedim, ancak içimde garip bir heyecan dalgası vardı. Onunla aynı masada oturmak, sohbet etmek, daha önce hissetmediğim türden bir his uyandırıyordu.

Archer yemeğini alıp masamıza oturduğunda, Nova hemen sohbete atıldı. ‘’Bu grup ödevini nasıl yapmalıyız Archer?’’

Demek bir ödevleri vardı.

Archer başını sallayarak bakışlarını Nova da yoğunlaştırdı.

‘’Ben de onun için gelmiştim aslında.’’ Diye söze girmişken söze atıldım, meraktan!

‘’Hangi ders!?’’ diye sorduğumda ikisinin de bakışları bana çevrildi ve aynı anda cevap verdiler.

‘’Kritik Düşünme ve Analiz’’

Ardından Archer sürdürdü sözünü. ‘’ Güncel bir toplumsal sorun üzerine eleştirel bir tartışma metni. Dinleyici öğrencilere bu toplumsal sorundan açıkça bahsedeceğiz.’’

‘’Ve de çözüm önerileri sunacağız.’’ Diyerek Archer’ın sözlerini tamamladı Nova.

Bu okul gerçekten inanılmazdı.

Liderlik, akıllı insan yetiştirme konusunda da ustaydı.

Hele ki okulda fakülte ya da bölüm karmaşası yokken bu kadar iyi bir eğitim…

Seçkin bir akademide okuyordum gerçekten.

Her hafta bir ödev, sekizinci haftada vize, on beşinci haftada final, ardından üç haftalık güz bahar arası tatil sonucu bahar dönemi başlangıcı! Ve dönemler sonunda ders bitirme gibi proje ödevleri.

Burada sadece kaliteli ve de çok çalışan öğrenciler okuyup ancak emek verenler mezun olabilirdi.

Şu iki günümden tam olarak bunu öğrenmiştim.

Ve öğrenciler tüm bu yoğun tempoya rağmen neşeli, umursamaz, sevecen ve de partileme yapabilen tiplerde olabiliyordu. Bu da okulun bir cilvesiydi.

Dersler ne kadar yoğun olursa olsun, her zaman kendimize ve çevremize ayırabileceğimiz boş vakitler muhakkak oluyordu.

Nova’nın söylediği bu sözden sonra Archer başını salladı. "Aynen öyle. Bu ödev gelecekte daha bilinçli kararlar almamıza yardımcı olur. O yüzden bu ödev önemli, sadece bir zorunluluk değil.’’

Nova onu onaylarken ve sohbet akıp giderken aramızda doğal bir rahatlık oluşmuştu.

Eva o an aramıza yeni dahil olduğunda bakışları abisine gitti. Yanıma oturduğunda masadaki herkese selam vererek neşeyle gülümsedi.

Sarah ve Nova, dersler ve kampüs hakkında konuşurken ben bir yandan Archer’a kaçamak bakışlar atıyordum. Onun bu kadar ciddi ve odaklanmış olması beni etkiliyordu. Ne zaman bana baksa, kalbim biraz daha hızlı atıyordu.

Archer’ın kız kardeşi Eva da sohbete katıldığında, masada hoş bir hava oluştu. Eva, Archer’ın aksine daha neşeliydi, sürekli gülümsüyor ve kampüs hakkında öğrendiği ilginç şeyleri anlatıyordu. "Biliyor musunuz," dedi, "burada her hafta sonu gizli partiler düzenleniyor. Ama bu partiler yalnızca davetlilere özelmiş."

Nova hemen atıldı. "Yani gizemli bir okulda gizli partiler mi? Hiç duymadık desek yalan olur!’’ Nova güldüğünde anlamazca ona bakmıştım ama neyse ki Nova anlaşılabilmek adına kendini toparladı.

‘’Öğrenciler arasında yönetim kurulunun izniyle yapılıyor, partilerin varlığı biliniyor ama yer ve de zaman gizli tutuluyor. Öğrenciler özenle seçiliyor, davetiyeler gizli teslim ediliyor. Birinci sınıfların bu kadar hızlı duyum alarak partileri öğreneceğini düşünmezdim.’’

Nova’nın bakışları Archer’ı bulurken Archer omuz silkti. ‘’Kardeşim.’’ Diye mırıldanırken sohbet koyulaşmıştı.

Archer, bu konuşmayı gülümseyerek izledi ama bir şey söylemedi. O an, onun bu sessiz, gizemli tavrının ne kadar etkileyici olduğunu fark ettim. Bir yandan onun hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyordum, diğer yandan da bu mesafeli hali beni daha da çekiyordu.

Yemeklerimizi bitirdikten sonra, Archer ayağa kalktı ve bize doğru eğilerek hafif bir selam verdi. "Daha sonra görüşürüz," dedi. "İyi dersler."

Archer uzaklaştığında Nova hemen bana döndü. "Archer gerçekten ilgini çekiyor, değil mi?" diye sordu, gözlerinde alaycı bir ışıltı vardı.

Gözlerimi devirerek ona karşılık verdim. "Sadece... ilginç bir insan," dedim. Ama Nova'nın kıkırdaması, içimde sakladığım duyguların aslında sandığım kadar gizli olmadığını fark etmemi sağladı.

Yemekten sonra sıradaki dersimize gitmek için yemekhaneden çıktık. Hava iyice soğumuştu; kampüsün içindeki ağaçların dalları rüzgarla hafifçe sallanıyordu. Sıradaki dersimiz "Uygulamalı Bilimler ve Teknoloji" idi. Daha çok deneysel çalışmalara dayanan bu ders, beni en çok meraklandıranlardan biriydi. Eva ile birlikte laboratuvar binasına yürürken, biraz heyecanlıydım.

Laboratuvar oldukça modern bir yapıdaydı. İçeri girdiğimizde parlak beyaz ışıklar ve her yerde bilimsel ekipmanlar dikkatimi çekti. Dersin hocası, genç ve enerjik bir profesör olan Dr. Halderman, öğrencilere sıcak bir karşılama yaptı. Gözleri parlak, enerjik bir adamdı. "Bugün bilimin nasıl çalıştığını yalnızca teorik olarak değil, uygulamalı olarak da öğrenmeye başlayacağız," dedi. "Bilimi anlamak, dünyayı anlamaktır."

Dersin başlangıcında, temel bilimsel yöntemleri ve teknolojinin günümüzde nasıl kullanıldığını anlattı. Fakat en ilginç kısım, herkesin kendine özgü bir proje seçmesi gerektiğiydi. "Bu dönem boyunca," dedi Dr. Halderman, "kendi bilimsel araştırmanızı yürüteceksiniz. İlgilendiğiniz bir konu seçip, bilimsel yöntemleri kullanarak sonuç elde etmenizi istiyorum. Bu sadece bir ders değil; size bilimsel düşünme becerisi kazandıracak bir yolculuk."

Herkes heyecanla notlarını alırken ben de hangi konuda çalışmak istediğimi düşünmeye başladım. Bilim her zaman ilgimi çekmişti, ama ne üzerine bir proje yapabileceğimi henüz kestiremiyordum. Eva, bu derste de yanımdaydı ve bana dönüp, "Ben sürdürülebilir enerji üzerine bir şeyler yapmayı düşünüyorum," dedi. "Senin ilgin hangi alanda?"

"Henüz emin değilim," dedim dürüstçe. "Ama teknoloji ve doğanın nasıl birleştiğini araştırmak ilginç olabilir."

Belki de kasaba tarihi ile ilgili, mistik şeylerle ilgili bir şeyler de olabilirdi.

Astral seyahat, lucid rüya, spiritüalizm, mistisizm bilemezdim ki?

Ben doğaüstü güçlere sahiptim ve haliyle ilgi alanım da buydu.

Doğaüstücülük ve resim!

Ah doğru!

Yaratıcı resim üzerine güzel bir araştırma olabilirdi.

Eh bakacağız artık!

Dersin sonunda Dr. Halderman, projelerin detaylarını belirlemek için birkaç hafta süre verdiğini söyleyerek dersi bitirdi. Laboratuvardan çıkarken Eva "Bu dersten gerçekten çok şey öğreneceğiz," dedi heyecanla. "Kendi bilimsel araştırmamızı yapma fikri beni oldukça motive etti."

Günün son dersi bitmişti ve yavaş yavaş yurdumuza dönmeye başladık. Kampüs, öğleden sonra ışığında huzur verici görünüyordu. Soğuk hava tenimde hafif bir serinlik bırakıyordu, ama içimdeki heyecan hala sıcaktı. Yurdun kapısından içeri girerken, günün yoğunluğu bedenimi yavaşça ele geçirdi.

Yatağıma uzandığımda, aklımda o gün olan her şey canlanıyordu. Archer, dersler, Eva ile kurduğum güzel dostluk… Ama en çok, annemin verdiği bilekliği bileğimde hissetmek beni rahatlatıyordu. Parmağımı bileklik üzerinde gezdirirken içimden ona teşekkür ettim. Yeni hayatımda karşıma neler çıkacağını bilmiyordum, ama bu dünyada annemin bir parçasını yanımda taşıyor olmak bana güven veriyordu.

Uykuya dalarken, yarının ne getireceğini merak ederek huzurla gözlerimi kapattım.

Okulun üçüncü günü sabahı... Her şey yepyeni bir günün habercisi gibi taptaze ve canlıydı. Uyanır uyanmaz pencereye doğru ilerleyip hafifçe araladığımda, dışarıdaki serin sabah havası yüzüme çarptı. Hava, tam da bir yoga dersi için mükemmeldi: hafif serin, güneşin ışıkları altın sarısı olarak yere vuruyor, yaprakların üzerinde parıldıyordu. Bugünkü ilk dersim Yoga ve Meditasyon’du ve Archer’ın da bu derste olacağını bilmek, sabahın erken saatlerinde içimde hafif bir heyecan uyandırmıştı.

Hazırlanıp yurdun kapısından çıktığımda, Nova çoktan hazırlanmış beni bekliyordu. "Hazır mısın?" diye sordu, gözlerinde her zamanki neşeli bakışı vardı. Gülümsedim ve başımı salladım. "Yoga ve Meditasyon... Bahçedeki serada olacakmış. Herkesin favori dersi olduğuna eminim," dedi Nova, koluma girerek birlikte yürümeye başladık.

Sera, kampüsün en uç köşesindeydi. Oraya vardığımızda, manzara büyüleyiciydi. Devasa bir sera, içerisinde çeşitli bitkiler, çiçekler ve ağaçlarla dolu huzurlu bir cennetti. İçeride, büyük taş zeminlerin üzerine serilmiş hasırlar ve minderler vardı. Öğrencilerden kimileri şimdiden yerlerini almıştı, seranın tavanından süzülen güneş ışığı, içeride yumuşak bir atmosfer yaratıyordu.

Nova kendi dersine gitmek için benden ayrıldığında ben de diğer öğrencilerin yanına gidip boş bir mindere oturmuştum.

Derse birkaç dakika kala tanıdık bir yüz dikkatimi çekmişti.

Archer!

Gerçekten burada olması şaşırtıcıydı! Yoga mı yapacaktı, gerçekten mi?

Neden yoga yapmaya ihtiyaç duyuyordu ki?

Benim gibi kontrolden çıkacak raddeye gelebilen doğaüstü güçleri ya da öfke sorunları yoksa tabi!

Archer birkaç adımla dersin yapılacağı alana yaklaştığında

Gözlerimiz buluştu. Kalbimde hafif bir sarsıntı hissettim ama gözlerimi kaçırmamaya çalıştım. Archer, sakin bir adımla yanıma doğru yürüdü ve yere serilmiş minderlere bakarak, "Burada oturabilir miyim?" diye sordu. Gülümseyerek başımı salladım. "Tabii ki."

Ders başladığında, dersin hocası, ince yapılı, dingin bakışlı, orta yaşlı bir kadındı. Gözlerinde derin bir huzur vardı. Adı Profesör Maelis'ti. Ses tonu alçak, yatıştırıcı ve her kelimesinde bir bilgelik taşıyordu. "Bugünkü dersimizde bedeninizle zihniniz arasındaki bağlantıyı keşfetmeye başlayacağız," dedi yumuşak bir sesle. "Yoga, yalnızca fiziksel bir egzersiz değildir. Bedeninizi, zihninizi ve ruhunuzu bir araya getiren bir yoldur."

Profesör Maelis, öğrencilerden nefeslerine odaklanmalarını ve sadece anda kalmalarını istedi. "Nefes alın… ve verin," diye devam etti. Gözlerimi kapattım ve kendimi doğanın içine bırakmaya çalıştım. Çevremdeki yaprakların hafif hışırtısı, kuşların cıvıltısı, her şeyle bir bütün olduğumu hissettim. Yanımdaki Archer'ın nefesini bile duyabiliyordum. Her nefes alışında sanki birbirimize biraz daha yaklaşıyorduk.

Profesör Maelis, meditasyon kısmına geçmeden önce bizi birkaç hafif yoga hareketi yapmaya yönlendirdi. Archer ile yan yana, sessizce ve uyum içinde bu hareketleri yaptık. Aramızdaki sessizlik, sözcüklere ihtiyaç duymadan birbirimizi anladığımız bir bağ gibiydi. İki beden, bir ritim… Bir anlık göz teması, ardından tekrar nefesin içinde kaybolmak.

Meditasyon kısmına geçtiğimizde, gözlerimi kapatıp içimdeki dinginliği bulmaya çalıştım. Ancak Archer'ın yanımda olduğunu bilmek, tamamen sakinleşmemi zorlaştırıyordu. Zihnimde sürekli olarak ona dair düşünceler dolanıyordu. Nefesime odaklanmaya çalışsam da, aklımdan geçen düşünceler zihnimin derinliklerinde yankılanıyordu. Yine de elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım.

Dersin sonunda Profesör Maelis, "Hepiniz bugün harika bir iş çıkardınız. Unutmayın ki yoga ve meditasyon, sabır ve pratik gerektirir. Her gün kendinize zaman ayırın ve bu pratiği geliştirin," dedi. Ders bittiğinde gözlerimi açtım ve Archer’a kısa bir bakış attım. O da aynı şekilde bana baktı, yüzünde hafif bir gülümseme vardı.

Seradan çıktığımızda, kampüsün sabah serinliği hala yerindeydi. Birlikte yürümeye başladık, sessizce ama aramızda sözcüklere gerek olmayan bir rahatlık vardı. "Yoga... düşündüğümden daha zorlayıcıydı," dedi Archer, hafif bir gülümsemeyle.

"Ben de aynısını düşündüm," dedim gülerek. "Zihni sakinleştirmek, bedeni hareket ettirmekten daha zor."

Archer, "Ama sen gayet başarılıydın," dedi, bana dönüp ciddi bir ifadeyle. Kalbim bir an için hızlandı ama bu kez gözlerimi kaçırmadım. O an, Archer'ın bu kadar ciddi ve içten biri olduğunu görmek beni etkiledi.

Kampüsün kapısına yaklaştığımızda, Archer durup bana döndü. "Burada ayrılmam gerekiyor. Arkadaşlarımla bir proje üzerinde çalışacağım," dedi. Gözlerinde bir parıltı vardı, ama beni yalnız bırakmaktan pek hoşlanmadığını da hissediyordum.

Gülümseyerek başımı salladım. "Tamam. Görüşürüz."

Archer bana son bir bakış attıktan sonra yanımdan ayrıldı ve ben de dersliğe gitmek üzere yoluma devam ettim. Bir sonraki dersim zorunlu derslerden biriydi: Temel Psikoloji.

Sınıfa girdiğimde, içerideki atmosfer oldukça rahat ve çağdaş görünüyordu. Yumuşak ışıklar, konforlu koltuklar ve bol miktarda kitapla dolu raflar, bir psikolog ofisi gibi hissettiriyordu.

Etrafa bakındığımda Eva'nın çoktan yerini aldığını gördüm. Yanına oturdum ve o da gülümseyerek bana döndü. "Yoga nasıldı?" diye sordu.

"Etkileyiciydi," dedim hafif bir gülümsemeyle. "Ama daha çok zihinsel bir meydan okuma gibiydi."

Eva, "Yoga hep öyle olur," dedi göz kırparak. "Ama ilk deneyim için fena değil."

Gerçekten de öyleydi, fena değil. Hele ki Archer’la… Hiç fena değil!

Psikoloji dersi hakkında çok şey bilmiyordum, ama genel olarak insan davranışlarını ve zihinsel süreçleri anlamaya yönelik bir ders olduğunu biliyordum.

Profesör Harper, oldukça tanınmış bir akademisyendi. Sınıfa girdiğinde, orta yaşlı, nazik yüzlü ve sakin bir adam olan Profesör Harper’ı gördüm. Üzerinde klasik bir gömlek ve rahat bir ceket vardı; rahat bir akademik havaya sahipti.

Profesör Harper, sınıfa giriş yaptı ve öğrencilerin dikkatini çekmek için elini kaldırarak selam verdi. Sonra masanın arkasındaki yerine geçti ve gözlerini sınıfa çevirdi. “Hoş geldiniz. Bugünkü dersimiz Temel Psikoloji olacak. Amacımız, insan davranışlarının ve düşünce süreçlerinin temel ilkelerini anlamaktır.”

Konuşmaya başladığında, sesi hafif ve sakinleştiriciydi. “Psikoloji, sadece zihin ve davranışla ilgili değil, aynı zamanda bu iki unsuru birbirine bağlayan dinamiklerle de ilgilidir. Bugün, temel psikolojik kavramları tanıyacak ve bu kavramların günlük yaşamımızdaki uygulamalarını inceleyeceğiz. İnsanların neden belirli şekillerde davrandığını anlamak, kendi davranışlarımızı ve başkalarının davranışlarını daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.”

Dersin başlangıcında, Profesör Harper, psikolojinin temel teorilerinden bazılarına giriş yaptı. “Freud’un bilinçdışı kavramı, davranışlarımızın çoğunu bilinçli olarak anlamadığımız bir düzeyde etkiler. Ayrıca, davranışsal psikolojinin ana ilkeleri, bireylerin çevrelerinden nasıl etkilenerek davrandığını anlamamıza yardımcı olur.”

Bu kavramları anlatırken, Profesör Harper, sık sık örnekler ve güncel olaylar kullanıyordu. “Örneğin, bir kişi stresli bir durumda bulunduğunda, genellikle otomatik tepkiler gösterir. Bu tepkiler, çevresel faktörlerin etkisiyle gelişmiş alışkanlıklar olabilir.” Her kavramı somutlaştırmak için, sınıfta birkaç etkileşimli faaliyet düzenledi ve öğrencilerden kendi deneyimlerini paylaşmalarını istedi. “Şimdi, sizden, yaşadığınız bir stresli durumu ve bu durumda nasıl davrandığınızı düşünmenizi istiyorum. Ne tür tepkiler verdiniz ve bu tepkiler hangi psikolojik prensiplere dayanıyor olabilir?”

Öğrenciler, birkaç kişisel deneyimi paylaştılar. Bu paylaşımlar sırasında Profesör Harper, aktif bir dinleyici olarak herkesin katkılarını dikkatle dinledi. Her bir tecrübeyi, psikolojik teorilerle ilişkilendirerek değerlendirdi. Bu yaklaşım, derse olan ilgimi artırdı ve teorilerin gerçek yaşamda nasıl işlediğini görmek konusunda bana net bir anlayış kazandırdı.

Dersin ilerleyen bölümlerinde, Profesör Harper, psikolojik testler ve değerlendirme yöntemleri hakkında bilgi verdi. “Psikolojik testler, bireylerin zihinsel ve duygusal durumlarını ölçmek için kullanılır. Bu testler, bireylerin kendilerini nasıl hissettiklerini ve bu duyguların kökenlerini anlamamıza yardımcı olabilir.”

Dersin sonlarına doğru, Profesör Harper’ın yaptığı küçük grup çalışması çok etkileyiciydi. Öğrenciler, gruplara ayrılarak, belirli bir psikolojik durum üzerinde tartışmalara katıldılar. Ben de Eva ile birlikte bir grup oluşturduk. “Şimdi, bir grup olarak, stresli bir durumu nasıl yönetebileceğinizi tartışın ve bulduğunuz çözüm önerilerini sınıfa sunun,” dedi Profesör Harper.

Ders bitiminde, Profesör Harper, öğrencilerin dersten neler öğrendiklerini özetlemelerini ve günlük yaşamlarında bu bilgileri nasıl uygulayabileceklerini düşünmelerini istedi. “Bu ders, yalnızca akademik bilgi değil, aynı zamanda kişisel farkındalığınızı artıracak bir fırsattır. Psikolojiyi günlük hayatınıza nasıl entegre edebileceğinizi düşünün.”

Sınıf boşaldıktan sonra, Eva’yla birlikte koridorda yürürken, “Bu dersten çok şey öğrendim,” dedim. “Psikolojik teorileri günlük hayatımızla ilişkilendirmek gerçekten ilginç.”

Eva gülümsedi. “Evet, Profesör Harper’ın yaklaşımı oldukça etkileyici. Ve öğrendiklerimizi kişisel olarak kullanabilmek harika olacak.”

Öğle arası geldiğinde, kantine doğru yola çıktık. Yemekhaneye yaklaştıkça sesler artıyordu; kahkahalar, tabakların birbirine çarpma sesi ve öğrencilerin neşeli sohbetleri havada yankılanıyordu. Kapıdan içeri adım attığımızda kalabalık hemen gözüme çarptı. Sıralar doluydu ve masalar arasında hızla geçen öğrenciler bir koşuşturma içindeydi. Bugün menüde sıcak, baharatlı bir çorba, kızarmış sebzeler ve tavuk vardı. Masaların kenarlarına dizilmiş uzun salata barından kendi tabağını dolduranlar da gözden kaçmıyordu.

Bugünkü öğle yemeğinde, yemekhanede birçok öğrenci vardı. Dışarıda havanın sıcak olduğu bu gün, birçok öğrenci dışarıda oturmayı tercih etmişti. Biz de büyük bir masaya oturduk ve sohbet etmeye başladık.

Dışarıda hava bugün sıcak olduğundan, birçok öğrenci terası tercih etmişti. Biz de kantinin açık alanında boş bir masa bulduk ve hızlıca oturduk. Eva masanın üzerine telefonunu koyup bana gülümsedi. "Yoga seni yormuş gibi görünüyorsun," dedi, göz ucuyla beni süzerek.

Gözlerimi devirdim. "Evet, biraz. Ama aslında güzel bir ders oldu. En azından ders sonrası dinlenmeye vakit bulacağım."

Tabaklarımıza çorbalarımızı doldurup oturduk. Etrafta öğrencilerin sohbetleri arasında kaybolduk. Herkesin kendi dünyasında olduğu o kalabalıkta, Eva ve ben kendi masamızda sohbet ederken çevremizdeki karmaşaya kulak kabarttım. Yan masada iki kız, hafta sonu etkinliklerinden bahsediyordu. Bir tanesi, "Kütüphane çalışmaları çok yoğun geçiyor. Gelecek haftaya kadar tüm araştırmaları tamamlamam lazım," diyordu. Diğeri ise tatlı bir telaşla, "Ah, ben daha başlamadım bile! Umarım hocamız anlayışlı olur," diyerek dert yanıyordu.

Eva yan masadaki konuşmalara kulak misafiri olurken göz kırptı. "Sence biz de mi o kızlar gibi olacağız? Sadece ödevlerden bahsedeceğiz."

Gülümseyip omuz silktim. "Kim bilir, belki de. Ama umarım sadece ödevler değil, başka şeyler de olur hayatımızda."

Yemeklerimizi yavaş yavaş bitirdik ve sonrasında dışarıda biraz daha oyalandık. Güneş tepede parıldarken, yurdun serin havasını özlemiştim. Yoga beni oldukça yormuştu ve bir süre dinlenmeye ihtiyacım vardı. Eva’yla vedalaşıp yurdun yolunu tuttum. Adımlarım yavaş ve temkinliydi; yorgunluk vücudumu ele geçiriyordu.

Yurda girdiğimde odam sessiz ve boştu. Yatağıma yavaşça uzandım, içimde hafif bir huzur vardı. Bu kadar yoğun bir günün ardından dinlenmek gibisi yoktu. Gözlerimi tavana dikip derin bir nefes aldım. Güçlerim hakkında düşünmeye başladım; hala onları tam olarak nasıl kontrol edeceğimi bilmiyordum. İçimde bir şeyler uyanıyordu ama bunların ne olduğunu tam olarak kavrayamamıştım. Zihnimde, güçlerimi daha iyi anlamak için meditasyon yapma fikri belirdi.

Odamda sessizce oturup odaklanmaya başladım. Nefes alıp veriyor, enerjimi hissetmeye çalışıyordum. Zihnimdeki dağınık düşünceler yavaşça yerini sakinliğe bırakırken, içimde bir güç dalgası hissettim. Bu güç, her geçen gün daha da belirginleşiyor, bana kendini daha çok hissettiriyordu. O anda tüm dikkatim bedenime ve zihnime odaklanmıştı. Fakat tam o sırada telefonum titremeye başladı, sessizliği bozan bir titreşimle tüm oda yankılandı.

Dikkatim bir anda dağıldı. Gözlerimi açtım ve telefonu elime aldım. Ekranda annemin ismi yanıp sönüyordu. Görüntülü arama yapıyordu. Derin bir nefes aldım ve ekrana dokunarak aramayı açtım. Annem, her zamanki gibi enerjik ve neşeliydi.

"Ah, tatlım, nasılsın? Yüzünü göreyim dedim!" Annemin sesi içimi ısıttı. Ekranda, babam da arkadan el sallıyordu.

Gülümsedim. "İyiyim anne, her şey yolunda. Okul gayet güzel, dersler de… şimdilik."

Annemin gözleri parladı. "Bu okula gitmen gerçekten harika bir fırsat oldu. Yeni arkadaşlar edindin mi? Dersler nasıl? Peki ya… özel biri var mı?"

Gözlerimi devirdim ve gülümsedim. "Anne! Daha yeni geldim, sakin ol! Ama evet, birkaç arkadaşım var. Nova diye bir kız var mesela, çok iyi anlaşıyoruz."

Annem başını sallayıp babama döndü. "Duydun mu, yeni arkadaşlar edinmiş!" Babam da gülümseyip onayladı.

Ailemin sıcaklığı, uzak olsak da her zaman yanımdaymış gibi hissettiriyordu. Konuşmamız uzadıkça evdeki günlük şeylerden, annemin bahçede yetiştirdiği çiçeklerden, babamın işten getirdiği hikayelere kadar her konuyu konuşmaya başladık. Zaman nasıl geçti anlamadım. Fakat her zamanki gibi, konu hep bana ve okula geri dönüyordu. Ailemle bu tür uzun konuşmalar her zaman içimi ısıtırdı. Bir süre daha sohbet ettikten sonra, sonunda veda edip telefonu kapattım.

Telefonu yatağın kenarına bıraktığımda, Nova kapıyı açarak içeri girdi. Her zamanki enerjik haliyle odaya girdiğinde hemen yanımda bitiverdi. "Ne yaptın bütün gün? Ben seni pek göremedim," dedi, yatağın kenarına oturup bana baktı.

"Biraz dinlendim, yoga beni biraz yordu," diye cevap verdim. "Ama sonra kütüphanede bulduğum şeyler hakkında biraz düşündüm. Bu okulun tarihi gerçekten ilginç."

Nova, gözlerini kısarak bana baktı. "Yarın kütüphaneye gitmeyi düşünüyoruz, Archer ile bir ödev hazırlayacağız. Sen de gelir misin?"

Kafamda kısa bir plan yaptım, ama o günün oldukça yoğun olduğunu hatırladım. "Üç dersim var yarın, ama belki öğleden sonra… Ama sanmıyorum.’’ dedim. "Bakalım nasıl geçecek."

Nova, gözlerini devirdi. "Tamam, ama seni bekleriz. Archer biraz odaklanma sorunu yaşıyor, onu toparlamak zor olacak."

Nova’nın bu Archer hakkındaki yorumlarına her zaman gülmeden edemezdim. Bu konuşmanın ardından yurttan çıkıp akşam yemeği için yemekhaneye gittik. Orada diğer kızlarla buluştuk. Bizi görünce ellerini sallayan Sarah ve Alice, büyük bir masada oturuyorlardı. Masalar yine doluydu, ama bu kez sessizlik hakim gibiydi. Akşam yemeği genellikle daha sakin geçerdi.

Masaya oturup sohbet etmeye başladık. Sarah, "Bugün derste o kadar sıkıldım ki," dedi. "Yani, gerçekten bu kadar uzun bir derse gerek var mıydı?"

Alice gülerek başını salladı. "Bence senin derste daha fazla dikkatini toplaman gerekiyor, Sarah."

Ben de gülerek katıldım. "Aslında dersler gerçekten ilginç. Bir de boş vaktin olması harika bir şey. Özellikle kasaba tarihine dair anlatılanlar dikkatimi çekti, gezip görmem gerekiyor ve neyse ki bunun için ideal boş vakitler var."

Alice, "O kasabanın mistik geçmişi beni de hep merak ettirmiştir," dedi. "Sanki burada bir şeyler saklı gibi."

Yemek boyunca kızlarla sohbet ettik, dersler, okuldaki etkinlikler ve hafta sonu planları hakkında konuşmaya devam ettik. Yemekten sonra herkes yavaş yavaş odalarına çekildi, dinlenmek için. Ben de odamıza dönüp yatağa uzandım. Günün yorgunluğu artık tamamen hissediliyordu ve gözlerim yavaşça kapanmaya başladı. O an kendime yarınki dersler için enerji toplamam gerektiğini hatırlattım.

Loading...
0%