@selinayeda_x
|
ERYNDOR'UN MİRASI: LUNA RISING ... Hayatım boyunca içimde hep bir şeylerin eksik olduğunu hissettim. Sanki dünyaya yarım doğmuş, bir yanımın gölgelerde saklandığı bir sırla yaşıyordum. Her şeyin farklı olacağını anlamam için bir rüya ya da bir işaret bekledim. Ama hayatın bana verdiği işaret, bir tartışmanın ortasında, kaynayan bir öfke anında geldi. Gözlerimi sımsıkı kapadım, eski sevgilim Raven'in yüzündeki korkuyu görmemek için. O korku… ilk başta anlam veremediğim, ama içimdeki gücün uyandığı an hissettiğim şey, ondan yayılan saf korkuydu. Sözlerimi bitirdiğimde, dünya sanki benden korkuyordu. Ellerim titremeye başladı; sanki içimde hapsolmuş bir şeyler dışarı çıkmak istiyor, beni tüketiyordu. Raven, geri geri birkaç adım atarak kapıyı zorladı. Sonra, bir gölge gibi hızla evden fırlayıp kaçtı. Ne olup bittiğini tam olarak anlamadım. Tek bildiğim, o anda bir şeyin tamamen değiştiğiydi. Kendi kendime tekrar ettim: Bu ben olamam. Ben böyle biri değilim. Ama derinlerde, bunu reddedemeyeceğim kadar gerçek bir şey vardı. İçimde uyanan bir güç, gözlerimin önünde, ellerimin arasında şekillenen bir enerji. Ve bu, yalnızca başlangıçtı. Artık her şey bana farklı görünüyordu. Odadaki her resim, her nesne, hatta hava bile bir başka akıyordu. Baktığım yerde çizgiler değişiyor, renkler titreşiyordu. Çocukken hayal ettiğim, her detayı aklıma kazınan figürler, tuhaf bir şekilde gerçeğe bürünmeye başlıyordu. Parmaklarımın ucunda bir dünya vardı, sanki dokunduğum her şey, düşündüğüm her şey şekilleniyordu. Gözlerimle odadaki eski tabloya bakarken, birden tuvaldeki çiçeklerin canlandığını fark ettim. Renkleri solgun değil, parlak ve canlıydı. O an, basit bir çocukluk yeteneği olmadığını, bunun bir güç olduğunu anladım. Güçlüydüm. Belki de haddinden fazla güçlü. Ayaklarımın yere bastığını, nefes aldığımı hissediyordum, ama dünya… dünya benim irademle değişiyordu. Beni korkutan, bu gücün tam olarak ne olduğunu bilememekti. Neyi nasıl yaptığımı bilmiyordum ve bu belirsizlik, içimi daha da sıkıyordu. Bir hata mı yaptım? Yoksa bu her zaman içimde miydi, yalnızca şimdi mi uyandı? Sorular zihnimi doldurdu. Raven’in kaçışını izledim. Sanki ardında bir enkaz bırakmıştım. O an, içimde bir şeyin kilidinin açıldığını hissettim. Ellerime bakıp derin bir nefes aldım. Neler oluyor bana? Bedenim her an patlamaya hazır bir fırtına gibiydi. Kalbim hızla çarpıyordu, ama bu çarpıntı korkudan mı, yoksa heyecandan mıydı, bilemiyordum. Belki de ikisi birden. Beni izleyen gözler olduğunu hissettim. Boşluğa baktım. Ailem henüz eve dönmemişti. Yalnızdım. Ama yalnız hissetmiyordum. İçimdeki bu şey, sanki bir gölge gibi her adımımda benimleydi. Kendi içimde kaybolmuş gibiydim. Bir yanım bu güce tutunmak istiyor, diğer yanım ise onu tamamen reddetmek için çabalıyordu. Kaçamayacağımı biliyordum. Bu güç benim bir parçamdı ve artık ondan kurtulmam mümkün değildi. Başka bir yol bulmam gerekiyordu: Ya bu gücü kontrol etmeyi öğrenecektim ya da o beni kontrol edecekti. Henüz hangisinin daha tehlikeli olduğunu bilmiyordum, ama öğreneceğimden emindim. Bir süre odanın içinde yürüdüm. Gözlerim rastgele etrafı tararken, zihnimde bir görüntü belirdi. Eski bir okul binası… taştan duvarlar, gotik kemerler, geniş avlular. Sanki bu bina beni çağırıyordu. O an anladım: Yeni bir başlangıç yapma zamanı gelmişti. Buradan gitmeliydim. Nereye olduğunu bilmiyordum, ama bildiğim tek şey, bu güçle baş başa kalırsam, çevremdeki herkesi yok edebileceğimdi. Raven'e yaptıklarımın tekrarlanmasını istemiyordum. Yalnız değilsin, Luna. İçimden bir ses fısıldıyordu. Bu güç beni yalnızca korkutmadı, aynı zamanda bana cesaret verdi. Belki de bir şekilde, bu gücü öğrenebilirdim. Kontrol edebilirdim. Ama önce, bu gücün kaynağını keşfetmeliydim. ...
|
0% |