Yeni Üyelik
94.
Bölüm

S2B:18

@selinayeda_x

 

SF'den önce son çıkış

 

Eva’nın derin nefesler alarak titrediğini gördüğümde, içimde bir şeyler kırılıyordu. Onun böyle bir halde olmasına dayanmak çok zordu. Gözyaşları süzüldükçe boğuk bir sesle konuşmaya başladı. Sesindeki kırıklık, her kelimede daha da derinleşiyordu.

“Luna… Ethan’a ne oldu bilmiyorum. Beni bu kadar dışlayıp, yalnız bırakmasına anlam veremiyorum,” dedi, gözlerini gökyüzüne dikerek. Gökyüzü karanlıktı, yalnızca birkaç yıldız ışığı titrek bir şekilde parlıyordu. Eva, sanki gökte bir umut arıyormuş gibi bakıyordu. “Eskiden bu kadar uzak değildi. Beni önemserdi, yanında hissettirirdi. Ama şimdi… Şimdi başka bir adam gibi. Dışarıda sürekli partilerde, tanımadığımız insanlarla. Beni oraya hiç davet etmediği gibi, benim o ortama girmememi söylüyor.”

“Belki, kendisi de nereye ait olduğunu bilmiyordur. Her zaman güçlü ve kendinden emin gibi görünse de, Ethan her zaman böyle değildi biliyorsun. Zamanla değişti,” diye fısıldadım, onun omzuna hafifçe dokunarak. Eva bir an için durakladı ve gözlerini tekrar yere indirdi.

“Luna, anlıyorsun değil mi? Ona olan hislerim, onu değiştiremeyecek kadar güçsüz. Ona ulaşamıyorum, duvarlar ördü etrafına. Ve o duvarları kırmaya çalıştıkça, daha da uzaklaşıyor. Ben de Jared’a yönelmek zorunda kalıyorum. Çünkü Jared, anlamaya çalışıyor. Beni dinliyor. Fakat…” derin bir iç çekti ve sesi boğuk bir fısıltıya dönüştü, “Fakat ona bir şey hissettiğimden emin değilim. Jared, Ethan gibi değil.”

“Bu yüzden mi Jared’la bu kadar yaklaştın? Sadece Ethan’dan uzaklaşmak için mi?” dedim dikkatlice. Eva’nın yüzünde bir suçluluk ifadesi belirdi. Dudaklarını kemirdi ve gözlerini kaçırdı.

“Hayır, evet… Yani, ne hissettiğimi bilmiyorum, Luna. Jared’ın yanında kendimi güvende hissediyorum. Ama bu bir sevgi mi, yoksa sadece ihtiyaç duyduğum bir sığınak mı, bilmiyorum. Onu incitmek istemiyorum. Ona umut vermek istemiyorum, ama… Ethan’a her geri dönüşümde daha fazla kırılıyorum. O bana sürekli bağırıyor, beni anlamaya çalışmıyor. Sadece eğlenmek istiyor. Kendini nasıl rahat hissediyorsa öyle davranıyor. Ve ben de kendimi onun oyununda bir piyon gibi hissediyorum.”

Eva’nın yüzüne bakıp derin bir nefes aldım. Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Durumun karmaşıklığı, her kelimenin sonu olmayan bir çıkmaza dönüştüğünü hissettiriyordu.

“Eva… Eğer Jared’a karşı bir şey hissetmiyorsan, onunla olmayı zorlamamalısın. Ne kadar acıtsa da, hem kendini hem de onu daha fazla incitmemelisin. Ethan’ı bir kenara bırak. Gerçekten önemli olan, senin ne hissettiğin. Senin ne istediğin.”

Eva, başını sallayarak sessizce dinliyordu. Sanki söylediklerimi işitiyor ama kalbinin derinliklerinde bir yerde başka bir şey arıyordu. Gözleri yaşlı, dudakları titriyordu.

“Jared benim için çok değerli. Onu kaybetmek istemiyorum. Ama… Ethan’ı da kaybetmek istemiyorum. Belki de… Belki de sadece iki tarafa da tutunuyorum, tamamen düşmemek için. Boşlukta savruluyorum, Luna. Hiç kimsenin beni gerçekten anlamadığını hissediyorum.”

Sesi kısıldığında, yutkundum ve yanına daha yaklaştım. “Ama ben buradayım. Seni anlıyorum. Ethan’ın seni nasıl kırdığını, Jared’la olan o karmaşık hislerini… Hepsini anlıyorum. Ama buna bir çözüm bulmak zorundasın, Eva. Hem kendin için, hem de Jared ve Ethan için.”

Eva bir an duraksadı, ardından kendini yere bıraktı. Yavaşça, dizlerinin üstüne oturup başını eğdi. Karanlıkta bir gölge gibi büzülmüştü. Sesindeki hüzün daha da derinleşti.

“Belki de… Kendimi kimseye ait hissetmiyorum. Ethan’a, Jared’a… Hiç kimseye. Sanki… Sanki dışlanıyorum. Hep bir kenara itiliyorum. Ve bu acı veriyor. Onun için yeterli değilim. Onun yanında kendimi bir hiç gibi hissediyorum. Ama onu… Ethan’ı bırakmayı da göze alamıyorum.”

O an, Eva'nın ne kadar kırılgan olduğunu fark ettim. Yalnızca sevilmek, anlaşılmak istiyordu. Ama Ethan’ın onu anlamadığını, Jared’ın ise yalnızca bir kaçış yolu olduğunu biliyordum. Tam onu teselli edecek bir şeyler söylemeye çalışırken, ayak seslerini duydum.

Archer, yüzünde derin bir öfkeyle yanımıza yaklaştı. Gözleri, Eva’nın halini görünce daha da kasvetlendi. Sert adımlarla yaklaşıp Eva’nın yanına çömeldi ve nazikçe başını okşadı. Bu hareketi o kadar şaşırtıcıydı ki, bir an için kaskatı kesildim.

“Eva, tatlım… Kendine bu kadar yüklenme,” dedi Archer, sesi her zamanki otoriter tonundan uzaktı. Şefkat doluydu. Eva’nın yüzünü elleriyle kavrayıp gözlerinin içine baktı. “Sen değerli birisin. Ethan’ın aptalca tavırları seni incitiyor, farkındayım. Ama onunla uğraşma artık. Bunu hak etmiyorsun.”

Eva gözlerini açtı, Archer’ın yüzüne baktı ve dudaklarını büzerek derin bir nefes aldı. “Ama… O benim için her şeydi, Archer. Onu kaybetmeyi göze alamam. Ethan beni umursamıyor olabilir ama… Ama onu seviyorum. Gerçekten seviyorum.”

Archer bir an gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. “Sevgi, insanın kendini kaybetmesine neden olmamalı, Eva. Kendini ona adaman, yalnızca seni tüketir. Ethan seni hak etmiyor. Onunla olman gerektiğini düşündüğün için kalma. Aksi halde seni daha fazla yaralar.”

Eva gözlerinden yaşlar süzülerek Archer’a sarıldı. Archer, onun beline sıkıca sarılıp kollarını sardı. İkisinin bu şekilde birbirine sarılması, sanki tüm o kırılmışlıkları iyileştirmek istiyor gibiydi. Ama bir yandan da Archer’ın yüzündeki öfke hâlâ dinmemişti. Derin bir nefes alıp, Eva’yı nazikçe geri çekti.

“Sen kimsin? Ne zamandan beri Eva’nın hayatına karışmaya başladın? Beni kimseyle karşılaştırma. Ben onun yanında, onun yanında olduğum için buradayım. Beni kıskanıyorsun, öyle mi?”

Archer, nefesini tutup sakinleşmeye çalışıyordu. Ama gözlerindeki ateş hiç sönmemişti. “Kıskanmak? Hayır, Ethan. Ben burada Eva’yı korumak için varım. Senin gibi bencil birinin elinde daha fazla zarar görmesini istemiyorum. Gerçekten ona değer veriyorsan, ona bu şekilde davranmamalısın.”

Ethan, Archer’ın sözlerine alaycı bir gülümsemeyle yanıt verdi. “Senin gibi birinin söylemesine gerek yok. Bu konuda bana ders veremezsin. Ben Eva’nın neye ihtiyacı olduğunu biliyorum. Eğer onunla birlikteysem, bunun bir sebebi var. Beni bırakmak istemiyor, öyle değil mi, Eva?”

Eva, iki erkeğin arasında kalmış bir tavşan gibi görünüyordu. Gözleri, her iki tarafa da kayarak ne yapacağını bilemiyordu. Bir yandan Ethan’ın sözcükleri, diğer yandan Archer’ın koruyucu tavrı arasında sıkışıp kalmıştı.

“Ethan… Ben… Ben de seni seviyorum ama…” dedi Eva, sesi titrek ve korkmuş bir şekilde. “Ama bazen, seninle birlikteyken kendimi kaybediyorum. Bu yüzden çok bunaldım.”

Ethan, bunu duyduğunda yüzü kıpkırmızı oldu. “Yani ne demek istiyorsun? Beni bırakmayı mı düşünüyorsun? Aşkın bu kadar çabuk bittiği bir şey olamaz!”

Bu sırada Archer, öfkeyle Ethan’a döndü. “Bunu ona hissettirdiğin için seni suçlamıyorum. Onun duygularıyla oynuyorsun. Kendi isteklerin için onu yıpratıyorsun. Dışarıdaki partiler ve senin bencil tavırların onun ruhunu yıpratıyor, Ethan.”

Archer’ın bu sözleri, Ethan’ı daha da sinirlendirdi. “Sen kimsin? Kardeşini koruyorsun diye burada bana ahlak dersi vermeye mi çalışıyorsun?”

Archer, gergin bir nefes aldı. “Hayır, sadece onun için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Ben burada onun yanında duruyorum. Yani seni değil, onu düşünüyorum.”

Bu sırada Eva, gözyaşlarını silerek araya girdi. “Yeter artık! Lütfen, yeter! Bu hiç kimse için iyi değil. Ben… Ben kararımı vermek istiyorum, ama bu durumda bunu yapamıyorum. Lütfen beni bırakın.”

Ethan, Eva’ya doğru birkaç adım atarak onun elini tuttu. “Ama ben seni seviyorum. Gerçekten seviyorum. Bunu hak ediyorum.”

“Bunu senin için istemiyorum, Ethan,” dedi Eva, gözyaşlarıyla dolu gözleriyle. “Kendim için bir şeyler yapmak istiyorum ama bunu yapamıyorum.”

Archer, Ethan’a döndü. “Artık yeter, Ethan. Onu bırak. Ona ihtiyacı olan, benim gibi birine ihtiyacı var. Onu bırakır mısın?”

Archer’ın sözleri, bir ateş gibi yankılandı. Ethan, Archer’ın tavrını gördükçe öfkesi kabardı. “Bu yaptığın şey, Eva’yı daha fazla incitiyor, biliyor musun? O yüzden de bunu bırakmayı seçmeyeceğim.”

Bunu duyduğum an, içimdeki tüm sabır tükendi. “Ethan, daha fazla uzatma. Aşkla oynamakla onun kalbini kırıyorsun. Sonunda kendi kendini mahvedeceksin,” dedim, araya girerek.

Ama Ethan daha da sinirlenmişti. “Beni tehdit etme! Kendini fazla kaptırma, Luna. Ben buradayım çünkü ona ihtiyacım var. Ama sen ve Archer, onun hayatına karışmaya devam ediyorsunuz. Ve onu benden almanız için burada değilim.”

Bu sırada Archer, daha da öfkeli bir şekilde yanıtladı. “Ben ona zarar vermekten ziyade onu korumak için buradayım. Eğer onunla olan ilişkin benim yüzümden sona ererse, bu senin ve onun arasındaki meseledir, Ethan. Ama onu yaralayarak bunun üstesinden gelmeyi düşünme.”

Archer’ın sözleri, ortamı daha da gerdi. Bir an için her şey duraksadı. Ancak, sonra Ethan öfkeyle bağırarak cevap verdi. “O zaman seninle bir hesaplaşma yapmalıyız!”

Tam bu sırada, Eva sinirle araya girdi. “Yeter artık, Ethan! Beni bir şeyler yaparken bile düşünmüyorsun. İkimiz için de bu son derece yanlış! İkimiz de birbirimizi harap ediyoruz. Lütfen bu kavgayı sona erdirin.”

Ama Ethan onun sözlerini duymazdan geldi. “Kardeşin beni bırakacak, biliyorum. Ve bunun sonucunu asla kabullenmeyeceğim!”

Archer’ın gözleri parladı. “Bunu yapmana izin vermeyeceğim. Ona zarar vermeyeceksin!”

İkisi birbirlerine yaklaşıp yumruklaşmaya başlayınca, araya girmek zorunda kaldım. “Hayır! Yeter! İkiniz de şu an kaybediyorsunuz! Birbirinize zarar vermeden bunu yapamazsınız.”

Ama o sırada, Archer yine de Ethan’a yöneldi. “Bu ona zarar vermek değil, onu korumak! Bu yüzden buradayım, anlamıyor musun?”

Bu sırada Eva, kaçmaya karar verdi. Koşarak uzaklaşırken, Archer onun arkasından bağırdı. “Eva! Geri dön!”

Ama Eva, ne yapacağını bilemediği için köprüye doğru koştu. Kalbim hızlı atarken, Archer ona ulaşmaya çalıştı ama Ethan, onu durdurmaya çalıştı. “Onu bırakma, Archer!”

Ama Archer, Ethan’ın bu sözlerini umursamadan yola koyuldu. Eva köprünün başına gelince, bir an duraksadı. Gölün üzerinde yansımalar dans ederken, tüm duygularını içten yaşadı.

“Eva!” diye bağırdı Archer, ama artık çok geçti. Eva köprünün kenarına oturmuştu. İçinde birikmiş tüm duyguları, suya bakarken gözünden süzülen yaşlarla boşaltıyordu.

“Luna, ne olur onu durdur!” diye fısıldadım. Ama Archer’ın, o anki öfkesi daha da kabardı. “Eva! Beni bırakma! Geçmişte neler yaşadık, tüm bunları birlikte aştık. Benimle kal!”

Ama Eva gözlerini kapatmış, derin bir nefes almıştı. Sanki her şeyi geride bırakmaya hazır gibiydi. “Bunu daha fazla devam ettiremeyeceğim,” dedi. “Kimseye zarar vermek istemiyorum.”

Archer, o an yanına yaklaşıp elini uzattı. “Hayır, Eva! Kendini bırakma. Gel benimle. Her şeyin bir çözümü var.”

Ama Eva, başını eğerek suya bakmaya devam etti. “Bilmiyorum, Archer. Bilmiyorum. Bütün bunlar çok ağır.”

Köprünün tepe noktasında, herkes sessizleşti. Gölün yüzeyinde yansımalar, durmadan titreyerek dans ediyordu. Archer, Eva’ya yaklaşarak elini uzattı. “Lütfen, benimle gel. Bunu yapma. Hepimiz zor zamanlardan geçiyoruz ama bunu aşmalıyız.”

Ama Eva’nın gözlerinde sadece kararsızlık vardı. Derin bir nefes alıp suya bakarken, gözyaşları yine yanaklarından süzülüyordu. “Beni bırakın,” dedi hüzünle. “Beni bırakın, Archer. Belki de en iyisi bu.”

O an, içimde bir boşluk hissettim. Hiçbir şeyin doğru olmadığı bir anda, birinin bir şeyler yapması gerektiğini biliyordum. Luna’nın kalbi, bu üçgenin arasındaki tüm karmaşayı ve çatışmaları hissediyordu. Her şey, gözlerinin önünde dönüyordu.

Ve derken, Archer bir adım daha ileriye gitti. “Hayır, bunu yapamazsın. Hepimiz birbirimize bağlıyız. Senin bu durumda kaybolmana izin vermeyeceğim.”

Ama Eva, gözlerini suya dikip derin bir iç çekti. “Bilmiyorum, Archer. Benim için en iyisi bu gibi geliyor. Bazen insanın kendine bile verdiği sözü tutması gerekir.”

Luna, onların arasında durmuş, ne yapacağını bilmez haldeydi. “Lütfen, Eva. Bunu yapma. Hepimiz senin için buradayız. Sen bizim için değerlisin.”

Gözlerimdeki yaşlar, olayların ağırlığını taşımaktan çoktan tükenmişti. Köprünün kenarında oturmuş olan Eva’nın gözyaşları, gölün suyu ile buluşup kaybolurken, içimdeki korku daha da büyüyordu. Onun için endişeliydim; çünkü şu an kaybolmuş görünüyordu. Duyguları, su yüzeyindeki yansımalar gibi dalgalanıyordu. Archer’ın kaygılı bakışları, beni içimdeki belirsizlikle daha da sıkıştırıyordu.

“Lütfen, Eva,” dedim, sesimin titrediğini hissederek. “Bunu yapma. Hepimiz zor zamanlardan geçiyoruz ama seni kaybetmek istemiyoruz.”

Eva, başını suya eğerek derin bir nefes aldı. “Ama Luna, belki de bu hayatın bana sunduğu en iyi şey değil. Herkesle savaşıyorum ve bu savaşı kaybediyorum.”

Archer, ona daha da yaklaştı. “Hayır, kaybetmeyeceksin. Bunu yapma. Ben burada, senin yanındayım.”

Ethan, yan tarafta hala öfkeden çılgına dönmüştü. “Sen kimsin ki ona böyle davranıyorsun? Onu yalnız bırak!” diye bağırdı. Herkesin dikkatini çeken bu sözler, ortamı daha da gergin hale getirdi.

Archer, gözlerini Ethan’a dikerek, “Ben ona değer veriyorum. Senin gibi bencil birinin elinde kalmasını istemiyorum,” dedi, sesinde bir kararlılık vardı. Ama onun bakışlarındaki endişeyi görüyordum. Onun içindeki korku,

Eva’nın yanına yaklaşmasına engel oluyordu.

Eva’nın gözlerindeki kararsızlık, bir tür umutsuzluk taşıyordu. “Ben... Bilmiyorum. Bunu yaparsam kimseye bir şey kazandırmamış olacağım. İkiniz de bu savaştan çıkmanın bir yolunu bulmalısınız. Ama ben ne yapacağımı bilmiyorum.”

Archer, onun yanına gelmek için bir adım attı. “Seni korumak istiyorum, Eva. Hayatın bu kadar zor olmasını istemiyorum. Bunu aşabiliriz, birlikte.”

Ethan ise yine sinirle araya girdi. “Bunu ona söylemek için buraya gelmediğini biliyorum, Archer. Onu üzmek istemediğin konusunda haklısın ama onun kalbini çalmaya çalıştığını da biliyorum.”

“Ethan, bu konuda karışma,” dedim, araya girerek. “Eva’nın neye ihtiyacı olduğunu bilmek için onun yanında olmamız gerekiyor.”

Ama Ethan, daha da bağırarak, “Beni tehdit etme, Luna! Burada ne olduğunu anlamadan, ona neden böyle yaklaşmaya çalıştığını anlayamayacaksın,” dedi. “Onun kararını etkilemekten vazgeçmeyecek misin?”

Ethan’ın sinirli sözleri, Eva’yı daha da derin bir belirsizliğe itti. “Sizin bu tartışmalarınız beni daha da zorluyor. Benim için zor bir zaman. Lütfen! Yeter!”

Archer, onu korumak isterken, “Eva, her şeyin bir çözümü var. Eğer bir yere varamıyorsak, birlikte mücadele edebiliriz,” dedi. Ama onun sesi, Eva’nın içindeki karamsarlığı kırmaya yetmiyordu.

“Bilmiyorum, Archer. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Bu kadar ağır bir yükü taşıyamıyorum,” dedi Eva. Sesindeki titreme, benim içimdeki korkuyu daha da arttırıyordu.

O an, Eva’nın arkasında dururken, kaybolmuş gibi hissettim. Yüreğimdeki ağırlık, tüm kalbimi kaplamıştı. “Lütfen, beni bırakmayın. Sizi kaybetmek istemiyorum. Ama ikiniz de birbirinize karşı çok öfkelisiniz ve ben bunun ortasında kayboluyorum.”

Ethan, her şeyin daha kötü olmasına sebep oluyordu. “Senin için her şeyden vazgeçemem, Eva. Ama seni kendimden uzaklaştırmaya çalışmak istemiyorum. Lütfen, doğru olanı seç,” dedi.

Archer, yeniden Eva’ya dönerek, “Biliyorum, bu çok zor. Ama beni dinlersen, birlikte atlatabiliriz. Her şeyin bir çözümü var,” dedi.

Eva’nın gözleri, gölün derinliklerine daldı. “Ama ben bu yolda yürümek istemiyorum. Bu iki taraf arasındaki çatışmadan çok yoruldum. Herkes, beni bir şeylerin parçası gibi görüyor. Ama ben sadece Eva’yım. Ne olursunuz, benden bir şeyler istemeyin,” dedi.

O an, içimdeki duygular patlayacak gibi oldu. “Eva, bu savaş senin değil. Biz buradayız çünkü seni seviyoruz,” dedim. “Ama bu durumdan kurtulmanın bir yolunu bulmalıyız. Bunu birlikte yapmalıyız.”

“Luna, lütfen! Bu benim hayatım ve kararlarım üzerinde durmam gerekiyor. Ama iki erkeğin arasında kalmak, beni daha da çaresiz bırakıyor,” dedi Eva.

Archer, sabırla dinliyordu. “Ama ben seni korumak için buradayım. Ne olursa olsun, yanında olacağım. Hiçbir zaman bırakmayacağım.”

Eva, gözlerini kapattı. “Her şey o kadar karmaşık ki… Sadece köprünün kenarında oturmak ve her şeyin gitmesine izin vermek istiyorum.”

Archer, onun yanına yaklaştı. “Hayır, bunu yapma! Benim için, hayatta kalmak için savaşmalısın.”

Ama Eva, gözyaşlarıyla dolu bakışlarını göle çevirdi. “Bu kadar ağır bir yükü taşımak istemiyorum,” dedi, sesi titreyerek.

 

Loading...
0%