Tyler'ın dudakları arasından ufak bir inilti kaçtığında onu daha da arzuladım. Dişlerim tenime sertçe battığında bana daha fazla sokularak fısıldadı.
"Adel..."
"Adel... Bana sadece ailem Adel der." Bu cümle geçmişlerden bir yerden aklımın ucunda yer etmişken sinirli ısırığım Tyler'ın tenini yaktı.
"Yeter bu kadar!" Dedi Tyler.
Ama sözleri umurumda bile olmamıştı. Sadece kanını derinlemesine bu kadar çok isterken tırnaklarım tenine battı.
Tyler kolunu dudaklarım arasından sertçe çektiğinde dişlerimin sızlaması ile hafifçe inledim. Ağzımdan etrafa damlayan kanlara baktığımda Tyler'ın bakışları üstümdeydi.
Kontrol edememiştim kendimi, doymamıştım da!
Tyler dudaklarım arasındaki kanı silerken istemsizce elini yakaladım. O ise elimi tek hamlede benden önce kavramıştı.
Gözlerimin içine baktığında bağırdı.
İşte o an kendime gelmiştim.
‘’Yeter dedim sana!’' sözleri beni kendime getirirken elimi hızla çekip yataktan fırladım.
‘’Senin kanını isteyen yok!’’ diye bağırdım bir hışımda. Sanki az önce yaşananlar hiç yaşanmamış gibi.
Şimdi tekrar öfkemin bir piyonu olmuşken yoğun nefesimi verdim dışarıya doğru.
Kendimi tek bir adımda odanın ortasında bulduğumda dengemi kaybetmiştim. Bu olay her hızlı bir şey yapmak istediğimde devreye mi girecekti böyle?
‘’Sakin ol Adel.’’ Diyerek yanıma geldi Tyler.
Onu öfkeyle ittirdim, bir kez daha.
Bunu bekliyormuş gibi karşılık vermişti bedeniyle. Sadece bir iki adım geriledi yerinden.
Ondan uzaklaşmak için bir hışımda aşağıya indiğimde delirecek gibi oldum.
Bir sürü kalp atışı…
Dönüşüm hala devam ediyordu.
Ben hala acı çekiyordum!
Kendimi salona attığımda ise gördüklerimle şok geçirdim.
Jonas ve kucağındaki bebek Martina!
Nefes alışverişlerim hızlanırken arkamdaki bir sesi işittim.
‘’Adel!’’ diye bağırıyordu.
İleriye doğru bir adam atacaktım ki omzumdan tutulmamla durdurulmam bir oldu.
Ve her şey bebek Martina’nın gözleri önünde yaşanmıştı!
…
Bir anda dünya kararıyor…
Acının keskinliği, beni yoğun bir şekilde sarmışken, gözlerimi açmakta zorlanık bir şekilde kalakaldığımda içimde bir tür karmaşa vardı.
Derin bir rahatsızlık ve korkunun yanına acı eklenmiş durumda kalakaldığımda nefesim kesildi.
Bir şeyler oluyor ama beynim bunları anlamakta zorlanıyordu.
Aniden, keskin bir acı karnımda patlak verdiğinde bakışlarım karnıma kaydı.
Pençelerin keskinliği, etimi parçalayarak içimi yakıyorken bakışlarım yukarıya kalktı.
Gözlerimi kaldırdığımda Elliot’ı karnıma doğru hareket eden pençeleriyle görmüştüm.
Dişleriyle ısırmak üzere boynuma doğru eğilmişken, acı içinde çığlık atmak istesem de bunu başaramadım.
Yere yığılmış bir şekilde kalakalmışken Elliot üzerimde kendi hakimiyetini çoktan kurmuştu bir kere.
‘’Bakalım ne kadar melezmişsin, kurt zehrine de aşina mısın!?’’ Elliot'un bu sözleri kulaklarımda çoktan başlamıştı yankılanmaya.
Ama sözle kalmakta yetinmedi, harekete de geçmişti.
Tam ısırmak için üzerime atıldığında ise olanlar oldu.
Bir karmaşa patlak vermiş ve de ortam bir kez daha karmaşıklığa bürrünmüştü.
...
Salondan içeriye adım atacağım esnada Elliot beni durdurup yere fırlatmıştı. Acı içinde yere düştüğümde kalkmak için bir hamle yaptım.
Kalkıp Elliot’a karşılık verecektim ama Elliot benden önce davrandığında bir kez daha yere yığıldım.
Kurt pençeleri karnımı deşerken acıyla inledim. Sırtım soğuk mermere değmekteyken Elliot üzerime eğildi.
Isırmak için ileriye doğru bir hamle yaptığında ise Tyler’ın bir hışımda merdivenlerden inişini gördüm.
Verdiğim nefes ile Elliot üstümden fırlayıp gittiğinde Elliot’un bedeni sertçe duvara çarpmıştı. Acılı iniltileri koridorda yankılanırken duvar titredi.
Tyler hızını alamayıp bahçeye açılan evin çelik kapısına gözünü kestirdiğinde kapı o an ardına kadar dışarıdan içeriye girmek için hamle yapmak üzere olan Maya tarafından açılmıştı ki Tyler Elliot’u yakasından tuttuğu gibi dışarı fırlatıp arkasınca gitti.
Yerde yığılı kaldığımda ise hareket edememiştim.
Hani ölümcül olmadığında vampir yaraları hızlı bir şekilde iyileşirdi?
Yaramda hiçbir iyileşme belirtisi yoktu.
Doğrulmaya çalışırken karnıma giren acıyla çığlık attım.
Sırtım bir kez daha soğuk mermere çarptığımda olduğum yerde öylece yatmaya karar vermiştim. Bahçede kavga sesleri yükselirken yanıma Lydia eğilmişti.
‘’Adelia!’’ Karnımdaki kan gölüne dehşetle bakarken ağzımı araladım.
Boğazımda düğümlenmiş kanlar öksürüğümle dışarı firar ettiğinde Jonas Lydia’ya döndü. Onu benden uzaklaştırdı.
‘’Yok bir şey Lydia. Korkulacak, üzülecek hiçbir şey yok. O bize geliyordu, bebeğimizi istiyordu. Elliot da onu durdurdu!’’
Büyüyen gözlerim Jonas’a bakarken bahçede bir kükreme sesi duyuldu.
Thomas!
Kavga sesleri bahçede yankılanıyordu.
Gözlerim büyülenmişçesine açıldı ve Jonas'a bakındı.
Ciddiydi, gerçekten ciddiydi!
Nasıl inanmıştı buna!?
Ben... Tyler'a öfkemden uzaklaşmak için aşağı indiğimde... Gözlerimin parlaklığını öldürme iç güdüsü olarak düşünmüştü.
Ben... Kendimi parçalara ayırır yine de o bebeğe zarar vermezdim!
Lydia gözleri büyümüş hızla ayağa kalktığında bebeğini Jonas'ın kucağından aldı. Bahçedeki kavganın sesleri koridoru inletirken bebek Martina daha da sarılmıştı annesine.
"Yok bir şey canım..." Lydia bebek Martina'yı kucağında sallaya sallaya sakinleştirdiğinde Jonas'ın sözleri üzerine üst katın yolunu tuttu ardından.
"Üst kata çıkın siz Lydia."
Koridorun ortasında başımda sadece Jonas kalmışken başımın kalabalıklaşması kaçınılmaz bir şekilde saniyeler içinde gerçekleşti.
Önce Lilith sonra ise Brad.
Ardından bahçeden içeriye giren Maya ve Lucas. Maya ve Lucas kavgayı ayırmak için kalmışlardı bahçede. Ama nafile... Kavga durmak bilmedi ve giderek üçüncü kişinin de olaya dahil olması ile arttı.
Thomas!
İki karşı taraf.
Thomas ve Tyler. Eski iki dost.
Şimdi ise… Karşı karşıyaydılar!
‘’Sana betalarıma dokunmayacaksın dedim!’’
Thomas’ın öfkesi hem bahçeyi hem de bütün evi inletirken Brad’in yanıma çöküşü ile gözlerim ona kaydı.
‘’Kan içmelisin.’’ Dedi tek bir nefeste.
O an başımı çevirmiştim.
‘’Hadi ama iyileşmen gerekiyor!’’ Maya’nın seslenişine karşın ona döndüğümde kolunu bana uzattı.
Tüm bu acılarımın arasından ona tip tip bakarken Brad onun kolunu ittirdi.
‘’Senin kanın hiçbir işe yaramaz. Ama benimki yarayabilir.’’
Brad’in gözleri parlamış bir şekilde bana döndü.
‘’Evet benimki işe yarayabilir! Bende melezim. Melez kanı… Seni kolayca iyileştirir.’’
Bu sefer Brad kolunu uzattığında gözlerimi tavana diktim.
‘’O itin bir daha Adel’e yaklaşmayacak!’’ Tyler’ın kükremesi kulaklarımda yankılandığında Elliot değil şimdi Tyler ve Thomas arasında bir kavga patlak veriyordu.
Yerimden doğrulmaya çalıştığımda midemden kalkan yoğun kan ile yere kustum.
Nefes alışverişlerim derinleşirken bir elim karnımda ve diğer elim ise yerde yumruk bir şekilde yere tutunuyordu.
Brad bileğini ısırıp bir anda ağzıma tuttuğunda elimle kolunu tuttum.
‘’Bana!..’’ dedim kısık bir sesle. ‘’Tyler’ı getir!’’
Maya aceleyle kavgaya dönerken Brad anlamsızca bakıyordu. Lilith Brad’in yanına yanıma çöktüğünde eli omzumu sıvazlıyordu.
‘’Geçecek.’’ Dedi.
Gözlerim sımsıkı yumulurken Jonas’ın oflayarak doğrulması bir oldu.
‘’Ailemin yanına dönüyorum!’’
Jonas üst katın merdivenlerini kısa süre içerisinde tırmandığında Lilith başımı bacaklarına yatırdı.
‘’Kalkma Adelia.’’ Dedi.
Lilith’in bakışları Brad’i bulduğunda Brad kolunu bir kez daha ısırmak için hamle yapmıştı ki Tyler’ın silüetinin önümüzden fırlayıp yeri boylaması bir olmuştu.
Tyler ile gözlerimiz kesiştiğinde Thomas eve ağır adımlarla arkasından da sinsi gülümsemelerle gülen Elliot girdi.
Tyler yerden doğrulmaya çalışırken Thomas Lilith’e seslendi.
‘’Bir sorun yok değil mi?’’
Lilith başıyla onu onayladığında Thomas gözlerini salona dikti.
‘’Kalk o halde, takip et beni. Eminim onlar kendi başının çaresine bakar!’’
Thomas, Elliot ve Lilith salona gittiklerinde Tyler ayağa kalkarak yanıma geldi.
Brad hemen ayaklanmıştı.
‘’Kan içmeyi reddediyor!’’
Tyler başını sallayarak yanıma çöktüğünde ‘’Biliyorum.’’ Diyerek cevap verdi Brad’e.
Ardından bileğini ısırdığında bana döndü.
‘’Gel bakalım buraya.’’
Başımı kucağına yatırdığı gibi kolunu dudaklarımın arasına bir kez daha bırakmıştı.
Kan ağzımdan akıp giderken yavaşça bileğini kavradım.
‘’Bu sefer ağır ol.’’ dedi Tyler nefesini yüzüme doğru verirken.
Dişlerim yavaşça ısırdığı yere battığında yavaşça kanını emmeye başladım.
Brad şaşkınca bunu nasıl bu kadar hızlı kabul ettiğimi düşünürken Tyler’ın kanından içmeye devam etmiştim.
Salondaki sesler ise hala kulaklarıma ilişiyordu.
‘’Akşam konseyin var! Ceza alıp almayacağını karar vereceğiz Elliot!’’
Elliot homurdanıp itiraz etmeye çalışsa da Thomas gayet netti. Ve o an salondan sesi yankılandı.
‘’Herkes duysun! Bugün konsey var. Akşam bahçede olun. Elliot’un ceza alıp almayacağını, ne ceza alacağını konuşacağız. Brad, Tyler, Adelia… Seyirci olarak katılabilirsiniz.’’
Ve bu tavrı ile…
Thomas Brad’i sürüden reddetmişti!
Maya’nın bakışları Brad’i bulduğunda Brad’in gerildiğini iliklerime kadar hissettim. O an dudaklarım arasından hücum eden kan bile tat vermediğinde Tyler’ın elini ittirdim. Beni koltuk altlarımdan kaldırıp göğsüne yasladığında Brad ayağa kalkmıştı.
Ardından boğazını temizledi.
‘’Ben gidiyorum, bir şey lazım olursa… Seslenirsiniz!’’
Brad evin çıkış kapısından doğru çekip gittiğinde Jessica ve Fernando içeriye şaşkınlıkla girmişlerdi, ellerinde bir tavşan ile.
‘’Gittik geldik ne olmuş!?’’ Jessica’nın iç çekişi ve sözleri ev halkının her biri tarafından duyulmuşken Fernando’nun elindeki tavşanı alarak mutfağa yöneldi.
Tavşandan akan tek bir kan bakışlarımı çektiğinde doğrulmak istedim. Hayvan kanından akan damlalar zemini ıslatırken Tyler gülerek omzumu sıktı.
‘’Şaka yapıyor olmalısın Adel. Hayvan kanının hiçbir yararı yok bizlere.’’
Gözlerimi kapattığımda yüzümü Tyler’ın kokusuna gömmüştüm.
‘’Durmuyor, akıyor…’’
Tam o an Tyler’ın dudakları yanağıma sürttüğünde zaman o an benim için durdu.
Kana susamamıştım ki bu sadece zevk içindi.
Zevk için istemek.
Ve neyse ki arzumu susturmayı başardım.
Ama kana susamış iken ne olabileceğinin farkında bile değildim kendimin!
…
‘’Gidelim mi?’’ diye fısıldadığında zorlukla başımı salladım. Tyler beni yavaşça ayağa kaldırdıktan sonra elimi omzuna atmıştı.
‘’Üzgünüm, kucaklayamadığım için…’’ diyerek beni merdivenlere kadar yürüttüğünde o an tek düşündüğüm bana karşı hisleri olmuştu.
Her halükarda beni düşünmesi.
Benim için göze aldığı şeyler.
Kral benim için o pisliğin önünde eğilmişti!
Ve kralın tahtı şu an baya sarsılıyor gibi görünüyordu..
Merdivenleri yavaş yavaş çıktıktan sonra ağzımdan çıkan iniltiler de arttı. Tyler beni sıkıca tutarken ise çoktan söylenmeye başlamıştı bile.
‘’Sana insan kanı içmen gerektiğini söylemiştim!’’
Tyler bıkkınlıkla solurken odasına da geçmiştik çoktan. Üstümde ise kanlı bir gecelikle kalakaldığımı yeni fark ettim o an.
Tyler beni yavaşça yatağa koyduğunda elleri karnıma giderek eğildi.
Ne yaptığını algılamaya çalışırken pençe izlerinden doğru geceliğin karın bölgesini yırtmıştı.
‘’Sadece iyileşme sürecini takip edeceğim!’’ dediğinde umursamadan onu izledim.
‘’İyileşiyor…’’ diye fısıldadığında bakışları gözlerime kaydı.
‘’Ama yavaş!’’ Gözlerimi devirerek kendimi yatağa attığımda Tyler da doğrulmuştu.
Tüm eşyalarım Tyler’ın evindeydi, tüm kıyafetlerim… Ve ben üstünde bir başkasına ait olan şeyleri giymekteydim sürekli.
Tyler benim için rahat bir şort ve beyaz crop tişört getirdiğinde ellerinden çekip aldım.
Şortu yavaşça elbise tarzı geceliğimin altından bacaklarıma geçirdiğim gibi sırtımı Tyler’a dönerek geceliği üstümden alttan doğru kıvırarak yavaşça attım.
Tişörtü saniyesinde üstüme geçirdiğimde Tyler’a döndüm. Bakışları zaten başka bir yere odaklıydı. Ona döndüğümde geceliği kendisine fırlattığım gibi yatağa bir kez daha oturdum.
‘’Değiştirdim üstümü utanma bakabilirsin!’’
Sözlerime karşılık başını yana yatırıp sırıttığında bir adım ile yaklaştı.
‘’Emin ol utanmıyorum. Sana alan tanımakla utanmak arasında derin bir çizgi var küçük hanım!’’
Küçük hanım!
Ve o an bir kez daha hatırladım, yüzümde ufak bir sima belirirken.
"Geldiğin yerde misafire böyle mi davranıyorlar küçük hanım?"
‘’Hoş çocukmuşsun aslında…’’
Yutkundum. Ardından Tyler geri çekilip odadaki mini buzdolabına yönelmişti. İçinden bir paket çıkardığında bakışlarımı ondan ayıramadım.
Bana yaklaşıp yanıma oturduğunda tek yaptığım ona dik dik bakmak olmuşken sanki canımı çektirmek istercesine tıpayı eliyle söküp atmış ve ardındansa gözlerimin içine bakarak ilk yudumu almıştı.
Gözlerimi devirip bakışlarımı kaçırdığımda ‘’İster misin?’’ diye sordu.
O an bir kez daha anılara gittim.
Başkan Lewis…
Arkamdan bin bir türlü oyunlar oynamıştı.
Babama işkence etmişti!
Ve hiçbir şey olmamış gibi yüzüme sırıtmaya devam etti.
‘’İyi ki!’’ iyi ki dedi içimdeki ses. ‘’İyi ki o konuşmayı yapıp gecesini mahvettim!’’ Ve dahası da var!
İntikamım sadece baloda yaptığımla sınırlı olmayacak!
‘’Adel?’’ diye fısıldadı bir ses koluma dokunarak.
Gözlerim gözlerine yoğunlaştığında elini elimle ittirdim.
‘’Adel değil. Adelia! Ben… Adelia demeni istiyorum. Gerekirse sana Melez diye seslenirim yine ama bana Adel deme. İsmim Adelia benim. Ben… Şu an istemiyorum!’’
Ardından bakışlarımı kaçırıp hızlıca kalktığımda yürüyerek yatağın sol köşesine gidip uca doğru kıvrıldım.
Tyler da ayağa kalktığında yatağa çıktı. Sırtım yatak başlığına yaslıyken yanımda oturmaya başlamıştı.
‘’Bana adımla seslen. Artık bir önemi kalmadı.’’
Tyler derin bir iç çektiğinde şaşkınca ona baktım.
‘’Çoktan ifşa oldu bile.’’
Ah tabii ya. Wilhelm yaydı kesin!
‘’Benim yüzüme.’’ Diye düşünürken başını olumsuzca sallamıştı.
‘’Alakası bile yok! Thomas… O haykırdı çoktan bütün sürüye.’’
Thomas mı!?
‘’Thomas derken!?’’ Thomas da mı biliyordu yani!?
Bu nasıl bir geçmiş bağıntısıydı böyle!?
‘’İlk tanıştığımız günden beridir biliyordu. Sadece ona bana seslenirken Melez diye hitap etmesini istediğimde beni kırmadı, bugüne kadar! Öfkelendi ve eski bağları çiğnediğini açıkça belli etti.’’
Sözlerinden hiçbir şey anlamasam da…
Burukluğu yüzünden okunuyordu.
Yavaşça omzuna dokunacakken bana döndü.
Ardından yavaşça yaklaştı.
‘’Uyuman lazım artık.’’ Diyerek omuzlarımdan ittirirken iç çekerek yatağın içine girdim.
Yarın yeni bir gün olacaktı, ne yaşanacağından emin olamayacağım yeni bir gündü!
Tyler üstümü örttüğünde kendisi yorganın dışında kalmıştı. Ve hala oturur pozisyonda iken düşüncelere dalmış bir şekilde kalakalmıştı.
İç çekerek bakışlarımı tavana diktiğimde bana döndü.
‘’Dönüşümünü tamamlaman lazım!’’ dedi bir hışımda.
Bakışlarım ona döndüğünde sözlerini sürdürdü. ‘’Sadece vampir tarafın aktifleşti. Ama içinde bekleyen bir kurt var. Onu aktif edene kadar dönüşüm bitmeyecek; uykusuzluk, yorgunluk, halsizlik, ağız kuruluğu, göz yanması, baş ağrıları, dişlerinin kaşıntısı, boğazda acı hissiyat ve vücuda giren kramplar… Devam edecek ta ki bünyenin kaldıramayacağı raddeye gelene kadar. ‘’
Şaşkın gözlerim gözlerini delip geçerken uzandı yanıma hala yorganın üstünde iken.
‘’Her dakika tükeneceksin Adel… Ve sonunda… Hiçbir intikamını alamadan vampir olarak öleceksin. Bunu istemiyorsun değil mi?’’
Söylediklerine duyduğum rahatsızlıktan yanaklarımı şişirirken ondan tarafa döndüm.
‘’O yorganı…’’ diyerek söze girdim. ‘’Adam akıllı serbest bırakmazsan!.. Bozuşacağız!’’ Tyler sadece tebessüm etmişti. Ama benim içimde bıkmışlık sezdiriyordu sadece.
Ardından sözlerimi sürdürdüm. Normallikten uzak öfkeli bir ses tonuyla!
''Adelia! Tamam mı!? Adım bu benim saçma takma isimlerden uzak olarak sadece Adelia! Ne sen ne bir başkası... İstemiyorum! Bana ailem Adel derdi ve şimdi de onlar ölüler! ''
Öfkeyle soluyarak söylediğim bu sözlere karşın Tyler sadece dudağını büzdü.
''Aile... Çok yanlış bir kelime. Aile dediğin yuvanın içindeki her bir bireyi kapsar. Aile sana değer veren ve senin de ona değer verdiğin herhangi kimseler bütünüdür. Sana ailen Adel diyorsa... Buna hakkım var Adel çünkü biz... Aileyiz, inkar etsen de ya da etmesen de sen bilirsin.''
Tyler'ın bu sözleri arasında bir anlam karmaşası içerisine girmiş olsam da o beklenmedik bir hamle yaparak bir hışımla yorganın içine girmiş ve gözleri de bana kaymıştı.
‘’Oldu mu!?’’
Başımı salladığında Tyler’ın gereğinden fazla çıkan yüksek sesiyle karşı karşıyaydım.
‘’Olaylara pembe renkte yaklaşmayı kes artık. Dönüşmen gerekiyor! Dönüşmen için her şeyi yaparım. Seni olabildiğince tahrik edebilirim. Adelia… Sana değer veriyorum ve bu yüzden düşündüğün şeye izin vermem! Sen doğuştan bir avcısın, her daim avcıydın vampir, kurt adam, vampir avcılığı… Her koşulda avcı konumunda doğdun. Ve bu yeni doğan… Hiçbir şey değiştirmeyecek. Sana sorun da getirmeyecek. Aksine daha güçlü olacaksın. Ve geçmişten intikamımızı alacağız.’’
Adelia…
Adel ismine karşı çıkışımın hemen ardından gelen seslenişlerden bir tanesi daha!..
Sanki hep bu anı beklemiş gibi rahatlıkla söylemişti. Bakışlarımı gözleri hizasında kaldırdığımda gözlerindeki ifadeyi de tam olarak algıladım.
Yeni vampir dönüşümüm ile bazı şeylerin daha da farkına varabilmiştim.
Sky’a karşı aslında hiç olmamış hislerimin!
Wilhelm için hiçbir an gerçek olmayan hislerimin!
Tyler’a her daim koşulsuz güvenim ve başım beladayken ona sığınışım…
Tyler… Aslında her zaman ‘’hayatına hayat katan anlamlı kadın’’ın yanındaydı.
Benim yanımda!
Ama ben... Her zaman yanında olmam gerektiğim kişinin yanında olamamıştım.
Ve tek sorumlusu ise sadece kendisiydi. O bütün benliğimi ortadan kaldırarak kaçmış ve de geçmişi ardından bırakmıştı. Belki işler daha farklı işleyebilirdi ama o böyle olmasını tercih etmişti ve ben 4 yıl, 4 yıl tamamen kendimde değilken bir hayat sürmüştüm. 4 dile kolay koca yıl! Benliğimden uzak basit bir insanmışım gibi, tüm bu insanüstü dünyadan da uzak!
Bir hışımda Tyler'a dönerek doğruldum.
''Boğarım seni!'' diye bağırdım. Ve ardından sürdürdüm. ''Beni sinirlendiriyorsun ve ben... Öfkemi tutmada pek iyi değilim!''
Tyler'ın üstüne atılmak istediğimde o benden önce davrandığında kendisini tüm ağırlığımla üzerimde bulmuştum.
''Ne?.. Bir şey mi demiştin?''
Tyler'ın altında Tyler'dan kurtulma çabası ile altında debelenirken o sadece güldü.
''Bir doğuştan meleze meydan okuyorsun dikkat et. Reflekslerim hızlıdır. Her zaman çok değerlisin benim için, bu yüzden de Adel'sin ya. Hatırlıyorsun artık her şeyi. Ve önümüzde ise hiçbir engel yok. Sen, ben ve geçmiş... Artık yüzleşme vakti!'' Gözlerinin içine, gözbebeklerinin en derinine bakarken Tyler sözlerini sürdürdü üç kelime ile. ''Ama şimdi değil.''
Tyler'ın üzerimdeki ağırlığından kurtulduğumda rahat bir nefes vererek soluma döndüm. Sırtım Tyler'a dönükken bir kez daha iç çektim.
Düşüncelerim bir bir zihnimde yankılanıp bir düşünce seline dönüşürken bir kez daha iç çektim.
Eski anılar... Gerçekten harika anılardan ibaretti. Ama dediğim gibi sadece geçmişte ve bir anı olarak kalmışlardı!
Ardından gözlerimin saniyeler içinde kapanıp yorgun bir uykuya dalışım kaçınılmaz olmuştu. Derin, yoğun bir uyku ve iyileşme süreci beni bekliyordu.
Gözlerimi kapattığımda yorgunluğumun verdiği kolaylıkla hızlıca uyumuştum. Gözlerim gecenin karanlığıyla mideme giren yoğun kramplar ile bir kez daha aralandığında ise zorlukla nefes aldım.
Bu neydi şimdi böyle!?
Elim karnıma gittiğinde hiçbir yara izi yoktu.
Saate baktığımda ise saat bire yaklaşıyordu.
Ben saatlerdir bilinçsizce uyuyordum.
Daha öğlen bile olmamışken yaşanılanların ardından gece yarısına kadar tam on iki- on üç saat boyunca uyumuştum.
Üstümdeki yorganı atıp kalktığımda kan arzum giderek arttı.
Evde beni çeken tek bir damar atımı varken o güzeller güzeli, gülücükler saçan, ufacık, minik kurt Martina idi!
Elliot… Jonas… Haklıydı!
Haklı sebeplerden Elliot bana saldırmıştı.
Şimdi ise aşağıda konsey oluyordu.
Konsey hazırlıkları başlamış iken kendimi hızla yataktan attım.
Hayır!
Vampir avcıları adı üstünde vampir avlar!
Savaş!
Ve vampirler ise sadece insan!
O küçük bir kurt!
O daha ne insan ne de kurt!
O sadece bebek!
O henüz bir bebek olduğundan ve de dönüşmemiş olduğundan neredeyse bir insandı!
Dişlerimi koluma zarar vererek kendimi durdurmak istercesine geçirdiğimde canımın yanışı ile dizlerimin üstüne çöktüm.
Dönüşümümden bu yana bir kere bile ağzıma insan kanı değmediğinden oluyordu bütün bunlar.
Her uyandığımda gelen yoğun kan arzusu!
Ayaklarım istemsizce kapıya yönelirken sıkı sıkıya tutundum.
Yeter artık!
Ellerim titrerken dizlerimin üstüne bir kez daha çöktüm.
Bu iç güdü… Çok güçlüydü.
İradem nereye kadar dayanabilirdi?
Ben… Gerçekten dönüşürsem eğer… Başarabilecek miydim kontrolü?
Brad başarmış mıydı?
Bakışlarım buzdolabına kaydı.
İnsan kanı içersem kan arzulamam geçer miydi_
Hayır!
Daha da fazla isteyecektim!
Odanın kapısından hızlıca fırlayacakken son bir refleks ile kendimi kapının sağ tarafındaki pervazına doğru attığımda yediğim darbe ile yere yığıldım.
Acı insanlaştırır değil mi?
Başım dönerken artık tek düşündüğüm kendim olmuştum.
Yavaşça ayağa kalktığımda tam da karşımda Tyler’ı fark ettim. Gözlerinde şaşkınlık vardı.
‘’Gerçekten…’’ diyerek söze girdi. ‘’Önünü de mi göremez oldun sen?’’ Sırıttığımda elimi ona uzattım.
Beni tek hamlede elimden kavrayarak kendine çektiğinde artık iki ayağımın üstüne basmaktaydım.
Ve... Artık ayaklandığıma göre… Konseye inme vaktiydi.
Merdivenlerden Tyler’ın yönlendirmesiyle tökezlemeden hızımı kullanıp indiğimde bahçeye çıkmak için ana giriş kapısına yöneldik.
Tam o sırada Tyler elimden çekerek beni durdurmuştu.
‘’Bu ne!?’’
Bakışlarım baktığı yere yöneldiğinde elimi hızla çekip sakladım.
‘’Yok bir şey! Açlıktan kendimi kemiriyordum.’’
Sırıttığında yutmuş olduğunu fark ettim.
‘’Deseydin ya, ben beslerdim seni.’’
İç çektiğimde bahçedeki sesler artmıştı.
‘’Başlıyorlar, gidelim!’’ diyerekten konuyu dağıttığımda Tyler’ın beni başı ile onaylaması ile bahçeye çıktık.
Ve burada… Elliot için bir karar verilecekti diğer betalar tarafından!
Elliot, kan ter içinde, suratı öfke ve yenilginin izlerini taşıyarak betaların arasında duruyordu.
Thomas konseyi yönetircesine ortada durdu.
Ardından konseyi başlatan sesi duyuldu.
“Elliot, sürüye karşı işlediğin suçların ve başkalarının güvenliğini tehlikeye atmanın hesabını vermek zorundasın. Kendi menfaatlerin uğruna sürü düzenini bozarak melezlerle anlaşmazlık çıkardığın için de öyle!’’
Elliot, başını kaldırıp Thomas’a bakmaya çalıştı ama Thomas’ın öfke dolu bakışı altında bir kez daha düşmüştü.
Tyler’ın yüzü öfkeli ama bir o kadar da soğukkanlı bir şekilde konseyin kararını bekliyordu.
Thomas, konuşmasını sürdürdü: “Konsey, senin cezayı ne olacağını belirlemek için toplandı.
Ortamdaki sessizlik saniyeler içinde bir kez daha Thomas’ın boğaz temizlemesi ile bozuldu.
‘’Gelelim karar aşamasına! Betalarım… Artık düşüncelerinizi bildirme vakti.’’
Thomas sözlerini bitirir bitirmez Maya bağırmıştı. Aralarında en küçük olmasına rağmen.
‘’Ceza almalı, sürüden atılmalı! O her şeyi mahvediyor!’’
Lucas onu kollarından tutup omuzlarını sıvazladığında Maya daha fazla devam etmedi. Ardından Lucas konuşmuştu.
‘’Ceza almalı.’ Dedi kısaca.
Lucas’ın Maya’ya bu koşulsuz kabulü nereden geliyordu böyle?
…
Kar yağışı, Kanada’nın ormanlarına ağır bir sessizlik indiriyor. Soğuk, nefesleri beyaz bir buhara dönüştürürken ağaçların dallarına ince bir örtü gibi seriliyordu. Kurt Evi’nin önündeki açık alanda, beyazın içine hapsolmuş birkaç figür beliriyordu. Thomas’ın önderliğinde dövüş antrenmanları yapan kurt adamlar!
Kurt Evi onların kalıplaşmış genel ismiydi. Kanada’daki evleri, Kurt Evi!
Bu karlı havada sürüye bir ziyaret yapılmıştı.
Eski tanıdık bir dost tarafından!
Tyler, adımlarını kararlı ve sessizce atıyor, yanında Maya adındaki genç kız yürüyordu. Maya, ince ama dik duruşuyla çevresine güçlü bir enerji yayıyorken Tyler’ın bakışları sert ve soğukkanlı; liderin sorumluluğunu taşıyan biri gibiydi. Fakat gözlerinde bir parıltı vardı, Maya’nın yanında yürürken gurur dolu bir bakış atıyor. Ona güveniyordu.
Maya bu sürüye kabul edildiğinde çok daha iyi yerlere geleceğini çok iyi biliyordu!
Tyler’ı gören Thomas antrenmanı izlemeyi bırakıp onların yanına gittiğinde gözleri kurt kıza takılmıştı. Tyler’ın yanında sessizce duran kız.
Tyler, Thomas ve Maya konuştuğu esnada ise onları izleyen başka bir çift göz vardı, Lucas.
Lucas Maya’yı işte ilk o zaman görmüştü. Lucas antrenmanı sonrası zaten dinlenme aşamasındayken birkaç adımla yanlarına yaklaştı o an konuşmalar çok net ve tatsızdı.
Maya’nın uğradığı saldırı, Maya’nın eski sürüsünün katledilişi ve Maya’nın yeni sürüsündeki köleliği.
Thomas başını salladı.
Gerçek bir alfaydı.
Gerçek bir sürü alfası!
Doğuştan Alfa!
Bu Maya’yı kabul ettiği anlamına gelmekteydi. Maya’nın gözleri ışık saçarken Tyler gülümsedi. Thomas ise Tyler’a döndü.
‘’O halde akşama kamp ateşi var. Katılmanı beklerim.’’
Tyler başını salladığında bu onun kabul ettiği anlamına gelmişti.
Maya lideri Thomas ile tanıştığı an geriye bir adım atıp yerine dönmüştü ki o an birisiyle gözleri keşişti, o an zaten onu izleyen birisi ile, Lucas ile!
O an zaman her ikisi için de dururken Lucas gülümseyip elini kaldırıp selam vermişti ki Maya bir hışımda önüne döndü. Bu tatsız selamlaşmada yaşadığı saldırının da büyük bir rolü vardı tabii.
Ve Lucas bunu bildiğinden asla sorun etmemiş aksine gülümsemişti.
Her şeye rağmen dimdik durmaya çalışan bir kız.
Sürüye yeni kabul edilmiş bir kız.
Açık kahverengi saçları ve kehribar gözleriyle adeta ışık saçan bir kız!
…
Bir kurt adam geleneği olarak Kamp Ateşi!
Kamp ateşi ise…. Kurtlar için neredeyse dünyadaki en önemli şeydi.
Kurt adam geleneğinde kamp ateşi etrafında toplanmak, genellikle birkaç önemli durum için yapılırdı.
Kurt adamlar, düşmanlarını alt ettiklerinde veya zorlu bir savaşı kazandıklarında kamp ateşi etrafında toplanarak bu zaferi kutlarlardı. Ateşin etrafında bir araya gelip uluyarak, kazanılan zaferin coşkusunu paylaşır ve birbirlerine güç verirlerdi.
Kaybedilen sevdiklerini, liderlerini veya sürü üyelerini anmak için de kamp ateşi etrafında toplanıp bu törenlerde kaybettikleri kişilerin anıları yad ederek onlara saygı duruşunda bulunurlardı.
Sürü için önemli bir karar alınacağı zaman ya da yeni bir liderin ilanı gibi durumlarda, kamp ateşi etrafında toplanılır. Bu buluşmalarda sürü üyeleri birbirine bağlılıklarını yeniden teyit eder, birliklerini güçlendirirlerdi. Bu toplanma içinde sürüye ihanet konusunun işlendiği konseylerde toplanılır, sürüye yeni birisi geldiğinde de aynı kamp ateşi yakılırdı.
Tıpkı bir bebeğin haneye gelişi gibi!
Kurt adamlar için kamp ateşi, hem sembolik hem de sosyal olarak büyük bir öneme sahipti.
Ateşin etrafında bir araya gelmek, sürü içindeki hiyerarşiyi, bağları ve gelenekleri sürdürmenin önemli bir parçası olarak tarihe kazınmıştı.
…
Her şey o an çok güzel gidiyordu.
Maya sürüye katılmış, kamp ateşi yakılmıştı.
Herkes neşeliyken olanlar oldu!
İki sürünün düşmanlığı ve sürüler arası ortada kalan Maya!
Sorun ise Tyler’ın varlığı ile çözülmüştü.
Melezin varlığı ile!
Sürü bir süreliğine karanlığa ve sessizliğe bürünürken sürü lideri resmi bir şekilde Maya’yı sürüsünden atmıştı.
Ve böylece Maya…
Ait olduğu yeri nihayet buldu.
Maya sürüye dahil olduğunda sürüye yeni bir neşe daha eklenmişti.
Lucas sürünün küçük olmasına rağmen en çeviği iken Thomas’ın yetkilendirmesiyle Maya bizzat Lucas’tan eğitim almak üzere bir kez daha birleşmişlerdi.
Lucas ve Maya’nın arasındaki ilişki zamanla soğuk bir mesafeden sıcak bir yakınlığa doğru evrildi. İlk başlarda ikisi de birbirine karşı temkinli ve mesafeli durmuştu. Maya, sürüye katılmanın verdiği baskı ve yeni bir ortamda olmanın getirdiği tedirginlikle kendini savunma duvarlarının ardında tutuyordu. Lucas ise onun bu sert ve mesafeli tavırlarını sineye çekmekteydi ve asla Maya’nın istemediği kadar yakınlığa yaklaşmadı.
Maya’nın geçmişinden gelen karanlık sırlar, Lucas’ı hem hüzünlendiriyor hem de ona karşı içten içe bir bağ kurmasına neden oluyordu.
…
Günler geçtikçe Lucas ve Maya sık sık birlikte vakit geçirmeye başlamışlardı. Ve bu vakitler asla sadece dövüş eğitimleri ile sınırlı kalmadı.
İlk başta bu, sıradan eğitim seansları ve ortak görevler sırasında gerçekleşti. Ancak her defasında Lucas, Maya’nın sert kabuğunun altında ince bir kırılganlık olduğunu fark etti. Maya, güçlüydü, kararlıydı, ama aynı zamanda içinde derin bir yarayı saklıyordu. Lucas, bu yaraya dokunmak istedi, ama Maya'nın çevresine ördüğü duvarları aşmanın kolay olmadığını gördü.
Zamanla Maya, Lucas’ın yanında kendini daha rahat hissetmeye başladı. Lucas, onunla konuşurken yargılamadan, sadece anlamaya çalışarak yaklaşıyordu. Onun sessizliğinde huzur buluyor, ama aynı zamanda Lucas’ın derin bakışlarında bir güven hissetmeye başlıyordu. Lucas’ın sakin tavırları, Maya’nın kalbinde uzun zamandır hissetmediği bir güven duygusunu uyandırdı.
Bir akşam, soğuk bir kış gecesinde, sürüyle birlikte ateşin etrafında toplanmışlardı. Maya, genellikle bu tür etkinliklerde geri planda kalmayı tercih ederdi, ama Lucas’ın bakışlarını üzerinde hissettiğinde bu sefer ona karşı koyamadı. Lucas, sessizce onun yanına oturdu. Aralarındaki sessizlik, tuhaf bir şekilde rahatsız edici değil, aksine huzur vericiydi. Yanan odunların çıtırtısı ve karanlık gecenin derinliği, ikisinin de düşüncelerini sarmıştı.
O gece, Lucas, Maya’ya çocukluğundan bir hikaye anlattı. Hikaye, sevgi ve kayıplarla dolu bir masaldı. Maya, Lucas’ın gözlerindeki hüznü gördü ve belki de ilk defa, onun da kendisi gibi yalnızlık ve kayıplarla başa çıkmaya çalıştığını fark etti. Maya, uzun süre sonra ilk kez yavaşça gülümsedi. Lucas’ın hikayesi, onun içinde bir şeyleri harekete geçirmişti. Onun sessiz anlayışı, Maya’nın duygularını açığa çıkaran bir anahtar gibiydi.
Günler birbirini kovaladı ve Lucas ile Maya arasındaki bağ güçlenmeye başladı. Birlikte yaptıkları antrenmanlar, görevler ve paylaştıkları sohbetler, aralarındaki mesafeyi yavaş yavaş kapatıyordu. Maya, Lucas’ın yanında kendini daha güvende hissetmeye başladı. Lucas ise Maya’nın duygusal iniş çıkışlarını daha iyi anlamaya başlamıştı. Maya’nın sert ve mesafeli tavırlarının ardında derin bir sevgi ve sadakat yatıyordu. Bu, Lucas’ın ona daha da yaklaşmasını sağladı.
Zamanla Lucas ve Maya, yalnızca sürü arkadaşları olarak değil, birbirlerine içten bir dost ve sırdaş olarak bağlandılar. Lucas, Maya’nın içindeki karanlık sırları keşfetmek için acele etmedi. Onun yanında, sabırla bekledi ve Maya’nın kendi hızında açılmasına izin verdi. Maya, Lucas’ın bu sabrı karşısında şaşkınlık ve minnet duyuyordu. İkisi arasında oluşan güven bağı, her geçen gün daha da derinleşti.
Maya ve Lucas’ın arasındaki bu bağ, sessiz ama güçlüydü. Ne açıkça dile getirilmiş bir aşk itirafı ne de büyük bir romantizm vardı. Ama onların ilişkisi, birlikte geçirilen anlarda, paylaşılan sessizliklerde ve göz göze geldiklerinde hissedilen o derin duyguda saklıydı. Birbirlerine duydukları sadakat, aralarındaki bağın temelini oluşturdu.
İkisi de yaralıydı, ikisi de geçmişlerinin izlerini taşıyordu. Ama bu yaralar, onları birbirlerine daha da yaklaştırdı. Lucas, Maya’nın yanındaki huzuru buldu; Maya ise Lucas’ın sessiz anlayışında kendini buldu. Onların hikayesi, sessiz bir dostlukla başlayan, derin bir güven ve sadakate dönüşen bir ilişki oldu.
Ve zamanla evrildi.
Tüm bu kayıplar ve üzüntüler bir bir beraber geçirdikleri zamana bürünüp kaybolup gittiğinde yerini kahkahalar ve eğlenceler aldı.
Tıpkı mutlu ve cilveli bir dans şovu gibi yaptıkları dövüşler gibi!
…
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
80.82k Okunma |
15.4k Oy |
0 Takip |
135 Bölümlü Kitap |