Yeni Üyelik
5.
Bölüm

3. Bölüm

@selinayeda_x

 

 

BARIŞ

Tam olarak ne olmuştu nasıl gelişmişti her şey hiçbir şey bilmiyordum. Bir şeyler görmüştüm evet ama bunlar ne hiç mi hiç anlam veremiyordum.

Canavarlar alemine yolculuktu adeta.

Hani şu filmler var ya!

Sanırım kötü bir hayal gücüne sahiptim ve çok fazla fantastik gerilimli filmler izleyip kitaplarını okuyordum.

Buna artık bir son vermem gerektiğini artık fark etmiştim.

Zaman geldi de geçiyordu bile!

Yavaşça yataktan doğrulup etrafa göz gezdirdikten sonra havanın aydınlandığının ve şuan sakince odamdaki yatakta yattığımı fark ettiğimde yataktan fırladığım gibi ayna karşısına geçtim. Normaldim. Her şeyimle normal. Tertemiz ve de normal!

Üstümde dün geceden kalma kıyafetler vardı, tertemiz bir şekilde. Boynumda ise hiçbir yara belirtisi bulunmuyordu. Sanırım… Gerçekten aptal bir hayal gücüydü o kadar. Artık buna emindim.

Ve şimdi de mutfağın yolunu tuttum. Dün gece yaşananları atlattığıma göre ve bir sorun olmadığını kavradığıma göre… Emery ile barışma planları devreye girmeliydi.

Yeni bir gün. Berbat geçen bir parti. Emery’in hayal kırıklığının bünyemde bıraktığı etki…

Artık onunla konuşma vaktiydi.

Mutfakta kahvaltı hazırlayıp bir de iki bardaklık kahve yaptıktan sonra masayı hazırlayarak Emery’i çağırdım.

Artık konuşmamız ve barışmamız gerekiyordu.

Böyle olmaz, onsuz olmaz.

Bir odanın içinde iki düşman iki kırgın eski dost olamaz!

‘’Hadi ama kahvaltı da mı etmeyeceksin?’’ Emery yorganı kafasına kadar çektikten sonra içeride boğuk sesiyle konuştu.

‘’Beni rahat bırak Adelia!’’ Ve ben de ona aynı şekilde karşılık vermiştim pes etmeyerek.

‘’Barışana kadar olmaz! Hadi barış benimle.’’ Yorganın ardından dudak büzerek Emery’i beklemeye başladığımda kısa süre içerisinde yorganı üstüme fırlatarak yataktan kalktım.

‘’Umarım en sevdiğim kahveyi yapmışsındır ve kahvaltı doyurucudur çünkü dünden beri açım! Ve sakına barıştık sanma, açım!’’ Emery’in sözlerine kıkırdayıp arkasınca yorganı düzelterek mutfağın yolunu tuttuğumda karşılıklı kahvaltı yapmaya başlamıştık. Ardındansa bir okul macerası bizi bekliyordu yeniden.

Ve biliyorum ki çoktan affedilmiştim.

Bu iki en yakın dost birbirinden asla ayrı kalamazdı ya!

Tekrardan aynı dünkü gibi hazırlanıp okulun yolunu tuttuğumuzda herkes partiyi konuşuyordu. Emery’in morali parti sözünü duydukça bozulsa da partiye gidemeyenlerin konuşmasıydı bunlar. Çünkü biliyorduk ki partiye gidenler asla sesini çıkarıp konuşmazdı. Çünkü bu… Gizli bir partiydi, sadece davetlilere açık olan. Bize tam olarak böyle öğretilmişti işte!

‘’Hadi dersliğe geçelim iyice sinirim bozuluyor!’’ Emery beni kolumdan sürükleyip dersliğe ittiğinde arkasından yürümeye devam ederek bir yandan da moralini toplamaya çalışmıştım.

‘’Berbattı emin olabilirsin. Hiç eğlenmedim. Zaten sen o haldeyken eğlenmeyi bile düşünmedim tabii ama berbattı işte!’’ Emery ilk defa kıkırdadığında şaşkınca ona bakakaldım.

‘’Evet biliyorum. Sen partileri sevmezsin ve de hiç eğlenmezsin. Bile isteye yerime içeri girdiğini de düşünmüyorum zaten. Sadece dün biraz öfkeli ve üzgündüm.’’ Emery’i anlayışla karşılayıp başımı salladığında omzumu sıvazladı ve gülümsedi.

‘’Eh yoğun tempolu bir okul vakti!’’ Kesinlikle yoğun bir okul günü bizleri bekliyordu.

Ders çıkışı kantindeki yerimizi aldığımızda yanımıza ilk defa birileri damlamıştı.

Yani… Gelmişti.

Jenna and boyfriends Rich. Oh sorry… His name is Richard!

Kahkahalarımı bastırmaya çalışırken çoktan karşılıklı oturarak yanımıza yerleşmişlerdi.

Kim bilir parti hakkında ne laf edeceklerdi bizlere. Üstelik Emery yerine gitmişken!

Jenna boğazını temizleyip gülümsedikten sonra bakışlarını benden ayırmadan bir soru sormuştu soru tam olarak Emery içindi. Ve evet Jenna karşımda Richard ise tam da yanımda oturuyordu!

‘’Adela’nın senin yerine seçildiğini duydum. Üzgün müsün, sen de çok hak ediyordun oysa ki!’’ Gözlerimi devirerek öfkeyle soluduğumda Emery omuz silkip söze girmişti.

‘’Geçmiş gitmiş bir şey artık umurumda değil ve şansımı önümüzdeki partilere saklıyorum sonuçta her şey bitmiş değil, değil mi?’’

‘’Tabii yerine yine arkadaşın gitmezse!’’ Jenna kahkahayı patlatmışken şaşkınca kalakalmıştım.

Öylece bakakalmışken Jenna en sonunda kendini düzeltmeye karar vermişti.

‘’Yani sen değil de tekrar Adela seçilirse diyorum. Yoksa kimse kimsenin yerine partilere gidemez bunu hepimiz biliyoruz. Kim davetli ise o!’’ Jenna’ya başımı salladığımda Emery mutluluktan uzak bir gülümseme ile Jenna’Ya döndü.

‘’Kesinlikle öyle. Ve bir sonraki sıra tamamen bende!’’

‘’Bende öyle olmasını umuyorum. Adela pek bir somurtkan ve verimsizdi, en azından benim için!’’ Jenna bu sözlerinden sonra ayaklandığında Richard’ın bakışları Jenna’ya takılmıştı.

‘’Jenna!’’ Sanki bu bir uyarı seslenişiydi. Ya da ben öyle bir vibe almıştım.

Neyse işte hiçbir önemi yoktu. İkisi de kalkıp masamızdan ayrıldılar. Biz ise yine Emery ile birbirimize kalmıştık. Sonunda!

‘’Amma da saçmaladılar ya!’’ Emery kahvesini yudumlarken burnumdan tüm soluğumu verdim.

‘’Bana Adela diyor!’’ İsmimi özene bezene yanlış söylüyordu.

‘’Benim ismim Adela mı!?’’ Sözlerime Emery kahkaha attığında sandalyeye yaslanarak sakinleşmek için nefesimi yanaklarımda şişirdim.

En sonunda yanaklarıma dolan nefesi vererek sakinleştiğimde Emery’e dönmüştüm.

‘’ Sanki kendi seni davet etmiş de ben gelmişim gibi konuşmuyor mu? Sanki biliyor kim davetli kim değil.’’ Emery beni başıyla onayladığında sessizce söylenmeye devam ettim.

‘’Çok garip…’’

İki gündür gerçekten her şey çok garip.

‘’Neyse artık. Ders vakti gelmek üzere. Geçelim mi?’’ Emery’i onaylayarak çantamı masadan aldığım gibi ayağa kalktım ve Emery ile birlikte dersliklerin yolunu tuttum. Son dersimizdi ve iki buçukta bitecek biz de rahatça yurdumuzun, evimizin yolunu tutacaktık. Seneye ev tutmayı düşünüyorduk. Umarım başarırdık.

Soğuk rüzgarın odayı titretmesi ile gözlerimi araladığımda tüm perdenin camdan gelen rüzgarla uçuştuğunu fark ederek doğruldum.

Bu cam ne ara açılmıştı?

Ne ara bu kadar rüzgarlanmıştı dışarısı?

Ürpererek yatağın içinden çıkarak camı kapattım.

Pencereyi kapatıp perdeyi tekrar çektikten sonra tekrardan yatağa girdim. Gecenin üçünde. Kapkaranlıkken sokaklar…

Ürperti artık üç gündür bedenimi esir almışken beş buçukta uyanarak ayaklandım. Artık bir daha uyumak imkansızdı ve zaten bir buçuk saat sonra tekrar uyanacaktım. Ben de duş almaya karar verdim ve rahatça kıyafet seçmek için iyi bir vakitti.

Ve sayemde bugün de okula kahvaltı etmiş bir şekilde gidecektik. Erken kalktığım için kahvaltıyı da hazırlayabilirdim çünkü.

Duştan çıkıp üstüme ince beyaz baskılı bir tişört geçirdikten sonra altıma da siyah kenarları beyaz çizgili kısa bir şort giydikten hemen sonra saçımı dağınık bir topuz yaparak kahvaltı hazırlamaya başladım.

Patates kızartması, portakal suyu, yumurta, kızartılmış ekmek, reçel ve çikolata. İşte günün harika başlangıç sunumu!

Kahvaltının da hazır olmasının ardından odaya geri dönmüş ve hemen ardından kıyafet bakınmaya başlamıştım ki işte o an bir kombin gözümde canlanıvermişti bile. Hemen aldığım gibi yatağın üstüne attım ve Emery’i uyandırmak için yatağının yolunu tuttum. Bugün bu kız koyu kırmızı ama bordo olmayan capcanlı bir dar paça yüksek bel pantolon üstüne crop alttan bağlamalı beyaz bir gömlek giyecekti!

‘’Hadi uykucu uyanma vakti. Bugün de kahvaltımız var ve okula zinde geçeceğiz!’’ Sözlerim Emery’i bir anda ayaklandırdığında gülümsedim.

‘’O halde soğutmadan geçelim!’’ Emery yataktan fırladığında kahkaha atmıştım. Haklıydı soğutmadan yesek iyi olur. Sonra da büyük bir okula hazırlık serüveni zaten bizi bekliyor olacaktı ki öyle de olmuştu.

Okula vardığımızda insanlar yine bir parti muhabbeti içerisindeydi.

Bu da neyin nesi!?

Kapıdan içeriye girer girmez elimize davetiyeler sıkıştırılmıştı. Tabii bunlar kişiye özel değildi .Sadece yer ve saat yazan türdendi.

‘’Mühendislere özel partimizde sizi de bekliyoruz!’’ Kız diğer öğrenciler için hemen yanımızdan uzaklaştığında Emery ile bakışmaya başlamıştık. Bütün mühendis öğrencileri için geçerli miydi şimdi!?

Biz biyomedikalle uğraşırken inşaatçılarla bir parti mi?

Kesinlikle çok saracak! Emery’in halinden bile belli!

Ah harika!

Yine zorla bir partiye gitme vakası daha!

Artık bunu tamamen anlamıştım.

Neyi mi?

Tabii ki partilerden kaçamayacağım gerçeğini!

...

‘’Kesinlikle gidiyoruz!’’ Ve tam da Emery’den beklenen bir hareket.

İç çekerek Emery’i başımla onayladım. Zaten bir partisi mahvolmuştu. Bu sefer kendi isteğimle gidecektim sanırım…

‘’Tamam gideceğiz zaten borçluyum bunu sana.’’ Emery başıyla onayladıktan sonra kolumdan çekiştirmeye başladı.

‘’Aslında borçlu değilsin ama evet gelmek zorundasın ve kendi isteğinle gelmen hoşuma gider çokça.’’ Emery’e gülümseyerek çekiştirdiği kolumu umursamadan kendisini takip ettim. Tabii ki de her zamanki dersliğimizdeydik. Şu derslikler ne zaman tamamen bitecekti? Çok sıkıcıydı!

Yeni bir günün, günün ilk dersiyle başlamasının ardından mevzu yeniden dönüp dolaşıp partiye ve partide giyilecek şeylere gelmişti.

Evet ya ne giyecektik partide!?

Gardıropta hiçbir şey yoktu!

İşte Emery az önce tam da bunları düşünüyordu.

Nereden bildiğimi sorgulamayın.

Ben bilirim!

Neyse ki bugünkü dersler azdı. Tıpkı yarınki gibi. Ardındansa zaten hafta sonu geliyordu ve parti de Pazar akşamıydı. Yani düşünmek için çok zaman vardı.

Elbiseyi düşünmek için!

Giyilecek herhangi bir şeyi!..

Jenna ve sevgilisi Richard bugün bize musallat olmadan neyse ki günü atlatabilmiştik. Sanırım öğleden sonra dersimiz yok diyeydi. Ya da onlar bugün gelmemişlerdi.

Hangisi olmuştu bilmiyorum ama böyle saçma sapan insanlarla münakaşaya girmek istemiyordum.

Bugün kurtulmuştum.

Umarım yarın da öyle olurdu.

Ve umarım partide yoklardır!

Hangi bölümlerde olduklarını bilmediğim için işim tamamen şansa kalmış gibiydi. Pazar günü onları görüp görmememe bağlı gibiydi.

Ders dışı doğruca eve gitmiştik. Günlük tekrarın ardından ufak bir dinlenme sonrası da önce yarınki giyeceklerimizi seçmiştik sonrasında da parti kıyafeti arayışına girmiştik Emery ile birlikte.

Benimki hazırdı hatta. Neden günler boyunca uğraşayım ki?

İşte günümüz tam olarak böyle geçmişti

Yarın ise…

Yarın nasıl geçeceğini de yarın bekleyip görecektik!

Şu bir hafta nasıl bu kadar çabuk geçmişti böyle? Son okul günü de bittikten sonra önümüzde sadece parti günü kalmıştı. Ve söylemem gerekirse… Bugün de yoklardı!

Mutluluk…

‘’Hadi ama geç kalacağız!’’ Bu kız gerçekten şaka yapıyor olmalıydı!

‘’Daha bir saat var Emery!’’ saçlarımı maşalarken arkadan bağırışı duyuldu.

‘’Olsun!’’ Her şeyi sağlama alan bir kız olduğunu düşünür tanımayanlar. Ama hayır! Sadece konu partileme olduğunda böyle. İşte acı gerçekler!..

‘’Hazır olmak üzereyim!’’ Saçlarıma şekil vermeye devam ederken Emery bıkmış tavırla arkamda belirmişti.

‘’Gel buraya beceriksiz şey!’’ Elimdeki maşayı alıp saçlarımı yapmaya başladığında gülümseyerek onu ayna karşısında izlemeye başlamıştım.

Birkaç dakika içerisinde saçlarımla uğraşmayı bıraktıktan sonra da sandalyemi kendisine döndürüp yüzüme bakmıştı.

‘’İşte bu kadar!’’ Sonrasında ise kontür paletini eline aldı.

‘’Şimdi biraz da sihir…’’ Gülmemek için kendimi zor tutarken fırça bütün suratımda derin bir gezintiye çıkmıştı bile.

Yaklaşık yarım saatin ardındansa yurttan nihayet çıkıp parti alanının yolunu tutmuştuk.

Bakalım bu geceki partide eğlenebilme girişimi gösterebilecek miydim?

Yoksa her zamanki gibi bir parti bozucu, bir bıkkınlık abidesi ve sıkıntı saçan mı olacaktım?

Her şey zamana kalmıştı diyebiliriz.

Partiye vardığımızda bizi iki neredeyse kendinden geçmiş sarhoş çocuklar karşılamıştı. Boynumuza partinin süslü atkılarını attığında Emery gülümseyerek onlara selam verdi. Ben ise somurtmaya başlamıştım bile.

Şimdiyse parti evine giriş yapıyorduk. Parti kapısında yine tanımadığım birileri bizi karşıladığında ellerimize de haliyle içki tutuşturmuşlardı. Emery’e tek sözüm bu (partiye gelmem) değildi. Bir de bir kadeh içecektim ki onu da az önceki bardakla gerçekleştirmiştim. Artık huzur bulabilirdim çünkü Emery için yapmam gerekenler tam olarak bitmişti. Artık iki sıkı dost olmaya devam edebilirdik çünkü aramızda bir küslük de kalmamıştı.

İki katlı parti evine an itibari ile içtiğimiz birer kadehle giriş yaptığımızda müzik bizi karşılayan şey olmuştu.

Şaşırtıcı ama… Değişik şekilde müzikleri de beğenmiştim sesler de çok gürültülü gelmiyordu.

Sanırım ilk defa bir partiyi beğenecek ve somurtmayacaktım.

Hatta belki…

Belki de birazcık eğlenebilirdim.

Emery ile tamamen parti odasına girdiğimizde Emery hızlıca plastik bira bardaklarından kapıp bir yandan içmeye ve bir yandan da dansa başlamıştı ki içki sevmememe rağmen bir bardak da ben alarak hızlıca Emery’i takip ettim.

Böyle bir değişiklik…

Benim açımdan…

Partileme, içki, alkol, geceyi hatırlayamama ve Seratonin!

Kulağa çok ama çok harika geliyordu aslında!

Let’s do it!

Parti oyunları, doğruluk ve cesaretlik derken…

Her şeyi yapacaktık.

Bu gidişle öyle görünüyordu.

Hadi o zaman bardaklar tokuşsun !

Her şey sorunsuz gidiyordu , eğlence , eğlence , eğlence , dans ve tekrar eğlence ... Gruplaşa gruplaşa takılıyor olsak bile kimi zaman shot atıyor , kimi zaman Truth Or Dare oynuyor kimi zamanda şu karşıdakine alkol içirmeli pinpon oyununu oynuyorduk .Sonuç olarak eğlenceli geçiyordu . Arkadaş , eğlence , alkol ve… Ve ben ne saçmalıyorum böyle!?

Evet bu parti kızına iyice alışmıştım anlaşılan.

Hatta ön yargımı kırmıştım ama gururuma yediremiyordum.

Ama daha fazla içimde tutamayacağım.

Şu ana kadar harika giden bir partinin içerisindeyim.

Ve pinpon oynuyordum.

Masa pinponu!

Pinpon oyununda iyi sayılırdım, hayret. Fazlasıyla bardakları tutturabiliyordum . Karşı takım tutturduğunda ise ben içiyordum ve oyunu

Başım çok kötü ağrıyor ve yaptıklarımın daha şimdi farkına varıyordum .

İlk defa bu kadar fazla alkol alıyordum.

Hatta ilk defa bugün kendi isteğimle içmiştim.

Nasıl olmuştu bu, hiç anlamıyordum ama olmuştu işte bir şekilde.

Gece yarısına yakın bir vakitti. Ve parti hız kesmeden devam ediyordu. İçki stoğu bittikçe yenisi geliyordu. Bahçedeki bira makinesine insanlar amuda kalkıp hava yollarını aratmayan tarzda içişe geçerken kimileri de arka odada malum şeylerle uğraşmaktaydı.

Ben ise… Emery’in bir erkek için beni parti ortasında bırakmanın ardından yalnız başımaydım.

Emery bir inşaat mühendisi çocuk ile bir köşede eğlenip gülüşürken ben de sadece etrafıma bakınmakla yetinebiliyordum ki etrafta dans ederken bana çarpan insanlar arttığında kendimi arka bahçeye attım. Daha az kişinin bulunduğu ve kendimi mutlu hissedeceğim bir yer sayılırdı. En azından sağdan soldan omuzlarıma geçiren insanlar ve kalabalık yoktu ya!

Bakışlarım bahçenin bir köşesine kaydığında bir grup içmeye devam edip kahkahalar atan erkeklere kaydığında onlardan uzak durmam gerektiğini hissedircesine bahçenin onlardan uzak zıt köşesine doğru ilerledim.

O an arkamdan bir ıslık sesi duyulmuştu.

‘’Hey! Tatlım?’’ Bakışlarımı o tarafa bile çevirmeden devam etmiştim ki yere bakarak yürüdüğümden sert bir bedene çarpmam bir olmuştu.

‘’Pardon…’’ Yanından yüzüne bile bakmadan geçip gidecekken kolumdan tutulmuştum. Bu yüzden de o değerli gözlerim beni tutan kişinin bakışlarını zorunlu olarak bulmuştu.

Tanımadığım mühendis öğrencilerinden birisiydi. Fazlasıyla sarhoş ve aklını kullanamayacak raddede içmiş durumdaydı.

‘’Hiç sorun değil minik serçe! Ah nereye böyle erkenden? Ya da yolunu mu kaybettin?’’ Sırıtışı çocuğun yüzünde büyürken korkuyla bir adım geriledim.

‘’Yolumu falan kaybetmedim ben, bırak da gideyim!’’ Sözlerim bir gram bile etki etmemişken diğerleri de gelip etrafımı çevrelemişti.

‘’Elektrik mühendisliği okuyorum ama hayatımda bu kadar elektrik almadım be güzelim!’’ Konuşanın dudakları üzerime, dudaklarıma doğru gelirken suratına sert bir tokat atmamla afallaması bir olmuştu.

Çocuk suratını tutarak geri çekilirken diğerleri ise kahkaha atıyordu.

‘’Umarım bize karşı da sert olmazsın tatlım.’’ Çocuk hızlı bir şekilde yanağımdan öpüp saçıma gömülüp kokumu içine çektiğinde iğrenerek geri çekilmiştim ki arkamdaki diğer çocuk kollarımı arkada bağlayarak beni hiç bırakmayacakmışçasına sıkıca tutmaya başladığında çığlık attım. Tabii çığlığım yarıda kesilivermişti. Ağzıma kapanan bir elle…

‘’Çok uzun sürmeyecek.’’ Sırıtarak saçlarımı omzumun arkasına attığında üstümdeki gömleğin düğmelerini açmaya çalışmıştı. Her deneyişinde başarısız olurken yanındaki onu ittirerek sırıttı.

‘’Hadi ama! Bu kadar beceriksiz olunmaz bırak da ilk ben halledeyim!’’ Söyledikleri karşımdaki çocuk için yetersiz olmuştu. Umursamadan denemeye devam edip en sonunda düğmelerden bir kaçını kopardığında korkuyla arkamdaki bedene daha fazla yapışmıştım. Sanki o benim iyiliğimi istiyordu da kaçmak için ona sarılıyordum.

Tamamen çıkmaz sokaktaydım.

Çıkmaz karanlık bir sokak.

Ve beni buradan çıkaracak ufacık bir ışığın kölesiydim.

Ufacık bir ışık seli…

Her şeyimi bana geri kazandırırdı.

Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken arkamdaki bedenin bir anda yok olmasıyla serbest kalmıştım. Ağzıma kapanan el de bedenle birlikte kaybolduğunda neredeyse tamamen serbesttim.

Arkamdaki bedenin çığlığı bahçeyi inletirken sırada düğmelerimi koparıp bir paçavraymış gibi fırlatan o çocuğa gelmişti.

Adamın bir anda büyük bir çarpışma ile tellere fırladığında işte tamamen serbesttim. Önümdeki üç çocukla bakıştığımdaysa hızlıca arkamı dönüp koşmaya başladım. Çok uzun sürmemişti. Takılıp alkol etkisiyle yere kapaklanmam bir olmuş ve sonrasında da orada öylece kalakalmıştım.

Dönüp etrafıma baktığımdaysa kan gövdeyi götürmekteydi. En son ise gördüğüm şey çocuklardan birinin kafasının gözümün önünde kırılması ve cesedinin boşluğa düşermişçesine yeri boylaması olmuştu.

Çığlık atacağım esnada ise sadece bakakalmıştım. Çocuğun boynunu koparırcasına kıran canavar benzeri o yaratık… Halüsinasyonumdaki aynı gözlere ve sivri dişlere sahipti.

Yoksa…

Her şey gerçek miydi!?

Yoksa…

Hala aynı halüsinasyonların içindeydim ve yine mi bunların hiçbiri gerçekleşmemişti.

Artık bu kadar tesadüf de tamamen fazlaydı.

Canavar benzeri yaratığın ağzından yere damlayan kanlar ve etraftaki tüm bu kan kokusu midemi bulandırırken yavaşça doğrulmaya çalışıp elimle ağzımı tuttum. Yavaş yavaş insan görünümünü alan canavarsa ağzındaki kanı tükürüp dudaklarını sildikten sadece birkaç salise sonra yanımda bitmişti. İrkilerek geriye atılmışken elleri belimi sararak beni yerden kaldırmış sonrasında da gözleri gözlerimi bulmuştu.

‘’İncindin mi? Sana zarar verdiler mi?’’ Sadece öyle bakakalmıştım gözlerine. Az önce kıpkırmızı olan gözler… Şimdiyse koyu kahveydi. Sivri dişler gitmiş yerini beyaz normal azı dişler almıştı. Soğuk, beyaz tenine renk gelmiş biraz olsun daha normal gözükmekteydi.

Gözlerine bakmayı sürdürürken cevap vermekten de kaçınmıştım.

Başımı mı vurmuştum ben? Çok şiddetli bir şekilde başım ağrıyordu. Berbat hissediyordum.

Başımı ellerim arasına alarak kuru gürültüyü susturmaya çalışırken gözlerim de kapanmıştı. Bu baş ağrısı…

Hiçbir şey öldürmemişti ama bu baş ağrısı beni öldürebilirdi!

Ve evet… Bugün alkolü biraz fazla kaçırmıştım ve kim bilir dünden kalma halim ne kadar berbat olacaktı. Tabii yatağıma dönebilme şansına erişebilirsem o da…

 

 

Loading...
0%