Yeni Üyelik
24.
Bölüm
@selinayeda_x

 

PANZEHİR (S2B1)

 

Wilhelm Donovan.

Kendisi tüm yalanlarıyla beni mahveden o canavar!

Şimdi o güzel yatağında ter içinde ölümle mücadele ederken panzehiri ise bendeydi.

Çokça kalbini kırdığı kızda.

Yalanlar söylediği ve bir hiçmiş gibi davrandığı…

En kötüsü de onu kendi çıkarları için telkin ettiği kızda!

Etrafıma baktığımda hiçbir şey yoktu.

Karanlık sokak boyunca yürümeye devam ederken arkamda bıraktığım dört ceset vardı. Thomas’ın Jeremy’in intikamını alırcasına dağıttığı ölüm zarflarının eseri!

İntikamın dahası üç katlı vampir villasındaydı.

En az on kişi vardı o revirde. On vampir! Üç tanesi ölen tam on yatalak zehirlenmiş vampir!

Hepsi teker teker ölecekti. Thomas intikamını yeterince almıştı.

Wilhelm’e vampir liderine bu büyük bir ders olmalıydı.

Uslanmalıydı.

Bu tabloda kurt adamlar daha da güçlüydü.

Dar bir sokakta evimin yolunu bulmaya çalışırcasına ilerlerken karşımda siyah bir silüet durduğunda ben de olduğum yerde kaldım.

Yüzünü görmüyordum ama vampir olduğunu anlamıştım.

Wilhelm’in emrindeki vampirlerden sadece bir tanesi!

Vampir bir adımda karşıma geldiğinde gözlerini de görmüştüm. Sokak lambasının dar alana yaydığı ışığın altında kendisinin yüzünü de görmüştüm.

O ilk gece… Wilhelm’i çağıran vampir. Wilhelm ilk telkinini üzerimde uygularken ki.

İkimiz de sessiz kaldığımızda ilk adımı vampir attı.

‘’Almışsın.’’ Dedi. Tüpü kastediyordu. Tüp hala elimdeydi ve onu sıkı sıkı kavramıştım.

Başımla onayladım. Ve ardından söze girdim. ‘’Richard öldü ama.’’ Omuz silkmişti. ‘’Yeni vampirler bulması zor değil.’’ Ardından kolumu kavramıştı.

Şimdi beni vampirlerin evine götürüyordu.

Ortam değiştiğinde odadaki her yer teker teker yerine oturduğunda yataktan tarafa bakışımı çevirdim.

Jenna başındaydı. Odada başka vampir de yoktu.

Jenna bizi gördüğünde ‘’Steve.’’ Diye bağırdı. Elimdeki tüpü gördüğünde heyecanı daha da artmıştı.

‘’Başardınız!’’ Ardındansa gözleri odada gezinmişti. Richard’ı aradığı kesindi. Ama… O sevdiğini ancak sınırda bulabilirdi, o da tabii ki ölü cesedinden ibaretti.

Steve basitçe ‘’Ölmüş.’’ Dedi. Ardındansa da Jenna’yı kavramıştı. Jenna duyduğu şeyden sonra çığlık çığlığa kaldığında Steve Wilhelm’i işaret etti bana.

Evet…

Ona iyileştirici panzehiri de ben verecektim.

Yine benim elimden iyileşecekti!

Steve Jenna’yı sakinleştirmeye çalışırken odaya iki vampir girivermişti. Wilhelm’e bir şey olduğunun korkusu ile.

Ama tabii olay bambaşkaydı.

Jenna Steve’den kurtulur kurtulmaz ortalıktan kaybolmuştu.

Emindim ki sevdiğinin arkasından ölüme gidiyordu.

Çünkü gerçek sevdalılar bunu yapardı.

Mesela avcıları öldürmek için sevdiğini yem olarak kullanmazdı değil mi?

Tüpün ağzını açıp Wilhelm’e yaklaştığımda üç vampir sessizce beni izlemekteydi. Wilhelm’in üstüne eğilip ona seslendiğimde gözlerini araladı.

‘’Kanı getirdim, aynen istediğin gibi.’’ Dedim. Sanki telkin hiç bozulmamışçasına.

Yüzünde ufak bir değişim olduğunda tüpün ucunu dudaklarına değdirdim. Şu an tüpü tutacak gücü bile yokken ona bu gücü şimdi bu melez kanını ona içirerek verecektim.

Ve düşünmeden yaptım.

Çok düşünürsem ölüm fermanını imzalardım çünkü.

Wilhelm benim ayaklı bir kan deposu olmadığımı ve tekrar telkin edilmediğimi de anladığında kanımı zevkle son damlasına kadar sömürecek sonra da bir hiçmişim gibi atacaktı.

Vampirler bir kanı arzuladığında onu asla bırakmazdı çünkü! Tadına varmadan veya sonuna kadar sömürmeden asla!

Aslında bu yaptığım da tam olarak hayat sigortası sayılırdı.

Wilhelm yaşasın Adelia da yaşasın. En azından ben hayatımdan bıkma aşamasında son raddeyi geçmeden, o son raddeye geçene kadar durum böyleydi.

Aksi olduğunda aksi takdir de bu kız… Kendi canını ortaya koymaktan korkmazdı.

Ne de olsa kaybedecek hiçbir şeyi yoktu.

Sevdiği bile yoktu.

Sadece canı vardı.

Ve canından da vazgeçtiğinde o zaman tamamen korkusuz olacaktı.

Sadece gelecekte olacak Wilhelm’in davranışlarına bağlıydı.

Adelia yaşayacak mı yoksa ölecek mi?

Tamamen Wilhelm’e bağlı.

Sever gibi yakıp kandırdı. Söndürmediği yürek ateşi içimde cayır cayır yanıyordu.

Onunla yüzleşecektim!

Sonunun ölüm olması umurumda bile değildi artık!

Melez kanını vampirlerin gözünün önünde Wilhelm’e yudum yudum verdim.

Her yudumda kireç gibi olan yüz hatları ve beden rengi daha da parlayıp canlanırken tüpün dibine geldiğimizde tüpü dudaklarından sıyırıp aldım.

Vampirler dikkatle Wilhelm’i izlerken umurlarında bile değildim. Wilhelm’e tekrardan bir bakış attığımda sözlerini de hatırlamıştım.

Çok önceden söyledikleri ama yalan olmadığına inandığım bir tür özellikleri.

‘’Vampir olmak için vücudunda vampir kanı varken ölmen ve tekrardan dirildiğinde insan kanı içmen gerekir.’’

Peki ya vücudumda melez kanı olduğunda?

Ne zararı olabilirdi mesela?

Tüpe bir bakış attığımda dibindeki tek bir yudum dikkatimi çekmişti.

Wilhelm uyanacak ve ilk yapacağı şey ise beni her zamanki gibi güçten düşürmek, benden beslenmekti.

Buna daha fazla katlanamazdım.

Daha fazla onunla durmaya katlanamıyordum!

Wilhelm ile yüzleşme vakti gelmişti.

Ucunda ölüm olmayan, diriliş olan bir şekilde!

Sabah olduğunda her şey tamamen değişmişti. Wilhelm’i dinlensin diye vampirler onun kendine geldiğini görür görmez yalnız bırakmıştı. Yanında sadece ben vardım. İki büklüm bir şekilde sandalye başında yatmaya devam ediyordum. Taa ki uyanana kadar.

Wilhelm’in canlı vücuduyla karşılaştığımda tamamen dinç bir şekilde çok yakında tekrardan uyanacağını anlamıştım. Elimde dünden beri duran tüpü bir kez daha sıktığımda aklımdan geçirdim.

Sadece yirmi dört saat!

Sadece yirmi dört saatim vardı!

Yüzleşmek için yeterli bir zamandı, peki ya kaçmak!?

Her şeyin kadere aldığı o anlarda kurt adam zehrinin panzehiri olan tüpün içindeki son yudum melez kanını da ben içtim!

Tüpü masanın üstüne tamamen bitik bir şekilde bıraktığımdaysa Wilhelm işte tam o an açmıştı gözlerini ve bana bakmıştı.

Bakışlarımız bir kez daha kesişmişti!

Bir hışımda kalktığı yatağından sonra tam karşıma dikildiğinde ne yapacağını kestirememiştim. Sonrasında ise odaya birkaç vampir tekrardan girmişti. Wilhelm’in tamamen iyileşip ayaklandığını görebilmek için.

Wilhelm onları başıyla selamladıktan sonra tekrardan bana baktığında bir adım sonra yanımda bitmişti. Bakışlarımı kaçırmak istesem de yapamadım. Onun göz bebeklerinin içine bakar iken o bir anda belimi kavrayarak beni kendine çekerek dudaklarıma yapıştı.

Karşılık verememiştim, itememiştim de.

Zaten kısa sürmüştü.

Amacı farklı olduğundan!..

Dudaklarımız ayrıldığında sırtımı bir eliyle kavradı. Boynumun bantlı olmayan kısmındaki saçları sıyırıp arkaya attı. Kanımı emmek istiyordu.

Lezzetine âşık olduğu kanımı!

Bir adım geriye çekilerek Wilhelm’e bir bakış attım.

‘’Daha eski yara iyileşmemişken istemiyorum.’’ Dedim kısa ve öz. Wilhelm ise olumsuzca başını sallayarak beni tekrar kendisine çekmişti.

‘’Vampir kanım kısa sürede iyileştirir.’’ Bu sözlerinin ardındansa koyu bordo gözleri ve sivri dişleri piyasaya çıkmıştı.

‘’Wilhelm!’’ dedim. Ardındansa karşı koymaya devam etti.

‘’Zaten kanımın yarısından fazlasını tükettin. Canımı yakıyorsun artık!’’ Bu sözlerimden sonra yüzümü elleri arasına alıp gözlerimin içine bakmıştı.

‘’Sorun yok. Şimdi sessizce duracak ve seni tüketmemi bekleyeceksin Adelya. Canın yanmayacak. Sadece enerjiye ihtiyacım var. Ve bir kral en lezzetli yemekleri yer. Uslu dur!’’ Sivri dişleri tenime batacak iken onu iki omzundan var gücümle ittim.

‘’Sana kanmıyorum artık duydun mu!? Artık ayaklı kan torban da değilim. Telkin edebileceğin birisi de!’’ Şaşırmıştı ama şaşırması bir saniye sürdü. Bize doğru gelecek vampirleri tek eliyle yerlerine sabitledikten sonra bana öfkeyle döndü. Artık yanında canlı tutabileceği, telkin edebileceği, her istediğinde ondan beslenebileceği bir oyuncağı kalmamıştı.

Ben onun oyuncağı değildim!

Artık olmayacaktım!

‘’Biliyor musun?’’ diyerek yavaşça öne doğru bir adım attı.

‘’Kendin için büyük bir hata yaptın!’’ Ardındansa hızlıca dibime girerek sivri dişlerini tenime batırması bir olmuştu, boynuma!

Onu her ne kadar ittirmeye çalışsam da… O zayıf vücudu bile benden üç kat daha güçlüydü.

Sızının yerini yoğun bir acı alırken kolları arasında sadece sallanmaktaydım. Bilincim yavaş yavaş kapanacak ve ardındansa da ölecektim!

Ruhum bedenimde yavaş yavaş çekiliyor gibi hissediyordum. Ve her çekilişte sanki derim kemiklerden yırtılıp ayrılmaya çalışıyormuş gibi hissettiriyordu. Sivri dişleri kemiğe kadar dayanmıştı artık. Boynumu parçalayıp atacak gibi hissetmiştim.

Mahvoluyordum, yavaş yavaş tükeniyordum.

Ve o an anladım bir şeyi.

Bendeki kan tam anlamıyla dişler yoluyla Wilhelm’e geçiyordu.

Ve son yudumda…

Yeniden doğuş sadece Wilhelm için geçerliydi!

 

 

Her gün iki bölüme ne dersiniz? Yoksa bir bölüm yeterli midir siz sevgili okurlar? Destek ve yorumlarınızı bekliyorum.

Loading...
0%