Yeni Üyelik
45.
Bölüm
@selinayeda_x

BİR MELEZ SORUNSALI

Ne olmuştu bana öyle!?

Ne yaşamıştım o gece?

Akuamarin taşı da neydi, neyi sembolize ediyordu?

Hiçbir şeye anlam yükleyemiyorken başımın şiddetli ağrısıyla bir kez daha açtım gözlerimi.

Baş ucumda Lilith'i gördüğümde dün gece bir kez daha aklımın ucundan geçti. Bakışlarım odanın etrafına kayarken volta atan Thomas'ı gördüm.

Melez... O neredeydi?

Yoksa yine bir tür halüsinasyon görüp gerçek mi sanmıştım?

Ne yani Melez burada değil miydi?

Yoksa beni bırakıp mı gitmişti!?

Hangisi olsa daha az üzülürdüm diye düşünürken aklım o kıza gitti. Melez'in âşık olduğu kıza.

Yoksa... Ben onun bir anısını mı yaşamıştım!?

O taşa dokunduktan günler sonra bir gece yarısı işler benden bağımsız gerçekleşmişti. Gümüş bir mermiyle karından vurulma anısı beynimde dolanıp dururken işte bu da tam olarak başımın ağrımasına neden oluyordu.

Lilith "Uyandı!" Diye bağırdığında gözlerimi yumdum sertçe. O kadar sesi kulağıma işlemiş ve rahatsız etmişti ki... Bir daha duymak bile istememiştim.

Thomas bunu duyup yanımıza ışık hızında geldiğinde elini alnıma koydu.

"Adelia! İyi misin!?" İkisi de o kadar çok endişeliydi ki... Gerçekten korkuyordum. Kötü bir şey olmuş olabileceği hissiyatı o kadar çok ürpertiyordu ki içimi...

Gerçekten... Bana ne olmuştu?

Bana ne oluyordu!?

Thomas'ın sesi de huzurdan çok rahatsızlık hissiyatı verdiğinde başımı olumsuzca salladım. Sonrasında da ağzımı yavaşça açtım.

"Biraz daha... Sessiz konuşabilir misiniz?" İkisi de aynı anda başını salladığında Thomas elini alnımdan çekti. Bende bakışlarımı Thomas'a çevirdim.

"Ne oldu bana?" Lilith ve Thomas her ikisi de birbirlerine bakmaya başladıklarında iç çektim.

Gerçekten önemli bir şey vardı, benim bilmediğim, benim bilmemi istemedikleri bir şey!

...

Başıma giren ciddi ağrılarla inleyerek gözümü kapattığında Lilith yanıma gelip eğildi.

"İyi gözükmüyor."

Thomas da öbür tarafıma geldiğinde gözlerimi kapatmıştım.

Midem bulanıyor, başım zonkluyor en kötüsü de etraf ara ara dönüyor ve gözlerim seğiriyordu.

Tam vizelere bir gün kalmışken... Neden!?

"Melez kanı iyi gelir mi?" Diye sorduğunda Thomas bakışlarım ona kilitlenmişti.

Lilith başıyla onayladı onu. "Olabilir. En azından çabuk atlatır." Neyi? Neyi çabuk atlatırım.

İç çekerken gözlerimi tamamen kapattım. Ne kalkacak halim vardı ne de sorgulayacak gücüm. Tek bildiğim dün gecenin ardından sabah oluşuydu. Belki de öğlen! Ah bunu bile bilmiyordum!

...

Gözlerimi ortamdaki uğultulu bir sesle açtığımda kendimi karanlık bir ormanda buldum.

Hayır bu bir rüya!

Bir mermi sesi kulağımda patladığında çığlık atarak uyandım.

Bu bir rüya değil!

Bu bir kâbus!

Bitmek tükenmek bilmeyen bir anomali!

Bitmek tükenmek bilmeyen kötü bir anı!

Kime ait olduğu bile belirsiz bir anı!

Gözlerimi korkuyla açtığımda endişeli bir çift göz gördüğümde hiç düşünmeden sıkıca sarıldım.

Kalbimin atış hızı nefes alışverişlerine karışırken eli saçıma gitti bir kez daha.

"Yok bir şey." Diyerek fısıldadı.

Melez!

Bedenini daha da sıktığımda aynı şekilde karşılık verdi. Ardındansa beni kendisinden uzaklaştırdı. Bileğini sivri dişleriyle ısırdıktan sonra dudaklarımın arasına bıraktı. Tiksinmek için vakit yoktu.

Kabuslardan da gece yürüyüşlerinden kurtulmak, iyileşmek istiyordum.

Birkaç damla kan dilime değdiğinde yetinmeden kan akan damarını emdim. Vampirler böyle yapıyordu dimi?

Birkaç damladan sonra Melez bileğini dudaklarımdan uzaklaştırdığında gözlerim gözlerine uzandı. Yaka cebinden çıkardığı peçeteyle dudaklarımı nazikçe sildikten sonra gülümsedi.

"Geçti. Tamam mı?" Başımı istemsizce evet anlamında salladım.

Gerçekti!

Melez'in varlığı gerçekti!

Tüm o gözyaşlarını döken Melez gerçekti. Ama benim için miydi, sevdiği kadın için miydi, ne görmüştü o an orada?.. Hiçbir şeyin farkında değildim. Hiçbir şeye yeteri kadar doğru anlamlar veremiyordum. Eğer o kadın için bu kadar nazikse bana... Ben yapamam. O o kadın için bana iyi davranıyorsa... Ben üstüme alındıkça ve gerçeği hatırladıkça daha da üzülecektim.

"Ne gördün?" Diye fısıldadım. Bakışları gözlerimi öyle bir şefkatle okşadı ki kendime gelemedim. Burnumun ucu titrerken gözündeki burukluğu ilk defa bu kadar net gördüm. İlk defa netlik ve kararlılık dışında başka bir duygu bu kadar belliydi gözlerinin içindeki iriste!

İç çekerek önümdeki saçlara dokunurken cevap verdi. "Merminin önüne atladığını."

Merminin önüne atlamak...

Kimin için!?

Sonrasında netlikle baktı yüzüme.

"Vurulduğunu yani!"

Olumsuzca başımı bir sağa bir sola söylerken başımı indirdim.

"Benim mi, sevdiğin kadının mı?"

"Her iki kadın için de..." Dese... Yüreğim kulaklarıma kadar atar, kalbim o an dururdu. Böyle bir şey söyleseydi eğer... Sevdiği kadın ben olurdum. Ama hayır öyle bir şey kesinlikle olmamıştı.

"Onun." Dedi. Kısım sesiyle. Ardından yutkundu. "Boş versene yollarımız ayrıldı çoktan." Dedi. Artık sesi eskisi gibiydi. Net ve duygusuz!

"Öldü mü?" Diye sordum. Ve ardından yutkundum. Aksi bir cevap vereceğinden korkarak gerilmiştim ve yutkunmuştum. Ama sadece başını salladı, olumsuzca.

"Yaşıyor." Bir de yaşıyordu yani...

"Neden?" Diye sorarken sesim titredi. Madem yaşıyordu... Neden kavuşamamıştı iki aşık?

"Tehlikeliydi." Diyerek kestirip attı.

"İnsanüstü müydü peki?" Diye sorduğunda başını olumluca salladı. En azından insan Melez aşkı kadar imkânsız değilmiş.

"Vampir mi kurt adam mı? Adı neydi?" Diye sorduğunda bıkkınlıkla nefes verdi. Eli hala saçımdaydı. Sonrasında bir soru daha yönelttim kendisine.

"Taş ne işe yarıyordu?"

Burukça bir gülümsedikten sonra gözlerimin içine baktı.

"Belki bir gün hatırlar diye."

Ardından gözlerim gözlerinde kalmıştı istemsizce. O devam etmeyince bende devam etmedim konuşmaya. Sonrasında olanlar da belliydi.

Benim için güzel bir uyku!

Yarın ise iki sınav üst üste olarak vize haftamın ilk günü!

...

Gözlerimi bir kez daha araladığımda sabahın ilk ışıkları vuruyordu yüzüme. Ve neyse ki ilk sınav on buçuktaydı.

Yavaşça doğrulup etrafıma baktığımda telefonumu komodinin üstünde buldum. Saat altıydı. Tam olarak beşi elli sekiz geçmekteydi.

Dün gece, dün ve ondan önceki gece yaşananlara hiçbir anlam yükleyemezken ayağa kalktım.

Neyse ki kendimi sapasağlam hissediyordum bu sefer.

Ayaklandığımda etrafıma baktım. Odamdaydım. Kurt evindeki odamda!

Yavaşça yataktan kalkıp gardıroba yöneldiğimde kapaklarını iki kanada doğru açtım. Gri iki parçalı ve kemerli bir etek üstüne de siyah sade crop body giydim. Ayağıma beyaz renk ince oyma desenli külotlu çorap giydim. Oxford tipi parlak siyah ayakkabılarımı da giydikten sonra hazırdım. Kafama siyah çiçekli bir taç yakıp saçlarımı da düzleştirdikten sonra ilk sınav günü için hazırdım. Tabii daha saat erken olsa da. Daha dört saat vardı sınava. Ve ben sınavlara bir saat erken giderdim. Böyle düşününce üç saat kalıyordu geri. Buradan okul mesafesini de hesaba katınca ki bu süre bir saatten de fazla iki saatten biraz daha az bir zaman kalıyordu geriye. Bu süreç içerisinde kahvaltı edip salonda biraz oturup derslerime son kez baktıktan sonra bitince de gönül rahatlığı ile okulun yolunu tutabilirdim.

Odamdan her zamanki parfümümü sıkarak çıktım. Merdivenlerin başına gelmiş ve bir basamak inmiştim ki karşı odanın kapısı açılmıştı. İçeriden Melez dağınık sarı saçlarıyla ve yüzündeki ağır ifade ile geceden kalma bir şekilde çıktığında gözlerim onunkilere takıldı. Ardından onunkileri de benimkilere!.. Gözlerim gözlerinde bir süre kalırken gözlerimi kırpıştırdım. Birkaç saniyeden fazla kalamazdı olamazdı. Gözlerimi kaçırdım ve önüme döndüm. Tabii bu saniyeler sürmüştü çünkü yine aksisini yapmayı beceremedim.

...

Her şeye rağmen…

Tüm bu olup bitenlere, yaşananlara rağmen!..

Üstündeki beyaz kırışmış tişörtü ve gri eşofmanıyla sıradan bir insan gibi duruyordu.

"Günaydın." Diye fısıldayarak yavaşça bir basamak daha indim. Ardımdan gelerek tek bir adımda arkamda bittiğinde elim tutamaçtan kaydı.

"Dikkat et." Diyerek kolumdan tuttuğunda bir basamak daha indim, yüzüne bakmadan.

"İyi misin?" Diye bir soru geldi sonradan arkamdan.

Başımı salladım olumluca daha da başka bir cevap vermedim. Merdivenlerden inerken hemen arkamdan bitti. Bir şey başıma gelmeden merdivenlerden indiğimde alt kattaki banyonun yolunu tuttum. Elimi yüzümü yıkayacaktım, ayılacak ve kendime gelecektim.

Banyonun yolunu tutarken arkamdan seslendi.

"Kahvaltıyı hazırlanıyorum." Başımı sallayıp banyonun olduğu koridora geçtiğimde kendimi içeriye zor attım.

Melez etraftayken... Melez hakkındaki asıl bilgiyi çok net bir şekilde öğrenmişken... Daha fazla onunla göz göze bakacak cesaretim kalmamıştı.

Tehlikeli bir aşkın içinde aşk acısı çeken bir Melez vardı karşımda.

Ve ben ise onun korumacı tavrından etkilenen basit bir insandım!

Hayatım hep böyle mi olacaktı?, diye düşümdüm. Ardındansa bir damla gözyaşı.

Önce Wilhelm şimdi Melez. Sıradaki kim olacaktı? Ah evet Sky da vardı!

Tam ergenlik çağımdan bu yana erkekler tarafından hayatın bana attığı üçüncü golünü bir kez daha yemiştim!

Ah berbat bir kaleciydim!

Lavabo kenarlarını sıkıca tutarak aynaya baktım.

Kendine gel Adel!

Kendine gelmezsen seni kimse umursamaz!

Seni senden başka umursayan yok kızım bunu bil!

Aşk yok! İlkeler var. Mantık var. Beceri var, kabiliyet ve eğitim var.

Aşk yok, meslek var!

Ve bugünden itibaren yoğun bir sınav tempom var!

...

Elimi ve yüzümü yıkadıktan sonra ellerimi havluya kurulayıp banyodan çıktım.

Benim ardımdan içeri hızlıca Brad atmıştı kendini. Ne zamandır kapının önünde sessizce çıkmamı bekliyordu bilmiyordum ama olmuştu işte böyle bir şey.

Banyodan çıkıp mutfağa vardığımda anladım ki sebep belliydi.

Kız kurt adamdı.

Wilhelm büyük bir engeldi.

Geçmişte bir şeyler olmuştu ve Wilhelm'e düşman kesilirken sevdiği kız da yaralanmıştı. Belki sonrasında Melez'e kin beslemişti. Bu da Melez'in imkânsız aşkı olurdu. Bu sebeple de yanındaydım. Wilhelm'i bitişte büyük bir koz!

Olaylar nasıl buraya kadar gelebilmişti.

Nasıl her şey bir anda değişmişti. Daha bir iki aya kadar Wilhelm'in gözlerinin içine bakarken şimdi ondan nefret ediyordum. Şimdi ise Wilhelm'i bitirmek isteyen, kurtlarla ittifak kurmuş olan Melez'in gözlerinin içine bakıyordum, imkânsız bir aşkın içinde aşk acısının kralını yaşayan Melez!

Adel benim için aile demekti.

Sadece annem ve babam, ailem öyle hitap ederdi.

Adel benim için aile demek iken Melez durmadan bana bu şekilde hitap etti. Sanki aileymişiz gibi, sanki birlikte değerliymişiz gibi.

Ümit vermemiş gibi davranamazdı. Her hareketiyle farklı şeyler hissettirmişti. Her bir hareketi Wilhelm'den geriye kırıntı kalan aşkımı filizlendirmişti. Şimdiyse de yeşeren yaprakları tek bir kıvılcımla küle dönmüştü. Sky ile bu aşk oyunu Wilhelm ile devam etmiş Melez ile taçlanmıştı. Ama asla son bulmadı.

Kaderimdi bu benim.

Ailesiz kalmaya mahkûm bir Adelia!

Annem ve babam gitti önce.

Aile dostlarımız gitti sonra.

Emery'i en yakın, tek gerçek arkadaşımı kaybettim. Tamamen boşluğa düşmüştüm.

Tamamen boşluğa düşmüş iken, denize düşmüş gibi yılana sarılanlardan olmuştum adeta.

Ailem yok diye yeri dolsun diye Wilhelm'i buldum sanarak ona gönlümü, kalbimi, her şeyimi verirken ortada bırakıvermişti beni.

Tek derdi kan olan vahşi bir yırtıcı hayvandan farksızdı.

Ardınsa başka bir kalp yerini aldı çürüyenin. O da küllerine döndü sonra.

Kaptırmıştım kendimi

Yine kaptırmış ve uzunca bir boş yapmıştın Adelia!

Melez senin neyine!?

Aşık değilsin Adelia!

Bu sadece iki gün kalp ağrıtıp ağlatacak bir hissiyattan ibaret.

Ve kaderinde yoksa yalnızlık...

Bir gün gerçeğiyle hiç efor sarf etmeden karşılaşacaksın zaten!..

Melez gerçek olan değil. Asla da gerçek olmadı.

Melez peri masalında güzeldi. İşler gerçeğe döndüğünde her şey geride kaldı.

Sen ve Melez iki aynı takımın üyeleriydiniz. Melez lider sense emir uygulayan.

Melez güçlü sense güçlü olmaya çalışan.

Neyse ki amaçlarımız aynıydı.

Wilhelm'den büyük bir intikam almak!

Ama önünde uzun bir süre vardı.

Önce vizeler ardındansa da balo!

Tabii bu ikisi arasında kalan Brad ile dövüş derslerini de unutmamak gerekiyordu!

Aşk nasıl bir şey bilmesem de... Gerçeğini, gerçek olanı hissedersin kalp değil mi?

Hissetmesi gerekiyordu. Yoksa kim olduğunu nasıl bulabilir ve bilebilirdim ki.

Kesinlikle bir gün!

Kalbimi iyileştiren, beni iyi eden kişiyi, beyaz atlı prensimi bulacaktım. Prensimin Prensesi olacaktım.

Melez'in prensesi değil!

Aşkımın Prensesi ve sonra da gönlünün Kraliçesi!

...

Ayağa kalk. Çökmeden yola devam et.

İyilik eden her erkeğin sana âşık olduğunu sanma, sana âşık olacağını düşünme. Saf olma ve çocuk duygularından kurtul. Yirmi bir yaşındasın. Ah daha üç yıla kadar çocuktum. Nasıl bu duygularımdan kurtulabilirdim ki!?

En iyisi yüzleşmekti!

Ciddi ciddi yüzleşmek.

Öğrenebilirsem o kızı öğrenmek, Melez'den bir şeyler almak, taşın gizemini çözmek.

...

Derince bir nefes alarak mutfağın kapısından içeri eşikten ayağımı uzatarak girdim. Kahvaltı hazırdı ve biz buna melez hızı derdik. Hızlıca oturdum bir sandalyeye sonrasında da başladım kimseyi beklemeden yemeye. İç dünyamda kaybolup giderken ne zaman tabağımı bitirdiğimi bile anlayamamışken doymuştum işte bir şekilde. Ve gitme saati çok yakındı. Kahvaltının ardından kendimi salona attığımda son kez sınav derslerinin üzerinden geçtim notları okudum hap bilgileri aklıma not ettim. Sınava hazırdım, sınavlara. Tıpkı diğer sınavlara olduğu gibi.

Dersimi çalışmamın ardından Thomas'ın kapıda belirmesi ile ayaklandım gitme vakti yakındı. Odama çıkıp hızlıca bir makyaj yaptıktan sonra artık tamamen hazırdım dumanlı gri bir makyaj siyah eyeliner ve maskara dudağıma ise her zamanki gibi bana çokça yakışan bordo dudak makyajım. Lipglossla parlatılmış...

Thomas, Brad ve ben kurt evinden çıkıp yola koyulduğumuzda sınava iki buçuk saatten az kalmıştı ama iki saatten de fazla. Bir saatlik aheste aheste gidilen yolun ardından tamamen şehrin içindeydik okula yirmi dakikalık bir mesafe kalmıştı o mesafeyi de tükettiğimizde yollar kayboldu dakikalar bitti. Sıfır noktasına ulaştık okula varmıştık.

...

Sınav çıkışı yine her zamanki gibi abarttığımı anladım bu sorular bana vız gelir vız giderdi asıl derdim bu bile değildi benim. Keşke içimde beni yiyip bitiren şeyler de bu sınav kadar kolay olsaydı. Ama olmamıştı, olmamayı seçmişti kendisi.

İki sınavı daha bitirdikten sonra evin yol tutmuştuk. Kurt evinin değil. Şehrin göbeğindeki melez evinin!

Artık bazı şeyleri öğrenmenin zamanı gelmişti. Tabii önce yemek yemem sonrasında da birazcık notlara göz atmam gerekiyordu. Akrep ve yelkovan akşamı vurduğunda o beklenen an da gelecekti.

Bekledim bekledim ve de bekledim önce yemek yedim sonra odama çıktım üstümü değiştirdim rahat ev kıyafetlerime büründükten sonra masaya oturup dersimi çalıştım. Akşam yemeğinden sonra ise ne zaman dilimleri benimdi, bana aitti. Melez ile konuşmam da aracı, büyük bir fırsat, iyi bir zamandı.

Akşam yemeğinden sonra Melez'i bulmam kolaydı. Asıl zor olan onu konuşturmak olacaktı!

Loading...
0%