Yeni Üyelik
13.
Bölüm

11.OTELİN KEYFİ

@selinayeda_x

 

 

 

OTELİN KEYFİ

 

Sabah kalkar kalkmaz yaptığımız ilk iş önce elimizi yüzümüzü yıkamak sonra ise giyinmek olmuştu. Bugünkü banyocu bendim. Banyoda giyinip odaya döndüğümde Emery çoktan hazırdı. Ve birlikte hiç vakit kaybetmeden kahvaltı için açık büfeye inmiştik. Kahvaltı sonrası yapacağız şey ise çok belli bir şeydi. Her şeyden onca o kayak eğitimine kaydığımızı danışmandan yapacaktık. Sonra ise bu donanımlı otelin keyfine tam takına üç gün boyunca bakacaktık. Spadan tutup saunaya kadar her şeye!..

Kahvaltı sonrası danışmadan kaydığımızı yaptırıp faturayı da ana faturaya yansıttıktan sonra hazırdık.

Bekle bizi otel kaçamağı!

Biz geliyoruz, Emery ve Adelia!

İlk durağımız otelin ünlü spa merkezi oldu. Kapıdan içeri girer girmez, buranın huzur verici atmosferi beni büyüledi. Hafif bir lavanta kokusu ve dingin bir müzik ortamı kaplamıştı. Emery, yanımda derin bir nefes aldı ve “Burası tam da ihtiyacımız olan yer,” dedi. Gözlerinde huzur dolu bir parıltı vardı.

Gerçekten de öyleydi.

Burası tam olarak ihtiyacımız olan yer, ihtiyacımız olan şeydi!

Artık nihayet iki yılın yorgunluğunu üstümüzden atabillirdik.

Ben ise ekstradan bir de boğuştuğum vampir kargaşasından da uzaklaştığım için bir hayli rahattım ve bunun vermiş olduğu bunaltıyı da şimdi atacaktım.

Çıkışta ise yeni bir ben ve yeni bir biz olarak tekrardan hayata selamımızı çakacaktık.

Öyle olmalıydı, bu işler böyle yürürdü.

Önce düşeceksin sonra ise eskisinden de güçlü ayağa kalkacaksın.

Bu işler tam da böyleydi işte!

Spa merkezinde ilk olarak sıcak taş masajını denemeye karar verdik. Masaj odasına girdiğimizde, bizi yumuşacık bornozlar ve sıcak havlular bekliyordu. Masaj başladığında, sırtımdaki her bir kasın tek tek gevşediğini hissettim. Taşların sıcaklığı, tüm yorgunluğumu alıp götürdü. Emery ile göz göze geldiğimizde, o da aynı huzuru yaşıyordu.

 

Masajdan sonra termal havuzlara doğru yol aldık. Buz gibi dışarıya karşı sıcacık sulara kendimizi bırakmak inanılmaz bir duyguydu. Havuzun içinde, kar tanelerinin usulca suya düşüşünü izlerken, zaman adeta durmuş gibiydi. Emery ile birlikte, havuzun kenarına yaslanmış, hem bu anın tadını çıkarıyor hem de içimizdeki karanlığı ferahlıkla yok ediyorduk.

Eskisinden daha fazla huzur dolmuş nihayet o huzuru bulmuş iken bir saniye bile buradan çıkmayı düşünmemiştim.

Ama evet zamanımız boldu. Ve bütün aktiviteleri bir günde halledemezdik.

Havuzdan çıkıp kurulandıktan sonra ikimiz de birbirimize derin bakışlar attık.

Fena halde karnımız kazınmaktaydı. Bunu ikimiz de biliyorduk. Ve biz de bu bahane ile hızlıca açık büfenin yolunu tuttuk.

Tatlılar ve fastfoodlar havada uçuşurken bunların hiçbirini umursamamıştık. Buraya tatile gelmiştik sonuçta ve istediğimiz kadar kilo da alabilirdik.

Bu zevk için para ödedik!

Tatilimizin bir sonraki durağı sauna olmuştu. Rahatlatıcı bir masaj gibi gelecek o yer!

Yepyeni bir günde sauna keyfi bizleri beklemekteydi.

Emery’le beni!

Ahşap kaplı sıcak odada otururken, terlemenin vücudumuzdaki tüm toksinleri attığını hissedebiliyordum. Derin nefeslerle temiz hava alıp veriyorduk. Emery, “Bu gerçekten cennetten bir köşe,” dedi. Onunla aynı fikirdeydim.

Gün boyu süren bu keyifli anların ardından, akşam yemeği için otelin geniş açık büfesine indik. Çeşit çeşit yiyecekler arasından seçim yapmakta zorlandım. Her şey o kadar lezzetli ve özenle hazırlanmıştı ki! Emery ile birlikte, farklı tatları deneyerek, uzun uzun sohbet ettik. Yemekler, sohbetimizle birlikte daha da lezzetlendi.

Her gün farklı bir lezzet bizleri ağırladığından fazlasıyla memnunduk.

İşte tatil buydu be!

O gece, odalarımıza döndüğümüzde, dışarıda kar yağmaya başlamıştı. Emery ile birlikte, pencerenin önünde oturup, sıcak çikolatalarımızı yudumlarken karın dansını izledik. Bu tatilin daha ilk günüydü ve biz şimdiden unutulmaz anılar biriktirmiştik.

Her günümüz bu şekilde, otelin sunduğu çeşitli aktivitelerle geçti. Her sabah yeni bir maceraya uyanmak, her akşam yeni anılarla dolmak müthiş bir histi. İki haftanın sonunda, hem bedenimiz hem de ruhumuz dinlenmiş ve yenilenmiş olarak, unutulmaz bir tatilin ardından yurda dönecektik.

Bu yüzden tatilimizin keyfini neden daha yoğun bir şekilde çıkarmayalım mı?

Aynı yatakta yatmamıza rağmen burası yurttan daha ferah ve daha muhteşemdi, muazzamdı adeta. Ve çoktan alışmıştık bu yere.

Ve ben hala geri dönüşün ne kadar zorlu bir süreç olacağını düşünmekteydim.

Şehirden uzaklaşmak harika hissettirmişti.

Ve şaşırıyordum bu halime ama… Wilhelm’den de öyle.

Birkaç günlüğüne rahat bir nefes alıp vermek ve ondan uzaklaşmak da iyi gelmişti baya!

Geçirdiğimiz dört günün ardından yeni bir günün öğlen vakitlerinde artık kayak eğitimi için bungalovlara gitme vaktiydi.

Buraya geldiğimiz günü de saydığımızda şuan tatilimizin altıncı günüydü.

Eşyalarımızı alıp dört günlük bungalov kaçamağı için diğer kayıt yapan tatilcilerle birlikte yola çıktığımızda teleferik tüm bu göz kamaştırıcı haliyle bizi beklemekteydi.

Biraz sonra o gördüğümüz koskoca dağın zirvesinde, gepgeniş alanda, kayak merkezinde olacaktık.

Dağın eteklerinde bulunan kayak merkezine vardığımızda, etrafımızdaki karla kaplı zirveler ve çam ağaçları, adeta bir kartpostal görüntüsü gibiydi.

Teleferikten gördüğümüz otel ve karlı orman manzarası beni adeta alaşağı etmişti.

Her yer harikaydı.

Ve bu tatilden sonra anlamıştım ki ben bir kar kadınıydım!

Yazın sıcağı yerine buranın ürpertici soğuğu beni daha da heyecanlandırıyordu. Yazın sıcaktan bunalmak yerine burada üşümek daha cazip bir teklifti benim için, düşünmeden kabul edebileceğim cazip bir teklif!

Karlı yamaçta indiğimizde on santim kadar kara batmıştım adeta. Ve karı tamamen hissettiğim anda hatırlamıştım ki biz buraya geldik geleli Emery ile hiç kar ile oynamamıştık.

Aynı şeyi düşünüyormuş gibi birbirimize bir bakış attığımızda aslında ne olacağı belliydi.

Sadece zamana ihtiyacı vardı. O zamanı ise bungalovlara yerleşip kazanmıştık bile çoktan!

Ve artık… Artık Emery birlikte asıl kar tatilimizi gerçekleştirme zamanıydı, karla oynayarak, kardan adam yaparak!

Ve tüm günümüz tam anlamıyla karda oynayarak geçmişti. Hatta bize katılanlar bile vardı. Yoğun eğlence, yoğun kar ve üstümüze çiseleyen kar.

Daha ne bekleyebilirdim ki bu kar tatilinden?

Tatilimizin yedi eğitimimizin ise ilk günüydü. Emery ile birlikte kayak kıyafetlerimizi giyip, kayak takımlarımızı aldıktan sonra, eğitmenimiz bizi karşıladı. Yüzünde sıcak bir gülümsemeyle, "Hazır mısınız?" diye sordu. İkimiz de aynı anda "Evet!" dedik.

Artık kayak kapmak için tamamen, tamamıyla hazırdık; hazır bulunuyorduk.

İlk gün, temel teknikleri öğrenmekle geçti. Eğitmenimiz, kayak takımlarını nasıl giyeceğimizi ve kar üzerinde nasıl denge kuracağımızı gösterdi. İlk başta ayakta durmak bile zor geliyordu. Emery ile birbirimize bakıp gülümserken, düşüp kalkmak bizim için eğlenceli bir hale gelmişti. Eğitmenimiz sabırlı bir şekilde her adımı anlattı, denge kurmayı ve küçük kayışlar yapmayı öğretti. Kayarken rüzgarın yüzüme çarpmasını ve karın altımdan akıp gitmesini hissetmek harikaydı.

Ve şu tanıştığımız Aidan… O da aslında eğitmenlerden biriydi ve bunu biz geldiğimizde öğrenmiştik.

Kayak eğitiminin ilk günü, eğitmenimizle tanıştığımızda, Emery'in gözlerindeki ışıltıyı fark etmemek imkansızdı. Eğitmenimiz Aidan, enerjik ve güler yüzlüydü. Bize kayak yapmanın temellerini anlatırken, bakışları sık sık Emery'e kayıyordu. Emery'nin de ona olan ilgisi açıkça belliydi.

İlk eğitim seansında Aidan Emery’e:

"Emery, dengeyi kurmak için biraz daha dizlerini bük," dediğinde, Emery biraz kızararak "Tamam, ama biraz yardım eder misin?" diye yanıt verdi.

Aidan, onun yanına gelip kayak pozisyonunu düzelttiğinde, ikisinin arasında hafif bir elektriklenme hissettim. Emery'nin yüzündeki küçük bir gülümseme, bu anı daha da belirgin hale getiriyordu.

Ben onları izlerken kendi eğitimime odaklanamasam da ilk gün böyle geçip gitmişti işte.

İkinci gün ise…

İkinci gün için Emery de ben de fazlasıyla sabırsızdık.

İkinci günün gelip çatmasını camın dibinde, cayır cayır yanan şöminenin önünde elimizdeki sıcak çikolata kupalarıyla beklemekteydik.

Bu tatil işi gerçekten de harika geçiyordu.

Bu kayak işi ise beni fazlasıyla etkilemişti.

Devam etmek için şu an sadece saatleri saymaktaydım.

İkinci gün, teleferikle dağın daha yüksek noktalarına çıkma zamanı gelmişti. Teleferiğe binerken içimde bir heyecan dalgası vardı. Teleferikle yukarı çıkarken, Aidan da bizimle aynı kabindeydi. Emery, onu gördüğünde fazlasıyla heyecanlanmıştı açıkçası.

Ama sonrasında bu heyecanını bir kenara bırakıp onunla konuşmak için asıl konuşmayı başlattı.

"Aidan, burası gerçekten muhteşem," Aidan gözlerini ondan ayırmadan Emery’i cevaplamıştı.

"Evet, burası her zaman benim favori yerim olmuştur,"

Teleferik yukarı çıkarken, ikisinin arasında sıcak bir sohbet başladı. Aidan, Emery'e Kanada'nın güzelliklerinden bahsediyor, Emery ise ona daha fazla soru soruyordu. Aralarındaki bu samimi konuşma, adeta dışarıdaki manzara kadar büyüleyiciydi.

"Bunu yapmak harika olacak," diye geçirdim içimden. Gerçekten de öyle olacak gibi duruyordu çünkü!

Teleferik yavaşça yükselirken, altımızdaki manzara genişliyor ve güzelleşiyordu. Beyaz örtüyle kaplanmış dağlar, aşağıda kalan orman ve uzaklardaki göl, büyüleyici bir tablo oluşturuyordu. Teleferik kabininde, dışarıya hayranlıkla bakarken, Emery ile anın tadını çıkardık.

Yukarıya vardığımızda, eğitmenimizle birlikte daha uzun ve eğimli parkurlarda kaymaya başladık. İlk denemelerde birkaç kez düştüm ama her defasında daha az korkarak kalkmayı başardım. Emery ise benimle aynı zorlukları yaşıyordu. Birbirimize cesaret veriyor, gülüşerek düşmelerimizi bile eğlenceli hale getiriyorduk.

Üçüncü gün, kendimize olan güvenimiz artmıştı.

Aidan bize dönüş tekniklerini öğretmekteydi. Emery sürekli olarak ona danışarak aralarındaki yakınlığı artırırken Aidan hiç bozuntuya vermiyordu. O da hoşnuttu tabii b durumdan.

"Aidan, bu dönüşü doğru yapabildim mi?" Aidan hafifçe Emery’e gülümseyerek sorusunu da yanıtladı.

"Mükemmel gidiyorsun, Emery,". Bu iltifat karşısında Emery'in yanakları kızarsa da biliyordum ki güveni artmıştı. Artık daha da kolay başaracaktı bazı hareketleri.

İkisinin arasında tatlı bir gerginlik oluşmuştu, elektrik hattı gerginliği kadar gergin hem de!

Onların bu hali beni aşırı güldürmüştü. Platonik aşıklar gibi dolaşıyorlar ve birbirlerine yaklaşıyorlardı. Ben de onların bu halini izlerken bir yandan kahkahalara boğuluyordum. Ama tabii içten içe arkadaşımın adına da mutlu oluyordum.

Aidan’ın ani bir işi çıktığında başka bir eğitim bizi devralmıştı. Bu da şu demek oluyordu:

Zaten üçüncü gündeydik ve bir daha gelmesine gerek yoktu Aidan’ın.

"Emery, sen gerçekten doğuştan yeteneklisin. Devam et, yılma sakına. Harika gidiyorsun. Sonra görüşürüz, otelde.’’

Aidan Emery’e hızlı bir feda edip yanımızdan ayrıldığında arkadaşımın yüzündeki burukluğu fena halde fark etmiştim.

Hisleri, düşündükleri ve gelecek için kurduğu planlar… Tamamen bir anda yok olup gidivermişti uçarcasına!

Yine de yılmak yok!

Benim motivem yerindeydi.

Emery’i ise birkaç neşelendirici söz ile neşelendirdikten sonra artık devam etme vakti gelip çatmıştı bile!

Eğitmenimiz, daha ileri teknikleri öğretmeye başladı. Kayakları nasıl daha hızlı ve kontrollü kullanacağımızı, dönüşleri nasıl yapacağımızı anlattı. İlk başta zor görünse de, pratiğe başladıkça her şey daha da anlam kazandı. Emery ile birlikte, birbirimizi izleyerek hatalarımızı düzeltmeye çalıştık. Kayarken hızlanmanın verdiği adrenalin, içimde büyük bir coşku yaratıyordu.

Son gün, artık başlangıç seviyesini geçmiş, artık kayak yapmada oldukça ilerlemiştik ve orta seviye parkurlarda kaymaya başlamıştık. Eğitmenimiz, bizi gururla izliyor ve her birimizin ilerlemesini takdir ediyordu. Emery ile birlikte, hızla kayarak dönüşler yapmayı başardık. Yokuş aşağı inerken, rüzgarın yüzüme vurması ve karların altımda hızla akıp gitmesi inanılmaz bir duyguydu. Bir noktada, durup manzarayı izlerken Emery yanıma geldi

‘’Başardık, Adalia," Gerçekten de başarmıştık Emery, gerçekten de…

Gözlerimizdeki sevinç ve gurur, bu anın ne kadar özel olduğunu gösteriyordu.

Üçüncü gün, kendimize olan güvenimiz artmıştı. Eğitmenimiz, daha ileri teknikleri öğretmeye başladı. Kayakları nasıl daha hızlı ve kontrollü kullanacağımızı, dönüşleri nasıl yapacağımızı anlattı. İlk başta zor görünse de, pratiğe başladıkça her şey daha da anlam kazandı. Emery ile birlikte, birbirimizi izleyerek hatalarımızı düzeltmeye çalıştık. Kayarken hızlanmanın verdiği adrenalin, içimde büyük bir coşku yaratıyordu.

Son gün, artık başlangıç seviyesini geçmiş ve orta seviye parkurlarda kaymaya başlamıştık.

Dört günlük kayak eğitimi sona erdiğinde, ikimiz de büyük bir başarı hissiyle doluyduk. Kayak yapmayı öğrenmiş ve bu süreci birlikte geçirmiş olmanın mutluluğu, tatilimizi daha da anlamlı kılmıştı. Kanada’nın bu büyüleyici dağlarında geçirdiğimiz her an, ömür boyu hatırlayacağımız anılarla doluydu.

Ve son gün, bungalovlardan ayrılma gün geldiğinde bugün tam anlamıyla otele dönene kadar bir başımızaydık. Keyiflice ve rahatça gidene kadar kayak yapabilirdik.

Ve biz de Emery ile neden olmasın dedik, neden olmasın ki?

Tüm saniyelerini tüm dakikalarını ve tüm saatlerini dolu dolu yaşamak istiyordum tatilin ve ben de öyle yaptım.

Tam gitme anına kadar Emery ile kayak takımlarımızı da alarak kaymaya gittik.

Kayak eğitiminin son günüydü ve artık kendime olan güvenim zirvedeydi. Aidan’ın rehberliğinde geçirdiğimiz neredeyse dört gün.

Bu dört gün, beni kayak yapma konusunda oldukça ileriye taşımıştı. Emery de oldukça başarılıydı ve ikimiz de artık orta seviye parkurlarda rahatça kayabiliyorduk.

Sabah her zamanki gibi erkenden kalktık ve dağa çıkmak için hazırlıklarımızı yaptık.

Artık son kez kayma vaktiydi.

Huzurla ve başarıyla!

Emery ile teleferiğin yolunu tuttuğumuzda bir anda arkadan bir ses işitmiştik ikimizde.

‘’Hey kızlar bekleyin!’’ Bu ses… Aidan’a aitti.

Emery hızlıca arkasını döndüğünde Aidan’ı gördüğünde gözleri inanılmaz derecede değişmişti, Emery az kalsın mutluluktan havaya uçacaktı!

Aidan birkaç koşar adımla yanımızda bittiğinde beni es geçerek Emery’e döndü.

‘’Döndüm, işler erken bitti.’’ Emery mutlu mutlu ona gülümserken Aidan nihayet bana dönmüştü.

‘’Nereye böyle, kayağa mı? Ve yalnız!? Asla olmaz.’’ Aidan’ın bu sözlerini ise anında Emery karşılık vererek cevaplamıştı.

‘’O halde bizimle gel. Bu günün keyfini sonuna kadar yaşamak ve son kez kaymak istiyoruz.’’ Aidan ona olumlu bir şekilde başını sallamıştı.

Bu da demek oluyordu ki Aidan da bizimle geliyordu!

Kayak alanına vardığımızda onlardan ayrılmıştım çoktan.

Vakit geçirmeye ihtiyaçları var gibi duruyorlardı çünkü.

Yüksek bir noktaya çıkmak için teleferiğe bindiğimde, içimde hafif bir heyecan vardı. Zirveye vardığımda, geniş beyaz örtünün altında uzanan pist bana kollarını açmış gibiydi. Hava durgundu ve gökyüzü bulutsuzdu; her şey mükemmel görünüyordu ve kaymaya başladım.

Rüzgarın yüzüme çarpmasını, karların altımdan kayıp gitmesini hissederek hızla ilerledim.

Bir süre sonra, tanıdık parkuru bırakıp, biraz farklı bir yöne doğru kaymak istedim. Bu, belki de bir hata olmuştu.

Hatta biraz değil!

Fena halde büyük bir hata!

Karların üzerinde kayarken, bir anda yönümü kaybettim. Etrafta hiçbir işaret veya tanıdık bir nokta göremiyordum. Paniklememeye çalışarak, yavaşlamaya başladım. Ancak bir anlık dikkatsizliğim sonucu, kayaklarım bir taşa takıldı ve dengemi kaybedip yere düştüm. Karların içinde yuvarlanarak durduğumda, bileğimde keskin bir acı hissettim.

Yine oluyordu işte!

Bu kız sakarlığını bir kez daha konuşturarak başını derde sokuyordu!

Yerde biraz kaldıktan sonra ayağa kalkmaya çalıştım ama bileğimdeki acı hareket etmemi zorlaştırıyordu. Etrafta kimse yoktu ve ben karların arasında yalnızdım. Güneş yavaş yavaş batmaya başlarken, hava da soğuyordu.

Acaba… Gitme vakti gelmiş miydi?

Gitme vakti geldiğinde Emery beni ortalarda bulamayınca ne hissetmişti?

Ya da Emery Aidan’dan algısını kaldırıp etrafını görerek benim yokluğumu fark edebilecek miydi?

Tüm bunları düşünürken zaman fazlasıyla hızlı akıp gidiyordu.

Ve ben yine ve yine tehlikeye karşı bir başıma, ölümle bir kez daha burun burunaydım!

Loading...
0%