Yeni Üyelik
26.
Bölüm
@selinayeda_x

 

İYİLEŞME

Bir hafta geçmişti. Son olayların üstünden. Yine bir bir hafta ve hastalığımın ikinci haftası. Pardon kansızlığımın! Artık kendimi daha dinç hissediyordum, hissetmeliydim de iki hafta çok uzun bir süre olmuştu. Ve artık eve, yurda dönme vakti gelip çatmıştı.

Çünkü biliyordum ki Emery de orada olacaktı. Ve biz kaldığımız yerden her şeye devam edecektik. Yas bitmiş şimdi de hayata devam etmek kalmıştı geriye!

Saçlarımın arasında hafif bir hissiyat geliştiğinde hızlıca gözlerimi açtım. Gözlerimi açmamla Melez’i görmem ve bakışlarımızın kesişmesi bir olsa da gözümü kaçırıp boğazımı temizledim. Melezin eli ise saçlarımın arasından uçup gitmişti hızlıca.

Yeni bir uyanış ve yine bir saç sorunsalı…

‘’Senin yapacak başka işin yok mu?’’ dedim beni baskı altında bırakan yorganı üstümden ittirerek.

‘’Yok, vampirler iki haftadır sorun çıkarmıyor.’’ Dedi Melez omzunu silkerek.

‘’Artık kalkmak istiyorum şuradan! Yatağa yapışmış gibiyim aynı.’’ Diyerek feryat figan yakardım. Haklıydım gerçekten. Yakında vücut hatlarım yatağa kendiliğinden işlenecekti o derece.

‘’Kalk öyleyse.’’ Melez ve net tavırları! Şaşırtmıştı bir kez daha. Gerçekten mi?

Gerçekten mi, dedim içimden. Melez’in yüzüne bakmaya devam ederken gerçek olduğu, net olduğu yüzlerinden belliydi.

Yataktan kalktım ve karşısına geçtim. Bariz bir şekilde benden uzundu tabii ki de. Ben bir atmış sekiz. O ise kim bilir kaç!

‘’Ee yıkansam hiç fena olmazdı.’’ Diye iç geçirdim. Aslında tam olarak dışımdan söylemiştim.

Sebebi de belliydi tabii. İki hafta artı Wilhelm sorunları derken bir üç hafta olmuştur herhalde değil mi? Ama sandığım kadar berbat kokmuyordum şaşırtıcı bir derecede!

‘’Suyu hazırlayayım küvete.’’ Dedi melez ardındansa hızıyla gitmeye yeltenmişti ki bağırdım hemen. Ne yapmaya çalışıyordu bu!?

‘’Dur! Kendim yapabilirim herhalde! Sadece banyonun yerini öğrenme niyetindeydim.’’ Melez bir kaşını havaya dikip ellerini de göğsünde birleştirdi. Dudakları da kıvrılmıştı biraz. Sanki… Birazcık da olsa… O yüz hatları arasında güldüğünü düşünmekteydim. Ufacık bir gülümseme!

‘’O halde açıkça sorman lazım’’ Melez’in bu cevabına göz devirdikten hemen sonra bende kollarımı göğsümde birleştirdim.

‘’Banyo ne tarafta?’’ Melez eliyle yönü işaret ederken bir yandan da söze girmişti. Tabii odanın içinden pek ayırt edememiştim o parmağın gösterdiği duvar arkası yeri!

‘’Sağ koridorun sonunda.’’ Sağ koridor!?

Bir de sol koridor da mı vardı!?

Başımı olumluca Melez’e salladıktan sonra üstümü gösterdim.

Üstümü!

Üstüm…

Üstümde beyaz askılı uzun bir gecelikle karşısında durduğumu hiç mi hiç bilmiyordum bile!

Şaşkınlığımı fark ettiğinde boğazını temizleyerek söze girdi.

‘’Lilith! Sağlıkçı. O değiştirmişti üstünü.’’ Bu da neden kötü kokmadığımı da anlatıyordu sanırım.

Parfümlü gecelik ve bakımımı yapan sağlıkçı Lilith.

Brad’in sevgilisi olan Lilith!

O muydu? Gerçekten o olabilir miydi?

Evet kesinlikle oydu. Görmüştüm. Her şey bulanık olsa da yüzünü tabii ki de hatırlıyordum oydu gerçekten. O halde Brad de buralarda bir yerde olmalı değil mi? Sonuçta alfası da burada.

‘’Kıyafetlerim.’’ Diyerek kaldım. Ne diyebileceğimi düşünürken o anlamıştı çoktan beni.

‘’Lilith’den giyinebilirsin.’’ Başımı ona karşı onayladığımda o bir anda yok olup gitmişti önümden. Saniyeler içerisinde geri geldiğinde ellerinde de kıyafetler vardı.

Beyaz v yaka düz bir tişört ve kot mavi dar paça pantolon. Yani… İlkbahara girecektik yeni ve üstümde ceket gibi bir şey olmadan kısa kollu giyinmek…

Kurtlar sıcakkanlıydı. Kurt adamlarda öyle. Ve de üşümüyorlardı. Lilith’in kıyafetleri ise düşündüğüm üzere hepsinin ince şeyler olduğuydu. Ve bana ise ancak bu beyaz tişört düşmüştü. Eh halledeceğiz. Evin içinin sıcak olduğunu umut ederek başlayabilirim hatta.

Wilhelm’in zevkine karşılık Melez’in zevki.

İkisinin de benim için seçtikleri bambaşkaydı. Benim ise beğendiğim, her zaman bana ve kişilik özelliklerine uyan… Melez’inkiydi. İtiraf etmeliyim gerçekten de onunkiydi.

Hızlı bir banyo ve giyinişin ardından artık tamamen kendimdeydim ve yurda gitmeye hazır ve de nazırdım. Tabii izim verselerdi!

Banyodan giyinmiş bir şekilde çıkıp odama yöneldiğimde beni sol koridordan çıka gelerek Thomas karşılamıştı. Elinde ise bir çanta tutuyordu.

O, beni kaçırdıkları, geceye ait olan çantam!

Thomas yanıma gelip çantayı uzattığında saçlarım hala ıslaktı. Tüm kokum eve buram buram yayılıyordu adeta. Thomas çantayı uzattıktan sonra burukça gülümsedi.

Sebebi bence gayet açıktı!

‘’Biraz konuşabilir miyiz Adelia?’’ Neyse ki ismimi doğru telaffuz edenlerdendi ve evet! Onunla konuşacaktım!

Thomas ile konuşulmadık bir sürü mevzu birikmişti.

Onunla da konuşacak ondan da istediğim cevapları alacaktım.

Aksi takdirde pek de memnun bir gün yaşayacağım söylenemezdi.

Bana istediğim cevapları vermeleri gerekirdi. Bu cevaplar ve sorunlar beni de içine barındırıyordu çünkü!

Thomas’a başımı salladıktan sonra tekrardan söze girdi.

Bu sefer de konuşmayı ertelemek gibi bir amacı varmış gibiydi.

‘’Telefonunu şarja tak istersen, bir de… Önce kahvaltı yapsan iyi olur.’’ Thomas biraz da olsa haklıydı. Tamamen demiyorum! Ama birazcık haklıydı. Sanırım bu işi sonraya bırakacak önce de kendime bakacaktım!

İki haftadır doğru düzgün bir şeyler yememiştim. Varsa yoksa serum varsa yoksa sıvı tüketimi!

Şimdi ise adam akıllı bir şeyler yemenin tam vaktiydi!

Thomas’a başımı sallayıp odama girdim. Telefonumu şarja taktıktan sonra da çantayı masaya bırakarak çıktım. Thomas halen daha kapının önündeydi. Ve birlikte aşağı kattaki mutfağın yolunu önce merdivenlerden inerek sonra da koridoru geçerek tuttuk.

Kahvaltı sonrası artık kaçacak bir yer de kalmamıştı.

Tostumu yiyip portakal suyumu da içtikten hemen sonra! Thomas’ın bana verdiği işaretle kalktım ve bahçenin yolunu tuttuk.

Bahçeye çıktığımızda ise ormanın içinde bir yerlerde olduğumuzu yeni yeni fark etmiştim!

‘’Konuş, dinliyorum.’’ Diyerek söze girdim. Önce onun başlamasını yeğlerdim kendi sorularımın aksine.

Thomas başıyla beni onayladıktan sonra boğazını temizledi.

Ve ardından başladı anlatmaya kendini.

‘’Sana bir özür borçluyum.’’ Dedi ve bir süreliğine sessizliğe gömüldü. Ne söyleyeceğini düşünüp tartarken başımı titrettim. ‘’Ne özrü?’’

Thomas bir iç çekişin ardından konuşmasını sürdürdü. ‘’O gece seni kaçırmamız ve sonrası için. Özür dilerim. Senin telkin edilebileceğin aklımın ucundan bile geçmemişti.’’

Telkin…

Şu telkin mevzusunu hatırladıkça…

Gerçekten bir hoş oluyor kendimden sürekli nefret etmek istiyordum.

Ben kendi iç dünyama doğru küçük bir dalışa geçecekken Thomas sözlerini sürdürdü.

‘’Senin her şeyi bile bile vampirle aşk yaşadığını, vampirin de seni sevdiğini düşündüm ki aslında o seni telkinle yönetiyor ve kanını arzuluyormuş.’’ Thomas’ın sözleri hançer gibi saplanırken bedenime derince bir nefes aldım.

Aynı şeyleri tekrar tekrar duymak ve aptallığımla bir kez daha yüzleşmek…

Berbat bir şeydi sadece!

Başka hiçbir şey değil sadece berbattı!

Thomas’a başımı istemsizce aşağı yukarı salladıktan sonra o bileklerimden tuttu. Bu sayede artık yüzüne bakmaktaydım

Başım eğik bir şekilde otların büyüklüklerini santimetreler cinsiden ayırırken şimdi gözlerim Thomas’ın gözlerindeydi.

Bir kez daha. ‘’Özür dilerim.’’ Dedi. İçten ve gözlerimin tam içine bakaraktan. Başımı bu sefer gerçekten salladım. Olumlu bir şekilde, özrünü kabul edercesine.

Ardındansa soru vaktiydi.

‘’Ne yapmayı düşünüyorsunuz? Planınız ve amacınız?..’’ Bu sorumla Thomas bir kez daha gülümsedi. Onun en iyi ve onu yansıtan tek özelliği. Her daim gülmesi.

‘’Buraya geldiğimde amacım vampirlerden bizzat intikam alıp seni de kullanıp Wilhelm’i öldürmekti. Başarmıştım da!.. Ve melez çıkageldi. Şimdiyse de onun davasında en güçlü adamıyım. Wilhelm yaşıyor. Yaşamaya devam edecek. Wilhelm yaşarken cezasını çekecek. Ben bana düşeni yaptım. Onu öldürmek için elimden geleni yaptım, betamın… Jeremy’in intikamını da misliyle aldım. Şimdiyse Kral ne derse o.’’

‘’Kral!?’’

Bu bahsedilen kral da kimdi!?

Thomas ağzını açmış sözlerini sürdürecekken bir telefon sesi yankılandı.

Telefon sesi daha da yakınımıza hatta dibimize geldiğinde Thomas ellerimi hızlıca bırakıp uzaklaşmıştı.

Melez ise artık tam da ortamızdaydı. Elinde ise saatlerdir çalan telefonumu tutmaktaydı.

‘’Şunu sen mi kapatırsın yoksa ben en kolay yolu tercih ederek parçalayayım mı!? Başım şişti!’’ Telefonu fevri bir şekilde ellerimin arasında bıraktığında ekranda Emery yazısıyla bakıştım.

Emery arıyordu!

Aylar sonra!

Loading...
0%