Yeni Üyelik
28.
Bölüm
@selinayeda_x

KURT EVİNDE DOLUNAY ETKİSİ

Yol boyu gidiyorduk. Bir yanımda onlar varken bir diğer yanımda da denizin huzur verici sesi vardı.

Aklımda ise beynimi mahveden o görüntüler!

Her aklıma geldikçe başıma ağrılar girip zonk zonk başımı zonklatırken gözlerimi yumarak sakinleşmeye çalışıyordum. Ama hayır olmuyordu işte.

Daha fazla devam edemiyordum.

Bu kahrolası duygu beni yiyip bitiriyordu ve ben engel bile olamıyordum!

‘’Durun!’’ diye bağırdım. İkisi lafımı ikiletmeden aynı anda durmuş ve bana bakmışlardı.

Onlar durunca hızlıca Melez’in önüne geçtim.

Yapması lazımdı. Böyle yaşayamazdım!

‘’Acımı yok et!’’

Thomas şaşkınlıkla beni izlerken şu an onu umursamıyordum bile.

Melez olumsuzca başını sallarken elini kapıp tuttum.

‘’Yap şunu. Telkin et beni, acımı al benden. Katlanamıyorum, yapamam hayır lütfen!’’ Gözlerimden istemsizce yaşlar aksa da umurumda bile değildi. Tek istediğim unutmaktı.

Her şeyi değil, Emery’i değil, öldüğü anı hiç değil!

Sadece onun için çektiğim acıyı… Acıyı tamamen unutmak istiyordum!

‘’Yapamam.’’ Dedi bir kez daha. Bu sefer sesli bir şekilde. Ben ise gözlerimi kapamış nefes almaya çalışırdım. Elini her saniye daha da çok sıkarken tekrardan konuşarak sözlerine devam etti.

‘’İyileşmeden olmaz.’’ Nefesimi bir anda rahatça vermiş gözlerimi açmış elini bile bırakmıştım.

İyileşince…

O iyileşince kurtulacağım!

‘’Ee ne yapmam lazım!?’’ dedim ve çıplak vücudunu iyice süzdüm.

Süzmüştüm süzmesine de…

Zamanında süzerken fark ettiğim birçok şeyi de daha yeni yeni görmüştüm.

Bir iki üç… Üç de onun üstünde birkaç tane daha… Baklavalarıyla meşhur, kaslarıyla da orantıyı tamamlayan vücut hatları.

Ağzım açık kalmış olabilirdi şu an. Tabii ağzım açık olsaydı.

Neyse ki açık da değildi.

Yutkunarak kafamı salladım. Ardındansa hemen söze girdim.

‘’Beceriksiz bir vampirmiş kalbin en ortadan delinmediğine göre hızlı iyileşir dimi?’’ Başıyla beni onayladıktan sonra gülmüştü.

‘’Aslında sadece kanın yeter.’’ Dediğinde kolumu ceketi yukarı sıyırarak uzattım.

Gözlerini gözlerime bıkmış bir halde indirdiğinde şaşıp kalmıştım.

Kolumu boştaki eliyle itekledikten sonra da elimi tutmuştu.

‘’Tarzım değilsin.’’ Diyerek ardından sürüklemeye başlamıştı ki ben hala ne dediğini anlamaya çalışıyordum elimi tutuşunu umursamaktan ziyade.

Tarz derken?

Bu kan içme de mi tarz meselesiydi!?

Yanına yakışanın kanını mı içerlerdi!?

Elimi çekiştirmeye çalışırken Melez elimi daha da kavradı.

‘’Her ne düşünüyorsan… Saçma bir şey olduğu kesindir.’’ Diyerek kendini açıklamaya çalışmıştı ki Thomas nihayet duruma el atma gereği duydu.

‘’Yani diyor ki ben o piç kurusu Wilhelm’e benzemem senin de kanını içmem! Sadece yanlış kelimeler seçti kendisi. Değil mi?’’ Thomas’ın sözlerine Melez dişini sıksa da burnundan nefesini verirken onu onaylamıştı.

Evet şimdi daha iyi anlamaktaydım kendilerini.

İyi olanların yanındaydım ve kötüleri avlıyordum, tıpkı onların zamanında bize yaptıkları gibi!

Uzaklardan ama çok da uzak olmadan nereden geldiğini anlamadığım bir yerden bir çığlık sesi geldiğinde olduğumuz yerde kaldık üçümüzde.

‘’Yarım edin imdat!’’ Bir kadın sesi!

Bir kadın yardım için bağırmaktaydı!

Melez dönüp bir saniye bana baktığında başımı hızlıca salladım. Bari o kadın kurtulsun!

‘’Thomas!’’ dedi Melez. Ardındansa sesin geldiği tarafı işaret etti. Thomas da hızlıca güçlerini kullanarak sesin geldiği tarafa olabildiğince hızlı gitti. Arkasından da Melez ile birlikte gitmiştik hala el ele! Artık yükü tamamen bana kalmıştı. Ama sanki hiç yarası yokmuş gibi ayakları dimdik yere basıyordu.

Tenha sokaklardan birine geldiğimizde Thomas adamın birinin üstünde onu dövüyor kadın ise korkarak bakıyordu. Thomas kadına dönüp ‘’Git buradan!’’ diye bağırdığında nihayet harekete geçebilmiş ve yanımızdan doğru koşarak kaçıp gözden kaybolmuştu.

Thomas adamı yerden kaldırıp önümüze doğru fırlatıp attığında Melez elimi bıraktı.

Açık büfe saygı değer Melez’e sunulmuş görünüyordu!

Melez adama bir hışımda kaldırıp kanına gömüldüğünde gözümü kaçırdım. Her saniye her dakika adamı tüketirken Thomas’a endişeyle döndüm.

‘’Thomas!’’ Bana döndüğünde vakit kaybetmeden söze girmiştim. ‘’Onu öldürecek! Bu kadarı yetmez mi?’’

Ama Thomas’ın sözleri en az Melez kadar kesin ve netti.

‘’O yaşamayı hak etmiyor Adelia.’’

Evet o yaşamayı hak etmiyordu.

Hak edenlerin yerine yaşamayı da öyle!

Hak edenler ölüp giderken hak etmeyenlerin yaşaması…

Hiç adil değildi!

Thomas’a başımı salladığımda yanımdaki duvara yaslandım. Daha sonrasında da saniyeler sonra Melez yeniden doğmuş gibi turuncuya çalan gözleri ve sivri vampirlerinkinden de sivri ve kurt adamlarınkinden de daha keskin dişleriyle bana dönmüştü. Yarasına baktığımda kapanması saniyeler sürmüş, yüzünün insansı şekline dönmesi ise sadece bir saniyesini almıştı.

‘’Gidelim!’’ dedi ve ardından önüme tek bir adımla hızını kullanarak gelmişti. Elini uzatırken olumsuzca başımı salladım.

‘’Önce verdiğin sözü tut.’’ Dedim.

Bana verdiği sözü tutma vaktiydi.

Beni…

Beni artık bu acıdan kurtarmanın vakti gelmişti.

Bana acımı almak konusunda söz vermişti, iyileşince demişti. Şimdi ise iyileşmişti ve sözünden dönemezdi.

Beni hemen şimdi kurtarmalıydı. Eskisi gibi tekrardan kurtarmalıydı!

‘’Gözlerimin içine bak öyleyse.’’ Diyerek omuzlarımdan tutup beni kendine çektiğinde gözlerim gözlerinde kenetlendi.

‘’Ne istiyorsun?’’ diye sorduğundaysa ağzımdan kelimeler istemsizce dökülmüştü.

‘’Sadece Emery’in ölümüne duyduğum acının yok olmasını.’’ Dedim. Olumsuzca başını salladı. Ve ardındansa şu sözleri sarf etti.

‘’Emery, en yakın arkadaşın… Onun ölümü artık seni yiyip bitirmeyecek onun için daha fazla üzülmeyeceksin. Seni kahreden acıyı şimdi senden alıyorum Adelia! Ölüme duyduğun acıyı hatırlama ama seni telkin ettiğimi bil. Her an değiştirebileceğin bir hipnoz.’’

Gözlerimi kırpıştırdığımda tamamen kendimdeydim.

Az önce Melez’in beni telkiniyle tamamen dinçtim.

Emery…

Emery için ne kadar üzülsem de artık acı kalbimi kahretmiyordu.

Tam da istediğim gibi olmuştu.

Eğer onun ölümüne karşın hissettiğim acı…

İntikam duygumun önüne geçerse…

Kimsenin intikamını alamazdım ki!

‘’Artık gidebiliriz.’’ Dedi Melez. Ardındansa ortam fazlasıyla hızlı değişmişti. Başım çalkalanırken Melez’in bedenine zorlukla tutundum. Başımın ağrıları da artmaktaydı.

‘’İyi misin?’’ Melez’in bu sorduğu soru sadece bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkmıştı.

Başım zonkluyor ve de etraf dönüyordu.

Bir kere kafamı duvara çarpmıştım. Ve sabah daha yeni iyileşmiş bir şekilde kalkmıştım.

Şu an ise bu yaşananlar gayet normaldi bence.

Başımı olumsuzca sallayıp başımı göğsüne dayadığımda gözlerimi kapattım.

‘’Bu kadar hızlı gitmemeliydim.’’ Diye bir ses kulağıma eserken Melez bir anda beni bacaklarımdan doğru havaya kaldırdığında sıkıca ona tutundum. Ağzımdansa hafif bir çığlık çıkmıştı tabii.

Üst katın merdivenlerini tırmanmamızın ardından ise odamın önünde kapıdan içeriye geçer geçmez beni tekrar indirmişti.

‘’Dinlen biraz.’’ diyerek beni yatağa iteklerken hiç reddetmedim. Sadece bana biraz rahat şeyler gerekiyordu giymek için.

Üstümdeki deri ceketi çıkardıktan sonra sandalyeye astım. Sonrasında da eski giydiğim geceliği bıraktığım yerden alarak giyinmek için en müsait yere, banyoya geri döndüm. Başka ne yapabilirdim ki?

Kendi kıyafetlerime kavuşana kadar beyaz geceliğimle ben vardık sadece.

Ellerimi de yıkayıp banyodan çıkmış ve odamın yolunu tutarken Melez’in eşlik etmesiyle boğuşmuştum adeta.

Anlık uçuş sonucu biraz dengesizleşmiştim evet ama şu an gayet iyiydim!

Odama geçtiğimde Melez en sonunda benden kapıdan ayrıldığında yatağa girdim. O sırada araba sesini duymuştum.

Camdan baktığımda da Thomas’ı gördüm.

Arabayla gelmişti demek ki yanımıza.

Şimdiyse de arabayla dönmüştü eve.

Ve ben hala kurt evindeydim.

Ormanın içinde üç katlı ahşap ama kalın, güvenli ve sağlam bir evdeydim.

Kurt Evi diyordum işte kendisine. Alt katta Brad ve Lilith’in kaldığı. Orta katta Thomas’ın odası olan, boş bambaşka bir oda ve de benim kaldığım bu oda.

Artık bana ait bir oda!

Üst kat ise kullanılmıyordu, en azından ilk iki kat yettiği için üst kata ayak bile basılmıyordu.

Melez ise… Nerede ne yaptığı şu an umurum dışıydı.

Tek istediğim ise rahat bir uyku çekip sabah dinç bir şekilde kalkmaktı!

Yeni gün yeni sorumluluklar…

Dün gece Thomas yalnız gelmemişti.

Güzel bir uğurlama töreni adına Emery’i de almıştı o tenha sokaktan.

Emery’i uğurlamak da bana düşüyordu.

Acı olmadan bomboş hissetsem de o üzgündüm işte.

Görevi Thomas ve Brad üstlenmişti. Bir ağacın altına güzelce cesedini gömdüklerinde toprağına çiçeklerle gitmek bana düşmüştü.

Onu sona doğru uğurladığımda içim daha da rahatlamıştı.

Artık abisiyle olabilirdi.

Neyse ki orada da yalnız olmayacaktı.

Daha taze kapanmış toprağının yanından kalkarak döndüm. Thomas gülümsüyor Brad her zamankinden tripli, sinirli duruyordu.

Brad…

Jeremy’in ölümünden beni sorumlu tutuyor ve beni de pek sevmiyordu.

Sanırım artık onunla da konuşmanın zamanı gelmişti.

Onunla düşman kalamazdık değil mi?

Kalmamalıydık.

‘’Yakında ay yükseliyor!’’ diyerek söze girdi Brad Thomas’a karşın. Ve ben tam da Brad ile konuşmak isterken.

Thomas onu başıyla onayladığında Brad bana döndü.

‘’Dolunay var ve bu insanı burada tutuyorsunuz! Neden, parçalamam için mi!?’’ Gözlerim fal taşı gibi açılırken Brad’in kesici dişlerini ve sarıya dönen gözlerini gördüm.

Dolunay…

Kurtları huzursuz eden ve daha saldırgan yapan.

Brad zaten bana kinliyken bir de bu vardı işte, dolunay!

Thomas ikimize daha da yaklaştığında Brad bana doğru bir adımda geldi.

‘’O Jeremy’i öldürdü. Senin o aptal kolyen yüzüne!’’ Brad üstüme atlarken Thomas araya girse de yetersiz olmuştu.

Omzuma aldığım ufak bir pençe sıyırığıyla mezarın dibine düştüğümde Thomas Brad’i tutup sakinleştirmeye çalışmaktaydı.

‘’Git buradan Adelia! Eve gir.’’

Thomas’ın bu söylemiyle istemsizce koluma bakmıştım. Kolumda derin bir yara olmasa da alev gibi yanıyor ve fazlasıyla acıyordu. Bir de yetmezmiş gibi zaten kanımı yeni toplamışken yaradan kan akıyordu.

Brad Thomas’ı yere fırlatarak bana döndüğünde bakışlarını tekrar Thomas’a kaydırdı.

‘’Jeremy’e demiştim ölümünden önce ama… Kızdan sen etkilenmiş gibisin! Sürü mü önemli yoksa bu insan kız mı Thomas!? Eğer hala onu ön planda tutuyorsan… Sana meydan okumak zorunda kalacağım!’’ Brad’in bu özgüven dolu ve kendinden emin sözlerine irkilsem de Thomas aksi yönde bir tavır takınmıştı. Kahkaha atarak yerden kalktı ve Brad’in karşısına dikildi.

‘’Daha önce neden alfa oldum sanıyorsun!?’’ Bu sefer de Brad sırıtmıştı.

‘’Jeremy ve ben sana arka çıktığımız için!’’ Bu sözlerden sonra Thomas bu sefer de kahkaha attı.

‘’Aslında en güçlünüz olduğum içindi!’’ diyerek Brad’e sertçe yumruk attığında Brad yere düştü. Burnundan kanlar yere damlarken birkaç adım geriye süründüm. Şimdiyse sırtım ağaç gövdesine çarpmıştı. Alfa ve betası tam karşımda savaşmaya hazır bir şekilde beklemekteydiler. Taa ki gözleri bir vampirin gözleri kadar kızarıp ardından koyulaşana kadar!

Koyu kırmızı, bir alfanın rengi.

Sarı gözler bir kurda ait gözler.

Kırmızı gözler bir vampire ait iken siyah gözler arzulayan vampirin gözleriydi. Sadece öldürmek için içen!

Turuncuya çalan gözler meleze ait iken Wilhelm’in gözleri de bordo renginden yanıp tutuşuyordu.

İşte bu renkler doğaüstü güçler kombinasyonuydu!

Brad yediği yumruk ardından hızlıca kalkıp Thomas’ı sertçe yere ittiğinde üstüne oturdu. Bu kavga ve bağırma sesine kimsenin gelmemesi saçma olduğundan etrafıma bakınmaya başladım.

Bu kavga daha ne zamana kadar böyle sürüp gidecekti!?

Aralarına girersem de Thomas’ın Brad’i durdurup durduramayacağı meçhuldü.

Ve ben ise…

Meçhule giden bir yoldaydım!

İkisi de yerde üst üste debelenip yuvarlanırken bağırdım.

Ardımdan başka bir kızın daha sesi gelmişti.

Lilith!

‘’Brad! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz!?’’ Brad keyfini bozmadan Lilith’e bağırmış ve dövüşe devam etmişti.

‘’Sen karışma! Bu ikimiz arasında.’’ Lilith’in bakışları beni bulduğunda Thomas ile Brad’i gösterdim.

‘’Sevgilini tutsana!’’ İkisi bir hışımda, Brad ve Lilith, bana döndüğünde Lilith itirafı yapan kişi olmuştu.

‘’Biz sevgili değiliz ki.’’

Brad ayağa dikilmişken ikinci itiraf da sert bir şekilde ondan gelmişti.

‘’Sırf seni kaçırabilmek için kurduğumuz basit bir oyundu! Anlayamayacak kadar salakmışsın demek ki!’’ Brad sözlerinin ardından bana doğru bir adım attığımda önümde bir başkası belirdi, sırtı bana dönük bir şekilde.

Melez!

‘’Bu kadar eğlence yeter, güldünüz eğlendiniz!’’ Karşısında Melez’i gören Brad birer ikişer adım gerilerken melez sözlerini sürdürdü.

‘’Bir daha! Tek bir kanı akarsa… Bu sefer sizin kanınızı akıtacağım gibi duruyor!’’ Sözleri sadece Brad için geçerli olsa da genel konuşmuştu Melez. Ardındansa yanıma gelip dizlerinin üstüne çöktü.

Ne zamandan beri etraftaydı ve izliyordu bilmezken yaramı kontrol etti.

‘’Neyse ki ufak bir sıyırık.’’ Dedi. Ardındansa bileğindeki sarılı bandanayı çıkararak omzuma sardı.

Brad ve Lilith çoktan uzaklaşmışlardı. Thomas ise halen daha buradaydı.

‘’Bir şey lazım mı?’’ diye sordu. Melez sadece düşünür gibi yapmıştı. Ardından da sert tavrını ortaya koydu.

‘’Betalarına sahip çıkmakla başlayabilirsin. Gece dolunay varmış? Tam altı saatiniz kalmış, dikkat edin de bir sorun yaşamayalım!’’ Thomas Melez’in sözlerine başını sallamış ardındansa söze girmişti.

‘’Kontrol bende.’’

Dolunaya sayılı saatler kala yurt odama gitmiştik Melez ile. Bu fırsat işte bu fırsattı. Kurt evinde onlar kurda dönüşüp dolunayı geçirirken ben de eşyalarımı temelli toplayabilirdim.

Hatta öyle de yapmıştım. Bir saat süren toplanışın ardından başka bir yere taşınma vaktiydi.

Okula daha da yakın. Daha güvenli. Kanada’dan birkaç yeni gelip sürüye dahil olan kurtların dolunay bitimi bulunacağı bir eve, Melez Evine!

Loading...
0%