Yeni Üyelik
61.
Bölüm
@selinayeda_x

KAN SAVAŞI

Düşünmeye bile vakit bulamadan, Brad'in sert kolları boynuma dolandı. O kadar hızlı hareket etmişti ki gözlerim sadece bir anlık karartı gördü ve ardından acı bedenimi sardı. Dişlerini boynuma geçirdiğinde, dünya bir anda dönmeye başladı. Kalın ve sivri dişlerinin boynuma saplanışını, sıcak kanın vücudumdan çekilişini hissettim. Acı, iliklerime kadar işledi. Gözlerim karardı, her şey bulanıklaştı. Sanki dünya benim etrafımda dönüyor, beni yavaşça karanlığın içine çekiyordu.

Acı o kadar yoğundu ki, nefes almak bile imkânsız hale gelmişti. Brad'in dişleri boynumda derinlemesine kesik bırakarak çekildiğinde, nefesimi zar zor aldım. Ellerim istemsizce boynuma gitti, parmaklarım kanla ıslanmıştı. Gözlerim, Tyler’ın irisleriyle kesişti. Ayaklarım artık bedenimi taşıyamadığında yere çökmüştüm. Brad, Tyler’a dönerken gözlerimdeki yaşlar buğulanmış dünyayı daha da belirsiz hale getrdi.

“Ona dokunduğun an, seni öldüreceğimi söylemiştim,” diye hırladı Tyler. Brad’in üzerine atıldığında, artık bu sözler bir savaş ilanıydı. İkisi de amansız bir şekilde birbirlerine saldırdılar. Yumruklar ve pençeler havada uçuştu, her darbe bir öncekinden daha yıkıcıydı.

Odanın her bir köşesi bu kavganın kurbanı oluyordu.

Önce raflar sonra masa ve camlar...

Raflar devrildi, masalar parçalandı, camlar çatırdadı. Brad’in gözlerinde vahşi bir öfke parlıyordu; Tyler’ın her hareketine, her nefesine karşı duyduğu nefreti bu kadar açıkça görmek korkutucuydu. Brad’in kasları gerilmiş, vücudu her an patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Onun bu hali, normalde tanıdığım Brad’den çok uzaktı. Bu, başka biriydi, başka bir şey…

Yerde, acıyla kıvranırken nefes almakta zorlandığımı fark ettim. Tyler ve Brad’in arasındaki savaşı izlemek, her saniye daha da dayanılmaz hale geliyordu. Ama gözlerimi onlardan ayıramıyordum. Her darbe, her saldırı, sanki benim üzerimde de yankılanıyordu. O an yanımda bir yakınlık hissettiğimde yanımda Thomas'ı fark ettim. Boynundaki yarayla nazikçe ilgilenirken belime sarılarak bana yardım etmiş ve yerden kaldırmıştı başım o an ağır bir şekilde dönerken acı bedenime işlediğinde bir kez daha bağırdım.

Çığlığım Tyler'ın dikkatini dağıttığında Brad bu anı kaçırmamıştı. Brad Tyler'ı sertçe duvara çarptırdığında ev deprem olurcasına titredi. Ortamdaki tozlar havaya kalktı. Duvardaki raf Tyler'ın üstüne devrilirken Brad son darbeyi vurmaya hazırlanıyordu.

Tam o anda, Lilith devreye girdi. Onun varlığı, savaşın hızını bir anda yavaşlattı. Brad, tam Tyler’a son darbeyi indirmek üzereyken, Lilith araya girdi. Onun zarif ama kararlı figürü, Brad’in öfkesinin önünde bir engel oluşturdu. Brad’in eli havada asılı kaldığında gözlerindeki o karanlık parıltı, yerini şaşkınlığa ve belki de korkuya bıraktı.

Gözlerimi Lilith’e dikmiştim. O, Tyler’ın önünde dururken bile sakin ve kontrollüydü. “Yeter, Brad,” diye fısıldadı, ama sesi o kadar güçlüydü ki, odanın her köşesinde yankılandı. Brad’in öfkesi, Lilith’in bu beklenmedik müdahalesiyle bir anda sönmüş gibiydi. O an, Tyler’ın önünde koruyucu bir duvar gibi duruyordu.

Brad’in eli havada kaldı, onun gözlerinde gördüğüm duygular karmaşıktı. Bir an için eski Brad’i gördüm, tanıdığım ve sevdiğim Brad’i… Ama bu, sadece bir anlıktı. Sonra o karanlık, onun gözlerini yeniden ele geçirdi.

Thomas'ın kollarında acıyla kıvranırken gözlerim yavaşça, ağır ağır karardı. Son gördüğüm şey, Brad’in yavaşça Lilith’in önüne kendini dizüstü atmasıydı.

Brad artık pes etmişti.

Onun nefreti, öfkesi, hepsi bir anda uçup gitmişti. Ama içimdeki korku hâlâ taptazeydi. Gözlerim yavaşça kapandı, dünya karanlığa gömüldü. Ama bu kavgadan geriye kalan izler, asla silinmeyecekti.

Odada iki güçlü figür karşı karşıyayken ikisinin de kendine ait kendince sebepleri ortamı yiyip bitiriyordu.

Tyler Brad'in öfkeli bakışlarıyla karşılaştığı her an aralarındaki bu bağa bir kez daha lanet etti.

Tyler, Brad’e karşı koyarken, içinden onunla olan bağına lanet ediyordu. Bu bağ, hem bir liderin kontrolü hem de bir dönüştürenin sorumluluğuydu. Brad’in her hamlesi, Tyler’ın zihninde yankılanıyordu. Onun öfkesi, Tyler’ı kendi ruhunun derinliklerinde bir şeyleri hatırlamaya zorluyordu: kontrolsüz güç, kaotik içsel çatışmalar ve öfke. Ama Tyler, soğukkanlılığını asla kaybetmedi. Onun gözlerinde, Brad’in kontrolsüz doğasına karşı hem acıma hem de sert bir kararlılık vardı.

Brad ise Tyler’a olan bu bağı her an daha fazla hissediyor, bundan nefret ediyordu. İçinde büyüyen öfke, sadece Tyler’a karşı değildi; aynı zamanda, onun kendi içinde yaşadığı karanlıkla da bir savaştı. Tyler’ın emirleri, Brad’in kafasında yankılanırken, Thomas’ın onun gerçek alfası olduğunu düşünmek bile, içindeki çatışmayı derinleştiriyordu. Bu içsel çelişki, Brad’i her geçen saniye daha da saldırgan bir hale getiriyordu.

“Sana boyun eğmek zorunda değilim!” diye hırladı Brad, sesinde hem meydan okuma hem de derin bir acı vardı. Bu, sadece sözlü bir meydan okuma değildi; aynı zamanda, kendi içindeki kaosun da dışa vurumuydu. Tyler’ın sakinliği karşısında, Brad’in sabrı her geçen saniye daha da tükeniyordu.

Bu sırada, Adelia odanın kapısına yaklaştı. İçeriden gelen gergin sesler, onun kalbine bir düğüm atmıştı. Kapıyı açmadan önce bir an tereddüt etti. İçeriye adım atarsa neyle karşılaşacağını bilmiyordu, ama bir şeyler yolunda gitmiyordu, bunu hissedebiliyordu. Kapıyı araladığında ise gözleri ilk olarak Tyler’ın ona döndüğünü gördü.

Tyler’ın ifadesi, bir an için hafifçe yumuşarken gözleri hemen endişe kaplamıştı. Onun gözlerinde Adelia’ya karşı bir uyarı vardı; sanki onu bu kavgadan korumak istiyordu.

"Adelia!" Tyler odanın kapısının içeriye girip içeriye doğru iki adım atmış iken Tyler'ın kendisine bağırışını işitti ama her şey saniyelikti. Her şey saniyeler içinde gerçekleştiğinde bu anı engelleyecek bir şey de gelmemişti kimsenin elinden.

Sesi Adelia’nın içindeki huzursuzluğu daha da büyüttü.

Brad, Adelia’nın varlığını fark ettiğinde ise gözlerinde korkutucu bir karanlık parladı. Onun içindeki öfke birdenbire daha da derinleşti. Artık hedef sadece Tyler değil, aynı zamanda Adelia’ydı. Onun zihni, bu iki figürü bir arada görmekten rahatsızlık duyuyordu. Tyler'ı asıl yaralamanın yolunun Adelia'dan geçtiğini düşünürken yeni hedefine odaklanması kısa sürmüştü.

O an, tüm nefreti Adelia’nın varlığına odaklandı. Brad’in kasları gerildi, gözleri yırtıcı bir hayvan gibi karardı.

Brad, Tyler’a acı çektirmenin en iyi yolunun ona zarar vermek olduğunu düşündü. Bir anda, neredeyse göz açıp kapayıncaya kadar hızlı bir hareketle Adelia’ya saldırdı. Onun vahşeti, durdurulamayacak kadar güçlüydü. Adelia ne olduğunu anlamadan Brad’in kolları onu yakaladı ve boynuna sertçe dişlerini geçirdi. Dişlerin boynuna saplanmasıyla birlikte, acı bütün bedenini sardı. Adelia, Brad’in vahşeti karşısında savunmasız kaldı. Boynundan akan sıcak kan, Adelia’nın bedenini hızla zayıflatıyordu. Görüşü bulanıklaşırken, dünyası yavaşça kararmaya başladı.

Tyler’ın gözleri öfkeyle parladı. Adelia’nın yere düşüşüyle birlikte, içindeki kontrol bir anlığına kırıldı. "Brad!” diye hırladı, sesi tüm salonun duvarlarında yankılandı. Onun gözlerinde bir yıkım isteği vardı; Brad’in bu hareketi, Tyler’ın sabrının sonunu getirmişti. Tyler, Brad’e doğru hamle yaptığında, iki figür arasında neredeyse bir ölüm kalım savaşı başladı.

İki devasa figür, odanın içinde birbirine çarpıyordu. Her bir darbe, odanın içindeki mobilyaları parçalıyor, yere düşen eşyalar anında paramparça oluyordu. Brad, Tyler’ı duvara savurduğunda, o duvar neredeyse yerle bir olacaktı. Tyler hızla toparlanıp karşılık verdi, Brad’in kaburgasına sert bir yumruk indirdi. Ama Brad, bu acıyı umursamazcasına Tyler’ın üzerine atıldı. Onun amacı netti: Tyler’ı ezmek, onu saf dışı bırakmak.

Brad, Tyler’ı duvara sıkıştırdığında, bir an için Tyler’ın gözlerinde küçücük bir acı parıltısı belirdi. Ama hemen ardından o sert ve soğuk ifade geri döndü. Brad, Tyler’ı duvardan koparıp havaya kaldırdığında, elini onun kalbine doğru uzattı. Bir sonraki hamlede, onu tamamen yok edecekti.

Ancak o anda, salonun kapısında bir figür belirdi.

Lilith!

Zarif ama kararlı bir şekilde içeri adım attı. Onun varlığı, savaşın şiddetini bir anda durdurdu. Lilith’in gözleri Brad’e dikildiğinde, Brad’in öfkesi bile bir an için sönümlendi. Onun gözlerindeki yumuşak ama tehditkar ifade, Brad’in içindeki karanlıkla mücadele ediyordu.

“Yeter, Brad,” dedi Lilith, sesi sakin ama kesin bir tondaydı. Brad’in gözleri Lilith’e dikildi, ama eli hâlâ Tyler’ın kalbine doğru uzanmış haldeydi. Lilith, Brad’in gözlerindeki vahşi parıltıyı gördüğünde, bir an için yüreği titredi ama geri adım atmadı. Onun duruşu, hem cesaretin hem de bağlılığın bir ifadesiydi.

Brad’in eli havada kaldı. Gözlerinde içsel bir savaşın izleri vardı. Bir yanda içindeki öfke ve nefret, diğer yanda ise Lilith’in varlığına duyduğu saygı… Birkaç saniye boyunca, Brad bu iki zıt duygu arasında gidip geldi. En sonunda, nefesini bıraktı ve elini yavaşça indirdi. Ama gözlerindeki karanlık hâlâ yerli yerindeydi.

Tyler’ın yüzünde bir anlığına rahatlama belirdi, ama bu rahatlama kısa sürdü. Onun zihninde hâlâ Brad’e karşı derin bir öfke vardı. Bu savaşın sonuçları, sadece fiziksel değil, ruhsal bir yaraya da dönüşmüştü. Tyler, gözlerini Brad’den ayırmadı, ama Lilith’in yanında güvenle durduğunu hissediyordu. Adelia ise Thomas'ın kolları arasında acıyla kıvranırken, salonun ağır atmosferi altında baygınlığa sürükleniyordu.

Bu kavganın geride bıraktığı izler, odadaki herkesin ruhunda derin yaralar açmıştı. Etraftaki yıkıntılar, sadece bir savaşın değil, aynı zamanda parçalanan ilişkilerin de birer sembolüydü.

 ...

Brad ve Tyler.

İki güçlü taraf!

Yoğun bir savaş...

Yine de ölümüne yara alan bir taraf yoktu. Ne Brad Tyler'ı öldürebilmiş ne de Tyler Brad'i. Eğer biri birinden daha güçlü ise o şey gerçekleşebilirdi: Kalbinin hizasına elini göğüs kafesinden içeriye sokup kalbi çekip almak!

Ama ikisi aynı güçte olduğunda iş kan ritüeli ile gömülmüş melez öldürücü ağacın yerinin bulunmasına kalmaktaydı. Belki Lilith onları durdurmasa Brad sadece Tyler'a acı çektirirdi. Ve belki Tyler o ve darbelerinden kurulduğunda asıl acıyı Brad"e kendisi yansıtarak yirmi dört yıllık melez deneyimi ve gücü ile ellerini göğüs kafesinden içeriye sokup kalbe ilerlemeyi başarabilirdi.

Ve her şey sadece kısasa kısas olarak nitelendirilirdi.

Brad istediği halde asıl melezi öldüremese bile...

Eğer Tyler bunu deneseydi bir gün, bir ara başarırdı belki.

Yeni dönüşen bir insanüstü her halükarda hem cinsinden daha güçlüydü.

Melezlikte de öyle!

İşte bu yüzden güçler hemen hemen eşitlenmişti.

Ama zaman ilerlediğinde dönüşümün etkisi sönümlendiğinde Brad zayıflatacaktı. Onu güçlendiren tek şey ise öz iradesi, güç arzusu ve isteği olacaktı!

Kazık ise...

En kolay öldürme yoluydu. Brad'in zayıflamasını bekleyene kadar gerekli ağacın oyma kazığı ile kalbe ölümü saplamak!..

En etkili ve daha hızlı bir yoldu.

...

Tyler, gözlerini Brad’e dikip, “Bunu böyle bırakamayız,” dedi, sesi hem kararlı hem de kaygılıydı. “Brad’in bu durumda kalması, hem onun hem de bizim için tehlikeli. Bu durumu bir şekilde çözmeliyiz.”

Lilith, Tyler’ın sözlerine onay verir gibi başını salladı, ama gözleri endişeli bir şekilde Brad’in üstündeydi. “Bu durumda yapacak tek bir şey var,” dedi Lilith, “Ve bunu yapmalıyız. Hem onun hem de diğerlerinin iyiliği için.”

Tyler Lilith'in neden bahsettiğini anladığında kısa sürede başını salladı.

"Halledelim şu işi!"

Lilith başıyla Tyler'ı onayladığında ikisinin de bakışları bir noktada buluştu.

Adelia!

Thomas onu kucağına aldığında söze girdi.

"Lilith sen benimle gel. Elliot, Lucas!"

Alfanın sesini işiten betalar bir başka odadan yanlarına geldiğinde Tyler'ı işaret etti.

"Ne derse yapın."

Tyler, Elliot ve Lucas Brad ile ilgilenirken Lilith Adelia için ecza dolabından gerekli her şeyi alarak Thomas'ı takip etti.

Tyler hemen harekete geçmek için kollarını sıvadı, Elliot ve Lucas ile birlikte Brad’i yeniden kontrol altına almak için planlarını uygulamaya başladı. Oda, hem onların hem de Brad’in bu yeni sürecin nasıl işleyeceğine dair verdiği kararların yansımalarıyla yoğun bir şekilde doluydu. Her biri, bu durumun nasıl üstesinden geleceklerini düşünürken, bir yandan da eyleme geçmenin gerekliliği konusunda hemfikir oldular.

Tyler, Elliot ve Lucas ile birlikte, Brad’i bir kez daha bodruma götürmek üzere harekete geçti. Bodrum, bu tür uygulamalar için uygun bir yer olarak seçilmişti; eski ve hafif karanlık bir ortam, her türlü deneyin ve uygulamanın yapılabileceği bir yerdi. Bodrumun taş duvarları, geçmişin izlerini taşıyor, hafif nemli havası ve soğuk zemini, bu tür ağır işlerin yapılması için bir zemin sunuyordu.

Brad, Tyler ve Elliot tarafından dikkatlice bodruma taşındı. Bodrumun derinliklerinde, özel olarak hazırlanmış olan köşe, Brad’in yeniden bağlanması için hazır bekliyordu. Tutma işini Lucas devraldığında Tyler elinde mineçiçekli ve kurtboğan zehri içeren urganı dikkatle yerleştirirken, diğer ikisi de bu süreçte Brad'i dikkatlice tutarak ona yardımcı oldu. Urganın yaydığı melez zehri, Brad’in hem fiziksel hem de ruhsal olarak sakinleşmesini sağlayacak bir aracıydı. Güçlerini bir kez daha dizginleyecekti.

Tyler urganı Brad’in etrafına dikkatle dolarken, Elliot ve Lucas sıra sıra yavaşça Brad'i tutmayı bıraktılar.

“Bu, onun öfkesini bastırmak ve kontrol altına almak için bir çözüm,” dedi Tyler son düğümü atarken.

Hepsi birden Brad'den uzaklaştığında Tyler sözlerini sürdürdü. "Eğer her şey yolunda giderse, yakında bu süreci atlatacak.”

Brad, bağlanırken, gözleri hala yorgun ama bir nebze de huzurlu görünüyordu. Tyler’ın titiz ve dikkatli hareketleri, herkesin güvenliği için bir araçtı.

Tyler, urganı Brad’in etrafına sararken, her hareketi Brad’in acısını hafifletmek ve öfkesini kontrol altına almak için atılmış bir adım gibi görünüyordu.

Bodrumun sessizliğinde, Tyler ve Elliot, Brad’in iyileşme sürecini izlemek için hazır duruyorlardı. Brad’in bu durumdan çıkışı, hem onların hem de gelecekteki güvenlik için kritik bir andı. O an, herkes, Brad’in öfkesinin ve güçsüzlüğünün, titizlikle uygulanan bu sürecin sonunda nihayet sona ereceğini umut ediyordu.

Brad, iyileşme sürecinin ilk adımlarını atarken, Thomas ve Lilith Adelia ile ilgilenmeye devam ediyordu.

Lilith yaraya pansuman yaparak temizledi. Ardından bir bandaj takmıştı yaranın üstüne. Adelia tüm bu süreç boyunca baygınken Lilith pansuman kutusunu topladı.

Thomas Lilith'in işinin bittiğini anladığında ona da kapıyı işaret etmişti zamanı gelince.

"Hadi sen de aşağıya, ben onunla kalırım."

Lilith Thomas'ı başıyla onaylayıp itiraz etmeden odada çıktı. Ardındansa pansuman çantasını ecza dolabına geri koyduğu gibi bodrumun yolunu tutmuştu.

Bodrumun soğuk ve karanlık ortamında, Brad'in iyileşme süreci olan bu zorlu süreç için gerekli olan tüm adımlar atılmıştı. Tyler ve Lilith, Brad’in iyileşme sürecini izlerken, gözlerinde kararlı bir ifade vardı; her şeyin doğru şekilde ilerlemesi için ellerinden geleni yapacaklardı.

Brad’in gözleri yavaşça aralandığında, kendisini bodrumun soğuk ve karanlık ortamında buldu. Başında hafif bir baş ağrısı vardı ve öfkesi, kendisine olan düşmanlığın tüylerini diken diken eden bir şekilde uyanıyordu.

Etrafında sıkı sıkıya bağlanmış urganlar vardı. Mine çiçekli ve kurtboğan zehrinin etkisi altında olduğunu biliyordu ama öfke ve hayal kırıklığı, iyileşmenin önündeki engeller gibi görünüyordu.

İlk tepkisi, öfke dolu bir kükreme oldu. Brad’in göğsünden çıkan derin bir hırlama, bodrumun sessizliğini yırtarak yankılandı. Her ne kadar bu öfkenin şiddeti azalmış gibi görünse de, hala içindeki karanlık kıvılcımlar patlamaya hazır bir şekilde yanıyordu

 

 

 

Loading...
0%