3. Bölüm

02: GİZLİ PARTİ GECESİNDEN BİR ÇİFT DİŞ

Eda
selinayeda_x

 

 

 

GİZLİ PARTİ GECESİNDEN BİR ÇİFT DİŞ #2

 

 

 

PARTİ PARANOYASI

 

 

 

Tarifsiz bir serüvendi beni bu kaosun içine sürükleyen, hiç olmayan şeyleri oldurup bütün hayatımı ve dolayısıyla da beni yerle yeksan edip altüst ettiren.

Trafikle birlikte yirmi yedi dakikalık bir yolculuğun ardından nihayet davetiyede yazan yere varmıştım. Taksiden inip parayı ödedikten sonra yola koyuldum. İnsanların içeriye davetiyelerle akın ettiği ve kapıda davetiyelere bakan gardiyanların bulunduğu yere doğru giderken bir yandan da telefonumu çantamdan çıkarmakla uğraşıyordum.

Emery’e nerede olduğunu sorup sonra da buluşup davetiyesini verdikten sonra yurda geri dönecektim. Aynen böyle olması gerekiyordu.

Ama işler asla ama asla istediğim gibi gitmemişti.

Zaten ne zaman gitmişti ki!?

Çantamı karıştırmaya devam ederken birisi sertçe koluma çarpmıştı. O an ileri doğru sertçe bir adım attığımda zarf da ellerimden kayıp gitmiş ve korumanın önünde duruvermişti. Koruma bir zarfa bir de bana bakarken yerden alarak incelemeye başlamıştı. İşte bu hiç iyi değildi!

"Şey… Aslında…" Hiçbir şey söyleyemeden koruma bir anda zarfta yazan ismi tekrarlardı.

"Emery Lawrance." Başımı onaylarca sallayarak cevapladım.

"Evet." Koruma zarfı diğerlerinin yanına koymak için kutuya uzanırken şok içinde kalarak söylenmeye başladım.

"Arkadaşım! Emery arkadaşım…" Ama hiçbir şey açıklayamadan kendimi davetsiz olduğum davette buluvermiştim.

"Sırayı boş yere bekletme! Sıradaki!" İkinci adam kolumdan sürükleyip içeriye fırlatırca atarken kendimi gürültülü bir müziğin ortasında buluvermiştim.

Minili kızlar, dekolteli kızlar ve yoğun makyajlı kızlar arasında bu halde kalakalmıştım işte! Her ne kadar günlük kıyafet gibi olmasa da giydiklerim yine de buralı olmadığım aşikardı işte.

Koluma birinin dokunmasıyla irkilerek döndüğümde geçen günkü kızı gördüm. Yanında ise sevgilisi olduğunu düşündüğüm bir çocuk vardı. Öpüşmüşlerdi. Ardındansa bana dönüp selam vermişti kız.

"Hey sensin demek o şanslı kız! Emery olur sanıyordum ama sen de iyi bir seçim olmalısın ki buradasın!" Şaşkınlıkla kızı dinlerken kız gülümsedi.

"Bu arada ben Jenna! Memnun oldum." Kız gülümseyerek elini uzattığında elini tutarak sıktım.

"Adelia." Kız gülümsemeye devam ederek elini çektiğinde yanındaki arkadaşı söze karışmıştı, sevgilisi.

"Güzel isimmiş. Bende Rich." Çocuğa dönüp başımı salladığımda Jenna omzuna vurarak güldü.

"Richard!" Ve o da Jenna’ya aynı şekilde karşılık vermişti, gülümseyerek.

"Ah evet sadece biriciğim bu isimle hitap ediyor doğru ya! Kesinlikle adım Richard!" Duyduğu bu sözler sonrasında Jenna mutlu bir şekilde kendini Richard’ın kollarına attıktan sonra bir kez daha dudaklarına yapıştığında bakışlarımı çevirdim. Sonrasında ise Jenna masadan bir bardak alıp elime tutuşturmuştu.

"Hadi bakalım kutlama vakti," diyerek kendisininkini yudumladı.

Elindeki bardağı alsam da içmeye hiç mi hiç niyetim yoktu.

"Ben almayayım!" Ama inatla elimdeki bardağı ağzıma götürüyordu.

"Hadi ama oyun bozanlık yapma!" Jenna’nın ağzıma kadar soktuğu bardaktan boğulmamak için iki yudum aldığımda Jenna gülerek bardağı elime tutturdu.

"İç bakalım." Sonrasında da masadaki diğer iki bardağı da alarak sevgilisiyle içmeye başlamıştı. Beni rahat bırakmayacaklarını anladıktan sona tadını hiç mi hiç beğenmediğim bu şeyi içmeye devam edip en sonunda da bitirdim.

Ardındansa gitme vaktiydi!

Boş, sessiz bir koridora; Emery ile konuşabileceğim bir yere.

Çünkü gerçekten de onunla konuşmam gerekiyordu ve telefonla konuşabilecek sessiz bir yere ihtiyacım vardı.

Emery ile konuşabileceğim sakin bir yer arayışına girişerek partinin asıl gerçekleştiği büyük ana salondan çıktığımda etrafıma bakındım.

Burası tuvaletliklerin koridoruydu ve fazlaca yiyişen çift vardı.

Onları hızlıca es geçip koridor boyunca ilerledikten sonra nihayet başarmıştım.

Müzik sesinden uzak, sakin bir yer!

Loş ışıklı dar ve bir o kadar da uzun, upuzun koridorun girişinde bir yan tamamen ıssız ve sessiz bir diğer yan tarafım ise gürültülü bir müzikle sallanırken koridor boyunca ilerlemeye devam ederek telefonumu çıkardığım gibi Emery’i aradım.

Bu koridor yatak odalarına, belki de balkona açılırdı. Yakında öğrenirdim ya.

Uzun çalışlar sonunda Emery en sonunda telefona cevap verdiğinde ben de hızlıca söze girdim.

"Emery! Nerelerdesin sen, çok kötü bir şey oldu!" Şu son sözüm var ya! Heh işte onu aynı anda söylemiştik.

"Ne? Benimkinden daha kötü ne olabilir!?" Emery bağırarak söze atıldığında derin bir iç çektim. Aynı sorunla karşı karşıyaydık, aynı dereceden vasat bir sorunla!

"Ben… Davetiyeni getirmiştim."

"Ne!?" Tek cevabı olmuştu daha sonra birkaç saniye boyunca ses gelmeyince devam etmeye karar vermiştim bende.

"Sonra… Bir şey oldu." Bu sefer sessizlik sırası bana geçmiş olduğunda Emery hızlıca söze atıldı.

"Ne oldu? Onu kayıp mı ettin!? Geldim evde yoksun, kıyafetlerini değiştirmiş davetiyeyi alıp gitmişsin!" Emery’in bu söylemleri bildiğin beni suçlamaktı. Yapmadığım bir şey için.

Gerçi… Yapmış da sayılabilirdim. Sonuçta şu an partide olan kişi tam olarak bendim!

"Bak çok haklısın," diyerek söze girdim. Ama Emery beni dinlememekte kararlıydı.

"Sorun bu değil, tamam mı? Dosttuk hani! Arkamdan bıçakladın beni! Eğleniyor musun orada bari? Havalar nasıl, peki?'' Onun bu söylediklerine yapabileceğim tek şey olarak iç çektim. Ardından Emery’in sakinleşmesini bekledikten sonra söze girdim.

"Özür dilerim haklısın. Arkandan çıkıp parti mekanına geldim. Davetiyeyi vermek için seni arıyordum. Görünürde olmayınca telefonunu çaldırayım dedim ama sonra birisi geldi. O bana çarpınca… Ah kim inanır buna!? Kapıdaki güvenliğin önüne kadar davetiye ellerimin arasından kayıp uçtu. Sonrasında da kendimi içeride buldum işte. Tamamen aptalca geliyor evet." Sözlerimin devamını getirecek bir cümle ya da tamamlayacak bir kelime bulamadan sustum. Nasıl devam ettirebilirdim ki? Bariz yalan söylüyormuşum gibi şu an telefon başında kıvranıyordum adeta.

Emery’in iç çekişi telefon hoparlöründen yankılandığında ben de nefesimi vererek söyleyeceklerini bekledim. Emery ise en sonunda konuşmuştu benimle, uzun bir sessizliğin ardından.

"Tamam… Pekâlâ. Bunu sonra konuşalım. Bir an önce gel ve… Konuşalım!" En sonunda Emery’den iyi bir cevap!

Bu benim için güzel bir ilerlemeydi.

"Hemen geliyorum!" Hızlıca telefonu kapatıp geri dönecektim ki koridor boyunca ilerlediğimi şimdi fark etmiştim. Sonrasında da koridor sonunda bir çığlık sesi duyduğumda olduğum yerde kalakaldım.

O şey… O ses de neydi öyle?

Bakışlarımı bir yerde odaklayıp yavaş adımlarla ilerlemeye başladığımda önce iki tane silüet gördüm. Sonrasındaysa bir bardak kırılma sesi adeta çığlık misali boş koridorda yankılandı. İrkilerek bir adım gerilediğimdeyse artık her şeyin çok geç olduğunun farkına yeni varabilmiştim.

Artık her şey çok ama çok geçti.

Ölmüştüm ben bitmiştim.

Sivri dişler!

Kan kırmızısı gözler!

Soğuk bembeyaz ten!

Şimdiyse o kırmızı gözler bana bakıyordu!

Ölü bir bedenin yere yığılma sesinin ardından arkamı hızlıca döndüm.

Ne yapabilirdim ki bu durum karşısında?

Kaçmam gerekiyordu, hem de bir an önce kaçmam!

Ama daha adım dahi atamamışken dönmemle boğazımdan tutulmam bir olmuştu.

Ne ara? Ne ara beni yakalayıp önüme geçebilmişti ki?

Bu süper hız! Nereden geliyordu!?

O canavar beni boğazımdan yakalayıp boğazımı olabildiğince sıktığında tüm nefeslerim gırtlağımda düğümlenivermişti. Hiçbir nebze nefes alamazken o kan kırmızısı gözleri daha da ölümcül olup siyaha bürünmüş ve ardındansa beni duvara fırlatıp hızlıca üzerime yürümüştü, tamamen ışık hızındaydı her şey.

Düştüğüm yer tam da bardak kırıklarının yanı olduğunda önce avuç içim yara aldı.

Avucumun içinden akan kanlar o canavarı daha da kışkırtıp tahrik ederken siyah gözlü vahşet benim irislerimde kesiştiğinde sivri dişlerinin arasından pislikçe gülüşünü izledim.

"Şimdi beyaza kan bulaşacak!"

Yerde durağan haldeki cam kırıklarından birini şah damarıma yakın bir noktada saplandığını hissettiğimde bu sefer koridoru inleten şey benim çığlık sesim olmuştu.

Canavarın fevri hareketi saniyesinde boynuma bir cam parçası saplarken boynum bir tarafa yatmış ve bir elim de boyun hizamda öylece yere sürtünmeye başlamıştı.

Nefes alışverişlerim kesik kesik inip çıkarken korku tüm bedenimi ele geçirdi. Adrenalin, dopamin ne varsa!.. Hepsi aynı anda salgılanmaya geçmiş ve şu an sadece Savaş ya da Kaç sistemim süreğen bir devire girmiş iken vücudum yavaş yavaş titremeye, ayaklarımsa kıvranmaya başlamıştı.

Şu an sudan çıkmış nefes alamayan bir balık misali çırpınırken canavar sivri dişlerini daha da belli ederek kafasını geriye yatırmış ardındansa eli boynuma batırdığı cam parçasına gittiğinde gözlerimi sımsıkı yummuştum.

Ölüm…

Hiç bu kadar yakın olmamıştı!..

Bir saniye!..

Bir saniye çok kısa bir zaman gibi gelebilir ama en çok da yarışmada olanlara sormak lazım. Bir saniye ile neler kaçırıp neler kaybettiklerini.

Tabii en çok da ölümle burun buruna olanlara sorun. Bir saniye ile nasıl hayat kurtulduğunu ve yok olduğunu!

Benim hayatım ise…

Tam olarak…

Tam tamına bir saniye ile kurtulmuştu.

Siyah gözlü sivri dişli canavarın üstümden fırlayıp karşı duvara çarpması tam olarak ölüme kalan bir saniyede gerçekleşmişti. Başka bir canavar… Ona benzeyen ama asla onun gibi olmayan başka birisi tarafından… Ölüme bir saniye kala kurtarılmıştım.

Ya da sadece ben bunun böyle olduğunu sanıyordum.

Kurtarıcım canavarın üstüne bana attığı saniyelik bakışın ardından atladıktan hemen sonra boynunu tek hamlede kırıp atmış ölü cesedi de tıpkı benim gibi kurban olan insanın ölü bedeni gibi yere fırlatıp atmıştı.

Artık savaş ya da kaç yoktu. Hayatta kalmıştım.

Kırmızı gözler sivri dişler bembeyaz ten… Tekrar üstümde belirdiğinde duvara iyice sindim.

"Korkma…" Korkma diyebilmişti sadece. Ardındansa eli cam parçasına gitti, boynumda saplı kalan.

Ve o an hızlıca ayağa kalkıp derin bir nefes aldı.

"Buralar bende. Şu ikisini halledin!" O an başkalarının da olduğunu fark etmiştim. Ölen canavar gibi olanlardan.

Ama bunlar… Bunlara da mı bir canavar demeliydim?

Hiçbiri… Hiçbiri insan değildi bunların. Ama az önce beni öldürmek isteyen o canavara da asla benzemiyorlardı.

Ne diyeceğim ne yapacağım ve ne hissedeceğim konusunda tamamen kafam karışmıştı.

Bu kafa karışıklığından ise yine bir saniye içinde kurtulmuştum. Boynuma saplı olan camın dışarıya çıkması ve boynumdan kanların süzüle süzüle her yerimi ele geçirmesi ile. Yoğun acı ve kan eşliğinde kafa karışıklığım tamamen uçup gitmişti.

Ve yine mücadele başlamıştı.

Hayatta kalma mücadelesi.

"Dayan… Benimle kal!"

İki sıkı el belimi sardığında kendimi anında ayaklarımın üstüne basar vaziyette buldum. Sonrasında ise bir odanın içinde bulunmamız saniyemizi almıştı.

Işınlanmış mıydık? Hayır o koridorun ve kapının halüsinasyonlarını, ışık hızında geçişini görmüştüm. Sanki araba camından evlerin çatısının ışık hızında geçtiği ana çok benziyordu. Ama bu daha hızlıydı. Sanki Ferrari etkisi olabilirdi.

Evet bir Ferrari kadar hızlıydı!

Titreyen bitkin bedenim yumuşacık yatağı hissettiğinde boynum yine aynı şekli almıştı. Kırmızı gözler önce bordoya dönerken yutkundum.

Koridorda ölememiştim ama şu an… Hayatta kalma konusunda pek de ümitli değildim.

"Özür dilerim." İşte bu sözler bir katilin fısıltısıydı tam anlamıyla! Boynuma verdiği soğuk nefesin ardından sivri dişler yara izinde yerini aldığını gözlerimi yumdum. Bir acı bekliyordum ama onun yerini ilk batmada ağzımdan çıkan bir inilti almıştı. Acıtmamıştı, acıtmıyordu.

Peki ya o özür. Peki ya bulunduğum bu durum?

Ne oluyordu tam olarak!?

Kanım bedenimden kayıp giderken… Sanki ruhum beni terk edip gidecekmiş gibi hissettirirken yavaş yavaş daha da kendimi baygın hissederken bir anda boşluğa düşmüştüm.

Soğuk nefesinin boynumu tekrar işgal edişinin ardından tamamen boşluğa!..

Gözlerim kapanıp açılırken kan kokusu burnumun deliklerinden içeriye girerek beni tekrar kendine getirdiğinde kanın kesinlikle bana ait olmayışının kokusunu almıştım.

Canavarın kolu dudaklarımın arasındaydı.

Canavar kanı ağzıma dolarken tükürmek, kusmak istemiştim.

Ama yapamadım. Birkaç yudumu boğazımdan aşağıya aktığında ağzımdaki benzersiz kan yoğunluğu gitti.

Bedenim yavaş yavaş gömülmek istediği karanlıktan çıkmak için tekrar bir çabaya girmiş iken şimdi de gözleri gözlerimin üzerindeydi. Bordo gözlerine karşın gözlerim…

"Burada yaşadıklarını unutacaksın. Bunlar hiç gerçekleşmedi." Söylediklerinden sonra iğrenerek başımı çevirip olumsuzca kafa salladım.

Canavar şaşkın gözüküyordu.

Ne olmuştu ki? Yoksa o cezbedici büyüsü beni etkisi altına alamamış mıydı?

"Nasıl olur!?" O sırada kapı bir anda ardına kadar açılmış ve odaya bir başkası girmişti.

"Ne istiyorsun?" Eli belimden yavaş yavaş kayarken kapıdaki şahsiyet boğazını temizleyerek konuya giriş yapmıştı.

"Davetli değilmiş. Emery Lawrance… Arkadaşının davetiyesini kullanarak içeriye giriş yapmış. Araştırdık ve doğruladık."

Canavarın koyu ruhsuz bakışı tekrar gözlerimi bulduğunda gözlerimi kaçıramadan eli çenemde bir gezintiye çıkmış ardındansa bakışlarımızı birbirimize bağlamıştı.

"Sen çıkabilirsin!" Odada tekrar baş başa kaldığımızda ise canavarın yüzünde bir mimik oluştu. Ardındansa bir iç çekiş.

"Saf ve temiz… Tıpkı benim gibi. O kadar narinsin ki ölemezsin. Çok güçlüsün telkinime bile boyun eğmeyecek kadar. Ve kanın… O kadar leziz o kadar büyüleyici ki… Sanırım seni öldüremeyeceğim. Ama bu olanlar… Bilmemen gereken çok şey var. Ya da… Hatırlamaman gereken." Sonra bir koku… Havayı kokladığında bir koku almış olacak ki yüzü yavaş yavaş normale dönerken sırıttı.

"Alkol aldın tabii ki! Harikasın tatlım, şimdi bu olanları güzelce unut…"

Unut…

Gözlerim yavaşça kapanıyorken ve bilincim ardındansa tamamen karanlığa gömüldüğünde ölmüş olabileceğim hissi yoğun bir şekilde beni kontrol etmeye başlamıştı.

Ama aklımda hep aynı kelime yankılanıyordu.

''Unut!''

Ve ardından öyle bir şey olmuştu ki…

Tüm hisler bir anda yok olmuştu.

Ve sonrasında bir kez daha farklı hisler beni kaplamıştı.

Tekrar uyandığımda!

Bütün vücudum hislerin yoğun etkisiyle bir savunma mekanizmasıymışçasına titriyordu.

Ne olmuştu bana!?

Ne olmuştu dün gece!?

Adam akıllı hatırladığım hiçbir şey yoktu!

Tek bildiğim gece boyu beni takip eden o saçma halüsinasyonlardı!

Artık iyice paranoya olmuştum ben.

Tamamen paranoya!

Tam olarak ne olmuştu nasıl gelişmişti her şey hiçbir şey bilmiyordum. Bir şeyler görmüştüm evet ama bunlar ne hiç mi hiç anlam veremiyordum.

Canavarlar alemine yolculuktu adeta.

Hani şu filmler var ya!

Sanırım kötü bir hayal gücüne sahiptim ve çok fazla fantastik gerilimli filmler izleyip kitaplarını okuyordum.

Buna artık bir son vermem gerektiğini artık fark etmiştim.

Zaman geldi de geçiyordu bile!

Bölüm : 26.07.2024 10:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Eda / VAMPİRİSTİK Serisi / 02: GİZLİ PARTİ GECESİNDEN BİR ÇİFT DİŞ
Eda
VAMPİRİSTİK Serisi

80.77k Okunma

15.4k Oy

0 Takip
135
Bölümlü Kitap
VAMPİRİSTİK01: HER ŞEYİN BAŞLANGICI02: GİZLİ PARTİ GECESİNDEN BİR ÇİFT DİŞ03: PARANOYA SONRASI GERÇEKLİK04: BİR VAMPİRİN SIRRI05: KAÇAMAK06: RUH VE BEDEN07: YÜZLEŞME08. AV VE AVCI09. TATLI BİR BİRLİKTELİK10. WİLHELM SORUNU11.OTELİN KEYFİ12. AİLE EVİ13. KAYIP14. AFFEDİŞ15. WİNCHESTERLER16. ORMANIN HÜKÜMDARLARI17. MELEZ1.SEZON FİNALİ2. SEZON TANITIM19: YENİDEN DOĞUŞ20: İYİLEŞME21: DOĞUM GÜNÜ22: KURT EVİNDE DOLUNAY ETKİSİ23: MELEZ İLE BAŞ BAŞA BİR GECE24: BİR PANSUMAN MESELESİ25: MELEZ EVİNDE MELEZ İMTİHANI26: KARANLIKTA SAKLANAN GÖLGE27: İNSANÜSTÜLERLE İMTİHANDA28: ANTRENMAN29: MELEZİN ÖZELİ30: AKUAMARİN TAŞI31: BİR MELEZ SORUNSALI32: GEÇMİŞİN İZLERİ33: BOKS MAÇI34: MELEZ DE BİR VAMPİR35: ÜÇ BENZEMEZ2. SEZON FİNALİ3.SEZON TANITIM37: YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA BİR YERDE38: SON STRATEJİ BÜKÜCÜ39: DOĞUŞUN SAATİ40: TYLER SALVADORE41: DÖNÜŞÜM42: KANDAŞ SAVAŞI43: MELEZLİK SORUNLARI44: ACININ IZTIRABI45: DOLUNAYIN ETKİSİZLİĞİ46: MELEZLERİN DANSI47: SAĞLIKÇI İLE ALFA48: BEBEK MARTİNA49: GELİŞİM VE BÜYÜME50: ADELİTO VE SKYİTO51: KAOSUN GETİRİSİ52: GEÇMİŞE DÖNÜŞ53: BALO3. SEZON FİNALİ4. SEZON TANITIM55: BİR YILDIZIN SON PARLAKLIĞI56: AV VE AVCININ İŞBİRLİĞİ57: GEÇMİŞİN İZLERİ58: ZÜMRÜDÜANKA59: ANILARIN YÜKÜ60: YENİDEN DOĞUŞUN ÇAĞRISI61: GEÇMİŞLE YÜZLEŞME62: SÜRÜ SORUNLARI63: KONSEY64: GEÇMİŞTEN BİR HEDİYE65: İÇİNDEKİ VAMPİRİ KONTROL ET66: AVCI İÇGÜDÜSÜ67: BİR CİLVE MESELESİ68: KAYIPLAR VE YARALAR69: MELEZ GÜÇLER70: VEDA ÖPÜCÜĞÜ71: GEÇMİŞTEN BİR ARKADAŞLA YÜZLEŞME72: VEDA ARDINDAKİ SIR73: MONTANA YOLCULUĞU74: KANLI SAVAŞ75: GÜÇ ARZUSU76: BİR DÜŞMANIN SONU4. SEZON FİNALİ5.SEZON TANITIM78: YENİ BAŞLANGIÇLARA79: KANADA SÜRÜSÜNDE YAŞAMA AİDİYET80: BİR BUNGALOV SORUNU81: SÜRÜDE İLK ANTRENMANLAR82: ŞEHRİ KAZANMANIN YOLU83: TAÇSIZ KRAL VE KRALİÇE84: CASUS85: EVE DÖNÜŞ86: HİPNOZ ADIMLARI87: FESTİVAL88: KORUMA İÇGÜDÜSÜ89: MELEZLİK 10190: GÜCÜN İRADESİ91: HUZURLU KOLLAR92: ŞELALE YÜKSELİRKEN93: HUZURUN MANZARASI94: DUYUMLAR VE FİLİZLER95: TERAPÖTİK BİR ANTRENMAN96: EVLİLİK ADIMLARI97: SON DÖVÜŞ İLK KAN98: ÇİÇEĞİ BURNUNDA GELİN99: KURT ADAMIN DÜĞÜNÜ5. SEZON FİNALİ101: BİR BEBEK MESELESİ102: İDDİA ÜZERİNE103: AÇ KURT104: AŞERME MÜCADELESİ105: SÜRÜYE İTİRAF106: KAN ÇEKİMİ107: YENİDEN VEDALAR108: NINA WAYNE'NİN YIKIMI109: TUTULMA110: GÜÇ OYUNLARI111: PLAN PLANA6.SEZON FİNALİ7. SEZON TANITIM113: KANLI MÜCADELE114: SAVAŞIN GÖLGESİNDE115: WINCHESTER MİRASI116: SANCILAR VE HORMONLAR117: ELİAS VE DAMİEN118: BEBEK ODASI TADİLATI119: VAMPİRLERİN KONTROLÜ120: BİR DÜĞÜN MESELESİ121: YENİDEN MERHABA HAYAT122: DAMIENLİ SABAHLAR123: İYİ Kİ DOĞDUN MARTİNA124: KABUSLARIN BAŞLANGICI125: MAĞARAYA YOLCULUK126: KAYIPLAR VE KAÇIŞLAR ÜZERİNE127: SONUN BAŞLANGICIFİNALSON SÖZ
Hikayeyi Paylaş
Loading...