PARANOYA SONRASI GERÇEKLİK
Dişli bir canavardan gelen ilk şey nedir? Bir yardım mı, oysaki kendisi yırtıcı bir canavar ve de avcı iken! Paranoya ile oraya çıkıp ardından her şey durulduğunda gözden kaybolan bu canavar peki ya gerçek olabilir miydi?
Sabahın sersemletici ışıkları açık perdeden içeriye vurduğunda gözlerimi bıkkınlıkla kırpıştırarak ellerimi gözlerime siper ettim.
Oflarcasına bir diğer elim de başımı sıvazladığında yavaşça yataktan doğrulup etrafa göz gezdirdim. Hava nasıl da bütün cilveli ışınlarıyla aydınlanmıştı böyle? Işıklaro kadar cilveliydi ki hepsi teker teker gözlerimi benden almaktaydı!
Sanırım artık uyanmıştım ve şu an sakince odamdaki yatakta yatmaktaydım.
İşlerin bu şekilde olduğunun farkına çok kısa sürede varmıştım ki sonrasında saniyeler içinde bir başka şey başıma kaynar sular dökülürcesine gelmişti aklıma!
Düşüncelerimin arasında onlarla savaşırken hızlıca yataktan fırladığım gibi ayna karşısına geçtim. Normaldim, ben normaldim. Her yerim normaldı. Tertemiz ve de aynıydım işte. Her şeyimle tamamen normaldim!
Rahat bir iç çekercesine nefes alıp vermemin ardından üstümü detaylıca incelemeye başladım. Üstümde dün geceden kalma kıyafetler vardı tertemiz bir şekilde. Ardından bakışlarım biraz yukarı çıkarak boynuma kaydı. Boynumda ise hiçbir yara belirtisi ya da izi bulunmuyordu. Sanırım… Gerçekten aptal bir hayal gücüydü o kadar. Artık buna tamamen emindim.
Yavaş soluklu bir iç çektim bir kez daha. Artık sakin olmalıydım. Her şey sadece bir saçmalıktan ibaretti. Ve şimdiyse okula geç kalmamak adına bir şeyler yapmam gerekiyordu.
Ve öyle de yaptım. Şimdi de mutfağın yolunu tutmuştum. Dün geceden kalma zihnim meşgul ve yorgunken ne yaptığımın farkına bile zor varmaktaydım. Dün geceyi ve yaşananları atlattığıma göre ve dün geceden herhangi bir sorun da çıkmadığına göre... Artık Emery ile barışma planlarını devreye sokmalıydım.
Yeni bir gün. Berbat geçen bir parti. Emery’in hayal kırıklığının bünyemde bıraktığı etki…
Artık onunla konuşma vaktiydi.
Mutfakta kahvaltı hazırlayıp bir de iki bardaklık kahve yaptıktan sonra masayı hazırlayarak Emery’i çağırdım.
Artık konuşmamız ve barışmamız gerekiyordu. Bu kesinlikle benim için bir şattı!
Böyle olmaz, onsuz olmaz.
Bir odanın içinde iki düşman, iki kırgın eski dost olamaz!
…
"Hadi ama kahvaltı da mı etmeyeceksin Emery?" Emery yorganı kafasına kadar çektikten sonra içeride boğuk sesiyle konuştu.
"Beni rahat bırak Adelia!" Ve ben de ona aynı şekilde karşılık vermiştim pes etmeyerek.
"Barışana kadar olmaz! Hadi barış benimle." Yorganın ardından dudak büzerek Emery’i beklemeye başladığımda kısa süre içerisinde yorganı üstüme fırlatarak yataktan kalkmıştı.
"Umarım en sevdiğim kahveyi yapmışsındır ve kahvaltı doyurucudur çünkü dünden beri açım! Ve sakına barıştık sanma, sadece açım!" Emery’in sözlerine kıkırdayıp arkasınca yorganı düzelterek mutfağın yolunu tuttuğumda karşılıklı kahvaltı yapmaya başlamıştık. Ardındansa bir okul macerası bizi bekliyordu yeniden.
Ve biliyorum ki çoktan affedilmiştim.
Bu iki en yakın dost birbirinden asla ayrı kalamazdı ya!
…
Tekrardan aynı dünkü gibi hazırlanıp okulun yolunu tuttuğumuzda herkes partiyi konuşuyordu. Emery’in morali parti sözünü duydukça bozulsa da partiye gidemeyenlerin konuşmasıydı bunlar. Çünkü biliyorduk ki partiye gidenler asla sesini çıkarıp konuşmazdı. Çünkü bu… Gizli bir partiydi, sadece davetlilere açık olan. Bize tam olarak böyle öğretilmişti işte!
"Hadi dersliğe geçelim iyice sinirim bozuluyor!" Emery beni kolumdan sürükleyip dersliğe ittiğinde arkasından yürümeye devam ederek bir yandan da moralini toplamaya çalışmıştım.
"Berbattı emin olabilirsin. Hiç eğlenmedim. Zaten sen o haldeyken eğlenmeyi bile düşünmedim tabii ama berbattı işte! Ve verdikleri içeceklerden bahsetmiyorum bile! Öyle bir kafa yapıyordu ki aklın durur! Kendimi fantastik evrende kurtulmayı bekleyen masum kız rolüne bürünük bulmuştum ilk bardaktan sonra! Ah hepsi o Jenna yüzüne, yok mu o Jenna!? Bir daha ağzıma bilip bilmeden hiçbir içeceği sürmeyeceğim aha buraya yazıyorum!" Emery ilk defa kıkırdadığında şaşkınca ona bakakalmıştım. Gerçi... Bu kadar dil dökmelerimden sonra... Sakin ve de ciddi kalmak biraz imkansız gibiydi.
"Evet biliyorum. Sen partileri sevmezsin ve de hiç eğlenmezsin. Bile isteye yerime içeri girdiğini de düşünmüyorum zaten. Sadece dün biraz öfkeli ve üzgündüm." Emery’i anlayışla karşılayıp başımı salladığında omzumu sıvazladı ve gülümsedi.
"Eh yoğun tempolu bir okul vakti!" Kesinlikle yoğun bir okul günü bizleri bekliyordu.
…
Ders çıkışı kantindeki yerimizi aldığımızda yanımıza ilk defa birileri damlamıştı.
Yani… Gelmişti.
Jenna ve onun erkek arkadaşı Rich. Ah pardon... Onun ismi Richard idi değil mi!?
Ağzımdan ufak çaplı bir kahkaha çıktı, bu düşüncelerim hususunda. Kendi kendine gülene deli derlerdi. Oysa ki ben zaten hep böyleydim. Ne yani deli miydim şimdi ben!?
Bir kez daha ağzımdan bir kahkaha patladığında sırıttım. Kahkahalarımı bastırmaya çalışırken çoktan karşılıklı oturarak yanımıza yerleşmişlerdi kendileri.
Kim bilir parti hakkında ne laf edeceklerdi bizlere. Üstelik Emery yerine gitmişken!
Jenna boğazını temizleyip gülümsedikten sonra bakışlarını benden ayırmadan bir soru sormuştu soru tam olarak Emery içindi. Ve evet Jenna karşımda Richard ise tam da yanımda oturuyordu!
"Adela’nın senin yerine seçildiğini duydum. Üzgün müsün? Sen de çok hak ediyordun oysaki." Gözlerimi devirerek öfkeyle soluduğumda Emery omuz silkip söze girmişti.
"Geçmiş gitmiş bir şey artık umurumda değil ve şansımı önümüzdeki partilere saklıyorum sonuçta her şey bitmiş değil, değil mi?"
"Tabii yerine yine arkadaşın gitmezse!" Jenna kahkahayı patlatmışken şaşkınca kalakalmıştım.
Öylece bakakalmışken Jenna en sonunda kendini düzeltmeye karar vermişti.
"Yani sen değil de tekrar Adela seçilirse diyorum. Yoksa kimse kimsenin yerine partilere gidemez bunu hepimiz biliyoruz. Kim davetli ise o!" Jenna’ya başımı salladığımda Emery mutluluktan uzak bir gülümseme ile Jenna’ya döndü.
"Kesinlikle öyle. Ve bir sonraki sıra tamamen bende!"
"Bende öyle olmasını umuyorum. Adela pek bir somurtkan ve verimsizdi, en azından benim için!" Jenna bu sözlerinden sonra ayaklandığında Richard’ın bakışları Jenna’ya takılmıştı.
"Jenna!" Sanki bu bir uyarı seslenişiydi. Ya da ben öyle bir izlenim almıştım.
Neyse işte hiçbir önemi yoktu. İkisi de kalkıp masamızdan ayrıldılar. Biz ise yine Emery ile birbirimize kalmıştık. Sonunda!
"Amma da saçmaladılar ya!" Emery kahvesini yudumlarken burnumdan tüm soluğumu verdim.
"Bana Adela diyor!" İsmimi özene bezene yanlış söylüyordu.
"Benim ismim Adela mı!?" Sözlerime Emery kahkaha attığında sandalyeye yaslanarak sakinleşmek için nefesimi yanaklarımda şişirdim.
En sonunda yanaklarıma dolan nefesi vererek sakinleştiğimde Emery’e dönmüştüm.
"Sanki kendi seni davet etmiş de ben gelmişim gibi konuşmuyor mu? Sanki biliyor kim davetli kim değil." Emery beni başıyla onayladığında sessizce söylenmeye devam ettim.
"Çok garip…"
İki gündür gerçekten her şey çok garip.
"Neyse artık. Ders vakti gelmek üzere. Sınıfa geçelim mi?" Emery’i onaylayarak çantamı masadan aldığım gibi ayağa kalktım ve Emery ile birlikte dersliklerin yolunu tuttuk. Son dersimizdi ve iki buçukta bitecek biz de rahatça yurdumuzun, evimizin yolunu tutacaktık. Seneye ev tutmayı düşünüyorduk. Umarım başarırdık.
…
Soğuk rüzgârın odayı titretmesi ile gözlerimi araladığımda tüm perdenin camdan gelen rüzgarla uçuştuğunu fark ederek doğruldum.
Bu cam ne ara açılmıştı?
Ne ara bu kadar rüzgarlanmıştı dışarısı?
Ürpererek yatağın içinden çıkarak camı kapattım.
Pencereyi kapatıp perdeyi tekrar çektikten sonra tekrardan yatağa girdim. Gecenin üçünde. Kapkaranlıkken sokaklar…
Ürperti artık üç gündür bedenimi esir almışken sabahın gün doğumunda saat beş buçukta uyanarak ayaklandım. Artık bir daha uyumak imkansızdı ve zaten bir buçuk saat sonra tekrar uyanacaktım. Ben de duş almaya karar verdim ve rahatça kıyafet seçmek için iyi bir vakitti.
Ve sayemde bugün de okula kahvaltı etmiş bir şekilde gidecektik. Erken kalktığım için kahvaltıyı da hazırlayabilirdim çünkü.
Erken kalkmamın şerefine ufak bir duş aldıktan sonra işimin bitmesinin hemen ardından duştan çıkarak üstüme ince beyaz baskılı bir tişört geçirdim ve ardından altıma da siyah kenarları beyaz çizgili kısa bir şort giydikten hemen sonra saçımı dağınık bir topuz yaparak kahvaltı hazırlamaya başladım.
Patates kızartması, portakal suyu, yumurta, kızartılmış ekmek, reçel ve çikolata. İşte günün harika başlangıç sunumu!
Kahvaltının da hazır olmasının ardından odaya geri dönmüş ve hemen ardından kıyafet bakınmaya başlamıştım ki işte o an bir kombin gözümde canlanıvermişti bile. Hemen aldığım gibi yatağın üstüne attım ve Emery’i uyandırmak için yatağının yolunu tuttum. Bugün bu kız koyu kırmızı ama bordo olmayan capcanlı bir dar paça yüksek bel pantolon üstüne crop alttan bağlamalı beyaz bir gömlek giyecekti!
…
"Hadi uykucu uyanma vakti. Bugün de kahvaltımız var ve okula zinde geçeceğiz!" Sözlerim Emery’i bir anda ayaklandırdığında gülümsedim.
"O halde soğutmadan geçelim!" Emery yataktan fırladığında kahkaha atmıştım. Haklıydı soğutmadan yesek iyi olur. Sonra da büyük bir okula hazırlık serüveni zaten bizi bekliyor olacaktı ki öyle de olmuştu.
Süslenip püslendikten hemen sonra kahvaltının ardından okula gitmek için yola koyulmuş ve bunu yaparken de toplu taşımayı kullanmıştık.
Okula vardığımızda insanlar yine bir parti muhabbeti içerisindeydi.
Bu da neyin nesi!?
Kapıdan içeriye girer girmez elimize davetiyeler sıkıştırılmıştı. Tabii bunlar kişiye özel değildi. Sadece yer ve saat yazan türdendi.
"Mühendislere özel partimizde sizi de bekliyoruz!" Kız diğer öğrenciler için hemen yanımızdan uzaklaştığında Emery ile bakışmaya başlamıştık. Bütün mühendis öğrencileri için geçerli miydi şimdi!?
Biz biyomedikalle uğraşırken inşaatçılarla bir parti mi?
Kesinlikle çok saracak! Emery’in halinden bile belli!
Ah harika!
Yine zorla bir partiye gitme vakası daha!
Artık bunu tamamen anlamıştım.
Neyi mi?
Tabii ki partilerden kaçamayacağım gerçeğini!
"Kesinlikle gidiyoruz." dedi Emery büyük bir motivasyonla, ben bu düşüncelerle boğuşurken. Ve tam da Emery’den beklenen bir hareketti bu. O her zaman parti kızıydı ve de her zaman çok coşkuluydu. Hayat Emery'leyken, o yanımdayken güzeldi.
İç çekerek bir kez daha Emery'e döndüm ve onu küçük bir baş hareketiyle onayladım. Zaten bir partisi mahvolmuştu. Bir partisi daha mahvolsun istemezdim. Bu sefer kendi isteğimle gidecektim sanırım…
"Tamam gideceğiz zaten borçluyum bunu sana." Emery başıyla onayladıktan sonra kolumdan çekiştirmeye başladı.
"Aslında borçlu değilsin ama evet gelmek zorundasın ve kendi isteğinle gelmen hoşuma gider çokça." Emery’e gülümseyerek çekiştirdiği kolumu umursamadan kendisini takip ettim. Tabii ki de her zamanki dersliğimizdeydik. Şu derslikler ne zaman tamamen bitecekti? Çok sıkıcıydı!
Yeni bir günün, günün ilk dersiyle başlamasının ardından mevzu yeniden dönüp dolaşıp partiye ve partide giyilecek şeylere gelmişti.
Evet ya ne giyecektik partide!?
Gardıropta hiçbir şey yoktu!
İşte Emery az önce tam da bunları düşünüyordu.
Nereden bildiğimi sorgulamayın.
Ben bilirim!
…
Neyse ki bugünkü dersler azdı. Tıpkı yarınki gibi. Ardındansa zaten hafta sonu geliyordu ve parti de Pazar akşamıydı. Yani düşünmek için çok zaman vardı.
Elbiseyi düşünmek için!
Giyilecek herhangi bir şeyi!..
…
Jenna ve sevgilisi Richard bugün bize musallat olmadan neyse ki günü atlatabilmiştik. Sanırım öğleden sonra dersimiz yok diyeydi. Ya da onlar bugün gelmemişlerdi.
Hangisi olmuştu bilmiyorum ama böyle saçma sapan insanlarla münakaşaya girmek istemiyordum.
Bugün kurtulmuştum.
Umarım yarın da öyle olurdu.
Ve umarım partide yoklardır!
Hangi bölümlerde olduklarını bilmediğim için işim tamamen şansa kalmış gibiydi. Pazar günü onları umarım görmeyecektim. Çünkü onlar… Tam bir baş belasıydı!
Ders dışı doğruca eve gitmiştik. Günlük tekrarın ardından ufak bir dinlenme sonrası da önce yarınki giyeceklerimizi seçmiştik sonrasında da parti kıyafeti arayışına girmiştik Emery ile birlikte.
Benimki hazırdı hatta. Neden günler boyunca uğraşayım ki?
İşte günümüz tam olarak böyle geçmişti
Yarın ise…
Yarın nasıl geçeceğini de yarın bekleyip görecektik!
…
Şu bir hafta nasıl bu kadar çabuk geçmişti böyle? Son okul günü de bittikten sonra önümüzde sadece parti günü kalmıştı. Ve söylemem gerekirse… Bugün de yoklardı!
Mutluluk…
Gerçekten mutlu olmuştum. Onları görmemek güne daha sakin ve enerjik başlamamı sağlarken gün onlarsız daha az yorucu geçmekteydi.
‘’Hadi ama geç kalacağız!’’ diyerek beni çekiştirirken Emery, bir kez daha sıyrıldım bu düşüncelerimden ışık hızında. Bu kız gerçekten şaka yapıyor olmalıydı!
‘’Daha bir saat var Emery!’’ saçlarımı maşalarken arkadan bağırışı duyuldu.
‘’Olsun!’’ Her şeyi sağlama alan bir kız olduğunu düşünür tanımayanlar. Ama hayır! Sadece konu partileme olduğunda böyle. İşte acı gerçekler!..
‘’Hazır olmak üzereyim!’’ Saçlarıma şekil vermeye devam ederken Emery bıkmış tavırla arkamda belirmişti.
‘’Gel buraya beceriksiz şey!’’ Elimdeki maşayı alıp saçlarımı yapmaya başladığında gülümseyerek onu ayna karşısında izlemeye başlamıştım.
Birkaç dakika içerisinde saçlarımla uğraşmayı bıraktıktan sonra da sandalyemi kendisine döndürüp yüzüme bakmıştı.
‘’İşte bu kadar!’’ Sonrasında ise kontür paletini eline aldı.
‘’Şimdi biraz da sihir…’’ Gülmemek için kendimi zor tutarken fırça bütün suratımda derin bir gezintiye çıkmıştı bile.
Yaklaşık yarım saatin ardındansa yurttan nihayet çıkıp parti alanının yolunu tutmuştuk.
Bakalım bu geceki partide eğlenebilme girişimi gösterebilecek miydim?
Yoksa her zamanki gibi bir parti bozucu, bir bıkkınlık abidesi ve sıkıntı saçan mı olacaktım?
Her şey zamana kalmıştı diyebiliriz.
…
Partiye vardığımızda bizi iki neredeyse kendinden geçmiş sarhoş çocuklar karşılamıştı. Boynumuza partinin süslü atkılarını attığında Emery gülümseyerek onlara selam verdi. Ben ise somurtmaya başlamıştım bile.
Şimdiyse parti evine giriş yapıyorduk. Parti kapısında yine tanımadığım birileri bizi karşıladığında ellerimize de haliyle içki tutuşturmuşlardı. Emery’e tek sözüm bu (partiye gelmem) değildi. Bir de bir kadeh içecektim ki onu da az önceki bardakla gerçekleştirmiştim. Artık huzur bulabilirdim çünkü Emery için yapmam gerekenler tam olarak bitmişti. Artık iki sıkı dost olmaya devam edebilirdik çünkü aramızda bir küslük de kalmamıştı.
İki katlı parti evine an itibari ile içtiğimiz birer kadehle giriş yaptığımızda müzik bizi karşılayan şey olmuştu.
Şaşırtıcı ama… Değişik şekilde müzikleri de beğenmiştim sesler de çok gürültülü gelmiyordu.
Sanırım ilk defa bir partiyi beğenecek ve somurtmayacaktım.
Hatta belki…
Belki de birazcık eğlenebilirdim.
Emery ile tamamen parti odasına girdiğimizde Emery hızlıca plastik bira bardaklarından kapıp bir yandan içmeye ve bir yandan da dansa başlamıştı ki içki sevmememe rağmen bir bardak da ben alarak hızlıca Emery’i takip ettim.
Böyle bir değişiklik…
Benim açımdan…
Partileme, içki, alkol, geceyi hatırlayamama ve Seratonin!
Kulağa çok ama çok harika geliyordu aslında!
Hadi yapalım şunu!
…
Parti oyunları, doğruluk ve cesaretlik, cennetin bilmem ne dakikası...
Her şeyi yapacaktık.
Bu gidişle öyle görünüyordu çünkü.
Hadi o zaman bardaklar tokuşsun, eğlence başlasın!
Her şey sorunsuz gidiyordu, eğlence, eğlence, eğlence, dans ve tekrar eğlence... Gruplaşa gruplaşa takılıyor olsak bile kimi zaman shot atıyor, kimi zaman Truth Or Dare oynuyor, kimi zaman da şu karşıdakine alkol içirmeli pinpon oyununu oynuyorduk. Sonuç olarak eğlenceli geçiyordu. Arkadaş, eğlence, alkol ve… Ve ben ne saçmalıyorum böyle!?
Evet bu parti kızına iyice alışmıştım anlaşılan.
Hatta ön yargımı kırmıştım ama gururuma yediremiyordum.
Ama daha fazla içimde tutamayacağım.
Şu ana kadar harika giden bir partinin içerisindeyim.
Ve pinpon oynuyordum.
Masa pinponu!
Pinpon oyununda iyi sayılırdım, hayret. Fazlasıyla bardakları tutturabiliyordum. Karşı takım tutturduğunda ise ben içiyordum ve oyunu
Başım çok kötü ağrıyor ve yaptıklarımın daha şimdi farkına varıyordum.
İlk defa bu kadar fazla alkol alıyordum.
Hatta ilk defa bugün kendi isteğimle içmiştim.
Nasıl olmuştu bu, hiç anlamıyordum ama olmuştu işte bir şekilde.
Gece yarısına yakın bir vakitti. Ve parti hız kesmeden devam ediyordu. İçki stoğu bittikçe yenisi geliyordu. Bahçedeki bira makinesine insanlar amuda kalkıp hava yollarını aratmayan tarzda içişe geçerken kimileri de arka odada malum şeylerle uğraşmaktaydı.
Ben ise… Emery’in bir erkek için beni parti ortasında bırakmanın ardından yalnız başımaydım.
Emery bir inşaat mühendisi çocuk ile bir köşede eğlenip gülüşürken ben de sadece etrafıma bakınmakla yetinebiliyordum ki etrafta dans ederken bana çarpan insanlar arttığında kendimi arka bahçeye attım. Daha az kişinin bulunduğu ve kendimi mutlu hissedeceğim bir yer sayılırdı. En azından sağdan soldan omuzlarıma geçiren insanlar ve kalabalık yoktu ya!
Bakışlarım bahçenin bir köşesine kaydığında bir grup içmeye devam edip kahkahalar atan erkeklere kaydığında onlardan uzak durmam gerektiğini hissedercesine bahçenin onlardan uzak zıt köşesine doğru ilerledim.
O an arkamdan bir ıslık sesi duyulmuştu.
Gözlerim istemsizce onlara kayarken dikkat çekmemek için hemen kafamı çevirdim. Bahçenin diğer köşesine ilerleyip rahatça nefes almak istiyordum. Ancak tam o sırada arkamdan gelen bir sesle irkildim.
"Hey, sen! Buraya gel bakalım."
Bakmamaya çalışarak adımlarımı hızlandırdım, ama peşimdeki sesler devam etti.
"Yok artık, bizi duymazdan mı geliyor?" dedi bir başkası alaycı bir kahkaha eşliğinde.
Omuzlarımda bir gerilimle yürümeye devam ettim. Tam dönüş yolunu arıyordum ki önümde bir anda bir gölge belirdi. Sert bir bedene çarptığımda dengesizce geriye doğru sendeledim.
"Pardon," dedim aceleyle ve yanından sıvışmaya çalıştım. Ama çok geçti; adam kolumu yakalamıştı bile.
"Dur bakalım, tatlım. Öyle hemen gitmek yok."
Gözlerim istemsizce ona kaydı. Sarhoş olmasa da belli ki keyifli bir şekilde beni sıkıştırmanın peşindeydi.
Tanımadığım mühendis öğrencilerinden birisiydi. Fazlasıyla sarhoş ve aklını kullanamayacak raddede içmiş durumdaydı.
‘’Durmak falan istemiyorum bırak da gideyim!’’ Sözlerim bir gram bile etki etmemişken diğerleri de gelip etrafımı çevrelemişti.
‘’Elektrik mühendisliği okuyorum ama hayatımda bu kadar elektrik almadım be güzelim!’’ Konuşanın dudakları üzerime, dudaklarıma doğru gelirken hızlı bir refleksle öylece durmak yerine suratına bir yumruk indirdim. Suratına sert bir yumruk atmamla afallaması bir olmuştu.
Çocuk suratını tutarak geri çekilirken diğerleri ise kahkaha atıyordu.
‘’Her zaman aptalsın! Ve sana gelince ufaklık. Bölgemizi ihlal ediyorsun.'’ diyerek sırıttı içlerinden bir tanesi.
Ardından diğer iki kişi de yanımıza geldi. Sözde "bölgelerini" ihlal ettiğim için beni sorguya çekiyorlardı. Her biri alaycı bir şekilde beni süzüyordu, ama tehditkâr bir hal almaya başlamışlardı.
"Bak dostum," dedim sakin ama kararlı bir tonla. "Sadece biraz hava almaya çıkmıştım. Hiç kimseyle bir derdim yok."
"Demek derdin yok?" diye sırıttı bir diğeri. "Ama biz eğleniyorduk ve sen gelip keyfimizi böldün. Bunu telafi etmek zorundasın."
Sözleri beni daha da tetikledi. "Telafi mi? Ne saçmalıyorsunuz!" diye bağırdım.
O an içlerinden biri, "Fazla uzatma," diyerek üstüme doğru yürümeye başladı. Arkamda duvar vardı ve kaçacak yerim kalmamıştı. Gözlerim bir çıkış yolu ararken içimde yükselen korkuyu bastırmaya çalışıyordum.
Tam işler çirkinleşecek gibiyken gözlerimi yumarak derin bir nefes aldım.
Tamamen çıkmaz sokaktaydım.
Çıkmaz karanlık bir sokak.
Ve beni buradan çıkaracak ufacık bir ışığın kölesiydim.
Ufacık bir ışık seli…
Her şeyimi bana geri kazandırırdı.
Ve ben... O ışığı da, çıkmaz sokaktaki tek bir deliği de kendim yaratacaktım!
…
Bedenim arkamdaki duvara iyice yaslandığında daha önümdeki kişi hedefini gerçekleştiremeden duvardan destek alarak atıldım. Önümdeki tamamen sarhoş olan çocuğa sert bir tekme indirdiğimde benden uzaklaşmıştı ve ben de böylece serbest kalmıştım.
Eğer ortamda sorun çözücü birisi yoksa o sorunu senin çözmen gerekiyordu ve ben de bunu yapmaktaydım işte!
Çünkü ben her zaman kararlı ve güçlü olmayı öğrenmiştim, farklısını değil!
Şimdi, sırada ise beni çepeçevre saran diğer güçlü kolların arasından kurtulmak kalmıştı. Onlar sarhoştu ben ise onlara göre daha ayıktım.
Kendi çıkışımı kendim açmazsam bana yardım edecek kimse olmayacaktı!
İşler daha da çirkinleşmeye başlarken bir ses işittim. Rüzgarın kulağıma yaptığı uğultuyu ve bir hışırtı sesini.
Ardından bir çığlık yükseldi, gözlerim istemsizce kapanmıştı.
Vakit kaybetmeden ortamdan uzaklaşmaya çalışırcasına koşarken arkamda bıraktığım bedenin çığlığı bahçeyi inletirken etrafıma bakınmaya başladım. Sonrasında ise olayları idrak etmeye başlayabilmiştim.
Sıra ondaydı! üstüme yürüyerek üstümde baskı kurmaya çalışan sarhoş öğrencide!
Adamın bir anda büyük bir çarpışma ile tellere fırladığında karşımda üç çocukla bakışmaktaydım. Kendimde kurtulmak için çabalıyordum ve belki de başaracaktım ama kendimden önce beni ve bedenimi kurtaran bir kişi vardı ki o da bu gecenin önemli bir kahramanı olmuştu.
Tellere çarpan şahsiyetin sesi kulağımı tırmalarken önümdeki kalmış üç gence baktım. Ardından üçünün de sırayla birden tarihin tozlu sayfalarından silinip gidercesine evrenden yok olup hayattan koparılmışlardı, dişli ve vahşi bir canavar tarafından! Ve o sadece canavar değil aynı zamanda da bir kurtarıcıydı benim için!
Ellerim ve bedenim tamamen özgür kaldığında ilk yaptığım şey karşımdaki üç cüsseli gençle bakıştıktan hemen sonra kaçmak olmuştu ama bu denemem sadece ve sadece birkaç saniye sürdü, çok uzun sürmeyen bu macera beni saniyesinde yere çivilercesine çekmişti, çok geçmeden takılıp alkol etkisiyle de yere kapaklanmam bir olmuştu. Olduğum yerde tamamıyla sabitlenip kalakaldığımda orada öylece durup bekledim.
Dönüp etrafıma baktığımdaysa kan gövdeyi götürmekteydi. En son gördüğüm şey ise gençlerden birinin kafasının gözümün önünde kırılması ve cesedinin boşluğa düşermişçesine yere serilmesi olmuştu.
Çığlık atacağım esnada ise sadece bakakalmıştım. Çocuğun boynunu koparırcasına kıran canavar benzeri o yaratık… Halüsinasyonumdaki aynı gözlere ve sivri dişlere sahipti. Ve aynı sima. Aynı siyaha çalan saçlar…
Her şey tıpatıp aynıydı.
Yoksa…
Her şey tıpatıp aynıyken ve bu kadar benzer iken....
Her şey gerçek miydi?
Yoksa…
Hala aynı halüsinasyonların içindeydim ve yine mi bunların hiçbiri gerçekleşmemişti.
Artık bu kadar tesadüf tamamen fazlaydı!
Canavar benzeri yaratığın ağzından yere damlayan kanlar ve etraftaki tüm bu kan kokusu midemi bulandırırken yavaşça doğrulmaya çalışıp elimle ağzımı tuttum. Yavaş yavaş insan görünümünü alan canavarsa ağzındaki kanı tükürüp dudaklarını sildikten sadece birkaç salise sonra yanımda bitmişti. İrkilerek geriye atılmışken elleri belimi sararak beni yerden kaldırmış sonrasında da gözleri gözlerimi bulmuştu.
‘’İncindin mi? Sana zarar verdiler mi?’’ Sadece öyle bakakalmıştım gözlerine. Az önce kıpkırmızı olan gözler… Şimdiyse koyu kahveydi. Sivri dişler gitmiş yerini beyaz normal azı dişler almıştı. Soğuk, beyaz tenine renk gelmiş biraz olsun daha normal gözükmekteydi.
Gözlerine bakmayı sürdürürken cevap vermekten de kaçınmıştım.
Başımı mı vurmuştum ben? Çok şiddetli bir şekilde başım ağrıyordu. Berbat hissediyordum.
Ya başımı ister istemez vurmuştum ya da alkol beni fazlasıyla kötü etkilemekteydi, tıpkı diğer insanlar gibi, hele ki alışık olmayan insanlar gibi!
Alkol bazıları için yaşam felsefesi iken bu benim için asla böyle değildi.
Olmamalıydı zaten! Alkol denen şey bir bağımlılıktı, tıpkı diğerleri gibi: madde, sigara, nikotin, esrar, ve dahası... Bir kereden bir şey olmaz sözü tamamen doğruydu kimse ilk içişte bağımlı değildi, bu en azından alkol gibi şeyler için geçerliydi. Ama bir de şöyle bir şey vardı ki aslında... bir kere içmekten bile bir şey olurdu. Çünkü belli bir genetik sistem vardı, bağımlılığa yatkın ve de duyarlı!
Bağımlı yapan maddelere tolerans artıkça kullanım sıklığı giderek yükseliyor ve dozaj artıyordu. Hal böyle olunca yüksek sağlık riskleri kaçınılmazdı. O yüzden... Bağımlı olmaktan kaçınabilmek ve sağlıklı yaşam erginliğine ulaşabilmek için tam olarak bize önlem gerekiyordu. Asla başlamamak ve bir kereden bir şey olmaz diyerek ilk adımı bağımlı yapıcı maddelere atmamak!
Ben ise bu adımı çoktan atmıştım. Ama bağımlılık konusuna gelirsek... Alkolü severek tüketmiyordum ve genelde zorlama için ya da sahte iyi oluş halim için içiyordum. Sahte iyi oluş hali derken tabii ki de ihtiyaç olan dopaminden bahsediyorum. Depresyon, anksiyete, kaygı, mutsuzluk vb. durumlarda düştüğünde bünyenin dopamine ihtiyacı olduğunda yatkın ve de üşengeç insanların ilk başladığı şey bağımlılık yapıcı şeyler olurken aslında gerekli olan sadece ve sadece gerçek iyi oluş haliydi; hobiler ve arkadaş ortamı gibi.
Ailemle bağlarım koptuğunda beni ayakta tutan yegane şey Emery oldu. Tek dayanağımdı, en yakın ve belki de tek arkadaşım. Onu da kaybetmek istemezdim, bunu asla istemiyordum!
Kısacası bahsetmek istediğim tam olarak şuydu aslında... Özentilik sadece kişiye zarar vermekten ibaretti. Sahte iyi oluş haline bürünmek ise zadece zayıf insanların işiydi.
Uzunca oturup dikkatlice düşünmek gerekiyordu; sen zayıf mısın, ben zayıf mıyım? İşte bunu da sormalıydık kendimize!
Ben asla zayıf olmak istemezdim şahsen ama hayatın beni nereye sürükleyeceği meçhuldü o yüzden ben de... Deneyecektim, en azından olamasam bile güçlü olmayı deneyecektim.
Hayattaki en temel amacım ise güçlü olmak ve öyle kalmak olacaktı!
İşte ben buydum.
Adelia Winchester!
Bütün bu olaylar geliştiğinde kendimi yorgun ve bitik hissetmiştim. Etraf toz duman olurcasına kararırken yine tek bir şey aklıma gelmişti.
Her şeyin sorumlusu olan şey aslında eğlence mahiyetinde sınırları zorlayan ve yıkan, zihinleri bozan ve aklı allak bullak eden alkoldü!
Başımı ellerim arasına alarak kuru gürültüyü susturmaya çalışırken gözlerim de kapanmıştı. Bu baş ağrısı…
Hiçbir şey öldürmemişti ama bu baş ağrısı beni bir gün öldürebilirdi!
Ve evet… Bugün alkolü biraz fazla kaçırmıştım ve kim bilir dünden kalma halim ne kadar berbat olacaktı. Tabii yatağıma dönebilme şansına erişebilirsem o da…
Çünkü... Burada işler hiç de sanıldığı kadar yolunda gitmiyordu.
Gider miydi ki zaten, ben varken üstelik?
Bir bela mıknatısı neden vardır?
Belayı üstüne çekmek için değil mi?
Eh ben de öyle yapıyordum işte, bela her zaman gelip sadece ve sadece beni bulacaktı tabii!
Başka kim olacaktı ki zaten, kendi hikayemin başrolü benken?
…
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
80.78k Okunma |
15.4k Oy |
0 Takip |
135 Bölümlü Kitap |