-Düzenlenmiştir
İDDİA ÜZERİNE
Ne kadar bekleyeceğimi bilmiyordum ama her geçen dakikada katlanarak artan bir acı vardı.
Neden!?
Neden beni burada bırakıp gitmişti ki?
Birlikte de gidebilirdik oysaki.
Derin bir acı karnımda birikirken dudaklarımı titredi. Çığlık atmamaya çalışarak doğrulurken başımın ani dönüşü ve biriken halsizlikle tekrardan kanepeye düştüğümde zorlukla nefes aldım.
Hayır…
Derin bir nefes alıp vererek, bir kez daha kollarımdan destek alarak ayağa kalktım. Bedenim ağır ve halsizdi, sanki üzerimde tonlarca yük taşıyordum. Adımlarımı dikkatlice atarak kapıya doğru ilerledim, her adımda içimdeki acı ve rahatsızlık biraz daha artıyordu. Tyler'ın nerede olduğunu bilmiyordum, ama bu yalnızlık ve çaresizlik hissi beni daha da zorluyordu.
Kapıyı açıp dışarıya adım attığımda, serin havanın yüzüme çarpmasıyla biraz olsun rahatladığımı hissettim. Ancak bu rahatlama anlık oldu; merdivenlerin başına geldiğimde başım dönmeye başladı. Gözlerimin önünde her şey bulanıklaşıyor, etrafımdaki dünya sanki yavaşça kararıyordu. Tutunacak bir yer aradım ama ellerim boşluğa uzandı.
Bir adım daha attığımda, bacaklarımın kontrolünü kaybettim ve bedenim ağır çekimde yere doğru düşmeye başladı. Tam o anda, güçlü ve tanıdık bir çift kol beni havada yakaladı. Gözlerimi zorlukla araladığımda, Tyler'ın endişe dolu yüzüyle karşılaştım. Gözlerindeki panik ve korku, benim içimdeki endişeyi daha da artırıyordu.
"Adel, ne yapıyorsun sen?" diye sordu, sesi hafifçe titriyordu. Kollarının arasındayken, güven ve rahatlık hissi tüm bedenimi sardı. Ona sıkıca tutunarak, derin bir nefes almaya çalıştım ama acı ve halsizlik buna engel oluyordu.
"Ben... ben sadece seni arıyordum," diye fısıldadım, sesim zayıf ve kısık çıkıyordu. "Çok uzun sürdü, endişelendim..."
Tyler kaşlarını çatarken, beni daha da sıkı kavradı ve yavaşça kucağına aldı. "Üzgünüm, seni bu halde bırakmak istemezdim ama her şeyi hızlıca halletmeye çalıştım. Şimdi buradayım ve seni iyileştireceğiz."
Onun güçlü kollarında taşınırken, başımı omzuna yasladım ve etrafıma bakmaya çalıştım. Tyler'ın arkasında, yüzünde boş bir ifade ile duran bir adam fark ettim. Gözleri dalgın ve ifadesizdi, sanki kendi iradesi dışında hareket ediyordu.
Tyler, adamın varlığını fark ettiğimi görünce, başını hafifçe çevirerek emredici bir ses tonuyla, "Takip et!" dedi. Adam hiç tereddüt etmeden bizimle birlikte yürümeye başladı, adımları mekanik ve duygusuzdu.
"Onu nereden buldun?" diye sordum, merak ve hafif bir endişeyle. Tyler, bakışlarını bana çevirerek yatıştırıcı bir şekilde gülümsedi. "Senin için en uygun adayı bulmak için biraz zaman harcamam gerekti. Merak etme, her şey kontrol altında."
Eve doğru geri dönerken, Tyler'ın kollarında kendimi biraz daha rahatlamış hissettim ama içimdeki acı hala dinmemişti. Bedenim titriyor, kalbim hızla atıyordu. Tyler, dikkatlice beni yatak odasına taşıdı ve yumuşakça yatağın üzerine yerleştirdi. Odanın sakin ve huzurlu atmosferi, biraz olsun rahatlamama yardımcı oldu.
Tyler, nazikçe saçlarımı okşayarak, "Önce benim kanımdan biraz alacaksın, tamam mı? Bu seni hızlıca toparlayacak," dedi. Sesi yumuşak ve şefkat doluydu. Başımı hafifçe sallayarak onayladım, gözlerimi kapatıp derin bir nefes almaya çalıştım.
Bileğini yavaşça ağzıma yaklaştırdı. Taze ve güçlü kanının kokusu, duyularımı harekete geçirdi. Dişlerimi hafifçe bileğine geçirerek, hayat veren sıvının ağzıma dolmasını sağladım. Sıcak ve enerjik kan, damarlarımda dolaşırken içimdeki acı yavaşça azalmaya başladı. Her yudumda, bedenime yeni bir güç dalgası yayılıyordu. Tyler'ın diğer eli saçlarımda dolaşıyor, bana destek olmaya devam ediyordu.
Bir süre sonra, Tyler bileğini nazikçe geri çekti ve gözlerimin içine baktı. "Daha iyi misin?" diye sordu, gözlerinde endişe ve umut karışımı bir ifade vardı.
"Nefes almak daha kolay şimdi," dedim hafif bir gülümsemeyle. Ancak içimde hala bir boşluk ve açlık hissi vardı. Tyler bunu fark etmiş olacak ki, arkasında duran adama doğru döndü ve emredici bir tonla, "Yaklaş," dedi.
Adam, ifadesiz bir yüzle yatağa doğru ilerledi. Tyler, onun omzundan tutarak beni destekledi ve adamı bana daha da yaklaştırdı. "Şimdi ondan beslenmen gerekiyor. Bu, tamamen toparlanman için gerekli."
Bir an için tereddüt ettim, yabancı birinden bu şekilde beslenmek fikri beni rahatsız ediyordu. Ancak bedenimin ihtiyaçları, zihnimin endişelerinin önüne geçti. Tyler, yüzümü ellerinin arasına alarak yumuşak bir sesle, "Merak etme, her şey yolunda. O şu an tamamen kontrolüm altında ve sana zarar vermeyecek," dedi.
Derin bir nefes alarak başımı salladım ve adamın boynuna doğru yaklaştım. Nabzının attığı noktayı bulduğumda, dişlerimi nazikçe derisine geçirdim. Sıcak kanı ağzıma dolarken, bedenimdeki güç ve enerji hızla yenilenmeye başladı. Her yudumda, içimdeki acı ve halsizlik yerini canlılık ve zindeliğe bırakıyordu.
Tyler, yanı başımda durarak sırtımı hafifçe okşuyor, bana destek olmaya devam ediyordu. Adam ise hareketsiz ve sessizce duruyor, hiçbir tepki göstermiyordu. Kanın tadı, taze ve besleyiciydi, ihtiyacım olan enerjiyi sağlıyordu.
Beslenme işlemi tamamlandığında, yavaşça geri çekildim ve derin bir nefes aldım. Bedenimdeki tüm hücrelerin yeniden canlandığını hissediyordum. Gözlerimi Tyler'a çevirdiğimde, yüzündeki rahatlama ve mutluluk ifadesini görmek beni de mutlu etti.
"İşte bu kadar tatlım. Şimdi daha iyi görünüyorsun," dedi, gözlerinde parlayan bir sevgiyle.
"Evet, çok daha iyiyim. Teşekkür ederim." dedim, sesimde minnettarlık vardı.
Tyler, hafifçe gülümseyerek başımı okşadı ve ardından arkasında duran adama dönerek, "Şimdi dışarı çık ve her şeyi unut," diye emretti. Adam, itaatkar bir şekilde dönüp odadan çıktı, sanki hiçbir şey olmamış gibi.
Tyler tekrar bana döndü ve yanımda oturarak elimi tuttu. "Seni bu halde görmek beni çok korkutuyor. Lütfen kendini fazla zorlama ve ihtiyaç duyduğunda bana söyle. Her zaman senin yanında olacağım."
Elini sıkıca tutarak, gözlerinin içine baktım. "Biliyorum."
Tyler, başını bana doğru eğerek alnıma yumuşak bir öpücük kondurdu. "Sen ve bebeğimiz benim için her şeysiniz. Sizin iyi olmanız için elimden gelen her şeyi yapacağım."
O an, içimde derin bir huzur ve mutluluk hissettim. Tyler'ın kollarında, yeniden güçlenmiş ve hayata dönmüş hissediyordum.
‘’Bu arada…’’ diye fısıldadığında Tyler bakışlarım ona döndü.
"Prensesimizi yorma!"
Yüzümde tatlı bir tebessüm belirdiğinde Tyler’ın sözlerinden sonra Tyler da benimle birlikte gülümseyerek şakağıma bir öpücük kondurdu.
Bir kez daha Tyler’a sırıttığımda saçlarımı okşamaya başladı.
‘’İddiasına girerim bak!’’ diye söylenmeye başladığında başını salladı.
‘’Kesinlikle kız ve iddia teklifini kabul ediyorum!’’
Sırıtmaya devam ettim.
‘’Kaybeden?’’ diye sorduğumda Tyler bir süre düşündü.
‘’Hmm ne yapsa acaba?’’ diye düşüncülerini sürdürürken bir kez daha güldüm.
Ne olabilirdi ki acaba?
Tyler’ın saçlarımı yavaş yavaş okşamasıyla gözlerimi kapattım.
‘’Büyük ihtimalle bir ay boyunca altını değiştirme görevini tek başına üstlenirdi.’’ Diye söylendiğimde Tyler elimi tutarak sıktı bir anda.
‘’Kabul!’’
Tyler’ın bu kadar iddialı oluşuna gerçekten şaşırmıştım.
Çocuğu kendi içimde ben taşırken kız olduğunu tutturup duruyordu!
İç çekerek başımı yana yatırdığımda alnıma bir öpücük daha değdiğinde ardından fısıltıları işittim.
‘’Dinlenmene bak güzeller güzeli kraliçem, burada durmaya devam edeceğim ben.’’
Gözlerim tamamen karanlığa gömülmeden önce duyduğum sözler işte tam olarak buydu işte.
…
Gece yükselen ayın ilk ışığında gözlerimi araladığımda odadaki soğuk nefes içime işleyen şey olmuştu.
Tylerın soğuk nefesi.
Dediği gibi tam da ben uykuya dalmadan önceki yerdeydi.
Yerde çöküp bir şekilde başı ise yatakta öylece uyuyakalmıştı.
Ona gülümserken yavaşça elimi örtünün altından sonra başına götürdüm.
Yumuşacık saçları vardı.
Ve ben o saçlarla yıllar sonra ilk defa oynuyor gibiydim.
…
O zamanlar on yedi yaşındaydım ve Tyler yirmi yaşındaydı. Çocukluktan yeni çıkmış ama hâlâ bir yetişkin gibi hissetmekten uzaktım. Tyler, her zamanki gibi sakin ve güven vericiydi. O zamanlar saçları daha uzundu ve her fırsatta onunla dalga geçerdim.
…
Yine bir gün, beraber oturduğumuz bir banka uzanmış, gün batımını izliyorduk. Tyler’ın başı dizlerimdeydi, ben de saçlarıyla oynamaktan kendimi alamıyordum.
"Ne yapıyorsun?" diye sormuştu gözleri kısık, dudaklarında hafif bir gülümsemeyle.
"Kocaman bir çocuğun saçları bu kadar yumuşak olmamalı," demiştim gülerek. Parmaklarım saçlarının arasına kayarken o, bu hareketimi yadırgamamış, aksine gözlerini kapatıp bana teslim olmuştu. Sanki bu küçük an, aramızdaki tüm gerginlikleri ve belirsizlikleri silip süpürmüştü.
"Saçlarımın böyle bir etkisi olduğunu bilmiyordum," diye mırıldanmıştı Tyler. O anki huzurunu sesinden anlamak zor değildi.
"O zaman bil. Bundan sonra hep seninle dalga geçeceğim," demiştim ve kahkahalarımız güneşin batışına karışmıştı.
Evimizin çevresindeki bir parkta idik. Antrenmandan yeni çıkmıştım. Antrenman bitimi sadece yarım saat kadar geçmişti. Bahçede soluklanmaya devam ederken Tyler gelmişti.
Babamı da bir şey konuşacağımıza dair ikna ederek beni alıp götürmüştü.
Klasik korumacı baba işte. Anca bahanelerle görüşebiliyordum sevdiğim çocukla.
…
Hislerimiz her ne kadar karşılıklı olsa da itiraf edemiyor ve arkadaşça takılıyorduk.
Mezuniyet günü açılacaktı bana ama o mezuniyet günü hiç gelmemişti.
Aradan dört yıl geçtikten sonra ise ancak Wilhelm sorunu yüzüne tekrardan birleşmiştik biz.
Tyler’ın saçlarıyla oynarken kalbimde beliren sıcaklık, onun hayatımdaki önemini bir kez daha anlamamı sağlamıştı. O gün, onunla birlikte geçirdiğim bu küçük ama değerli anıyı hiç unutmadım. Tyler hepsini benden alana kadar!
Başkan Lewis’in hepimizi silip atışına kadar!
Şimdi ise silinen o olmuştu ne yazık ki, sakladıkları her şeyiyle ve bütün yalanlarıyla mezarı boylamıştı işte!
Ve şu an onun saçlarıyla bir kez daha oynamaya başladığımda…
Aynı duygular beni tekrardan ele geçirmiş ve içimde yine bir sıcaklık belirmişti.
Tyler’ın saçlarıyla oynarken, eski anılar zihnimde canlanıyordu. Parmaklarımın arasından geçen her tutam, içimde bir huzur ve sıcaklık dalgası yaratıyordu. Tam o sırada Tyler yavaşça kımıldandı ve gözlerini açtı. Gözlerimiz buluştuğunda, yorgun ama huzurlu bir gülümseme yüzünde belirdi.
"Yine saçlarımla mı oynuyorsun, Adelia?" diye fısıldadı, sesi hala uykunun etkisiyle boğuktu.
Ben de gülümsedim, "Ne yapayım, onlara karşı koyamıyorum."
Tyler hafifçe güldü, gözlerinde o tanıdık parıltıyla bana bakıyordu. "Eski günler gibi, değil mi?"
Başımı salladım. "Evet… o günleri hatırlıyorum. Unutmak mümkün mü!?’’
Tyler’ın bakışı değiştiğinde iç çektim.
‘’Nina bir bakıma intikamımızı aldı.’’ Diyerek fısıldadığında bıkkınlıkla nefesimi verdim.
‘’Başkan Lewis sırları ve yalanları ile gitti. Ve ben yine ailem ile ilgili bilgilerden uzağım.’’ İç çekişlerim odaya dolarken Tyler saçları arasındaki elimi alarak tuttu.
‘’Mezuniyet gününde sana açılacaktım ama o gün asla gelmedi. Çünkü bunu bize Lewis yaptı bunu, vampir avcılarının ana lideri ve şehir başkanı! Sonra dört yıl boyunca ayrı kaldık. Şimdi ise telafi edeceğimiz çok şeyimiz var tatlım." Başımı Tyler’a salladığımda Tyler ufak bir buse bıraktı elime.
Ardından ise gözleri bir anda ciddileşmişti. ‘’O Wilhelm olmasaydı, ne zaman şehre ne için geri dönerdim bilmiyorum. Ve seninle karşılaşır mıydım bilmiyorum? Wilhelm sorunu olmasaydı biz ne yapardık Adel? Küçük ama fazlasıyla büyük şehrimize tamamen kurtlara bölgelerini ele geçirmeye yardım için dönmüş olsaydım bu şehirde seninle nasıl karşılaşırdım, seni nasıl bulabilirdim. Ya da karşına çıktığımda ne yapabilirdim? Unuttuğum şeyleri bir anda hatırlatsam unuttuğun tüm benliğin geri gelse ne olurdu? Kaldırabilir miydin mesela. Melez olur muydun Adelia? Bebeğimiz olur muydu? Nasıl olur da her şeyi annemin arkadaşının çocuğu Wilhelm’e borçlu olabiliriz biz? Ve onu kendi elimizle öldürmüşken?’’
"Doğru," dedim fısıldayarak, gözlerimden yaşlar süzülürken. ‘’hiçbir şey bu yaşadıklarımızla aynı olmazdı, hatta benzemezdi bile. Bambaşka şeyler yaşardık ve o anları düşünemiyorum.’’
‘’Sanki olabilecek en iyisi buymuş gibi.’’ Diye fısıldadığında Tyler başımı yavaşça onu onaylarcasına salladım.
"Her şeye rağmen buradayız ve bu, bize verilen bir şans gibi."
Bir süre sessiz kaldık, sadece birbirimizin varlığının tadını çıkardık. Ardından Tyler’ı kolundan tutup yanıma yatağa çekip onun göğsüme yaslanmasını sağladım. Onun başı göğsümdeyken, saçlarıyla oynamaya devam ettim. Bu sefer, onun güçlü ve sıcak elleri karnıma doğru kaydı, nazik dokunuşlarıyla içimde büyüyen küçük hayatı hissediyordu.
"Adel…" dedi yavaşça. "Oğlumuz ya da kızımız... Her ne olursa olsun, ona en iyi hayatı vermek istiyorum. Sana ve ona."
Elimi Tyler’ın saçlarında dolaştırırken, içimde derin bir huzur hissettim. "Seninle birlikte olacağı için çok şanslı olacak. Bizimle… bu dünyada ne olursa olsun, birlikteyiz."
Tyler’ın parmakları nazikçe karnımda gezindi, sanki içerideki bebeğimizle şimdiden bağlantı kuruyormuş gibi. "Onunla vakit geçirmek için sabırsızlanıyorum. İlk adımlarını atarken, ilk kelimelerini söylerken… her anında yanında olacağım."
Bu düşünce beni gülümsetti. "Ben de. Onunla dolu bir ev, mutlu anılar… Bunu birlikte inşa edeceğiz."
‘’Evet… Öyle yapacağız…’’
Esnemem odaya dolarken gerilen vücudum Tyler’ı göğsümden kaldırdı.
‘’Çok mu ağırlık oldum sana?’’ endişeyle sorduğu bu soruya sırıtarak başımı olumsuzca salladım.
‘’Bana değil de çocuk senden sıkılmış olacak ki uykusu gelmiş esniyor, onu rahat bırak ve benimle ilgilen biraz.’’ Sözlerim arasında bir kez daha esnediğimde Tyler sırıtarak uzandı ve göğsüne tam da kalbinin hizasına çekerek yatırdı beni.
Onun kalp ritmi ile huzur bulurken daha da esnedim.
Halbuki daha yeni uyanmıştım değil mi?
Ama bebekti bu işte!
Annesini yormaktan başka bir iş yapmıyordu.
Ve Tyler bıraksa belki de gece gündüz uyurdum, tabii bir de bebek içimde kıpırdamadan dursaydı.
‘’Bir kez daha iyi geceler güzeller güzeli prensesim.’’
İşte şu an anlamını biliyordum.
Çok geç bir zaman ama yine de anlıyordum.
Melezin prensesi…
Aslında geçmişte Tyler’ın asi prensesiydim!..
…
Sabahın ilk ışıkları yavaşça odaya dolarken Tyler’ın huzurla atan kalp seslerinin rahatlatıcı hissiyatlarına rağmen gözlerimi açtım.
Gecenin karanlığı yerini güneşin aydınlığına bırakmıştı çoktan.
O sabah, güneşin ışıklarıyla birlikte uyandık. Tyler hala yanımdaydı.
Başım göğsünde, onun kolları bana dolanmış bir şekilde uykuya dalmıştık.
Şimdi ise uyanma vaktiydi.
Çünkü yeni bir gün bizi, bizleri beklemekteydi.
Ben, Tyler ve de bebeğimizi!
Gözlerim hafifçe aralandığında, sabahın huzurunu hissettim. Yanımda Tyler ve içimde büyüyen yeni bir hayat vardı. Her şeyin mükemmel olacağını biliyordum. Bu sabah, yeni bir başlangıcın habercisi gibiydi. Güneşin altında, geleceğimize dair umutla doluydum.
İçimde bu yaşam her geçen gün büyüyor ve karnıma şişkinlik hissiyatı veriyorken her geçen gün onun beraberinde yoğun bir kan isteğiyle yanıp tutuşuyordum.
Onun sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için güçlü olmam ve yeterli beslenmem gerekiyordu.
Ve kan paketleri yeterli gelmiyor, bunun yerine damardan sıcağı sıcağına almam gerekiyordu.
…
Yataktan kalkarken yine aynı ifade vardı karnımda.
Mide bulantısı!
Offf!
Derin oflamalarım tüm odayı inletirken Tyler gözlerini araladı.
‘’Adel…’’
Bir kez daha iç çekerek yastığa gömüldüğümde Tyler doğrularak benden tarafa eğildi.
‘’Yine mide bulantıları mı?’’
Başımı ağır ağır sallarken gülümsedi.
‘’Bunun çözüm yolları var. Denemek ister misin?’’
Gözlerim ardına kadar Tyler’a açılmışken yavaşça yataktan kalktı.
‘’Söyleyebilirim ki kurt adam ritüelleri, şifalı bitkiler ve de doğal taşları vardır. Ama şu an erişebileceğimiz şeyler mutfaktaki kadarı olduğundan şimdilik bunu es geçerek seni sabah yürüyüşüne çıkarmak istiyorum, orman havası ve çıplak ayak toprağa basma. Eminim iyi gelecektir.’’
Tyler yavaşça yanımdan gelip beni yataktan kaldırdıktan sonra üstüme bir göz gezdirdi.
‘’Elbise giymek ister misin?’’ diye bir soruya karşılık başımı olumluca salladım.
Tyler gardırop kapaklarını açıp midi boyda gömlek yaka lacivert düğme detaylı bir elbise çıkardı.
‘’Bu nasıl, rahat mı?’’ Başımı bir kez daha bu sefer gülümseyerek salladığımda yanıma geldi.
‘’Kendin mi halledersin yoksa yardım ister misin?’’
Elbiseyi Tyler’ın elinden aldıktan sonra yavaşça askısından çıkarıp askıyı da Tyler’a geri uzattım.
‘’Bana rezene, zencefil ve nane… İç içe bir çay yapabilir misin? Malzemeleri var mı diye şimdi bakarsan ben de o sırada giyinirim eğer yoksa da dönüşte alırız.’’ Tyler başıyla beni onayladığında daha fazla odada durmayarak dışarı çıkmıştı.
Üstümdeki geceliği çıkarıp elbiseyi giyindikten sonra yavaşça ayaklanıp ayna karşısına geçtim.
Saçımı dağınık bir şekilde önümde bukleler bırakarak toplayıp topuz yaptıktan sonra kuruyan dudaklarıma vişne özlü bir lip balm sürdüm.
Tamamen hazır sayılırdım. Solgun yüzüme renk gelsin diye allıkla renklendirdikten sonra yavaşça kalktım ve odanın çıkışına doğru ilerledim.
Hareketlerim ağır ağır ve yavaş işlemişti. Salonun önüne geldiğimdeyse Tyler mutfakta bir şeylerle meşguldü.
Kavanozları bir bir tezgaha koyduktan sonra bakışları bana döndü.
‘’Baharat olarak nane var, rezene sallama çay olarak var, zencefili göremedim. Ama dönüşte hallederiz.’’ Tyler’a başımı salladığımda yanıma gelerek elini belime attı.
‘’Ee hazır mıyız?’’ O an sırıtmıştım Tyler’ın bu sözüne.
Niye mi? Çünkü kendisi gerçekten de çok vahim haldeydi!
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
80.77k Okunma |
15.4k Oy |
0 Takip |
135 Bölümlü Kitap |