-Düzenlenmiştir.
TUTULMA
Karanlık, şehri bir örtü gibi sarmıştı. Ay, bulutların arkasına saklanmış, gökyüzü yıldızsız bir denize dönüşmüştü. Vampirlerin hükmettiği bu şehirde her şey zifiri karanlık ve ölüm sessizliğindeydi. Ancak, bu gece farklıydı. Bu gece, o sessizliğin içinde, derinlerde bir yerlerde bir şeyler kıpırdanıyordu.
Dimitri ve Vesper, Nina'nın verdiği görevi yerine getirmek için şehrin dışındaki ormana doğru yola çıkmışlardı. Yanlarında birkaç vampir daha vardı; hepsi de güçlü ve becerikliydi. Nina, onlara bu görevin ne kadar önemli olduğunu defalarca tekrarlamıştı. Onlar için sıradan bir ağaç gibi görünen bu ağaç, aslında bir silahın ham maddesiydi. O ağaçtan yapılacak kazıklar, melezlerin ve diğer vampir avcılarının en korktuğu silahlardı. Bu yüzden, bu görevi başarmak, Nina'nın egemenliği için hayati bir öneme sahipti.
Ormanın derinliklerine vardıklarında, gözlerine kestirdikleri devasa bir meşe ağacının etrafında toplandılar. Ağaç, yüzyıllardır burada duruyor gibi görünüyordu. Dallarından çıkan keskin kokular, bu ağacın sıradan olmadığını hemen belli ediyordu. Dimitri, etrafında dolaşırken ağaçtaki kabukları inceledi. "İşte bu," dedi, sesinde bir memnuniyetle. "Nina'nın bahsettiği ağaç bu olmalı."
Vesper, gözlerini Dimitri'ye çevirdi. "Bu ağaçtan yapılacak kazıklar, Nina'nın planlarını hızlandıracak," diye mırıldandı. "Ama bu kadar güçlü bir ağaçtan kazık yapmak hiç de kolay olmayacak."
Diğer vampirler de onlara katılarak, ağacın etrafını sardılar. Hepsi de görevlerinin bilincindeydi. Nina, bu ağacın yok edilmemesi gerektiğini açıkça belirtmişti. Ancak, Tyler'ın gözünden kaçan bir detay, onların sonunu hazırlayacaktı.
Tyler, Nina'nın planlarını çoktan öğrenmişti. Ona bilgi veren, hipnozu altındaki Vesper ve Dimitri’nin ta kendisiydi.
Dimitri ve Vesper'ın bu görevi üstlendiğini, onların ağaçtan kazık yapmaya başladığını öğrendiğinde hemen Tyler harekete geçti.
Tyler, bu bilgiyi aldığında içindeki öfke kabarmıştı. Nina'nın bu denli ileri gitmesi, ona karşı yapılmış bir hakaretti. Ağaçtan kazık yapmak, Tyler'ın kontrolündeki melezler ve vampir avcıları için büyük bir tehdit oluşturuyordu. Tyler, bu tehdidi ortadan kaldırmak için hemen harekete geçti.
Şehre vardığında, vampirlerin ormana doğru ilerlediğini fark etti. Onların peşinden sessizce ilerledi; gölgeler arasında hareket ederken iz bırakmıyordu. Ormana girdiğinde, Dimitri ve Vesper'ı ağacın etrafında gördü.
Nina'nın planlarını bozmak, ona büyük bir zevk verecekti.
Tyler, vampirleri izlerken gözlerinde soğuk bir parıltı belirdi. "Bu oyun burada sona eriyor," diye mırıldandı kendi kendine. Ellerini yumruk yaparak ileri atıldı. Hızla Dimitri'nin arkasına geçti ve onun arkasındaki vampirin boynuna keskin bir bıçak sapladı. Dimitri, ne olduğunu anlamadan yere yığılırken, Tyler'ın gözleri artık tamamen öfkeyle parlıyordu.
Diğer vampirler, bir anda oluşan bu saldırı karşısında şaşkına döndüler. Tyler, hızını ve gücünü kullanarak bir bir hepsini etkisiz hale getirdi. Dimitri ve Vesper bile, Tyler'ın bu kadar hızlı ve acımasız olacağını tahmin edememişlerdi.
Tyler vampirlerin hamlesini kolayca savuşturdu ve onları birbir yere serdi.
Nina’nın bir planı varsa onun da bir planı vardı!
Hepsini basit bir şekilde öldürebilecekken bunu yapmadı.
Bunun yerine Vesper ve Dimitri’den de yardım alarak hepsini teker teker etki altına almıştı.
Nina’nın vampirleri güçsüzleştirilmeliydi, ama aynı zamanda bu bilgi ondan gizlenmeliydi. Bu yüzden, hepsini öldürmek yerine başka bir yol denemeye karar verdi. Tyler, onların üzerinde kendi kontrolünü kurarak onları Nina’ya karşı kullanmayı planlıyordu.
Aniden, bir vampir arkasında bir varlık hissetti ve hızla döndü. Ancak, göz göze geldiği anda, Tyler’ın hipnotik etkisine kapıldı. Tyler’ın gözleri, onun zihnini tamamen ele geçirdi ve onu dondurdu, bedeni istemsizce rahatladı, bakışları boşaldı ve Tyler’ın emirlerine hazır hale geldi.
Vesper’den adını öğrendiği vampire ismi ile seslendi, ‘’Trevor!” dedi Tyler, sesi alçak ama buyurgandı. “Beni tanıyorsun, beni hisset. Artık benim kontrolümdesin. Burada olup bitenleri unuttun. Ağaç yanarken Dimitri’yi kurtarmak için savaştığını hatırlıyorsun. Ama ağaç tamamen yandı ve artık yok. Bunu gidip Nina’ya anlatacaksın.”
Trevor sessizce başını salladı. Tyler, Trevor’un zihninde bu anıyı yerleştirdikten sonra, ona dönmesini ve görevi yerine getirmesini emretti. Trevor, emirleri doğrultusunda hızla Tyler’ın yanından ayrıldı ve ormanın diğer köşesine doğru ilerledi. Artık bir sonraki hedefine odaklanmanın zamanı gelmişti.
Vampirler birlikte ağacı kesmeye başlamıştı. Ağacın kabukları kesildiğinde, ondan yayılan tuhaf bir koku etrafı sardı. Bu, ağacın özel gücünü gösteren bir işaretti. Dimitri ve diğer vampirler, kazıkların bu ağaçtan yapılması gerektiğini biliyordu; bu nedenle tüm dikkatleri işlerinde yoğunlaşmıştı. Ancak, Tyler dikkatleri dağıtmayı başardı.
“Alex” diye fısıldadı Tyler, Dimitri’den öğrendiği isim ile; onun ensesine doğru eğilerek. Dimitri’nin gözleri hemen dondu ve Tyler’ın gözlerine kilitlendi. Tyler, tıpkı Trevor’da yaptığı gibi, Alex’in zihnine de sızdı. Bu defa daha sert ve otoriterdi. “Bu ağaç yanıp kül oldu. Her şey yok oldu. Bunu unutmayacaksın. Şimdi git ve bu hikayeyi Nina’ya anlat.”
Alex de Trevor gibi hipnotize olmuştu. Tyler’ın emirlerini sessizce yerine getirmek üzere hızla oradan ayrıldı. Tyler, aynı işlemi diğer vampirlerde de tekrarladı. Her birini teker teker bulup, onları kontrolü altına alarak, hepsine aynı hikayeyi yerleştirdi. Bu vampirlerin hiçbiri, Tyler’ın varlığını hatırlamayacak ve yalnızca ağacın yandığı anı iletmek için Nina’ya geri döneceklerdi.
Son vampiri de hipnoz ettikten sonra, Tyler ormanın içindeki ağaca geri döndü. Hipnoz altındaki vampirlerden birini çağırarak, ağacı yakmaları için emretti. Vampir, hiçbir tereddüt göstermeden ateş için hazırlık yapmaya başladı. Odunları, dalları ve kuru yaprakları bir araya getirip, büyük bir ateş yaktı. Tyler, alevlerin yükselmesini izlerken, içindeki memnuniyet duygusunu bastırmaya çalıştı.
Vampirler, tereddüt etmeden itaat ettiler. Odunları ve dalları toplayarak ağacın etrafına yığdılar. Tyler, ağaçtan birkaç dal kopardı ve onları da ateşe attı. Ağaç, yavaşça alev aldı. Alevler büyüdükçe, ağacın üzerindeki sihirli güçler erimeye başladı. Ağaç, bir daha asla kazıklara dönüşemeyecek kadar yandı ve kül oldu.
Tyler, alevlerin yükselişini izlerken içindeki öfke yavaş yavaş sönüyordu. Nina'nın planlarını bozmuş, ona büyük bir darbe indirmişti. Ancak, bunun sadece bir başlangıç olduğunu biliyordu. Bu şehirde, daha çok kan dökülecekti. Nina'nın egemenliği uzun sürmeyecekti. Tyler, bunu garantileyecekti.
Alevler yavaşça sönmeye başladığında, Tyler'ın yüzünde karanlık bir memnuniyet belirdi. Hipnoz altındaki vampirler, görevlerini yerine getirmenin huzuruyla Tyler'ın emrini bekliyorlardı. Tyler, soğukkanlı bir şekilde oradan uzaklaşırken, ormanın derinliklerinde yankılanan son alev sesleri, Nina'nın başlattığı bu kanlı savaşın ilk çığlıklarıydı.
Tyler, şehrin karanlık sokaklarında sessizce ilerlerken, Nina’nın planlarını ne kadar bozduğunu düşündü. Hipnoz altındaki vampirler, Nina’ya dönüp yalanı anlatacak ve ona yanlış bilgi vereceklerdi. Bu bilgiyle Nina, kazıkların yapılmadığını, ancak ağacın yok olduğunu düşünecekti. Böylece, Tyler hem kendini hem de müttefiklerini güvende tutmayı başarmıştı. Ancak bu zaferin geçici olduğunu biliyordu. Nina’nın öfkesi büyüyecek, tehlike daha da artacaktı. Ama Tyler, her zamanki soğukkanlılığıyla mücadeleye hazırdı. Şehrin kurtuluşu için daha büyük planları vardı ve bu daha başlangıçtı.
Gün doğumu yeni bir günün habercisi iken Tyler hala şehirde tempo tutup izlemekteydi.
Bir süre sonra saatin öğlene vuruşu ile geniş çaplı bir büyük güneş tutulması olduğunda daha en başından hissetmişti bu günün bir dönüm noktası olduğunu.
Güneş tutulması gökyüzünde yükselirken yola çıktı, Kanada’ya geri dönme vaktiydi artık.
…
Tyler, Kanada’nın geniş ormanlarının üzerindeki gökyüzünü izlerken, içini garip bir huzur kapladı. Bu topraklar onun evi, doğasının bir parçasıydı. Ormanın derinliklerine yayılan güçlü kokular, serin rüzgarın ağaçlar arasındaki hışırtısı, ayaklarının altında ezilen yaprakların sesi; hepsi ona tanıdıktı, ona aitti. Ancak bu sefer geri dönmesi sadece bu tanıdık manzaralardan ibaret değildi. Aklı, onu burada bekleyen kişide, Adelia’daydı.
Son birkaç günün gerginliği hâlâ omuzlarında bir ağırlık gibi duruyordu. Nina ve vampirleri alt etmek, ağaç kazıklarının peşinden koşmak ve ardından her şeyi yok etmek zorunda kalmak, onu zihinsel ve fiziksel olarak yormuştu. Ancak tüm bu zorlukların arasında tek bir düşünce onu ayakta tutmuştu: Adelia’ya geri dönmek.
Kanada’nın topraklarına adım atar atmaz, Tyler’ın içindeki endişeler kaynamaya başladı. Adelia’nın güvende olup olmadığını, onu koruyup koruyamadığını düşünüyordu. Onu bir kez daha görebilecek miydi? Nina’nın planları, Sky’a olan tehditler ve diğer vampirlerin oyunları yüzünden Adelia’ya verdiği sözü tutamayacağı korkusu, içini kemiriyordu. Ancak, içindeki bu endişeyi bastırması gerekiyordu. Çünkü Adelia onun zayıf tarafını gördüğünde, ondan endişelenmesini istemiyordu.
Kasabanın sınırlarına yaklaştığında, Tyler’ın kalbi hızlanmaya başladı. Ormanın kokusu yerini kasabanın daha taze, insan kokularına bıraktığında, Tyler’ın adımları hızlandı. Her bir adım onu Adelia’ya daha da yaklaştırıyordu, fakat aynı zamanda içindeki gerginlik de artıyordu. Adelia’yı koruyabilmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı, ama ya tüm bu uğraşlar bir işe yaramadıysa?
Kısa bir süre sonra Tyler, Adelia’nın olduğu eve yaklaştı. Gözleri, onun siluetini ararken, içinde bir yerlerde tüm bu endişelerin yersiz olduğunu fısıldayan bir ses vardı. Sonunda, Adelia’yı gördü. Adelia evin kapısının önünde durmuş, Tyler’ın gelişini bekliyordu. Onu görünce, Tyler’ın kalbindeki tüm endişeler bir anda dağıldı. Adelia’nın yüzündeki sıcak gülümseme, Tyler’ın ruhunu ısıtan bir güneş gibiydi. O an, bütün dünyanın yükü omuzlarından kalkmış gibi hissetti.
Adelia da Tyler’ı gördüğünde derin bir nefes aldı. O da Tyler gibi endişeliydi; Tyler’ın geri dönüp dönmeyeceğini, güvenli olup olmadığını merak etmişti. Ama şimdi, Tyler’ın güçlü ve kararlı adımlarla ona doğru geldiğini görünce, tüm bu kaygılar bir anda silindi. İkisi de sadece birbirlerinin yanında olmak istiyordu ve bu, dünyadaki en güvenli yerdi.
Tyler, Adelia’ya yaklaştıkça, adımlarını yavaşlattı. Gözleri onun gözlerinde kilitlendi. Aralarındaki bağ, sözcüklere gerek bırakmayan bir anlayışla doluydu. Adelia’nın gözlerinde onun için ne kadar önemli olduğunu görebiliyordu, ve bu ona tüm endişelerinin boşuna olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Adelia da aynı duyguları hissediyordu. Tyler’ın varlığı, onun için bir güvenlik kalkanı gibiydi. Ne kadar güçlü olursa olsun, Tyler’ın yanında olduğunda daha da güçlü hissediyordu. O an, her ikisi de birbirlerine bir adım daha yaklaştı. Birbirlerine sarılmaları, sadece fiziksel bir temas değildi; ruhlarının da birleşmesiydi.
“Geri döndün,” dedi Adelia, sesi neredeyse bir fısıltı kadar yumuşaktı.
“Evet,” dedi Tyler, Adelia’nın saçlarına dokunarak. “Geri döndüm.”
Tyler, Adelia’nın saçlarının kokusunu içine çekerken, tüm dünyanın sorunları bir an için yok oldu. Sadece o ve Adelia vardı. Ne Nina’nın tehdidi, ne de vampirlerin oyunları… Sadece bu anın huzuru.
Adelia, Tyler’ın kollarında kendini tamamen güvende hissediyordu. Onun güçlü kolları etrafını sardığında, dünya ne kadar tehlikeli olursa olsun, hiçbir şeyin ona zarar veremeyeceğini biliyordu. Tyler da aynı şekilde hissediyordu; Adelia’nın varlığı, onun için bir nevi sığınak gibiydi. İkisi de bu anın ne kadar değerli olduğunu biliyordu, ve bu huzuru mümkün olduğunca uzun süre yaşamak istiyorlardı.
O an, ikisi de birbirleri için ne kadar önemli olduklarını bir kez daha anladılar. Dünyanın her türlü tehlikesine karşı birlikte duracaklardı, ve bu onlara her şeyden daha fazla güç veriyordu.
Tyler, Adelia’yı biraz daha sıkıca sardı. Adelia başını onun omzuna yasladı ve derin bir nefes aldı. O an, tüm dünyanın yükü onlardan uzaklaştı.
Tyler Adelia’ya geri dönmüş, Adelia Tyler’ı göresiye bütün kırgınlıklarını unutmuştu.
Yirmi Bir Ağustos gecesi onlar için yeni bir dönüm noktası olmuştu.
…
Nina Wayne, üç katlı binanın en üst katındaki geniş, karanlık odasında bir ileri bir geri yürüyordu. Odanın her köşesi, gerginliğini yansıtan gölgelerle doluydu. Perdeler sıkıca kapatılmış, içerideki ışık yalnızca birkaç titrek mumdan geliyordu. Nina’nın yüzü karanlıkta parıldayan, buz gibi soğuk bir öfkeyle kaplanmıştı. Saniyeler boyunca odanın sessizliği, yalnızca onun ağır nefes alışverişiyle kesiliyordu.
Tyler’ın oyunlarıyla karşı karşıya kalmak, onu derin bir öfke çukuruna itmişti. Ağaç, onun planlarının merkezindeydi; o ağaçtan yapılacak kazıklar, melezler ve kurt adamlar için sonun başlangıcı olacaktı. Ancak şimdi, bu kazıkların hayalini bile kuramayacaklardı. Vampirlerin bu kadar beceriksizce davranması, Nina’nın içindeki karanlığı daha da yoğunlaştırdı.
Meclis üyeleri, Nina’nın öfkesini hissederek, odanın karanlık köşelerinde beklemeye başladılar. Her biri kendini korumak için silik gölgelere karışıyordu, ama Nina’nın kızıl gözlerinden kaçmak imkansızdı. Nina’nın öfkesi tüm odayı dolduruyordu; o kadar yoğun ki, neredeyse elle tutulur bir hale gelmişti.
“Neler olduğunu söyleyin,” diye fısıldadı Nina, sesi tehditkar bir sessizlikte yankılandı. Fısıldaması bile bir emirdi, soğuk ve keskin bir bıçak gibi odanın havasını kesiyordu.
Dimitri ve Vesper, bir adım öne çıkmaya cesaret edemedi. Onlar Tyler tarafından hipnozlanıp işaretlenmiş, casus seçilmişti ve ağacın yok edilişini durdurmamışlardı. Gözlerini yere diktiler, Nina’nın öfkesi onları hareketsiz kılacak kadar yoğundu. O an, Nina’nın yapacağı şeyin kaçınılmaz olduğunu biliyorlardı.
“Beni hayal kırıklığına uğrattınız,” diye tısladı Nina, parmaklarını tehditkar bir şekilde oynatarak. “Kazıklar, zaferimizin anahtarıydı. Şimdi, hepsi kül oldu. Ve bunun bedelini ödeyeceksiniz.”
Nina birden hareket etti, neredeyse bir gölge gibi. Bir an oradaydı, bir sonraki an ise Dimitri’nin yanında belirmişti. Dimitri, Nina’nın soğuk elinin boğazına sarıldığını hissettiğinde, her şeyin bittiğini anladı. Nina’nın gücü, onu yerden kesip havaya kaldıracak kadar büyüktü. Dimitri, gözlerini kapatarak son anını bekledi.
“Bu hatayı affedemem,” dedi Nina, sesi ölümcül bir ciddiyetle doluydu. “Beni bu noktaya getirdiniz ve bunun cezasını çekeceksiniz.”
Dimitri’nin boynunu bir hareketle kırdığında, odada yankılanan çıtırtı sesinden başka bir şey duyulmadı. Dimitri’nin cansız bedeni yere düşerken, diğer vampirler geriledi. Onun ölümünün soğukluğu, odadaki tüm varlıkların içine işledi.
Nina, bir an bile tereddüt etmeden Vesper’a döndü. Vesper, Nina’nın bu kadar hızlı olabileceğini hiç düşünmemişti. Ancak, Nina’nın gözlerinde ölümün yansımasını gördüğünde, kaçışın imkansız olduğunu anladı. Nina, Vesper’ın yüzüne acımasız bir gülümsemeyle baktı ve ardından ona doğru atıldı. Bir an sonra, Vesper da yere yığıldı, boynu Nina’nın acımasız elleri tarafından kırılmıştı.
Meclis üyeleri sessizce Nina’yı izliyorlardı. Onların vampir bedenleri bile, Nina’nın yanında ne kadar zayıf olduklarını fark ettiklerinde titremeye başlamıştı. Nina’nın öfkesi her birinin içine işlemişti, ama hiçbiri onu durdurmaya cüret edemedi. O, onların lideriydi; mutlak güç ve kontrolün sembolüydü. Ve bu gece, bunu bir kez daha kanıtlamıştı.
Nina, elleriyle yaptığı bu katliamın ardından derin bir nefes aldı. Kendi içindeki öfkenin azaldığını hissediyordu, ama henüz tatmin olmamıştı. İçindeki vahşi doğa, daha fazla kan, daha fazla şiddet istiyordu. Öfkesini tamamen dindirmek için daha fazlasına ihtiyacı vardı.
“Neden bu kadar zayıfsınız?” diye mırıldandı Nina, meclis üyelerine dönerek. “Beni hayal kırıklığına uğrattınız. Ama bu gece, hepsini temizleyeceğim.”
Nina, odanın köşesinde duran genç bir insan köleye gözlerini dikti. Korkudan tir tir titreyen genç adam, Nina’nın gözlerinde bir av hayvanı gibi görünüyordu. Nina ona doğru adım attı, her adımı odada yankılanan bir ölüm çanını andırıyordu.
“Gel buraya,” diye emir verdi Nina, sesi karşı konulamaz bir çekim gücüyle doluydu. Genç adam, istemsizce adım atarak Nina’ya yaklaştı. İçindeki korku, onu hareketsiz kılmıştı, ama Nina’nın çekimine karşı koyamıyordu.
Nina, genç adamın yanına geldiğinde, parmaklarını onun boynunda gezdirdi. Adamın damarlarını, akan sıcak kanı hissedebiliyordu. O an, onun gücü tamamen Nina’nın elindeydi. Nina, adamın boynunu yavaşça eğdi ve dişlerini onun yumuşak etine geçirdi. Kan, Nina’nın dudaklarına ve dişlerine yayıldığında, içindeki öfke ve açlık bir nebze olsun dindi.
Nina, adamın kanını içerken, odadaki diğer vampirler ona sessizce baktılar. Her biri kendi köşesine çekilmiş, Nina’nın bu törensel şiddetini izliyordu. Meclis üyeleri, Nina’nın elinde cansız bir şekilde duran genç adamın ölü bedenine bakarken, içlerinden birinin sıradaki kurban olup olmayacağını düşünmekten kendilerini alamadılar.
Nina, genç adamın kanını son damlasına kadar içtikten sonra, onu bir kenara fırlattı. Adamın cansız bedeni yere düşerken, Nina derin bir nefes aldı. O an, içindeki tüm öfke dinmişti. Ancak, bu onun tatmin olduğu anlamına gelmiyordu. Nina’nın içindeki karanlık, her zaman daha fazlasını isteyen, doyumsuz bir açlığa sahipti.
“Bu geceyi asla unutmayacaksınız,” dedi Nina, odadaki herkese bakarak. “Benim gücüm, sizin zaferinizin tek anahtarıdır. Ama benim hırsımı ve planlarımı engellemeye kalkarsanız, sonunuz böyle olur.”
Nina seri adımlarla görevde başarısız olan bütün çömez vampirleri öldürdükten sonra Dimitri ve Vesper’e bakarak meclis üyeleri olan vampirlere döndü.
‘’Kendilerine gelince besleyin. Neyse ki onları affediyorum!’’
Nina, ağır adımlarla odadan çıkarken, geride bıraktığı vampirler sessizce onun gitmesini izlediler. Onun öfkesi ve gücü, onları hem korkutmuş hem de ona olan bağlılıklarını pekiştirmişti. Nina, binanın karanlık koridorlarında ilerlerken, içindeki karanlıkla bir kez daha barışmıştı. Planlarını gerçekleştirmek için her şeyi yapacak, bu uğurda her türden şiddeti ve kanı kullanacaktı.
Ancak şimdi, Tyler’ın karşısında daha dikkatli olması gerektiğini biliyordu. Ağaç kazıkları yok olmuştu, ama bu onun için sadece bir başlangıçtı. Nina, gözlerini karanlığa dikerek, gelecekteki planlarını düşünmeye başladı. Tyler ve onun yanında olan herkes, er ya da geç onun öfkesiyle yüzleşecekti. Ve o zaman, Nina’nın içindeki karanlık, tüm dünyayı ele geçirecekti.
…
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
80.77k Okunma |
15.4k Oy |
0 Takip |
135 Bölümlü Kitap |