-Düzenlenmiştir.
İYİ Kİ DOĞDUN MARTİNA
Evin içinde kahvaltı sonrası hafif bir telaş vardı.
Renkli kurdeleler, balonlar ve üzerinde "Martina 1 Yaşında!" yazan pankartla uğraşıyorlardı. Lilith, şaka yollu bana dönüp göz kırptı. "Tabii ki iki yaşında gibi görünüyor, ama bu küçük detayı atlayabiliriz, değil mi?"
Seraphina ise balonları yerleştirirken başını sallayarak güldü. "Evet, bu bizim küçük sırrımız," dedi. Masanın üzerine yerleştirilen pastanın üzerinde küçük, tatlı bir ayıcık figürü vardı ve bu, Martina'nın en sevdiği oyuncaklardan biriydi. Thomas, köşede durup kahvesini içerken bu anı izliyordu. Gözlerinde hafif bir yumuşaklık vardı; bu, onu son zamanlarda daha sık görmeye alıştığımız bir ifadeydi.
"Her şey harika görünüyor," dedim mutfağa girerek. Bir yandan da Damien’i kucağımda tutuyordum. O da bu hazırlıklara büyük bir merakla bakıyordu. Minik gözleri, etraftaki renkli süslemeleri takip ediyordu. "Sanırım bir sonraki şenlik onun için olacak," diye ekledim, Damien’in başını okşayarak.
Brad, mutfaktan elinde bir tepsiyle çıktı. Üzerinde çocukların seveceği çeşit çeşit kurabiyeler vardı. "Gelecek sefere Damien'ın doğum günü için de harika bir şeyler hazırlarız," dedi, neşeyle. "Ama bugün Martina'nın günü. Ve bu pastanın tadına kimse bakmasın, özellikle sen Adelia."
Gülerek ona dilimi çıkardım. "Tamam tamam, pastayı rahat bırakıyorum." Maya ve Lucas da salonun ortasında balonları şişirmekle meşguldüler. Lucas, elindeki mavi balonları şişirirken Maya, balonları yerleştirmek için köşeleri süslemeye başladı.
"Martina için her şeyin en iyisini hazırlıyoruz," dedi Maya, balonlardan birini yerine yerleştirirken. "Bu evde aile gibi olduğumuzu hissediyorum." Lucas, yanına gelip ona sarıldı. "Biz zaten bir aileyiz," diye mırıldandı.
Damien kucağımda hafifçe kıpırdandı. Bütün bu hazırlıklardan etkilenmiş gibiydi; yüzünde şaşkın bir ifadeyle etrafı izliyordu. Onu yere indirdiğimde, küçük adımlarıyla hemen Lucas ve Maya’nın yanına yürüdü. Lucas onu kucağına alarak havaya kaldırdı ve Damien kahkahalarla gülmeye başladı.
"Daha yürümeye başlamadan, herkese ayak uydurmayı öğrenmiş gibi," dedi Lucas, Damien’ı kollarında sallar gibi yaparak. Hepimiz bu anı izlerken gülümsüyorduk. Martina'nın bu günü çok özel olmalıydı ve biz de bu özel günü paylaşmak için buradaydık.
Sonunda hazırlıklar tamamlandığında, bahçeye çıkıp Martina için sürprizi planladık. Bahçe, balonlarla ve renkli süslerle doluydu. Küçük bir masa, üzerinde tatlılar, meyve suyu ve Martina’nın pastasıyla donatılmıştı. Martina’yı Lydia ve Jonas getiriyordu ve onların gelişini bekliyorduk. Herkes heyecanlıydı.
Martina’nın gelişini fark ettiğimizde, herkes hazırlık pozisyonuna geçti. Bahçenin ortasında beklerken, bahçe kapısından Lydia ve Jonas’ın küçük kızlarıyla birlikte geldiklerini gördük. Martina, kocaman gözleriyle etrafa bakıyordu. Jonas, Martina’yı yere indirir indirmez, minik ayaklarıyla bahçeye adım attı.
"Herkes hazır mı?" diye fısıldadı Thomas, son bir kontrol yaparcasına. Herkes başıyla onayladı. "Sürpriz!" diye bağırdık hep bir ağızdan. Martina, o an şaşkınlık ve mutlulukla kıkırdamaya başladı. Jonas ve Lydia, gülümseyerek ona sarıldı.
Martina, bahçedeki tüm süslemelere ve renklere hayranlıkla bakıyordu. Yavaşça masaya doğru yöneldi, üzerinde küçük ayıcık figürü olan pastayı gördüğünde, gözleri büyüdü. Lydia onu kucağına alıp pastanın yanına götürdü. "Martina, bu senin için," dedi Lydia.
Martina, pastaya dokunmak için elini uzattı ve hepimiz güldük. "Biraz sabret tatlım," dedi Jonas, onu geri çekerek. "Önce bir mumları üfleyelim." Brad, pasta üzerindeki mumu yaktı ve Jonas, Martina'yı biraz daha yaklaştırdı. Martina, şaşkınlıkla yanan muma bakarken hepimiz nefesimizi tuttuk.
"Haydi üfle, küçük meleğim," diye teşvik etti Lydia. Martina, Jonas'ın da yardımıyla mumun alevine doğru üfledi. Mumun sönmesiyle hepimiz alkışlamaya başladık. Damien, bu durumu biraz anlamış gibi, küçük elleriyle alkış yapmaya çalışıyordu.
Pastayı kesip tatlılarımızı yemeye başladığımızda, herkes birbirine neşeyle bakıyordu. O an, biz gerçekten bir aileydik. Damien ve Martina gibi iki özel çocuk için bir araya gelmiş, onların geleceği için bu anıları oluşturuyorduk. Tyler, arkamdan gelip belime sarıldı. "Bu an, hafızalarımızda hep kalacak," dedi yumuşakça.
Başımı geriye yaslayıp ona baktım. "Evet," dedim. "Bu an, hepimizin hatırlayacağı bir anı olacak. Ne olursa olsun, biz bir aileyiz." Tyler, dudaklarıma bir öpücük kondurdu. İçimdeki korkular bir an için dağılmıştı. Çünkü o an, geleceği düşünmeden, sadece mutluluğu yaşıyorduk.
Ama içimde biliyordum ki, bu huzur anı, gelecek karanlıkla yüzleşmek için güç topladığımız bir mola gibiydi. Bugün Martina’nın günüydü, yarın ise belki de Damien’ın... Ve ben, her ne olursa olsun, bu çocukları korumak için her şeyi yapacaktım.
…
Pastayı kestik ve herkesin yüzü birer gülücükle doldu. Bu küçük kutlama, evimizin sıcaklığını daha da arttırmıştı. Dilimlenmiş pastalar tabaklarda yerini bulurken, tatlılarımızı keyifle yemeye başladık. Bahçedeydik ve Damien, mama sandalyesinde oturmuş, minik parmaklarıyla pastasının kenarını koparıp ağzına götürüyordu. Gözleri parlıyordu ve her lokmadan sonra çıkardığı küçük sevinç sesleri hepimizi gülümsetiyordu.
Martina ise Damien’ın yanında oturmuş, ona ablalık yapıyor ve küçük kardeşinin yüzüne bulaşan pastayı silmeye çalışıyordu. O an, gerçekten bir aile olduğumuzu hissettim. Geçmişte yaşananlar, gelecekte başımıza gelebilecek tüm zorluklar bir an için unutulmuş gibiydi. Biz burada, bu masada, anın tadını çıkarıyorduk.
Tyler, arkamdan gelip belime sarıldığında, başımı hafifçe geriye yaslayıp ona baktım. O an gözlerinde hem huzuru hem de koruma arzusunu gördüm. "Bu an, hafızalarımızda hep kalacak," dedi, sesi alçak ve yumuşaktı.
"Evet," diye fısıldadım. "Çok güzeller değil mi? İkisi birlikte güçlüce büyüyecek belki de bağ kurarlar ne dersin?." Tyler, dudaklarıma nazikçe bir öpücük kondurdu. İçimdeki tüm korkular bir an için dağıldı. Çünkü o an, geleceği düşünmeden, sadece mutluluğu yaşıyorduk.
‘’Bilemeyiz.’’ Diyerek fısıldarken Tyler’a başımı salladım.
Bilemezdik, doğru ya! Gelecek tamamen siyah ve cızırtılıydı. Bölümler sadece okundukça açılacaktı.
Ve buradaki herkes yeni bölümleri merak ediyordu, hayatımızda olup bitecekleri ve geleceğimizi!
…
Herkes pastasını yerken, evin bahçesi neşeyle dolmuştu. Tyler, birden müzik çalara yöneldi ve hafif bir melodi odayı doldurdu. Gözleriyle bana bakıp hafifçe başını eğdi. "Dans etmek ister misin?" diye sordu, elini bana uzatarak.
Gülümseyerek elini tuttum. "Neden olmasın?"
Tyler, beni nazikçe ayağa kaldırdı ve bahçenin ortasına çekti. Melodi yavaşça yükselirken, Tyler kollarını belime doladı ve beni kendine çekti. Adımlarımız, müziğin ritmiyle uyum içindeydi. Damien ve Martina da bizle birlikte eğleniyorlardı. Martina, Damien’ın elinden tutmuş, minik adımlarla onu dans ettiriyordu. Hepimizin yüzünde kocaman gülücükler vardı.
"Bu ne kadar güzel bir an," dedi Lilith, yanımıza gelip Brad ile birlikte dans etmeye başladığında. "Bu aile, her şeyin üstesinden gelebilir."
"Evet," diye onayladım, Tyler’ın kollarında dönerek. "Çünkü biz birlikteyiz."
Müzik, salonun içinde yankılanmaya devam ederken, herkesin yüzünde aynı huzur ve neşe vardı. Dans ettik, güldük, birbirimize anılarımızı anlattık. Hediye zamanı geldiğinde, Martina ve Damien için hazırladığımız küçük sürprizleri çıkardık. Martina, ona aldığımız kitap setini açtığında heyecanla kollarını çırptı. "Teşekkür ederim!" diye bağırdı. "Bu harika!"
Damien’a ise renkli bir oyuncak araba seti almıştık. Gözleri kocaman açıldı ve hemen arabalarla oynamaya başladı. Tyler, onun bu haline bakarak başını salladı. "Bir gün büyüyüp gerçek arabaları süreceksin, minik adam," dedi.
"Bir gün," dedim, Tyler’a bakarak. "Ama o günün gelmesine daha çok var."
Zaman hızla akıp geçti. Güneş, ufukta batmaya başladığında herkes hâlâ bu güzel anın etkisi altındaydı. Yavaşça gün bitiyor, akşamın huzuru içimize doluyordu. Tyler, kolunu omzuma doladı ve beni verandaya çıkardı. Gökyüzündeki yıldızlar yavaş yavaş belirmeye başlarken, birbirimize sarılıp bu günün tadını çıkardık.
“Yarın ne olursa olsun,” dedi Tyler, yıldızlara bakarak, “biz bu anıyı hep hatırlayacağız.”
"Evet," dedim, başımı omzuna yaslayarak. "Bu anı her zaman kalbimizde taşıyacağız."
O gece çocukları odalarına yatırıp yatağa uzandığımızda, Tyler beni kendine çekti. “Seninle her günün böyle güzel olmasını diliyorum,” dedi, yorgun ama mutlu bir ifadeyle.
"Ben de," diye mırıldandım, gözlerim kapanırken. O gece huzur içinde uykuya daldık.
…
Sabah olduğunda, kuş cıvıltıları odanın içini dolduruyordu. Gözlerimi açtığımda, yanımda Tyler’ın huzurlu yüzünü gördüm. Onunla böyle uyanmak, her şeye değerdi. Yatakta hafifçe doğrulup Damien’ın odasına baktım.
Damien, bu sabah biraz huzursuz görünüyordu. Mama sandalyesinde otururken yemek yemeyi reddediyor, elleriyle masayı ittiriyordu. Tyler, ona yaklaşarak sakinleştirmeye çalıştı. "Hey, minik adam, neyin var?"
Damien, sadece mızıldandı ve kafasını iki yana salladı. Onun bu halini görünce içim burkuldu. "Sanırım dışarı çıkıp biraz hava almamız iyi olacak," dedim. "Onu biraz oyalamak, belki de rahatlatır."
Tyler başını salladı. "Evet, iyi bir fikir. Arabayla kısa bir yolculuğa çıkabiliriz."
Damien'ı hazırladık ve geniş aile arabamıza bindik. Tyler direksiyonun başına geçti, ben ise Damien’ı arka koltuğa yerleştirip emniyet kemerini taktım. "Hazır mısın, minik adam?" diye sordum, başını okşayarak.
Damien, gözlerini bana dikti ve minik dudaklarıyla hafifçe gülümsedi. Tyler, gözlerini dikiz aynasından bize doğru çevirdi ve gülümseyerek, "Öyleyse, başlıyoruz," dedi.
Araba yola çıkarken, yolda ilerledikçe Damien’ın yüzünde hafif bir merak ifadesi belirdi. Ağaçların arasından geçen dar yollar, yeşilliklerle çevriliydi ve biz bu huzurlu manzaranın tadını çıkarıyorduk.
"Parkta biraz vakit geçirmek ona iyi gelir," dedim, Tyler’a bakarak.
"Kesinlikle," dedi Tyler. "Biraz eğlenmesi lazım."
Parka vardığımızda, Damien’ı kucağıma alıp arabadan indirdim. Gözleri hemen etraftaki oyuncaklara, salıncaklara ve kaydıraklara kaydı. "Beni bırak," dercesine kollarını açtı ve yere inmek için çırpındı.
Onu yere bıraktığımda, minik adımlarıyla hemen parkın ortasına doğru koşmaya başladı. Tyler ve ben, onun peşinden giderek gülmeye başladık. "Bakalım ne kadar enerjisi varmış," dedi Tyler, Damien’ı yakalayarak kucağına aldığında.
Damien kıkırdadı, Tyler’ın kollarında mutluluktan parıldıyordu. Onu kaydırağın tepesine çıkardık, sonra da dikkatlice aşağı kaymasını izledik. Onun her kayışında yüzündeki mutluluğu görmek, içimizi ısıttı.
Bir süre parkta eğlendikten sonra, Tyler bir salıncağa oturdu ve Damien’ı dizlerinin üstüne oturtup yavaşça sallanmaya başladı. Damien, babasının kucağında güvenle oturuyor, rüzgâr saçlarını okşarken keyifle gülüyordu.
"Bu an," dedim, yanlarına yaklaşarak. "O kadar muhteşem ki..."
Tyler başını kaldırıp bana baktı. "Evet," dedi. "Gerçekten iyi bir aile olduk."
Parkta diğer aileleri izlerken, bizim yaşadıklarımızın ne kadar farklı olduğunu düşündüm. Onlar, çocuklarını normal bir hayatın içine büyütürken, biz karanlığın gölgesinde savaşıyorduk.
Güneş yavaş yavaş öğle vaktine yaklaşıyordu ve biz, parkta geçirdiğimiz bu huzurlu saatlerin tadını çıkardık. Damien, Tyler’ın kollarında uyuyakalmıştı. Onun bu hali, yorgun ama huzurluydu. Tyler, onu nazikçe arabaya geri yerleştirdi. Ve Tyler aniden durdu. Gözleri, uzaktaki bir noktaya sabitlenmişti. "Ne oldu?" diye sordum, kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Tyler, bakışlarını bana çevirdiğinde, gözlerinde tanıdık bir kararlılık vardı. "Biraz önce biri bizi izliyordu," dedi sessizce. "Kim olduğunu göremedim ama buradaydı."
Bu sözleri duymak, içimdeki korkuyu daha da tetikledi. Hızlıca eve dönmemiz gerektiğini hissettim. Tyler’a başımı sallayarak arabaya bindim.
Eve vardığımızda, Thomas bizi kapıda karşıladı. Gözlerimizdeki endişeyi fark ettim. "Neler oluyor?" diye sordu, Tyler'a bakarak. Tyler, durumu ona anlattı. Thomas, dişlerini sıkarak başını salladı. "Hazırlıklı olmalıyız," dedi sertçe. "Bu sadece bir başlangıç."
O gece, hepimiz bir araya geldik. Thomas, Alfred, Seraphina, Lucas, Maya, Lilith, Brad ve diğerleri... Hepimiz, Damien'ı korumak için bir aradaydık. Birilerinin bizi tehdit edeceğini artık kesinlikle biliyorduk. Ama birlikte olduğumuz sürece, bu tehdidin üstesinden gelebileceğimize inanıyorduk.
Damien'ı beşiğine yatırdım. Yüzündeki huzurlu ifadeye bakarken, onu ne pahasına olursa olsun koruyacağıma yemin ettim. Tyler yanıma gelip beni sıkıca sardı. "Her şey yoluna girecek," diye fısıldadı. "Sen, ben ve sürümüz... Damien'ı koruyacağız."
O an, içimde bir kararlılık belirdi. Evet, karanlık bizim peşimizdeydi. Ama ben, bir anne olarak, oğlumu her şeyden önce koruyacaktım. Ve bunun için gerekirse tüm karanlıkla tek başıma savaşmaya hazırdım.
Küçük bir titreme geçirdiğimde, Tyler’ın kollarındaki sıcaklık bana güven verdi. Bir an için içimde beliren kararlılık, her şeyi değiştirdi. Karanlık ne kadar yakın olursa olsun, ben bir anne olarak oğlumu her şeyden önce koruyacaktım. O an, karanlığın peşimizde olduğu gerçeğini kabul etmiştim ama bu karanlıkla tek başıma savaşmaya hazırdım.
Gece ilerledikçe, evin içindeki huzuru korumaya çalıştık. Her bir odada, her bir köşede, her bir aile üyesi görevini almıştı. Lilith ve Brad, çocukların uyumalarını sağlamak için evin çeşitli yerlerinde nöbet tutuyorlardı. Thomas, Alfred ve Seraphina, olası tehditlere karşı evin güvenliğini sağlamaya yönelik planlarını gözden geçiriyorlardı.
Küçük bir odada toplanan grup, Damien’ın güvenliği için stratejiler oluşturuyordu. Thomas, toplantıya katılan herkesin dikkatini çekerek, “Hedeflerimizi belirlemeliyiz,” dedi. “Damien ve ailemiz için olası tüm tehditleri hesaba katmalıyız. Her an tetikte olmalıyız.”
Seraphina, “Güvenlik önlemlerimizi artırmak zorundayız,” dedi. “Evin her noktasını kontrol etmeliyiz. Ayrıca, dışarıda gözcüler bulundurmalıyız.”
Lucas, “Güçlerimizi birleştirmeliyiz,” dedi. “Her birimizin becerileri farklı, ama birlikte çalıştığımızda güçlü bir koruma sağlayabiliriz.”
Maya ‘’Eğer bizden bir adım öndelerse ve planları da belliyse o adımı geride bırakmalıyız,” dedi. “O yüzden dikkatli olmalıyız.”
Konuşmalar sürerken, akşam yemeği hazırlandı. Herkes, topluca mutfakta bir araya gelerek yemeği paylaştı. Bu, ne kadar gergin bir durumda olsak da aile olarak birlikteliğimizi sürdürdüğümüzü gösteren bir anıydı. Tyler, yemek sırasında herkesin yüzündeki gerginliği biraz olsun yumuşatmaya çalıştı. “Birlikte olduğumuz sürece, hiçbir şey bizim moralimizi bozamaz,” dedi.
Yemekten sonra, evdeki herkes yavaş yavaş uykuya daldı. Belki de çok yakında sürü ile melezlerin bir kez daha birleşmesi gerekecekti. Aynı bölgede, aynı evde!..
Tyler ve ben, Damien’ın odasında kaldık. Onun küçük, huzurlu uykusunu izlemek, içimdeki karanlığı biraz olsun hafifletmişti. Birlikte otururken, Tyler’ın omzuna yaslandım. “Yarın ne getirecek bilmiyorum,” dedim, “ama şu an her şeyin iyi olduğunu biliyorum.”
Tyler, başımı okşayarak, “Birlikte her şeyin üstesinden geliriz,” dedi.
O gece uyumadan önce, Tyler ve ben sessizce konuşarak, yarın için planlarımızı ve olası tehditlere karşı alacağımız önlemleri gözden geçirdik. Her ne kadar endişeli olsak da, birlikte olmanın verdiği güçle bu karanlıkla yüzleşmeye hazırdık.
Ertesi sabah, güneşin ışıkları pencereden içeri sızarken, Damien’ı uyandırmak için yanına gittik. Yüzündeki minik gülümseme, tüm korkularımızı unutturmuştu. Onu kucaklayıp uyanık gözlerle bakarken, güne merhaba dedik. “Bugün yeni bir gün,” dedim, Damien’ın minik parmaklarını nazikçe okşayarak. “Ve seninle her şeyin üstesinden geleceğiz.”
Tyler, Damien’ı giydirirken yanımıza geldi ve aramızda kahvaltı yapma fikri belirdi. Damien, sabah kahvaltısında biraz huzursuz görünüyordu, her şeyi eline alıp etrafa saçıyor, kaşığını ağzından fırlatıyordu. “Sanırım ona biraz taze hava lazım,” dedim. “Belki parka gitmek, biraz oynamak onu rahatlatır.”
Tyler, “Evet, dışarı çıkmak iyi olabilir. Böylece biraz da kendi başımızda vakit geçirebiliriz,” dedi. Damien’ı kucağımıza alıp dışarı çıkarken, güneşli bir sabah bizi bekliyordu.
Havanın taze ve hafif serinliği, uyanmış ruhumuzu canlandırmıştı. Parka gitmek yerine, evimizin serasını ve bahçeyi ziyaret etmeye karar verdik. Damien’ın neşesi ve heyecanı, her şeyin biraz daha güzel olacağını müjdeliyordu.
Seraya adım attığımızda, Damien’ın gözleri parladı. İçerideki yeşil ve renkli bitkiler, onun küçük dünyasında büyülü bir manzara yaratıyordu. Tyler, Damien’ı nazikçe yere oturttu ve bitkilerle çevrili olan bu doğal cennette onu özgür bıraktı. Damien, önündeki yaprakları ve çiçekleri merakla inceledi. Bir zamanlar uykusuz geçen gecelerin ardından, bu tür basit anlar, hayatın güzelliklerini tekrar keşfetmemizi sağlıyordu.
Tyler, “Seranın içinde vakit geçirmeyi sevdiğini görmek güzel,” dedi, Damien’ın etrafında dönerken. “Buradaki yeşillikler gerçekten huzur verici.”
Ben de, “Evet, burası gerçekten büyüleyici,” dedim, Damien’ın bir yaprağı sevimlice çekiştirdiğini izlerken. “Görüyorsun değil mi? Bu yeşil dünya, onun için ne kadar ilginç ve eğlenceli.”
Damien, bir süre sonra yerlerde yuvarlanarak bitkilerle oynandı. Seranın renkli çiçekleri arasında dolaşırken, küçük bir gülümseme yüzündeki neşeyi yansıtıyordu. Tyler, Damien’ın etrafında dolaşarak, onun hareketlerini dikkatle izledi. Her bir adımda, Damien’ın küçük ellerinin ve parmaklarının, doğanın sunduğu güzellikleri keşfetme sürecindeki neşesi gözler önündeydi.
Seradan çıkıp bahçeye yöneldiğimizde, Damien’ın adımları daha da hafiflemişti. Bahçede geçirdiğimiz zaman, onun doğal ortamda ne kadar mutlu olduğunu gösteriyordu. Çimenler üzerinde yuvarlanmak, çiçeklerin üzerine eğilmek ve bahçenin köşelerinde dolaşmak, Damien’ın minik dünyasında büyük bir keşif anlamına geliyordu.
Tyler, bahçedeki bir sandalyeye otururken, Damien’ı kucağına alıp ona güneşin tadını çıkarttırdı. “Bu, onun için harika bir gün,” dedi, Damien’ın güneş ışığındaki gülümsemesine bakarak. “Biraz taze hava almak ona çok iyi gelecek.”
Ben de yanımıza oturdum ve Damien’ın mutlu ifadesine bakarak, “Evet, dışarıda vakit geçirmek gerçekten huzur verici,” dedim. “Ve onun bu şekilde büyümesini görmek, bizi gerçekten mutlu ediyor.”
Bahçede geçirdiğimiz süre boyunca, Damien’ı rahatlatmak ve neşelendirmek için çeşitli oyunlar oynadık. Tyler, bir topu Damien’a doğru yuvarladı ve Damien’ın topa doğru sürünerek gitmesi, her iki tarafa da keyif verdi. Tyler, Damien’ın oyun oynarken yüzündeki minik gülümsemeyi izlerken, “Bu anlar, ne kadar değerli olduklarını her seferinde hatırlatıyor,” dedi.
Bahçede vakit geçirdikten sonra, orman yürüyüşü için hazırlandık. Orman, doğanın sunduğu muazzam güzellikleri sunan, huzur verici bir yerdi. Damien’ı güvenli bir şekilde kucağımızda tutarak, orman yoluna doğru ilerledik. Güneş ışıkları ağaçların arasından geçerken, doğal bir atmosfer oluşturuyordu.
Yürüyüş yaparken, Damien’ın doğal ortamda bulunmaktan keyif aldığı her halinden belli oluyordu. Tyler, Damien’ı kucaklarken, “Ormanın sessizliği ve huzuru, onun için iyi bir deneyim olacak,” dedi.
Ben de, Damien’ın etrafa bakışlarını izleyerek, “Evet, bu doğal ortam onun gelişimine katkıda bulunacak,” dedim. “Ayrıca, bu yürüyüş bizim için de rahatlatıcı bir kaçış.”
Orman yürüyüşümüz boyunca, çeşitli kuş sesleri ve rüzgarın hafif fısıldamaları bize eşlik etti. Damien, doğanın güzelliklerine bakarken mutlu bir şekilde gülümsüyordu. Tyler, Damien’ı kucağında tutarak, ormanın derinliklerine doğru ilerledi.
Yürüyüşün sonlarına yaklaşırken, Damien biraz uykulu görünmeye başladı. Tyler, “Sanırım biraz dinlenmeye ihtiyacı var,” dedi.
Ben de, Damien’ın gözlerini ovuştururken, “Evet, artık eve dönme vakti geldi,” dedim. Damien’ı nazikçe kucağımıza alarak, yürüyüşü sonlandırdık ve eve dönüş yoluna koyulduk.
Eve döndüğümüzde, Damien, yorgun ve mutlu bir şekilde kucaklarımızda uyuyakalmıştı. Tyler, Damien’ı dikkatlice yatağına yatırırken, “Bugün gerçekten güzel geçti,” dedi. “Birlikte geçirdiğimiz bu zaman, bize huzur verdi.”
Ben de, Damien’ın huzurlu uykusuna bakarak, “Evet, her şey güzel geçti,” dedim. “Ve bu anı hepimiz için unutulmaz kılacak.”
Eve döndüğümüzde, Damien’ı uyandırmadan nazikçe yatağına yatırdık. Sonra, mutfağa geçerek, günün yorgunluğunu biraz atmak için birlikte bir fincan çay içmeye karar verdik. Her ne kadar günün sonunda yorgun düşmüş olsak da, birlikte olmanın verdiği güç ve huzur, tüm yorgunluğumuzu unutturdu.
Birlikte otururken, Tyler’ın yüzündeki tatmin ve huzur ifadesi, bu günün bizim için ne kadar değerli olduğunu gösteriyordu. İçimizdeki karanlığı ve endişeyi bir kenara bırakmış, tamamen ailenin oluşturduğu bu sıcak ortamın tadını çıkarıyorduk.
“Yarın için planlarımız var mı?” diye sordum, çayımı yudumlarken.
Tyler, “Planlarımız her zamanki gibi olacak,” dedi. “Ama önemli olan, bu anı birlikte geçirmiş olmamız.”
O gece, Damien’ın huzurlu uykusunu izleyerek, Tyler ile aramızdaki konuşmalarla günü tamamladık. Gelecekteki karanlık tehditlerle yüzleşmek için her zaman hazırdık.
Ertesi sabah, güne zinde ve taze bir başlangıç yapmak istiyorduk. Damien’ın sabah uykusu, günün geri kalanının ne kadar huzurlu geçeceğinin habercisiydi. Odanın içine sızan güneş ışıkları, Damien’ın minik yüzünü aydınlatıyor, onun huzurlu uykusunu daha da güzelleştiriyordu. Tyler, Damien’ı uykusunda nazikçe kucaklayıp odanın dışında kalan bir alana taşırken, ben de sessizce uyanıp hazırlıklarımı yapıyordum.
Sabah kahvaltısına geçtikten sonra, Damien’ı uyandırıp yanımıza aldık. Sabahın ilk ışıkları, mutfakta hoş bir atmosfer yaratıyordu. Tyler, Damien’ı yatağından nazikçe kaldırıp kucakladı ve ben, sabah kahvaltısını hazırlamak için mutfağa geçtim. Damien’ın uyanmasıyla birlikte, gülümsemesi ve tatlı bakışları, sabahın tüm yorgunluğunu unutturuyordu.
“Günaydın, tatlım,” dedim Damien’a, onun minik parmaklarını okşayarak. “Bugün seni biraz daha dışarı çıkaracağız. Belki biraz daha taze hava alırsın.”
Tyler, Damien’ı mutfağa getirirken, Damien’ın gözleri etrafa merakla bakıyordu. “Ne güzel bir gün olacak,” dedi Tyler, Damien’a bakarak. “Bugün biraz daha vakit geçireceğimiz yerler var.”
Kahvaltı hazırlıkları sırasında, Damien’ın mutlu sesi mutfağı şenlendirdi. Üzerine biraz meyve püresi ve yulaf ezmesi koyduğum tabak, Damien’a sunuldu ve o, tatlı bir şekilde mama yemeye başladı. “Sanırım bu sabah biraz daha hareketli olacağız,” dedim Tyler’a, Damien’ın masadaki neşeli hareketlerini izlerken.
“Evet, sanırım bir park gezisi gerçekten iyi olacak,” dedi Tyler, Damien’a bakarak. “Hem sen hem de Damien biraz daha doğa ile iç içe olacaksınız.”
Kahvaltının ardından, Damien’ın huzursuzluğunu gidermek ve enerjisini atmasını sağlamak için parka gitmeye karar verdik. Damien, biraz huzursuz görünüyordu, bu yüzden Tyler ve ben, ona biraz daha açık havada zaman geçirtmenin iyi olacağını düşündük.
Araba yolculuğuna başladık ve Damien, arabada neşeyle etrafa bakıyordu. Havanın temizliği, ona iyi bir enerji veriyordu. Tyler, Damien’ın arka koltukta güvenli bir şekilde oturduğundan emin olduktan sonra, ben de ön koltukta yanına geçtim. “Parkta biraz oynayabileceğini düşünüyorum,” dedim Tyler’a. “Bu, Damien için hem eğlenceli hem de rahatlatıcı bir aktivite olacak.”
Parka vardığımızda, Damien’ın gözleri parladı. Arabanın kapısını açar açmaz, doğanın içindeki renkler ve geniş açık alanlar onu büyülemişti. “Bak, Damien,” dedim, Damien’ı kucağıma alarak. “Burada oynamak çok eğlenceli olacak.”
Tyler, Damien’ı parkın geniş çimlerine bıraktı ve Damien, çimenler üzerinde emeklemeye başladı. Çimenlerin yeşil dokusu ve parmaklarının arasında hissettiği serinlik, Damien’ın yüzündeki gülümsemeyi artırıyordu. Tyler, Damien’a çeşitli oyuncaklar getirerek, onunla oynamaya başladı. “Bu oyuncaklar sana nasıl geliyor?” diye sordu Tyler, Damien’a oyuncakları gösterirken.
Damien, oyuncakları elleriyle keşfetmeye başladı. Gözleri, yeni oyuncakların renklerine ve şekillerine odaklanmıştı. “Sanırım Damien çok memnun,” dedim, Damien’ın mutlu ifadesini izlerken. “Burada vakit geçirdiğinde, rahatlayacağını düşünüyorum.”
Tyler, Damien’la oynarken ben de çevredeki doğal güzellikleri gözlemledim. Parkın ortasında bir gölet vardı ve göletin etrafında dolaşan kuşlar, doğanın sesleriyle birleşerek huzur verici bir atmosfer oluşturuyordu. “Bu park gerçekten harika,” dedim Tyler’a, doğayı izlerken. “Burada geçirdiğimiz zaman, bizim için gerçekten değerli.”
Damien’ın enerjisi, parkta geçirilen vakitle birlikte azalmıştı. Yavaşça uykuya dalmaya başladı. “Sanırım Damien’ın uyuma vakti geldi,” dedi Tyler, Damien’ı kucağında nazikçe sallarken “Dışarıda biraz dinlenmesi iyi olabilir.”
Parka veda edip eve dönerken, Damien, huzur içinde uyuyakalmıştı. Tyler, Damien’ı nazikçe kucağında taşırken, ben de yolda sessizce Tyler’a eşlik ettim. Eve vardığımızda, Damien’ı uyandırmadan kucaklarımızda taşımak için dikkatli davrandık.
Eve döndüğümüzde, Damien’ı yatağına nazikçe yatırdık ve üzerine hafif bir örtü serdik. O anda, Tyler ve ben, günün yorgunluğunu ve mutluluğunu paylaşarak oturduk. “Bugün gerçekten güzel geçti,” dedim, Tyler’a gülümseyerek. “Damien’ın doğayla iç içe olması onu çok mutlu etti.”
Tyler, “Evet, her şey çok güzel geçti,” dedi, Damien’ın huzurlu uykusunu izlerken. “Bu anları birlikte geçirmek, bize çok şey kazandırıyor.”
Akşam yemeği hazırlıkları sırasında, evin içinde bir dinginlik vardı. Damien’ın huzurlu uykusu, eve yansıyan huzuru artırmıştı. Tyler ve ben, birlikte akşam yemeği hazırlarken, günün yorgunluğunu ve mutluluğunu paylaştık.
Yemek masasına oturduğumuzda, Damien’ın uykusu devam ediyordu. “Bu akşam sadece ikimiz,” dedim, Tyler’a, günün sonunda yalnız kalmanın verdiği huzuru ifade ederek. “Ve bu, gerçekten keyifli bir kapanış olacak.”
Tyler, “Evet, bu anı birlikte yaşamak gerçekten güzel,” dedi, gülümseyerek. “Gelecek her ne getirirse getirsin, biz birlikte olduğumuz sürece her şeyin üstesinden geliriz.”
Yemekten sonra, Damien’ı uyandırmadan nazikçe odasına gittik.
…
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
80.77k Okunma |
15.4k Oy |
0 Takip |
135 Bölümlü Kitap |