-Düzenlenmiştir.
KABUSLARIN BAŞLANGICI
Damien’ın parktaki gezintisinin ardından, eve döndüğümüzde, onun enerjik hali biraz azalmış gibi görünüyordu. Yine de, Damien’ın hareketli ruhu, evin içindeki hava kadar canlıydı. Yatağına uzanıp bir süre dinlenmesinin ardından, Damien’ın uyandığını ve artık biraz daha aktif olmak istediğini fark ettik. Bu, onun gelişim sürecindeki önemli bir aşamaydı; emeklemeyi öğreniyordu ve adım adım yürümeye geçiş yapıyordu.
Tyler ve ben, Damien’ın uyanıp enerjik bir şekilde beşikte kıvrandığını gördüğümüzde onu beşiğinden alarak yumuşak halısına bıraktık. Oyuncaklarla bir süre oyalanırken biz de dinlenecektik. Tyler Damien’e bakacakken ben de çay hazırlığına girişmek amacıyla odadan çıkıyordum ki Tyler’ın seslenişi ile durakladım.
Damien… Odanın etrafında hareket etmeye başlamasını izlerken, onun gelişim sürecindeki bu önemli anları gözlemlemenin keyfini çıkarıyorduk. Damien, ilk önce emekleyerek odanın bir köşesinden diğerine geçti. Her emekleyişi, küçük ama kararlı bir adım gibi görünüyordu. Yüzündeki kararlılık, onu desteklemeye devam etmemiz gerektiğini hissettiriyordu.
“Bak, Damien emekliyor!” dedim, Damien’ı izlerken gülümseyerek. Tyler, Damien’ın ne kadar hızla emeklediğini görünce gözlerini kırptı ve “Gerçekten çok hızlı gidiyor,” dedi. Damien, odanın köşesine kadar emekleyip, orada biraz mola verdikten sonra, elleriyle destek alarak oturdu ve yavaşça ayakta durmaya çalıştı. “İşte, bir adım daha atıyor,” dedim, Damien’ın cesur denemelerini izlerken.
Tyler, Damien’a yaklaşarak ona destek olmaya başladı. Damien, ellerine tutunarak ayakta kalmaya çalıştı. Yüzündeki odaklanmış ifade, bu anın ne kadar önemli olduğunu belirtiyordu. Damien, adım atma çabalarını sürdürürken, minik adımlarla ilerlemeye başladı. Her adımında gözleri parlıyordu ve bu, onun ne kadar hevesli olduğunu gösteriyordu.
Bir süre sonra, Damien’ın yüzü, çabalarının getirdiği yorgunlukla gerildi ve minik gözyaşları belirmeye başladı. Adımlarını atmakta zorlandığını ve biraz daha destek istediğini hissettik. Damien, ellerimizi sıkıca tutarak kendini destekleyecek bir kucak arayışına girdi. “Anne, beni kucakla,” dercesine ellerini uzattı ve ağlamaya başladı.
Tyler, Damien’ın yanına gelerek onu nazikçe kucakladı ve ben de Damien’ı yanımıza almak için hemen yanlarına geçtim. Damien’ın minik kolları, kucağıma sıkıca sarıldı. Onu kucakladığımda, Damien’ın ağlamaları hemen kesildi ve rahatlama ifadesi yüzüne yayıldı. Kucağımda, başını göğsüme yaslayarak derin bir nefes aldı ve huzurlu bir sessizliğe büründü. Onun rahatlamış hali, içimi ısıttı.
Tyler, Damien’ın başını okşayarak, “Her şey yolunda,” dedi, Damien’ın uykusuz ve yorgun bakışlarına nazikçe bakarak. Damien, kucağımda uyuyakalırken, onu nazikçe sıktım ve başını okşadım. “Sana her zaman destek olacağız, tatlım,” dedim, Damien’ın minik ellerini tutarak.
Damien’ın rahatlamış hali, odanın içindeki havayı daha da yumuşatmıştı. Tyler, Damien’ın minik ellerini tutarak, “Her şeyin daha iyi olacağına inanıyorum,” dedi. Damien, kucakta uyurken, Tyler ve ben, onun huzurunu izleyerek, bu özel anı birlikte yaşamanın keyfini çıkardık.
Bu küçük, ama önemli anlar, hayatın ne kadar değerli olduğunu ve ailenin sağladığı güvenli ortamın ne kadar önemli olduğunu yeniden hatırlatıyordu. Damien’ın gelişim süreci ve onun bize sunduğu bu değerli anlar, hem Tyler hem de benim için her şeyin ötesinde bir anlam taşıyordu.
…
Damien’ın gelişim süreci, her geçen gün daha da hızlanıyordu ve bu, bizim için hem bir mutluluk hem de bir hayret kaynağıydı. Oğlumuzun her yeni beceriyi öğrenmesi, her küçük adımı atması, bizim için büyük bir dönüm noktasıydı. Bir anne olarak, Damien’ın gelişimini izlemek, her anın kıymetini bilmek, bana tarifi imkânsız bir huzur ve gurur veriyordu.
Bir sabah, Damien’ı odasında uyandırdığımda, her zamanki gibi gözleri parlak ve enerjik görünüyordu. Onu nazikçe uyandırarak, “Günaydın, tatlım,” dedim, Damien’ın uyuyan yüzüne sevgi dolu bir bakış atarak. Damien, yavaşça gözlerini açtı ve minik bir gülümseme ile karşılık verdi.
Gelişiminin bir diğer önemli aşaması, Damien’ın artık emeklemekten adım atmaya geçiş yapmasıydı. Her gün, Damien’ın ilerlemesi, bize bir ebeveyn olarak ne kadar sabırlı ve destekleyici olmamız gerektiğini hatırlatıyordu. İlk adımlarını atmak için büyük bir istek ve cesaret gösterdiğinde, Tyler ve ben, ona destek olmak için her zaman yanındaydık.
Bir sabah, Damien, ayakta durmaya çalışırken, odadaki oyuncaklarının etrafında dönüp dolaşarak hareket etmeye başladı. “Görüyor musun, Damien ne kadar hevesli?” dedim Tyler’a, Damien’ın etraftaki oyuncaklara ulaşmak için verdiği mücadeleyi izlerken. Tyler, Damien’ın yanında durarak, “Evet, her geçen gün daha da iyiye gidiyor,” dedi.
Damien, odanın bir köşesine kadar emekleyip, oyuncaklarını almaya çalışırken, büyük bir kararlılık gösteriyordu. Onun bu çabası, bana hayatın küçük zaferlerini ve mücadeleleri hatırlatıyordu. “Geldim!” dedi Tyler, Damien’a destek olmak için yanına giderek. Damien, Tyler’ın ellerine tutunarak ayakta durmaya çalıştı, küçük adımlarını atarak, oyuncakları hedef alarak ilerlemeye başladı.
Bu aşamada Damien’ın ellerimizi sıkıca tutması ve destek istemesi oldukça yaygındı. “Biraz daha destek istiyor gibi görünüyor,” dedim Tyler’a. Damien, ellerimizi kavrayarak, yavaşça adım atmaya çalıştı. Her adımda, Tyler ve ben, ona cesaret vermek için yanındaydık. Damien, gözlerindeki kararlılıkla, küçük adımlarını sürdürdü. Bir süre sonra, Damien’ın yorgun düşen gözleri, başını okşayarak kucağıma doğru uzanmasını sağladı. “Anne, beni kucakla,” dedi, minik elleriyle beni sıkıca kavrayarak.
Damien’ı kucakladığımda, rahatlama ifadesi hemen yüzüne yayıldı. Onu kucağımda tutarken, gözlerimdeki mutluluk ve huzur, tüm zorlukları unutturdu. “Seni çok seviyorum, tatlım,” dedim, Damien’ın başını okşayarak. Tyler, Damien’ın başını okşayarak, “Hadi, biraz dinlen,” dedi.
Damien’ın gelişim süreci, onun ilk adımlarından, konuşma denemelerine kadar her aşamada, bize büyük bir mutluluk getiriyordu. Her gün, Damien’ın yeni bir beceri kazandığını, yeni bir kelime öğrendiğini veya bir şeyleri başardığını görmek, hayatımızdaki en değerli anılardan biri haline gelmişti. Onun bu süreçteki başarılarını kutlamak, hem Tyler hem de benim için en büyük ödüldü.
Damien’ın konuşmaya başladığı dönemde, ilk kelimeleri duyduğumuzda, sevinçten gözyaşlarına boğulmuştuk. “Anne” ve “baba” kelimelerini ilk duyduğumuzda, bu basit ama etkileyici kelimeler, içimizde büyük bir sevgi patlamasına yol açmıştı. “Anne,” dedi Damien, minik parmaklarıyla yüzümü okşayarak. “Evet, tatlım,” dedim, gözlerim dolarak. “Buradayım.”
Damien’ın yemek yemeye başlaması da büyük bir gelişmeydi. Onun küçük elleriyle tabaktan lokmalar alması, bize çocukluğun ne kadar büyülü ve hızlı geçtiğini hatırlatıyordu. Damien’ın yemeğini kendi başına yemesi, onun bağımsızlık yolunda attığı önemli bir adımdı. “Bakalım ne yapacaksın?” dedim, Damien’ın tabağını izlerken. Damien, kaşığını heyecanla sallayarak, mama tabaklarına dökmeye başladı. Bu sırada Tyler, Damien’ın etrafındaki karmaşayı izlerken güldü. “Hadi bakalım, ne yapacak?” dedi.
Damien’ın gelişim sürecindeki bu küçük ama önemli anlar, onun büyümesini ve gelişmesini izlemek, biz ebeveynler için her şeyin ötesindeydi. Her gün, Damien’ın öğrenme ve büyüme yolundaki adımlarını görmek, bize hayatın güzelliklerini ve zorluklarını yeniden hatırlatıyordu.
Damien’ın hayatındaki bu dönüm noktaları, onun nasıl büyüdüğünü ve her geçen gün nasıl değiştiğini gösteren birer işaretti. Her anı değerlendirmek, ona destek olmak ve onun yanında olmak, bizim için hayatın en büyük ödüllerindendi. Damien’ın büyüme süreci, hayatımızın merkezinde yer alıyor ve her yeni gün, bize onunla birlikte büyümenin ve keşfetmenin keyfini sunuyordu.
…
Gözlerimi açtığımda, içinde bulunduğum karanlık odanın soğuk ve sessizliğini hissettim. Sırtımı nemli bir şekilde yastığa yaslamıştım ve başımda yoğun bir baş ağrısı vardı. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi tekrar kapadım. Bu, bir kabus gibiydi; gerçeklikten kopmuş bir atmosfer içinde hapsolmuş gibiydim. İçimdeki huzursuzluk, derin bir nefesle hafiflemeye çalışıyordum ama uykumun getirdiği kasvet hâlâ üzerimdeydi.
O sırada, uzaklardan gelen bebek ağlamaları, uykumu iyice kaçırdı. Damien'ın ağladığını duyduğumda, hemen sıçrayarak kalktım. Odanın karanlığında, kendimi bulmak için ellerimi duvara dayadım. Adım adım Damien’ın odasına ilerlerken, odanın duvarında bir şeyler fark ettim. Karanlıkta zorlukla seçilebilen ama keskin bir şekilde dikkatimi çeken kanlı yazılar vardı. Kanla yazılmış kelimeler, duvarın üzerine dağılmıştı; “Karanlık yaklaşıyor, hepiniz acıyı tadacaksınız, yok edilmesi gereken yok olacak!’’
Kalbim hızla çarpmaya başladı. Bu yazıların anlamını kavrayamadan, ürpererek Damien’ın odasına doğru koştum. O an içimi bir korku kaplamıştı. Damien’ın beşiğine vardığımda, onun huzursuz bir şekilde ağladığını gördüm. Küçük, minik elleri havada, gözleri ağlamaktan kısılmış haldeydi. İçimdeki paniği yenmeye çalışarak onu kucakladım ve sakinleştirmeye çalıştım. O an, Damien’ın gözyaşları ve titreyen sesi, kabusun gerçekliğini daha da artırıyordu.
Tam o anda, odanın kapısı açıldı ve Tyler içeri girdi. Gözleri, bir yangının alevlerinde yanan bir karanlık gibi görünüyordu. Siyah, öfkeli gözleri, içimdeki dehşeti daha da derinleştirdi. Onun öfkesini ve belirsizliğini görmek, beni daha da korkuttu. Bir an için, bu manzaranın gerçek olduğunu düşündüm. Tyler’ın yüzündeki bu öfke ve hüsran, derin bir uykudan uyanmış gibiydi.
“Tyler… ‘’ diye fısıldadım, sesim titriyordu.
O an bir anda gözlerim karardı ve Tyler’ın gözleri, sadece bir anlığına bir kaybolmuşluk hissi verdikten sonra, sessizliğe büründü. Kendimi bir anda nefes nefese buldum ve titreyerek uyanışımın içinde kaybolduğumu hissettim. Şimdi, karanlık ve sessiz odada uyanıyordum. Çevremdeki her şey, gerçeklikle kabus arasında ince bir çizgide yer alıyordu.
Bir süre odanın içinde sessizce kalıp derin bir nefes aldım. Kalbim hızla çarpıyordu, ama nihayetinde bir rüya olduğunu fark ettim. Tyler’ın o öfkeli bakışları, Damien’ın ağlaması ve duvarda yazılı kanlı mesajlar… Hepsi bir kabusmuş. Her şey, uykumun içinde bir hayal olarak kalmıştı.
Gözlerimi tekrar kapatarak kendimi rahatlatmaya çalıştım. “Bir daha uyuyamam,” diye fısıldadım kendime, yavaşça gözlerimi kapatıp bir kez daha uykuya geçmeye çalışarak derin bir nefes aldım. Korkunun getirdiği bu yoğun his, uykuya geçişimde beni yavaşça sarhoş ediyor gibiydi. Bu kabusun izleri hâlâ zihnimde yankılanıyordu ama bir şekilde içsel huzuru bulmalıydım.
…
Toprak Ana’nın, kadim güçleri ve dünya ile olan derin bağı, uzun zamandır gözlerden ırak kalmıştı. Onun varlığı, toprağın derinliklerinde yankılanan bir güçtü; tüm yaşamın ve ölümün kaynağıydı. Ancak dünya, huzurundan uzaklaştıkça ve doğaüstü güçlerin dengesi bozuldukça, bu kadim varlık da karanlık varlıkların çağrısına yanıt vermeye hazırdı.
Bir gece, ormanın derinliklerinde bir ayin düzenlendi. Karanlık, ay ışığının altında hırçınca dans ediyordu. Ormanın en derin ve en karanlık noktasında, cadıların toprak anadan yardım istediği bir ritüel gerçekleştirilecekti. Kayıp ruhların ve fısıldayan rüzgârın yankılandığı bu yerde, cadı ruhu Gaia, yeniden dünyaya dönmek için sabırsızlanıyordu. Bir zamanlar güçleriyle dehşet saçan bu cadı, şimdi Toprak Ana’nın karanlık rahmine dönüş yapmak üzereydi.
Gaia’nın ruhu, incecik, dumanımsı bir formdaydı; rüzgârın ve toprağın arasında asılı kalmış gibiydi. Ruh, insan biçimine kavuşmak ve yeniden dünyaya hükmetmek istiyordu. Ancak bu dönüşüm için Toprak Ana’nın iznine ve enerjisine ihtiyacı vardı. Bu yüzden, cadılar ormanın derinliklerinde toplanmış, kutsal bir çember oluşturmuşlardı. Gecenin karanlığında, ağaçların arasında dolaşan sisin içinde Gaia'nın ruhu belirdi. Sis, ay ışığının altında parıldıyor ve ruhun etrafında dönüyordu.
"Mater Terra," diye fısıldadı Gaia'nın ruhu, ince ve tılsımlı bir sesle. "Rogamus te, ex profundo abysso. Da mihi corpus, ut iterum in mundo ambulare possim." (Toprak Ana, seni derin uçurumdan çağırıyoruz. Bana bir beden ver ki, yeniden dünyada yürüyebileyim.)
Toprak Ana, bu çağrıya sessiz kalmadı. Yerin altından gelen derin bir uğultu, tüm ormanı sardı. Ağaçların kökleri hareket etmeye, toprağın kendisi titremeye başladı. Birdenbire, toprakta bir yarık açıldı ve Gaia’nın ruhu, bu yarığın içine doğru çekildi. Ormanın derinliklerinden, yeraltının karanlık enerjisi yükseldi ve Gaia'nın ruhunu kuşattı.
"Quid petis, Gaia?" (Ne istiyorsun, Gaia?) diye sordu derin ve yankılı bir ses. Bu, Toprak Ana’nın sesiydi; eski, güçlü ve sorgulayıcı.
"Vivere iterum," (Yeniden yaşamak) diye yanıtladı Gaia. "Ut vindictam capiam, ut regnum meum recuperem." (İntikam almak ve krallığımı geri almak için.)
Toprak Ana'nın yankılı sesi bir süre sustu. Ormanın derinliklerinde bir uğultu yankılandı, adeta dünyayı saran damarlar boyunca ilerleyen bir nabız gibiydi. Ardından, Toprak Ana’nın sesi tekrar duyuldu, bu kez daha kararlı ve karanlık:
"Sic fiat," (Öyle olsun) diye mırıldandı. "Sed non sola. Socium tibi mittam." (Ama yalnız olmayacaksın. Sana bir yoldaş göndereceğim.)
Birdenbire, topraktan yükselen enerjiler etrafında dönmeye başladı ve Gaia'nın ruhu etrafında bir insan formu oluşturdu. O an, Gaia, eski haline kavuştu; kemik ve etten bir bedene. Aynı anda, Toprak Ana başka bir ruhun varlığını da çağırdı. Bu, Gaia'nın eski müttefiklerinden biri olan Alyssia'nın ruhuydu. Alyssia, aynı zamanda güçlerini karanlığın derinliklerinden alan, kadim bir cadıydı. Onun da ruhu, Gaia'nın yanında belirdi ve aynı şekilde bir bedene kavuştu.
Gaia ve Alyssia, kısa sürede ormanın derinliklerindeki terk edilmiş bir kulübede bir araya geldiler.
O gece, iki cadı birlikte hareket etti, konuştular.
‘’Bu varlık tehlikeli, yok edilmesi gerekiyor!’’ dedi Gaia. Ve Alyssa onu sözleriyle onayladı.
‘’Haklısın liderim, peki ya ne yapmalı?’’
Gaia bir süre düşündü ardından kararlı ses tonuyla ekledi.
‘’O çocuğu yok edeceğiz!’’
O çocuk… Yok edilecekti!
…
Zaman kaybetmeden planlarını yapmaya başladılar. İntikam almak ve yeniden güç kazanmak için ilk hedefleri belliydi: Adelia ve ailesi. Onların gücü, Gaia’nın önünde diz çökmek zorundaydı.
"Adelia'nın rüyalarını ele geçireceğim," dedi Gaia, karanlık ve sinsi bir gülümsemeyle. "Onun zihnine korkuyu aşılayacağım. Ona kabuslar göndereceğim ki, uyandığında gerçeği rüyadan ayırt edemesin."
Alyssia, karanlık güçleriyle her zaman Gaia'nın sağ kolu olmuştu. Gözlerini kapatıp ellerini havaya kaldırdı. Elleri arasında karanlık, kıvılcımlı bir enerji belirdi. "Ve ben de Damien'a huzursuzluk yollayacağım," diye ekledi. "Onun içindeki ışığı karanlığa çevireceğim, ruhunu sıkıntıyla dolduracağım ki, annesi onu korumak için zayıf düşsün."
Gaia, Adelia'nın zihnine girdi ve ona korkunç kabuslar göstermeye başladı. Adelia, uykusunda huzursuzca kıvranıyordu. Gördüğü kabuslar o kadar gerçekçiydi ki, sabah uyandığında hala titriyordu. Gözlerinin altındaki mor halkalar, her geçen gün büyüyordu.
"Bu gece yine aynıydı, Tyler," dedi Adelia, korkuyla. "Bir türlü rahat uyuyamıyorum. Sanki... sanki biri beni izliyor."
Tyler, Adelia’yı sakinleştirmeye çalışsa da, kendisi de aynı huzursuzluğu hissediyordu. İçinde, yakında kötü bir şey olacağına dair kötü bir his vardı. Fakat henüz ne olduğunu bilmiyorlardı.
Aynı zamanda, Alyssia da Damien üzerinde etkisini göstermeye başladı. Çocuğun enerjisi her gün biraz daha sönükleşiyor, huzursuzlanıyor ve uykusunda korkunç rüyalar görüyordu. Annesine sık sık kabuslar gördüğünü, karanlık bir ormanda kaybolduğunu anlatıyordu. Adelia, Damien'ın bu durumuna çok endişeliydi. Onu neşelendirmeye çalışsa da, Alyssia'nın karanlık enerjisi çocuğu yavaş yavaş etkisi altına alıyordu.
…
Gözlerimi tekrar açtığımda, bir süre kendimi hala kabusun etkisinde hissettim. Tyler’ın endişeli bakışları, zihnimdeki bulanıklığın keskinleşmesini sağladı.
‘’İyi misin, yine mi kabuslar? Tyler endişeyle yataktan doğrularak sordu.
Tyler halen daha gözlerimin içine derinlemesine nüfuz edercesine bakarken başımı ağır ağır salladım ve yutkunarak konuşmaya başladım.
‘’Bu sefer daha gerçekçiydi, hissedebiliyorum Tyler bir şeyler olacak!’’ Tyler beni onaylarcasına başını salladığında elleriyle beni nazikçe sardı.
‘’Her kim olduğunu öğreneğiz ve ardından Damien’i koruyacağız!’’ Bir kez daha Tyler’ın göğsüne gömülüp başımı salladığımda Tyler ellerini belimde hareketlendirdi.
Dudakları boynuma değerken fısıldadı.
‘’İstersen geceyi Damien ile geçirelim.’’ Tyler’ın bu hoş düşüncesine burukça gülümsedim.
‘’Bir daha uyuyabileceğimi sanmam.’’
‘’Ne güzel işte.’’ Dedi Tyler, ve ardından ekledi. ‘’Tüm gece tatlı prensimizi izleyebiliriz.’’
O sırada bir ağlama sesi yükseldiğinde Tyler ile hızlı bir şekilde yataktan kendimizi attık.
‘’Damien!’’ diye bağırdım. Tyler’ın arkasından giderken.
Odaya vardığımızda Damien beşiğinde huzursuzca kıpırdanıyordu.
Tyler, Damien’ın odasında sessizce, ama gözlerinde belirgin bir kaygıyla dolu bir şekilde hareket ediyordu. Yüzündeki ifade, derin bir endişe ve yorgunluk taşıyordu.
“Her şey yolunda mı?” diye sordum, sesim titriyordu. Tyler, Damien’ı sessizce kucaklayıp, yüzündeki endişeyi bir nebze de olsa saklamaya çalışarak bana döndü. “Evet, her şey iyi. Sadece seninle ilgili endişelendim. O kabusu görünce nasıl hissettiğini bilemiyorum ama seni yalnız bırakmak istemedim,” dedi. Sesindeki yumuşaklık, biraz olsun rahatlamama yardımcı oldu.
Bebeğimizin başında sessizce otururken, Damien’ın ince, minik ellerini nazikçe okşadım. Onun bu kadar huzursuz olmasının nedenini anlamak zordu, ama gece boyunca yaşadıklarımızın etkisiyle kendi huzursuzluğumuzu da fark ettik. Tyler, Damien’ı sakinleştirmek için her zamanki gibi nazikçe hareket ediyordu, ama gözlerinde sanki bir yük varmış gibi görünüyordu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde, uykusuzluk ve kabusun etkisiyle kendimi tükenmiş hissettim. Tyler ile Damien’ın başında sessizce beklerken, kanepenin üstünde, birbirimize sarılmış bir şekilde oturduk. Damien’ın küçük, yumuşak nefeslerini dinleyerek, içimde bir huzur arayışı içindeydim. Her şeyin sakinleşmesi için gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, ama uyuyamadım. Geceyi bu şekilde geçirirken, Tyler’ın sessizliği ve Damien’ın huzursuzluğu, içimdeki huzuru bulmama engel oluyordu.
Tyler, Damien’ı rahatlatmak için sürekli onu okşayıp, sakinleştirici sözler fısıldıyordu. “Her şey yolunda,” diye mırıldanıyordu. “Sen ve annen güvendesiniz. Hiçbir şey olmayacak.” Bu sözler, gece boyunca bana bir tür teselli vermeye çalışıyordu ama içimdeki karanlık, kabusun etkisinden bir türlü sıyrılmıyordu.
Saatler geçtikçe, Damien’ın huzursuzluğu biraz azalmış gibi görünüyordu. Onun minik vücudu, yavaş yavaş sakinleşti ve uykuya dalmış gibi görünüyordu. Tyler ve ben, birbirimize sarılmış bir şekilde, Damien’ın başında beklemeye devam ettik. İkimizin de gözleri uykusuzluktan şişmişti ama içsel bir güçle birbirimizi desteklemeye devam ediyorduk.
Tyler’ın kollarındaki sıcaklık ve Damien’ın huzurlu nefesleri, yavaş yavaş içimdeki gerilimi biraz olsun hafifletti. Ama gece boyunca, her şeyin sonunda sakinleşmesini beklerken, Tyler ve ben sessizce oturduk, Damien’ın uyku düzenini gözlemledik. Her şeyin iyileşmesini ve bir daha böyle bir kabusun gerçek olmamasını içten bir şekilde umuyorduk.
Gece ilerledikçe, Tyler’ın omzuna yaslanarak gözlerimi kapattım ve Damien’ın rahat uyumasına odaklanmaya çalıştım. Tyler’ın kollarındaki sıcaklık ve Damien’ın küçük, huzurlu nefesleri, bana bir nebze olsun rahatlama ve uyku getirmeye başladı. Ancak, her an tetikte olmamız gerektiğinin farkındaydık. Gece boyunca yaşadıklarımız, bize kabusun yalnızca bir başlangıç olabileceğini hatırlatıyordu.
Evet bu sadece bir başlangıçtı!
Çünkü günler geçtikçe anlamıştık ki tehlike fazlasıyla büyüktü!
…
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
81.02k Okunma |
15.4k Oy |
0 Takip |
135 Bölümlü Kitap |