28. Bölüm

26: KARANLIKTA SAKLANAN GÖLGE

Eda
selinayeda_x

-Düzenlenmiştir

 

 

 

KARANLIKTA SAKLANAN GÖLGE

 

Yere savrulurken, kalbim bir anlığına göğsümden çıkacak gibi hissettim. Sadece bir gölgeydi, diye kendimi avutmaya çalıştım. Sadece zihnimin oyunuydu… Ama o ses... Fısıldayan, alay eden o karanlık yankı, gerçekti. Gözlerimi kısarak boşluğa bakarken ayaklarımın altındaki zemin kaybolmuş gibiydi. Bir anda sert bir darbe, ardından gelen soğuk zemin... Yine de, hissettiğim asıl acı fiziksel değildi. Daha derin, daha yabancı bir korkuydu bu. Ve sonra onun elleri beni yerden kaldırdı; soğuk elleriyle sıcak bir güven veriyordu. Ama içimdeki ürperti, onun dokunuşuyla bile diner gibi olmadı. Aksine... Daha da artıyordu!

Merdivenleri belirli belirsiz biraz da umursamazca inerken etrafıma bakınmaya başladım. Ortamda yoğun bir koku varken giderek o kokuya yaklaşmaktaydım. Mutfakta bir şeyler oluyordu, hem de çok lezzetli bir şeyler!

Alt kata indiğimde etin yoğun kokusu tüm bünyemi sarmıştı. Pişmişe benziyordu. Mutfaktan sesler gelirken girmeye bile tenezzül etmemiştim. Doğruca kendimi salona attım.

Zaten mutfağa girişim Melez tarafından çoktan yasaklanmıştı.

Salonda on dakika kadar boş boş oturmuş televizyon izlerken yanıma Thomas’ın gelişiyle ondan tarafa döndüm.

‘’Gel bakalım. Yemekler hazır, bahçede yiyoruz.’’

Bahçe diyorsun ha!? Yeni bir icat. Bakalım sizler olduğunda yanımda sarabilecek miydi?

Thomas ile bahçenin yolunu tuttuğumda Melez masanın baş köşesinde oturmuş Brad ise bir yanına, sağ tarafına geçmişti. Thomas ile birlikte yanlarına geçtiğimizde Melez’in üstündeki lacivert polo yaka tişört dikkatimi çekti.

Nasıl yani?

Bir: Melez gömlek dışı bir şey giyer miydi?

İki: Madem giyebilirdi o kadar unu neden başımdan aşağıya dökmüştü?

Bu da üç olsun: Neden başka renk yokmuş gibi lacivert!?

İç çekerek sandalyelere doğru ilerlediğimde Melez’in yanında olmaktan ziyade ondan uzak bir köşedeki sandalyeye oturmak istemiştim ki Melez öksürdü. Öksürerek lafa girdi ardındansa!

‘’Gel böyle soluma geç, uzak köşede ne işiniz var Adel Hanım!?’’ Kaşların sözleriyle havalandığında ağzım bir şey söyleyecekmişim gibi bir süre açık kaldı. Thomas o sırada Melez’in bu sözleriyle çoktan tuttuğum sandalyeye oturmuşken, ki bu da fazlaca bir odundu, bende dolayısıyla Melez’in solundaki sandalyeye, Brad’in karşısına geçtim. Ben de oturduğumda hızlıca Brad yanındaki içecekleri servise başlamıştı, sanki hep bu anı bekliyormuş gibi. Kırmızı bir şişe, sarı bir şişe ve de turuncu bir şişe.

Kırmızı şişeyi Melez’e ithafen koyup önüne bardağı bıraktığında Thomas ve kendisine ise sarı renkteki bir şeyi bardağa doldurdu. Bana gelince ise turuncu şişedekini bardağıma dökerek bana vermişti.

Portakal suyu!

Melez’e kan.

Bana portakal suyu!

Kurt adamlara ise!

Ne olacaktı ki başka!? Alkolden başka!?

Gözlerimi devirerek meyve suyunu yudumladım. Gerçekten bu et bu içecekle mi giderdi ya!? Bari gazlı içecek falan olsaydı?

Aradan geçen kısa bir sürenin ardından...

Melez ve şu halleriyle işimiz vardı gerçekten!

Gözlerimi devirerek sessizce yemeğe gömüldüm. O sıra masada ufak bir sessizlik olmuştu. Yemeği bitirip tabağını kenara ittirdikten sonra önüme salatayı çektim. Onu da hızlı bir sürede kaşıkladıktan sonra sonunda benim için de tatlı vaktiydi ama önce portakal suyumu, içinde belirli ölçüde limon ve vişne bulunan portakal suyunu! Tek dikişte içirip bitirdim.

Görelim bakalım, bakayım tadına ben de şu tatlının!

İlk çatalı ağzıma attığımda bir süre durdum. Hiçbir sorun yoktu, bende bayılmıştım tatlıya. Melez’e dönüp bir bakış attığımda gözlerinin zaten bende olduğunu fark etmemle hızlıca önüme geri döndüm.

Melez’in kuru öksürüğü duyulduğunda tekrar ona dönmüştüm ki vakit kaybetmeden sözlerine başladı.

‘’Tatlılar da yendiğine göre!.. Masayı kaldırırsınız!’’ Ani bir rüzgâr esintisi olduğunda Melez’in sandalyesi tamamen boşa çıkmıştı.

Melez ortalıktan kaybolmuşken Thomas ve Brad ile sırasıyla bakıştım.

‘’Hayır!’’ diyerek haykırdım ama nafile!

İkisinin aynı anda kendi hızlarını kullanarak uzaklaşması bir olmuştu.

Hay ben bu şansın!

Yine mi!?

Bıkkınlıkla sandalyeden kalktım. İç çekerek tabakları üst üste dizdim. Üstlerine de iki tane tatlı bardağını koydum. Yavaş yavaş hepsini mutfağa taşıdım.

Bu sefer yol olarak yolu ana kapıdan doğru uzatmak yerine (buraya Thomas ile gelirken öyle yapmıştık.) direk mutfağı balkona bağlayan mutfak kapısını tercih etmiştim.

Mutfağın kapalıydı. Salondan vuran ufak ışık tezgâh tarafını aydınlatırken bahçede kurduğumuz yemek masasını aydınlatan tek ışık da sadece o bölgeyi aydınlatmaktaydı.

Mutfak ile bahçeyi ayıran bölüm hiçbir şekilde aydınlık değilken mutfağa giriş yaptım.

En azından giriş yaptığımı sanıyordum!

Mutfak ve bahçeyi ayıran kapıda bir eşik vardı. Mutfağın karanlığı ve gölgelerin ardında gizlenip bekleyen tehlike içimi ürpertirken bir anda kalbimin atış hızı değişti. Karanlığın içinde sanki bir gölgenin hareket ettiğini görmüştüm ki kulağıma çalınan farklı bir sesi işitmemle çığlık attım. İçeri girmek için acele ederken aklım işittiğim sesteydi. Nefes sesi, tenimi yakmış gibiydi. Etrafıma bakınırken bunun sadece gölgelerin bir oyunu olduğunu düşünmek istemişti hissiyatım.

Mutfaktan içeriye doğru korkarak attığım hızlı bir adımla eşiğe takıldığım gibi dengemi şaşırarak çığlık çığlığa ellerimdeki tabaklarla birlikte yeri boyladığımda olan olmuştu işte.

Tabakların kırılırken ki çıkardıkları tiz sesler kulağıma ilişirken kendimi duvar köşesine attım.

Ellerim istemsizce titremekteydi. Saniyeler içinde bir sıcaklık avucumdan yayılırken koku burnuma kadar geldi.

Tabak kırıkları... Koluma kesikler açmıştı ve avucumdan aşağıya doğru kanlar akıp duruyordu.

Gittiğim yere zarardım.

Varlığımın olduğu her yere zarar getiriyordum.

Maddi veya manevi her iki türlü de! Her türlü zarardım.

Korkarak tabaklara uzandım önümü göremediğim için istemsiz olmuştu bu. Karanlık içindeki gölgelerin üstümde bıraktığı korku halen daha geçmemişken ışıkların bir anda açılarak patlak vermesi bir kez daha çığlık atmama sebebiyet verdi.

Korkarak ardımdaki duvara yaslanmışken bir ses işittim çok yakınlardan.

Melez… Ellerim kazanın etkisiyle tir tir titrerken hem de..

Sorun yok, sorun yok Adelia!

‘’Adel!.. Ne oldu burada!?’’ Bakışlarımı kanayan avcumdan çekerek kaldırdığımda karşımda endişeli bir Melez görmeyi beklemiyordum aslında...

Bakışlarım yerdeki kırıklara kayarken Melez ani bir hızla camların yanına geldiğinde yere benimle birlikte çökerek önce bana sonra da etrafa bakınmaya başladı.

Ardından eli elime uzanırken onun teması ile kendimi daha da irkilmiş hissederek ellerimi çektim.

''Dokunma!'' diye bağırdım. Kırılgan bir cam parçası gibiydim; naif, hafif bir antika parça. Dokunuşlar... Ruhumu titretirken bir kez daha duvara sindim. Cansız bir beto parçası beni nasıl kötülüklerden koruyabilirdi ki?

Melez o an gözlerimin içine baktı içtenlikle. Ve ardından dirseklerimden tutarak beni ayağa kaldırdı, şu sözleri sarf ederken.

''Sorun yok, sakin ol. Ben sana zarar verecek hiçbir şey yapmam.''

Başım belli belirsiz kendisine karşı cevap verircesine ileri geri sallandığında artık karanlık olmayan bir noktayı işaret ettim titrek ellerimle. Melez elimi havada yakaladığında sıkıca beni kavrayarak söze girdi.

‘’Hey bana bak! Bana bak Adel.’’ Ellerim gerçekten de istemsizce titriyordu.

‘’Yok bir şey canım…’’ Dirseklerimdeki elleri bileklerime kayarken tekrardan baktım kendisine.

‘’Yavaşça gel, tamam mı?’’ Başımı aşağı yukarı nefes alışveriş hızımı bir türlü dengeleyememişken salladım. Melez ise gülümsedi. Bir adım daha ileri geldi. Sonrasında da ellerini açtı. Kollarımın altından sıkıca kavradığında artık havalanmış ve bir süre sonra tekrardan yere inmiştim. Cam kırıklıklarından uzak bir köşede bulduğumda kendimi elime baktım. Benden önce Melez davranmıştı.

‘’Ufak bir sıyırık sadece; sorun yok, olur öyle şeyler. ’’ O an gerçekten ağlayacak gibiydim.

Azıcık daha dursam belki de ağlayacaktım.

Melez bir saniyeliğine kaybolduğunda gözümden bir damla yaş akmıştı. Karanlıktaki o şey... Neydi? Ne görmüştüm ya da ne gördüğümü sanmıştım? En önemlisi de Melez bunu basit bir sakarlık sanmakta ve karşısındaki bu kırılgan insana olabildiğince nazik davranmaya çalışmaktaydı.

Melez düşüncelerim arasında mutfağa geri geldiğinde bir kez daha kendisine baktım, elleri hızlı çalışıyordu. Elinde bir ilk yardım kiti daha doğrusu bir pansuman çantası tutarken çantayı hızlı bir şekilde açarak içindeki malzemeleri benim görebileceğim bir hızda çıkardı. Ne yavaş... Ne de çok hızlıydı!..

Melez kremi çıkarıp sürdükten sonra da elimi sarmıştı. Tentürdiyot ise sürmemişti ve bu sayede... Elim bir kez daha omzum gibi yanmamıştı.

Melez sargılamayı bitirdikten sonra parmak eklemlerimi parmak uçlarıyla okşamaya başlamıştı ki içeriye Brad ve Thomas’ın endişeyle girmeleri bir oldu.

‘’Ne oluyor?’’ diye sordu Thomas.

Brad ise sessiz kaldı.

Melez ile onlara dönerken aklımda şu vardı:

Neden bu kadar erken? Çığlığım daha üç dört dakika önceydi.

Melez’in gözlerinde artık endişe ve az önceki şefkat yoktu. Bir anda yok olmuştu. Elimi bırakarak kurtlara döndüğünde sinirle soludu.

‘’Size!’’ dedi. Ardından da tane tane devam etti. ‘’Masayı toplarsınız derken bütün işi kıza bırakın demedim! Size yapın dedim! Şimdi gidin ve şu basit işi halledin!’’ Brad Thomas’a döndüğünde Thomas başını sallamıştı. Thomas Melez’le birkaç saniye bakıştıktan sonra Brad’i de alıp kayboldu. Bahçeye gitmiş olmalıydılar. Büyük ihtimalle öyleydi.

Melez bana dönüp baktığında gözündeki öfkeyi bir kez daha göremedim.

Gülümsemişti. Sonrasında da yaralı olmayan elimi tuttu.

‘’Gel çıkalım şuradan.’’ Dedi. Bu sürekli kazaların yaşandığı mutfaktan gerçekten de şimdi çıkmam şarttı.

Şimdi çıkıp bir daha ayak basmamam!

Salonun yolunu tutup içeriye geçtikten sonra koltukların önüne geçmiş ardından da koltuğa oturup yayılmıştı.

Elimden çekip beni de yanına oturttuktan sonra televizyondaki açık filmi ve masanın üstündeki az önce kurtların içtiği alkol şişesini görmüştüm. Melez daha beş dakikaya kadar burada keyif yapıyordu.

Elimi daha henüz bırakmamıştı. Ben de elimi geri çekmeye yeltenmemiştim. Olayın şoku vardı üstümde. Ve Melez’in ne düşündüğü. Sanırım bunu da ancak ona sorarak öğrenecektim.

Elim yanıyordu, ama asıl acı içeriden geliyordu. O gölge… Gerçek miydi? Yoksa zihnimin bana oynadığı bir oyun mu?

Dedim sonunda, sesi çıkarmak için ne kadar zorlandığımı fark etmeden. Başını kaldırıp bana baktı, kaşları çatılmıştı. "Orada... bir şey vardı."

O an yüzündeki ifade değişti. Endişe yerini bir tür şaşkınlığa bırakmış gibiydi. "Ne demek bir şey vardı?" diye sordu, sesi dikkatliydi.

"Bir gölge gördüm," dedim hızlıca. "Tam emin değilim ama hareket etti. Sonra bir ses... bir fısıltı gibi." Sözlerim kendi kulağıma bile mantıksız geliyordu. Tyler gözlerini kısarak beni izledi.

"Adelia, burada bizden başka kimse yok. Ve gölgeler—" duraksadı. "Büyük ihtimalle ışığın oyunudur."

Ama hayır. Eminim bir şey vardı. İçimdeki huzursuzluk, bu kadar gerçek bir korkuya dönüşemezdi. Elimi kucağıma koydum, kanlı bezin sıcaklığına rağmen üşüyormuş gibi hissediyordum.

"Ya sen haklı değilsen?" diye sordum alçak bir sesle. "Ya gerçekten bir şey gördüysem? Beni dinle,

‘’Saçmalama!’’ dedi. "Gerçekten de saçmalama Adelia! Öyle bir şey olsa hissederdim değil mi? ‘’

Ama içimde hâlâ o ürkütücü his vardı. Sanki karanlık bir köşe hâlâ beni izliyormuş gibi. Tyler mutfağa gidip bir bardak su getirdi. Titreyen ellerimle bardağı aldım ama suyu içmekte zorlanıyordum.

Gerçekleri arıyordum. Ama bana bu sorumun ne bir cevabını verebilecek vardı ne de bu oyun gibi gerçekleri söyleyecek birisi.

Bunu kendim bulmalıydım ama daha şaşkınlığımı bile atamamıştım üzerimden!

Bakışlarım bakışlarından hiç ayrılmaz iken eli elimden ayrılmış ve şişeye kaymıştı. Bardağa bir tane doldurup koyduktan sonra bana uzattı.

‘’Al hadi, acıyı alır.’’

Hangi acıyı!? Bunu gerçekten sorguluyordum. Sadece fiziki acıyı mı alırdı alkol yoksa kalp yarasını da kaldırır mıydı ortalıktan?

 

Hangisi gerçekti?

Hangisi benim hakkımdaki gerçek duygularıydı?

Beni her şeyden değerli bulan Melez mi?

Beni insan kadar basit gören ve sadece isteklerini yaptırıp üstümde istediklerini yapan Melez mi?

Ben hangisini istiyordum bu konu hakkında çok net olsam da… Önemli olan şey de bunun benim kararım olmayışıydı.

Melez bu kadar ikili oynarken…

Thomas bana karşı hep iyi iken…

Brad ile yeni ateşkes yapmışken…

Üç insanüstü adamla birlikte kaldığım iki katlı bir evde iken…

Zaman nasıl işleyecek, gelecek nasıl şekillenecek, vampirlerin sonu ve yapacakları ne olacak, Wilhelm ve Melez arasında neler geçecek bunların hepsi benim için büyük bir soru işareti ve merak konusu iken bir kez daha iç çektim.

Değerliydim evet.

Ama sırf Wilhelm’e karşı bir koz olarak!

Yaralanana kadar sorun yoktu, kanım akmayana kadar her şey kabuldü ama bir damla kan akasıya… İşte o zaman melez için çok değerli olmaktaydım.

Bu acı gerçeğin en sonunda bugün farkına varmıştım.

Ben bir amaç değil araçtım.

Ve buradan çıkış yolu yoktu.

Dışarıda hayat sigortam bulunmazken en azından burada kaldığım günler hayatım sürüyor, nefes almaya devam edebiliyordum.

Yanisi… Burada kalmaya devam etmeli ve Melez’in kurallarına göre oynamalıydım.

Hepsini değil ama genelde benim aklıma büyük ölçüde yatan o kurallara uymalıydım.

Melez yanımdayken ölemezdim.

Bu imkansızdı.

Melez yanımdayken sürekli acı çekmem de imkansızdı.

Ama tek bir imkanlı olan bir şey vardı ki o da Wilhelm’den alabileceğim bir intikamdı!

Melez yanımdayken Wilhelm ile bir kez daha yüzleşmem ve intikam almam tamamen imkân dahilindeydi. İmkansızlıklara rağmen imkân dahilinde Wilhelm’den elbet bir gün intikamımı alacaktım!

Melez’in uzattığı içkiyi hararetimi alır dercesine tek dikişte içtikten sonra tüm bünyeme bir anda yaptığı etkiyle başımı rastgele salladım. Melez bir bardak daha doldurduğunda onu da aynı şekilde içmiştim ki Melez elimden aldı.

‘’Yavaş! Sabah yine ağrılı uyanmak istemiyorsan tabii.’’ Haklıydı. Çok içersem çok fenalaşırdım.

Bende içmemeyi tercih ettim. Zaten alkol sevmeyen bir insandım. Sadece duygularımdan uzaklaşmak için birkaç kereliğine kendi isteğimle içtim o kadar. Bugünkü de aynı bu şekilde bu sebepten dolayıydı. Melez bardağı bir kez daha elime bıraktığında arkama yaslanarak yudum yudum içmeye devam ettim bu seferde.

Televizyondaki açık filme odaklandığımda içeceği ne ara bitirdiğimin de farkına varamamıştım, Melez’in onu elimden alışını da.

Ve sonrasında ne ara uykuya dalışımı da omuzlarında!

Bedenim havada süzülürken dakikalar içinde yumuşak bir iniş gerçekleştirdim.

Hayır bu bir rüya betimlemesi falan değildi.

Bu benim tamamıyla Melez’in kollarındayken ki hislerimdi!

Kuş kadar hafif, tüy kadar yumuşak!

Gözlerimi araladığımda kuş gibi hafiftim. Başım ağrımıyordu. Uykumu yeterince almıştım ve dinç bir şekilde şu an dimdik ayaktaydım. Belki de vücudumdaki dünden kalma Melez kanı sayesindeydi hiçbir fikrim yoktu.

Bir okul haftasının son gününde bir kıyafet seçimi ise her şeyden daha önemliydi, hem de uyanır uyanmaz!

Yataktan hızlıca doğrulup dolabın içinde dolanırken capcanlı renklere sahip kırmızı bir etek seçtim. Üstüne de giyebileceğim beyaz şeyleri ararken en sonunda aradığımı da bulabilmiştim.

Askılı beyaz vücudu saran bir crop tercihi ardından tamamen artık kıyafet bakımından hazırdım.

Şimdiyse nihayetinde elimi ve yüzümü yıkayabilirdim.

Odamın içinde bulunan banyonun yolunu tuttuğumda da öyle yaptım.

Elimi yüzümü yıkayıp kıyafetlerimi de giyindikten sonra ayna karşısına geçtim. Saçlarımı güzel bir dağınık at kuyruğu yaptıktan sonra makyaja geçtim.

Bu arada saçlarım fönlenmiş bir at kuyruğuydu, kıyafetlerime aşırı uyan!

Şimdiyse de makyaj vakti!

Eteğimde üçer tane alt alta altın sarısı düğme vardı her iki tarafında. Sadece süs olarak bulunan bu iki düğme ile güzel bir altın sarısı takı kombini yaparak göz farımı da altın sarısı seçmiştim.

Güneş kremi, kapatıcı, fondöten, aydınlatıcı, allık derken dudağıma da eteğimle aynı rengi paylaşan kırmızın renk tonuyla renk verdiğimde tamamen hazırdım.

Yeni bir okul gününde yine süper bir ben!

Hazırlığım bittikten sonra deri kahverengi bir çanta alarak odamdan çıktıktan sonra alt katın merdivenlerini ağır ağır indim. Altıma da dört santim topuklu beyaz bir sandalet giymiştim.

Kombinime âşık olmuştum.

Ve sanırım birileri de bana!

Elinde kahvaltı tabağı ortalıkta dolaşarak yiyen Brad yemek ağzında kalmışça bana bakarken yanından baş selamı ile ayrıldım.

Mutfağa girdiğimdeyse de Thomas’ın yoğun öksürük krizi ile karşılaşmıştım.

O an üstümde bir eksiklik fark edince ani bir şekilde döndüm. Ceketi unutmuştum!

Geriye doğru döndüğümde bu sefer de Melez ile karşılaşmıştım. Gözleri baştan aşağıya beni süzdüğünde gülümsedim.

‘’Günaydın.’’ Bu sözüm Thomas’ı da kapsasın diye dönüp ona da baktım ve ufak bir gülümsedim. Hızlıca Melez’e geri döndüğümde gözlerinin hala üstümde olduğunu fark etmiştim.

‘’Ceketimi unuttum.’’ Diyerek söze girdikten sonra ‘’Çekilir misin?’’ diye bir soru yönelterek kendisine aslında kapının önünde öylece tüm yeri kaplamışça durduğunu belirtmiştim.

Melez başını sallayıp yan tarafa çekildiğinde yanından geçip gidip tekrardan odama çıkan merdivenleri tırmandım ve deri ceketimi almak için yola koyuldum. Siyah deri ceketimi de alıp üstüme geçirdikten sonra işte her şey tamamdı.

Şimdiyse geriye okula gitmek, derse girmek ve de ders çıkışı tekrardan eve dönmekti. Hafta sonu geldiğinde ise…

Tüm hafta sonumu kurt evinde yine ve yine ders görerek geçirecektim.

Dövüş antrenmanları ve avcılık!

Bu da işin ciddiyetini göstermekteydi.

Bu insanüstü olaylar tamamen benim eksenim etrafımda dönüyor, bir insanı da içinde barındırıyordu.

Ve bu insanın acilen kendisini korumayı öğrenmeye ihtiyacı vardı!

Kahvaltımızı yapıp okulun yolunu tuttuktan ve derslere girip çıktıktan sonra bu dediklerim de olmuştu kısa süre içerisinde!

Saat dört sularında hepimiz hazır iken arabayı da alarak şehir dışındaki ormanlık alanda bulunan kurt evinin yolunu tuttuk.

Bir saatten biraz daha fazla süren yolculuğun ardındansa nihayet evdeydik.

Kurt adamlarla dolu olan bir Kurt Evi!

Brad, Thomas ve de ben!

Süper üçlü.

...

Bölüm : 22.08.2024 19:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Eda / VAMPİRİSTİK Serisi / 26: KARANLIKTA SAKLANAN GÖLGE
Eda
VAMPİRİSTİK Serisi

80.77k Okunma

15.4k Oy

0 Takip
135
Bölümlü Kitap
VAMPİRİSTİK01: HER ŞEYİN BAŞLANGICI02: GİZLİ PARTİ GECESİNDEN BİR ÇİFT DİŞ03: PARANOYA SONRASI GERÇEKLİK04: BİR VAMPİRİN SIRRI05: KAÇAMAK06: RUH VE BEDEN07: YÜZLEŞME08. AV VE AVCI09. TATLI BİR BİRLİKTELİK10. WİLHELM SORUNU11.OTELİN KEYFİ12. AİLE EVİ13. KAYIP14. AFFEDİŞ15. WİNCHESTERLER16. ORMANIN HÜKÜMDARLARI17. MELEZ1.SEZON FİNALİ2. SEZON TANITIM19: YENİDEN DOĞUŞ20: İYİLEŞME21: DOĞUM GÜNÜ22: KURT EVİNDE DOLUNAY ETKİSİ23: MELEZ İLE BAŞ BAŞA BİR GECE24: BİR PANSUMAN MESELESİ25: MELEZ EVİNDE MELEZ İMTİHANI26: KARANLIKTA SAKLANAN GÖLGE27: İNSANÜSTÜLERLE İMTİHANDA28: ANTRENMAN29: MELEZİN ÖZELİ30: AKUAMARİN TAŞI31: BİR MELEZ SORUNSALI32: GEÇMİŞİN İZLERİ33: BOKS MAÇI34: MELEZ DE BİR VAMPİR35: ÜÇ BENZEMEZ2. SEZON FİNALİ3.SEZON TANITIM37: YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA BİR YERDE38: SON STRATEJİ BÜKÜCÜ39: DOĞUŞUN SAATİ40: TYLER SALVADORE41: DÖNÜŞÜM42: KANDAŞ SAVAŞI43: MELEZLİK SORUNLARI44: ACININ IZTIRABI45: DOLUNAYIN ETKİSİZLİĞİ46: MELEZLERİN DANSI47: SAĞLIKÇI İLE ALFA48: BEBEK MARTİNA49: GELİŞİM VE BÜYÜME50: ADELİTO VE SKYİTO51: KAOSUN GETİRİSİ52: GEÇMİŞE DÖNÜŞ53: BALO3. SEZON FİNALİ4. SEZON TANITIM55: BİR YILDIZIN SON PARLAKLIĞI56: AV VE AVCININ İŞBİRLİĞİ57: GEÇMİŞİN İZLERİ58: ZÜMRÜDÜANKA59: ANILARIN YÜKÜ60: YENİDEN DOĞUŞUN ÇAĞRISI61: GEÇMİŞLE YÜZLEŞME62: SÜRÜ SORUNLARI63: KONSEY64: GEÇMİŞTEN BİR HEDİYE65: İÇİNDEKİ VAMPİRİ KONTROL ET66: AVCI İÇGÜDÜSÜ67: BİR CİLVE MESELESİ68: KAYIPLAR VE YARALAR69: MELEZ GÜÇLER70: VEDA ÖPÜCÜĞÜ71: GEÇMİŞTEN BİR ARKADAŞLA YÜZLEŞME72: VEDA ARDINDAKİ SIR73: MONTANA YOLCULUĞU74: KANLI SAVAŞ75: GÜÇ ARZUSU76: BİR DÜŞMANIN SONU4. SEZON FİNALİ5.SEZON TANITIM78: YENİ BAŞLANGIÇLARA79: KANADA SÜRÜSÜNDE YAŞAMA AİDİYET80: BİR BUNGALOV SORUNU81: SÜRÜDE İLK ANTRENMANLAR82: ŞEHRİ KAZANMANIN YOLU83: TAÇSIZ KRAL VE KRALİÇE84: CASUS85: EVE DÖNÜŞ86: HİPNOZ ADIMLARI87: FESTİVAL88: KORUMA İÇGÜDÜSÜ89: MELEZLİK 10190: GÜCÜN İRADESİ91: HUZURLU KOLLAR92: ŞELALE YÜKSELİRKEN93: HUZURUN MANZARASI94: DUYUMLAR VE FİLİZLER95: TERAPÖTİK BİR ANTRENMAN96: EVLİLİK ADIMLARI97: SON DÖVÜŞ İLK KAN98: ÇİÇEĞİ BURNUNDA GELİN99: KURT ADAMIN DÜĞÜNÜ5. SEZON FİNALİ101: BİR BEBEK MESELESİ102: İDDİA ÜZERİNE103: AÇ KURT104: AŞERME MÜCADELESİ105: SÜRÜYE İTİRAF106: KAN ÇEKİMİ107: YENİDEN VEDALAR108: NINA WAYNE'NİN YIKIMI109: TUTULMA110: GÜÇ OYUNLARI111: PLAN PLANA6.SEZON FİNALİ7. SEZON TANITIM113: KANLI MÜCADELE114: SAVAŞIN GÖLGESİNDE115: WINCHESTER MİRASI116: SANCILAR VE HORMONLAR117: ELİAS VE DAMİEN118: BEBEK ODASI TADİLATI119: VAMPİRLERİN KONTROLÜ120: BİR DÜĞÜN MESELESİ121: YENİDEN MERHABA HAYAT122: DAMIENLİ SABAHLAR123: İYİ Kİ DOĞDUN MARTİNA124: KABUSLARIN BAŞLANGICI125: MAĞARAYA YOLCULUK126: KAYIPLAR VE KAÇIŞLAR ÜZERİNE127: SONUN BAŞLANGICIFİNALSON SÖZ
Hikayeyi Paylaş
Loading...