-Düzenlenmiştir.
İNSANÜSTÜLERLE İMTİHANDA
Kurtların çevremdeki varlığı, içimdeki baskıyı kat kat artırıyordu. Onlar için bu bir eğitim değil, doğalarının gereğiydi. Ama ben… Ben insanüstülerin arasında bir insan olarak nefes nefese kalıyordum. ''İmtihan bu işte.'' dedim içimden. ''İnsanüstülerle imtihanda, hayatta kalmak için sınırlarını zorlamak zorundasın.'' Çünkü sınırlarım onların başlangıç noktasıydı ve benim var olabilmek için daha fazlasını yapmam gerekiyordu.
İki insanüstü ve bir insandan oluşan naçizane süper bir takım!
Arabayı dağ evinin önünde park edip küçük çantalarla indikten sonra kapıda bizi Lilith karşılamıştı. Yokluğumuzu aratmayacak türde bu evde iki tanımadığım kurt adam daha kalmaktaydı. İkisi de erkek. Ve içeri girdiğimde varlığını yeni öğrendiğim bir kız daha, Maya!
Bu evde zaten dört kişi kalırlarken şimdi yedi kişi olmuştuk.
Umarım üstteki odamı paylaşmam gerekmez!
Eve girdikten ve odalara yerleştikten sonra hazır olan akşam yemeğini yemek için mutfağa gittik.
Neyse ki iki yeni erkek kurt adam alt kattaki boş odada Brad ise alt kattaki kendi odasındaydı. Ve Thomas’ın odası ise benimki gibi ikinci kattaydı.
Aynı şekilde kurt kız adam Maya ise… Ay burada kahkaha le gülmem lazımdı.
Gerçekten kurt adam olan kızlara ne deniyordu!?
Dudaklarımı birbirine bastırdım ve gülmeyi durdurdum.
Dediğim gibi Maya da Lilith ile aynı odayı paylaşıyordu. Ben de her zamanki gibi tek tabanca bir başıma tek bir odadaydım işte.
Buradaki odamda tek sorun banyo olmayışıydı. Bunun için kat banyosunu kullanmam lazımdı ki zaten orta katta benden başka kimse kalmıyordu. Bütün kurt adamlar alt kattaki üç odaya doluşmuştu. Benim bulunduğum ikinci katta benim odam ve Thomas’ınki dışında bir oda daha vardı boş olan. Ama sanırım onu da Melez’e ayırmaktaydılar. Ne olursa olsun girilmemesi ve kullanılmaması gereken!
Ov siz ciddi misiniz!?
Ben bu odayı olduğu gibi sapasağlam, hiç girilmemiş ve her şey yerli yerinde olaraktan düzenli bir şekilde bırakır mıydım ki sağını solunu, dolaplarını ve çekmecelerini karıştırmadan!?
Kesinlikle hayır!
O yüzden de iş başa düşmüştü. Akşam yemeği sonrası gelecek ve hemen işlemlere başlayacaktım.
Ta ki yemeği yer yemez birkaç dakika oturmanın ardından beni zorla Thomas’ın bahçeye götürüp havanın yakında tamamen kararacağı bir zaman diliminde avcı eğitimlerine başlatmasıyla hayallerimin ışık hızında suya düşüşü gerçekleşmişti.
Yok ama böyle bir şans!
‘’Bu, bu vakitte yapılacak şey mi ya?’’ diye iç çekerek üflerken Thomas sırıtmıştı. Ardındansa da şu sözleri sarf etti.
‘’Düşmanlar vakit seçmez. Vampirleri diyorsan eğer onlar direk gececidir. Sabah avlayacağını düşünemezsin değil mi?’’ Dudaklarımı şişirip nefesimi verdikten sonra başımı sağlamıştım.
Haklıydı. Haklı olması ise şu an gerçekten sinirime dokunmuştu.
Sabahlar, öğlen ve ikindi vakitleri dururken daha doğrusu günün güneşli zamanları dururken bana akşam olurken ders vermeye başlıyordu şimdi!
Bir kez daha iç çektim ve Thomas’a döndüm.
‘’Nereden başlıyoruz patron!?’’ Hevesliymişim gibi gözüken ses tonum ve sözlerimin ardından Thomas beni onaylayıp sırıttı.
‘’Hevesliyiz bakıyorum!’’ diyerek konuşmasına girdikten sonra ardından büyük bir anlatış senfonisi gerçekleşmişti.
‘’Öncelikle bilmelisin ki vampirler hızlıdır, bizden kat be kat hızlıdırlar. Biz kurt adam formuna büründüğümüzde ise onlardan daha hızlı oluruz. İnsan formumuzdayken vampirler bizden hızlıdır. Kendileri hızlı olduğundan yaptıkları işler de o derece hızlıdır. Vampirlerin iki kalbi olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi herkeste aynı yerde bulunan yaşam kaynağımız olan kalp. İkinci kalpleri ise… Sadece yaralarını geç iyileştiren en hassas bölgeleri olduğu için kalp deniyor. İşte… Göstermeme izin ver.’’ Thomas yanıma yaklaşıp belimde eliyle gezinmeye başlamış ardındansa bir noktaya baskı uygulamıştı. Belimin karnıma doğru giden tarafının aşağısında kalan bir bölge.
‘’İşte burada.’’ Thomas’a başımı sallarken Thomas elini çekişiyle elimi gösterdiği bölgeye koydum.
Kasık bölgesi…
Thomas’a baktığımda sözlerini sürdürdü.
‘’Devamı da var. Savunmasız oldukları, hassas bölgelerden diğerleri ise gözler ve boyun. Gözler görüşü kısıtlarken boyun ise onları savunmasız yapar.’’ Başımla Thomas’ı onayladıktan sonra bir tahta kazık çıkararak önümde salladı.
‘’Bu da en yakın arkadaşın. Vampirlerin ölümcül silahı!’’ diyerek bana uzattığında güldüm.
‘’Bilmediğimi mi sanıyorsun?’’ diye sorduğumda başını sallamıştı.
‘’En baştan alayım dedim. Belki de kazığı bilip de öldürücü darbeyi vurmayı beceremiyorsundur diye.’’
Thomas’ın sözlerine göz devirmiştim.
‘’Yalnız hatırlatırım ne bir eksik ne bir fazla tam da yerine sokmuştum bu tahta şeyi!’’ Thomas’tan aldığım kazığı Thomas’a doğru sallarken.
Thomas sırıtınca ve başıyla onaylayınca bir kez daha söze girdi.
‘’Ve bir kez daha yapacaksın.’’
‘’Ne!?’’
Thomas omuz silktiğinde şaşkın bakışlarım hala üzerinde gezinmekteydi.
‘’Hayır!’’ dedim. Bizzat deneme tahtası olmak ve onu kazıklamamı istiyordu!
Gülümsedi ve bir adım daha yaklaştı. Kazık tutan elimi de iki eli arasına aldıktan sonra gözlerime bakarak söze girdi, benimkiler de onun gözlerinin üzerinde iken.
‘’Hatırlıyorsun değil mi? Bu beni öldürmez. Ve ben alfayım çok kısa sürede iyileşirim, iyileşmiştim de.’’ Başımı salladığımda ellerini çekti.
‘’Yap gitsin öyleyse!’’ Kollarını iki yana açtığında tamamen açık hedefti.
İç güdülerim bizzat üstüne atılmak için saniyeleri sayarken hala olduğum yerdeydim. Bu bir sınav mıydı!?
Arkadaşa her ne olursa olsun saplayabilme gibi bir sınav mıydı bu!?
Ölümüne olan bir yaralama olursa bunu asla gerçekleştiremezdim. Ama ölmeyeceğini biliyorsam… Bunu yapması kolaydı.
Kazığı elimde sıkarak hedefi odakladıktan sonra ileri atıldım.
Vampir avcıları, bana çok önceden kalbe kazık saplamayı öğretmişlerdi, Kazık elime geçtiği an, hareketlerim otomatikleşmişti. İçgüdüsel olarak.
Kazığı elime aldığımda, hareketlerim hızlı ve kesin oldu. Önceden öğretildiği gibi!
Kazığı doğru noktaya yönlendirmeye çalışırken, Thomas ustalıkla hareketlerimi engellemişti.
Ah bu kadar basit olmayacağını bilmeliydim!
Thomas elimi ittirip göz kırptığında bir daha saldırdım. Kalbi es geçip boynu hedeflediğimde kaçışı zor olmuştu. Kazığım boynunu sıyırdığında Thomas’ın şaşkın bakışları üzerimde geziniyordu.
‘’Hızlı öğreniyormuşsun.’’ Omuz silktim tıpkı onun gibi. ‘’Ölmeyeceğini söylemiştin sadece kalbinle mi yetinmeliydim?’’ Thomas ellerini göğsünde birleştirip başını salladı. ‘’Gel bakalım, bir kez daha.’’
Hay hay!
Gülümseyerek bir kez daha üstüne atıldım.
Her kazık hareketimde elimi ustalıkla savuruyordu. İkinci bir kazığım olsa ikinci bir şansı olmadığını çok net algılıyordum.
Bir elimi savuştururken ikinci elimden gelen kazığı ırkın yarısından fazlası emindim ki çözümleyemezdi! Kurt ya da vampir fark etmeksizin!
Kazığı ona saplamak kolay olmayacaktı, ama bu zorluk beni daha da motive ediyordu.
Thomas, bir an için hareketlerini yavaşlattı ve bana baktı.
‘’Kazık sadece doğru noktada etkili olur, aktif damarlarda. Kan akışı olan yerlerde. Şakak, dirsek, diz… Anatomiyi sen biliyorsun zaten.’ Thomas’a başımı salladım. Tabii ki de biliyordum!
Nereye saplamam gerektiğini, nerenin hassas yerler olduğunu ve de nerenin öldürdüğünü! Sanki hep tanıdık bir his vardı içimde. Bu da sanırım biyoloji okumanın avantajıydı. Doğuştan vampir avcısı gibi hissediyordum kendimi. Üniversitedeki kaliteli eğitimim sayesinde vampir ile insan karmasını yapıp vampir vücuduna kendimi hâkim kılıyordum.
Kazık kullanması ise direk vampir avcılarının beni birkaç saatliğine eğitimi sayesinde olmuştu zaten.
Şimdiyse Thomas ile yaptığımız bu dövüş sanatı bana yarar sağlıyordu.
Çok yakında… Gerçek bir vampir avcısı olarak tarihe geçebilirdim.
Küçük rekorumla başladım ama rekorum katlanarak artacaktı emindim!
Hazır mısın?’’ diye sorduğunda Thomas cevap mahiyetinde olumluca başımı salladım.
Tüm dikkatimle onun hareketlerini izledim, ellerimdeki gümüş kazığı sıkıca kavradım ve bir an için tereddüt etmeden ileri atıldım. Kazık, hedefe doğru ilerlediğinde Thomas’ın ani bir hareketiyle duraksadım, ama bu sefer doğru yeri hedeflediğimden emindim.
“İşte böyle,” dedi Thomas
Havanın çoktan kararmasıyla ve saatin sekizi vurmasıyla durmuştuk.
Antrenmanlarımızın sonunda, Thomas’ın yüzünde memnun bir ifade belirdi. “İyi iş çıkardın,” dedi, omzuma hafifçe dokunarak. “Gerçek bir mücadelede de bu hız ve doğruluğa ihtiyacın olacak.”
Kazığı elimde sıkıca tutarken, onun söylediklerini içimde tarttım. Bu antrenmanlar, sadece bedenimi değil, zihnimi de güçlendiriyordu. Thomas ile geçirdiğim her an, daha da yetkinleştiğimi hissettiriyordu.
Tam iki saatlik bir avcılık eğitimi sonucunda artık özgürdüm.
Ders bitmişti.
Bende öyle!
Sonuç ise…
Sıfır saplama ve iki yaklaşma! Bir sonraki karşılaşmamızda emindim ki bir daha benden kaçamazdı!
…
Yeni bir gün, yeni bir yetenek keşfi yeni yorgun bir güne çıkıyordu.
Hafta sonu nihayet başlamıştı.
Normalde hafta sonları tatil olurdu ama bu benim için geçerli olmadı tabii. Kahvaltıdan hemen sonra Thomas beni bir kez daha alıp bahçeye çıkardı.
Bakalım bu sefer ne yapacak ve kaç saat yapacaktık!?
‘’Bu sefer antrenman torban ben değilim.’’ Diyerek söze girdiğinde Thomas ona döndüm.
Ardından ağaçları göstermişti.
‘’Fırlatma üzerine çalışalım. Çizdiğim hedeflere doğru. İşte sana gerçek insan anatomisi!’’ Önümdeki ağaçlara bakarken bakışlarımı başka bir ağaca çekmişti. Ağaç gövdesinin üstüne gerçekçi bir insan anatomisi büyüklüğünde beyaz bir insan robot resim çizimi vardı.
Hedefleri gözümde kestirdikten sonra hedefe doğru şekilde kazığı fırlatma eğitimi…
Harika bir eğitim!
En az üç saat süreceğine emin olduğum bir eğitim!
‘’Göster bakalım kendini Melez’in Prensesi!’’ dedi Thomas. Ne? Yüzümü buruşturup algılamaya çalışırcasına Thomas’a döndüğümde sırıttı. ‘’Malum, iki yasaklı kelime var. Prenses ve Adel… Bizde yolu bulduk başına Melez ekliyoruz.’’
''Thomas!'' diye dişlerimi sıktım. '' Ne prenses ne Adel! Sadece Adelia. Melez'in Prensesi ise asla! Kimsenin hiçbir şeyi değilim, olamam da. Bir daha olmaz!''
Melez’e ait olmak!
Ve herkesin bunu kabul etmiş olması!?
Dilimi damağıma sürterek üç defa aynı sesi çıkarmıştım: Cık, cık, cık.
Kazığı elimde kavradıktan sonra ağaçların üstündeki hedefleri es geçerek anatomideki görünmez ama yerini bildiğim kalbi hedefledim.
Tek bir bakış, tek bir atış!
Kazık ağaca saplandığında ilerledim. Kazığı ustaca gövdeden çıkarıp aldım ve Thomas’a döndüm.
Tehlikeliyimdir!
En çok da sinirlendirildiğimde!
Tehlikenin göbek adım olması gibi!
Kazığı elime verin ve de izleyin!
Thomas’ın şaşkınlıkla açılmış gözlerini ve ağzını umursamadan yanından geçip diğer ağaç hedeflerinin önünde durdum.
Thomas yanıma geldiğinde ona döndüm.
‘’İyi… İyi bir atıştı, tebrikler.’’ Başımı olumluca sallayınca hedeflere döndüm.
Öfke derlerdi buna!
Öfke ya yüceltir ya da batırır.
Bu sefer yüceltmişti beni.
''Eğer...'' diyerek söze girdim. ''Beni sinirlendirmek ve ardından yapacaklarımı izlemek istediysen... Doğru yoldasındır demektir. Ama... Normal bir zaman diliminde bana asla bu saçma sözlerle seslenme.'' diyerek sözlerime devam ettim. Kapanışımı ise hiç olmadığım kadar sert yapmayı istesem de yüzüm düştü. Yine moralim de altüst olmuştu tabii. ''Bana yaşanan o iğrenç şeyleri hatırlatıyor çünkü...''
Thomas sempatik bir gülümsemeyle omzuna dokunduğunda bakışlarımı ona çevirdim. Tam bir alfaydı, sürüsüne değer veren onlar için çabalayan. Sürüsünden olmasam bile bunu bana da tam anlamıyla çok net hissettirmekteydi. Ve bundan... Gayet memnundum. İlk defa bu kadar ilerisini gerisini düşünmeden yaşamak rahatlatıcıydı.
Thomas bir kez daha onaylarca başını salladığında bunun bir söz vermek anlamına geldiğini çok net kavradım. Ve ardındansa kendisi konuyu değiştirmek manasında hedefleri gösterince eli omzumdan çekilmiş ve ben de bakışlarımı hedeflere doğru kaydırmıştım.
‘’Umarım şans işi değildir.’’ Diyerek Thomas tekrardan söze girdiğinde ona döndüm.
Kesinlikle şans değildi.
Bunu da kanıtlamak gayet basitti.
Kazığı kavrayıp hedefe odakladıktan sonra atışımı gerçekleştirdiğimde de kanıtlamış bulunuyordum.
'‘Devam.’’ Dedi. ‘’Hedefleri vurana kadar çalışacaksın.’’ Ve bunu söyledikten sonra kazık masasının yanındaki sandalyeye oturup bacak bacak üstüne attı.
Gerçekten mi!?
Ama söylemeliyim ki hem iyi bir arkadaş hem de iyi bir eğitmendi. İkisini de aynı anda yönetebilen profesyonel bir alfaydı!
Bıkkınlıkla yanaklarımı şişirip nefesimi ortama bıraktıktan sonra bir kazık daha aldım ve iyice odaklandım. Belki de mesafe uzaktı ve benim kolum o mesafeyi tutturacak kadar güçlü değildi.
Çünkü bu bir ıskaydı.
Iska değil daha hedefe bile ulaşamamıştı!
‘’Tekrar.’’ Dedi Thomas. ‘’Beş atışın ikisi ıska. Kalanlarına bakalım.’’ Kalan üç kazığı da art arda odaklayarak attım.
‘’Bir koca adım ileri gidip oradan dene bakalım. Üç atış hakkı ile.’’ Ona başımı salladıktan sonra dediği gibi yapmıştım. Sanırım bu antrenman tam olarak benim atış menzilimi bulabilmem içindi.
Ve öyle de olmuştu. Sıra sıra deneye deneye en sonunda atış menzilim de bulunmuş olmuştu.
‘’Yer çekimi ivmesi, açış açısı ve hızı da karşılaştırdığımızda atış menzilin tam olarak sabit yirmi yedi metre. Yani hedefe isabet olan. Hedefe ulaşıp da yanlış açılara giden menzil ise otuz iki. Bu da kendini geliştirip menzilini artırabileceğin anlamına gelir. Yani!.. Çalışmaya devam!’’
Devam devam devam!
Atışlara ve antrenmanlara devam!
Bir buçuk saati geride bırakmıştık. Şimdiyse dinlenmek olmaksızın atışlara devam ediyordum. İsabetli atmak ve menzil yükseltmek asıl amaçken yorulduğum için her şey daha da boşa çıkmış ve daha berbat atışlar gerçekleştiriştim ama bu olmamalıydı. Bunun sebebi ise yorgunken de bir saldırı olabilirdi ve kendimi yorgunken de savunmalıydım.
Nefes kontrolümü iyice yaptım ve son iki ayışı da gerçekleştirdim.
Tam on ikiden isabet!
Kendimi dizlerimin üstünde yere bıraktığımda artık zorlukla soluklanıyordum.
Thomas oturduğu yerden kalkmış ve ağır çekimde alkış tutmuştu.
‘’Tebrikler, antrenman bitti.’’
Ne kadar da ciddiydi!
Şu iki gün boyunca gerçek bir alfa ile vakit geçirmiştim!
Soğuk kanlı, net tavırlı, gereksiz konularda umursamaz!
Thomas son sözlerini edip yanımdan ayrıldığında üç saatlik antrenman sonucunda kendimi çimenlere sırt üstü bırakıvermiştim.
Yarın ise bundan daha da berbat bir gün olacağına duyduğum üzüntü ise pek ala ağır basmaktaydı.
Ben… Tamamen bitmiştim!
Bu antrenmanlar çok yorucuydu ve sorun şu ki... Ben başarılı olup olamayacağımı bile kestiremiyordum.
Çünkü en basitinden... Onlar insanüstüyken ve doğaüstü güçlere sahiplerken ben sadece bir insandım. Dünyada bilek güreşi şampiyonu bile olsam onlardan biriyle bilek güreşine tutuştuğum anda yine yenilen ben olurdum çünkü onların güçleri inanılmazdı. Ve ben ise sadece günlerimi boş geçirmemek adına çalışıyordum.
Savaşlarda kaybedeceğimi bile bile. Ya da arızası olmayan ve yeni dönüşmüş vampirlere karşı gelebilmek için...
Ama neyse ki buna ihtiyacım kalmayacaktı değil mi?
Çünkü Melez beni korurdu, beni koruması gerekiyordu!
Hedefinin bir aracı isem bunu mutlaka yapmalıydı!
…
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
80.93k Okunma |
15.4k Oy |
0 Takip |
135 Bölümlü Kitap |