42. Bölüm

39: DOĞUŞUN SAATİ

Eda
selinayeda_x

-Düzenlenmiştir.

 

 

DOĞUŞUN SAATİ

Zihnimdeki karışıklıklar, aniden sanki zamanın yavaşlamasına yol açtı. Adımlarım, sokağın dar ve karanlık köşelerinde yankılandı, her biri derinleşen bir tehdit hissiyle. O an, her şeyin değişebileceğini fark ettim. Kabus bir kez daha başlıyordu. Zaten karanlık olan dünyam şimdi bir kez daha onun elinde karardı.

Yorucu bir antrenman gününün ardından Thomas ile yaptığım bu son dövüş yani boss fight nihayet son bulmuştu. Dün gece uykum bütün yorgunluğumu benden alırken yeni güne zinde ve rahat uyandım, bugün günlerden çarşamba ve uyanış saatim ise on bir idi.

Dün Thomas beni çok yormuştu o yüzden bu kadar geç kalkmıştım tabii ki. Ama ne olursa olsun uykumu almıştım ve o bana yeterdi.

Kalktıktan sonra elimi yüzümü yıkayıp üstümü giyindim. Üzerime kot bir açık mavi şort ve beyaz ve yaka salaş bir bluz giydim.

Altıma da spor ayakkabılarımı giydiğimde ise tamamen hazırdım.

Çantamı hızlıca topladım ve kahvaltı için aşağı indim.

Belki de öğle yemeği demeliydim çünkü saat çoktan öğlen olmuştu!

Derse ise maalesef ki az bir zaman kalmıştı. Hemen oyalanmadan kahvaltının ardından hızlıca çıktık. Ben arabanın arka koltuğuna atmışken kendimi Melez arabayı kullanan kişi olmuş Thomas ise onun yanına oturmuştu. Brad ile arkada kaldığımızda o hiç halinden memnun durmuyordu.

Ona bakıp sırıttım.

Demek anlıyorsun artık halimi arkadaşım!

Brad'in verdiği tepkiden sonra iç çekip camdan tarafa dönerek yolu izlemeye koyuldum. Araba kısa bir yolculuğun ardından melez evinin önünde durduğundae ders saatine ise yarım saat vardı. Brad hızlıca arka koltuktan inip Thomas’tan kalan yeri aldığında yola devam ettik. Melez kendini evine attığında şoför koltuğuna da şimdi Thomas geçmişti.

Okulun yolunu tuttuğumuzda yine ve yine arkadaydım. Her zamanki gibi...

Yine kara bahtımla baş başaydım işte.

Okula vardığımızda derse sadece on beş dakika vardı. Thomas ile dersliğimizin yolunu tutup dersliğe ayak bastığımızda ise derse yedi dakika kaldı. Oturup derse hazırlandığımızda geriye kalan dakika sayısı sadece beş ile sınırlıydı.

Ve en sonunda beş dakika da geçtikten sonra ders hız kesmeden başlayıp tam üç saat boyunca sürdü.

Kendimizi ancak dört buçukta kampüsten attığımızda bıkkınlıkla bir nefes vermiştim. Saatler sonunda en sonunda ilk defa rahat bir nefes vermiş ve nihayet düzgün, sağlıklı bir oksijen çekmiştim ciğerlerime

Çünkü artık özgürdüm.

Bu hoca ve de girdiği dersler… Baya bir sıkıntılı, yoğun ve de yorucuydu gerçekten!

Uzun bir ders gününün ardından, Thomas ve Brad’le birlikte bir restorana gidip biraz kafa dağıtmaya karar verdik. Restoran, kampüse yakın bir yerdeydi, içeri girer girmez tanıdık ve rahat bir atmosferle karşılaştık. Ahşap masalar, loş ışıklar ve duvarlarda asılı çeşitli fotoğraflar. Üçümüz bir köşe masasına oturduk ve menüleri karıştırmaya başladık. Yemeklerimizi sipariş ettikten sonra, gündelik konulardan bahsettik; Brad’in her zamanki alaycı esprileri, Thomas’ın sakin tavırları arasında sohbet devam etti.

Saat altıya doğru yaklaşırken, Thomas’ın telefonu çaldı. Bir an gözleri ciddileşti ve telefonu açıp kısa bir konuşma yaptı. Ardından bize dönerek, "Kurt Evi'nden bir çağrı var, gitmem gerekiyor," dedi. Bizimle biraz daha kalmak istese de alfalık görevi nedeniyle gitmek zorundaydı.

‘’Arabayı alıyorum.’’ dedi. Brad anahtarları cebinden çıkarıp Thomas’a verdiğinde bize de eve kadar yürümek kalıyordu.

Yemeklerimiz bittiğinde Brad bana döndü bende restoranın tuvaletini işaret ettim. Başıyla beni onayladığında ayaklandım.

O hesabı öderken ben de tuvalet işimi halletmiştim. Thomas’ın gidişinin yirmi dakika ardından restorandan çıkıp şehirdeki evin, melezin evinin yolunu tuttuk.

Yaklaşık on beş dakikadır sessizce yürüyorduk.

Bir sokak sonuna gelip yeni bir sokağa sola dönerek adım attığımızda her şey kontrol dışı ve beklenmedik bir şekilde gelişmişti.

Yola koyulduğumuzda hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Rüzgar hafifçe esiyor, caddeler yavaşça sessizleşiyordu. Konuşmadan yan yana yürüyorduk, sadece ayak seslerimiz duyuluyordu. Brad, Thomas’ın aldığı çağrıdan bahsediyordu ama ben başka bir şey düşünüyordum, zihnimde dolanan düşünceler havada süzülüyordu sanki. Sonra bir sokak arasına saptık. Dar, karanlık ve ıssız bir yerdi. Aniden, hiç beklemediğim bir şekilde, sırtım sert bir duvara çarptı. Başım döndü, nefesim kesildi. Ne olduğunu anlamadan önce karşımda Wilhelm'i gördüm. Onu gördüğüm an, kalbim bir anlığına durdu sanki.

Wilhelm, karanlık gözleriyle bana bakarken yüzünde tanıdık, o soğuk gülümsemesi belirdi. Hemen ardından Brad harekete geçti, beni korumak için araya girdi. Ama onun aklında bambaşka bir şey vardı; intikam. Jeremy’i öldüren vampirin ta kendisi karşısındaydı ve Brad’in gözleri, öfke ve acı doluydu.

"Wilhelm, uzak dur ondan!" diye haykırdı Brad. Sesindeki kararlılık ve öfke, Wilhelm'in umurunda bile değildi. Gözleri hala bendeydi, tehditkar ve alaycı bir bakışla.

Brad, ona saldırmak için harekete geçti ama Wilhelm ondan daha hızlıydı.

Karşımdaki dövüş sadece beş saniye sürebilmişti.

Wilhelm İlk hamlesinde Brad’i yere serdi, sanki bir çocukla oynar gibi. Ardından Brad’in vücuduna işkence etmeye başladı. Gözlerimin önünde, gümüş bir kazığı onun karnına sapladı. Brad acı içinde kıvranırken, Wilhelm yavaşça damarlarını tırnaklarıyla çiziyordu. Her çizik, Brad’in bedenini daha da zayıflatıyordu.

Yavaş yavaş kendime gelirken duvardan destek alarak kalkmaya çalıştım. O sırada Wilhelm ile gözlerimiz kesişti. Devamında ise her şey saniyeler içinde gelişmişti.

Kazığın karnından çıkıp göğsüne saplanması ve acı dolu çığlığım.

‘’Brad!’’

Wilhelm beni tekrar duvara fırlatıp üstüme yüklendiğinde bu sefer sadece sırtımı çarpmıştım. Ağzımdan hafif bir inilti çıkarken Wilhelm’in vampir dişleri çıkmıştı.

Bana doğru yöneldiğinde gülümsedi.

‘’Şimdi uslu durup beklemeni istiyorum.’’ Dediğinde sanırım gözbebeklerinde kaybolmam gerekiyordu.

Beni kanımın son damlasına kadar tüketerek öldürmek isterken ona izin vermedim. Ceketimin iç cebinde sakladığım kazığı saniyeler içinde çıkararak kalbine sapladım. Dişleri boynuma yakın bir hizada kaldığında onu ittirerek kurtuldum.

‘’Ah artık sende işe yaramadığını unutmuşum.’’

Ondan kaçmaya çalışırken bir aptallık yapıp arkama dönmüştüm ki o an tökezleyip yere düşmem bir olmuştu.

Wilhelm’in ise zevk kahkahaları duyulmuştu.

Kazık onu zayıflatmamıştı bile!

Yavaş yavaş geriye doğru sürünürken Wilhelm sırıtarak yaklaştı. Sonraki anda ise kazığı kalbinden çekip aldığı gibi Brad’in kalbine doğru fırlatması bir olmuştu. Işık hızında tahta kazık Brad’in kalbine saplandığında Brad hareketsizce kolları boşluğa düşmüşçe durdu. Gümüş kurt adamları zehirlerdi. Brad’de gümüş kazığı çekip çıkarma gücü kalmadığında göğsünde saplı halde kalan kazık onu zehirlemeye devam etti.

Wilhelm bana doğru gelirken ‘’Ups!’’ demişti. ‘’Kazık bir de kurtboğanlıydı biliyor musun!?’’

Kahkahası tüm sokağa yayılırken iki saniye sonra acı çığlığım onun kahkahasının yerini alan şey olmuştu. Tırnakları bacağıma battığında acıyla çığlık attım.

Artık elim kolum tamamen bağlıydı, yapacak hiçbir şeyim yoktu.

Brad’in acı dolu bir iniltisi yankılandı. Gözlerim genişledi, ne yapacağımı bilemedim.

"Eskiden direk öldürürdüm. Şimdiyse büyüdüm, işkence eder oldum," dedi soğukkanlılıkla. "Seni ise eski günlerin hatırına direk öldüreceğim merak etme. Artık bunu istiyorum, ölmeni!"

Wilhelm’in sesiyle vücudum titredi. beni yerde sürükleyerek kendine çektiğinde yerde çaresizce kıvranıyordum.

Kaçacak hiçbir yerim yoktu. Sonra, elini göğsüme saplamak için geri çekti. Ellerimle yüzümü istemsizce siper etmiştim.

Tam her şeyin bittiğini düşündüğüm anda, bir gölge hızla Wilhelm’in üzerine atıldı. Thomas’tı! Wilhelm’le kıyasıya bir dövüşe giriştiler, hızları gözle takip edilemeyecek kadar yüksekti. Thomas’ın güçlü hamlelerine rağmen, Wilhelm tehlikeli bir rakipti.

O sırada gözüm Brad’e takıldı. Hareketsiz yatıyordu, kanlar içinde. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi, onu böyle görmek... Gözlerim doldu.

Ellerimi yavaşça siper ettiğim yüzümün önünden çektiğimde yanımda diz çöken Melez’i hissettim. Onun yanında güvendeydim. O varken güvendeydim!

Beni koşulsuz şartsız koruyacağını hissettim o an.

Ve kendimi onun kollarına atmış, onun göğsüne sığınmıştım.

Gözlerimden yaşlar akarken, yüzümü onun omzuna yasladım. "Seni koruyacağım, korkma," dedi kısık ama kararlı bir sesle. Sesi güven vericiydi, her zamanki gibi soğukkanlı ve güçlüydü. Vücudumu nazikçe kolunun altına aldığında Wilhelm’in kahkahası, Thomas’ın ise öfkeli sesi duyuldu. Ve tek sebebi Brad idi!

Bir yandan Melez beni korurken, gözlerim tekrar Brad’e kaydı. Onun orada, kanlar içinde hareketsiz yatıyor olması içimi parçaladı.

Melez’in güven verici varlığına sığındığım anlarda, Thomas ve Wilhelm arasındaki dövüşün şiddeti giderek artıyordu. Her darbe, her hareket, etrafta yankılanan keskin seslerle birleşiyordu. Wilhelm’in alaycı kahkahaları, Thomas’ın öfkeli hırıltıları arasında gerilim büyüyordu. İki taraf da hızla saldırıyor, üstünlük kurmaya çalışıyordu.

Wilhelm’in sesiyle vücudum titredi. beni yerde sürükleyerek kendine çektiğinde yerde çaresizce kıvranıyordum.

  

Kaçacak hiçbir yerim yoktu. Sonra, elini göğsüme saplamak için geri çekti. Ellerimle yüzümü istemsizce siper etmiştim.

  

Tam her şeyin bittiğini düşündüğüm anda, bir gölge hızla Wilhelm’in üzerine atıldı. Thomas’tı! Wilhelm’le kıyasıya bir dövüşe giriştiler, hızları gözle takip edilemeyecek kadar yüksekti. Thomas’ın güçlü hamlelerine rağmen, Wilhelm tehlikeli bir rakipti.

  

O sırada gözüm Brad’e takıldı. Hareketsiz yatıyordu, kanlar içinde. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi, onu böyle görmek... Gözlerim doldu.

Ellerimi yavaşça siper ettiğim yüzümün önünden çektiğimde yanımda diz çöken Melez’i hissettim. Onun yanında güvendeydim. O varken güvendeydim!

Beni koşulsuz şartsız koruyacağını hissettim o an.

Ve kendimi onun kollarına atmış, onun göğsüne sığınmıştım.

Gözlerimden yaşlar akarken, yüzümü onun omzuna yasladım. "Seni koruyacağım, korkma," dedi kısık ama kararlı bir sesle. Sesi güven vericiydi, her zamanki gibi soğukkanlı ve güçlüydü. Vücudumu nazikçe kolunun altına aldığında Wilhelm’in kahkahası, Thomas’ın ise öfkeli sesi duyuldu. Ve tek sebebi Brad idi!

Bir yandan Melez beni korurken, gözlerim tekrar Brad’e kaydı. Onun orada, kanlar içinde hareketsiz yatıyor olması içimi parçaladı.

Melez’in güven verici varlığına sığındığım anlarda, Thomas ve Wilhelm arasındaki dövüşün şiddeti giderek artıyordu. Her darbe, her hareket, etrafta yankılanan keskin seslerle birleşiyordu. Wilhelm’in alaycı kahkahaları, Thomas’ın öfkeli hırıltıları arasında gerilim büyüyordu. İki taraf da hızla saldırıyor, üstünlük kurmaya çalışıyordu.

Wilhelm pes etmedikçe, Brad’e yardım müdahalesi de gelmiyordu.

Melez’den destek alıp doğrulduğum esnada dövüş devam ediyor, Brad’in acıları artıyordu.

‘’Brad!’’ dedim usulca. Melez’e Brad’i göstererek. ‘’Lütfen…’’

Melez’in sırtı dikleşmiş gözleri dövüşe kaymıştı. Saniyeler içerisinde beni kucakladığında bağırdım ama nafile. Ortam çoktan değişmişti bile.

Gözümü tekrar açtığımda yerde yığılı Brad’i fark ettim. Melez gümüş kazığı Brad’in göğsünden sertçe çektiğinde sıra kalbindeki tahta kazığı çıkarmaya gelmişti. Yavaşça doğrulup kalkmaya çalışırken bileğimdeki keskin ağrı beni durduran şey olmuştu.

‘’Kurtboğan.’’ Diyebildim zorluklarla. Melez bana saniyelik attığı bir bakışla her şeyi algıladığında tahta kazığı kalbinden çekti aldı ve göğsünden doğru yayılan kurtboğan zehrini halletmeye çalışmıştı.

‘’Kanın?’’ diye sorduğumda Melez yarayla ilgilenirken başını olumsuzca iki yana salladı.

‘’Vücudu iyileşirse kurtboğan onu öldürecek!’’

Etrafıma bakınırken nerede olduğumuzu çözmeye çalışıyordum. O sırada Melez ‘’Sadece iki sokak ötedeyiz.’’ Dedi ve yarayla ilgilenmeye devam etti. Sesler yakınlaşırken Melez saniyeler içinde beni bıraktığı yerden alıp yanına çekmişti.

Bana ümitli bir şekilde baktığında ne isteyeceğini anlamıştım.

‘’Yarayla ilgilenebilirsin değil mi? Tek yapman gereken zehri boşaltmak!’’ Başımı başarabilirim anlamında aşağı yukarı salladığımda tahta kazığı elime bıraktı. ‘’Yarası iyileşmeye başlarsa hiç çekinme!’’ diye bağırdığında ayağa kalkmıştı.

Ellerimi sıvama vaktiydi. Birinci sınavda sırf öğrenci kaçırmak için yaptıkları kurt kesme işlemini hatırla Adelia. Çok kolaydı değil mi?

Brad’in vücudunu anatomiye göre iyice analiz ettiğimde karın boşluğunu hissettim. Kurtboğanın olduğu bölge. Ayrıca hassas davranmama da gerek yoktu. Kurtboğan çıktığı gibi Brad kendini kolayca iyileştirebilirdi. Kazığı saplayıp kanını akıttığımda bu pek de yara sağlamamıştı. Gökyüzüne bakıp iç çektiğimde Melez’in ‘’Ne durumdasın!?’’ dediğini işittim. Ona döndüğümde Wilhelm için gelmiş olan iki vampiri kısa sürede alt ettiğini görmüştüm. En sonunda nefesimi sakinlikle alarak parmaklarımı içeri daldırdım, tıpkı bir doktor gibi! Ardından bir şırınga olmamasına yakınmıştım ki aklıma gelen serum şişemle çantamı hızlıca açtım. Geç olsun da güç olmasın demişler değil mi? Şişenin serum aparatını çıkardım. Yaraya soktum ve çektim. Gelen her kanı sürekli dışarı akıttım. Bunu hızlıca yapan bir makine işime daha da yarardı belki ama elimden gelen buydu işte.

Öylece beklemeye başladığımda hiçbir ilerleme belirtisi hissetmemiştim iyileşmesine dair. Aslında iyileşmesi gerekiyordu. Çünkü her şey Melez'in dediği gibi ve benim tarafımdan ustaca yapılmıştı.

İyileşmeye dair hiçbir ilerleme hissetmediğimde sonrasında dönüp hızlıca Melez’e bağırdım. Bakışları anında beni bulmuştu. Ardından hızlıca bakışlarını etrafı taramak için tekrardan kaçırdı.

‘’İyileşmiyor!’’ diye bağırdığım ardından, sonrasında saniyeler içinde yanımda bitti.

Melez düşünmeden kendi damarını ısırıp birkaç damla kanı iyileşmeye başlaması için Brad’in ağzına damlattığında bir rüzgar esti.

Önce Wilhelm sonrasında da Thomas!

İkisi bir arada geri gelmişti.

Wilhelm ise tüm bu olanlara rağmen gülmeye devam ediyordu.

Thomas ona doğru dişlerini çıkardığında Wilhelm hızını kullanıp kaçtı. Sonrasında sesi sokaklarda yankılanmıştı.

‘’Bu kadar salak olmadığınızı söyleyin bana!’’

Damarlar!

‘’Damarlar!’’ diye yankılandı sesim.

Ama çok geçti artık. Her şey için çok geçti.

Her şey için geçti artık, hem de çok geç!

Her şey saniyeler içinde geliştiğinde Wilhelm ortalıktan kaybolmuş, beynimde şimşekler çakmış ve ayağımdaki sancılı ağrı katlanarak acımaya devam etmişti. Brad’in yaraları bir anda kapandığında ne kadar üç elden onu kurtarmaya çalışsak da her şey tam bir fiyasko olmuştu!

Brad’in kalp atışları durduğunda yerde çökmüş bir halde kalakalmıştım tıpkı Thomas gibi!

Ama Melez!

O sadece duruyordu.

Sonrasında sessizce seslendi.

‘’Thomas.’’

Thomas’ın bakışları saniyesinde onu bulduğunda Melez başıyla sağı gösterip birkaç adım sağa doğru gitti. Thomas hızla onu takip etmişti ki sadece onlara bakınmayla yetinmiştim.

‘’Vücudumda kanım varken öldü.’’ Dedi soğukkanlılıkla.

Thomas şaşkınlıkla bizden tarafa baktığında Melez soğukkanlılığını bozmadan konuştu.

‘’Dönüşen melez nasıl olur bilmiyorum, benden bir tane daha kontrolsüz biri nasıl olur bilmiyorum! Dönüşürse… Sürüne ait olmayacak artık.’’ Melez nefesini yavaşça verdiğinde sözlerini sürdürdü. Bu konuşmanın nereye varacağı ise belliydi.

‘’Öldürelim!’’ dedi Melez bir hışımda. Thomas o zaman gözlerini fal taşı kadar açarak Melez’e sert bir bakışla yaklaşmıştı.

Başını olumsuzca salladı.

‘’Onu öldürmeyeceksin!’’ diye bağırdığında olduğum yerde titredim. Thomas’ın gözleri anlık bana kaydığında tekrar Melez’e döndü.

‘’Ölürse kendi kaderiyle, yaşarsa kendi kaderiyle. Bırak ne olacağına bakalım.’’

Melez başını olumluca ileri geri salladığı esnada Brad bir anda nefes alarak uyanmıştı. Onun siyah gözleriyle karşılaştığımda gözlerindeki siyahlık yerini sarıya bıraktı.

Melez bir hışımda yanıma gelip koltukaltlarımdan tuttuğu gibi yerden kaldırıp Brad’den uzaklaştırdı.

Brad…

Dönüşüyor muydu!?

Melez’in bir eli belime sarılı iken ‘’Bayılt şunu, kurt evine gitmeliyiz!’’ diye bağırdı Thomas’a.

Thomas’ın hamlesi çok keskin olmuştu. Brad’in boynu gözlerimin önünde kırıldığında Melez’in omzuna yüzümü kapattım.

Onlarda demek ki bayıltma böyle oluyordu.

Biz insanlar ise bunu yaşadığımızda anında ölüyorduk, tıpkı Emery gibi…

Thomas, Brad’i dikkatlice omuzlarına aldığında Melez de bana dönmüştü. Başımı bakışlarına karşı olumsuzca sallarken yine de bunu yaptı!

Eğildi ve basenimden doğru kaldırarak beni kucakladı. Beş yaşındaki bir çocuğu taşırmış gibi... Bıkkınlıkla başımı kafasına dayadım. Gerçekten kendimi beş yaşında hissetmiştim.

Arabaya vardığımızda Melez ön kapıyı açarak beni bindirdi. Sonrasında da kapımı kapattığı gibi arka tarafa yönelmişti.

Brad’i arka koltuklara ikisi birlikte yerleştirdikten sonra Brad'in yanına Thomas bindi.

‘’Yol boyunca uyanmasına izin verme!’’ diye bağırdı Melez Thomas'a. Thomas buna cevap olarak başını olumluca Melez’e doğru sallarken Melez şoför koltuğuna geçip gazı kökledi. Bir saat on beş dakikalık yol ise şu anki hızımızla sadece kırk beş dakika sürmüştü.

Hızla geçen binalar yerini ağaca bıraktığında camdan dışarısını izlerken tüm bedenimin ağırlaşmasıyla uyuyakalmıştım o an.

Gözlerimi açtığımda yeni bir güne uyandığımı fark etmemle anlamıştım bunu da zaten.

Peki ya Brad!?

Ona ne olmuştu?

Etrafın sessizliği ve ortama dolan Wilhelm’in kahkahalarıyla gözümü irkilerek açtığımda etrafın karanlıklığıyla titredim. Sonrasında kulaklarıma sakin bir ses gelmişti. Bakışlarım o yöne çevrildiğinde Melez’i fark ettim bir kez daha. Sandalyede tam da yatağımın başında oturmaktaydı.

Doğrulmaya çalıştığımda önce başıma bir ağrı girdi sonrasında da acı saplandı ayağıma.

‘’Her şey yolunda.’’ Dedi Melez. ‘’Dinlen, biraz daha uyu ben hep buradayım, güvenle uykuya dalabilirsin.’’

Hep yanı başımda kalacağını söyleyip beni uykuya çağırıyordu.

‘’Ayağını sardım. Yara derin değil. Bir de üstünü değiştirdi kurt kızlar.’’

‘’Brad iyi mi?’’ diye sorduğumda başını olumsuzca salladı.

‘’Artık sadece dinlenmeni istiyorum.’’ Dediğinde iç çekip bir kez daha yastığıma gömülüp yorganıma sarıldım.

Wilhelm durmuş, durmuş, durmuş; beklemiş, beklemiş, beklemiş; ve en sonunda harekete geçip kozunu bir kez daha oynamıştı!

Tam Wilhelm’lik hareketti bu! Önce kaçıyor, saklanıyor, korkuyormuş gibi yapıp ardından korkusuzca gün yüzüne çıkarak saldırmak!

En iyi anı ve zamanı kollayıp gafil avlamak!

Gafil avlanmıştık işte!

Yine avcı olmuştuk ve Wilhelm her zamanki gibi gecenin prensine yaraşır şekilde beklediği gölgelerinden karanlığı yararak çıkmış ve bizi kolayca avlamıştı. En önemli olan şey ise bizi hazırlıksız yakalamasıydı. O ortaya çıktığında biz tamamen av olmuştuk. O etrafta iken av olmamız o an kaçınılmaz idi.

Ürpertilerim yatakta sürmeye devam ederken Melez iç çekerek perdeyi ufacık araladı ve içeriye gün ışığının süzülmesine izin verdi.

‘’Seni korkularından nasıl kurtarabilirim?’’ diye bir soru fısıldayarak kulağıma.

Nasıl mı kurtulabilirdim?

Sadece yoğun ilgi dolu sıcak bir kucaklama gerekiyordu büyük ihtimalle. Ama o kucaklamayı asla hiçbir yerde bulamayacağım için... Şu an işe yarayacak hiçbir çözüm yoktu.

Yani kısacası atlatamayacaktım işte.

İç çekerek bitkinliğimin arasında titremeye başladım.

Bana karşılık verdiğinde ürperdim bir kez daha.

Bakışları bana kaydı. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Ardından kalkıp yatağın baş ucuna oturup elini başıma koydu. Göz kapaklarımı elleriyle ittirerek kapatırken eline dokundum.

Titreyen elimi alarak yorganın üstüne bırakmıştı.

‘’Sen güçlü bir kızsın.’’ Dedi gülümseyip.

Bu benim tebessüm etmemi sağlarken başıma giren ağrı yüzümü soldurmuştu. Bana bir hap uzattığında koşulsuzca elinden alarak içtim. Hap saniyeler içinde etki ederken ağrılarım azalmış vücudum hafiflemişti.

Bu bir ağrı kesici miydi yoksu uyku hapı mıydı ayırt edemezken gözlerim kendiliğinden kapanmış, göz kapaklarım aşağıya düşmüştü.

Uykunun kollarına kendimi bırakmamak için son kez direndiğimde kendisine haykırdım.

İsmini haykırırcasına türünü haykırdım! İsmini kimseye açık etmediği için sadece tür adıyla haykırabilmiştim.

‘’Melez…’’

Yavaş yavaş uykuya dalarken kendisinden değişik bir şey işitmiştim.

Son birkaç kelime... Farklı, tanıdık olmayan bir isim.

Bölüm : 14.09.2024 16:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Eda / VAMPİRİSTİK Serisi / 39: DOĞUŞUN SAATİ
Eda
VAMPİRİSTİK Serisi

80.77k Okunma

15.4k Oy

0 Takip
135
Bölümlü Kitap
VAMPİRİSTİK01: HER ŞEYİN BAŞLANGICI02: GİZLİ PARTİ GECESİNDEN BİR ÇİFT DİŞ03: PARANOYA SONRASI GERÇEKLİK04: BİR VAMPİRİN SIRRI05: KAÇAMAK06: RUH VE BEDEN07: YÜZLEŞME08. AV VE AVCI09. TATLI BİR BİRLİKTELİK10. WİLHELM SORUNU11.OTELİN KEYFİ12. AİLE EVİ13. KAYIP14. AFFEDİŞ15. WİNCHESTERLER16. ORMANIN HÜKÜMDARLARI17. MELEZ1.SEZON FİNALİ2. SEZON TANITIM19: YENİDEN DOĞUŞ20: İYİLEŞME21: DOĞUM GÜNÜ22: KURT EVİNDE DOLUNAY ETKİSİ23: MELEZ İLE BAŞ BAŞA BİR GECE24: BİR PANSUMAN MESELESİ25: MELEZ EVİNDE MELEZ İMTİHANI26: KARANLIKTA SAKLANAN GÖLGE27: İNSANÜSTÜLERLE İMTİHANDA28: ANTRENMAN29: MELEZİN ÖZELİ30: AKUAMARİN TAŞI31: BİR MELEZ SORUNSALI32: GEÇMİŞİN İZLERİ33: BOKS MAÇI34: MELEZ DE BİR VAMPİR35: ÜÇ BENZEMEZ2. SEZON FİNALİ3.SEZON TANITIM37: YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA BİR YERDE38: SON STRATEJİ BÜKÜCÜ39: DOĞUŞUN SAATİ40: TYLER SALVADORE41: DÖNÜŞÜM42: KANDAŞ SAVAŞI43: MELEZLİK SORUNLARI44: ACININ IZTIRABI45: DOLUNAYIN ETKİSİZLİĞİ46: MELEZLERİN DANSI47: SAĞLIKÇI İLE ALFA48: BEBEK MARTİNA49: GELİŞİM VE BÜYÜME50: ADELİTO VE SKYİTO51: KAOSUN GETİRİSİ52: GEÇMİŞE DÖNÜŞ53: BALO3. SEZON FİNALİ4. SEZON TANITIM55: BİR YILDIZIN SON PARLAKLIĞI56: AV VE AVCININ İŞBİRLİĞİ57: GEÇMİŞİN İZLERİ58: ZÜMRÜDÜANKA59: ANILARIN YÜKÜ60: YENİDEN DOĞUŞUN ÇAĞRISI61: GEÇMİŞLE YÜZLEŞME62: SÜRÜ SORUNLARI63: KONSEY64: GEÇMİŞTEN BİR HEDİYE65: İÇİNDEKİ VAMPİRİ KONTROL ET66: AVCI İÇGÜDÜSÜ67: BİR CİLVE MESELESİ68: KAYIPLAR VE YARALAR69: MELEZ GÜÇLER70: VEDA ÖPÜCÜĞÜ71: GEÇMİŞTEN BİR ARKADAŞLA YÜZLEŞME72: VEDA ARDINDAKİ SIR73: MONTANA YOLCULUĞU74: KANLI SAVAŞ75: GÜÇ ARZUSU76: BİR DÜŞMANIN SONU4. SEZON FİNALİ5.SEZON TANITIM78: YENİ BAŞLANGIÇLARA79: KANADA SÜRÜSÜNDE YAŞAMA AİDİYET80: BİR BUNGALOV SORUNU81: SÜRÜDE İLK ANTRENMANLAR82: ŞEHRİ KAZANMANIN YOLU83: TAÇSIZ KRAL VE KRALİÇE84: CASUS85: EVE DÖNÜŞ86: HİPNOZ ADIMLARI87: FESTİVAL88: KORUMA İÇGÜDÜSÜ89: MELEZLİK 10190: GÜCÜN İRADESİ91: HUZURLU KOLLAR92: ŞELALE YÜKSELİRKEN93: HUZURUN MANZARASI94: DUYUMLAR VE FİLİZLER95: TERAPÖTİK BİR ANTRENMAN96: EVLİLİK ADIMLARI97: SON DÖVÜŞ İLK KAN98: ÇİÇEĞİ BURNUNDA GELİN99: KURT ADAMIN DÜĞÜNÜ5. SEZON FİNALİ101: BİR BEBEK MESELESİ102: İDDİA ÜZERİNE103: AÇ KURT104: AŞERME MÜCADELESİ105: SÜRÜYE İTİRAF106: KAN ÇEKİMİ107: YENİDEN VEDALAR108: NINA WAYNE'NİN YIKIMI109: TUTULMA110: GÜÇ OYUNLARI111: PLAN PLANA6.SEZON FİNALİ7. SEZON TANITIM113: KANLI MÜCADELE114: SAVAŞIN GÖLGESİNDE115: WINCHESTER MİRASI116: SANCILAR VE HORMONLAR117: ELİAS VE DAMİEN118: BEBEK ODASI TADİLATI119: VAMPİRLERİN KONTROLÜ120: BİR DÜĞÜN MESELESİ121: YENİDEN MERHABA HAYAT122: DAMIENLİ SABAHLAR123: İYİ Kİ DOĞDUN MARTİNA124: KABUSLARIN BAŞLANGICI125: MAĞARAYA YOLCULUK126: KAYIPLAR VE KAÇIŞLAR ÜZERİNE127: SONUN BAŞLANGICIFİNALSON SÖZ
Hikayeyi Paylaş
Loading...