64. Bölüm

60: YENİDEN DOĞUŞUN ÇAĞRISI

Eda
selinayeda_x

-Düzenlenmiştir.

YENİDEN DOĞUŞUN ÇAĞRISI

“Hayır,” diyerek haykırdım, derin ve yankılanan sesimle “Ben... Ben böyle olmayı reddediyorum.”

Tyler bana şaşkınlıkla bakarken gözlerimi ondan kaçırarak üstümdeki ufak örtüyü attım.

“Adelia, senin dönüşmen gerekiyor. Senin hayatını kurtarmak için...” Tyler hala bana istemediğim bu şeyi yaptırmak isterken ona sırtımı dönerek yataktan kalktım. Ondan uzak durmam gerekiyordu. Ve ondan uzak durabilirsem... Başarabilirdim derin uykuya dalmayı.

Tyler ardımdan sözlerini sürdürmeye çalıştığında sesimle onu susturdum.

“Hayır,” dedim. “Bunu kabul edemem. Kendi irademle dönüşmeyi istemiyorum. Yeterince acı çekmiştim. Ölmüştüm ben!"

Dönüşmeyi tüm iliklerime kadar reddederken olan olmuştu.

"Sen... Üzgünüm ki dönüşeceksin. Çünkü ben senin için elimden geleni yapacağım!" Başımın ani bir dönüşü ile Tyler yanıma gelip beni yatağa bıraktı.

"Dönüşümü reddedersen ölürsün!" Sesi kulaklarımda yankılanırken yaklaşarak fısıldadı. "Bir kez daha!.."

...  

Gözlerimi açtığımda sanki tüm dünyamdan ayrılmıştım. Vücudum, ölümün eşiğinden dönmüş gibi hissettiriyordu, ancak içimdeki ateşten başka hiçbir şey hissetmiyordum. Bir dizi korkutucu ağrı, derinlikten yankılanan çığlıklarla birleşmişti.

Tyler, vücudumu yatağa sabitlemişti. Ellerim ve ayaklarım, hareket edemez haldeydi.

Çığlıklarım odayı doldururken ona karşı koymaya çalışıyordum.

"Yapma!" Diye bağırdım. "Bunu yapamazsın!"

Tyler beni dinlemiyor gibiydi. Beni tüm gücüyle tutarken onu ittirmeye çalışıyordum.

“Bunu istemiyorum! Beni bırak!”

Tyler’ın yüzü, acının ve kararlılığın karmaşasıyla bükülmüştü. “Üzgünüm, Adel.” dedi, sesi düşük ve ciddi. “Bunu yapmak zorundayım. Tek şansımız bu.”

Tyler’ın sesinin yankılanışı, vücudumda bir tür titremeye neden oldu. Gözlerim, Tyler’ın sert bakışlarına karşı koymaya çalıştı; ama her şey, bir kısır döngü gibiydi. Çığlıklarım, vücudumdaki dönüşümün belirtileriyle birleşmiş, odanın duvarlarını titreten bir koro oluşturmuştu.

“Maya!” Tyler, yüksek sesle bağırdığında Tyler'a daha sert bir şekilde karşı koydum. Ellerinden kurtulmak üzere iken Maya'nın odaya girişiyle Tyler bağırdı.

“Tut şunu!”

Maya’nın adımları, odanın sessizliğinde yankılandı. Odaya girdiğinde, güçlü kollarını açarak, beni sıkıca kavradı. Adımlarının güçlü ve kararlı olduğunu hissettim, ama bedenimdeki kıvranmalarını da hissettim. Tyler, dolaptan aldığı bir paketi çıkardı; içinde, en lezzetli kan grubundan birkaç damla vardı. Kan, kırmızı bir sıvı olarak parlıyordu, umut ve korkunun bir karışımı gibi.

Tyler, bu sefer de “Brad!” diye bağırdı, sesi sert ve emir verir bir tonda. “Brad, hemen buraya gel!”

Brad, Maya’nın yanına geldiğinde, Tyler Brad'e de beni tutması için bir emir verdi.

İkisi emre karşılık itaat etmeyi seçtiğinde Brad beni sıkıca tuttu.

‘’Yapma!’’ dedim bir kez daha.

Hareket etmeye çalıştığım her an, direnişle dolu bir mücadeleye dönüşüyordu. Maya, ellerimi ve kollarımı kontrol altında tutmaya çalışırken, Brad de aynı şekilde yardım ediyordu. Çığlıklarım, her geçen dakika daha da büyüyen bir acıyı ifade ediyordu.

Tyler, kanı ağzıma döktü. Kanın tadı, acı ve tuhaf bir şekilde tatlı gelmeye başladığı an, vücuduma girmesi ile aniden dönüşüm süreci başladı. Bir anlığına, çığlıklarım kesildi, ama sadece bir anlığına. Derin bir nefes almakla birlikte, dönüşümün acısı tekrar başladığında, bedenimdeki her hücre, sanki bir ateşin içinde yanıyordu.

Nefesim hızla daralıyor, gözlerim yaşlardan dolayı bulanıklaşıyordu. Tüm vücudum, karıncalanma ve ağrıyla doluydu. Çığlıklarım, odanın duvarlarında yankılanıyor, her bir detay dönüşümün derinliğini hissettiriyordu.

Bebek ağlamaları, evin her köşesinden yankılanıyordu; bu sessizlikte, sanki çocukluğun hüzünlü yankısı gibiydi.

“Bodrum!” Tyler, son bir çığlık attı. Onun bu sözleri ile kendimi Brad ve Maya'nın kollarında bulmuştum.

Kalbime bir hançerin saplanışı gibi oturan ağrı çığlığımı bir kez daha bana tekrarlatırken bodrumun o soğuk havasını bir kez daha solumuştum, bodrum şimdi de benim dönüşümün için bir aracı olmuştu.

Sesim, bodrumun ses geçirmeyen ortamında yankılanıyor, her şey bu karanlık yerde yoğunlaşıyordu.

Tyler’ın yüzü, acı ve umutsuzluk içinde titriyordu. Maya ve Brad, dönüşüm sürecimin her anını izliyor, acılarımı ve mücadelemi gözlemliyorlardı. Her şey, dönüşümün derinliklerinde, acı ve mücadele içinde geçiyordu. Her şey, bodrumun karanlığında değişiyor, ve içimdeki savaş, dönüşüm süreciyle devam ediyordu.

"Karşı koyma!" Diyordu Tyler.

Karşı koyarsam dönüşüm olmayacakmış gibi!

Karşı koymak sadece süreci yavaşlatacaktı. Ama bu dönüşüm ilelebet bir gün... Gerçekleşecekti!

Tüm vücudumda yankılanan acı, her bir hücremi sarsarak içimi kavuruyordu. Derin bir nefes almak için çırpınırken, gözlerim kararmış ve çevremdeki her şey bulanıklaşmıştı. Sanki tüm renkler ve sesler, karanlık bir tünele çekilmiş gibi, her şey daha da derinleşiyordu. Her şeyin üzerinde, dönüşümün zorlayıcı acısı egemen olmuştu.

Bedenim, bir ateşin içinde pişer gibi yanıyordu. İçimdeki her bir kas, her bir sinir ucu, yoğun bir yanma hissiyle dolmuştu. Çığlıklarım, bodrumun soğuk duvarlarında yankılanıyor, çığlıklarımın acı dolu yankıları, dönüşümün derin etkilerini ifade ediyordu. Her şey, bir kısır döngü gibi dönüyordu, acı ve mücadele, her bir anı derinleştiriyordu.

Birden, vücudumda yoğun bir titreşim hissettim. Derin bir bağırış, acı ve umutsuzluk içinde yükseldi. “Aaaaaahhh!” diye bağırırken, bu son çığlık...

Tüm enerjimi tüketmiş gibi hissediyordum. Her şey, sanki son bir kez daha içimde patlıyordu. Gözlerim, kararmaya başlamıştı, karanlık ve soğuk bir boşluğa çekiliyordum. Derin bir nefes almaya çalışırken, gözlerim tamamen kararmış, etrafımdaki her şey yok olmuştu.

Son çığlık, dönüşümün acısının zirveye ulaşmasıydı. Vücudumdaki her hücre, son bir kez daha titreşirken, beynimde yoğun bir karanlık oluşmuştu. Her şey, bir anlığına durmuş gibi görünüyordu; dünya, acının ve umutsuzluğun karanlığına gömülmüştü.

Gözlerim, karanlık bir boşluğa çekilmiş, acı ve mücadele içinde kaybolmuştu. Derin bir sessizlik, her şeyin üzerinde egemen olmuştu. Son bağırışım, dönüşümün zirve noktasıydı; son bir çığlık, karanlık bir boşluğa düşerken, dönüşümün derin acısının son anları yaşanıyordu.

Bu karanlıkta, dönüşüm sürecinin acısı, tüm gücüyle etkisini gösteriyordu. Her şey, bir anlığına durmuş, yalnızca karanlık ve acı kalmıştı. İçimdeki savaş nihayet bu son bağırışla birlikte sona ermiş dönüşümün nihai anı yaşanmıştı.

Hatıralar!

Bodrumun dar ve karanlık ortamında, vücudumun içindeki ateş yükseldikçe yükseliyordu. Acı, her köşeyi aydınlatan bir flaş gibi beynimde patlıyordu. Çığlıklarım, nefes alıp verme çabamla birleşiyor, odanın taş duvarlarına çarpıyordu. Ellerim, bedenimle bir savaşa girişmiş gibi titriyordu. Korkularım, içimdeki boşlukları daha da derinleştirerek var gücümle etrafımdakilere saldırıyordu.

Tyler, bu öfkeli ve çığlık dolu anın ortasında, etkisiz hale gelmiş bir figür gibi bodrumun taş duvarına sertçe çarptı. Yüzümdeki titremenin ve acının etkisiyle, gözlerim kararmış, çevremdeki her şey bulanıklaşmıştı. Vücudum, dönüşümün etkisiyle dalgalanırken, Tyler'ın odanın duvarına çarpma sesi, bir yankı gibi benim çığlıklarımla birleşti.

O an, belleklerim derinliklerinde kazınmış bir yara gibi, dönüp duruyordu. Çığlıklarım daha da artıyor, her bir sesi, o anki anıların tazeliğini yeniden yaşatıyordu. İçimdeki tüm korkular, dönüşümün her aşamasında kendini hissettirmişti.

Dönüşüm süreci, benim bilinçaltımdaki her şeyi ortaya çıkarmış, tüm hatıralarımı su yüzüne çıkarmıştı yavaş yavaş; unuttuğum, unutmak istediğim her ne varsa!

Unuttuğum ne varsa, her şey dönüşüm sırasında kendini hatırlatılıyordu. O anki derin acı, geçmişin tüm anılarını yeniden canlandırıyordu.

Tüm bu süreçte, bedenim ve zihnim arasındaki çatışma, giderek şiddetlenmişti. Unuttuğum tüm korkular, dönüşümün etkisiyle yeniden hatırlanıyor, her bir çığlık, içimdeki derin boşlukları daha da genişletiyordu. Acı, her bir hatıra gibi kalbimde yankılanıyor, dönüşümün her anında, geçmişin gölgeleriyle yüzleşiyordum.

Son çığlıklarım, dönüşümün nihai aşamasına yaklaşıyordu. Her şey, karanlık ve yoğun bir boşluğa çekilmiş gibi görünüyordu. İçimdeki savaş, bu son çığlıklarla birlikte en yüksek noktasına ulaşmış, dönüşümün derin etkileri her şeyin üzerinde egemen olmuştu. Adelia'nın hatırladığı her şey, dönüşüm sürecinin bir parçası olarak yüzeye çıkmış, tüm korkular ve anıları yeniden capcanlıymış gibi yaşamıştım.

... 

Karanlık bir bodrum.

Hiçbir ışık yoktu, önümü gösterecek ve yolumu aydınlatacak.

Kilitli bir kapı, altından ışık bile süzülmeyen bir orada bir başımaydım.

Dik merdivenler, her bir adımı yankılatan ve üstündeki tozların katmanlaşmış olduğu.

Derin uğultu sesleri, karanlıktaki gölgeler ve fareler...

Burası bir ağırlama odasıydı.

Sıradaki kurbanı ağırlama odası!

Bodrumun dışından üst kattan çığlık sesleri her yeri inletirken kollarındaki zincirleri çekiştirdim.

Zincirler tenimi delip geçerken acılı iniltilerim bir kez daha bodrumun karanlık zeminine çarparak yığıldılar.

Halsizdim, yeni iyileşmiştim zaten.

Ama bu bir engel olmamıştı.

Ailem ve ben...

Bu karanlık anları tatmıştık misline kadar.

...  

Bodrumun karanlık köşelerinde yalnızca dört duvarla çevriliydi. Hava dar, sıkışmış ve havasızdı; her nefeste sanki boğulacak gibiydi. Duvardaki çürük taşlar, gölgelerin içinde saklanarak umutsuzluğumu pekiştiriyordu. Yalnızlık, acı ve çaresizlik içinde, duvarlara vurduğunda her şeyin sona erdiğini düşünmüştüm.

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp zemini ıslatırken artık umut etmekten başka bir seçeneğim kalmamıştı bu umutsuz çığlıkların ortamı doldurmasına rağmen.

...  

Zaman hızlıca geçip gitmişti.

Havanın hangi zamanı gösterdiği bile bilinmezken, gece mi gündüz mü ayırt edilemezken, saatin kaç olduğu tahmin dahi edilemezken...

Üst kattan gelen çığlıklar susmuştu.

Ve aniden...

Bodrumun kapısı ani bir gürültü ile bir anda açıldı.

...  

Gözlerimi araladığımda kendimi karanlıkta bulmamla aniden irkildim.

Huzursuzluğum tüm bünyeme karışırken yerde cenin pozisyonuna gelerek titremeye başladım. Gözyaşlarım soğuk zemine düşerken çığlıklarım ağzımdan firar etti.

Bodrumdaki anılar, çığlıklar, işkenceler peşimi bırakmazken daha sesli bir şekilde çığlık attım.

Çıkmam lazım...

Çıkmam lazım buradan.

Kalamam burada!

Nefesim daralırken ellerimin karıncalanmasıyla sütuna sertçe tutundum.

Birinin omzuma dokunuşu ile irkilmiştim.

Gözlerim, acının ve korkunun içinden yavaşça açıldığında, ilk gördüğüm şey Tyler'ın endişeyle bakışları oldu. O an, korkularımın yavaşça yok olduğunu hissettim. Vücudum, dönüşümün sonunda bir tür huzur arayışıyla sarsılırken, Tyler'ın bana sarılması, bana güven verdi. Onun varlığı, korkularımı ve acılarımı bir nebze olsun hafifletmişti.

Tyler, beni nazikçe kucakladı. İçindeki güç, bana güven ve huzur sağlarken, bodrumun soğuk ve karanlık duvarlarından uzaklaştırıldım. Her adımda, dönüşümün getirdiği yüklerden biraz daha arınmış, kendimi daha rahat hissetmeye başlamıştım. Tyler’ın sıkı kucaklaması, benim için hem bir koruma hem de bir teselli kaynağıydı.

Bodrumdan çıkıp evin daha sıcak ve güvenli atmosferine adım atarken, içimdeki korkular yavaşça yok oluyordu. Tyler, adımlarını sessiz ve emin bir şekilde atarak, beni en güvenli yer olan odasına taşıdı.

Melezin odasına!

...  

Melezin odası, Tyler’ın odası; dönüşümden sonra benim için adeta bir sığınak olmuştu. Odaya adım atar atmaz, Tyler beni dikkatlice yatağa yerleştirdi. Gözlerim, Tyler’ın huzur verici varlığıyla daha da rahatlamış, dönüşümün etkileri yavaşça azalırken, huzurlu bir uykuya geçiş yapmaya başlamıştım. Tyler, yanımda oturarak, dönüşümümün getirdiği zorunlu dinlenmenin keyfini çıkarmama yardımcı oluyordu.

Sıkıca Tyler’a sarıldım, onun güvenli kucaklaması beni rahatlatıyordu. Vücudum, dönüşümün getirdiği yorgunlukla doluyken, Tyler’ın sakinleştirici varlığı her şeyin daha iyi olacağına dair bir umut ışığı sunuyordu. Tyler’ın kucağında yatarken, gözlerim tekrar kapanmış, dönüşümün acılı aşamalarının ardından nihayet huzurlu bir uykuya dalmaya başlamıştım.

İçimdeki derin huzur, dönüşümün yarattığı belirsizlikleri ve korkuları yavaşça silmekteydi.

... 

Bodrumun karanlık köşelerinde, bağlandığım sütünde öylece dikilmekteydim. Bodrumun dar havası nefesimi daraltıp nefes alışverişimi yavaşlatırken havadaki mide bulandırıcı koku ruhuma işliyordu.

Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp bir kez daha zemini ıslatırken artık yavaş yavaş umudum da kesilmişti.

...  

Zamanlar geçip gitmişti.

Havanın hangi zamanı gösterdiği bile bilinmezken, gece mi gündüz mü ayırt edilemezken, saatin kaç olduğu tahmin dahi edilemezken... Zaman aynen böyle geçip gitmişti

Üst kattan gelen çığlıklar susmuştu.

Ve aniden...

Bodrumun kapısı tüm gürültüsü ile açıldığında umut ışığı gözlerimde çaktı.

...  

Bodrum'da huzursuzca, gözlerimdeki yaşlar tükenmeden ayakta dikilirken kapının aniden açılışı ile korkuyla titredim. Bağlandığım sütün sıkıca sırtımla sarılırken kapıdan tarafa döndüm.

İçeriye loş bir ışık sadece ucundan ucundan süzülürken bakışlarım başka bir tarafa kaydı.

İçeriye giren kişiye gözlerimi odakladığımda bir çift turuncu gözle irkildim. Ellerimi ittirdiğimde zincirler bir kez daha elimi kesti.

Acıyla inlerken iki turuncu göz yaklaşmaya devam ediyordu.

Acıyla son kez inledim. "Dur!" Yoğun nefes alışverişlerim arasından fısıldadım.

"Kimsin sen!?"

Sessizlik bodrumda yankılanırken adım sesleri inletmişti her yeri.

Gözlerim yaşla doluyken anladım.

Sıranın bana geldiğini anladım.

Herkesin işkencesi ve sınanması farklıydı. Beni ise... Bir insanüstüye mi veriyorlardı?

Ellerindeki zinciri çekiştirmeye devam ederken acıdan dizlerimin üstüne çöktüm.

Kısa süre içerisinde turuncu bir çift göz yanımda aniden belirerek benim gibi dizlerinin üstüne çökmüştü. Gözleri normale döndüğünde onun bakışlarında kaybolurken tanıdık geldi her şey.

Kokusu, bakıpları, endişesi...

Turuncu gözler...

Kurt adam ne de vampir...

Melezdi.

"Tyler..." Diye fısıldadım. Onun olduğunu umut etmiyordum, onun olduğuna emin gibi bir şeydim artık.

Onun gelişi, Adelia’nın kalbinde bir umut ışığı yakmışken ellerimdeki zincirler bileklerimden firar ederek tek bir kerede yere düştü.

Zincirden çıkan yüksek selis kulaklarımı çınlatırken ellerimi salladım.

Artık özgürdüm.

“Adel... Buradayım.” Tyler’ın sesi, bodrumun sessizliğinde yankılandı. Tyler gözyaşlarımı silmeye başladığında ona sıkıca sarıldım. Elleri belimi incelikle sararken beni belimden tuttuğu tek bir eliyle kucaklayarak karanlığın içinden aldı.

Çaresiz bir şekilde başımı omzuna yatırıp fısıldadım.

“Lütfen… Lütfen beni buradan çıkar. Ne olur...”

Tyler, derin bir nefes aldı. Ardından beni merdivenin ucuna bırakmış ve oturtmuştu.

"Tyler?" Sesim buruk çıkmıştı.

Tyler ise bakışlarını kaçırdı.

"Önce..." Dedi ve ardından devam etti.

"Önce babanı kurtarmalıyım!"

Tyler gözlerimin önünden ufak bir karanlık dalgasıyla yok olup gittiğinde titreyerek bacaklarımı kendime çektim ve yüzümü oraya gömdüm.

Kapım açıktı, ellerim çözük.

Eğer çıksam çıkabilirdim veyahut... Kalsam kalabilirdim.

Şu an kimse beni engellemezken yavaşça tozlu merdivenin kollarına tutunarak ayağa kalktım.

Babam... Çığlıkları durduğunda... Ve yanıma Tyler geldiğinde... İçim ürpererek yerimde kaldım.

Babam kurtulabilmiş miydi!?

...  

Ormanın derinlikleri, gece karanlığında bir sessizlik örtüsüyle kaplıydı. Ağaçların arasından sızan ay ışığı, yoğun yaprakların arasında kaybolmuş ince bir gümüş parıltı gibi görünüyordu. Ağaçların gölgeleri, arazinin kıvrımları üzerinde dans ediyordu. Geceye ait sessizlik, arada bir kuşların ötüşüyle bozuluyor, karanlık bir doğanın içindeki huzuru kırıyordu.

Derin bir nefes aldım Göğsüm hızla inip çıkıyordu ve gözlerim çevremdeki gölgelerdeki hareketleri dikkatle izliyordu. Vücudum her adımda sıkıca gerildi. Avın bulunma olasılığı, içindeki her bir kası tetikte tutuyordu. Gözlerim avın ne zaman çıkacağını, ne zaman bir hareketlilik göstereceğini anlamak için, gece karanlığına derinlemesine bakıyordu.

Elimde bir arbalet vardı. Namlusunda ise melez zehri sürülü bir kazık! Kurtboğanlı ve de mine çiçeği tozlu!

Gecenin karanlığına rağmen parlamayan zehir ile karanlık ormanın içinde ilerlemeye devam ettik.

Babam, Başkan Lewis, Mike amca, Sky, ben ve birkaç avcı daha!

Bu benim ilk görevimdi.

Sky ile birlikte en küçük avcılar olarak arasındaydık üyelerin. Bir vampir görülmüştü ormanlık alanda. Ve tespit edildiğinde ise anlaşıldı ki o bir melezdi!

Elimdeki arbalete bu yüzden sıkıca sarılmıştım.

Tek bir hareket ile hedef vurulmaya hazır bir şekilde önümde belirecekti. Sonrasında ise kalbe saplanan bir kazık!

Bu melezi zayıflatan hamle olduğunda bedeninin çürümesi için kurşunlanacaktı, gümüş kurşunlar.

Ve melezin yavaş ölümü böylelikle gerçekleşecekti.

"Adımlarınıza dikkat edin çocuklar." Diye fısıldadı Mike amca.

Burada başkan Lewis'in kabulü ile bulunuyorduk. O bizi beğenirse geleceğin meclis üyeleri bile olabilirdik, tıpkı ailem gibi.

Tıpkı direk tüm vampir avcısı meclis üyeleri gibi!

...  

Ormanın içindeki yavaşça ilerleyiş yerini sessizliğe bırakmıştı. Ortamın rahatlatıcı sesi hedeflerimiz sebebi ile bizi rahatlatmak yerine adımlarımızı kararlaştırmamızı sağlarken gelen hışırtı ile olduğum yerde kaldım.

Rüzgarın uğultusu, yaprakların hışırtısı...

O buradaydı.

Aldığım eğitimler üst düzeydi.

İz sürme yeteneklerim, ve avcılığım!

Her şey yaşıma göre olması gerektiği gibiydi.

Sky'a işaret verdim. Beni onaylamıştı. Ardından da harekete geçtik.

Sky dikkat dağıtma eylemlerine geçtiğinde bende konumumu aldım.

Bir gözümü kıstım. Öbürü ile etrafı hızlıca süzdüm.

Bir hışırtı daha duyuldu.

Tek bir şans tek bir tetik!

Nefesimi vererek tetiği çektim.

Kazık havada süzülerek isabet etmişti dört ağaç ötedeki silüete.

Acılı bir inleme duyulduğunda gülümsedim. Babamlara ve başkan Lewis'e döndüm.

Bana takdir ederek bakan Lewis'e gülümsedim.

İlerlemeye devam ettik.

Karanlık ormandaki karanlık silüetin yanına vardığımızda ise her şey ters gitmişti.

Tyler!?

Vurduğum kişi... Tyler olmuştu.

Ormanda deliler gibi koşan melez Tyler mıydı!?

Ama onun burada ne gibi bir işi vardı ki!?

Ürkerek yutkunduğumda silahlar çekildi.

Tyler kazığı üstünden atmış yere yığılmış iken başkan Lewis acımadan tetiği çekti. Mermi göğüs kafesine saplandığında Tyler acıyla inlemişti.

Babama döndüğümde yüzü acı ile parlamıştı. Arbaletimi elimden düşürdüğümde başkan Lewis'in işareti ile meclis üyelerinden bir tanesi elime gümüş mermi sıkan silahı verdi.

"Hadi!" Dedi başkan. "Bunu hak ettin."

Yutkunduğumda tüm gözler beni buldu. Tyler'ın bakışları ile karşılaştığımda başkan Lewis sözlerini sürdürdü.

"Hadi Sky. Sende!"

Biz en küçükleriydik.

Avcılığa kabul edilecek iki genç.

Ve başkan Lewis...

Bunu yapmamızı, avı bitirişimizi bizden istiyordu.

Sky ile aynı anda silahlarımızı doğrulttuğumuzda Sky'a çaresizce baktım.

Ona karanlığın içinden verdiğim olumsuz bir ifade ve ardından harekete geçme işareti ile arkamızı döndük. Aynı anda farklı iki meclis üyesine sıktığımızda babam ve Mike amca ortalığı karıştıran hamleyi yaptılar. Mike amcanın bakışları şaşkınlık içerirken bize uymuşlardı. Etrafta silahlar patladı. Tek bir kurşunluk silahımı yere fırlattığı da savunmasız kalmıştım.

Bakışlarım Tyler'a gittiğinde aldığı onca yaraya rağmen tek bir adımda yanıma gelmiş ve soluğunu zorlukla vererek yere çökmüştü.

Beni korumak istese de başaramadı.

Kendini tuzağa çekmişti.

Başkan Lewis'in aldığı hiza, silahını hedef karşında kaldırması...

Ve hiç düşünmeden tetiği çekişi!

"Tyler!" Diye bağırdım.

Tyler zorlukla nefes alıp verirken ve yarım yamalak bir şekilde ayakta durarken düşüncesizce davranarak kayıtsız şartsız merminin önüne atladım.

O an belki de Tyler'ın kalbine saplanacak olan mermi karnımı deşip geçtiğinde yere yığıldım.

Tyler beni havada tuttuğunda gözlerindeki acı dolu öfkenin parıltılarını hissettim.

Tyler kanından birkaç damla ağzıma bırakmışken beni yavaş bir şekilde ıslak toprağa yatırmıştı. Kuşkusuzca başkan Lewis'e saldıracakken tüm kurşunların hedefi olduğunda gelen destek kuvvet sonucu Tyler gitmek zorunda kaldı.

Bakışlarım Tyler'ın gidişinin arkasında kalakalmış iken Sky yanıma çökmüştü.

Yakınlardan gelen bir çığlık ile bakışlarım çığlığa kaydığında babamı fark ettim.

Bacağına saplanan kazık ile yere çöktüğünde destek kuvvetten gelen avcılar onu sürükleyerek götürdü. Sky'ı yanımdan çekiştirerek aldıklarında başkan Lewis tam da karşıma dikildi. Silahın namlusu üstümde gezinirken gözlerim kapandı. Bir silah sesi patlamış olsa da o silah sesi benim ölümüm için değildi.

"Götürün şunu gözüm görmesin. Çocukları ayrı ayrı kapatın bodrumlara. Babalarıyla birazcık işim var benim!"

Patlayan silah sesiyle vurulan kişi Mike olmuştu, omzundan!

...  

 

Bölüm : 16.09.2024 16:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Eda / VAMPİRİSTİK Serisi / 60: YENİDEN DOĞUŞUN ÇAĞRISI
Eda
VAMPİRİSTİK Serisi

80.77k Okunma

15.4k Oy

0 Takip
135
Bölümlü Kitap
VAMPİRİSTİK01: HER ŞEYİN BAŞLANGICI02: GİZLİ PARTİ GECESİNDEN BİR ÇİFT DİŞ03: PARANOYA SONRASI GERÇEKLİK04: BİR VAMPİRİN SIRRI05: KAÇAMAK06: RUH VE BEDEN07: YÜZLEŞME08. AV VE AVCI09. TATLI BİR BİRLİKTELİK10. WİLHELM SORUNU11.OTELİN KEYFİ12. AİLE EVİ13. KAYIP14. AFFEDİŞ15. WİNCHESTERLER16. ORMANIN HÜKÜMDARLARI17. MELEZ1.SEZON FİNALİ2. SEZON TANITIM19: YENİDEN DOĞUŞ20: İYİLEŞME21: DOĞUM GÜNÜ22: KURT EVİNDE DOLUNAY ETKİSİ23: MELEZ İLE BAŞ BAŞA BİR GECE24: BİR PANSUMAN MESELESİ25: MELEZ EVİNDE MELEZ İMTİHANI26: KARANLIKTA SAKLANAN GÖLGE27: İNSANÜSTÜLERLE İMTİHANDA28: ANTRENMAN29: MELEZİN ÖZELİ30: AKUAMARİN TAŞI31: BİR MELEZ SORUNSALI32: GEÇMİŞİN İZLERİ33: BOKS MAÇI34: MELEZ DE BİR VAMPİR35: ÜÇ BENZEMEZ2. SEZON FİNALİ3.SEZON TANITIM37: YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA BİR YERDE38: SON STRATEJİ BÜKÜCÜ39: DOĞUŞUN SAATİ40: TYLER SALVADORE41: DÖNÜŞÜM42: KANDAŞ SAVAŞI43: MELEZLİK SORUNLARI44: ACININ IZTIRABI45: DOLUNAYIN ETKİSİZLİĞİ46: MELEZLERİN DANSI47: SAĞLIKÇI İLE ALFA48: BEBEK MARTİNA49: GELİŞİM VE BÜYÜME50: ADELİTO VE SKYİTO51: KAOSUN GETİRİSİ52: GEÇMİŞE DÖNÜŞ53: BALO3. SEZON FİNALİ4. SEZON TANITIM55: BİR YILDIZIN SON PARLAKLIĞI56: AV VE AVCININ İŞBİRLİĞİ57: GEÇMİŞİN İZLERİ58: ZÜMRÜDÜANKA59: ANILARIN YÜKÜ60: YENİDEN DOĞUŞUN ÇAĞRISI61: GEÇMİŞLE YÜZLEŞME62: SÜRÜ SORUNLARI63: KONSEY64: GEÇMİŞTEN BİR HEDİYE65: İÇİNDEKİ VAMPİRİ KONTROL ET66: AVCI İÇGÜDÜSÜ67: BİR CİLVE MESELESİ68: KAYIPLAR VE YARALAR69: MELEZ GÜÇLER70: VEDA ÖPÜCÜĞÜ71: GEÇMİŞTEN BİR ARKADAŞLA YÜZLEŞME72: VEDA ARDINDAKİ SIR73: MONTANA YOLCULUĞU74: KANLI SAVAŞ75: GÜÇ ARZUSU76: BİR DÜŞMANIN SONU4. SEZON FİNALİ5.SEZON TANITIM78: YENİ BAŞLANGIÇLARA79: KANADA SÜRÜSÜNDE YAŞAMA AİDİYET80: BİR BUNGALOV SORUNU81: SÜRÜDE İLK ANTRENMANLAR82: ŞEHRİ KAZANMANIN YOLU83: TAÇSIZ KRAL VE KRALİÇE84: CASUS85: EVE DÖNÜŞ86: HİPNOZ ADIMLARI87: FESTİVAL88: KORUMA İÇGÜDÜSÜ89: MELEZLİK 10190: GÜCÜN İRADESİ91: HUZURLU KOLLAR92: ŞELALE YÜKSELİRKEN93: HUZURUN MANZARASI94: DUYUMLAR VE FİLİZLER95: TERAPÖTİK BİR ANTRENMAN96: EVLİLİK ADIMLARI97: SON DÖVÜŞ İLK KAN98: ÇİÇEĞİ BURNUNDA GELİN99: KURT ADAMIN DÜĞÜNÜ5. SEZON FİNALİ101: BİR BEBEK MESELESİ102: İDDİA ÜZERİNE103: AÇ KURT104: AŞERME MÜCADELESİ105: SÜRÜYE İTİRAF106: KAN ÇEKİMİ107: YENİDEN VEDALAR108: NINA WAYNE'NİN YIKIMI109: TUTULMA110: GÜÇ OYUNLARI111: PLAN PLANA6.SEZON FİNALİ7. SEZON TANITIM113: KANLI MÜCADELE114: SAVAŞIN GÖLGESİNDE115: WINCHESTER MİRASI116: SANCILAR VE HORMONLAR117: ELİAS VE DAMİEN118: BEBEK ODASI TADİLATI119: VAMPİRLERİN KONTROLÜ120: BİR DÜĞÜN MESELESİ121: YENİDEN MERHABA HAYAT122: DAMIENLİ SABAHLAR123: İYİ Kİ DOĞDUN MARTİNA124: KABUSLARIN BAŞLANGICI125: MAĞARAYA YOLCULUK126: KAYIPLAR VE KAÇIŞLAR ÜZERİNE127: SONUN BAŞLANGICIFİNALSON SÖZ
Hikayeyi Paylaş
Loading...