75. Bölüm

71: GEÇMİŞTEN BİR ARKADAŞLA YÜZLEŞME

Eda
selinayeda_x

-Düzenlenmiştir.

GEÇMİŞTEN BİR ARKADAŞLA YÜZLEŞME

Tyler, Nina'nın ihanetini öğrendiğinde derin bir iç çatışma yaşamıştı. Yılların dostluğu, güvendiği birinin bıçağı olmuştu. Ancak Tyler için en büyük ikilem, Nina'nın bu ihaneti neden yaptığını anlamaktı. Wilhelm'in baskısı ve tehditleri, Nina'nın çaresizliğini körüklemişti ama bu, ihanetin bedelini hafifletmezdi. Nina’nın son sözleri zihninde yankılanırken, onun elinde ölmeyi seçmesi bile Tyler'ın içindeki öfkeyi dindirememişti.

Kurt formunda kurt evine yetiştiğinde Adelia'nın yaralanmış haldeki görüntüsü onu tam anlamıyla çileden çıkardı. O an içinde kalan tüm insani duyguları bir kenara bırakarak önüne çıkan her vampiri parçalamıştı. Gözlerinde sadece öfke ve intikam vardı; ihanetin ağırlığı ve Adelia'nın acısı ona daha fazla güç vermişti.

Saldırıdan bir aydan biraz fazla geçen süreden sonra…

Nihayet hazırdı yüzleşmeye.

Saldırıdan iki hafta sonra herkes iyileşmiş, evdeki atmosfer normale dönmüştü. Ama Tyler’ın içindeki fırtına dinmemişti. Nina’ya ne yapacağı konusunda bir karar vermek zorundaydı. Bu karar, sadece eski bir dostun hayatıyla ilgili değil, aynı zamanda kendi iç huzurunu ve Adelia’ya karşı olan sorumluluğunu da etkiliyordu.

Tyler, Nina'nın ne yaptığını Adelia’ya anlatıp anlatmama konusunda tereddüt içindeydi. Adelia’nın güçlü bir kişiliği vardı ama bu tür bir ihaneti öğrenmek onu nasıl etkilerdi? Tyler, Adelia’ya olan sevgisi ve onu koruma içgüdüsüyle hareket ederken, ona gerçeği söylemenin hem Nina’nın hem de Wilhelm'in oyununu gözler önüne sereceğini biliyordu.

Ama aynı zamanda, Adelia’nın kırılmasını istemiyordu.

Sonunda, Tyler kararını verdi.

Ama öncesinde ilk önce bu sorunu çözmeliydi.

Tyler akşam güneşinin batışının ardından şehre varır varmaz Nina ile yüzleşmeye karar verdi. Nina’yı evine vardıktan sonra dışarıya çağırmak için telefonuna sarıldı. Tabii telefonu kapalıydı.

Adelia’nın hiç ulaşamadığı telefon!

Tyler bıkkın bir ifade ile telefonu cebine atıp Nina’nın kapısının önüne dayandığında içinde biriken öfke ve hayal kırıklığı, yüzünde sakin bir ifade ile saklanıyordu. Ancak gözlerinde, Nina’yı bekleyen fırtınanın ipuçları parlıyordu. Yıllarca yanında savaştığı, güven duyduğu birinin ihaneti, Tyler’ın gururunu ve güvenini kırmıştı. Şimdi ise bu ihanetin hesabını sormanın vakti gelmişti.

Nina, Tyler’ın çağrısını duyduğunda titredi. Onunla yüzleşmekten kaçamayacağını biliyordu. Wilhelm'in tehditlerine boyun eğmiş ve bu ihanetin bedelini ödemeye hazırdı. Tyler'ın soğukkanlı ve kararlı yüzünü düşündükçe içinde derin bir korku dalgası yükseldi. Ama kaçmadı; çünkü Tyler’a karşı ne kadar suçluysa, o kadar da minnettar hissediyordu. Kendi sonunun ne olacağını bilmeden, başı dik bir şekilde karşısına çıktı.

Nina’yı evin arka tarafında, boş ve sessiz bir alanda bekleyen Tyler, onu gördüğünde gözlerini kısarak baktı. Sessizliği ilk bozan Tyler oldu, sesi soğuk ve keskin bir bıçak gibiydi:

“Beni oraya uzak tutmak için Wilhelm’in oyuncağı oldun. Neden, Nina? Nasıl bu kadar zayıf düştün?”

Nina, Tyler’ın gözlerinin derinliklerindeki hayal kırıklığını hissedebiliyordu. Bu, beklediği türden bir öfke değildi; bu, derinlerde kök salmış bir ihanetin getirdiği sessiz bir acıydı. Gözlerini kaçırmadan cevap verdi:

“Evet, Wilhelm’in tehditlerine boyun eğdim. Onun istediğini yaptım… ama bunun kolay bir seçim olduğunu düşünme. Her gün bu ihanetin ağırlığı altında ezildim. Ben… bir noktada seni koruduğumu düşündüm. Eğer Wilhelm’i oyalayabilseydim, belki senin başına bir şey gelmezdi. Ama… başarısız oldum.”

Tyler, Nina’nın kelimeleriyle bir an sarsıldı, ama bu onun öfkesini hafifletmeye yetmedi. Gözleri, parlayan bir tehlikenin kıvılcımlarını taşıyordu. Bir adım atarak ona yaklaştı, sesi daha da sertleşti:

“Kendini böyle mi avutuyorsun, Nina? Beni korumak mı? Adelia yaralanmış, kurt sürüsü dağılmanın eşiğine gelmişken, senin bu bahaneni mi dinleyeceğim?”

Nina, acı bir gülümsemeyle başını salladı. “Biliyorum. Korkaktım, zayıftım. Kendimi bile koruyamayacak kadar zayıf düştüm. Ama bir seçim yapmam gerekiyordu, ve bu yanlış seçim oldu.” Gözleri doldu ama gözyaşlarının akmasına izin vermedi. “Eğer beni öldürmek istiyorsan… bu senin hakkın, Tyler. Belki de bu, benim hak ettiğim son.”

Tyler, ona baktı ve derin bir nefes aldı. İçindeki çelişki yüzünden okunuyordu. Bir yandan Nina’nın ihaneti, diğer yandan yıllarca süren dostluk. Ama en çok da, onun için hala önemli olan birinin böyle bir hataya düşmüş olmasının verdiği acı.

“Ölmek senin için kurtuluş olurdu,” dedi Tyler. “Ama bu kadar kolay olmayacak. Beni sırtımdan bıçaklayan biri, sadece ölüp gitmeyi hak etmiyor. İhanetinin sonuçlarıyla yüzleşmeni istiyorum. Sana bir şans vereceğim, ama bu şans… tamamen bana bağlı Eğer Wilhelm’in izini sürmeme ve onu alt etmeme yardım edersen, belki seni affederim. Ama bir kez daha yanlış bir adım atarsan, seni kendi ellerimle yok edeceğim. Bu kez merhamet göstermem.”

Nina, bu teklifi beklemiyordu. Tyler’ın gözlerinde beliren sert kararlılık, ona hiçbir kaçış yolu bırakmıyordu. Ama yine de bu, hayatta kalması için bir fırsattı. “Tamam,” dedi fısıldayarak. “Sana yardım edeceğim. Ne gerekiyorsa yapacağım.”

Tyler, bir süre sessiz kaldı. Sonra gözlerini ondan çekmeden ekledi: “Bu iş burada bitmedi, Nina. Benimle birlikte çalışırken her an gözüm üzerinde olacak. Seni bağışlamam için çok çalışman gerekecek.” Ardından sert bir bakışla ekledi, “Ama unutma, bu senin son şansın.”

Nina, Tyler’ın kararlı duruşunu izlerken başını eğdi. “Bunu hak ediyorum,” diye fısıldadı, “ve elimden gelen her şeyi yapacağım.”

Tyler, ona son bir bakış attıktan sonra arkasını döndü. İçinde hala öfke ve güvensizlik vardı, ama aynı zamanda Wilhelm’i alt etme yolunda ilerlemeye kararlıydı. Nina’nın yardımını kullanacaktı, ama onun gözünden hiç uzak durmayacaktı. Bu ihanetin yaraları hemen sarılmayacaktı, ama Tyler yoluna devam etmek zorundaydı. Hem kendisi için, hem de sevdiklerini korumak için.

Nina ise arkasında kalan Tyler’a bakarken, bu şansın ona neler getireceğini bilemiyordu. Ama ne olursa olsun, ona verilen bu son fırsatı değerlendirmenin tek yol olduğunu biliyordu.

‘’Ölümcül kazığı bulduk, doğmuş vampirleri bitiren kazığı! Benden haber bekle sadece, harekete geçtiğimizde haber veririm.’’

Tyler’ın gözlerinin önünden kayboluşuyla Nina arkasındaki sandalyeye çöktü.

‘’Öyle olsun.’’ Dedi. İç çekti.

‘’Öyle olsun Tyler, tam da senin istediğin gibi.’’

Bir kişi daha savaş için hazırken gerekli tek şey orduları karadan yürütmekti!

Wilhelm için gerekli hazırlıklar ve planlar yapıldıktan sonra onun sonunu getiren adım da atılacak ve Wilhelm’in varlığına son verilecekti.

Tyler kendi evinin yolunu tuttu. Adelia’ya geleceğini söylemişti. Ama şimdi… Kurt evine koşacak kadar enerjisi kalmamış gibi hissediyordu kendinde.

Eve girip telefonu şarja taktıktan sonra salona kendisini attı.

Mutfaktaki buzlukta birkaç tane kan vardı. Maya kıyafetleri ve odadaki mini buzdolabındaki bütün kanları almış olsa da bu birkaç tanesini istisnai olarak es geçmişti.

Tyler onları alarak usulca içmeye başladığında yorgunluğu yavaş yavaş kendini terk etmekteydi.

İçtiği üç kan torbasının ardından kendisini kanepeye attığında rahat, derin bir nefes verdi.

Artık arayış son bulmuştu!

Günler geçtikçe içimde bir boşluk büyüyordu. Tyler’ın beni o gece öpmesiyle sarsıldım, ama onun ardından gelen iki haftalık sessizlik, ruhumda çok daha derin bir yara açtı. O anları defalarca düşündüm. Dudaklarımda hâlâ o anın izleri vardı sanki. Bir veda öpücüğü müydü bu? Yoksa sadece beni susturmak, o anın acısını yumuşatmak için yapılmış bir hareket mi?

Her sabah aynı yerden uyanıyordum; ama içimde bir parça eksik kalmış gibiydi. Gözlerimi açar açmaz aklıma düşen ilk şey Tyler’dı. Nerede olduğu, ne yaptığını bilmeden geçirdiğim her an, sanki içimdeki umutları biraz daha solduruyordu. Ama beklemekten başka çarem yoktu.

Ev bomboş gibiydi. Thomas arada uğrasa da, onun sessizliği ve kendi derin düşünceleriyle baş başa kalışına bakarak, Tyler’ın yokluğunun onu da sarstığını fark ediyordum.

Brad, Lucas ve Tyler… Üçü de gitmişti; geriye sadece bekleyiş, sessizlik ve belirsizlik kalmıştı.

İki haftalık uzun bir bekleyiş süreciydi benim için ve o an içimde bir şey uyandı.

Vermediğim finaller!

İki hafta boyunca varımı yoğumu beklemeye koymak istesem de bir yandan da finallerime gitmiştim işte. Neyse ki bu uğurda Thomas yardım etmeyi kabul etmişti.

Her şeyi bırakıp bunları yapma sebebimse… Tabii ki de ailemin geride bıraktıklarından geçiyordu. Onların anısını yaşatmak ve biraz olsun iyi hissetmek için!

Finallerimi de verdiğimde artık resmi tatilim başlamıştı. Sınavları ise sadece sınav önce bir sayfa okumakla geçmiştim bu da keskin vampir zihni oluyordu.

İki haftanın sonunda, o beklenen an nihayet geldi. Bir sabah, evin önünde motor sesini duyduğumda, içimden bir şeylerin harekete geçtiğini hissettim. Kalbim hızla atmaya başladı. Koşarak pencereden baktım. Oradaydı, ama… içinde Tyler yoktu.

Dışarı fırladım. Umutla bakındım, ama hayır… Gelen sadece Brad ve Lucas’tı. Tyler yoktu. Boğazıma bir düğüm oturdu. Hava, göğsüme çökmüş gibi hissettirdi. Brad, arabadan inip bana baktığında gözlerinde yorgunluk vardı. O an, içimde kopan fırtınayı susturmak için bir şeyler söylemeye çalıştı, ama hiçbir şey işitmedim. Onun yerine sadece Tyler’ın yokluğuna odaklandım. Bir kez daha, beklemek zorundaydım. Ama daha ne kadar bekleyebilecektim? Sabır, artık incecik bir ip gibi kopmak üzereydi.

Brad’in sesi derin bir yankı gibi duyuldu.

‘’Birazdan geleceğini söyledi Adelia, ufak bir işi varmış.’’

Birazdan…

‘’Geri dönecek, söz veriyorum.’’

İçimde bir sıkıntı vardı. Ne söyleseler, ne kadar umut verseler de o eksiklik kapanmıyordu. Gözlerim boş bir bakışla ona kilitlenmişken, dilimden tek bir soru döküldü: “Peki ya ne zaman dönecek?”

Brad’in cevabı belirsizdi. Omzunu hafifçe silkerek, “En kısa sürede…” dedi, ama bu kelimeler, içimdeki karanlığı aydınlatmak için yeterli değildi.

Tyler’ın yokluğunda zaman sanki ağırlaşıyor, saatler geçmek bilmiyordu. Onu her düşündüğümde o öpücük tekrar aklıma geliyor, dudaklarımın üzerinde hissettiğim o sıcaklık tekrar canlanıyordu. Ama onun ardından gelen sessizlik, her şeyden daha soğuktu.

Eve geri döndüğümde, odama çekildim. Pencereden dışarı bakarken, rüzgarın taşıdığı yapraklar sanki benimle konuşuyordu. Ne kadar sürerdi bu bekleyiş? Tyler geri döndüğünde, her şey gerçekten normale dönecek miydi? Yoksa artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacak mıydı?

Yatağa uzandım, ama huzur bulamadım. Tyler’ın yüzünü, gözlerindeki kararlılığı düşündüm. O gece bana söylediği sözler kulaklarımda yankılandı: “Seni asla terk etmediğimi ve etmeyeceğimi bilmelisin.” Ama şimdi… bu sözler, boşlukta kaybolmuş bir yankı gibi geliyordu.

Gecenin sessizliği içinde gözlerim kapanırken, aklımda tek bir düşünce vardı: “Ne olursa olsun, geri dön Tyler… Hepimiz için.”

Sabahın ilk ışıkları odaya dolarken gözlerimi araladım. Gece boyunca huzursuz bir uykunun içinde döndüm durdum. Göz kapaklarım ağır, bedenim yorgundu ama içimde bir yerlerde hâlâ küçük bir umut kıvılcımı yanıyordu.

Pencereden süzülen ışık, odanın duvarlarına yumuşakça vuruyordu. Hâlâ biraz karanlıktı, güneş tam anlamıyla doğmamıştı.

Yataktan kalkıp pencereye yöneldim. Dışarıda sessizlik hâkimdi; sadece ağaçların yaprakları rüzgarla hafifçe hışırdıyordu. Gözlerim istemsizce ufka doğru kaydı, belki bir hareket, bir işaret bulurum diye. Ama yoktu… Ne bir araba sesi, ne de Tyler’ın varlığına dair bir iz.

İçimdeki umut tükenmeye yüz tutmuşken, odanın sessizliğinde derin bir nefes aldım. Belki de artık kendimi toparlamam gerekiyordu. Tyler’ın dediği gibi, onun arayışı önemliydi. Bu yüzden gitti. Ama beklemek beni yıpratıyordu. Onun geri dönmesini beklemek yerine, ona güvenmeyi öğrenmem lazımdı.

Banyoya girip yüzümü yıkadım, soğuk suyun ferahlığıyla biraz olsun kendime geldim. Aynada kendime baktığımda gözlerimdeki yorgunluğu görebiliyordum. Derin bir iç çekip saçlarımı toplarken, kendimi toparlama zamanı diye düşündüm.

Hızlıca giyinip alt kata indim. Evin içinde derin bir sessizlik vardı. Yine de hafif bir kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Belki Brad ya da Lucas uğrar diye düşündüm. Onların varlığı, biraz olsun bu sessizliğe can katabilirdi.

Kahvaltı yaparken, zihnimde ona söylemek istediğim şeyleri sıralıyordum. Ona kızgın mıydım? Belki biraz… Ama daha çok endişeliydim. Eğer başına bir şey gelirse ne yapardım? Ona bir şey olmazdı ki o ölümsüzdü zaten! Bu düşünce içimi sıktı, hızlıca kafamdan kovalamaya çalıştım.

Tam o sırada dışarıdan gelen motor sesiyle irkildim. Bir anlık heyecanla yerimden fırladım. Kalbim hızla çarpmaya başladı, ama hemen kendimi frenledim. İçimdeki umut beni yanıltabilir diye düşündüm. Yine de kapıya doğru koşarken içimde bir kıpırtı vardı. Camdan dışarı baktım. Bahçede bir araba vardı, ama gelen Tyler değildi.

Eve erzak almak için şehre inen bir Lucas ve Brad karşılamıştı beni.

Onların da geri dönmüş olması bir şeylerin ilerlediğini gösteriyordu. Hızla kapıyı açıp dışarı çıktım. Lucas, Brad’in yanında arabadan inmişti. İkisi de yorgun görünüyordu, ama bakışlarında bir rahatlama vardı.

Lucas bana bakarak başını salladı. “Adelia,” dedi hafif bir tebessümle. “İyi misin?”

“İyiyim,” dedim ama sesimdeki tedirginliği fark ettiklerini biliyordum.

‘’Gerçekten iyiyim.’’ Diyerek ekledim.

İyiydim canım süperdim.

Geldiği anda parçalayacaktım kendisini!

Veda edercesine ayrılıp iki buçuk hafta gelmemesi…

Başka ne yapabilirdim ki, kucağına mı atlayacaktım!?

Lucas düşüncelerimi anlamışçasına elini omzuma koyup sıkıca sıktı. “Merak etme, Adelia. Tyler güçlüdür. En kısa sürede dönecek.”

Gülümsedim, ama bu gülümseme zoraki bir çabanın ürünüydü. “Umarım öyledir,” dedim. Sonra derin bir nefes alarak onların içeri girmesine izin verdim.

Brad ve Lucas içeri girerken aralarındaki fısıltıları duyuyordum. Planlar, yapılacaklar…

Bekleyiş devam ediyordu, ama en azından artık yalnız değildim. Ve bu belirsizlik dolu yolculukta tek dileğim, onun sağ salim buraya geri dönmesiydi.

Odama geri döndüğümde düşündüğüm tek şey onu aramak olmuştu.

Belki sesini duyarım diye, belki bir umut…

Telefonu elime aldım ve Tyler’ın numarasını aramadan önce derin bir nefes aldım. Onunla konuşma ihtiyacı, içimde bir kor gibi yanıyordu. Günlerdir ondan bir haber almadım ve endişem her geçen saat daha da artıyordu. Onunla konuşmam gerekiyordu, ona ne kadar endişelendiğimi söylemem lazımdı.

Çalan telefonun sesi beklediğimden uzun sürdü. Birkaç kez daha çaldıktan sonra nihayet karşı tarafta bir hareketlilik duydum. Sonunda Tyler’ın yorgun sesi kulağıma doldu.

“Adelia?” Sesi kısık, yorgun ve biraz da şaşkındı. “İyi misin? Bir şey mi oldu?”

Derin bir nefes verdim. Onu duymak içimi biraz rahatlattı, ama aynı zamanda içimdeki kaygıyı da körükledi. “Tyler, nerdesin?” Sesim istemsizce sert çıktı. “Beni bu kadar merakta bırakman hiç hoş değil, biliyorsun değil mi?”

Tyler, telefonda derin bir nefes aldı. “Biliyorum,” dedi yavaşça. “Özür dilerim, Adelia. Sadece… bitkindim. Biraz dinlenmem gerekiyordu.”

Tyler’ın sesindeki yorgunluk, onu düşündüğümden daha fazla zorladığını belli ediyordu. “Neredesin şu an?” diye sordum daha yumuşak bir tonla. “Yanına geleyim?’’

“Şu an evdeyim,” dedi Tyler. “Kendi evimde, şehirde. Geri döneceğim, söz veriyorum. Sadece biraz toparlanmam lazım.”

Onun böyle olması bana dokunmuştu.

“Senin endişelenmeni istemedim.” Dedi Tyler.

Tyler’ın sesi artık daha netti, ama hâlâ o bitkinlik oradaydı. “Her şeyin üzerine daha fazla yük bindirmek istemedim, Adelia. Ama seni meraklandırdığımı biliyorum. Hata ettim.”

Gözlerim doldu, ama gözyaşlarımı bastırdım. “Sakın, önemli olduğunu unutma, tamam mı? Kendini bu kadar yıpratmana gerek yok.”

Tyler, telefonda hafif bir kahkaha attı. “Benim kraliçem… Her zaman beni düşünüyorsun, değil mi?” Sesindeki şefkat, içimde bir sıcaklık oluşturdu. “Biraz dinlendikten sonra geri döneceğim. Söz veriyorum.”

“İyi olman yeterli,” dedim hafif bir gülümsemeyle. “Ama lütfen bir daha beni böyle habersiz bırakma."

“Bunu bir daha yapmayacağım,” dedi Tyler.

“Tyler…’’

Sözlerimi sürdüremeden sözlerimi keserek lafımı ağzıma tıktıktan sonra söze girmişti.

‘’İsteyen birisi evimden gelip alabilir beni, bekliyorum.’’

Hani gelecektin yalancı Kral?

Evden aldırılmak isteyecek kadar yorgun musun?

‘’Ben geliyorum!’’ diyerek telefon hala kulağımda iken ayağa kalktığında Tyler’ın yoğun nefesi kulaklarıma ilişti.

‘’Sen hariç.’’

Sen hariç!

‘’Ne demek istiyorsun!?’’ diye sorduğumda sesi gayet ciddi ve gayet de netti.

‘’Seni istemiyorum Adelia!’’

Söyledikleri kulağımın içinde yankılanırken sözlerini sürdürdü.

‘’Beni böyle görme, dayanamam sonra.’’

Telefon kapandığında içimdeki o ağırlık biraz olsun hafifledi. Hatta biraz da sinire dönüşmüştü.

Tyler’ın ne halde olduğunu bilmiyordum, amacını da öyle.

Ve beni istemeyişi!..

Merdivenlerden aşağıya indim. Karşıma çıkan ilk kişi Brad olmuştu.

‘’Hey! Dur bakayım orada!’’

Brad’in bakışları şaşkınca beni bulduğunda son adımımı atarak zemine indim.

‘’Doğruca gidip Kral’ımızı alıyorsun. Kendisi beni görmek istemiyormuş, beni bak beni!’’

Brad’in bakışları üstümde gezindiğinde sözlerimi sürdürdüm.

‘’Görülmek istenmeyecek bir kız mıyım ben!?’’

Sitemim tüm alt katı; mutfağı, salonu ve de odaları inletirken Brad sadece sırıtmıştı.

‘’Ne gülüyorsun sen!?’’ Diyerek onun üstüne atıldığımda bir adım geri adımladı.

Ellerini teslim olurcasına kaldırdığında bu kez kahkaha attı.

‘’Üzgünüm. Tribrid öfkesiyle yüzleşecek kadar vaktim yok. Thomas tahta kazıkları hazırlamamı istedi.’’

Tahta kazık!?

‘’Ne!?’’

Brad’in ifadesi suratında bir anda değiştiğinde başını kaşıdı.

‘’Yok… Cephane bitti bizim, her ihtimale karşı diye!’’

Bıkkınca nefesimi verdiğimde ilerledim.

Bakalım bu sefer şanslı kişi kimdi!?

‘’Elliot!’’

Bakışları bana döndüğünde gözlerimi devirdim.

Bugün de amma şanslı günümdeyim.

‘’Yok bir şey dön önüne!’’

Ağh! 

İçimde çıldıran fırtına dışarı çıkmak istiyorken öfkeyle arkamı döndüm.

Peki ya şimdi kim!?

‘’Thomas!’’

Thomas’ın bakışları sırıtarak beni bulduğunda kapı kirişine yaslanmış ellerini de göğsünde birleştirmişti.

‘’Bir alfa olarak gidip Kral’ımı alamam.’’ Diye söylendiğinde gözlerim bir kez daha devrildi.

Thomas beni nereden duymuştu da şimdi karşımda kişniyordu böyle?

Kurt adam olup olmadığını sorgularken yanından geçip gittim.

Eşek adam.

Alfa soyundan gelme alfa oğlu eşek!

Deliyorum galiba.

Evet! 

Kesinlikle Juliet gibi delirmeye başlamıştım ben de!

‘’Evet işte en sevdiğim beta! Lucas! Selamlar.’’

Lucas’ın bakışları şaşkınlıkla beni bulurken şu an Maya ile bir tatlı tarifi uyguluyorlardı mutfakta.

Ve ben onları bastığımda en son birbirlerine un sürerek cilveleşmişlerdi.

Maya gözlerini kaçırdığında Lucas ciddileşerek boğazını temizledi.

‘’Tyler’ı alsana.’’ Dediğimde bıkkınlıkla iç çekti.

‘’Daha az önce gidip geldik ya!’’

‘’Aynen öyle!’’ Maya da Lucas’ı savunduğunda dişlerimi sıkmıştım.

Bu evde…

Herkes mi bana ters olurdu!?

Ellerimi yumruk yaparak sıktığımda en sonunda resmen patladım.

Thomas'a!

Yakasına yapışıp onu havalandırdığımda bir yanım hala güç uygularken diğer yanım karşı çıkıyordu.

‘’Özür dilerim sevgili doğuştan alfa hazretleri ama galiba deliriyorum. Tyler’ı alacak adam yoktan var olmayıp senin betaların da bir işin ucundan tutmadığından… Rica ediyorum ki şu arabanızın anahtarlarını verin de Kral bir Tribrid öfkesi görsün. Bu arada yanlış anlama, bu bir meydan okuma değil. Kesinlikle öfkeden. Yoksa bilirsin çok masum, çok mutlu neşeli ve de sevimliyim değil mi?’’

Gülümsediğimde Thomas ayakları hala yere değmemesine rağmen kahkaha atmıştı.

"Dolunay etkisidir. Üstüme alınmıyorum tabii ki de." Ardından uzattığım avuç içine araba anahtarını bıraktığında gülümseyerek yakasını bıraktım.

‘’Varsa istek ya da arzun yaz bana, gelirken getiririm.’’

Thomas arkamdan sırıtırken bahçeye çıkmam bir olmuştu ki o an koltukları turuncu renkte, simsiyah Bugatti ile bakıştım.

Bugatti Chrion!

İçimdeki küçük kız diyor ki parçala şunu, aynayı mı kırarsın camı mı kırarsın, direk parampinçik mi edersin!?

Ama diyorum şimdi sonu ne olur?

Sonuçta öfke sakıncalı bir şeydi!

Dodge Charger SRT Hellcat, Thomas’ın araba modeli.

Hızlıca arabaya geçtim ve arabayı çalıştırıp yola koyuldum.

Katlanan öfkemle araba daha hızlandığında dümdüz yolda bastıkça bastım. Yarım saate yakın bir zaman içerisinde kendimi melezin evinde bulduğumda arabadan inip kapıyı sertçe kapattığımda evin girişine yöneldim. Kapıyı tek bir ittirişle yerinden sökecek kadar sarsıntıyla açtığımda içeri girdim.

‘’Tyler!’’

Etrafta Tyler’ın varlığını hissetmeye çalışırken nihayet o kokusu burnuma dolmuştu.

Üst kattan yavaş adımlarla inerken yüzünde beni tanıdığı halde beliren bir şaşkınlık vardı.

Gerçekten gelmeyeceğimi mi düşünmüştü.

Evet aslında gelmeyecektim!

‘’Sana özel değil. Dostlarını iyi seçememişsin kimse gelip de seni almaya uğraşamadı. Yine bana kaldın görüyor musun!? Sen anca bana…’’

Laflarımı bitiremeden Tyler melez hızını iliklerine kadar kullanıp önümde bittiğinde saniyeler içinde dudaklarıma yapışmıştı. Beni kucaklayıp ayakkabılığın üstüne oturttuğunda ellerim belini sarmıştı.

Ona karşı olan öfkem işte bu kadar… Sadece saniyeler sürmüştü.

‘’Tyler…’’

Dudaklarımız saniyelik bir ayrılma gerçekleştirdiğinde fısıldadım.

‘’Dur…’’

Bir anda durup dudaklarını dudaklarımdan ayrıldıktan sonra gözlerimi gözlerine dikmişti.

‘’Ne dur? Sorun düşündüğüm şey olamaz değil mi?’’

Başımı olumsuzca salladıktan sonra nefesimi verdim.

‘’O değil.’’

‘’Ne o zaman?’’ diye merakla sorduğunda cevabım gecikmemişti.

‘’Hastayım ben.’’

‘’Ne hastası!?’’ Şaşkınlığı yüzünden belli olurken nefesimi verdi.

‘’Ruh hastası! az önce sana öfkeliydim şimdiyse halimize bak! Bırak da kusayım öfkemi. Mahvettin her şeyi.’’

Tyler kahkaha attığında gerilen suratına bir anda tokat atmıştım.

Kahkahası bir anda durduğuna hırlamaya başladı.

"Şimdi bittin sen kadın!" Diyerek gürlediğinde saldırıya geçmişti.

Melezler gıdıklanır mıydı? Ben kesinlikle gıdıklanıyordum. Kahkahalarım artarken aynı çocuklar gibiydik ikimiz de.

"Dur, Tyler dur!" En sonunda tişörtünden doğru omzunu dişlediğimde kan tadı gelmişti ağzıma. Bir anda geri çekildiğinde Tyler'ın elleri de bedenimden ayrıldı.

"İyice alıştın kanımı emmeye sende." Diye sitem ederken omuz silktim.

"Alıştıran sendin." Sırıttığında bir kez daha üstüme doğru eğilirken alnından ittirdim.

"Hadi gidelim!"

Tyler gözlerini devirdiğinde bir adım geri çekilmişti.

"Orada bana huzur mu var?" Diye sitem ederken iç çekti.

"İyi öyleyse gidelim. Zaten konuşmam gereken şeyler var."

Tyler'ın sözleri ile o an kendime gelmiştim.

"Sen! Her şeyi unutturdun işte bak! Benim de söyleyecek iki sözüm var sana! O betalarını döveceğim! Seni de döveceğim. Dövmek istiyorum izin vermiyorsun ki!"

Tyler sırıttığında dolaptan aşağıya attım kendimi.

Tyler beni belimden kavrarken ellerini ittirdim.

"Uzaklaş!"

Tyler iç çekerek gerilediğinde kapıyı çekerek dışarıya çıktım.

Arabanın şoför koltuğuna yönelirken Tyler"a dönmüştüm.

"Geç bakalım sevgilinin yanına da biraz sürüş dersi al."

Sevgili...

Tyler'ın bakışları memnuniyetle bana dönüp dudakları kıvrıldığında gülümsedi. "Sevgili ha!?"

Ups... Kaçtı ağzımdan.

Hızlıca şoför koltuğuna oturduğumda arabayı da çalıştırmıştım. Saniyeler sonra evin girişinden ayrıldığımızda da kurt evinin yolunu tutmuştuk.

Aptal Adelia!

O kadar şey değişti hala aptalsın ya!

Ve de çocuk gibisin.

Özellikle de bu değişiğin yanında!

Gerçekten... Bayağı bir değişikti, kendisi ve hisleri.

Araba toprak yola girdiğinde Tyler'a döndüm.

"Sevgilin değilim ben senin. Hiç yanlış düşüncelere kapılma."

Tyler bir kere daha sırıttığında burnumdan soludum.

"Ya da devam et. Umutlan ve ardından yıkıl. Yok sana bu saatten sonra ne gülümseme ne bir şey. İki hafta boyunca avucunu kemir!"

Tyler kaşlarını havalandırıp sözlerimden sonra konuştu.

"Buna emin misin biricik sevgilim. Bir gün sürer tribin. Çünkü sebebini öğrendiğinde her şeyin, kucağıma atlayacaksın."

"Sen öyle san!" Diyerek direksiyonu sıktığımda yola devam ettim.

Tyler bildiğin hislerime meydan okumuştu.

Ben olacak dersem oldururdum bunu bilmiyordu işte.

... 

Bölüm : 01.10.2024 22:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Eda / VAMPİRİSTİK Serisi / 71: GEÇMİŞTEN BİR ARKADAŞLA YÜZLEŞME
Eda
VAMPİRİSTİK Serisi

80.84k Okunma

15.4k Oy

0 Takip
135
Bölümlü Kitap
VAMPİRİSTİK01: HER ŞEYİN BAŞLANGICI02: GİZLİ PARTİ GECESİNDEN BİR ÇİFT DİŞ03: PARANOYA SONRASI GERÇEKLİK04: BİR VAMPİRİN SIRRI05: KAÇAMAK06: RUH VE BEDEN07: YÜZLEŞME08. AV VE AVCI09. TATLI BİR BİRLİKTELİK10. WİLHELM SORUNU11.OTELİN KEYFİ12. AİLE EVİ13. KAYIP14. AFFEDİŞ15. WİNCHESTERLER16. ORMANIN HÜKÜMDARLARI17. MELEZ1.SEZON FİNALİ2. SEZON TANITIM19: YENİDEN DOĞUŞ20: İYİLEŞME21: DOĞUM GÜNÜ22: KURT EVİNDE DOLUNAY ETKİSİ23: MELEZ İLE BAŞ BAŞA BİR GECE24: BİR PANSUMAN MESELESİ25: MELEZ EVİNDE MELEZ İMTİHANI26: KARANLIKTA SAKLANAN GÖLGE27: İNSANÜSTÜLERLE İMTİHANDA28: ANTRENMAN29: MELEZİN ÖZELİ30: AKUAMARİN TAŞI31: BİR MELEZ SORUNSALI32: GEÇMİŞİN İZLERİ33: BOKS MAÇI34: MELEZ DE BİR VAMPİR35: ÜÇ BENZEMEZ2. SEZON FİNALİ3.SEZON TANITIM37: YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA BİR YERDE38: SON STRATEJİ BÜKÜCÜ39: DOĞUŞUN SAATİ40: TYLER SALVADORE41: DÖNÜŞÜM42: KANDAŞ SAVAŞI43: MELEZLİK SORUNLARI44: ACININ IZTIRABI45: DOLUNAYIN ETKİSİZLİĞİ46: MELEZLERİN DANSI47: SAĞLIKÇI İLE ALFA48: BEBEK MARTİNA49: GELİŞİM VE BÜYÜME50: ADELİTO VE SKYİTO51: KAOSUN GETİRİSİ52: GEÇMİŞE DÖNÜŞ53: BALO3. SEZON FİNALİ4. SEZON TANITIM55: BİR YILDIZIN SON PARLAKLIĞI56: AV VE AVCININ İŞBİRLİĞİ57: GEÇMİŞİN İZLERİ58: ZÜMRÜDÜANKA59: ANILARIN YÜKÜ60: YENİDEN DOĞUŞUN ÇAĞRISI61: GEÇMİŞLE YÜZLEŞME62: SÜRÜ SORUNLARI63: KONSEY64: GEÇMİŞTEN BİR HEDİYE65: İÇİNDEKİ VAMPİRİ KONTROL ET66: AVCI İÇGÜDÜSÜ67: BİR CİLVE MESELESİ68: KAYIPLAR VE YARALAR69: MELEZ GÜÇLER70: VEDA ÖPÜCÜĞÜ71: GEÇMİŞTEN BİR ARKADAŞLA YÜZLEŞME72: VEDA ARDINDAKİ SIR73: MONTANA YOLCULUĞU74: KANLI SAVAŞ75: GÜÇ ARZUSU76: BİR DÜŞMANIN SONU4. SEZON FİNALİ5.SEZON TANITIM78: YENİ BAŞLANGIÇLARA79: KANADA SÜRÜSÜNDE YAŞAMA AİDİYET80: BİR BUNGALOV SORUNU81: SÜRÜDE İLK ANTRENMANLAR82: ŞEHRİ KAZANMANIN YOLU83: TAÇSIZ KRAL VE KRALİÇE84: CASUS85: EVE DÖNÜŞ86: HİPNOZ ADIMLARI87: FESTİVAL88: KORUMA İÇGÜDÜSÜ89: MELEZLİK 10190: GÜCÜN İRADESİ91: HUZURLU KOLLAR92: ŞELALE YÜKSELİRKEN93: HUZURUN MANZARASI94: DUYUMLAR VE FİLİZLER95: TERAPÖTİK BİR ANTRENMAN96: EVLİLİK ADIMLARI97: SON DÖVÜŞ İLK KAN98: ÇİÇEĞİ BURNUNDA GELİN99: KURT ADAMIN DÜĞÜNÜ5. SEZON FİNALİ101: BİR BEBEK MESELESİ102: İDDİA ÜZERİNE103: AÇ KURT104: AŞERME MÜCADELESİ105: SÜRÜYE İTİRAF106: KAN ÇEKİMİ107: YENİDEN VEDALAR108: NINA WAYNE'NİN YIKIMI109: TUTULMA110: GÜÇ OYUNLARI111: PLAN PLANA6.SEZON FİNALİ7. SEZON TANITIM113: KANLI MÜCADELE114: SAVAŞIN GÖLGESİNDE115: WINCHESTER MİRASI116: SANCILAR VE HORMONLAR117: ELİAS VE DAMİEN118: BEBEK ODASI TADİLATI119: VAMPİRLERİN KONTROLÜ120: BİR DÜĞÜN MESELESİ121: YENİDEN MERHABA HAYAT122: DAMIENLİ SABAHLAR123: İYİ Kİ DOĞDUN MARTİNA124: KABUSLARIN BAŞLANGICI125: MAĞARAYA YOLCULUK126: KAYIPLAR VE KAÇIŞLAR ÜZERİNE127: SONUN BAŞLANGICIFİNALSON SÖZ
Hikayeyi Paylaş
Loading...