77. Bölüm

73: MONTANA YOLCULUĞU

Eda
selinayeda_x

-Düzenlenmiştir.

 

MONTANA YOLCULUĞU

Gözlerimdeki yorgunluk ve adrenalin karışımı, Tyler’ın her hareketini dikkatlice takip ediyordum. Eğitim boyunca öğrendiğim her tekniği uygulamak için çabaladım. Tyler, benimle sürekli iletişimde kalıyor, her hareketimi ve stratejimi değerlendiriyordu. Savaş senaryoları oldukça zorlu geçti. Sonunda, her şeyin ne kadar karmaşık ve detaylı olduğunu daha iyi kavrayarak, tüm enerjimi bu son sınavda ortaya koydum, tıpkı diğerleri gibi.

Eğitim tamamlandığında, Tyler ve benim toparlanmak için sadece birkaç saatimiz vardı. Eşyalarımızı hazırlayıp, Tyler’ın yeni ve güvenilir derecede hızlı aracına yükledik. Montana’ya doğru yola çıkarken, içimde bir heyecan ve belirsizlik karışımı vardı. Eğitimin yoruculuğu, üzerimdeki gerginliği almıştı. Ancak, yeni bir göreve başlamanın verdiği heyecan, her şeyin önündeydi.

Montana’ya gitmek üzere yola çıktığımızda, gözlerim yorgun ama kararlıydı. Tyler’ın yanında olmanın verdiği güven, her zorluğun üstesinden gelebilmem için bir güç kaynağıydı. Yol boyunca Tyler ile strateji ve planlarımızı tekrar gözden geçirdik.

Yolculuğun her kilometresi, gelecekteki mücadeleye bir adım daha yaklaşmanın verdiği hazzı taşıyordu.

Yolun sonunda bizi neyin beklediğini bilmeden, ama öğrendiğimiz her şeyi uygulamak için hazır olarak, Montana'ya varmak için yola çıkacak, adımlarımızı ve kalbimizi hedeflerimize odaklayarak, yolun sonuna vardığımızda, yeni bir başlangıç için hazır olacaktık.

Tyler ile o sabah erkenden evden çıkmaya karar verdiğimizde, içimde bir rahatlama ve heyecan dalgası vardı. Montana dağlarına doğru yola çıkmak, her şeyden uzaklaşmak ve sadece ikimiz olmak, tüm bu kaosun ortasında bir kaçış gibiydi. Biraz zaman kazanmak, zihnimizi toparlamak, belki de birbirimizi daha yakından tanımak için mükemmel bir fırsattı.

Sabahın erken saatlerinde, güneş henüz doğmamışken sessizce evden ayrıldık. Evdeki diğerleri hâlâ uykudaydı ya da uyuyor gibi yapıyorlardı. Birkaç saat sonra onların da arkamızdan geleceğini biliyorduk, ama bu birkaç saat sadece bizimdi. Tyler’ın yanımda olması, bu kaçışı daha da anlamlı hale getiriyordu.

Tyler arabayı sürerken, yol boyunca onun sessizliği beni şaşırtmıştı. Normalde her durumda konuşacak bir şey bulurdu ama bu kez başka bir şey vardı. Gözleri yolda, düşünceleri ise uzaklardaydı. Dağlara doğru ilerledikçe, etrafımızdaki manzara da yavaş yavaş değişmeye başladı.

Yaklaşık dört saate yakın süren bu yolculuk nihayet dağların sıralanışı ile son bulmak üzereydi.

İki Amerika eyaleti arasındaki bir mesafe tam da dört saat kadardı.

Ağaçlar daha yoğunlaştı, yol daraldı ve çevremizi kaplayan doğa, bize şehirden ne kadar uzaklaştığımızı hatırlatıyordu.

Montana’nın dağları gerçekten de muazzamdı. Yüksek, karla kaplı zirveleri, aşağıdaki ormanlarla birleşiyor ve gökyüzüne uzanan devasa ağaçlar arasında kayboluyordu. Burada doğanın sessizliği ve sakinliği, insanın içindeki tüm gürültüyü susturuyordu.

Bir süre sonra, Tyler aniden arabayı durdurdu. Karşıda, ormanın derinliklerinde gizlenmiş ahşap bir dağ evi belirmişti. İhtişamlı bir sadeliğe sahipti; büyük pencereleri, geniş verandası ve çatısını kaplayan ince kar tabakasıyla ormanın bir parçası gibi görünüyordu. Tyler’ın gözlerinde bir rahatlama gördüm. Bu ev onun için bir sığınak, bir kaçış noktası gibiydi.

Arabadan indiğimizde, soğuk hava yüzüme çarptı. Derin bir nefes aldım; temiz, taze, dağ havası ciğerlerimi doldurdu. Tyler arka bagajı açarak eşyalarımızı çıkardı ve bana dönüp, "Bu evin sessizliği insana iyi geliyor," dedi. Sesindeki huzur, onun da buranın etkisinde kaldığını gösteriyordu.

"Gerçekten de öyle," diye yanıtladım. "Burada zamanın durduğunu hissediyorum."

Beraber eve doğru yürürken, Tyler bana eski günlerden bahsetmeye başladı. Bu dağ evinde kaç kez kaldığını, burada geçirdiği yalnız günleri anlattı. Onun yanındayken, her kelimesi beni daha da içine çekiyordu. Tyler’ın geçmişini anlamak, onu daha iyi tanımamı sağlıyordu.

Evin kapısını açtığımızda, içeride bizi bir sessizlik karşıladı. Büyük bir salon, taş bir şömine, duvarları kaplayan kitaplar ve geniş pencerelerden içeri giren sabah ışığı… Evin her köşesi, Tyler’ın ruhunu yansıtıyordu. Sade ama derin, güçlü ama zarif.

"Hoş geldin," dedi Tyler, eve girerken. "Burası bizim kaçış noktamız. Her şeyden uzak, sadece ikimiz için."

Eşyalarımızı yerleştirirken, Tyler bana evi gezdirdi. Mutfağın hemen yanında, geniş bir yemek masası vardı. Yemek masası, dağ manzarasına bakıyordu ve her öğünde bu manzaraya karşı oturmak fikri bile beni heyecanlandırmıştı. Üst kattaki odalar ise tamamen huzur doluydu. Tyler’ın favori odası olan ana yatak odası, geniş bir pencere ile dağlara bakıyordu.

"Bu manzaraya karşı uyanmak gerçekten bir ayrıcalık oluyor." Dedi Tyler, gözlerini pencereden dışarıya dikerek.

Sonunda evi keşfettikten sonra, mutfağa geçip birlikte bir kahvaltı hazırlamaya karar verdik. Tyler mutfakta oldukça rahattı, bir şef gibi hareket ediyordu. Onun bu yönünü görmek beni mutlu etti. "Kim derdi ki, bir kurt adam bu kadar iyi yemek yapabilir," diye takıldım ona.

Tyler gülümsedi, "Sadece doğru kişiyle paylaşmak gerektiğini öğrendim," dedi, gözleri benimkilerle buluşurken. Sözleri beni hem şaşırttı hem de içimi ısıttı. Onunla geçirdiğim her an, ona daha da bağlanmama neden oluyordu.

Kahvaltıdan sonra verandaya çıktık. Tyler, dağlara karşı durup derin bir nefes aldı. "Bu yer her zaman bana huzur verdi," dedi. "Burada kendimi özgür hissediyorum."

"Burada olmak, gerçekten de insanın ruhunu dinlendiriyor," diye ekledim. Tyler’ın yanında durup, manzarayı izledim. Her şeyden uzak olmak, sadece doğanın sesiyle baş başa kalmak… Bu anın tadını çıkarmak istedim. "Sence diğerleri ne zaman gelir?" diye sordum.

Tyler, omuzlarını silkerek, "Yakında burada olurlar," dedi. "Ama şu an, sadece biz varız."

Tyler’ın bu sözleriyle birlikte içimde bir rahatlama hissettim. Birkaç saatliğine de olsa, bu an sadece bize aitti. Diğerlerinin buraya gelmesiyle, Wilhelm’in ortaya çıkma ihtimali de artıyordu, ama şu an bu düşünceyi bir kenara bırakmak istedim. Tyler’la bu anın tadını çıkarmak istedim.

O öğleden sonra, Tyler’la birlikte dağların arasında bir yürüyüşe çıktık. Karla kaplı patikalar boyunca ilerlerken, birbirimize geçmişten, gelecekten ve hayallerimizden bahsettik. Tyler, bana çocukluğundan, ailesinden ve kurt adam olmadan önceki hayatından bahsetti. Onun bu yönlerini bilmek, onu daha da sevmeme neden oluyordu.

Yürüyüşün ardından, eve geri döndüğümüzde, hava kararmaya başlamıştı. Tyler şömineyi yakıp, ateşin karşısına oturdu. Tabii… Sözde şömineydi. Romantik bir ortam gibi, sadece huzur vermek amacını barındıran.

Aslında bizler üşümezdik, çok sıcaklara karşı da dirençliydik.

Ama yine de Tyler’a döndüm. Ben de yanına oturup, onunla birlikte ateşin sıcaklığını hissettim. "Burada olmak, sadece seninle olmak, bana huzur veriyor," dedim sessizce. Tyler bana döndü ve gözlerimin içine bakarak, "Seninle olmak, her şeyi daha anlamlı kılsa da… Hala bekliyoruz.’’ dedi. Sözleri, içimdeki tüm şüpheleri ve korkuları bir kez daha uyandırmıştı.

Buradaki amacımızı unutmamamız gerekiyordu.

Biz burada!.. Wilhelm ve tayfasını, vampirleri ve liderlerini bekliyorduk!

Ve onlar geldiğinde amacımızı gerçekleştirmek için atağa geçecek ve elimizden gelen her şeyi yapacaktık.

O gece, diğerleri eve gelmeden önce, Tyler’la geçirdiğimiz bu birkaç saat, hayatımın en huzurlu anlarıydı. Ama içimde, bu huzurun sonsuza kadar süremeyeceğini biliyordum. Wilhelm’in ortaya çıkma ihtimali, bizi takip eden bir gölge gibi peşimizdeydi.

Ancak şu an, sadece bu anın tadını çıkarmak istedim. Tyler’ın yanında olmak, onunla birlikte olmak, tüm bu karmaşanın ortasında bana güç veriyordu.

Tyler, diğerlerinin gelmesinden önce, bana son bir kez bakarak, "Bu birkaç gün, her şeyden daha değerli olacak," dedi. Ben de başımı sallayarak ona hak verdim. Önümüzdeki günlerin ne getireceğini bilmiyorduk, ama şu an burada olmak, Tyler’la birlikte olmak, her şeyden önemliydi.

Diğerleri eve geldiğinde, Montana dağlarının bu sessizliğinde, yeni bir başlangıç yapmaya hazırdık. Ama içimde, bu sessizliğin kısa süreceğini, yakında fırtınanın kopacağını biliyordum. Wilhelm her an ortaya çıkabilir ve bu huzuru bozabilirdi. Ama şu an, sadece Tyler’la birlikte olmak, bu huzurun tadını çıkarmak istedim. Çünkü bu an, belki de sonsuza kadar hatırlayacağım bir an olacaktı.

Montana dağlarının derinliklerinde, bu soğuk ve sessiz gecede, karanlık çöküyordu. Tyler’la birlikte geçirdiğimiz huzurlu saatlerin ardından, içimde bir huzursuzluk dalgası yükseliyordu. Her şey fazlasıyla sakindi, bu sakinlik, yaklaşan bir fırtınanın habercisi gibiydi. İçimdeki sezgiler, bir şeylerin yolunda gitmediğini fısıldıyordu ama bunu dillendirmek istemiyordum. Tyler’ın güçlü varlığı, içimdeki korkuları bastırıyordu, ama aynı zamanda beni tetikte tutuyordu.

Akşamüstü, diğerleri sessizce eve gelmiş ve kokularını saklamak için dikkatlice hareket etmişlerdi. Plan basitti; Wilhelm ve vampirleri, eve geldiklerinde sadece beni ve Tyler’ı bulacaklardı. Wilhelm, bize üstün olduğunu ve tuzağı kurduğunu zannedecek, bizse ona ve vampirlerine karşı son bir darbe indirmek için bekleyecektik. Her şey bu kadar basit olamazdı, ama durum buydu. Bu bir ölüm kalım savaşıydı ve bizler, bu savaşta galip gelmek zorundaydık.

Gecenin karanlığı iyice bastırdığında, Tyler’la birlikte oturma odasında sessizce oturuyorduk. Buradaki ilk günümüz ve de ardından ikinci günümüz geçmiş iken şimdi ikinci günümüzün gecesinde şömine karşısında şöminede yanan odunların çıtırtısı eşliğinde sessizdik. Sessizliğimiz dışarıdaki sessizliğe karışıyordu. Tyler gözlerini pencereye dikmiş, dışarıyı izliyordu. Ben ise onun yanında, adeta bir gölge gibi sessizdim. İçimdeki huzursuzluk, bir yılan gibi kıvrılıyor, ama aynı zamanda bir sıcaklık hissi, Tyler’ın varlığından gelen bir güven duygusu, tüm korkularımı bastırıyordu.

Birden, dışarıda bir hareketlilik hissettim. Tyler da bunu fark etmişti; gözleri bir an için bana kaydı, ardından tekrar pencereye döndü. "Geliyorlar," dedi fısıltıyla. Sesi, odanın içindeki sessizliği delip geçti, ama aynı zamanda beni sarsmadı. Beklenen an gelmişti.

Kapının önünde adımlar duyuldu. Birden, o kadar alışıldık olmayan bir ses işittim; Wilhelm’in soğuk, iğneleyici sesi, karanlığın içinden yükseldi. "Buradasınız, değil mi? Saklanmanıza gerek yok, sevgili melezler. Benimle savaşmayı göze alacak kadar cesaretiniz var mı?"

Tyler, yavaşça ayağa kalktı. Bana bir bakış attı, gözlerinde sert bir kararlılık vardı. "Hazır mısın?" dedi alçak bir sesle. Ben de ona kararlılıkla karşılık verdim. Artık geri dönmek yoktu. Bu savaş, burada ve şimdi başlayacaktı.

... 

Wilhelm kapıyı açtığında, evin içini bir soğukluk sarmıştı. Wilhelm ve sıfatsız vampirleri! Yüzlerinde hiçbir duygu belirmeyen emrine amade vampirleri Wilhelm’in ardından içeriye süzüldü. Hepsi, karanlığın içinden gelen ölümcül yaratıklardı. Gözlerinde açlık ve intikam arzusu vardı. Ama kimin ve neyin intikamı?

Wilhelm’in Tyler’ın eli arasında can çekişi mi?

Fırsatı varken Tyler o kalbi Wilhelm’den sökmeliydi ama bu işi uzattı!

Bu işi neden uzattığını bilmesem de yapmıştı işte.

Belki de olayları bu raddeye bilerek getirmişti, ben dönüşeyim ve her şeyi hatırlayayım diye. Wilhelm’den de intikam alındığında mutlu bir aile tablosunun parçaları olacaktık kim bilir!?

Wilhelm’i karşımda gördükçe katlanan öfkem daha da katlanıp artıyordu.

Saçma sapan bir sürü şey aklımdan geçip giderken nefesimi sakinleşmek istercesine ortama bırakmıştım.

Şimdi değil Adel!

Şimdi değil!

Önceliğin intikamını dibine kadar almak!

Önceliğin gardını düşürmeyip sakinliğini ve soğukkanlılığını korumak!

Evet ben Adel’im. Adelia Winchester tam adım iken ben hak edene Adel’dim!

Hak edene ise Adelia’ydım.

Ve de hak edene hiçbir kimseydim!

Wilhelm ise, o hak etmeyenler tarafında idi.

O yüzden onu da tarihe gömmek işi bana düşmüştü. Onun için hiçbir şey ifade etmemek için, onun için sadece ölüm meleği ifade etmek için! Her şeyi yapmaya kararlıydım!

Ben Adelia Winchester!

Kraliçe!

Ve yanında ise...

Tyler Salvadore.

Bazılarının deyimiyle Kral.

Bazılarının deyimiyle ise Taçsız Kral!

Güçten düşmüş diz çökmüş Kral!

Tyler Salvadore tahtını kazanmaya, Adelia Winchester de bu uğurda intikam almaya gelmişti işte

Tek istediğim sadece geçmişin intikamını öğrenmek ve hayatım boyunca bundan sonra benden unutturularak alınmış benliğimle yaşamaktı.

Wilhelm ise ölümü için büyük bir kumarla hazırlanmış bir tuzağa gelmişti!

Tıpkı benim de intikam almaya geldiğim gibi!

Wilhelm, kapının önünde durduğunda soğuk bakışları tenimizi yakıcı soğukluğu ile dondurup geçti.

Oda nefret duygusu ile kısa sürede soğuduğunda Wilhelm içeriye doğru bir adım daha atmıştı.

Wilhelm’in gözleri bir kez daha bizim üzerimize dikilirken bu saniyelere kadar gözler konuşmuştu.

Ama şimdi…

Şimdi derin konuya giren ilk kişi Wilhelm Donovan olmuştu. Gecenin Sahte Prensi, alaycı ses tonu ile başlamıştı cümlelerine. Sanki biraz sonra sonu hiç gelmeyecek gibi!

"Sizden başka kimse yok mu?" diye sordu alayla. "Sanırım bana karşı siz ikiniz durabileceğinizi düşünüyorsunuz ha? Ne kadar aptalsınız."

Onun bu sözleri beni içten içe kışkırtırken Tyler ise sakin kalmıştı.

Nefesini sakinlikle verdi ve gülümsedi.

Bu gülümseme düşmanı her daim sinir edebilecek potansiyele sahip bir küçümsemeydi, Tyler’ın mizacı!

"Yarattığın tüm kaos bitecek." Dedi Tyler. Ardından harekete geçmesi uzun sürmemiş, aksine sadece saliselerini almıştı.

İşte o an harekete geçti, ışık hızında. Gözlerim hızını kovalayamazken olan olmuştu çoktan.

Hızlı, beklenmedik bir hamleyle bir vampiri yakalayıp yere serdiğinde gözlerim Wilhelm’e ulaştı. Başlıyorduk işte!

Önce kışkırt ve sonra tuzağa çek!

Tyler bir sonraki hamlesinde bir kez daha; hızlı, beklenmedik bir şekilde bir vampiri yakalayıp yere serdi. İki vampir kaşla göz içinde tuzla buz olmuş gibi bedenleri çürüyerek yere serildiğinde Wilhelm’in alaycı bakışıyla karşılaştım bir kez daha. Ama uzun sürmeyecekti bu!

Hesaplaşma vakti yakındı!

Tyler’ın bu eylemlerinden sonra Wilhelm sadece izlemekteydi ki çok geçmeden ardından benim de hareket etme sıram gelmişti. Belimdeki tahta kazığı ortaya çıkarıp sıkıca kavradıktan sonra onu Wilhelm’in safhasında duran bir vampirin kalbine sapladım. Tahta kazığın hızla süzülmesi o kadar hızlıydı ki daha onlar hedefin kim olduğunu anlayamadan kazık saplanmıştı bir vampirin kalbine.

Artık bu bir ölüm kalım savaşıydı.

Onlara ölüm!

Bize ise kalım!

Wilhelm'in yüzü öfkeyle kasıldı. "Bu hatayı nasıl yaparsınız?!" diye haykırdı. Ama artık pişmanlık ya da öfke için çok geçti. Savaş başlamıştı ve iki taraf için de geri dönüş yoktu.

Wilhelm kendini avutsun, bağırmaları ve çığırmaları ile.

Güç öfkeyle ya da bağırarak gösterilmezdi.

Güç içte gizliydi ve de nasıl açığa çıkarttığında!

Artık planı devreye sokma ve balık tutma vaktiydi!

Zamanın geldiği ikimiz tarafından da anlaşıldığında aramızda ufak bir bakışma geçmişti ki saniyeler içerisinde Tyler yanıma geldi. Ardından elimi sımsıkı bir şekilde sıkıca kavramıştı elleri.

Ve Wilhelm'in sesi ardından evden camı parçalayarak çıkmıştık.

"Ah kaçıyor musunuz, nereye!?"

Tyler'ın elimi tutup beni kendine çekişiyle ormana açılan büyük cama doğru koşmuştu. Beni gövdesiyle siper ettiğinde camı kırarak atlamış ardından da ufak bir yokuşu dönerek atlatmıştık.

Bu süreçte yara alan Tyler olsa da kısa sürede iyileşme yeteneği ile her şey hallolmuştu bile.

Yerden hızlı bir şekilde ayaklanarak koşmaya başladığımızda tüm vampirler ve Wilhelm peşimize düşmüştü bile.

Tam da planımızın bir parçası olarak, oltaya gelmektelerdi!

... 

Wilhelm kahkaha attı ardımızdan gelirken. "Gerçekten kaçabileceğinizi sanıyor musunuz siz?" Wilhelm'in hızı tüm vampirlerden daha fazlayken tamda bir adımlık mesafemizdeydi.

Ve Wilhelm hala bize laf yetiştirmekle meşguldü.

"Hiç de sormuyorsun Tyler! Bizi nereden buldu, bu işi kim bu hale getirdi diye!?"

Tyler ile birbirimize baktığımızda Tyler elimi daha da sıkmıştı. Bu süreçte durmadan yola devam ettik. Daha Wilhelm halen daha olması gereken yerde değildi. Daha ileri gitmeli ve Wilhelm’i tamamen kurt adamların içine çekmeliydik!

Nina'nın ihanetini biliyorduk, Wilhelm'in bize tuzak kuracağını da.

Ama biz tuzağa tuzakla karşılık verdik ve işler bu raddeye kadar geldi işte!

Şimdi ise... Sonu gelecekti, tıpkı epey bir süredir herkesin beklediği gibi.

İntikam alınacak, kayıpların bedeli ödetilecek ve geçmiş onunla savaşırken yad edilecekti!

... 

Montana Dağları’nın serin havası, her zamankinden daha kasvetliydi. Gökyüzü, karanlık bulutlarla kaplanmıştı ve ağaçların arasında dolaşan rüzgâr, ölümün habercisi gibiydi. Bu gece, sıradan bir gece olmayacaktı. Hepimiz bunu hissediyorduk. Gözlerimdeki kararlılık ve kalbimdeki öfkeyle Wilhelm’in sonunu getireceğimiz anın geldiğini biliyordum.

Tyler yanımdaydı, her zamanki gibi soğukkanlı ve güçlüydü. Onun varlığı bana güç veriyordu, ama aynı zamanda içinde bulunduğumuz tehlikenin farkındaydım. Kurt adamlar ve vampirler arasındaki bu savaş, sadece bizim için değil, tüm dünya için bir dönüm noktası olacaktı.

Wilhelm’e duyduğum nefret, hiçbir zaman bu kadar yoğun olmamıştı. Onu öldürmek için and içmiştim ve bu gece, bu andı gerçekleştirecektim.

Montana Dağları’nın derinliklerine doğru ilerlerken, her adımımızın bizi ölümcül bir savaşa yaklaştırdığını biliyorduk. Ağaçların arasından süzülen karanlık, her an üzerimize çökebilecek bir tehlikeyi simgeliyordu. Tyler’ın sessizliği, bu sessizliğin altında yatan gerginliği daha da belirgin hale getiriyordu.

Onunla yüzleşmek için hazırdık, ama aynı zamanda onun ne kadar tehlikeli olduğunu da biliyorduk. Onun zeki ve acımasız bir vampir olduğunu unutmamalıydık. Bizler için hazırladığı tuzaklardan haberdardık ve aynen bu şekilde, buna rağmen ilerliyorduk.

Kurt adamlar ve vampirler arasında başlayan bu savaş, tam anlamıyla bir kaosa dönüşmüştü.

Wilhelm’in vampirleri, gölgelerden saldırıya hazırlanıyordu. Ancak biz de onlardan aşağı kalır değildik, hali hazırda bir sürü bekletmekteydik, koca bir kurt sürüsünü! Tıpkı vampirlerin sayısınca kapışacak türden!

Her bir saldırıya, iki katı bir şiddetle karşılık verecektik. Her birimizin içinde büyüyen öfke, bu savaşı daha da acımasız hale getiriyordu.

Wilhelm, zekice bir plan yapmıştı. Bizleri zayıflatmak için içimizden birini kullanmıştı. Nina’nın ihanetini.

Ama bizde zekice bir hamle yapmıştık onun bu deli cesaretine!

Bilmiyordu ki bu iş elinde patladı ve biz bunu ona ağır ödetecektik!

... 

Wilhelm, nihayet karşımıza çıktığında, gözlerindeki soğukluk ve acımasızlık, içimdeki öfkeyi daha da körükledi. Onunla yüzleşmek için tüm gücümü topladım. Tyler, onun tehlikesini biliyor, ama aynı zamanda onunla yüzleşmek için hazır olduğumu da anlıyordu. Bu an, bizim için her şeyin sonu ya da başlangıcı olabilirdi.

Wilhelm, zekice bir plan yapmıştı. Bizleri tuzağa düşürmek için tüm imkanlarını kullanmıştı. Ancak bizler, onun oyunlarına gelmeyecek kadar kararlıydık. Tyler’ın liderliği ve kurt adamların cesareti, bu savaşı kazanmak için yeterli olabilirdi.

... 

Tyler ile koşmaya devam ettik, kurtların ufak hisleri burnumuza dolduğunda vaktin geldiğini anlayacaktık.

Tyler ile koşmaya devam ederken diğerleri hala peşimizdeydi, Wilhelm de dahil olmak üzere. Ve aynı zamanda da Wilhelm amansız bir şekilde arkamızda koştururken bir yandan da bağırmakla meşguldü. Sanki bize yetişebilecekmiş gibi!

"Yeter durun artık çok sıktınız!"

Wilhelm'in sözleri kulaklarıma dolduğunda Tyler elimi daha da sıktı.

Bu bir nevi "Durma!" İşaretiydi ki durmaya asla niyetim yoktu.

Devam ettik, hiç yılmadan, durmadan!

Birkaç saniye koşmamızın ardından o tanıdık his geldiğinde sonrasında çoktan ablukaya alınmış bir şekilde kalakalmıştık.

Plan dahilinde bir arada kalmışlıktı bu!

Arkamızda Wilhelm ve vampirleri.

Önlerimizde ise Wilhelm'in kaçma ihtimaline karşı etrafa doldurduğu diğer vampirleri.

Vampirler önümüzü kestiğinde durmak zorunda kalmıştık işte.

Aslında zorunda değildik de... Planın dahilinde durup beklemiştik olacakları.

Vampirlerin elindeki melez zehirlerinden sanki korkuyormuşuz gibi durup gerilediğimizde Wilhelm'e döndük ikimiz de.

Tyler elimi sıkıca kavramışken Wilhelm kahkaha atmıştı.

‘’Ah şimdi elime düştünüz işte kaçak aşıklar! Şaka gibi bir melez ve bir insan aşkının bu denli bir vahşiliğe dönüşmesi!’’

Wilhelm bize doğru bir adım atarken o an karanlıkların ardından bir çift göz parladı. Bordo rengine yakın koyulukta bir göz!

Ve ardından karanlıktan ay ışığına çıktığında önce hisleri sonra da görünüşü gelmişti duyularıma.

Nina! 

İhanet sever ve arkadan kuyu kazmada usta Nina!

Şimdi de buradaydı öyle mi!?

Kesinlikle buradaydı!

... 

Bölüm : 09.12.2024 18:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Eda / VAMPİRİSTİK Serisi / 73: MONTANA YOLCULUĞU
Eda
VAMPİRİSTİK Serisi

80.77k Okunma

15.4k Oy

0 Takip
135
Bölümlü Kitap
VAMPİRİSTİK01: HER ŞEYİN BAŞLANGICI02: GİZLİ PARTİ GECESİNDEN BİR ÇİFT DİŞ03: PARANOYA SONRASI GERÇEKLİK04: BİR VAMPİRİN SIRRI05: KAÇAMAK06: RUH VE BEDEN07: YÜZLEŞME08. AV VE AVCI09. TATLI BİR BİRLİKTELİK10. WİLHELM SORUNU11.OTELİN KEYFİ12. AİLE EVİ13. KAYIP14. AFFEDİŞ15. WİNCHESTERLER16. ORMANIN HÜKÜMDARLARI17. MELEZ1.SEZON FİNALİ2. SEZON TANITIM19: YENİDEN DOĞUŞ20: İYİLEŞME21: DOĞUM GÜNÜ22: KURT EVİNDE DOLUNAY ETKİSİ23: MELEZ İLE BAŞ BAŞA BİR GECE24: BİR PANSUMAN MESELESİ25: MELEZ EVİNDE MELEZ İMTİHANI26: KARANLIKTA SAKLANAN GÖLGE27: İNSANÜSTÜLERLE İMTİHANDA28: ANTRENMAN29: MELEZİN ÖZELİ30: AKUAMARİN TAŞI31: BİR MELEZ SORUNSALI32: GEÇMİŞİN İZLERİ33: BOKS MAÇI34: MELEZ DE BİR VAMPİR35: ÜÇ BENZEMEZ2. SEZON FİNALİ3.SEZON TANITIM37: YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA BİR YERDE38: SON STRATEJİ BÜKÜCÜ39: DOĞUŞUN SAATİ40: TYLER SALVADORE41: DÖNÜŞÜM42: KANDAŞ SAVAŞI43: MELEZLİK SORUNLARI44: ACININ IZTIRABI45: DOLUNAYIN ETKİSİZLİĞİ46: MELEZLERİN DANSI47: SAĞLIKÇI İLE ALFA48: BEBEK MARTİNA49: GELİŞİM VE BÜYÜME50: ADELİTO VE SKYİTO51: KAOSUN GETİRİSİ52: GEÇMİŞE DÖNÜŞ53: BALO3. SEZON FİNALİ4. SEZON TANITIM55: BİR YILDIZIN SON PARLAKLIĞI56: AV VE AVCININ İŞBİRLİĞİ57: GEÇMİŞİN İZLERİ58: ZÜMRÜDÜANKA59: ANILARIN YÜKÜ60: YENİDEN DOĞUŞUN ÇAĞRISI61: GEÇMİŞLE YÜZLEŞME62: SÜRÜ SORUNLARI63: KONSEY64: GEÇMİŞTEN BİR HEDİYE65: İÇİNDEKİ VAMPİRİ KONTROL ET66: AVCI İÇGÜDÜSÜ67: BİR CİLVE MESELESİ68: KAYIPLAR VE YARALAR69: MELEZ GÜÇLER70: VEDA ÖPÜCÜĞÜ71: GEÇMİŞTEN BİR ARKADAŞLA YÜZLEŞME72: VEDA ARDINDAKİ SIR73: MONTANA YOLCULUĞU74: KANLI SAVAŞ75: GÜÇ ARZUSU76: BİR DÜŞMANIN SONU4. SEZON FİNALİ5.SEZON TANITIM78: YENİ BAŞLANGIÇLARA79: KANADA SÜRÜSÜNDE YAŞAMA AİDİYET80: BİR BUNGALOV SORUNU81: SÜRÜDE İLK ANTRENMANLAR82: ŞEHRİ KAZANMANIN YOLU83: TAÇSIZ KRAL VE KRALİÇE84: CASUS85: EVE DÖNÜŞ86: HİPNOZ ADIMLARI87: FESTİVAL88: KORUMA İÇGÜDÜSÜ89: MELEZLİK 10190: GÜCÜN İRADESİ91: HUZURLU KOLLAR92: ŞELALE YÜKSELİRKEN93: HUZURUN MANZARASI94: DUYUMLAR VE FİLİZLER95: TERAPÖTİK BİR ANTRENMAN96: EVLİLİK ADIMLARI97: SON DÖVÜŞ İLK KAN98: ÇİÇEĞİ BURNUNDA GELİN99: KURT ADAMIN DÜĞÜNÜ5. SEZON FİNALİ101: BİR BEBEK MESELESİ102: İDDİA ÜZERİNE103: AÇ KURT104: AŞERME MÜCADELESİ105: SÜRÜYE İTİRAF106: KAN ÇEKİMİ107: YENİDEN VEDALAR108: NINA WAYNE'NİN YIKIMI109: TUTULMA110: GÜÇ OYUNLARI111: PLAN PLANA6.SEZON FİNALİ7. SEZON TANITIM113: KANLI MÜCADELE114: SAVAŞIN GÖLGESİNDE115: WINCHESTER MİRASI116: SANCILAR VE HORMONLAR117: ELİAS VE DAMİEN118: BEBEK ODASI TADİLATI119: VAMPİRLERİN KONTROLÜ120: BİR DÜĞÜN MESELESİ121: YENİDEN MERHABA HAYAT122: DAMIENLİ SABAHLAR123: İYİ Kİ DOĞDUN MARTİNA124: KABUSLARIN BAŞLANGICI125: MAĞARAYA YOLCULUK126: KAYIPLAR VE KAÇIŞLAR ÜZERİNE127: SONUN BAŞLANGICIFİNALSON SÖZ
Hikayeyi Paylaş
Loading...