78. Bölüm

74: KANLI SAVAŞ

Eda
selinayeda_x

-Düzenlenmiştir.

 

 

KANLI SAVAŞ

Gecenin karanlığına gömülen bir orman, birer gölge gibi ilerleyen yaratıkların uğursuz hırıltılarıyla doluydu. Ay, alçakta ve solgun bir ışıkla gökyüzünü aydınlatıyordu. Her şey, bu büyük hesaplaşma için hazırdı. Wilhelm, düşmanlarını tuzağa çekmek üzere vampirlerini organize etmişti; kendine olan güveni sarsılmazdı. Ancak asıl planın kendisine karşı kurulduğunu bilmiyordu. Kanada’dan gelen kurt sürüsünün acımasız savaşçılarının bu hesaplaşmanın tam ortasında olacağını hayal bile edemezdi.

Brad ve Lucas’ın önderliğinde kurt evinden çağrılan sürü, Kanada’dan gelen Thomas önderliğindeki diğer kurtlarla birleşmişti. Savaşçılar birbirinden uzak konumlanmış, sinsice Wilhelm’in peşine düşmek için bekliyorlardı. Adelia ve Tyler ise dağlık evde kalıp Wilhelm’in dikkatini çekmeye hazırlanmışlardı. Herkesin rolü belliydi, herkesin ne yapması gerektiği netti. Plan, kusursuz bir şekilde işliyordu.

Wilhelm tuzağa tamamen düştüğündeyse de yegane amaçlı savaş başlayıp ardındansa da kısa süre içinde bir tarafın yenilgisi ile sonlanacaktı.

Wilhelm’in ölümü sonucu vampir tarafının yenilgisi ile sonlanacak savaş yegane amaçlarıydı işte.

Ormanın derinliklerinde, Wilhelm ve vampirleri toplanmıştı. Bordo gözleri hırs ve zafer arzusuyla parlıyordu. Adelia ve Tyler’ın peşine düşmüş iken aslında onların orada yalnız olduklarını düşünmesi tamamen bir aptallık göstergesi olmuştu.

Çünkü onları tuzağa düşürmek isterken asıl tuzak kendisine kurulmuştu.

Ormanın dört bir yanında Kurt Evi’nin savaşçıları ve Amerika topraklarında hüküm süren diğerleri; Lilith, Elliot, Brad, Jessica, Maya ve Lucas!.. pozisyon almıştı.

Tyler, öfkeli gözlerle Wilhelm’i izliyordu. Onu alt etme vakti gelmişti.

Vampirler, yaklaşan tehlikenin farkına vardıklarında ortalık karıştı. Wilhelm, gözleriyle etrafı tararken bir an için huzursuz oldu. Bu işte bir terslik vardı. Kurnazlığıyla tanınsa da, şimdi kendi tuzağının kurbanı olacaktı.

Tyler’ın elinin elimi daha sıkı kavradığını hissettiğimde, içimdeki adrenalinin dalga dalga yayıldığını fark ettim. Kalbim hızla çarpıyor, nefesim düzensizleşiyordu. Wilhelm’in soğuk kahkahası, karanlık geceye yankılanıyordu ve içimdeki öfkeyi daha da körüklüyordu.

Wilhelm’in sesi yeniden duyuldu, keskin ve alaycı: “Bunu daha ne kadar sürdürebileceğinizi sanıyorsunuz? Kaçabileceğinizi mi sandınız? Ah, zavallı yaratıklar…”

Onun sözleri, tıpkı zehirli bir hançer gibi kalbime saplandı. Tam da o an, karanlıkların içinden bir gölge belirdi; bir zamanlar dost bildiğimiz, şimdi ise ihanetin simgesi haline gelmiş olan Nina’ydı bu. Gözlerim ona kilitlendiğinde, ihaneti tüm çıplaklığıyla bir kez daha yüzüme çarptı. Nefretin soğuk yüzüyle ona baktım; onun bize yaptıkları, arkadaşlarımızın kanına giren zehir gibiydi.

Nina’nın sinsi gülüşü yüzünde belirdi, ama gözlerindeki kederli parıltı, içimde bir şüphe kıvılcımı doğurdu. Neden böyle bir şey yapmıştı? Bu ihanetin ardındaki motivasyon neydi? Ama şimdi sorgulamanın zamanı değildi. Bu, saf bir hayatta kalma savaşıydı ve bu noktada duygusallık ölümcül bir hata olurdu.

Wilhelm, Nina’ya dönüp ona kısa bir bakış attı, sonra bize döndü. "Ah, Nina. Şu işe bak, Kaçaklar yakalandı değil mi? Ve şimdi de intikamını iliklerine kadar alabilirsin!" Wilhelm, sinsi bir gülümsemeyle vampir ordusunu işaret etti. Onlar, vampirlerin korkunç gücünü ve sadakatini simgeliyordu. Onlar saldırıya hazırlanırken Nina yavaş adımlarla Wilhelm’in yanındaki yerini aldı.

Wilhelm’in neden bahsettiğini anlamaya çalışırken Tyler gergin bir şekilde hapsetmişti ellerimi ellerine.

İntikam derken? Neyden bahsediyordu ki bu Wilhelm!?

Günün ufuk çizgisinde tamamen yükselişinin ardından geçen sürede şehre yeni bir tür ayak basmıştı, Dönüşen!

Dönüşüm aşamasındaki Adelia!

Ayaklarına adeta kara sular inmiş gibi hissederken tek isteği bir araba olmuştu.

Yanındaki dilek cini pozisyonundaki Tyler ise gerçekten de onun her daim yanındaydı.

İleriki oto galericiye girdi.

En yakın arkadaşının sahibi olduğu oto galeri! İşte bu hareket bazı şeylerin başlangıcı olan derinliği taşımaktaydı.

Nina Wayne! Yeni sorun olarak ortaya çıkmış ve bir intikam istemekteydi!

Wilhelm’in geçmişi, karanlık sırlarla doluydu ve bu sırların en derininde Nina vardı. Wilhelm’in babası, Nina’yı dönüşüme zorlayan kişiydi. Bu, Nina’nın hayatındaki en büyük dönüm noktasıydı. O andan itibaren hayatı sonsuza dek değişmişti. Ama Nina, onu dönüşüme zorlayan bu güçlü vampiri asla tanımamıştı; o sadece gölgelerde kalan bir figürdü. Wilhelm’in babası, Nina’ya asla doğrudan yaklaşmamış, hep uzaktan izlemişti. Ancak, o gün her şey değişmek üzereydi.

Tyler ve Adelia, Wilhelm’in karanlık mirasını bilmeden, onun sırlarını taşıyan Nina’yı ziyarete gittiğinde olaylar büyük patlak vermişti.

Her zaman Gecenin gölgesinde enselerinde olan Prens!

Adelia’nın hayatındaki en büyük düşmanlarından biri olan Wilhelm, binaya onları izledikten hemen sonra gelmişti. Nina, binanın karanlık köşelerinde Wilhelm’in varlığını hisseder hissetmez korkuyla gerilmişti. Ama bu kez, Wilhelm'in gözünde bir tehditten çok daha fazlası vardı.

Wilhelm, Nina’nın yanına sessizce yaklaştı. Onun korkusunu, zayıflığını ve güvensizliğini adeta koklayarak hissediyordu. Nina, bu güçlü varlığa karşı direnmeye çalışsa da, Wilhelm onun üzerinde büyük bir kontrol sahibiydi. Onun gücü, Nina’nın en derin korkularını harekete geçirmişti. Wilhelm, Nina’nın kollarını sertçe arkaya doğru kıvırıp bedenini göğsüne yasladığında, ona karşı koymanın imkansız olduğunu anlamıştı.

Wilhelm, Nina’nın kulağına eğilerek, sesini alçak ve tehditkâr bir tonla kullanarak geçmişi anlatmaya başladı. "Biliyor musun, Nina? Annem ve Tyler’ın annesi eski arkadaşlardı," dedi Wilhelm, sesindeki buz gibi soğuklukla. "Anneni ve babanı öldüren kişi de… Tyler’ın annesiydi."

Nina, duyduklarına inanamaz bir haldeydi. Tyler’ın annesi mi? Bu bilgi, onu derin bir karışıklık içine sürükledi. Kendini bildi bileli Tyler’a karşı hep bir güven ve bağlılık hissetmişti. Ama şimdi, Tyler’ın annesi onun ailesini yok eden kişi olarak karşısına çıkıyordu. Bu bilgi, Nina’nın zihninde bir fırtına gibi patladı. İçindeki duygular karmakarışık olmuştu; öfke, hüzün, şaşkınlık ve ihanetin acısı arasında gidip geliyordu.

Wilhelm, Nina’nın saçlarıyla oynamaya başladı. Parmağını ince telli saçlarının arasında gezdirirken, ona daha da yaklaştı. "Babam sana yeni bir hayat sundu," diye fısıldadı. "Seni geçmişinden kurtardı, seni güçlü yaptı. Ama yine de sen, geçmişin esaretinden kurtulamadın, değil mi? İşte bu yüzden buradasın, benimle. O geçmiş seni her zaman geri çağıracak."

Nina, bu sözlerle derin bir iç karışıklık yaşadı. Wilhelm’in söylediği her şey doğruydu; ama doğru olmasına rağmen, Nina’nın içindeki yarayı daha da derinleştiriyordu. Wilhelm, onun ruhunu avucunda tutmuş gibiydi. Ona her şeyi, en karanlık sırlarını ve en acı gerçeklerini hatırlatıyordu. Ama Nina’nın içinde hâlâ bir şeyler vardı; o acıyı ve ihaneti yenmek isteyen bir güç, bir irade.

Wilhelm, Nina’yı serbest bıraktığında, gözlerinde garip bir parıltı vardı. Ona bu bilgileri vererek, zihnini bulandırmıştı. "Sonra görüşürüz, tatlım," diye gülümsedi Wilhelm, ardından binanın karanlık koridorlarından kaybolarak ortadan kayboldu.

Nina, bu anın ardından binanın duvarları arasında yalnız kaldı. Zihninde fırtınalar kopuyordu. Kendi içsel dünyasında yaşadığı bu karmaşayı nasıl çözebileceğini bilmiyordu. Wilhelm’in sözleri, onun içindeki yaraları yeniden açmış, hiç kapanmamış yaraları kanatmıştı. Ama Nina, içinde bir yerlerde hâlâ güçlüydü. Bu geçmişin ağırlığına rağmen, ayakta kalmak zorundaydı. Wilhelm’in karşısında güçsüz görünmemek için, kendi içindeki savaşı kazanmak zorundaydı.

Ancak, o binada geçen bu olay, sadece bir başlangıçtı. Wilhelm ve Nina arasında oluşan bu yeni dinamik, ilerideki savaşın en önemli faktörlerinden biri olacaktı. Nina, Wilhelm’in söylediklerini düşündükçe, kendini daha da derin bir çıkmazda buluyordu. Geçmişin ağırlığı, her anını sararken, bu savaşın sonucunu belirleyecek olan şey, onun bu içsel mücadeleyi nasıl yöneteceği olacaktı.

Nina ile Wilhelm arasındaki bu çekim tek bir buluşma ile son bulmamıştı ama!..

Montana Dağları’ndaki savaş, hiç beklenmedik bir şekilde yeniden alevlenmişti. Wilhelm, Nina’ya karşı duyduğu karmaşık duygularla doluyken, Nina'nın zihnindeki karışıklık daha da derinleşmişti. Bu duygusal çatışmalar, savaşın tam ortasında birer yangın gibi patlamıştı.

Savaşın diğer cephelerinde de hareketlilik başlamıştı. Thomas, karşısına çıkan üç vampiri zayıflatırken, son gücünü kullanıyordu. Ancak, savaşın yoğunluğu onu daha da zayıf düşürdü. Sonunda, kurt formunu bırakarak insan formuna dönmek zorunda kaldı. Bu, onun zayıflığını açıkça gösteriyordu, ama yine de mücadeleyi bırakmadı. Lucas da aynı durumdaydı ve yılmadan savaşa devam etmişti.

Karanlıkların içinden çıkıp Wilhelm’in yanına geçen Nina o an elini Wilhelm’in yanağına geçirdiğinde Wilhelm sırıttı. Elini de Nina’nın kalçasına attığında gözleri bana dönmüştü.

‘’Bak Adelia senle böyle olabilirdik işte! Prens ve de Prenses. Ama sen gidip çapulcu olmayı tercih ettin ya!.. Yaralandım adeta!’’

Wilhelm’in kahkahası ormanda yayılırken sözlerini hızlıca sürdürdü.

‘’Neyse! Gelelim sadede! İkiniz de bugün ölüyorsunuz!’’

O nasıl olacakmış peki?

Ona kaşlarımı kaldırarak bir bakış attığımda vampirler birer birer etrafımızı sarmaya başlamıştı.

Vampirler birer birer etrafımızı sardığında, içimdeki tüm korku ve endişeyi bastırmaya çalıştım. Tyler’ın yanında olduğumu, onunla bu savaşı birlikte vereceğimizi bilmek bana güç veriyordu. Ancak bu savaşın ne kadar zor olacağını da çok iyi biliyordum. Nina’nın ihaneti, durumu daha da zorlaştırmıştı. Onun arkasından iş çevirmesi, bize büyük bir zarar vermişti.

Wilhelm’in talimatıyla vampirler yavaş yavaş üzerimize doğru ilerlemeye başladılar. Dişleri keskin, gözleri açlıktan parlıyordu. Her biri ölümcül birer makine gibiydi; zayıflık, merhamet gibi kavramlar onlara çok uzaktı. Bizimle ilgili tek düşünceleri, bizi ortadan kaldırmaktı.

Tam bu sırada, Tyler omzumda bir hareketle beni uyardı.

Tyler ile birbirimize bir bakış attığımızda gözlerinin içinde kaybolurken başımı salladım. O an ellerinden destek alarak yukarı fırladım.

Ağacın üstünde gizli bir cephaneliğim vardı!

Teker teker tüm kazıkları fırlattım. Tyler kurt formuna bürünüp hepsini parçalamaya başlarken Wilhelm adım adım gerilemişti.

Ama kaçmayacaktı.

Hayır kaçamayacaktı!

Ağaçtan doğru fırlayarak atladığımda Wilhelm’in önündeydim. Ama ondan önce iki vampirin!

İki vampiri ellerimdeki son kazıklarla hakladıktan sonra Wilhelm ile baş başaydım.

Ama ölümcül kazık bende değildi!

Lanet olsun’

Artık onu sadece zayıflatmaya oynayacaktım.

Onu zayıflatacak ve Tyler’a sunacaktım.

Bunu ummaktaydım!

O anda hissettiğim şey, içimdeki umut ışığının yeniden parlamasına neden oldu. Kurt adamlar… Tamamen unutmuştum!

Onların hala orada olduklarını, gölgelerin arasında saklanarak doğru anı beklediklerini biliyordum. Tyler ile aramızda kelimesiz bir iletişim vardı; bu, yıllar süren mücadele ve ortak savaş deneyimlerinin getirdiği bir bağdı. Wilhelm’in ordusuna karşı umutsuzca savaşmak zorunda değildik, çünkü biz de kendi planımızı yapmıştık.

“Bize ihanet ettiğini düşünmüyordum, Nina,” dedim sert bir şekilde. Sesim kararlı ve güçlüydü. Ona karşı duyduğum nefreti bastırmaya çalışarak konuşmaya devam ettim, “Ama şunu bil ki, her ihanetin bir bedeli vardır. Sen de bu bedeli ödeyeceksin.”

Nina, yüzündeki o sinsi gülüşü silip attığında, sadece acı bir şekilde iç çekti. Onun ne düşündüğünü, gerçekten ne hissettiğini anlamak zordu. Ama bunu sorgulamak için vaktimiz yoktu; her şeyin patlak vermesi an meselesiydi.

Wilhelm, vampirlerine son bir emir verir gibi elini havaya kaldırdı. O an, her şeyin yavaşladığını hissettim. Zaman adeta donmuş gibiydi; vampirler hücum etmek için hazırda bekliyordu. Tyler’ın yanımda duruşu, bana güven veriyordu ama aynı zamanda içimdeki endişe büyüyordu. Çünkü bu savaşı kazanmanın tek yolu, kesin ve hızlı bir darbe indirmekti.

Tam Wilhelm elini indirdiği sırada, gölgelerin arasından bir hareketlilik hissettim. İkinci vampir dalgası daha gelmekteydi.

Wilhelm ve Nina ikisi de karşımda iken kurt adamların gölgelerden çıkarıp atılması ile Tyler da yanıma gelmişti.

Bu büyük bir savaştı.

Ve büyük de bir zafer olacak olup büyük bir zaferle sonuçlanacaktı!

Wilhelm’in geçmişi, karanlık bir fırtınanın kalbinde şekillenen bir öyküydü; gücünü acımasızlıktan, zalimlikten ve ihanetlerden almıştı. Nina ise, onun bu karanlık yolculuğunun en önemli parçalarından biri olmuştu. Zamanın sisleri arasında, geçmişin gölgeleri onların ortak kaderini örmüştü. İkisi de hırslarının kurbanı olmuştu; Wilhelm, gücün peşinde koşarken, Nina ise güvenin ve ihanetin arasındaki ince çizgide yürüyordu.

Wilhelm, güç basamaklarını tırmanırken, vampirlerin dünyasında adını duyurmuştu. Kendi içindeki karanlıkla barışık, soğukkanlı ve tehlikeli bir lider olarak tanınırdı. Ancak, Wilhelm’in karanlık yolculuğunda yalnız olmadığını bilmek belki de en büyük sırrıydı. Nina, onun yanında yürüyordu. Güçlü, sinsi ve tehlikeli bir müttefik olarak.

Bir gece, karanlık bir kulede, Wilhelm ve Nina arasında bir konuşma geçmişti. Wilhelm, güç ve iktidar arzusu ile dolup taşan bir ses tonuyla konuşmuştu.

"Nina," demişti Wilhelm, gözlerini karanlığın içine dikerek, "Dünyanın en güçlü varlığı olmam için gereken her şeye sahibim. Ama... daha fazlasını istiyorum."

Nina, Wilhelm’in sözlerini dikkatle dinlerken, dudaklarının kıyısında küçük bir gülümseme belirmişti. "Daha fazlası her zaman vardır, Wilhelm," diye fısıldamıştı. "Ama bu yolda yoldaşlık bir şarttır. Sadakat ise vazgeçilmezdir."

Wilhelm, Nina’nın bu sözlerini uzun uzun düşündü. Onunla yola devam etmek, gücünü daha da artırabilirdi. Ama Nina’nın kalbinde sadece sadakat değil, aynı zamanda bir hırs da yatıyordu.

Geçmişin bu gölgeleri, Montana Dağları’ndaki savaşın kanlı zemini üzerinde yankılanıyordu.

Savaşın başlamasının ve de ardından dakikalar geçmesinden sonra yine Tyler ile yan yanaydık ve yine Tyler ile aynı anda harekete geçtik; bu, tam olarak planladığımız şeydi. O, beni korumak için ileri atıldı ve ben de onun arkasında yerimi aldım. Bu sırada kurt adamlar, sessizce gölgelerin arasından yavaş yavaş çıkarak hücum etmeye, vampirlere saldırmaya başlamışlardı bile.

Sürünün, kurt adamlarının arasında ayriyeten iki kurt vardı. Thomas ve Lucas! İki kurt formundaki güçlü kişilikler!..

... 

Karanlık ormanda aniden patlayan bir savaş çığlığı, vampirleri afallattı. Kurt adamlar, birer birer gölgelerden çıkarak vampirlerin üzerine atladılar. Dişleri keskin, pençeleri ölümcüldü. O an, Wilhelm ve vampirleri bir an için ne olduğunu anlayamadılar. Kurt adamların gölgelerden ansızın ortaya çıkışı, vampirlerin saflarını karıştırdı. Koku saklama teknikleriyle kurt adamlar, Wilhelm’in planını altüst etmişti. Bir an için üstünlük sağlamıştık.

Nina, bu ani saldırı karşısında irkilmiş gibi göründü. Onun şaşkın ifadesi, bana ihanetin ne kadar boş ve anlamsız olduğunu bir kez daha hatırlattı. Tyler, göz açıp kapayıncaya kadar bir vampiri yere serdi, sonra diğerine yöneldi. Ben de boş durmadım; en yakınımda duran vampirin yanına ışık hızında geçerek elimi kalbine sapladım. Kalbini söktüğümde göğsündeki boşluk ile ölü bedeni ikinci kez ölerek yere yığılmıştı, bu ise onun artık son ölümü olmuştu!

Korku, yerini öfkeye bırakmıştı. Wilhelm’in zalim kahkahaları, yerini panik dolu çığlıklara bırakırken, kurt adamlar ve vampirler arasında ölümcül bir dans başladı. Savaş meydanı, ölümle yaşam arasında ince bir çizgide gidip geliyordu.

Tyler, Nina’ya doğru bir adım attı. Onun gözlerinde intikam ateşi yanıyordu. Nina, bir an için tereddüt etti ama sonra o da kendini savunmak için hazırlık yapmaya başladı. Ancak, kurt adamların ani saldırısı, onu tamamen hazırlıksız yakalamıştı. Nina’nın ihanetinin bedelini ödemesi gerekiyordu ve Tyler bu bedeli tahsil etmekte kararlıydı.

“Bu kadarı senin için yeterli mi Nina?” diye sordu Tyler alaycı bir tonda. Nina, Tyler’a meydan okurcasına baktı ama onun gözlerinde bir korku parıltısı vardı. Bu, onun zaferinin değil, tam anlamıyla bir yenilginin başlangıcıydı.

Vampirlerin sayısı azaldıkça, Wilhelm’in güveni de sarsılıyordu. Onun yüzünde bir zamanlar gördüğüm o mutlak inanç, şimdi yerini belirsizliğe bırakmıştı. Kurt adamların gölgelerden çıkıp sürü halinde saldırıya geçmesi, onun planını altüst etmişti. Bu da ona yapabileceği tek bir şey bırakıyordu: Hileli oynamak!

Wilhelm, bir an için etrafına baktı; vampirleri birer birer yere seriliyor, planı tuzla buz oluyordu. Bu savaşı kazanamayacağını düşündüğü anda, gözlerinde o tanıdık kaçış bakışı belirdi. “Bu daha bitmedi!” diye hırladı. Onun sesindeki öfke, çaresizliğini örtbas etmeye çalışıyordu.

... 

Tyler, Nina’ya doğru adım attığında, gözlerindeki intikam ateşi iyice parlamıştı. Onun her an harekete geçmeye hazır olduğunu biliyordum. Ama bu sefer, işler düşündüğümüzden farklı gelişti. Wilhelm hiç beklemediğimiz bir hamleyle beni kendi yanına çekti. Tyler'ın kararlılığı, bir anda yerini şaşkınlığa bıraktı.

Bir anlık boşluk -dikkatsizlik-, işte o kadar yeterliydi. Wilhelm'in elindeki kazık, boynuma dayanmıştı bile. Soğuk kazığın tenime verdiği his kanımı dondurmuştu. İrkilmek, elimde olmayan bir refleksle kendini gösterdi. Gözlerim kocaman açılmış, nefesim kesilmişti. Korkunun soğuk nefesi ensemdeydi. Her şey bir anda olmuştu, öylesine hızlı ve beklenmedik ki zihnim olup biteni kavramakta zorlanıyordu.

Tyler bir an için dona kaldı, onun gözlerinde dehşeti gördüm. O ki her zaman güçlü, her zaman soğukkanlıydı; ama şimdi, yine, onun da zayıf bir anına ikinci kez şahit oluyordum. Bu bir anlık şaşkınlık, Wilhelm’in ve Nina’nın lehine dönmüştü.

Wilhelm kazığı boynumda biraz daha sıkıca bastırırken kısık bir sesle, sinsi bir kahkaha patlattı. "Beklemiyordun, değil mi?" dedi alaycı bir sesle. "Sizler hep fazla kendinizden eminsiniz. Ama herkesin bir zayıf noktası vardır."

Wilhelm’in sesi, karanlığın içinden yankılandı. "Beni hafife almamalıydın küçük hanım," dedi, sesi tehditkar ve soğuktu. Ve şimdi aynı ölümcül kazıktan bir tane de Wilhelm’in elinde vardı, boynuma dolanmış bir şekilde.

Gözlerim genişledi, bu kazıkların ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordum, ne kadar ölümcül olduğunu.

Bu, basit bir silah değildi; melezlerin sonunu getirebilecek güçteydi, benim de öyle!

Ama!..

Ama bu nasıl olurdu da Wilhelm’in de elini geçmişti!?

Wilhelm, uzun bir süre boyunca gölgelerden işlerini yürütmüş, planlarını kusursuzca örmüş biriydi. Vampirlerin arasındaki iktidar savaşlarında, her zaman bir adım önde olmayı başarmış, güç ve korku ile hükmetmişti. Ancak onun gerçek gücü, bilgiye ve sabra dayanıyordu. Ve belki de bu, kazık meselesinin arkasındaki en büyük sırdı.

Wilhelm’in kazığı ele geçirme planı daha ilk güne dayanıyordu. Çok eski bir güne belki de…

Ve Tyler’ın aksine çok önceden edindiği bilgiler!..

Bu kazık, yalnızca bir silah değil, bir semboldü, kendisini ve de Tyler’ı öldürebilecek bir silah.

Tyler ile kendisinin aynı ağaç tarafından kan ritüeli sayesinde dünyaya gelmeleri.

Sadece birer yıl ara ile gerçekleşen iki kan ritüeli.

Sonuç ise hep aynıydı.

Deliren vampir kadınlar kocalarına saldırır, kocalara da delilik bulaşır, amansız bir savaş sonucu ikisi bu savaşta aynı anda ölür.

Kan ritüelinin getirisi işte tam olarak buydu!

Wilhelm Donovan!

O, sıradan bir vampir değildi; bilgi ve güç peşinde koşan, sabırlı ve kurnaz bir avcıydı. Onun zihninde, bu kazık yalnızca bir silah değil, aynı zamanda tüm planlarını hayata geçirecek anahtardı.

Tyler ve diğerleri kazığı bulmak için yoğun bir çaba sarf ederken, Wilhelm de kendi kaynaklarını kullanmıştı. Annesinin ona bırakmış olduğu notu!

Tek sorun notu arayıp bulmak iken, bu da onu zorlamadı.

Bu, onun en büyük avantajıydı; düşmanlarının önünde olmayı başarmış, onların planlarını adım adım takip etmişti. Tyler ve arkadaşlarının kazığı bulduğu gün, Wilhelm de onların peşindeydi. Onlar kazığı bulduğunda, Wilhelm çoktan planını yapmıştı.

Ancak bu sadece başlangıçtı. Wilhelm, yalnızca kazığı ele geçirmekle yetinmedi; onunla ilgili daha fazlasını öğrendi. Kazığın yapısını, nasıl çalıştığını ve hatta nasıl kopyalanabileceğini inceledi. Wilhelm, bu tehlikeli silahı kendi amaçları için kullanmayı planlıyordu ve bunu yaparken kimsenin şüphesi olmaması için her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştü.

Bu, Wilhelm’in stratejisinin bir parçasıydı. Düşmanlarını yanıltmak, onları zayıflatmak ve son darbeyi indirmek için mükemmel bir plandı.

Wilhelm, bu kazığı kullanarak son planını devreye soktuğunda, her şey onun kontrolündeydi. Adelia’nın boynuna dayadığı kazık, onun zaferinin sembolüydü. Adelia’nın gözlerindeki korkuyu, Tyler’ın yüzündeki dehşeti izlerken, içten içe zaferinin tadını çıkarıyordu. Onların umutsuzluğu, Wilhelm’in en büyük zaferiydi.

Adelia, kazığın nasıl olup da Wilhelm’in eline geçtiğini anlamaya çalışırken, Wilhelm ona soğukkanlı bir şekilde bakıyordu. Onun planları, Adelia’nın düşündüğünden çok daha derindi. Wilhelm’in zihninde, bu zaferin her anı önceden tasarlanmıştı. Onun için bu, yalnızca bir oyun değil, her şeyin ötesinde bir zaferdi.

Tabii işler bir Tribrid zekasına kalmamış olsaydı!

Wilhelm, kazığını boğazıma doğrulturken gözlerimdeki dehşeti fark etmiş olmalıydı, çünkü bu ona büyük bir keyif vermişti. Yavaşça bana doğru yaklaştı ve benimle göz göze geldi. "Güçlü olabilirsin, Adelia," dedi sinsi bir gülümsemeyle, "ama sonuçta sen de bir avsın. Ve ben avcıyım."

Tyler’ın yüzünde öfkenin her an patlamaya hazır bir volkan gibi kabardığını gördüm. Ama şimdi, Wilhelm’in elindeki kazık, onun bu öfkesini kontrol altında tutmaya zorlayacaktı. Çünkü Tyler, o kazığın benim boynuma saplanmasını engellemek için her şeyi yapardı, her şeyini feda ederdi. Bu durumun farkında olan Wilhelm, acımasızca bu durumu kendi lehine kullanıyordu.

“Wilhelm, dur!” diye bağırdım, sesim titriyordu. Ama o sadece gülümsedi. “Nina’nın ihaneti sadece bir başlangıçtı,” dedi, sesindeki alaycılık artarak. "Sizler, hepiniz, çok fazla güç topladınız. Ve şimdi, bu gücü size karşı kullanma zamanı."

Wilhelm'in elindeki kazık, boynuma daha da baskı uyguladı. Keskin ucu, derimin altına hafifçe battı ve acı hissettim. O an, ölümün ne kadar yakın olduğunu, hayatımın sadece bir kıl payı uzaklıkta sona erebileceğini fark ettim. Tyler’a baktım, onun gözlerindeki endişe ve öfkeyi gördüm. Ama o harekete geçemiyordu; çünkü en ufak bir yanlış adım, benim sonum olabilirdi, bu sefer mutlak bir son beni bekliyor demekti.

"Ne istiyorsun, Wilhelm?" diye sordum, sesim zorlukla çıkıyordu. "Neden buradasın? Bu kadar kan dökmenin anlamı ne?"

Wilhelm, gözlerini benden ayırmadan bir adım daha yaklaştı. "İntikam," dedi basitçe. "Ama sadece bu değil. Güç istiyorum, Adelya. Kurt adamların ve vampirlerin kontrolünü istiyorum. Ve bu güce ulaşmanın yolu, sizin gibi güçlülerin yok edilmesinden geçiyor."

Adelya…

İçimdeki uyuyan mahvoluşluğu bir kez daha uyandırmıştı işte!

Ama ben bir daha asla yılmayacaktım. Tıpkı Tyler’ın öğrettiği gibi. Wilhelm’in bıraktığı kötü hislerin hepsi Tyler’ın nazik dokunuşları ile sarılmıştı. Wilhelm’in hemen ardından saniyeler içinde Tyler ile yaşadıklarım gelmekteydi ve ben o anlara gülümsemekteydim. Artık... Hükmün sona ermişti Wilhelm Donovan, özellikle de üzerimdeki!

Beni yıldıramazdın Wilhelm Donovan, hem de asla!

Şu an olmaz!

Tyler, bu sözler karşısında bir an için geri adım attı. Ama ben, ona sakin olmasını işaret ettim. Şimdi sinirlenmenin zamanı değildi. Şimdi, strateji zamanıydı. Bir yolunu bulup bu durumdan kurtulmalıydık; yoksa bu, hepimizin sonu olurdu.

"Nina'nın planlarının farkında mısın?" diye sordum, gözlerimi onun gözlerine dikerek. "Onunla birlikte hareket etmek gerçekten de akıllıca mı sence?"

Ardından devam ettim sözlerime.

"Bize ihanet eden sana ne yapmaz?"

O an Wilhelm'in sırıtışı yansıdı kulağıma.

"Neden ihanet etti düşün bir bakalım. "

Nina'nın bakışlarında o an farklı bir şey gördüğümde şaşırmıştım.

Sevgi ve saygı, değer!

... 

Nina’nın içindeki karanlık, ona yol göstermeye başlamıştı. Zihnindeki düşünceler, gittikçe daha da bulanıklaşıyordu. Wilhelm’in ona sunduğu bilgi, onu hem şaşırtmış hem de içsel bir öfke dalgasıyla sarsmıştı. Tyler’ın annesinin Wilhelm'in ailesini öldürdüğünü öğrenmek, Nina’yı derin bir karışıklığa sürüklemişti. Ancak bu bilgi, Nina’nın zihninde bir ışık yakmıştı: Doğuştan gelenler, yani doğuştan güçlü olanlar, bu dünyada bir tehdit oluşturuyordu ve yok edilmeliydiler.

Nina, bu kararı verdiğinde, kendi içindeki karanlıkla bir ittifak kurmuş gibiydi. Wilhelm, ona geçmişi anlatmış, onun zihnindeki korkuları ve öfkeyi beslemişti. Ancak Nina, Wilhelm’e tamamen güvenmiyordu. Onun güç arayışındaki tutkusunu fark etmiş ve bunu kendi lehine kullanmayı planlamıştı. Böylece, Wilhelm’le bir ittifak kurdu.

Bu ittifak zamanla ilerlediğindeyse, karşılıklı tutku ve aşk kaçınılmaz olmuştu her ikisi için!

Nina, bir an tereddüt etti. Gözlerindeki şüpheyi görebiliyordum. Ama bu şüpheyi dillendirmeden, sadece Wilhelm’e bir bakış attı. "Benim için önemli olan, güçlü olanın yanında olmaktır," dedi nihayetinde, sesi sert ama kararsızdı. "Ve şu anda, güçlü olan o."

Wilhelm, bu cevaptan memnun görünüyordu. "Görüyor musun?" dedi, kazığını daha da ilerletirken.

Dişlerimi sıkarken bu sözler, içimdeki korkuyu daha da büyüttü. Ama aynı zamanda, bu durumdan nasıl çıkabileceğimiz konusunda düşünmeye de zorluyordu beni. Gözlerim, Tyler’ınkilerle buluştu. Onun da bir plan yapmaya çalıştığını görebiliyordum. Ama elimizde ne vardı? Sadece bir avuç kurt adam, gölgelerden saklanmayı bırakarak açığa çıkmış birkaç dostumuz… Ve onların da gücü sınırlıydı.

Ama vazgeçmek bizim tarzımız değildi. Tyler’a göz ucuyla baktım ve o da bana aynı bakışı gönderdi. Bu, birbirimizi anladığımızın bir işaretiydi. Her ne olursa olsun, savaşacaktık. Bu, bizim sonumuz olsa bile, asla teslim olmayacaktık.

"Wilhelm," dedim, sesimi mümkün olduğunca kararlı tutarak. "Ne kadar güçlü olduğunu sanarsan san, hepimiz bir araya geldiğimizde seni durdurabileceğimizi biliyorsun. Şimdi geri çekil ve bu savaşı bitir. Yoksa senin de sonun gelir."

Wilhelm, bu sözlerime alaycı bir kahkaha attı. "Öyle mi?" dedi, gözleri parlayarak. "Bu, göreceğiz." Ardından kazığını doğrulttu ve Nina’ya gözlerini dikti. "Şimdi!"

O an her şey birbirine karıştı. Tyler bir an için harekete geçmek istedi ama olduğu yerde kalmıştı. Korkuyla dolu birkaç saniye içinde, Wilhelm’in emriyle vampirler bir kez daha saldırıya geçti. Ama biz de hazırlıklıydık. Kurt adamlar gölgelerden fırladı, savaş yeniden başladı.

Wilhelm'in bakışları sadece Tyler'da kilitlenmişken o an ne yapabileceğimin de farkına varmıştım.

... 

Wilhelm’in varlığı, tüm savaşı daha da şiddetli hale getiriyordu. O, bir liderdi ve vampirler onun emirlerini harfiyen yerine getiriyordu. Onun acımasızlığı, kurt adamlar arasındaki korkuyu daha da büyütüyordu. Ancak bizler, ne olursa olsun, pes etmeyecektik. Wilhelm’i öldürmek, bu savaşı sona erdirmenin tek yoluydu.

... 

Savaşın ortasında, bu ölümcül karşılaşmalar bir yandan devam ederken, içimdeki öfke ve korku birbirine karışmıştı. Wilhelm’in kazığı çok yakın, Nina’nın hamlesi ise Tyler'ı zorluyordu. Ama bu mücadeleyi sonuna kadar götürmeye kararlıydık. Bu, hayatta kalmamızın tek yoluydu.

... 

Savaşın ortasında, Tyler’ın karşısında dururken, içimde büyüyen öfkeyi kontrol etmeye çalışıyordum. Bu öfke, bana güç veriyordu, ama aynı zamanda beni tehlikeye atabilirdi. Tyler, her zamanki gibi şok etkisiyle sarsılmıştı benim ölümcül kazıkla tehdit edilme anımla.

Ama o an Tyler'a başımı salladım. Gülümsedim. Sırıtışım Wilhelm'in kulaklarında yankılanırken Tyler da nihayet aynı ifade belirdiğinde rahatladım. Onun gözlerindeki kararlılık, beni kurtaracak olan şeydi aynı zamanda da beni sakinleştiriyordu. Bu savaşı kazanmak için ihtiyacımız olan tek şey, birbirimize olan güvenimizdi.

Savaşın şiddeti giderek artıyordu. Wilhelm’in vampirleri, gölgelerden saldırıyor, kurt adamları birer birer düşürüyordu. Ancak bizler, her bir saldırıya karşılık veriyorduk. Her bir kurt adamın düşüşü, içimdeki öfkeyi daha da büyütüyordu. Onları kaybetmek, bu savaşın bedelini daha da ağırlaştırıyordu.

Thomas'ın liderliğindeki kurt adamlar, Wilhelm’in vampirlerine karşı amansız bir mücadele veriyordu. Her birimiz, hayatta kalmak için savaşıyorduk. Ancak bu, sadece hayatta kalma mücadelesi değildi. Bu, aynı zamanda intikamımızı almak için verdiğimiz bir savaştı. Tüm kaybettiklerimizin ve tüm yaşadıklarımızın intikamını almak için…

... 

Artık onunla yüzleşmeye hazırdım!

... 

Bölüm : 04.10.2024 16:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Bence onlar bu kitabın güzel kötü çifti olabilirler öyle bir duygu veriyorlar
Ama wilhem ve nina yı yakıştıran bir tek ben miyim??
İçindekiler
Eda / VAMPİRİSTİK Serisi / 74: KANLI SAVAŞ
Eda
VAMPİRİSTİK Serisi

96.59k Okunma

16.13k Oy

0 Takip
135
Bölümlü Kitap
VAMPİRİSTİK01: HER ŞEYİN BAŞLANGICI02: GİZLİ PARTİ GECESİNDEN BİR ÇİFT DİŞ03: PARANOYA SONRASI GERÇEKLİK04: BİR VAMPİRİN SIRRI05: KAÇAMAK06: RUH VE BEDEN07: YÜZLEŞME08. AV VE AVCI09. TATLI BİR BİRLİKTELİK10. WİLHELM SORUNU11.OTELİN KEYFİ12. AİLE EVİ13. KAYIP14. AFFEDİŞ15. WİNCHESTERLER16. ORMANIN HÜKÜMDARLARI17. MELEZ1.SEZON FİNALİ2. SEZON TANITIM19: YENİDEN DOĞUŞ20: İYİLEŞME21: DOĞUM GÜNÜ22: KURT EVİNDE DOLUNAY ETKİSİ23: MELEZ İLE BAŞ BAŞA BİR GECE24: BİR PANSUMAN MESELESİ25: MELEZ EVİNDE MELEZ İMTİHANI26: KARANLIKTA SAKLANAN GÖLGE27: İNSANÜSTÜLERLE İMTİHANDA28: ANTRENMAN29: MELEZİN ÖZELİ30: AKUAMARİN TAŞI31: BİR MELEZ SORUNSALI32: GEÇMİŞİN İZLERİ33: BOKS MAÇI34: MELEZ DE BİR VAMPİR35: ÜÇ BENZEMEZ2. SEZON FİNALİ3.SEZON TANITIM37: YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA BİR YERDE38: SON STRATEJİ BÜKÜCÜ39: DOĞUŞUN SAATİ40: TYLER SALVADORE41: DÖNÜŞÜM42: KANDAŞ SAVAŞI43: MELEZLİK SORUNLARI44: ACININ IZTIRABI45: DOLUNAYIN ETKİSİZLİĞİ46: MELEZLERİN DANSI47: SAĞLIKÇI İLE ALFA48: BEBEK MARTİNA49: GELİŞİM VE BÜYÜME50: ADELİTO VE SKYİTO51: KAOSUN GETİRİSİ52: GEÇMİŞE DÖNÜŞ53: BALO3. SEZON FİNALİ4. SEZON TANITIM55: BİR YILDIZIN SON PARLAKLIĞI56: AV VE AVCININ İŞBİRLİĞİ57: GEÇMİŞİN İZLERİ58: ZÜMRÜDÜANKA59: ANILARIN YÜKÜ60: YENİDEN DOĞUŞUN ÇAĞRISI61: GEÇMİŞLE YÜZLEŞME62: SÜRÜ SORUNLARI63: KONSEY64: GEÇMİŞTEN BİR HEDİYE65: İÇİNDEKİ VAMPİRİ KONTROL ET66: AVCI İÇGÜDÜSÜ67: BİR CİLVE MESELESİ68: KAYIPLAR VE YARALAR69: MELEZ GÜÇLER70: VEDA ÖPÜCÜĞÜ71: GEÇMİŞTEN BİR ARKADAŞLA YÜZLEŞME72: VEDA ARDINDAKİ SIR73: MONTANA YOLCULUĞU74: KANLI SAVAŞ75: GÜÇ ARZUSU76: BİR DÜŞMANIN SONU4. SEZON FİNALİ5.SEZON TANITIM78: YENİ BAŞLANGIÇLARA79: KANADA SÜRÜSÜNDE YAŞAMA AİDİYET80: BİR BUNGALOV SORUNU81: SÜRÜDE İLK ANTRENMANLAR82: ŞEHRİ KAZANMANIN YOLU83: TAÇSIZ KRAL VE KRALİÇE84: CASUS85: EVE DÖNÜŞ86: HİPNOZ ADIMLARI87: FESTİVAL88: KORUMA İÇGÜDÜSÜ89: MELEZLİK 10190: GÜCÜN İRADESİ91: HUZURLU KOLLAR92: ŞELALE YÜKSELİRKEN93: HUZURUN MANZARASI94: DUYUMLAR VE FİLİZLER95: TERAPÖTİK BİR ANTRENMAN96: EVLİLİK ADIMLARI97: SON DÖVÜŞ İLK KAN98: ÇİÇEĞİ BURNUNDA GELİN99: KURT ADAMIN DÜĞÜNÜ5. SEZON FİNALİ101: BİR BEBEK MESELESİ102: İDDİA ÜZERİNE103: AÇ KURT104: AŞERME MÜCADELESİ105: SÜRÜYE İTİRAF106: KAN ÇEKİMİ107: YENİDEN VEDALAR108: NINA WAYNE'NİN YIKIMI109: TUTULMA110: GÜÇ OYUNLARI111: PLAN PLANA6.SEZON FİNALİ7. SEZON TANITIM113: KANLI MÜCADELE114: SAVAŞIN GÖLGESİNDE115: WINCHESTER MİRASI116: SANCILAR VE HORMONLAR117: ELİAS VE DAMİEN118: BEBEK ODASI TADİLATI119: VAMPİRLERİN KONTROLÜ120: BİR DÜĞÜN MESELESİ121: YENİDEN MERHABA HAYAT122: DAMIENLİ SABAHLAR123: İYİ Kİ DOĞDUN MARTİNA124: KABUSLARIN BAŞLANGICI125: MAĞARAYA YOLCULUK126: KAYIPLAR VE KAÇIŞLAR ÜZERİNE127: SONUN BAŞLANGICIFİNALSON SÖZ
Hikayeyi Paylaş