87. Bölüm

82: ŞEHRİ KAZANMANIN YOLU

Eda
selinayeda_x

ŞEHRİ KAZANMANIN YOLU

Sabahın ihtişamlı görüntüsü kahvaltı masasındaki yerini alırken sürü yavaş yavaş masada toplanmıştı.

Gün güzeldi, güneş de öyle.

Kötü olan bir şey varsa o da şehrimizdeki Nina sorunuydu.

Kahvaltı sonrası toplantı salonunda toplanışın ardından Alfred ve gerçek lider Thomas; geniş bir ahşap masanın etrafında toplandı. Masanın üzerinde, haritalar, notlar ve çeşitli dokümanlar yer alıyordu. Toplantı, stratejik planlamadan çok daha fazlasını içeriyordu; aynı zamanda sürünün birlikteliği ve gelecekteki tehlikelerle başa çıkma yolları da konuşulacaktı.

Thomas masanın başında yerini aldı ve topluluğun dikkatini çekmek için sesini yükseltti. “Bu akşam, yalnızca bir arada olmanın keyfini çıkarmadık, aynı zamanda geleceğe yönelik önemli adımlar atmak zorundayız. Sürünün güvenliği ve başarısı için bazı kararlar almamız gerekiyor.”

Tyler ile birlikte dikkatle tıpkı diğerleri gibi Thomas’ı dinlerken o kararlılığını ortaya koymaya devam etmişti.

“Şimdi, önümüzdeki dönemde karşılaşabileceğimiz tehlikeleri değerlendirelim,” dedi Thomas. “Her şeyden önce, Nina’nın faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi edinmemiz gerekiyor. Onun planlarını ve hedeflerini anlamadan önce, ne tür önlemler almamız gerektiğini bilmemiz zor.”

Seraphina, masanın yanındaki yerinde notlarını karıştırarak konuşmaya başladı. ‘’Başkanın ölümü ile seçimler başladı. Ve görülüyor ki gelenek değişmiş, hiçbir meclis üyesi aday değil. Haberlerde adayın varlığı bilinmese de durum bu. Yeni başkan ortaya çıktığı an asıl planlarımızı konuşabileceğimiz zaman gelecek.’’

Thomas onu başıyla onayladığında yüzünde değişik bir ifade vardı.

Asla gizlenemeyen bir duygu…

Takdir eden bir ifade vardı!

Gülümsesem de anı bozmamıştım.

Thomas Seraphina’yı dikkatle dinlerken biz de aynı şeyi yaptık.

Bu sırada Theo denen kişi Alfred’in yanında tamamen sessizdi. Ve tek yapığı şey toplantıyı not alışıydı.

Belki de bu onun göreviydi bilmiyordum.

Öğrenmek için ise sadece biraz zaman gerekmekteydi.

Yani bir süre daha beklemek, belki de toplantı bitimine kadar...

‘’Nina vampirlerin lideri oldu ki çalınan hayatını ödetmek istercesine sadece intikam duygusuyla hareket ederek masumlara saldırıyor. Vampirler onun himayesinde daha da vampir. En azından Wilhelm’in başkan ile bir antlaşması olduğunu düşünmekteyim. Ama şimdi o Nina tarafından öldürüldüğüne göre… Yeni devir çok yakın ve bu da şehrin fazlasıyla tehlikede olduğunu işaret ediyor, vampir ırkı yüceliğini ortaya koymak için adımını attığında, insanlar insan olmaktan çıkacaktır!’’ Seraphina, ciddiliğinden hiçbir zaman ödün vermeyerek uzunca yaptığı bu konuşmasıyla.

Thomas, Seraphina’nın belirttiği noktaları değerlendirerek konuşmasına devam etti. “Seraphina’nın söyledikleri çok doğru. Nina’nın liderliği altındaki vampirler, her zamankinden daha tehlikeli hale gelmiş durumda. Onun intikam arzusu, tüm şehri tehdit eden bir ateş yakıyor. Şimdi, bu durumla başa çıkmak için nasıl bir strateji izlememiz gerektiğini belirlemeliyiz.”

Alfred, masanın başında sessiz bir gözlemci olarak, bu kritik tartışmayı izliyor gibiydi. Dikkatli bir şekilde Thomas’ı dinlerken, zaman zaman not alıyor, zaman zaman da derin düşüncelere dalıyordu.

Seraphina, notlarına göz atarken, söylediklerinin etkisini hissettirmeye çalıştı. “Başkanın ölümü ile seçimler başlamış olabilir. Ancak, yeni bir başkanın kim olacağı belirsizliğini koruyor. Yeni başkan belirlendiğinde, onunla yapacağımız görüşmeler, planlarımızın geleceği için belirleyici olacak. Şu anda, şehirdeki durumun karmaşıklığını göz önünde bulundurarak hareket etmeliyiz.”

Thomas, başını sallayarak onayladı. “Bu, kesinlikle önemli bir nokta. Nina’nın liderliğindeki vampirlerin artan saldırıları, acil bir yanıt gerektiriyor. Ancak, yeni başkanın ortaya çıkmasını beklemek zorundayız. Bu süreçte, mevcut durumla başa çıkmak için elimizdeki kaynakları en verimli şekilde kullanalım.’’

Toplantının ilerleyen dakikalarında, Seraphina’nın söyledikleri üzerine konuşmalar derinleşti.

Brad, kaşlarını çatarak ekledi, “Eğer Nina daha da güçlenmişse, diğer vampirler üzerindeki etkisi de artacaktır. Bu durumda, yalnızca kendimizi korumakla kalmamalıyız, aynı zamanda diğerlerini de bu işe katarak hareket etmeliyiz.’’

Thomas, tüm önerileri dinledikten sonra ciddi bir ifade ile konuştu. “Herkesin katkısı çok değerli. Şimdi, elimizdeki bilgileri birleştirerek bir yol haritası oluşturmalıyız. Nina’nın liderliği altındaki vampirlerin artan tehditlerine karşı, hem savunma hem de saldırı stratejilerimizi belirlemeliyiz. Şehrin güvenliğini sağlamak ve olası tehlikelere karşı hazırlıklı olmak, önceliğimiz olacak.”

Alfred, bir süre düşündükten sonra, toplantının sonuçlarına dair görüşlerini belirtti. “Geleneklerin ve bilgeliğin ışığında, bu stratejiyi uygulamak için kararlı bir şekilde ilerlemeliyiz. Hem iç hem de dış tehditlere karşı hazırlıklı olmak, sürümüzün ve şehrin güvenliği için kritik öneme sahip. Şimdi, belirlediğimiz planları uygulamak ve tüm sürüyle koordineli hareket etmek zorundayız.”

Herkes bu sözleri dinleyip onayladıktan sonra toplantının sonlarına doğru gelmiştik. Kararların alınmasıyla birlikte, herkes kendi görevlerine dönecekti. Tyler ve ben ise, Thomas ile bir süre daha konuşacaktık.

Bu yoğun ve kritik toplantı, sürünün gelecekteki hareketlerinin temellerini attı. Artık, hem içsel hem de dışsal tehditlere karşı dikkatli ve hazırlıklı olmak, hepimizin ortak hedefiydi.

Bir süreliğine içeriye dolan sessizlik içinde Tyler ve ben, Thomas’ın etrafındaki dağınık belgelerin ve haritaların arasında, onun dikkatle çalıştığı masanın etrafında toplandık. Thomas, gergin bir şekilde birkaç belgeyi karıştırırken, gözleri derin bir düşüncenin izlerini taşıyordu. İçsel bir kavga, nehrin akıntısı gibi Thomas’ın üzerinde belirginleşiyordu. Tyler ve ben, endişeyle gözlerini Thomas’ın yüzüne dikmişken, onun karanlık ve derin bakışları, şehirdeki tehditlerin ağırlığını hissettiriyordu.

Bir şeyler yapmamız gerekiyordu.

Tyler ile Thomas’a güvenliğimiz için bir yol haritası olup olmadığını sorduk. Thomas, derin bir nefes alarak, “Şu anda, Nina’nın ne tür hareketler yapabileceği konusunda birçok belirsizlik var,” dedi. Sesinde belirgin bir ağırlık vardı, sanki her kelime şehirdeki karanlık gölgeleri yansıtıyormuş gibi. “Onun stratejilerini tahmin edebilmek için vampirlerin içinde olup biteni yakından izlememiz gerekiyor.”

Thomas’ın gözleri, ağır bir görevin yükünü taşıyor gibi görünüyordu. Masanın üstündeki belgelerin arasında kaybolmuş bazı notlar vardı; onları karıştırırken parmaklarıyla yer değiştiren sayfalar, dev bir bilinmeyenin ipuçlarını sunuyordu. Tyler’ın gözleri dikkatle Thomas’ı izlerken, ben de ona eşlik ettim. Bu konuşmanın, sürünün geleceği için ne kadar kritik olduğunu biliyordum.

Seraphina, odanın köşesindeki notları karıştırırken sesini yükseltti. “Başkanın ölümü ile seçimler başladı. Ve görülüyor ki gelenek değişmiş. Hiçbir meclis üyesi aday değil. Haberlerde adayın varlığı bilinmese de durum bu. Yeni başkan ortaya çıktığı an asıl planlarımızı konuşabileceğimiz zaman gelecek.”

Thomas başını sallayarak onu onayladı, ancak yüzündeki ifade, bir dizi karmaşık duygu barındırıyordu. Bu duyguların arasında kaybolmuş, hissettiklerimi net bir şekilde anlatamayacak bir karmaşa vardı. Yüzündeki değişik ifadeler, gelecekteki belirsizliğin ve tehditlerin ağırlığını taşıyordu.

“Nina’nın liderliğindeki vampirlerin artan tehdidiyle başa çıkmak için ne tür adımlar atmamız gerekiyor?” dedim, sesimdeki kararlılığı gizlemeye çalışarak. Bu soruyu sormak, şehirdeki güvenliği sağlamak için gereken tüm adımları ve önlemleri öğrenme arzusunu taşıyordu.

Thomas, derin bir nefes aldı ve gözlerini dikkatle yüzümüze dikti. “Nina’nın etkisini azaltmak için, diğer sürülerle olan ilişkilerimizi güçlendirmemiz gerekiyor,” dedi. Sesindeki sertlik, kesin bir komut gibi yankılanıyordu. “Onları bu tehlikeye karşı bilinçlendirmek ve yardımlarını almak, şehrin güvenliğini sağlamak açısından çok önemli.”

Sözleri, belirsiz bir geleceğin önündeki yolumuzu aydınlatmaya çalışıyormuş gibiydi. Tyler ve ben, bu stratejilere sadık kalmak için ne yapmamız gerektiğini anladık. Thomas’ın önerileri arasında, hem bilgi toplama hem de savunma stratejileri konusunda aktif rol almamız gerektiği belirgindi. Thomas’ın ifadelerindeki ciddiyet, bu görevlerin ne kadar kritik olduğunu vurguluyordu.

Thomas bu sözleri ile aslında düşman sürüleri kast etmekteydi.

Ve içlerinden bir tanesi de Maya’yı kurtardıkları, esaretten çekip aldıkları sürüydü!

“Bu durumda, bize düşen görevler nelerdir?” diye sordum, Thomas’ın yanıtının sürünün güvenliği açısından önemini kavrayarak. “Planlarımıza nasıl daha etkin bir şekilde katkıda bulunabiliriz?”

Thomas, dikkatlice düşündü ve cevapladı. “Şu anda, hem bilgi toplama hem de savunma stratejileri konusunda aktif olmalıyız.” dedi.

Ve bu da şu anlama gelmekte idi:

Sadece beklemek!

Beklemek ve yeri geldiği an planı kafada oturtup harekete geçmek!

Bekleyecektik işte, sadece bekleyecek!

Ve başkan seçimleri yapıldığında ise bir toplantı daha yapacaktık konu hakkında.

Bu süre zarfında ise sadece bekledik!

Thomas’ın sözleri, şehirdeki belirsizliğin ve tehlikelerin gölgesinde, bizlere cesaret ve yön verdi. Tyler ve ben, bu kritik görevleri üstlenmek ve sürünün güvenliğini sağlamak için hemen harekete geçmeye karar verdik. Şehirdeki karanlık tehdide karşı hazırlıklı olmak için gerekli planları yapıp, görevlerimizi yerine getirecektik.

Thomas’ın toplantı odasından ayrılmasıyla birlikte, sessizlik bir an için yeniden hâkim oldu. Tyler ve ben, konunun ağırlığının ve şehirdeki tehditlerin sorumluluğunun etkisiyle derin bir nefes aldık. Odanın köşesinde dağınık bir şekilde duran haritalar, bizim için gelecekteki adımların planlandığı bir strateji tahtasına dönüşmüştü.

‘’Tyler, bu gerçekten büyük bir sorumluluk. Şehirdeki tüm tehlikeleri göz önünde bulundurarak, ne yapmamız gerektiğini çok iyi anlamamız gerekiyor,” dedim, endişe ve kararlılıkla sesim titreyerek.

Tyler, başını sallayarak onayladı. “Evet, Thomas’ın söyledikleri çok önemli. Şimdi, bu tehditlere karşı hazırlıklı olmak için ne yapmamız gerektiğini belirlememiz gerekiyor. Ayrıca, diğer sürülerle olan ilişkilerimizi güçlendirmeliyiz.”

Kafamı sallayarak, odadaki notları ve haritaları incelemeye başladım. Thomas’ın söylediği gibi, vampirlerin etkisini azaltmak için harekete geçmemiz gerekiyordu. Her şeyden önce, Nina’nın planlarını ve hedeflerini anlamak için bilgi toplamak ve sürülerin desteklerini kazanmak büyük önem taşıyordu.

Tyler’ın gözleri, üzerindeki sorumluluğun farkında bir şekilde parlıyordu. “Diğer sürülerle iletişim kurmak için bir plan yapmalıyız. Onları bilgilendirmek ve birlikte hareket etmek için gerekli adımları atmamız gerekiyor,” dedi, kararlı bir tonla.

“Evet, önce bir iletişim ağı kurmalıyız. Sürülerle düzenli olarak görüşmek ve onları güncel bilgilere sahip tutmak önemli. Ayrıca, her sürünün kendi içindeki güç dengesini anlamamız da gerekebilir,” dedim, düşüncelerimi netleştirmek için odadaki haritaları dikkatle incelerken.

Tyler, notlar alırken, konuşmamı destekleyici bir şekilde başını salladı. “Bu şekilde, şehirdeki güvenliği sağlamak için gereken tüm adımları planlayabiliriz.’’

Başımı anlamış bir şekilde ona salladığımda tüm ciddiyetle raporlara geri dönmüştüm ki Tyler’ın eli nazikçe elimi sürttü.

‘’Sevgilim…’’ diye fısıldadı.

‘’Böyle İngiltere Kraliçe’si gibi oturup ciddiyetle kağıtları incelerken… Ne de güzel oluyormuşsun sen öyle!?’’

Şaşkınlıkla bakışlarımı kaldırdığında Tyler kağıtları itekleyip masaya oturmuştu.

‘’Şu an şaka maka baş başayız!’’ diyerek güldüğünde benim de yüzümde ufak bir tebessüm belirmişti. Kağıtları incelerken başımı kaldırdım, Tyler’ın gözleri gözlerimin derinliklerine işaret ediyordu. O an, Tyler’ın yüzündeki gülümseme ve onun masanın yanına oturuşu, tüm endişelerimi bir anda kaybetmeme neden oldu. Masanın kenarına oturduğunda, yüzümde beliren hafif bir tebessümle ona bakıyordum. Tyler’ın bu hareketi, sanki tüm günün zorluğunu aniden unutturmuştu.

Ayağa kalkarken boğazımı temizledim, “Aman dikkat et, her yerden Alfred çıkabilir,” dedim, ama Tyler’ın gözleri bu uyarıyı dikkate alacak gibi görünmüyordu. Gözlerini devirdi ve “Yemişler Alfred’ini!” diyerek, dirseklerimden tutup beni kendisine çektiğinde, omuzlarımdan destek alarak yaklaşmam gerekti.

Gözlerim, Tyler’ın bu şımarık bakışlarına dikkatle odaklanmıştı. “Yapma,” dedim, biraz da onun bu davranışına karşılık vermek için. Tyler’ın bakışları, “Ne!?” dercesine açıldığında, kendimi tutamayarak güldüm. Bu an, Tyler’ın ışıldayan gözleri ve masum tavırlarıyla bana biraz daha yakın hissettirdi.

“Tyler, açım ben ve stok kanların hepsini de tükettik!” dedim, ciddiyetle ama aynı zamanda esprili bir şekilde. Tyler iç çekti ve oturduğu masadan inmişti. “O halde bununla da ilgilenmemiz gerekecek,” dediğinde başımı salladım. “Brad ile gideyim öyleyse. Biz beslenir geliriz, sana da bungalova güzel bir stok kurarız.”

Kaşlarım çatılmıştı, Tyler’ın bu planı karşısında şaşkınlığa düşmüş bir şekilde bakıyordum. “Derken!? Beni neden ayırıyorsun?” dedim, sesimde sahte bir hayal kırıklığı barındırarak.

Tyler, ileriye doğru bir adım atarak, “Çünkü…” dedi. “Yorulmanı istemem.” Sözlerinin ardından, birkaç süslü cümleyle devam etti. “Biz gidecek ve Kraliçemize hizmet edeceğiz ve kraliçemiz güzelce dinlenecek, her şey gönlünce olmalı çünkü.’’

Tyler’ın bu tatlı ve abartılı tavırları karşısında sırıttım. “Abart! Daha da abart Tyler! Siz damardan beslenip gelecek ben de paket mi tüketeceğim?” diye ekledim.

Tyler ise boğazını temizleyerek söze girdi. ‘’Biraz özle beni güzellik. Alfred bizi kendi isteğimiz dışı kurt geleneksel evlilik törenine sürüklemez böylece. Çünkü geleneksel kafalı birisinin ilişkimize karışmasına ve burnunu sokmasına izin dahi vermem.’’

Tyler bu sözleriyle birlikte kaybolup gittiğimde ardında sadece ufak rüzgarını bırakmıştı. Onun kaybolan silueti, odanın köşesindeki karanlığa doğru kayarken, Tyler’ın sıcaklığı ve neşesi, odanın atmosferinde hafif bir iz bıraktı. Yalnızlık ve biraz da huzur, onun ayrılmasıyla birlikte, bir kez daha dikkatimi kağıtlarım ve görevlerime yöneltti. Tyler’ın arkasında bıraktığı bu tatlı iz, her şeyin sadece geçici olduğunu hatırlatıyordu.

Tyler’ın gece dönüşü, odanın karanlığında yankılanan ayak sesleriyle birlikte gerçekleşti. Gece yarısı çevre sessizliğinde, yalnızca rüzgarın hafif hışırtısı ve gece kuşlarının ötüşü duyuluyordu. O an, Tyler’ın geldiği anı dört gözle bekliyordum.

Kapı hafifçe açıldığında, Tyler’ın silueti kapının eşiğinde belirdi. Üzerindeki kıyafetler, günün yorgunluğunu ve uzun bir gezinin izlerini taşıyordu, ama yüzündeki ifade, tüm yorgunluğun geride kaldığını, keyifli bir dönüşün işareti olduğunu anlatıyordu. Işıksız bir ortamda gözlerinin parıltısı, her zamanki gibi tanıdık bir güven veriyordu.

İçeri adım attığında, odanın atmosferi hemen değişti. Gözlerinde beliren hafif bir yorgunluk, enerjik bir neşeyle harmanlanmıştı. Hemen yanına doğru hareket ettim, üzerimdeki tüm yorgunluğu bir kenara bırakıp Tyler’ın geldiği anı kutlamak için hazırladım kendimi.

“Hoş geldin,” dedim, sesimdeki sıcaklık ve açlık bariz bir şekilde duyuluyordu. Tyler, başını hafifçe eğdi ve geniş bir gülümsemeyle karşılık verdi.

“Gözlerim seninle buluşmak için sabırsızlanıyordu,” dedi sırıtarak. Ardından yaklaşıp beni kucaklayarak sımsıkı sardı. Onun sıcaklığı ve kokusu, kendimi evimde hissettirdi. Dışarıda geçirdiği uzun zamanın ardından, bu anın huzuru her şeyden değerliydi.

Tyler’ın kollarında kaybolmuşken, onun varlığı geceyi daha da anlamlı kılıyordu. Gözlerindeki ışıltı ve yüzündeki gülümseme, her şeyin yolunda olduğunu, sadece birlikte olmanın her şeyin çözümü olduğunu anlatıyordu. Gece boyunca konuşarak, gülerek ve birbirimize sarılarak, günün tüm zorluklarını geride bırakmıştık.

Bu an, bir süreliğine dünyadan soyutlanmak, sadece ikimizin arasında kalacak bir huzur bulmak için mükemmel bir fırsattı. Tyler’ın dönüşü, gecenin en güzel anıydı ve bu anı, içimdeki tüm sıkıntıları unutturan bir rahatlama sağladı.

Tyler, bungalovun kapısını aralayıp içeri adım attığında, elinde birkaç kan torbası vardı. Alfred’in gözlerden uzak olduğu bu sessiz anı değerlendirebilmek için sabırsızlanıyordum. Tyler, torbaları bana doğru uzatırken, yüzünde hafif bir alaycılık ve tatmin vardı.

“Elimde bir şeyler var,” dedi, sanki büyük bir keşif yapmış gibi.

Gözlerimi torbalara kaydırırken, Tyler’ın gülümsemesi içimi ısıttı. “Oh, nihayet!” dedim, gülümsememi kontrol edemeyerek. “Görünüşe göre bu gece özel bir ziyafetimiz var.”

Tyler, torbaları masanın üzerine bırakıp bana doğru yaklaştı. “Alfred burada yok, bu yüzden bu anın tadını çıkarabiliriz,” dedi. Sesindeki alaycılık ve samimiyet, içimi rahatlatmıştı.

“Yani, bu gece menümüzde kan mı var?” dedim, hafifçe sırıtarak. Şaka yollu bir tavırla kan torbalarını incelemeye başladım.

Tyler, kaşlarını kaldırıp gülümseyerek, “Tabii ki her zamanki gibi.”

Kahkahalarım odayı doldurdu. “Görünüşe göre, Tyler, sadece bir ziyafetten daha fazlasını bekliyorsun,” dedim, içimi rahatlatan bu anın tadını çıkararak.

Tyler, gözlerimdeki neşeyi fark edip, “Bu geceyi sadece ikimiz için ayırdım tatlı sevgilimm.” dedi. “Alfred olmadan baş başa kalmak, iyi bir dinlenme ve biraz da eğlence demek.” Onun sözlerine gülümserken yüzümdeki gülümseme söyledikleri ile gittikçe büyümüştü de.

Tyler, kan torbalarını dikkatlice masaya yerleştirirken, gözleriyle beni izliyordu. Gözlerimdeki neşeyi fark edip, hafifçe gülümsedi.

Torbalardan birini açarken, ben de bir yandan Tyler’ın yaptığı bu jestin keyfini çıkarıyordum. “O zaman, bu özel anı dolu dolu yaşamalıyız,” dedim, torbanın ağzını açarken. İçerideki kanın kırmızı ve canlı rengi, adeta bir bayramın işareti gibiydi.

Ben de gözlerimi ona kilitledim, yavaşça ve dikkatlice kan torbasına bir iğne takarken. “Şu an, ne kadar huzurlu olduğumuzu düşünebiliyor musun?” dedim, Tyler’ın ellerine bakarak. “Her şeyden uzak, sadece ikimiz ve bu an...”

Tyler, başını sallayıp bir gülümseme ile cevap verdi. “Bu anı epeydir bekliyordum ateş kuşu.” dedi.

Ateş kuşu?

Şaşkınlığıma sırıtırken gülümsedi.

‘’Bu geceyi her zaman küllerinden doğan ateş kuşuna, zümrüdüankama adıyorum!’’Tyler’a sözlerinden dolayı bir kez daha gülümserken Tyler beni bir kez daha kolları arasına alarak sardı.

‘'Alfred’siz gerçekten rahatız. Ama etrafta olduğunda hiç bu kadar yakın olamayacağız sevgilim. O yüzden sanırım gündüzleri amacımıza odaklanırken geceleri bir yolunu bulmamız gerekecek.’’ Tyler’a başımı sallarken sözlerini sürdürdü. Bu sefer sözleri beni düşüncelere sürüklemişti.

‘'Tam her şey bitti rahatız ve de mutlu olacağız diyorum... Her zaman bir sorun çıkıyor. Bu hep böyle devam mı edecek?’’ Başımı bilmiyormuşçasına sallarken başımı da Tyler’ın göğsüne gömdüm.

‘’Her şey çok farklı olabilirdi.’’ dedim ardından.

Gerçekten de...

Her şey çok daha farklı olabilirdi ama her şey böyle olmayı tercih etmiş ve bizi bir kez daha bir girdabın içine sürüklemişti.

Ama yine de Tyler ile olduğum bu anda kendimi çok rahatlamış ve mutlu hissettim.

Elimdeki kan torbasını açarken, içeriye dökülen kanın kokusu ve ısısı, adeta bir sıcaklık yaydı.

Kendimi biraz aç hissettiğimde kanın sıcaklığı, bir huzur ve tatmin duygusu yarattı.

Bir yandan kan paketinden kanı içerken bir yandan da Tyler’ı dinlemekteydim. Tyler bir süre susmaya niyeti yokmuş gibi konuşmaktaydı. Ama onun bu konuşması becerisini susmadan anlatan bir çocuk gibi değil de bir daha kaybetmek istemiyormuş gibi sessiz çıkan ses tonuylaydı.

‘’Nina’ya olanlar benim suçum. Bütün sürüye düşman olması ve tehlikede olmamız. Maya haklı. En önemlisi de şehir tehlikede. Nina’yı biraz olsun tanıyorsam durmayacak ve onun için büyük bir uğraş vereceğiz. O kolay kolay pes etmeyecektir. Çünkü... Onu ben eğittim. Lanet olsun keşke böyle olmasaydı!’’ Tyler’ın sonlara doğru çıkan küfür mırıltılarına karşın sadece bitirdiğim paketi masaya bırakarak kendisine döndüm.

‘’Hala yanımızdasın. Elbette Nina’ya anlatmadıkların vardır değil mi? Güçlü olacak ve her şeyin üstesinden geleceğiz. Bilirsin beni babamın kızıyım ben eğitimimi de ondan aldım! Pes etmek yok, kolay bir savaş isteyen de yok. Biz güçlü tarafız varsın sürülerce gelsinler. Sonuç hep aynı olacak kazanacağız, biz birlikteyken hep kazanırız unuttun mu yoksa?’’ diyerek gülümsedim Tyler’a. Ardından ikimizin de aklına aynı şey gelmişti. Geçmiş!

Biz geçmişte her zaman birlikteydik. Bir dört yıl öncesi kadar!

Şimdi de beraberdik araya giren dört koca yıla rağmen!

Tyler sözlerime karşılık gülümseyerek yüzünü saçlarıma gömdüğünde rahat bir nefes verdim.

Tyler’dan geçmişten kalan bir antrenman gününü hatırlamıştım da... Biz gençken çok iyiydik. Hayatımız ellerimden alınana kadar...

Sky bireysel çalışma yaparken Tyler ile bire bir antrenman yapma fırsatı bulmuştum. Kazıklar havada birbirine çarpışıyorken vazgeçmeye niyetim yoktu. Vampir gibi çevik ve hızlıydım. Fark olarak sadece bir insandım ve fark olarak Tyler gücünü asla kullanmazdı. Dövüşmemiz hiddetlenirken kendimi önce Tyler’ın sırtında daha sonrasında da yerde bulmuştum. Tyler benimle birlikte üstüme kapandığında biz buna kaybetme diyorduk ama o an gözlerimiz birleştiğinde sanki ikimizde kazanmış gibiydik. O düellonun kaybı ise ormandaki o gece sonrası olanlarla olmuştu, benliğimden sıyrılıp normal bir insana Tyler’ın hipnozu sonucu dönüşmem ile!..

İç çekici bir nefes verdiğimde Tyler’ın dudakları şakağıma sürttü.

‘’Özür dilerim.’’ dedi fısıltıyla. Özür... Özür sadece yolda geçen birisine çarptığına söylendiğinde iş görürdü. Oysaki kalbi paramparça olan biri için kuru bir özrün anlamı neydi ki?

Tıpkı parçalara ayrılmış bir bardağın yapıştırılarak kullanılmaya devam edişi gibi...

‘’Dileme...’’ dedim tek bir nefeste. Bakışlarım ardından tavana dikildi.

Tyler ise sözlerini sürdürdü.

‘’Her şey hallolacak. İyi tarafından bakalım. Nina intikamımızı aldı. Ve biz de Nina’yı ortadan kaldırmalıyız ki başkanın ardında bıraktığı pisliği de böylelikle temizlemiş olalım.’’ Tyler’ın bu sözlerine başımı sallarken kolları arasından çıktım. Yorucu bir gün değildi ama sözler haliyle yormuştu. Yutkunarak ayağa kalktım. Hala dinç olmama rağmen...

‘’Yorgunum.’’ diyerek masadaki çöpleri alarak mutfağa yöneldim. Boş kan torbalarını çöpe attıktan sonra tekrar Tyler’ın yanına dönmüştüm. Bungalov iki katlıydı ve üst katta banyo ile yatak odası vardı. Alt katı ise birleşik bir şekilde mutfak ve de salondu. Tam da sevdiğim konforlukta ve rahatlıkta odasız bu bungalov gerçekten de tam benim tarzımdı.

Tyler inanmamış bir şekilde bana bakarken yine de ayağa kalktı. Ona ise buruk bir şekilde gülümsedim.

‘’Kanada ormanlarında bir tura var mısın?’’ dedi bir anda. Kendimi yorgun hissettirmeye çalışırken inanmamıştı tabii ki de.

Başımı ister istemez olumsuzca sallarken çoktan elimi kavramıştı.

‘’İtiraz yok. Yorgun olmadığını biliyorum ve bıraksam gece üçe kadar uyumazsın. O yüzden diyorum ki... Enerji atmak için koşuya çıkalım ve doğanın güzelliklerine bir kez daha şahit ol. Bu sayede ben sana doyarken sen de onlara -doğanın güzelliğine- doyarsın.’’ dedi ardından hızını kullanmadan beni sürüklemeye başladı.

İtiraz yok! Kabulümdü aslında. Çünkü doğanın güzelliklerini, özellikle de Kanada’nın dağlarını çok merak ediyordum.

Ayrıca... Onun da dediği gibi, aslında hiç mi hiç uykum yoktu ve de yorgun falan değildim. Bu koşu ise bana fazlasıyla iyi gelecek ve enerjimi atmamı sağlayacaktı.

Kanada ormanlarının keskin soğuğu ve geceye has taze çam kokusu, adımlarımızla birlikte etrafımıza yayılıyordu. Tyler’ın eli hâlâ bileğimi sıkıca kavrarken, yüzünde beliren o inatçı ifadeye baktım. Karşı çıkmanın bir anlamı olmadığını bildiğimden gülümsedim. Yine kazanmıştı. Her zaman olduğu gibi.

Gökyüzü kararmıştı, ama yıldızlar geceyi biraz olsun aydınlatıyordu. Hava temiz ve serindi, ciğerlerime dolarken enerjimi yeniliyordu adeta. Çam ağaçları neredeyse gökyüzüne uzanacak kadar uzundu; dallarında biriken ince kar tabakası, hafif bir rüzgâr estiğinde üzerimize serpişiyordu. Adımlarımızın altında ezilen kuru yaprakların çıkardığı çıtırtılar, gecenin sessizliğini delip geçen tek sesti.

“Daha hızlı ol Adelia, yoksa arkada kalacaksın!” diye seslendi Tyler, gözleri parıldayan bir şekilde bana dönerek.

“Beni hafife alıyorsun, Rüzgârın Efendisi,” diye karşılık verdim alayla. Hızlandım ve yanına yetişmekle kalmayıp birkaç adım önüne geçtim. Fark etmiştim, onun bu oyunlara zaafı vardı. Bir süre beni önde bırakır, ardından aniden hızlanarak üstünlüğünü geri kazanırdı.

Tyler, gülerek bir anda hızını artırdı ve yanımda belirdi. “Hadi ama, bu mu senin hızın?” diyerek omzuma hafifçe vurdu. Kaçamak bir hamleyle vurduğu yerden sıyrıldım ve koşarken ona dil çıkardım.

Etrafta devasa ağaçlar, birbirine dolanan sarmaşıklar ve yer yer karla örtülmüş çalılar vardı. Karanlıkta, vampir gözlerimin keskinliği sayesinde tüm detayları seçebiliyordum. Tyler’ın güçlü adımları yanı başımda yankılanıyordu, bu da onun varlığını her an hissetmemi sağlıyordu. İçimde tuhaf bir memnuniyet vardı; bu gece, bütün yorgunluğumu silip atıyordu.

Bir süre sonra durduk ve nefeslerimiz buhar olup geceye karışırken, karlarla kaplı küçük bir açıklıkta bulduk kendimizi. Tyler, dizlerinin üzerine çöküp papatya aramaya başladı.

“Cidden mi? Şimdi çiçek mi topluyorsun?” dedim, gözlerimi devirerek.

“Papatya avlamanın tam zamanı, Kraliçem. Ayrıca, bu geceyi taçlandıracak bir şeyler yapmazsam yazık olur,” dedi alaycı bir tavırla.

İstemesem de yere çömeldim ve onunla papatyaları toplamaya başladım. Topladığımız çiçekler ince parmaklarımı karla kaplı toprağa dokundurduğunda, soğuk bile canımı acıtamadı. Tyler’ın sessizce çalışmasını izlerken yüzünde beliren sakin ifadeyi fark ettim. Aramızdaki her şeyin bir anda durulduğu nadir anlardan biriydi.

Papatya toplamamızın ardından anlamıştım ki eve dönüş vakti de gelip çatmıştı. Tyler işareti verdiğinde ona sırıttım. Koşmaya başladık ve ev ise baya uzakta kalmıştı.

... 

Koşuyorduk. Soğuğun iliklerime işlediğini hissettiğim hâlde adımlarımı kesmiyordum. Tyler önde, ben arkasında; hem inat hem de azimle ona yetişmeye çalışıyordum. Adımlarım her geçen saniye daha hızlı, nefesim daha güçlü çıkıyordu. Rüzgâr yüzümü keserken, içimde garip bir hırs vardı: Ona yetişecektim. Yetişmekle de kalmayacaktım, geçecektim.

Ancak Tyler her zamanki gibi hızını artırıyordu. Ayaklarının yere değdiği bile şüpheliydi. Onu izlerken, içimden küfrettim. Beni kasıtlı olarak sınadığı belliydi. Geriye dönüp bana baktığında yüzündeki gülümsemeyi görebiliyordum.

“Hadi ama, Adelia! Bu mu senin hızın? Belki de bana yetişemeyecek kadar yorgunsundur,” dedi alaycı bir tonda.

Kaşlarımı çatarak, hızımı artırdım. Onun bu tavrı, damarlarımdaki kanı kaynatıyordu. Beni zorluyordu, bu açıktı. Ama pes etmek gibi bir niyetim yoktu. Bu sadece bir yarış değildi; bu, bana meydan okumasıydı ve meydan okumaları asla karşılıksız bırakmazdım.

Rüzgâr hızlandıkça çevremdeki ağaçlar bulanıklaşmaya başladı. Artık detayları seçmekte zorlanıyordum. Vücudumun her kası yanıyordu, ciğerlerim daha fazla hava için yanıp tutuşuyordu. Ama bırakmıyordum. Ayak seslerim, Tyler’ınkilerle neredeyse eş zamanlı çıkıyordu. Ona yaklaştığımı hissettim.

“İşte böyle!” diye bağırdı Tyler. Ancak sesi hâlâ beni kışkırtıyordu. Daha hızlı koşmaya çalışırken, birden o da hızını yavaşlatmaya başladı.

Bu tuhaf bir davranıştı. Gözlerimi kısarak onu izledim. Sanki beni kendisine doğru çekmek istiyormuş gibi bir havası vardı. Ama düşünmeye fırsat kalmadan, aniden ona yetiştim ve beklenmedik bir şey oldu: Ayaklarım bir dala takıldı. Dengemi kaybettim ve hızımı durduramadan Tyler’a çarptım.

İkimiz birden yere savrulduk. Ağaçların altında, kalın yaprak ve kar tabakasına tepetaklak düştük. Tyler, ağırlığını benim üzerime vermişti. Omzumun üzerine gelen sert zeminin acısı yüzümü buruşturdu.

“Ne yapıyorsun?!” diye hırladım, ama cümlem bitmeden o sinir bozucu gülüşünü yüzümde hissettim.

“Düşmek senin fikrindi, değil mi?” diye alay etti. O anda fark ettim ki, bu bir kazadan çok planlı bir hamleye benziyordu. Daha ne olduğunu anlamadan, dudaklarını benimkilerde buldum.

Şok olmuştum. Tyler’ın sıcak nefesi, soğuğa meydan okuyordu. Öpüşü kibirli ama kontrollüydü, sanki bu anı çok önceden planlamış ve her saniyesini kafasında hesaplamış gibiydi. Elimle omzunu itmeye çalıştım ama o elimi yakaladı ve yüzüne daha da yaklaştırdı.

“Bunu bilerek yaptın,” diye mırıldandım, sesim öfkeli ama kontrolsüz bir şekilde titriyordu.

“Belki de,” diye fısıldadı dudaklarını benimkilerden çekerken. Gözleri, karanlıkta parlayan birer alev gibiydi. Yüzündeki o kurnaz gülümseme daha da belirginleşti. “Ama kabul et, eğlenceliydi.”

Nefes nefese, hâlâ yerde yattığım hâlde onu tepemden itmek için çabaladım. “Eğer tekrar böyle bir şey yaparsan, seni kendi ellerimle doğaya gübre yaparım,” dedim, sesim titremekten kurtulmuştu artık.

Ama Tyler sadece gülümsedi ve yerinden kalkarak elini bana uzattı. “Daha sık düşmelisin, Kraliçem. Hiç bu kadar keyifli bir düşüş yaşamamıştım.” Tyler’a göz devirirken onun bana uzattığı eli tuttum. Ardından kalkmak için bir hamle yaptım. Ama hayır bu hamle değildi, sadece bir şaşırtmaydı!

Onu üstüme çektim ve ardından kendisine çelme takarak yere yapıştırdım. Şimdi ben onun üstünde iken ellerini de sert bir şekilde toprağa gömmüştüm. Ellerim ellerini tutarken Tyler’a sırıttım.

‘'Nasıl oluyormuş taçsız Kral iyi mi böyle?’’ Tyler keyifli bir şekilde altımda sırıtırken bir elini bir anda elimden kurtarıp belimi sardığında hızına yetişemedim. Kendimi tamamen üstüne düşmüş bulduğumda fısıltısı kulaklarımı yaktı geçti.

‘’Senle oynamak...’’ diye başladı. ‘’Hiç bu kadar keyifli olmamıştı.’’ Ve ardından ekledi. ‘’Keşke bitmek zorunda olmasaydı.’’ Yanağıma dudağı sürttüğünde iki eli belimi sardı ve doğruldu. Şimdi onun kucağında oturur pozisyonda iken konuşmak için ağzımı açmaya yeltendim ama bu sadece denemede kalmıştı. Tyler işaret parmağını dudaklarımda gezdirmeye başladığında susmak zorunda kaldım. Ve ardındansa kendimi tamamen rüzgarın hakimiyetine bırakmış gibi hissettim. Soğuk rüzgar tenimi yalayıp geçerken Tyler yerden tamamen kucağında ben varken kalkmış ve evin yolunu tutmaya kaldığı yerden devam etmişti. Bungalova vardığımızda kapının önünde bir süre durdu. Sadece bir saniye!

Kapıyı açmasının ardından artık Tyler ile ben odamdaydık.

‘’Hadi Taçsız Kraliçem benim, uyu. Yarın sana papatyalardan güzelce bir taç yapacağım ki hükmün duyurulsun her yere!’’

Kıkırdadığımda Tyler beni yatağa atmış ve üstümü örtmüştü. Yanağıma ufak bir öpücük kondurmanın ardındansa gözlerimin önünden kaybolup gitmişti.

Bu gece yaşadığım en anlamlı ve yorucu günlerin ardından gelen en güzel geceydi.

Taçsız kral ve taçsız kraliçenin maceraları her geçen gün katlanarak artmaya devam ediyordu.

Tyler’ın bu gidişinin ardından her şey karanlığa büründüğünde gözlerimi tamamıyla yumdum.

Gözlerimin açılışının ardındansa sabah çoktan güneşin tüm zarafeti ve ihtişamıyla doğması ile olmuştu.

Komodinime baktığımda ise…

Tam da dün geceki sözleri gibi…

Papatya tacı durmaktaydı üzerinde.

Saatler içerisinde Tyler sözünü tutmuş ve ben de tacıma kavuşmuştum.

Taçsız Kraliçe artık taçlı iken kralımıza ise hala bir taç gerekmekteydi, her ne kadar benimki papatyadan yapılmış olsa da!..

 

Bölüm : 17.10.2024 12:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Eda / VAMPİRİSTİK Serisi / 82: ŞEHRİ KAZANMANIN YOLU
Eda
VAMPİRİSTİK Serisi

80.8k Okunma

15.4k Oy

0 Takip
135
Bölümlü Kitap
VAMPİRİSTİK01: HER ŞEYİN BAŞLANGICI02: GİZLİ PARTİ GECESİNDEN BİR ÇİFT DİŞ03: PARANOYA SONRASI GERÇEKLİK04: BİR VAMPİRİN SIRRI05: KAÇAMAK06: RUH VE BEDEN07: YÜZLEŞME08. AV VE AVCI09. TATLI BİR BİRLİKTELİK10. WİLHELM SORUNU11.OTELİN KEYFİ12. AİLE EVİ13. KAYIP14. AFFEDİŞ15. WİNCHESTERLER16. ORMANIN HÜKÜMDARLARI17. MELEZ1.SEZON FİNALİ2. SEZON TANITIM19: YENİDEN DOĞUŞ20: İYİLEŞME21: DOĞUM GÜNÜ22: KURT EVİNDE DOLUNAY ETKİSİ23: MELEZ İLE BAŞ BAŞA BİR GECE24: BİR PANSUMAN MESELESİ25: MELEZ EVİNDE MELEZ İMTİHANI26: KARANLIKTA SAKLANAN GÖLGE27: İNSANÜSTÜLERLE İMTİHANDA28: ANTRENMAN29: MELEZİN ÖZELİ30: AKUAMARİN TAŞI31: BİR MELEZ SORUNSALI32: GEÇMİŞİN İZLERİ33: BOKS MAÇI34: MELEZ DE BİR VAMPİR35: ÜÇ BENZEMEZ2. SEZON FİNALİ3.SEZON TANITIM37: YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA BİR YERDE38: SON STRATEJİ BÜKÜCÜ39: DOĞUŞUN SAATİ40: TYLER SALVADORE41: DÖNÜŞÜM42: KANDAŞ SAVAŞI43: MELEZLİK SORUNLARI44: ACININ IZTIRABI45: DOLUNAYIN ETKİSİZLİĞİ46: MELEZLERİN DANSI47: SAĞLIKÇI İLE ALFA48: BEBEK MARTİNA49: GELİŞİM VE BÜYÜME50: ADELİTO VE SKYİTO51: KAOSUN GETİRİSİ52: GEÇMİŞE DÖNÜŞ53: BALO3. SEZON FİNALİ4. SEZON TANITIM55: BİR YILDIZIN SON PARLAKLIĞI56: AV VE AVCININ İŞBİRLİĞİ57: GEÇMİŞİN İZLERİ58: ZÜMRÜDÜANKA59: ANILARIN YÜKÜ60: YENİDEN DOĞUŞUN ÇAĞRISI61: GEÇMİŞLE YÜZLEŞME62: SÜRÜ SORUNLARI63: KONSEY64: GEÇMİŞTEN BİR HEDİYE65: İÇİNDEKİ VAMPİRİ KONTROL ET66: AVCI İÇGÜDÜSÜ67: BİR CİLVE MESELESİ68: KAYIPLAR VE YARALAR69: MELEZ GÜÇLER70: VEDA ÖPÜCÜĞÜ71: GEÇMİŞTEN BİR ARKADAŞLA YÜZLEŞME72: VEDA ARDINDAKİ SIR73: MONTANA YOLCULUĞU74: KANLI SAVAŞ75: GÜÇ ARZUSU76: BİR DÜŞMANIN SONU4. SEZON FİNALİ5.SEZON TANITIM78: YENİ BAŞLANGIÇLARA79: KANADA SÜRÜSÜNDE YAŞAMA AİDİYET80: BİR BUNGALOV SORUNU81: SÜRÜDE İLK ANTRENMANLAR82: ŞEHRİ KAZANMANIN YOLU83: TAÇSIZ KRAL VE KRALİÇE84: CASUS85: EVE DÖNÜŞ86: HİPNOZ ADIMLARI87: FESTİVAL88: KORUMA İÇGÜDÜSÜ89: MELEZLİK 10190: GÜCÜN İRADESİ91: HUZURLU KOLLAR92: ŞELALE YÜKSELİRKEN93: HUZURUN MANZARASI94: DUYUMLAR VE FİLİZLER95: TERAPÖTİK BİR ANTRENMAN96: EVLİLİK ADIMLARI97: SON DÖVÜŞ İLK KAN98: ÇİÇEĞİ BURNUNDA GELİN99: KURT ADAMIN DÜĞÜNÜ5. SEZON FİNALİ101: BİR BEBEK MESELESİ102: İDDİA ÜZERİNE103: AÇ KURT104: AŞERME MÜCADELESİ105: SÜRÜYE İTİRAF106: KAN ÇEKİMİ107: YENİDEN VEDALAR108: NINA WAYNE'NİN YIKIMI109: TUTULMA110: GÜÇ OYUNLARI111: PLAN PLANA6.SEZON FİNALİ7. SEZON TANITIM113: KANLI MÜCADELE114: SAVAŞIN GÖLGESİNDE115: WINCHESTER MİRASI116: SANCILAR VE HORMONLAR117: ELİAS VE DAMİEN118: BEBEK ODASI TADİLATI119: VAMPİRLERİN KONTROLÜ120: BİR DÜĞÜN MESELESİ121: YENİDEN MERHABA HAYAT122: DAMIENLİ SABAHLAR123: İYİ Kİ DOĞDUN MARTİNA124: KABUSLARIN BAŞLANGICI125: MAĞARAYA YOLCULUK126: KAYIPLAR VE KAÇIŞLAR ÜZERİNE127: SONUN BAŞLANGICIFİNALSON SÖZ
Hikayeyi Paylaş
Loading...