-Düzenlenmiştir.
MUTLU SONSUZ
Ateşin son kıvılcımları sönerken, bir süre daha orada öylece kalakaldım. Gözlerim kapanıyordu, ama ruhum uyanıktı. Brad’in küle dönüşmüş bedeni, havaya karışmış ve bu ormanın bir parçası olmuştu. İçimdeki boşluk derin, ama bir o kadar da anlamlıydı. Bizi burada, bu anın içinde tutan şey, onun cesareti ve fedakârlığıydı. Başardık… Evet, gerçekten başardık. Ama bu başarının bedelini ağır ödedik.
"Brad..." diyebildim sadece, boğazım düğümlendiğinde. Onu kaybetmek beni yıkmıştı, ama bu yıkımda bir güç bulmuştum. Ondan geriye kalan, bize miras kalan bu cesaret, önümüzdeki yolda ışığımız olacaktı.
Karanlıkla savaştık, en zorlu düşmanlara karşı mücadele ettik. Ama en büyük savaş içimizdeydi. Kendi korkularımız, kayıplarımız ve çaresizliklerimizle yüzleştik. Bütün bunlar, bizi daha güçlü kılmak içindi belki de. Brad bize bunu gösterdi. O, sadece kılıcıyla değil, ruhuyla savaştı. Ve bu ruh, şimdi hepimizin içinde yaşıyor.
Damien’ın küçük elini avucumun içinde hissettim babası bir kez daha bırakmıştı onu kucağıma. Ona baktım, gözlerinde hem korkunun hem de umudun izlerini gördüm. Oğlum... Her şey senin için. Bu dünyanın daha iyi bir yer olması için, senin güvende ve huzurlu olman için savaştık. Brad de senin için savaştı. Onun mirasını yaşatacak olan sensin.
“Artık güvendesin,” dedim Damien’a, gözlerindeki endişeyi silmek istercesine. “Brad bizi korudu, hepimizi. Ve şimdi sıra bizde; onun ruhunu, cesaretini yaşatmak için ne gerekiyorsa yapacağız.”
Tyler yanıma yaklaştı, bakışlarında derin bir acı ve kararlılık vardı. Gözlerimiz buluştu. Sözsüz bir anlaşmaydı bu; biz hayatta kaldık, ama bunun yükünü birlikte taşıyacağız. Her şey bittiğinde, sevdiğimiz insanların anılarını koruyarak, onları onurlandırarak devam edeceğiz.
Dünyanın ne kadar karanlık ve acımasız olduğunu gördüm, hissettim. Ama aynı zamanda, karanlığın içindeki ışığı da gördüm. Sevgi, fedakârlık ve cesaret, karanlığa meydan okuyabilirdi. Bu, her birimizin içinde vardı. Artık biliyordum; biz bu savaşı kazandık, çünkü vazgeçmedik. Umudumuzu kaybetmedik.
Brad’in anısı, bize her zaman yol gösterecek. O, burada bizimle, bu ormanın her bir yaprağında, rüzgarında, ateşinde. O bizi izliyor, bizi koruyor. Ve biz de onun anısını, onun ruhunu yaşatacağız. Bu dünyada, onun uğruna savaştığı ışığı, umudu ve sevgiyi büyüteceğiz.
Gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım. Kalbimde bir huzur vardı, ama aynı zamanda bir boşluk. Bu, onun bıraktığı boşluktu. Ama bu boşlukta bir anlam buldum; kayıplarımız, acılarımız, zaferlerimiz, hepsi bu yolculuğun bir parçasıydı. Ve şimdi, bu yolculuk sona erdi.
Bu benim hikayemdi. Karanlığın içinde kaybolmuşken, umudun ışığını bulma hikayem. Sevdiklerimi korumak, onların uğruna savaşmak için çıktığım bir yoldu bu. Karanlık ne kadar güçlü olursa olsun, sevginin ve cesaretin onu yenebileceğini öğrendim.
Artık huzurla yürüyebilirim. Yeni bir gün doğacak, yeni bir hayat başlayacak. Ama Brad, sen her zaman bizimle olacaksın. Senin mirasını yaşatacağız. Bu dünya, ne kadar karanlık olursa olsun, senin ışığınla aydınlanacak. Çünkü biz hayatta kaldık, savaştık ve kazandık. Seninle, senin anınla.
Bu, bizim hikayemizin sonu. Ama her son, yeni bir başlangıcın tohumlarını taşır. Biz de bu tohumları yeşerteceğiz. Karanlığın ardından doğan ışıkla, geleceğe yürüyeceğiz.
Hoşça kal, Brad. Hoşça kal, karanlık. Artık ışığın zamanı, merhaba hayat!
…
Gecenin karanlığında, kamp ateşinin çevresinde otururken, herkesin yüzünde yaşananların izlerini görebiliyordum. Geçmişte yaşadıklarımızı, kayıplarımızı ve savaşın bizi ne kadar değiştirdiğini düşünmeden edemiyordum. Ateşin çıtırtısı, geçmişin yankılarını gün yüzüne çıkarıyordu.
Özellikle Brad'in kaybı hepimizin üzerine ağır bir gölge gibi çökmüştü. Onun cesurca kendini feda edişi, bizlere sevgi ve fedakarlığın gerçek anlamını hatırlatmıştı. Bu yüzden onu uğurlamak için toplandığımız bu kamp ateşi, aslında ona duyduğumuz saygının bir yansımasıydı.
Herkes sessizdi; sadece ateşin çıtırtıları, geceyi dolduran tek sesti. Bir noktada, bu sessizlik bozuldu. Tyler, Brad'in anısına birkaç kelime söylemek için ayağa kalktı. Yüzü, ateşin alevleriyle aydınlanmıştı. Gözlerinde yaşlar parlıyordu; bu adamı bu kadar derin bir şekilde sarsıldığını görmek içimi burktu.
"Brad," dedi Tyler, sesi titriyordu. "Her şeyden önce bir dost, bir kardeştin. Seninle savaşmak, seninle bu yolu paylaşmak... Bize kattıkların, seni unutulmaz kılıyor."
Tyler’ın konuşmasını dinlerken, boğazım düğümlendi. Brad’in kaybı, sadece bir savaşçıyı değil, aynı zamanda kalplerimize kazınmış bir dostu, bir aile üyesini kaybetmekti. Gözlerimi yere indirdim, ateşin sıcaklığı yüzümü yakıyordu ama içimdeki soğukluk bir türlü geçmiyordu.
Ardından Emery ayağa kalktı. Sesi kırılmıştı, ama yine de güçlü görünmeye çalışıyordu. "Brad... Ne olursa olsun, biz seni hep hatırlayacağız. Her zaman bizimle olacaksın."
Bir süre daha herkes sırayla anılarını ve hislerini paylaştı. Her bir kelime, Brad'i onurlandıran, onu daha da özel kılan birer hikayeydi. Sonunda, herkes yerine oturduğunda, ben de konuşmak istedim ama kelimeler boğazımda düğümleniyordu.
Başımı eğdim, ellerimle gözlerimi sildim. Derin bir nefes aldım. "Brad," dedim sessizce. "Seninle geçirdiğimiz her an, senin cesaretin ve fedakarlığın... Hep bizimle olacak."
Bu gece, Brad'in ruhunu uğurlamak için buradaydık. Gözlerimi kapattım, geçmişin ve anıların ağırlığını içimde hissettim. Onunla geçirdiğimiz o anları düşündüm. Gülümsediği anları, bizi korumak için nasıl savaştığını... Ve o acı dolu anı, onu kaybettiğimiz anı.
Ertesi sabah uyandığımda, hala Brad'in kaybının ağırlığı üzerimdeydi. Ancak hayat devam ediyordu ve biz de ilerlemek zorundaydık. Her şey bitmiş gibi görünse de, aslında her bitiş, yeni bir başlangıcın habercisiydi. Bunu kabul etmemiz gerekiyordu.
O gün, herkes toplanmıştı. Sessiz ve hüzünlü bir atmosfer vardı. Herkes bir şey söylemek ister gibiydi ama kelimeler kifayetsizdi. Maya ve Emery yanıma gelip omuzlarıma dokundular. Gözlerinde yaşların parıltısı vardı.
"Adelia," dedi Emery, sesi yumuşaktı. "Bunun üstesinden geleceğiz, biliyorum. Birlikte daha güçlü olacağız."
Başımı salladım, onun söyledikleri doğruydu. Her şey ne kadar zor olsa da, birlikte daha güçlüydük. "Evet," dedim. "Birlikte başaracağız. Brad’in anısına… ve gelecek için."
Bu sözler, içimde yeni bir umut kıvılcımı yarattı. Brad’in kaybı büyük bir boşluk yaratmıştı ama aynı zamanda bize hayatın ne kadar değerli olduğunu da hatırlatmıştı. Bizim bu yolda yürümeye devam etmemiz gerekiyordu. Karanlığın içinde ışığı bulmalıydık.
Her ne kadar Lilith’in feryatları aklımdan bir saniye bile çıkmazken.
Sonraki günlerde herkes, hayatın normal akışına dönmeye çalıştı. Savaşın izleri hala taze olmasına rağmen, hepimiz bu yeni dönemde ne yapmamız gerektiğine odaklanmaya başladık. Bir sabah erkenden uyandım, kamp alanının çevresinde dolaştım. Gözlerimi kapattım, yüzüme vuran sabah rüzgarını hissettim.
Tyler yanıma geldi, elini omzuma koydu. "İyi misin?" diye sordu.
"Sanırım," dedim. "Her şey biraz... karışık."
"Bu normal," dedi Tyler. "Ama biliyorsun ki, Brad de bizim devam etmemizi isterdi."
Gözlerimi ona çevirdim. "Evet, haklısın. Hepimiz için zor ama... devam etmek zorundayız."
Tyler’ın gözlerindeki kararlılığı gördüm. O da benim gibi, Brad’in kaybından derinden etkilenmişti ama ikimiz de biliyorduk ki, bu hayat devam ediyordu. Ve biz, bu hayatın içinde yeni bir yol bulmalıydık.
…
Aylar belki de yıllar geçmişti tüm bu talihsiz kazaların üzerinden.
Ve şimdiyse… O gece, o kadar uzun zamandır beklediğimiz bir andı ki, hevesimiz doruktaydı. Maya'nın bekarlığa vedası, aynı zamanda hepimizin, bu savaş dolu hayatın sıkıcı rutininden kaçmak ve biraz olsun eğlenmek için bir bahaneydi. Bebekleri Alfred'e bırakmıştık, en azından birkaç saatliğine her şeyden uzaklaşıp sadece kendimize zaman ayırmaya kararlıydık.
Parti için hazırlıklar çoktan başlamıştı. Emery, eski günlerdeki gibi saçımı örmeme yardım ederken, ellerinin her bir dokunuşu sanki eski anılarımızı canlandırıyordu. İkimiz de güldük, geçmişte yaşadığımız maceraları, çocukluğumuzun neşeli ve kaygısız günlerini hatırlayarak. O zamanlar her şey çok daha basitti. Emery saçlarımı sıkıca ördükten sonra yanımıza gelen Maya’nın yüzündeki heyecanı gördüğümde, bu gecenin ne kadar özel olduğunu bir kez daha anladım.
"Kızlar, hazır mısınız?" dedi Maya, gözleri parlıyordu. O anın heyecanıyla, odanın içinde küçük bir neşe çığlığı koptu. Emery, Maya ve ben, bir arada olmamızın tadını çıkarıyorduk. Bu gece sadece Maya'nın değil, hepimizin kutlama gecesiydi.
Odaya doluşmuş olan diğer kızlarla birlikte, evi müzikle, kahkahalarla ve yüksek sesli sohbetlerle doldurduk. Emery bana dönerek hafifçe gülümsedi.
"Hatırlıyor musun?" dedi. "Birlikte geçirdiğimiz o eski kız gecelerini? Şarap şişelerini ve o aptal saçmalıkları?"
Kıkırdadım. "Evet, hatırlıyorum. Birbirimize deli gibi makyaj yapardık, çoğu zaman korkunç olurdu ama umurunda mıydı? Hayır."
Emery kahkahalarla güldü. "Çünkü hiçbir şeyden korkmazdık, değil mi? Hayatın bize ne getireceğinden habersiz, sadece o anın keyfini çıkarırdık."
O an, Maya bize bakarak elindeki şişeyi havaya kaldırdı. "Hadi, bu geceyi sadece eğlenmeye ve gülmeye adayalım. Geçmişi yad edelim ama aynı zamanda geleceği de kutlayalım."
"Katılıyorum!" diye bağırdı Serena, içeri girerek. Maya'nın yanına geldi ve ona sıkıca sarıldı. "Bugün senin günün, kızım. Her şey senin için!"
O an Maya'nın gözlerinde hafif bir yaşarma gördüm. "Teşekkür ederim, kızlar. Gerçekten. Bu gece benim için çok önemli."
Gecenin ilerleyen saatlerinde, müzik daha da hızlandı, şişeler boşalmaya başladı ve oda bir dans pistine dönüştü. Emery ve ben, odanın köşesine çekilip biraz nefes aldık. Maya, Lydia, Seraphina ve her şeye rağmen mutlu olmaya çalışan Lilith. Bebeklerimize ise Alfred dedeleri bakmaktaydı. Rahat olmaları gerekiyordu çünkü Alfred tam bir profesyoneldi. Hem kötü mü oldu bir kız bir de oğlan dedesi oldu bir gecede!
…
"Düşünsene," dedi Emery, gözlerini kapatıp başını geriye yaslayarak. "Bu gece, her şeyden uzak. Savaşlardan, düşmanlardan, kayıplardan… Sadece biz varız."
"Ve bu geceyi hak ediyoruz," dedim. "O kadar uzun zamandır hayatımızda bu kadar huzurlu bir an olmadı ki. Ama bu gece sadece kendimize ait. Bunu hissedebiliyor musun?"
Emery gözlerini açtı ve bana baktı. "Evet, hissediyorum. Bu gece, sanki tüm dünyanın karmaşasından kopup kendi küçük dünyamıza çekilmiş gibiyiz."
Maya, o sırada yanımıza gelip bize sarıldı. "Hey, siz iki eski arkadaş! Bu gece sadece duygusallık için değil. Eğlenmek için buradayız! Hadi biraz dans edelim."
Emery ve ben göz göze geldik ve kıkırdayarak başlarımızı salladık. "Tamam," dedik ve Maya'nın peşine takıldık.
Dans pisti dediğimiz, salonun ortasındaki boş alanın tam ortasında, kendimizi müziğin ritmine bıraktık. Emery, Maya ve ben bir araya gelip eski günlerdeki gibi dans etmeye başladık.
Nova, odayı neşelendiren bir şarkı açarak kahkahalar atmaya başladı. Maya, dans ederken yüksek sesle konuştu. "Bu gece, kızlar, sadece bizim gecemiz!"
Herkes alkışladı ve şarkı değiştikçe odanın enerjisi de değişti. O an hepimiz gerçekten özgürdük. Gözlerimi kapattım, başımı hafifçe sallayarak kendimi müziğe bıraktım. İçimdeki tüm stres ve endişe, sanki bu anın enerjisiyle silinip gidiyordu.
Bir süre sonra, Nova elinde birkaç içkiyle yanımıza geldi. "Hey, ufak bir mola!" dedi gülümseyerek. "Maya’nın bekarlığa veda pastasını kesme zamanı."
Herkes bir anda sessizleşti ve Maya’nın yanında toplandı. Pastanın etrafında toplanırken, Maya’nın yüzünde hem bir mutluluk hem de hafif bir hüzün vardı. Emery, Maya'ya sarıldı ve ona birkaç kelime fısıldadı. Maya başını salladı ve gözlerini hafifçe sildi.
"Tamam, o zaman," dedi Maya. "Bu gece için ve bizim için."
Hepimiz bir ağızdan, "Evet!" diye bağırdık. Maya pastayı kestiğinde, alkışlar arasında dilim dilim dağıttık. Herkes pastadan bir parça alırken, Nova'nın sesi tekrar yükseldi.
"Bu gece sonsuza kadar hatırlanacak, değil mi kızlar?"
"Kesinlikle!" diye bağırdım. Bu gece, gerçekten de sonsuza kadar hatırlanacaktı.
Saatler geçtikçe, içkiler su gibi akmaya devam etti. Sohbetler daha derinleşti, kahkahalar daha yüksek çıktı. O anlar, o kadar değerliydi ki, sonsuza kadar kalbime kazındı. Emery ile bir köşeye çekilip oturduğumuzda, onun gözlerinde aynı özlemi gördüm.
"Ne düşünüyorsun?" diye sordum.
"Bunun sonsuza kadar sürmesini istiyorum," dedi sessizce. "Bu anın, bu mutluluğun… Ama aynı zamanda, biliyorum ki yarın yeni bir gün. Yeni bir mücadele."
Başımı salladım. "Evet, doğru. Ama en azından bu gece, sadece biziz. Ve bu anı kimse bizden alamaz."
Emery başını yasladı ve gözlerini kapattı. O an, gerçekten her şeyin yolunda olduğunu hissettim. Gözlerimi Maya’ya çevirdim, hayatının en mutlu anlarından birini yaşarken, bizim için, geleceğimiz için, her şeyin daha güzel olacağına dair inancım tamdı.
Ve böylelikle gece, Maya'nın bekarlığa veda gecesi olarak hatırlanacak en güzel anılarımızdan biri olarak sona erdi. Her biriyle geçirdiğimiz o özel anlar, dostluğun ve sevginin, her türlü karanlığın ötesinde ışıldayan bir şey olduğunu bir kez daha gösterdi.
Erkeklerinki de öyle… Çünkü onlarda bekarlığa veda etmişti, tıpkı bizler gibi.
…
…
Günlerin ilerleyişi, hayatın akışını devam ettirdi. Brad’in kaybı, içimizde bir yara bırakmış olsa da, bu yarayı bir daha aynı hatalara düşmemek için bir rehber olarak kabul ettik. Şimdi, bu savaşın ve kaybın içinde yeni bir yaşam kurma yolundaydık.
Gözlerimi ufka diktim, içimde bir rahatlama hissettim. Bütün bu yaşananlar, bütün bu acılar... Belki de bizi gerçekten biz yapandı. Her kayıp, her savaş, her zafer; bizi büyütmüş, güçlendirmiş ve birbirimize daha da yakınlaştırmıştı.
Evet, geçmişin gölgesi üzerimizdeydi ama biz, bu gölgeyi aşmak için buradaydık. Her karanlık, sonunda ışığa çıkar. Ve biz de o ışığa yürüyecektik.
Bu, bizim hikayemizdi. Bir kayıplar, savaşlar, dostluklar ve yeni başlangıçların hikayesi. Ama en önemlisi, bu hikaye bir umudun hikayesiydi. Biz, bu umudu içimizde taşıdığımız sürece, karanlık ne kadar güçlü olursa olsun, asla bizi ele geçiremeyecekti.
Bu hikaye, burada sona eriyor. Ama bu, aynı zamanda yeni bir başlangıç demek. Brad’in anısına, kaybettiğimiz herkesin anısına, şimdi bu hayatı, bu umudu en güzel şekilde yaşamalıyız.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
80.95k Okunma |
15.4k Oy |
0 Takip |
135 Bölümlü Kitap |