Yeni Üyelik
79.
Bölüm

S4B1: Bir Yıldızın Son Parlaklığı

@selinayeda_x

BİR YILDIZIN SON PARLAKLIĞI

 

Soğuk, ölümcül bir geceydi. Gökyüzü kara bulutlarla örtülmüş, rüzgar sanki yüzyılların yasını taşıyan bir ağıt gibi inliyordu. Balo malikanesinin önünde, karanlık bir bahçede; hayat ve ölüm arasındaki o ince çizgide, Adelia yere yığılmıştı. Gözleri, sönmeye yüz tutmuş bir yıldız gibi boşluğa bakıyordu. Etrafında kan kırmızısı izler vardı; acımasız bir savaşın izleri. Onu çevreleyenler arasında sessizlik hakimdi. Herkes, her şey bir an için durmuş gibiydi. Hayatın o kaçınılmaz sonu, herkesin yüreğine çökmüş karanlık bir gölge gibiydi.

Adelia’nın nefesi kesik kesikti, her çekişi daha da ağırlaşıyordu. Bedenindeki yaralar, direnişinin son izleriydi. "Hoşça kal…" diye fısıldadı. Ama sesi o kadar zayıftı ki, kelimeleri rüzgarın içinde kayboldu. Ellerini toprağa bastırdı ancak gücü tükenmişti. Onca savaşın, mücadelenin ardından böyle mi son bulacaktı her şey? Ailesini elinden alan On Üç Nisan gecesi şimdi kendisinin mi sonu olacaktı?

Adelia böyle düşündüğünde mutluydu.

Artık ruhu özgür kılınacaktı.

Artık daha fazla acı çekmeye gerek kalmayacaktı.

Artık her şey tamamen toz pembe olabilirdi çünkü dünyada olmayacaktı.

Gözlerinin önünde kısa bir an için tüm anıları canlandı. Çocukluğu, ailesi, Tyler’la geçirdiği zamanlar… Kurt evi, arkadaşlık bağları…

Ama en çok da dostlarına verdiği sözler aklına geldi. “Vazgeçmek yok” diye fısıldamıştı onlara, ama şimdi kendi bedenine ihanet eden bir acizlik içindeydi. Birkaç damla kan dudaklarından süzüldü. Parmakları toprağı kavramaya çalıştı, sanki son bir umutla yaşama tutunuyordu. Ancak son nefesiyle beraber tüm bedeni gevşedi.

Gökyüzünde kara bulutların arasından bir an için ay ışığı sızdı. O an, zaman durmuş gibiydi. Adelia’nın gözleri son bir defa kapandı, dudaklarında yarım kalmış bir ifade… Ölüme teslim oluşunda bile bir asalet vardı. Onun içinde taşıdığı irade, bu dünyada izi kalacak bir hatıra gibiydi. Ama geriye sadece sessiz bir beden ve uğruna savaştığı bir dünya kaldı.

Toprağın soğukluğu bedenine sızarken, herkes anladı. Adelia, kendi hikayesini burada noktalıyordu. Ancak bu ölüm, ne bir yenilgiydi ne de bir kaçış. Bir sondu; belki de bir başlangıcın habercisi.

Ama o gece, gölgeler daha da yoğunlaştı. Sessizlikte yankılanan tek şey, ay ışığının altında dökülen son birkaç damlaydı.

Balo malikanesinin şatafatlı duvarları, Adelia’nın yitip giden varlığına şahitlik etti. Rüzgar, onun ismini son bir kez fısıldadı.

Bu, onun hikayesinin sonu olabilir, ama savaşın bitmediğini herkes hissetti. Adelia'nın bıraktığı boşluk, dolacak bir boşluk değildi. Onun yokluğu, ilerleyen her anı şekillendirecek bir yara gibi herkesin içinde kalacaktı.

Eğer gerçekten sonucu ölüm olacaksa!..

... 

‘’Hoşça kal Kral.’’ Dedi sesi toprağa karışarak, hoş kalabilecek miydi gerçekten o diz çöken kral?’’

‘’Geri dön kraliçe!’’ dedi büyük bir acıyla. Ölümünü engelleyemediğini iliklerine kadar hissederken ve elinden hiçbir şey gelmezken.

Ama sözler nafile.

Kuru sözler hiçbir kusuru da hiçbir olayı da örtmezdi.

Bu sözler birer veda fısıltısı oldu.

Kimsenin bilmediği, kendilerinin bile bilmediği bağ…

Kral ve Kraliçe… Kraliçe daha ortadaki gizli saklı sırları öğrenemeden karışmıştı buz gibi soğuk ve eski bir kilise gibi kasvetli toprağa.

Karanlık gecenin serin rüzgarı ağaçların arasından uğuldayarak geçerken, Wilhelm’in soğuk ve acımasız gülüşü bahçede yankılandı. Adelia’nın içi korkuyla dolmuştu; her nefes alışında acı, vücudunun derinliklerine kadar işliyor, zayıf düşmüş bedeninde yankılanıyordu. Wilhelm, sivri tırnaklarını yavaşça Adelia’nın sırtında gezdirirken, onun çaresizliğini keyifle izliyordu. Kızın bedenindeki her kıpırdanma, Wilhelm’in sadistçe gülümsemesine sebep oluyordu. Az önce mutfaktalarken şimdiyse de bambaşka yerlerdeydi. Ve Adelia Wilhelm’in kendisinden ne istediğini bir kez daha Wilhelm’in kulağına fısıldamasıyla işitti balonun insanlardan uzak mutfağında.

“Ne istediğimi biliyorsun,” dedi Wilhelm alçak bir sesle, “bu gece senin son gecen.”

Wilhelm’in sert hamlesiyle Adelia’nın çığlık atma girişimi yarıda kaldı; Wilhelm’in diyaframına uyguladığı baskı, nefesini kesmişti. Bir an içinde, Adelia kendini balo malikanesinden uzak, terkedilmiş bir bahçede buldu. Sırtı Wilhelm’in güçlü bedenine yaslanmışken, parmakları boğazında dolaşıyordu. Korku dolu gözlerle etrafına bakarken, titrek bir sesle bağırdı: “Bırak beni!”

Wilhelm’in kahkahası kulaklarında yankılandı. Kahkahaları, karanlığın içinden yankılanarak geri dönüyordu. Ellerini Adelia’nın sırtında gezinmeye başlarken, kızın bedenindeki kaslar istemsizce gerildi. Bir an için Brad’e yaptıklarını hatırladı, o anki korkusu tüylerini diken diken etti. Tam kurtulmak için çırpınırken, Wilhelm saçımdan kavrayarak başını geriye doğru çekti. Adelia acı dolu bir çığlık atarken, Wilhelm’in dişleri boynuna yaklaşmıştı. Sivri dişler teninde hafif çizikler bıraktı, nefesi kesiliyordu.

Tam o sırada, derin bir kükreme gecenin karanlığını deldi. “Wilhelm!” Tyler’ın sesi, gökyüzünden inen bir gürleme gibiydi. Wilhelm’in dişleri Adelia’nın boynundan geri çekildi, elini bileğine kenetledi ve diğer eli tehditkâr bir şekilde Adelia’nın şah damarına bastırdı. Tyler’ın yaklaşmasına izin vermeyeceğini açıkça belirtiyordu.

Adelia acı içinde inlerken, gözleri bulanık bir şekilde Tyler’ı fark etti. Tyler’ın gözlerinde öfke ve çaresizlik karışmıştı. Tam harekete geçmek üzereydi ki, Wilhelm sert bir darbeyle Adelia’nın göğsüne bastırdı. Nefesi kesilen Adelia, acı içinde kıvranırken Tyler bir an için duraksadı.

 

Wilhelm’in soğuk sesi bir kez daha duyuldu, sanki ortamdaki tüm sıcaklığı emerek karanlık bir boşluk yaratıyordu. “Kendine kral diyordun değil mi? Tehditler, boş sözler! Ama bak, şimdi sen benim önümde diz çökeceksin! Diz çök, yoksa bu güzellikten geriye hiçbir şey kalmayacak!’’

O gece Kral diz çöktü.

Ama Kralların Soytarıları… Benliklerini belli edercesine…

Bir kez daha tutmamıştı sözlerini!

Wilhelm’in elindeki baskı daha da arttı, parmakları Adelia’nın sırtına daha da derinlemesine saplandı. Her bir tırnak, derin bir yarayı beraberinde getiriyor, acı dolu çığlıklar bahçede yankılanıyordu. Adelia’nın her nefes alışında vücudundaki acı katlanıyordu. Tyler, çaresizlik içinde izlerken, Wilhelm’in vahşi sadizmi ortalığı kasıp kavuruyordu.

“Tyler!” Adelia’nın son umutsuz çığlığı gecede yankılandı. Wilhelm, bu isimle adeta beslenircesine sırıttı. “Tyler demek ha?’’ Adelia’nın verdiği sözler bir bir ihmal edilirken kendisi tarafından Tyler’ın sırları artık bir kişi tarafından daha çözülmüştü. Ve bu koşullarda üç kişinin bildiği şey asla sır olarak kalmazdı.

Wilhelm kudretli melezin, kendine kral diyen adamın ismini öğrendi o gece.

Wilhelm o gece ayriyeten kendine Kral diyen adamı diz çöktürmüştü önünde.

Wilhelm o gece… Kralın Kralı unvanını sahiplenmişti. Wilhelm o gece sadece Gecenin Prensi olmamış, doğası gereği bir avcı olmuş ve de doğası gereği kendi üstünlüğünü üstün görerek gücü ve kudretiyle tüm egosuyla hareket ederek bu unvanı da kazanmıştı.

Bu gece her şeyin fiziksel güce bağlı olmadığının kanıtı iken bazı şeylerin de sorgulandığı bir gece olmuştu.

Bakalım kralın seni kurtarabilecek mi?” dedi Wilhelm net tavrıyla.

Wilhelm, elini daha da ileri ittiğinde Adelia’nın nefesi tamamen kesildi. Her bir kası korkunç bir acıyla kasıldı. Tam o sırada, bir kazık Wilhelm’e doğru hızla fırlatıldı, ancak refleksleri güçlü olan Wilhelm onu havada yakaladı. Bu dikkati dağıtan hamle, Tyler’ın bir anlık fırsatını yarattı. Bir hışımla Wilhelm’in üzerine atladı, ancak Wilhelm hızla geri çekildi ve Adelia’yı sert bir şekilde yere itti. Adelia’nın bedeni çimenlere sertçe düştü, başı hızla yere çarpacakken Lucas son anda yetişip onu tutarak darbeden korudu. Tyler’ın bakışları anında Adelia’ya döndü, “Hayır, hayır! Şimdi olamaz! Şimdi gidemezsin!” diye haykırdı, sesindeki panik ve çaresizlik belirgindi.

Wilhelm kaçmayı başardı, gölgelerin içinde kayboldu. Tyler’ın gözlerinde öfke ve intikam parlıyordu, ancak şu anki önceliği Adelia’ydı. Adelia’nın solukları gittikçe zayıflıyor, gözleri kapanıyordu. Tyler, tereddütsüz bir şekilde bileğini ısırıp kanını Adelia’nın dudaklarına bıraktı, ama artık her şey çok geç olmuştu.

Adelia’nın gözleri bulanık bir şekilde kapanmaya başlarken, bir fısıltı duydu. “Geri dön kraliçe…” Tyler’ın bu fısıltısı, kulaklarında yankılandı. Adelia, acıdan uzaklaştığını hissederken, yavaşça hayatın kollarından kayıyordu.

O sırada, Maya ve Lucas olay yerine ulaştı, ancak iş işten geçmişti. Tyler, çaresizlik içinde Adelia’nın zayıflayan nefeslerini hissetmeye çalışıyordu. Adelia, gözlerinden akan son damla yaşla, hayatın pençesinden kurtulmuştu. Bahçedeki ölüm sessizliği, geride sadece acı ve kayıp hissi bırakıyordu.

Tyler kanını verse de fayda etmedi o çoktan gözlerini derin bir uykuya yummuştu bile.

Sadece bir saniye fark ile!

Sadece bir saniye!

Bir saniye ile insanlar ölür ya da kurtulurdu.

Adelia ise seçimimi yaptı!

Gecenin karanlığı, her zamankinden daha ağır ve daha tehditkar bir şekilde çökmüştü. Ayın solgun ışığı, bahçedeki ağaçların arasında zayıf gölgeler yaratıyor, soğuk rüzgar dalların arasında inceden inceye uğulduyordu. Tyler’ın kalbi göğsünde küt küt atarken, bir an için duraksadı. Gözleri acı içinde kıvranan Adelia’ya kilitlenmişti, zihninde beliren tek düşünce onu kurtarmaktı. Ancak Wilhelm’in acımasız elleri, Adelia’nın narin bedenini sıkıca kavramış, her bir hareketi ona daha fazla acı veriyordu.

Wilhelm, Adelia’nın sırtına gömülmüş tırnaklarıyla sadistçe bir zevkle gülümserken, Tyler’ın öfkesini ve çaresizliğini beslercesine zevk alıyordu. “Kendine kral diyorsun,” diye fısıldadı Wilhelm, sesi karanlığın içinde yankılandı, “ama bak, benim önümde diz çöküyorsun.” Tyler’ın hareketleri adeta donmuştu; bir yanda Adelia’nın hayatı, diğer yanda kendi onuru arasında sıkışıp kalmıştı. İçindeki kurt onu bağırarak harekete geçmeye zorluyordu, ama Adelia’nın acı dolu inlemeleri her şeyin önüne geçiyordu.

Tam o sırada avcı derin bir nefes aldı.

Bir tetik çekildi.

Kazık yayından çıkmış tam da Wilhelm’in kafası hizasında eserken bu dikkat dağıtma Tyler’ın hareket bileti olmuştu.

Kazık, havada hızla ilerlerken Wilhelm’in sezgileri devreye girdi. Refleksleriyle kazığın gelişini fark etti ve Adelia’nın vücuduna gömülmüş ellerini hızla geri çekti. Kazık, hedefine ulaşamadı, ama Wilhelm’in dengesini bozmuştu. Wilhelm’in yüzündeki keyif dolu ifade bir an için silindi, yerini şaşkınlık aldı. İşte o an, Tyler için beklediği fırsat doğmuştu.

Tyler, bu saniyelik boşluğu kaçırmadı. İçindeki kurt, tüm öfkesiyle ortaya çıktı. Güçlü bir hamleyle Wilhelm’i Adelia’nın yanından söküp attı, onu sert bir şekilde uzağa fırlattı. Wilhelm, savrularak birkaç metre öteye düştü, ama bu onun için yeterli değildi.

Avcı bir anlık nefes almasına bile izin vermeden ikinci bir kazığı fırlattı. Wilhelm, kaçmak için hızla gölgelerin arasına kayboldu.

Tyler, hızla Adelia’nın yanına çömeldi, onun solgun yüzüne bakarken kalbi korkuyla doldu. Adelia’nın nefesleri zayıflamış, vücudu soğumaya başlamıştı. Onu hayatta tutmak için yapabileceği tek şey, ona kanını vermekti. Tyler, bileğini dişledi, kanını Adelia’nın dudaklarına sürdü. Ancak Adelia’nın gözleri ağır ağır kapanıyordu, hayat ondan uzaklaşıyordu.

Ancak o zaman Lucas ve Maya olay yerine ulaşabilmişlerdi.

Her şey için çok geçti. Tyler’ın gözleri dolmuş, Adelia’nın cansız bedenini ellerinde tutuyordu.

Avcı acıyla geriye doğru bir adım attı, elleri titrerken gözlerini kapattı. O an, herkesin yüreğinde aynı korku, aynı acı yankılandı. Adelia, hayata veda etmişti. Karanlık gece, acının derin sessizliğini sakladı, ve geride yalnızca kaybolmuş bir ruhun acısı kaldı.

Gece, karanlığın ağırlığı altında sessiz ve tehditkârdı. Gökyüzünde bulutlar, ay ışığını kapatarak bahçeyi boğucu bir karanlığa gömüyordu. Bahçedeki gergin hava, adeta bir fırtına öncesi sessizliği andırıyordu. Tyler’ın gözleri, Wilhelm’in acımasızca Adelia’yı esir aldığı bu anlara şahitlik ederken öfke ve çaresizlikle dolmuştu. Adelia’nın inlemeleri, onun derin yaralarının ve çektiği ızdırabın yankıları olarak geceyi delip geçiyordu. Tyler'ın gözleri öfkeyle parıldıyordu; içindeki vahşi kurt harekete geçmek için kükreyen bir sabırsızlık içindeydi, ancak Wilhelm’in yaptığı tehdit Tyler’ın içindeki mücadeleyi daha da zorlaştırıyordu.

Tyler, Adelia’nın bitkin çığlıklarını ve derin acılarını duydukça içinden gelen hayvani bir öfkeyle boğuluyordu. Ancak hareket edemiyordu; dizlerinin üstüne çökmek zorunda kalmıştı, çünkü Wilhelm’in acımasızca Adelia’ya verdiği zarar her an daha da şiddetleniyordu. Onun için diz çökmek bir yenilgiydi, ama Adelia’nın yaşamı onun ötesindeydi. Göğsündeki derin nefesler, çaresizliğin keskin bıçağı gibi kalbine saplanıyordu.

‘’Keşke daha önce bulabilseydim, keşke daha önce gelebilseydim!’’ diye iç geçirdi Tyler.

Maya ile oyalanmayıp Adelia sahneden iner inmez yanına gitseydi eğer…

Bunların hiçbiri yaşanmamış olacaktı.

Her şey Tyler’ın dikkatsizliği Lucas ve Maya’nın birbirlerine kapılmaları sonucunda gerçekleşmişti.

Gece, balo salonunun içinde dönen kristal avizelerin altında yankılanan kadeh sesleri ve zarif fısıltılarla doluydu. Adelia, gecenin onur konuğu olarak parlıyordu; gözlerindeki derin anlam, her hareketinde asil bir duruş sergileyen bir kraliçeyi andırıyordu. Sky ise, balo salonuna girdiği andan itibaren tüm dikkati onun üzerinde toplamıştı. Adelia’nın yanında Tyler’ı gördüğünde ise geçmişin izleri zihninde hızla canlanmıştı. Tyler ve Sky’ın yolları eskiden kesişmişti, ama bu kesişim, ne dostluk ne de düşmanlık içeriyordu. İkisi de birbirlerinin varlığını her zaman bir tehdit olarak algılamış, ancak bu tehdidi karşı karşıya gelmeden sürdürmüşlerdi.

Sky’ın bakışları, Tyler’ı gördüğü andan itibaren daha dikkatli ve temkinli olmuştu. Tyler’ın Adelia’ya olan bakışlarında bir koruma, bir sahiplenme vardı. Bu, Sky’ın içindeki karmaşayı daha da derinleştirdi. Onların arasında dönen bu bağ, Adelia’nın bu geceki rolüyle birleştiğinde Sky için bazı şeyleri zorlaştırıyordu.

Ancak Sky, hiçbir zaman durumu daha da karmaşık hale getirmek istemedi; bu yüzden kenarda kalmayı tercih etti. Adelia ve Tyler’ın dansını izlerken içinden derin bir nefes aldı. Onların birbirine uyumlu adımlarını, Tyler’ın onu yönlendirirken gösterdiği dikkat ve nazik dokunuşları izlerken, Sky’ın içinde bir huzursuzluk belirdi.

Ama o gece, Sky bir şey yapmamaya karar verdi; izlemek, anlamak ve gözlemlemek onun için yeterli olacaktı.

Dans sona erdiğinde, Adelia gülümseyerek Tyler’ın kolundan ayrıldı ve gecenin ilerleyen saatlerinde onur konuğu olarak konuşmasını yapmak üzere kürsüye doğru ilerledi. Konuşması, odanın her köşesine ulaşan sakin ama güçlü bir sesle başladı. Adelia’nın kelimeleri, geçmişin izlerini, ailesine olan bağlılığını ve geleceğe dair umutlarını dile getirirken dinleyiciler arasında bir sessizlik yayıldı. Sky, o an Adelia’nın ne kadar güçlü bir ruh taşıdığını bir kez daha fark etti.

Konuşması bittiğinde, salonda yankılanan alkışlar, Adelia’nın içindeki bir şeyleri tetikledi. Bakışları kısaca Tyler’ı aradı onu etrafta bulamamasının ardından tekrar Sky’a döndü. Sky, bu bakıştan sonra daha fazla ısrarcı olmamaya karar verdi. Sky, ona bu geceyi mahvetmek istemememişti.

Tyler’ı bulamayan Adelia biraz nefes alıp kalabalıktan uzaklaşmak isterken bir su bardağı için alt katta bulunan pek fazla kişinin kullanmadığı mutfağa girdi.

Veda başlamadan saatler önce.

Adelia sahneden indikten sonra Tyler, Maya’nın sessizce yanına yaklaştığını fark etti. Maya, tam anlamıyla geceye karışmış gibiydi; kalabalığın içinde neredeyse görünmezdi. Tyler’a yaklaşıp gözlerinde ciddiyetle, “Ne yapmamı istersin?” diye sordu. Maya’nın sesi hafif bir tedirginlik taşıyordu, çünkü Tyler’ın bu geceyle ilgili ciddi planları olduğunu biliyordu. Tyler, gözlerini çevrede gezdirdikten sonra ona sert ama nazik bir ifadeyle, “Gözünü ve kulağını dört aç. Bir sorun çıkmasını istemiyorum. Ama aynı zamanda eğlenmeni de unutma. Bu geceyi senin için de bir ödül say,” dedi. Ardından, Adelia’nın etrafta olmadığını fark edince Maya’dan ayrıldı ve onu bulmak için kalabalığa karıştı.

Adelia, etrafta hissedilmiyordu. Tyler’ın içini bir an için hafif bir tedirginlik kapladı. Her zamanki gibi onun varlığını kolayca bulabileceğini düşünmüştü ama bu kez Adelia’nın enerjisi, sanki gecenin içinde kaybolmuştu. Tyler’ın bakışları anında salonun kapısında duran Sky’a çevrildi. Onunla göz göze geldiklerinde ikisi de bir şeylerin ters gittiğini anladı.

Tyler, ağır adımlarla Sky’a yaklaştı. İçindeki sessizlik, geceye hakim olan endişeyle birleşmişti. Sky’ın ifadesinde dikkatli bir iz vardı. “Adelia’yı gördün mü?” diye sordu Tyler, sesi sakin ama içinde bir baskı taşıyordu.

Sky, hafifçe başını salladı. “En son onu balo salonundan çıkarken gördüm. Yalnızdı,” diye yanıtladı. Gözlerinde bir anlığına beliren endişe, Tyler’ın dikkatinden kaçmadı. Sky’ın bakışları, Tyler’ın ne yapacağını anlamaya çalışıyordu ama aynı zamanda içindeki karışıklığı da saklamaya çalışıyordu. Sky için Tyler’ın varlığı, bu geceyi daha karmaşık hale getirmişti; çünkü Adelia’nın üzerinde bu kadar hakimiyet kurmuş biriyle yüzleşmek istemiyordu. Ama durum ciddiydi, bu yüzden işbirliği yapmak zorundaydı.

Tyler, Sky’ın yanıtından sonra derin bir nefes aldı ve gözlerini çevrede dolaştırdı. Bir şeylerin ters gittiğini hissetmek, içindeki koruma içgüdüsünü harekete geçirdi. Gözleri kısılıp, bir anlığına düşüncelerine daldı. “Bu kadar uzun süre yalnız kalmamalıydı,” diye mırıldandı kendi kendine. Sky, onun endişesini fark etti ve bakışları bir anlığına Tyler’ın gözlerine kilitlendi.

 

“Aramamıza gerek var mı?” diye sordu Sky, dikkatlice.

Tyler’ın gözleri bir an için kararsızlıkla buluştu. Sky’a bakarken içinde beliren bir şey, eski bir dostun sesini yankılandırmış gibiydi. Tyler, Sky’a güvenip güvenmemesi gerektiğini düşünse de şu anki durum, geçmişte yaşananlardan daha önemliydi. “Onu bulmalıyız,” diye sertçe yanıtladı.

Bu kanlı veda öncesi ilk ve de son ortaklık olmuştu.

Bir avcı ile avcının karşılıklı ortaklığı!

Karanlığa atılan bir ilk adım öncesi… Bir avcının avı ve avcının kendisi…

Burada av ve avcı belirsiz iken onlar çoktan harekete geçmişti.

İkili, Adelia’yı aramak için hızlıca hareket etmeye başladılar. Sky, balo salonunun dışına çıkar çıkmaz çevredeki izleri taramaya başladı. İçgüdüleri onu doğrudan çıkış kapısına yönlendirdi. Tyler ise Maya’ya kısa bir emir gönderdi: “Etrafta dikkatli ol. Eğer bir şey hissedersen bana hemen haber ver.” Maya, Tyler’ın sesindeki ciddi tonla titredi ve talimata uyarak aramaya katıldı.

Adelia’nın kaybolması, ikisi arasında eskiye dayanan anlaşmazlıkları geride bırakmalarına neden olmuştu. Sky ve Tyler, aralarındaki eski husumetlerin ötesinde, bu anın ciddiyetine odaklanarak birlikte hareket ettiler. Tyler, Sky’ın neden burada olduğunu merak etse de şimdi asıl mesele, Adelia’nın güvende olup olmadığını öğrenmekti.

Sky’ın aklı ise sürekli Tyler’ın neden burada olduğu sorusuyla meşguldü. Adelia’nın hayatında bu kadar etkili bir figür olan Tyler’ın, ona ne kadar yakın olduğunu görmek Sky’ın içindeki kıskançlık duygusunu tetiklemişti. Ama bu gece, geçmişin izlerini taşımaya değil, Adelia’yı güvende tutmaya odaklanmak zorundaydı. Kendi içindeki öfkeyi kontrol altına almak için derin bir nefes aldı ve dikkatini tamamen kurtarma görevine verdi.

Sky kalbinde derin bir endişe ile ailesinin yanında bir kez daha balo salonunun ortasındaydı.

Sky endişeli bir yüz ifadesiyle hiç düşünmeksizin araba anahtarlarını babasından istediğinde Mike’nin şaşkın bakışları ile karşılaştı. Ama Sky’ın anlatacak vakti yoktu. Anahtarları Mike’nin elinden çekip aldığı gibi yola koyuldu.

Gecenin serin havası, yüzüne çarparken içinde büyüyen korkuyu bastırmaya çalışıyordu. Arabasına hızla bindi, motoru çalıştırdı ve yola koyuldu. Zihninde tek bir düşünce vardı: Adelia’yı kurtarmak.

Sky’ın kalbinde yankılanan bir fısıltı vardı: “Adelia’yı kaybedemezsin.” Direksiyonun başında, nefesi hızla ritmini kaybederken sonunda olay yerine vardı. Arabayı hızla durdurdu ve zaman kaybetmeden bagajı açarak arbaletini ve kazıklarını aldı. Kararlılığı yüzünden okunuyordu. Wilhelm’i durdurmak zorundaydı, her ne pahasına olursa olsun.

Sky, hızla olay yerine vardığında, durumun ciddiyetini hemen anladı. Arabanın motoru durur durmaz kapıyı açıp dışarı fırladı. Arabasının bagajını açtı ve içinden arbaletini ve birkaç kazığı çıkardı. Zihni odaklanmış, elleri titremeden işini yapmaya hazırlanıyordu. O, Adelia’nın tek umuduydu.

Sky, ağaçların gölgeleri arasına saklanarak uygun bir konum buldu. Wilhelm’in dikkati tamamen Tyler’da ve acı içinde kıvranan Adelia’daydı. Sky, nefesini kontrol altında tutarak arbaletini hazırladı. Hedefi belliydi: Wilhelm’in kafası. Nefesini tuttu, kalbi sanki göğsünden fırlayacak gibiydi. Kafasında tek bir düşünce vardı: “Bu işi bitirmek zorundasın.”

Sky, uygun bir mesafeye geçti, arbaletini dikkatlice kaldırdı ve nişan aldı. Nefesi düzenli, hareketleri kararlıydı. Wilhelm’in dikkatini dağıtmak için en uygun anı kolluyordu. Derin bir nefes aldı, parmağını tetikte hissetti, zaman yavaşladı. Nişan aldığı kazığı serbest bıraktı.

Kazık, havada hızla ilerlerken Wilhelm’in sezgileri devreye girdi. Refleksleriyle kazığın gelişini fark etti ve Adelia’nın vücuduna gömülmüş ellerini hızla geri çekti. Kazık, hedefine ulaşamadı, ama Wilhelm’in dengesini bozmuştu. Wilhelm’in yüzündeki keyif dolu ifade bir an için silindi, yerini şaşkınlık aldı. İşte o an, Tyler için beklediği fırsat doğmuştu.

İşte bu bir avcı ve avının ortaklığı sonucu gelişen bir kurtarma planıydı.

Ve her iki koşulda da iki taraf da bünyesinde iki tarafı da barındırmaktaydı.

Onlar kendileri ve karşısındaki için hem avcı hem de av konumundaydı.

Ve yine her iki koşulda sonuç değişmemişti tabii ki de!

Adelia’yı kurtarma görevi başarısız olmuştu.

Sky arbaleti yere düşürürken iç geçirdi.

‘’Keşke…’’ dedi. ‘’Keşke biraz daha hızlı kullanıp daha erkan varabilseydim…’’

Tam o sırada, Sky’ın yüzünde bir acı belirdi. Maya ve Lucas, olay yerine ulaştıklarında artık her şey için çok geçti. Tyler’ın gözleri dolmuş, Adelia’nın cansız bedenini ellerinde tutuyordu. Sky, acıyla geriye doğru bir adım attı, elleri titrerken gözlerini kapattı.

Tyler, hızla Adelia’nın yanına diz çöküp onu kollarına aldı. Gözlerinde korku ve çaresizlikle ona bakarken, “Hayır, lütfen dayan! Beni bırakma!” diye mırıldandı. Adelia’nın nefesi zayıflıyordu, gözleri yarı kapalıydı ve dudaklarının arasından ince bir kan sızıyordu. Tyler, çaresizce bileğini ısırdı ve kendi kanını Adelia’nın dudaklarına bıraktı. Ancak Adelia’nın bedeni soğumaya başlıyordu; kalbi giderek yavaşlıyor, nefesi kesik kesik oluyordu. Tyler’ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. “Lütfen, Adelia, hayır! Daha söyleyecek çok şeyim var!” diye haykırdı. Fakat her şey için artık çok geçti.

Adelia’nın gözleri son bir defa açıldı, beyaz bir ışık gördü. Bu ışık ona huzuru ve özgürlüğü vadediyordu. Dudakları hafifçe kımıldadı, zar zor duyulabilen bir fısıltıyla, “Hoşça kal, kral…” dedi. Tyler, bu sözleri duyduğunda kalbine saplanan bir bıçak gibi hissetti. Gözlerinden süzülen yaşlar, kızın cansız bedenine damlarken acının derinliği her nefes alışında daha da artıyordu.

O sırada Maya ve Lucas olay yerine vardı. Her ikisi de gördükleri manzara karşısında donup kaldıklarında Maya, elini ağzına kapatarak boğazındaki düğümü bastırmaya çalışırken Lucas, gözlerindeki dehşeti gizleyemiyordu. Tyler, hâlâ Adelia’nın cansız bedenini kollarında tutarken, Wilhelm’in uzakta karanlık gölgelerin arasında kaybolduğunu fark ettiler. Ancak bu zaferin bir bedeli vardı, ve o bedel Adelia’nın hayatıydı. Bahçedeki soğuk rüzgar, kayıp ve acı dolu bir ağıt gibi etrafta dolanıyordu.

 

O gece, karanlık bahçede yankılanan hüzün ve çaresizlik, uzun bir süre unutulmayacaktı. Adelia’nın kaybı, hepsinin içinde derin bir iz bırakırken, Tyler’ın kalbine kazınan tek şey sonsuz bir pişmanlık ve eksiklik hissiydi. Kral, tahtından bir daha asla aynı güçle kalkamayacaktı.

Karanlık, Adelia’nın soğuyan bedeninin etrafını sararken, Sky ağır adımlarla onlara doğru yaklaşıyordu. Yüzündeki kararlılık, içindeki öfkeyle birleşmişti. Ancak gördüğü manzara, onu beklediğinden daha çok sarsmıştı. Tyler, hâlâ Adelia’nın cansız bedenini kollarında tutuyor, gözlerinde pişmanlık ve hüzünle ona bakıyordu. Sky’ın yaklaşmasıyla birlikte Lucas, içindeki öfkeyi serbest bırakmak için harekete geçti. Gözleri kısılmış, dişleri sıkılıydı; her an saldırmak üzereydi. Tam Wilhelm’in yaptığına karşılık vermek için ileri atılmak üzereyken, Tyler Lucas’ı sıkıca kavrayarak Lucas’ı durdurdu.

“Hayır, Lucas!” Tyler, tüm otoritesiyle bağırdı. Gözlerinde kaybın ve öfkenin izleri vardı, ama daha derinlerde saklı olan sorumluluk duygusu onu kontrol ediyordu.

Maya, Lucas’ın anlık hareketine karşı refleks olarak saldırıya hazırlandığı anda Tyler ona döndü. “Maya, dur!” diye haykırdı. Maya, Tyler’ın seslenişini duyunca anında geri çekildi. Gözleri, Alpha’sına itaat etmeye hazır bir beta gibi onun sözlerini dinledi ve hareketsiz kaldı. İçindeki tedirginlik, yaşadığı kaybın ağırlığıyla birleşince sessizce beklemeye başladı.

Sky, onların karşısına dikildiğinde bir anlığına ortamda keskin bir sessizlik hakim oldu.

O an Maya bir kez daha geçmişe gitmişti. Bakışları tehditkar bir şekilde Sky’ı yerken!

Tyler Maya için gerçek bir alfaydı.

Tyler’a borçlu hissediyor ve ona koşulsuzca verdiği bağlılığını her hareketi ile gözler önüne seriyordu.

Bu bağlılık tam olarak bir buçuk yıl öncesine kadar uzanıyordu.

Maya henüz on sekiz yaşlarında, on dokuzuna girecek iken…

Tyler, bir buçuk yıl önce Kanada’ya geri dönmüş olduğu esnada Maya’yı bir omega saldırısından kurtarmıştı. Maya o zamanlar zayıf, korkmuş ve umutsuzdu. Başka bir sürüye ait olan Maya sürünün ona bağsız oluşuyla bütün her şeyini kaybetmişti.

Maya başka bir kurt sürüsüne aitti.

Maya’ya saldıran kurt adam ise…

Yine aynı sürüden olup Maya yüzüne sürüden atılmış eski bir betaydı!

O gece, ormanın derinliklerinde yapılan acımasız bir kavganın ortasında…

Maya ve Omega, Dustin!

Tyler, pençeleriyle bir omega’yı alt edip Maya’yı kollarına aldığında, Maya’nın gözlerindeki minnettarlık ve teslimiyet ilk defa ortaya çıkmıştı.

“Teşekkür ederim…” diye mırıldanmıştı Maya, titrek bir sesle. O günden sonra Maya, Tyler’a olan sadakatini hiç sorgulamadan sürdürecekti. Onun için Tyler, sadece bir lider değil, aynı zamanda kurtarıcısıydı.

Tyler o anı hatırladığında, içinde o zamandan beri büyüttüğü sorumluluğun ağırlığını yeniden hissetti. Maya’yı korumak, ona verdiği bir sözdü ve bu sadakat bağı, zamanla daha da güçlenmişti. Ancak o zamanki güç ve kontrol, şimdi Adelia’nın ölümünün getirdiği pişmanlıkla yer değiştirmişti.

Tyler’ın ve Maya’nın arasındaki güçlü bağın kökenini öğrenmek, bir bulmacanın eksik parçasını yerine koymak gibiydi. Maya’nın Tyler’a duyduğu derin bağlılık ve itaatkarlığın nedeni tek bir gecede yaşanmışlıklara bağlıydı.

Maya, Tyler’a olan saygısını her fırsatta gösteriyor, onun her sözünü dinliyor ve verdiği her talimatı harfiyen uyguluyordu. Bu bağlılık, Thomas’la olan etkileşimlerinin aksine, açıkça Tyler’a özel bir sadakati işaret ediyordu. Ne yazık ki, bu sadakatin arkasında yatan gerçek, öğrenildiğinde tüm o bağlılığın ardında yatan korkutucu bir geçmişi ortaya koyuyordu.

Tyler, Maya’yı bir omegadan kurtarmıştı; bu, onun hayatını tamamen değiştirmişti. Omega, Maya’nın peşini bırakmamış ve onu sürekli olarak tehdit etmişti. Bir omega, sadece sürünün değil, Maya’nın da hayatını cehenneme çevirmişti. Tyler’ın Maya’yı bu omega’dan kurtarmak için aldığı tek bir hamle, omega’nın ölümüne neden olmuştu. Bu olay, Maya’nın Tyler’a olan bağlılığını derinleştirmiş ve onun hayatını kurtaran kişi olarak gördüğü Tyler’a karşı olan duygularını daha da güçlendirmişti.

Tyler’ın, Maya’nın hayatını tehdit eden bu omega’yı öldürmüş olması, Maya’nın içinde taşıdığı korku ve travmaların derinleşmesine neden olmuştu. Omega’nın ölümünden sonra, Maya’nın hayatı Tyler’ın koruması altında güvenli hale gelmişti. Bu kurtuluş, Maya’nın Tyler’a duyduğu derin minnettarlığı ve bağlılığı pekiştirmişti. Tyler’ın yaptığı bu fedakarlık, Maya’nın gözünde onun bir kahraman olmasını sağlamıştı.

Maya’nın Tyler’a olan derin sadakati ve itaatkarlığı, onun yaşadığı travmaların ve Tyler’ın ona sunduğu güvenliğin bir yansımasıydı. Bu bilgi, Maya’nın Tyler’a olan bağlılığını daha derinden anlamamı sağladı ve Tyler’ın ne kadar önemli bir figür olduğunu kavramama yardımcı oldu. Tyler ve Maya’nın arasındaki bu güçlü bağ, sadece bir kurtarıcı ve kurtarılan arasındaki ilişki değil, aynı zamanda geçmişin karanlık gölgelerinde şekillenen bir güven ve minnettarlık hikayesiydi.

Tyler, Maya’nın hayatında sadece bir lider değil, aynı zamanda bir kurtarıcı olarak yer almıştı. Bu, Maya’nın onun sözlerini dinlemesinin ve her talimatını yerine getirmenin işte tam olarak asıl nedeniydi.

‘’Bırak beni!’’ diyerek ittirdi Maya karşısında duran Dustin’i.

Dustin kendisinden yaşça büyüktü. Yirmi dört yaşındaydı. Maya ailesinin ölümüyle yalnız başına kendini geliştirmeye çalışa bir kurttu. Ailesinin ölümü ve gerçek doğduğu sürüsünün katledilmesi ile bir başına kalmıştı. Onu ormanın derinliklerinde bulan Dustin o zamanlar hala sürüde iken Maya’yı alıp sürüye götürdü. Oy birliği ile Maya’yı kabul eden sürü Maya’ya sadece işlerine geldiği gibi davranmışlardı.

Sürü demek kan bağı demekti, kardeşlik demekti!

Ama Maya bu sürüde iken asla öyle hissetmedi.

Hor görüldü, aşağılandı.

Onu sürüye götüren Dustin ise iyi niyetli birisi bile değildi.

Onun tek derdi Maya olmuşken bu onu sürüden attı.

Maya her ne kadar hor görülen ve aşağılan bir sürü üyesi olsa da… Kurt sürüsünün değişmez bazı kuralları vardı ve Dustin cezasının sürüden atılmak olan bir suçu işlemişti. Maya’ya sarkıntılık yaparken betalıktan omegalık konumuna düştü. Gözlerinin ışıltısı bile kendinden alınmışken onun gözleri soluk bir maviye büründü. İşte bu sönük mavi renkte yanan gözler omegalığın göstergesiydi.

Dustin sürüden atıldığında bu onu daha da öfkelendirmiş daha da isteklendirmiş, Maya’yı takıntı yapacak kadar arzulamaya başlamıştı.

Bu onun için bir aşk değil sadece elde etme çabasıydı, bir tatmin olma uğraşı!

Omega Dutin bir gece yarısı Maya’yı yalnız yakaladığında planları uygulamaya hazır bir şekilde sert bir bomba etkisiyle patladı.

Maya’nın haykırışları gecenin üstüne çökerken Dustin çığlıklara aldırmadan devam etti.

Tek bir amacı vardı ve onu şimdi gerçekleştirmek istiyordu!

‘’Beni özledin mi tatlım!?’’ Dustin’in silüeti karanlıkların ardından çıkıp insan formuna bürünürken Maya irkildi. Gecenin kuşlarının uğultusu, ağustos böceklerinin hıçkırıkları, rüzgar etkisiyle salına salına dans eden çalılar ve yapraklar bu gece için huzurlu olmaktan ziyade acı dolu bir ana tanıklık ederken Maya kaçmaya yeltendi.

Sürü ava çıkmıştı.

Ve sürü, sürü olarak avlanırdı. Maya’yı o sürüye ait hissetmeyen kurtlar Maya’yı yanına almadığında Maya yalnız başınaydı.

Onun bu yalnızlığı çok da uzun sürmemişti, Dustin’in gelişiyle ortalık korku dolu dehşet verici dakikaların kapısını araladı.

‘’Nereye böyle erkenden güzelim!? Daha seninle işim bitmedi!’’ Dustin Maya’nın saçından tutup onu kendisine çektiğinde burnunu Maya’nın boynuna iliştirdi. Maya çığlık atarken elleri ağzına kapanmıştı. Dustin’in güçlü kolları Maya’yı sararken Maya kolunu kurtardığı aralıktan Dustin’e sert bir dirsek atarak onun güçlü kollarından kurtuldu.

Aralarındaki yaş farkı aynı zamanda da bir güç meselesiydi. Maya henüz Dustin ile baş edebilecek olgunlukta değildi.

Maya’nın tek yapabileceği kaçmak iken onu da başaramadı.

Önüne çıkan uzun dik bir yokuşla, yokuşun başından sonuna kadar yuvarlanıp bir ağacın varlığı ile ağaç kavuğuna çarparak durduğunda Maya olabildiğince hızlı kendini toparlamaya çalıştı. Bir kahkaha tüm ormanı inletirken ağaçların üstüne konan kargalar da uçup gitmişti.

Maya toparlanıp sırtını ağaca verdiğindeyse Dustin tam da karşısında bitti.

‘’Kaçabileceğini sanıyor musun gerçekten!? Böyle karşımda aciz kalışın o kadar hoş ki… Bu ana daha da değer biçiyor. Merak etme seninle işim bitse bile her an aklımda kalacaksın, o çığlıkların, inlemelerin ve geceme verdiğin tat!’’

Dustin bir hamleyle Maya’nın üstüne atladığında Maya’nın artık kaçmak için hiçbir şansı kalmamıştı.

Hıçkırıkları sadece omeganın kulaklarına haz dolu iniltiler olarak duyulurken Maya’nın sesi topraktan suya, sudan havaya, ağaçlardan çalılara, kuşlardan ormandaki diğer konuşamayan vahşi doğaya karışıp gidiyordu.

Dustin Maya’yı ağaç gövdesine iyice yaslamış cebinde bulundurduğu urganı sertçe Maya’nın ellerine dolayıp ağacın geniş dalına sabitlediğinde Maya elleri arasında öylece savunmasız kalmıştı.

Hıçkırıklar çığlıklara dönüşürken Dustin sadece sırıtarak iç çekti. Ardından bir adımla Maya’ya daha fazla yaklaşıp onu baştan aşağıya doğru süzdüğünde daha fazla izleyecek vakti kalmamıştı.

Zaman Dustin için işe koyulma vakti iken çalıların arasından gelen bir hışırtı sesi bir kez daha umut olmuştu Maya’ya.

‘’Aciz çırpınışlarını es geçelim de sadede gelelim! Senin iniltilerin umurumda bile olmayacak mesela benim!’’

Tek bir darbe…

Tek bir darbe Dustin’in kalbinden kanlar akmasını sağlarken bir diğeri sadece o kalbi yerinden çıkarıp atmakla görevli olmuştu.

Dustin’in cansız bedeni Maya’nın önünden süzülüp ıslak toprağa düşerken Maya’nın bakışları kahramanıyla kesişti.

‘’Melez!?’’ Maya hayatında ilk defa böyle değişik bir varlık görürken o değişik varlık onu kurtaran kişi olmuştu.

Doğuştan melez! Adının tüm Kanada’da duyurulmasına rağmen kimsenin görünüşünü veya gerçek adını bilmediği melez!

Maya gözyaşlarına boğulduğunda melez onu tek bir el hareketi ile iplerde kurtardı.

Elleri serbest kalan Maya istemsizce kendini melezin kollarına bıraktığında melez onu tek bir kucaklama ile çıkarıp almıştı cansız bir beden ve ağaç arasında kaldığı yerden.

‘’İyi misin?’’

Maya sessizce başını sallarken melezi ittirerek ondan uzaklaştı. Bakışları etrafı tarıyordu.

Ne gidecek bir yeri ne de ona sahip çıkacak birileri vardı.

‘’Omega mısın?’’ diye sordu bu sefer de melez.

Maya ona dönerek hızlıca gözlerini göstermişti.

Melez Maya’nın gözlerini dikkatle bakarken ‘’Pek de değilsin.’’ Dedi. Ve ardından ekledi. ‘’Ama oraya ait olmadığını düşünüyorsun.’’

Maya’nın bu doğru cevaba karşın şaşkınlığı gözlerinden okunurken melez sözlerini sürdürdü.

‘’Sürüdeş, kardeş kurtlar… Yardım çağrısını nerede olursa duyar. Ve ardından koşulsuzca yardıma giderler!’’

Maya başını ayaklarıyla deştiği ıslak toprağa kaydırdığında melez boğazını temizledi.

‘’Başka bir sürü daha var. Yakın ormanlarda… Kardeşliğin, kan bağının önde geldiği, gerçek bir aile olan bir sürü…’’

Maya’nın gözleri büyürken pür dikkat melezi dinlemeye devam etmişti.

‘’Ve alfaları gerçek bir alfa. Doğuştan alfa! Öyle yaşlı alfalardan da değil. Çok genç ve genç nesle alfalık yapmak için sabırsız olduğunu biliyorum. Seni oraya götüreyim ve gerisi kendiliğinden hallolsun.’’

Maya melezin söylediği bu sözlerde umudun kırıntılarına erişim sağlamışken bir anda beyninden vurulmuşa dönüp bir kez daha yüzünü düşürmüştü.

‘’Zaten bir sürüye aitim.’’ Dedi.

Melez ona olumsuzca başını sallamıştı.

‘’Bırakalım da kararı alfalar versin.’’ Ve o günden sonra Maya Thomas’ın sürüsünden bir parça olarak devam etmişti yoluna. Her ne kadar iki sürü arasında işin içinden çıkılamaz nesilsel bir savaş çıksa da!

Geçmişin izleri, şu anki gerginlikle iç içe geçerken Sky, Tyler’ın karşısına dikildi. Gözleri, karanlıkta parlayan bir çift hiddetli alev gibiydi. Ama içinde derin bir sorgulama vardı: “Neden bu kadar geç kaldık?” diye düşünüyordu. Tyler’ın yüzündeki hüzün, Sky’ın içindeki öfkenin bir kısmını bastırsa da gerginliğin izleri hâlâ belirgindi.

Sonunda Tyler, dişlerini sıkarak derin bir nefes aldı ve araya giren sessizliği gözlerini bir an daha çevrede gezdirdikten sonra bozdu. “Henüz değil, ama burası tehlikeli. Düşmanlar her an ortaya çıkabilir,” dedi bozdu: “Burası tehlikeli. Burada daha fazla kalamayız.’’ Dedi.

. Sky, Tyler’ın bu sözlerine karşılık soğukkanlılığını korudu. “Arabam hemen orada,” dedi. Sesi soğukkanlı ve kontrol altındaydı, ama içinde hâlâ kaynamakta olan bir öfke vardı.

Tyler, gözlerindeki hüzünle Adelia’nın cansız bedenine bakarak onu nazikçe kucakladı. Bedenindeki soğukluk, kalbine bir kez daha bıçak gibi saplandı. Onu dikkatle taşıyarak arabaya doğru ilerledi. Lucas, Sky’ın ardından hızlıca arabaya geçti ve şoför koltuğuna oturdu. Sky, ön koltuğa geçerken Maya sessizce arka koltuğa yerleşti. Tyler, Adelia’nın soğuyan bedenini dikkatle aralarına yerleştirirken Maya’nın gözleri bir anlığına Adelia’nın yüzünde dolandı. Sessizce başını eğip gözyaşlarını saklamaya çalıştı.

Arabada derin bir sessizlik hâkimdi. Aracın motoru çalıştığında, geride bırakılan kayıpların ağırlığıyla dolu bir hava içinde kurt evine doğru yola çıktılar. Sky’ın sert bakışları yolda, Lucas’ın elleri direksiyonun üzerinde gergince sıkılıydı. Tyler ve Maya ise arka koltukta, aralarına aldıkları Adelia’yla birlikte hüzünlü bir yolculuk yapıyorlardı.

Yolda ilerlerken, her biri kendi düşüncelerine gömülmüştü. Tyler’ın zihninde Adelia’nın son fısıltısı yankılanıyordu: “Hoşça kal, kral…” Bu sözler, onun kalbine kazınmıştı ve artık asla silinmeyecekti.

Gece, karanlığın sessizliğiyle onları sararken, arabada yankılanan tek şey, kaybettikleri bir hayatın ardından gelen derin bir yasın sessizliği oldu. Karanlık yollar, onları belirsiz bir geleceğe taşırken, herkesin içinde kendi acıları ve pişmanlıkları yankılanıyordu.

 

Gün batımı yaklaşırken, balo hazırlıkları Adelia için oldukça yorucu bir hale gelmişti. Tüm karmaşanın arasında Sky, Adelia’nın yorgun düşüp odasında uyuyakaldığını fark ettiğinde, onu rahatsız etmek yerine biraz dinlenmesine izin verdi. Gösterişli kristal avizeler, koridorları loş bir ışıkla aydınlatırken Sky, sessizce alt kata indi. Aklında, Adelia’nın o gece sahnede nasıl bir konuşma yapacağı vardı; onun bu kadar sorumluluk altına girmesi ve yaşadığı kayıplara rağmen dimdik durması Sky’ı hem etkiliyor hem de endişelendiriyordu.

Alt kata indiğinde, odaya hakim olan nostaljik ahşap kokusu ve pencerenin ardından sızan gün ışığı dikkatini çekti. Evin bu sessiz saatlerinde, Sky düşüncelerine dalmıştı. Kendi iç sesini dinlerken Adelia’nın hayatındaki yerini ve ona ne kadar yardım edebildiğini sorguluyordu. Onun yanında olmak istemiş, ona destek olmayı hedeflemişti ama Tyler’ın da işin içine girmesi işleri daha da karmaşık hale getirmişti. Sky, Adelia’ya bir şeyleri itiraf etmek istiyor fakat Tyler’ın varlığı onu sürekli duraksatıyordu.

O sırada alt kattaki salona geçtiğinde, oturduğu koltuğa yaslanıp derin bir nefes aldı. Akşam olacak ve Adelia’yı baloya götürmesi gerekecekti. Ama bunun öncesinde, kendi içinde cevaplaması gereken çok soru vardı. Salona yayılan huzurlu sessizliği bozan düşünceleri arasında bir çatışma yaşarken, Adelia’nın uyandığında ona nasıl bir ruh haliyle yaklaşacağını düşündü. O sırada Adelia’nın hafif ayak sesleri yukarıdan yankılandı ama Sky, onun uyanmasına daha vardı diye tahmin ediyordu.

Sky’ın içinden geçen düşünceler gittikçe daha derinleşirken, alt katta tek başına olduğu sırada aniden evin kapısı hafifçe açıldı. Sky hemen tetikteydi, ama gelen kişinin Tyler olduğunu anlaması uzun sürmedi. Tyler’ın güçlü ama sakin adımlarıyla salona girmesi, birden odadaki havayı değiştirdi. İkisi de birbirlerini fark ettiklerinde, geçmişten gelen bir anın yankısı gözlerinin içine bakışlarıyla geçti.

Tyler ve Sky daha önceden tanışıyorlardı. Fakat bu tanışıklık, dostluktan ziyade bir soğuk savaş gibiydi. Tyler, her zamanki gibi vakur ve soğukkanlı duruşuyla Sky’ın karşısına geçti. Sky’ın içindeki karışıklık, onun sert ve kontrol edici tavırları karşısında kendini daha da hissettirdi. Adelia’ya karşı sahip oldukları hislerin çatışması, odanın sessizliğinde bariz bir şekilde hissediliyordu.

Ve Sky ‘’Adelia biliyor mu?’’ diye bir soru yönelttiğinde Tyler sessiz kalıyordu.

Adelia bilmiyordu. Adelia’ya bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen hiçbir şeyi itiraf edememişti.

Bugün söylemeliydi.

Bugün artık söyleyecekti!

İçinde tutamadığı bu büyük sır büyük bir patlama gibi bir gün yayılmaktansa… Tyler bunu alıştıra alıştıra yapabilirdi!

İki adam arasındaki bu sessiz anlaşmazlık, onları tetikte tutuyordu. Tyler, duraksamadan devam etti: “Balo gecesi önemli. Adelia’nın üzerinde büyük bir sorumluluk var. Onu zor durumda bırakmamalısın.” Bu sözler, doğrudan Sky’a yönelikti ve Sky bunun farkındaydı. Tyler’ın korumacı tavrı, her zamanki gibi açıktı ama Sky, bu meydan okumanın içinde ezilmeyecekti.

Sky, içindeki karışık duyguları kontrol altına alarak biraz daha rahat bir ses tonuyla cevap verdi. “Ona zarar vermek için burada değilim.. Onun yanında olmak istiyorum, ona destek olmak istiyorum. Tıpkı senin gibi.” Bu sözler, Sky’ın içtenliğini yansıtsa da Tyler’a olan güvensizliğini de ima ediyordu

Tyler, bu cevabı dinledikten sonra gözlerini hafifçe kısarak Sky’a baktı. Bu sözlerin ardındaki gerçek niyeti tartmaya çalışıyordu. Sky’ın niyeti samimi gibi görünse de onun Adelia’ya olan yaklaşımı, Tyler için potansiyel bir tehdit olarak kalmaya devam ediyordu. “Adelia, kendi yolunu bulmaya çalışıyor. Ona zarar verecek ya da yolunu tıkayacak herhangi bir hareket, ikimiz için de sorun olur,” dedi Tyler, tehditkar olmayan ama kesinlikle belirgin bir tonla.

Sky, Tyler’ın bu sözlerinin altında yatan uyarıyı hissetti. Adelia’nın hayatındaki yerlerini, ona olan yakınlıklarını ölçmeye çalışıyordu. Ama şimdi, asıl mesele bu değildi. Sky, içindeki kıskançlık ve kafa karışıklığını kontrol altına alarak başını hafifçe salladı. “Onun iyiliği için buradayım Melez.. Bunun için endişelenmene gerek yok,” diyerek sohbeti sonlandırdı.

Sky bir vampir avcısıydı.

Tıpkı Başkan Lewis gibi.

Tıpkı ailesi gibi.

Tyler ise insanüstü bir melez!

İkisinin hikayesi yıllara dayanıyordu. Uzun yıllara!

İkisi birbirlerinin varlıklarından haberdarlardı.

İkisi arasında düpedüz bir ateşkes vardı.

İkisi de büyükleri dinliyordu. İkisi de tartışmadan uzak, iki medeni insan gibi kalmaya çalışıyorlardı.

En sonunda Tyler sıkılıp ayaklandığında koyduğu üç kutuyu gösterdi.

‘’Adelia’nın balo için aldığı şeyler, bende unuttu da!’’ Tyler’ın sesindeki üstünlük ve yüzündeki sırıtışa karşın Sky ayağa kalktı.

‘’Şu an üst katta, koridorun sonundaki odamda uyuyor.’’ Dedi.

Tyler’ın yüzü belli belirsiz solarken bunu Sky’a belli etmemişti.

Umursamazca omuz silkti ve söze girdi. ‘’Bir ziyaret edeyim öyleyse!’’

Tyler salondan uzaklaştığında Sky sadece arkasından gözlerini devirerek yetinmişti. Taa ki Elizabeth’in mutfaktan gelme anına kadar.

‘’Kimdi o tatlım?’’ Sky hızlıca bağırdı.

‘’Balo eşyalarını unutmuş arkadaşı getirdi!’’ Elizabeth gülümseyip kutulara bakınca hemen kanepenin yanına gitti.

‘’Hadi bak bakalım güzellik uyanmış mı? Bende kutuları getiriyorum!’’

Sky annesine gülümseyip yavaşça üst katın yolunu tuttuğunda annesi de arkasında taşıdığı kutular ile peşine takıldı.

Sky ile Tyler arasındaki ilişki tam olarak böyle ilerliyordu.

Tyler ve Sky eski zamanlardan gelme iki dosttu.

Sözde dost.

Bir nevi anlaşma maddeleri gereğince dost!

Ama olay bunlardan tamamen bağımsızdı.

Tamamen bağımsız bir şekilde…

Asıl olay. İki farklı adam ve aralarından sıkışıp kalmış bir serçeden ibaretti.

Bir yanda çocukluk arkadaşı ve aşkı Sky…

Bir yanda koruyucu kralı olan Tyler…

Ve Adelia… İkisinin arasında bir yerlerde sıkışıp kalmış minik saf bir serçeydi.

Aşk ya da arkadaşlık.

Belki de sadece yandaşlık.

Aynı savaşta aynı cephede savaşmak…

Her koşulda sıkışıp kalmış bir Adelia vardı, aklın ücra bir köşesinde!..

Ormandaki gerilim, yaprakların hışırtısına karışarak daha da yoğunlaştı.

Yol boyunca, Sky’ın zihni Tyler’la arasında geçen sessiz anlaşmazlıkla meşguldü. Adelia’nın hayatında Tyler’ın ne kadar büyük bir yer kapladığını düşündükçe, ona olan hislerinin karşısında ne kadar zayıf kaldığını fark ediyordu. Sky, Adelia’yı önemsiyordu, ona karşı güçlü bir çekim hissediyordu ama Tyler’ın Adelia üzerindeki etkisi barizdi.

Bu düşünceler arasında, ormanın serin havası Sky’ın yüzünü yalarken, Tyler’ın konuşmasıyla kendine geldi.

‘’Evde kalacaksan, sorumluluklarının farkında olmalısın. Onlar senin bildiğin vampirlere benzemez. Bir de… Senin insan kokun içlerinden bir tanesini rahatsız edebilir!’’ Tyler’ın sesi kararlılıkla yankılanırken araba yolda hız kesmeden devam ediyordu. Ormanın erinliklerine giden asfalt yoldalarken kurt evine varmalarına yarım saatten az bir süre kalmıştı.

Sky, Tyler’ın bu sözlerinin altında yatan meydan okumayı sezdi. Tyler’ın kendisine güvenmediği açıktı ama Sky, kararlılıkla gözlerini ona dikti. ‘’Geliyorum! O şu an benim sorumluluğumda. Aileme ne diyeceğim bir düşün bakalım!?’’ Sky’ın sözlerinde de bir aşağılama hissedildiğinde Tyler öfkeyle güldü. Omzunda Adelia’nın başı yaslı iken.

Sky’ın içindeki rekabet duygusu, Tyler’a karşı her zamankinden daha güçlüydü ama bu anın Adelia’yı daha fazla rahatsız etmesini istemiyordu. İkisinin arasındaki bu gizli mücadele, her an daha da belirginleşiyor, sessiz bir savaşa dönüşüyordu.

Tyler, Sky’ın bu kararlılığını gözlerinde tarttı. Onun Adelia’ya olan hislerini anlamaya çalışıyordu. Tyler için mesele sadece koruma değil, aynı zamanda Adelia’yla arasındaki yarım kalmış bir bağdı.

Tyler ardından öfkesini kusarcasına aklına ne geldiyse Sky’a saydırdı.

‘’Hepinizi tek tek pençemin arasından geçirir hiçbirinizi de umursamam! Tek bir ölüm yüzlercenizin ölümüne sebep olur! Beni karşına alma Sky, sadece üzülürsün, her iki şekilde de!’’

Sky öfkeyle burnundan soluyup koltuğa iyice sindiğinde araba asfalt yoldan çıkarak ormanın içine ilerleyen toprak yola girdi.

Gecenin karanlığı iyice çökerken, araba orman yolunda iyice ilerlemişti. Yavaşça evin içinden saçılan ışık yüksek ağaçların arasından görülürken Tyler iç çekti.

Kurt evinin sınırlarına vardıklarında, ormanın derinliklerinden gelen hayvan sesleri geceyi delip geçiyordu. Boz ayı, kurt, baykuş, yarasa ve ağustos böceklerinin sesi!..

Gölgeler arasında hızla hareket eden haycan silüetleri arabanın sesini duyduklarında anında kaçışmaya başlamışlardı.

Araba üç katlı evin önünde durduğunda Lucas şoför koltuğundan indi.

Ev halkı neredeyse komple bahçeye dizilmişlerdi sırasıyla!

Tyler arka koltukta hareketsiz yatan Adelia’ya kısa bir bakış attı. Gözlerinde hem kaygı hem de kararlılık vardı. Lucas ve Maya’nın yüzleri ciddiyetle gerilmişti; kurtlar bir yabancının gelişine her zaman temkinli yaklaşırdı. Hele de Sky gibi dışarıdan gelen birini gördüklerinde, dişlerin açıkça gösterileceğini bilmek kaçınılmazdı.

Sky derin bir nefes alarak kapıyı açtı. Arabadan inerken kasları gergindi; buradaki atmosferi hissetmemek imkânsızdı.

Kurtların gölgeleri bir bir parlarken Fernando ve Elliot, Thomas’ın yanında başı tutuyorlardı. Bakışları Sky’a küçümseyici bir kibirle odaklanmıştı. Sky onların yaklaştığını görünce, kendini tehditkâr bir şekilde ortaya atmak yerine sakin kalmayı tercih etti. Tyler’a bakış attı, aralarındaki kısa ama anlam dolu bakışma, Sky’a buradaki yerinin ne olduğunu hatırlatıyordu: misafir.

Fernando, gülümsemeye benzeyen bir ifadeyle Sky’a yaklaştı. "Ne oldu? Bir insanı kurtarmak için mi buradasın? Şu zavallı haline bak," dedi, alay dolu sesiyle. Sky’ın gözleri öfkeyle kısılırken, Tyler’ın yanında duran Maya, dişlerini göstermemek için dudaklarını sıkıca kapattı. Ancak bakışları, Fernando’ya sabitlenmişti.

Elliot da alaya katıldı, yanındaki Fernando’ya göz kırparak, "Bu sefer melez bile işe yaramamış anlaşılan. Belki de Adel’in peşinde olan şu umutsuz kalbi durmuştur. Zavallı şey, ne de olsa Adelia’ya bu kadar bağlı olmak bir tür lanet gibi," diyerek kahkahalarla güldü.

Bu alay dolu kahkaha, Maya’nın sabrını taşıran son damla oldu. Gözleri öfkeyle parladı ve bir an bile tereddüt etmeden Elliot’un üstüne atıldı. Dişleri tehditkâr bir şekilde parlıyordu. Elliot, Maya’nın bu saldırısına hazırlıksız yakalanmıştı; yüzünde anlık bir şaşkınlık belirdi. Maya’nın pençeleri boğazına yöneldiğinde, Elliot kendini savunmak için geriye çekildi. Ancak Maya, onun üzerine tamamen kaplanmıştı bile; tüyleri kabarmış, gözlerinde saf bir öfke okunuyordu.

Tyler, Maya’nın böylesine hızlı ve saldırgan tepkisini beklemiyordu. Aralarındaki bağ ve Tyler’a olan koşulsuz itaat duygusu, Maya’nın bu durumu bir görev gibi benimsemesine yol açmıştı. Adelia’ya karşı yapılan bu alay, Maya için Tyler’a yapılmış bir hakaret gibiydi.

Elliot’un boğazını parçalayacak gibi duran pençeleri, nefes almakta zorlanan Elliot’a derin bir tehdit oluşturdu.

 

Tam bu sırada, Thomas devreye girdi. Alfalığın doğal otoritesiyle, sert bir kükreme yankılandı. Thomas’ın sesi, tüm ormanı titretti; içindeki alfa gücü, diğer kurtlar üzerinde ezici bir ağırlık yarattı. Maya anında durdu. Gözleri hâlâ öfkeyle alev alev yanıyordu ama Thomas’ın emirlerine itaat etmemek gibi bir seçeneği yoktu. O an, pençelerini geri çekti ve Elliot’u serbest bıraktı. Elliot, yere düşerken nefes nefese kalmıştı ama yüzündeki küçümseyici ifade kaybolmamıştı. Yine de bir daha konuşmamak, onun için daha akıllıca olmuştu.

Tyler, Thomas’a minnet dolu bir bakış attı. Thomas’ın otoritesi, sadece bir emir vermekle sınırlı değildi; bu tür durumlarda tüm kurtların içgüdüsel olarak boyun eğdiği bir güçtü. Thomas, Maya’nın gözlerine dik dik bakarak, “Kontrolünü kaybetmeyeceksin, Maya. Tyler’a bağlı olman, aklını kaybetmen anlamına gelmiyor,” dedi.

Maya başını eğdi. Tyler, Maya’nın üzerinde bu kadar etkili olan bağlılık ve itaat duygusunun kökenlerini düşünmeden edemedi. Maya, geçmişte Tyler’a hayatını borçluydu; o yüzden ona her koşulda itaat etmekte kararlıydı. Tyler, Maya’nın bu bağlılığını takdir etse de,

Onun böylesine kontrolsüz bir öfkeye kapılmasından rahatsızdı. Bu durum ileride daha büyük sorunlara yol açabilirdi. Ama şu anın en büyük önceliği Adelia’ydı.

Sky, Thomas ve diğer kurtlar arasında dönen bu sessiz anlaşmazlığa sadece izleyici olarak kalmıştı. Ancak içinden bir şeyleri sorgulamadan edemiyordu.

Adelia’nın ölü bedeni, onların arasında sadece bir alay konusu muydu? Sky’ın bu düşünceleri, Tyler’ın Adelia’yı kucaklayarak arabanın arka kapısından çıkarması ile dağıldı.

Adelia’nın yüzü solgundu, kalp atışları durmuş bir vaziyetteydi.

Bütün gözler Tyler’ın kucağındaki ölü bedene döndüğünde Thomas olduğu yerde kalakalmış iken Fernando’nun gözleri kısılmıştı.

Elliot’un ise alaycı tavrı devam etti.

Thomas, Fernando ve Elliot’a kısa bir bakış attı; onlardan uzak durmaları gerektiğini hissettiriyordu. Fernando başı ile onayladığında Elliot alayla güldü.

‘’Bu kadar güçsüz olduğunu düşünmezdim.’’ Dedi. Sözleri Tyler’aydı.

Elliot Tyler’ın sabrını sınarken Thomas Elliot’a attığı tek bir bakış ile onu susturdu.

Bu sırada bahçede bebek sakinleştirmeye çalışan Lydia ve Jonas çıkmıştı ortaya.

Lydia Adelia’yı kalbi atmıyorken gördüğünde olduğu yerde kalakaldı.

Jonas onu ve bebeği zorlukla tuttuğunda Lydia küçük Martina’yı Jonas’a vermişti.

‘’Adelia?’’ Lydia’nın sesini duyan herkes o tarafa baktığında Lilith hızlıca onların yanına gitti.

‘’Yok bir şey Lydia. Hadi, hadi geçin içeriye bebeğimiz üşütmesin.’’

Lydia bir şeyler söylemeye çalışmışken Thomas’ın Jessica’ya verdiği işaret sonucu Lydia’nın Jessica ve Lilith ile eve geçmesi bir olmuştu.

Jonas kucağında Martina ile kalakalmışken bilgi almak için Thomasların yanına gitti.

‘’Ne oluyor?’’ Jonas’ın sorduğu soru anında Elliot tarafından cevaplanmıştı.

‘’Melezimiz ölü gelinini getirdi!’’ Ellioth kendi sözlerine kendi kahkahayı basarken Thomas bir anda evin yolunu tutup hiçbirine bir şey söylemeden içeriye girmişti.

Thomas’ın gidişinin ardından etraf Elliot’a kaldığında Fernando Elliot’a nazaran daha az can sıkıcı olmuştu. Arkasından o yaşıyorken konuşması kolay olan kız şimdi gerçekten ölü bir şekilde karşılarına çıktığında zorlukla yutkunmuştu çünkü.

Fernando da Thomas’ın ardından hemen içeriye geçtiğinde Lucas Maya’yı omzunun altına alarak ona destek verdi.

‘’Hadi içeri geçelim.’’ Dedi. Maya başını sallamıştı. Ardından bir kez daha Tyler’a ve Adelia’ya baktı.

Maya ve Lucas da içeriye geçtiğinde dışarıda tüm olay boyu sessiz kalmış Brad, tüm bu kurt adam entrikasını dinleyen Sky, elinde bebek kalakalmış Jonas ve de Tyler!

‘’Yok bir şey!’’ diyerek bağırdığında Tyler; Brad ve Jonas bakışmaya başlamıştı.

Küçük kurt bebek Martina babasının kucağında titrediğinde Tyler ürperdi.

‘’Geçin içeriye. Bebeğinizle ilgilenin.’’

Jonas hiçbir şey anlayamadan kendisini evde bulduğunda Brad’in gözleri öfkeyle Sky’a bakmaktaydı.

Tyler bıkkınlıkla gözlerini devirdiğinde iç çekti.

‘’Brad!’’ Brad’in bakışları Tyler’a döndüğünde Tyler iç çekerek eve yöneldi.

‘’Kendine hakim ol, bir de seninle uğraşmak zorunda kalmayayım.’’

Tyler Adelia’yı da alıp evden içeriye girdiğinde Adelia’yı doğruca kendi odasına çıkarmıştı.

Brad ve Sky hala bahçedeyken Sky eve doğru gideceği sırada Brad Sky’ı göğsünden usulca ittirdi.

‘’Sen nereye!?’’ Sky’ın bakışları Brad’i bulduğunda Brad sözlerini sürdürdü.

‘’O bizden biri, seni ilgilendirmez bundan sonrası.’’ Sky gözlerini devirdiğinde Brad ısrar etti. Brad’in Sky’ı eve sokma niyeti yokken Sky’ın her bir karşı koyması onu daha da sinirlendirmişti.

Brad kontrolden çıkmak üzereyken evden Lilith bir kez daha dışarı fırladı.

‘’Brad!’’

Brad Lilith’in sesini duyduğunda bir adım geri çekilmişti. Lilith hızla Sky ve Brad arasına girince Sky’a döndü, sırtı Brad’e dönüktü.

‘’Gitsen iyi olacak, senin iyiliğin için. Brad… Yeni dönüştü, kendini her zaman kolayca tutabileceğini sanmam. Adelia bizimle kalacak, arkadaşlarımı getirdiğin için teşekkür ederim, minnettarım ama olay bu kadar. Anladığım kadarıyla vampir avcısısın ve Adelia’nın arkadaşının. Sorun şu ki… O zaten öldü! Dönüşürse bizimle, dönüşmezse… Anlıyorsun değil mi?’’

Sky’ın yüzü düştüğünde Brad Lilith’i kendine çekip omzunu Lilith’e attı.

‘’Hadi gidelim ruh sağlık uzmanım!’’

Brad ve Lilith Sky’ı orada arabasının başında bıraktığında evin yolunu tutmuşlardı, Sky ise daha fazla kalamamıştı orada. Arabaya bindirdiği gibi çalıştırdı ve gitti.

Burada, evin bahçesinde olan alaylar ve kavgalar ise gecenin karanlık şarkısı olarak ay ışığıyla geceye karışmıştı.

Loading...
0%