@selinayeda_x
|
Düzenlenmiştir... DAVETİYE Gözlerimi ovuşturarak doğrulduğum yatakta etrafıma bakınmaya başladım. Etraf kapkaranlıktı. Gecenin bir yarısında dün geceki yorgunluğuma rağmen uyanmış mıydım ben gerçekten? Bakışlarım arkamdaki perdeye gittiğinde sırıttım. Alttan gün ışığı parkelerin birkaçına güneşliğin geçirdiği radde kadar vururken sırıttım. Ah tabii şu asla güneş geçirmeyen yurt perdeleri! Hava aydınlanmış mı diye perdenin ucunu kıvırıp dışarı baktığımda güneşin çoktan doğmuş olduğunu görmüştüm. Yani vakit daha doğum olabilirdi ama hayır güneş daha önceden doğmayı seçmişti ki şu an ben uyandığımda çoktan doğumu gerçekleşmiş bir vaziyetteyken karşılaşmıştım güneşle. Ah nasıl bir anlatımdı bu böyle!? Neyse ki edebiyat okumuyordum. Ufak bir kahkaha!.. … Komodinimin üstündeki şarjda duran telefonumu perdeyi elimden bırakmamın hemen ardından şarjdan çıkarıp aldım. Telefon ekranına baktığımda da saatin kaç olduğunu nihayet öğrenebilmiştim. Saat yediyi dört geçe işte tam olarak ayaktaydım. Daha doğrusu… Yatağın içinde oturuyordum. Hala günün başlangıcında iken çoktan kötü bir olayla karşılaşmıştım bile. Ve bunu en az her uykuya düşkün kız yaşardı bence, benim gibi! Dersin başlamasına iki saatten az vardı ve ben… Ben bir buçuk saat içerisinde hazırlanıp okulun yolunu tutmalıydım, aslında tutmalıydık... Ben ve oda arkadaşım Emery! Ben ve o; üniversitenin ikinci sınıfına giden iki çömezdik. Geçen sene ise daha da çömez! Biz tam olarak yurda yerleştiğimiz ilk gün, okulumuzun ilk senesi tanışmıştık Emery ile. Okulların açılmasına birkaç gün kalaydı her şey. Sonra da tabii ki de bazı şanslı oda arkadaşları gibi biz de iki yakın en iyi arkadaş olmuştuk. Aksi düşünülemezdi değil mi? En azından şanslı kimseler ve kimyaları uyuşmuş iki insan için. Saatin kaç olduğunu fark etmekle birlikte kolları sıvadım. Üstüme örttüğüm yorganı üstümden attıktan sonra işe koyuldum. Hızlıca yataktan kalkıp yatağımı topladım ve sonrasında gardırobuma yöneldim. Bugün için ne giyeceğim kararını dün gece yorgunluktan veremediğim ve erkenden yatmış olduğum için şimdi ne giyeceğimi hızlı bir karar ile seçip ardındansa vakit kaybetmeden hazırlanmam gerekliydi. Önümde ise yorucu bi’ bir saat vardı! Tabii bu sırada demeden edemeyeceğim. Ve yahut düşünmeden, söylemeden... Size biraz bahsetmek istemiştim aslında... Okulumuzun ilk senesi çok monoton geçmişti. Birazcık da tırsak. Büyük sınıflar her zamanki pisliklerini yapmaktaydı okulda her Amerika tipi okul havalıları gibi. Coolluklarını ve yüceliğini göstermek konuşulmak, popüler olmak onlar için en önemli şeylerdi! Ve gittiğim bu üniversite için de aynısı geçerliydi, tıpkı lisedeki bu kanunlar gibi aynı kanunlar fakülteler içinde de geçmekteydi. Gizli ve davetiye gerekli birçok parti olurdu bizim okulumuzda. En çok da bölümler arası partiler yaparlardı hatta. Adının neden ''Gizli!'' olduğunu anlamışsınızdır umarım. Tabii ki de davetliler ön plandaydı. Davetli olmayanlar giremez! Kuralı neredeyse her grup partileri için geçerli iken öğrencilerin bu parti haftalarında ne amaçladıklarını da az çok tahmin etmişsinizdir. Ve evet davetiye almak için bir yerlerini yırtan kızlar! Sosyal medyada aktif olmak, üniversitenin hesabında yoğunca bulunmak ve dahası. Sanki üniversiteyi bitirdikten sonra alacağımız yüksek lisansta bir önemi olacakmış gibi herkesin dilince ve uğraş içerisinde olduğu şu birlik partileri! Herkes tarafından en arzulanan şey olarak adeta üniversitenin tarihine kazınmıştı. Bir kere bile davet edilmeden birinci sınıfı geçmeyi başardık Emery ile. Tabii birinci sınıfları kim davet ederdi ki? Ya çok özgüvenli ya da çok güzel olmak gerekirdi ama ikisine de girmeyen bir kapasitedeki insanlardandım. Arkadaşım Emery ise... Onun bu sene şansı var gibiydi. Önü açıktı kendisinin bana nazaran! Okula girer girmez konuşulan ilk konular her zamanki gibi partiler oluyordu. Emery'in de dilinden düşüremediği partilerdendi hepsi. Ve evet rehavete kapılmış diğer kızlar gibi Emery’in de arzusu buydu. Bu gizli partilerden bir tanesine katılıp merakını gidermek istiyordu. Artık Emery gittiğinde ben de nasıl bir yer olduğunu öğrenecektim çünkü Emery bir saniye bile susmadan partinin her bir saniyesini anlatacaktı ve ben de böylelikle partiye gitmiş gibi olacaktım. Neyse. Boş konuşma çok konuş demişler! Şu parti mevzusunu bir geçelim en iyisi! Partileri de içkileri de pek sevmem çünkü. Gardırobumdan bugün için giyebilecek güzel şeyler nihayet bulabildiğimde hazırlıklarımı sürdürmeye devam ettim. Öncelikle kot dar kesim mini kalem eteğimi vücuduma geçirip üstüne de beyaz uzun kollu altın taş süslemeli sırt kısmında açıklık olan gömlek giyerek makyaja geçtim. Tabii önce gömlek yakalarını düzgün bir şekilde birleştirip kıvırmıştım. Artık saçlarımı açıp şekillendirmek için hazırdım. Buklelerimi çözüp sonrasında da tarakla şekillendirdikten sonra son rötuşları da saç düzleştiricisi ile yaptım. Herkes belki saçını ve makyajını ilk yapardı ama ben öyle biri değildim. Ben son yapmayı tercih ederdim. Saçım da bittikten sonra makyaja geçtim. Yüzümü temizledikten sonra güneş kremimi sürdüm. Ardındansa biraz fondöten ve biraz kapatıcı ile yüzümün pürüzlerinin bir kısmını giderdikten sonra sırada renklendirme aşaması vardı. Biraz kontör geçtikten sonra sıvı allığı yanaklarıma uyguladım. Göz kalemiyle pembe eyeliner çizgisi çektikten sonra içlerini ve göz kapağını farklı bir pembe tonunda renklendirip simsiyah maskarayı kirpiklerime sürdüm. Ardındansa geriye kalan sadece dudak makyajıydı. Koyu pembe tonunda soluk bir dudak kalemini dudağımın kenarlarına uyguladıktan sonra rujla yedirip ardındansa bir parlatıcı eşliğinde hem dudak makyajını hem de genel makyajı bitirdim. Dudaklarım parıl parıl parlarken… Artık hazırdım. Yani… Gitmeye! Tabii önce son bir iş vardı ki o da Emery'i bir an önce uyandırmak! Ah ben bunu nasıl atlamıştım böyle! Umarım bir an önce uyanıp hazırlanabilirdi çünkü ilk dersimize geç kalabilirdik! Masadan apar topar kalkıp uyuklamaya devam eden Emery'in başına dikildikten sonra telefonumdan da alarm sesini açtım. Uyandırması tam tamına beş dakikamı almıştı. Ama neyse ki en sonunda uyanmıştı. Onun da hazırlanması bana yakın ama bir o kadar da daha kısa sürmüştü ki sonrasında da apar topar okula giden otobüse yetiştirmek için yurt odamızdan dışarıya fırladık. Rahat bembeyaz bir spor ayakkabı giymiştim ben. O ise giydikleri kıyafete uyumlu bir topuklu sandalet tercih etmişti beyaz. Dağınık topuzlu koyu bordo ton makyajı ve beyaz kiraz çiçeği desenli elbisesi ile okula mı gidiyor yoksa bir parti mi var diye düşündürtse de... Emery'di işte! .... Okulun önündeki durakta inerek okulun yolunu tuttuğumuzda yol boyu konuşmamıştık. Ben cam kenarına oturmuş dışarısını izlerken Emery ise hala yanaklarına allık sürerek renklendirme çabasına girmişti. Durakta indikten sonra da telefonunu çıkarıp ön kamerayı açmış ve kendine bakmaktaydı. Kalp yaka bir elbiseydi giydiği ve boynunda çok güzel büyük koca bir kalbi bulunan gümüş bir kolye takmaktaydı. Kalp taşı ışıl ışıl parıldarken Emery üniversite önünde fotoğrafını çekip üniversiteyi etiketleyerek hesabında paylaştık. Davetiye almak istiyordu. Ve ben olsam bu güzelliğe davetiye kesin verirdim. ... Daha dersliğimize girene kadar Emery'e günaydın mesajları kız erkek fark etmeksizin yağmıştı. Yolda bakıp selam verenler de olmuştu. Üst sınıflardan bir kız elinde davetiye önümüzde durduğunda ikimizin de gözleri fal taşı gibi açıldı. Ama tabii yanlış alarmmış. Kız davetiyeyi sallayarak gülümsedi. ''Umarım sen de bir davetiye alırsın ve partide görüşürüz.'' Yani... En azından Emery'in destekçileri vardı. Eminim ki davetiye dağıtan o gizemli şahıs bizim de kapıya uğrardı, tabii Emery için! ... ''Az önce olanı gördün değil mi!?'' Oturduğum yerde bembeyaz kâğıda bir şeyler kararlarken Emery bana bir şeyler söylüyor ve benimle konuşmaya çalışıyordu. ''İnanamıyorum o kız üçüncü sınıf ve iki senedir davet ediliyor. Ve daha bilmediğimiz kaç partiye gidiyor!'' Söylemlerine devam ediyordu. Sanki çok da umurumdaymış gibi... ''Biliyor musun neden bu üniversiteyi seçtiğim belli oldu. Bomba bir ortamı var!'' Beyaz kâğıda yaptığım karalama bir şekil almaya başlarken ve ben o siyah, kapkaranlık şeyin içinde bir nesne ararken seslenmelerine devam etti. ''Hey Adelia! Sen beni dinliyor musun?'' Sanki şurada bir çiçek oluşmuştu. Öbür taraftan da bir sembole benziyordu. Derken kâğıdın önümden çekilmesi bir oldu. ''Adelia! Boşa mı konuşuyorum ben!? Bu karalama benden daha mı önemli?'' İç çekerek kalemi bıraktım ve Emery'e döndüm. Emery karalamama bir göz attıktan sonra elleri arasında buruşturmuştu. ''Hayır... Değil tabii.'' diye söylendiğimde Emery buruşturduğu kâğıdı masaya atıp bana döndü. ''Diyorum ki yani davet edilsem... Edilsek... Hiç fena olmazdı. Bizde onlar gibi olurduk. Hem önümüz de açılırdı.'' Evet evet kesinlikle öyle olurdu. '' Davetiye alacağına inanıyorum ve partide istediğin kadar içip eğleneceksin. O yüzden boş yere sözlerinle kendini yormana gerek yok. Bekle. Bugün ve yarın istediğine kavuşacaksın. Ve ben de öyle. Sessizlik ve huzur!'' Sözlerime Emery kahkahayı patlattığında ben de onun buruşturduğu kâğıdı masadan geri alıp çantama attım. Akademisyenin gelmesi eşliğinde de susup dersi dinlemeye başlamıştık. Ders sonunda kendimizi bunamış kafalarla kantine atarken Emery telefon elinde birileriyle mesajlaşmaya devam etmekteydi. O bir masaya oturup bize yer tuttuğunda ben de sıraya girdim. Yemekhaneden ikişer dilim pizza aldıktan sonra yanına da iki bardak kola doldurdum. Bu bizim aslında sabah kahvaltımızdı. Tepsiyle masaya döndükten sonra Emery yine telefonla meşguldü. Tepsiyi ortaya sürüp kendi sebzeli pizzamı önüme çektikten sonra Emery'e döndüm. ''Kiminle mesajlaşıyorsun böyle bir türlü bırakamadın?'' Emery'in benim sorduğum bu soruyla adeta gözlerinin içi parıldamıştı. Sevgilisi miydi yoksa? Sevgilisi olsa haberim olmalıydı aslında!? ''Dördüncü sınıflardan biri! Partide görüşürüz tatlı kız yazdı.'' Gülümsemesi yüzünde büyürken pizza dilimini ısırdım. ''Herkes davetli olduğunu düşünüyor bak bu iyi bir şey!'' Emery sözlerime kafa salladıktan sonra en sonunda telefonu bir kenara bırakıp benimle birlikte yemeye başladı. Yemek bittikten sonra kendimize kahve makinesinden birer latte alıp tekrar oturduğumuzda bugün kalan son dersimizin ders saatini beklemekteydik. Tabii bunu yaparken konuşmadan da edemiyorduk. Emery ve ben tamamen zıt karakterlere sahiptik. Ama iyi birer arkadaştık işte. Hem iyi birer sınıf arkadaşı hem iyi birer sıra arkadaşı hem de iyi birer yurt arkadaşı. Ama en önemlisi iyi birer sırdaş bir dost idik! Emery ile kahvelerimiz bittikten sonra son derse de giriş yaptık. Son dersin bitmesiyle de kendimizi yurt odamızda bulmuştuk. Ortak bir ödev için Emery'in bilgisayarını kullanırken alta bir bildirim düşüvermişti. Emery ise bu sırada mutfak kısmında bize içecek bir şeyler doldurmaktaydı. Hızlıca bildirime tıkladığımda ise güzel bir çığlık atmam bir olmuştu. ''Emery!'' Emery ışık hızında gelip laptopu önümden aldığından ikinci bir çığlık vakası da ondan gelmişti. ''Davet!.. Davet edilmişim!'' Ve ben ise... ''Ben demiştim demeyi hiç sevmem ama ben demiştim.'' diyerek Emery'e göz kırptım ve gülümsedim. Davet edilmişti işte. İşte nihayet bir yıldır istediği o şeyi gerçekleştirmişti. Ben ise halen daha yerimde saymaktaydım. Parti umurumda bile değildi ama ben de bir şeyler başarmak istiyordum. Bu belki okul başarısı olacaktı belki de bambaşka bir şey. Ama olmalıydı artık. Bu kadar durağanlık yeterdi. Yetmez miydi? Yeterdi değil mi? Kesinlikle yeterdi!
...
*Eveet ilk bölümümüzle yayındayız* _görmryenler için YouTube hesabım linktedir,. editler(kitap) ve günlük vloglar paylaşmaktayım, genelde shorts takılıyorum. https://youtube.com/@slnay_eda?si=1X0YBSGkmlVtfvEW
|
0% |