Yeni Üyelik
29.
Bölüm
@selinayeda_x

MELEZ EVİNDE MELEZ İMTİHANI

...

 

Radyoda hareketli bir pop çalarken salonda kokteyller adeta havada uçuşuyordu. Neydi bu şimdi? Konsept falan mı?

‘’Öyleyse dans!’’ dedi Melez. Bir anda kendi etrafımda dönmeye başlamıştım. Başımın dönmesiyle Melez’in omzuna tutunduğumda bir eli de belimi sarmıştı.

Ah davet provam mı yoksa!?

Yirmi sekiz gün kalmışken…

Ve o an omzum hiç mi hiç ağrımıyordu.

Thomas ve Brad’e gözlerim kaydığında ikisi de şaşırmıştım ki gülüyordu. Brad’den beklenmeyen hareketler!

Thomas müziğin eşliğinde sesini duyurmak için bağırdığında ondan şu sözleri işitim.

‘’Bir kavga sesinden daha iyi bir şey varsa o da müzik dinlemektir.’’ Dedi.

Brad de onu onaylamıştı.

‘’Cırlamalar kulak tırmalayıcıydı!’’

Gözlerimi Brad’e karşı devirirken hala Melez’in kolları arasındaydım.

Ve o an bir şey daha aklıma gelmişti.

Ben…

Sevgilim dediğim adamla…

Hiç dans etmiş miydim!?

Ah kesinlikle hayır!

Ama şimdi Melez ile etmekteydim.

Şaşırtıcı ama gerçek!

Boğazımı temizleyerek ellerimi Melez’den ayırdığımda gözlerine bir iki saniye bakış attıktan sonra gözlerimi omuzlarına indirdim.

‘’Dans pek benlik değil.’’ Omzundan medeni bir şekilde iteklerken ellerini belimden çekti. Bir kaşı da havaya kalkmıştı.

‘’Öyle mi?’’ diye sordu. Sonrasında da sırıttı. ‘’Baloda onur konuğu olarak nasıl dans etmeyi düşünüyorsun öyleyse?’’ Ha!?

Ağzım açık kendisine bakarken gülümsedi ve sonrasında reverans yaparak uzaklaşmıştı.

‘’Öyle işte.’’ Dedi.

Biliyordu. Hem baloyu biliyordu hem de benim bilmediğim şu dans şeyini!

Zorunda mıydım ki dans etmeye?

Bu kadar beceriksizken hatta!?

Ve de kiminle!?

İç çekerek sırtımı meleze döndükten sonra radyodaki müzik değişmişti.

Melez Brad’e bir bakış attığında Brad kısa sürede kavramış ve radyoyu kısmıştı. Ardından Melez sözlerini sürdürdü.

‘’Akşam yemeği vakti geldiğine göre… Kim bu şanlı görevi üstlenmek ister?’’ Melez’in sorusuyla herkes farklı bir yerlere bakınmaya başladığında anladım ki karar da yine Melez’e kalmıştı.

Kimin seçileceği de gayet belliydi galiba!

Yemekten burada başka kim anlardı ki!? Brad mi!?

Avcı kurt adamlar mı!?

Tabii ki de tüketici ben!

Ve bir yemek macerası adına şimdi mutfaktaydım.

İş başa düşmüştü. Bu yorgun halciğimle bir de üç kurda ve de bir vampire toplam üç buçuk kişiye yemek yapacaktım. Melez başlı başına bir değil bir buçuk boğazlıydı adeta!

Melez’in geniş ve modern mutfağında, dört bir yanımız malzemelerle doluydu.

Melez, mutfağın tam ortasında, her zamanki gibi güçlü ve kararlı bir şekilde hareket ediyordu.

Aşçılık desen o da vardı!

Bu kararlı hali ve net tavrı belki de her şeyi başarmasındaki asıl sebebiydi.

Kararlı hali!

Beni izlerken ben şimdi nasıl yapabilirdim ki rahat bir şekilde? Özellikle de tadı güzel bir yemek!?

İç çekerek bilmediğimi belli edercesine Melez’e döndüğümde sırıttı.

‘’Vişne havuzunda mühürlenmiş biftek yanına vişne soslu Magnolia. Ne dersin iyi gider?’’

Melez ve tarifleri!

Beni bir hayli, fazlasıyla, şaşırtıp duruyordu!

‘’Ben ne bileyim bu senin dediğin şeylerin yapımını hadi tatlı neyse de et!?’’ Tepkime boylu boyunca kahkaha attığında tezgâha eti çıkarmıştı.

‘’Neyse ki ustası yanında. Memnuniyetle yardım edeceğim. Sana bırakayım da zehirlenelim mi?’’ Melez’e tip tip bakmaya başladığında gülmeye devam ediyordu.

Nedense şu an bu mutfakta sıfır ciddiyet ve sıfır net tavır sergiliyordu.

Benimle başlı başınca dalga geçip duruyordu! Öfkemi gizlemeye çalışarak Melez’e döndüm ve söylendim.

‘’Çok haklısın! Aman elim falan kayar da fare zehri katarım yemeklerin içine! Ay fareye ne hacet pardon! Kurtboğan ve mine yeterli olurdu dimi?’’

Melez sadece bana bakmakla yetinmişken devam ettim sözlerime. Kendi kendimi onaylamıştım.

‘’İyi iyi kapmışım bir şeyler!’’ Bu avcılık işi beni baya içine almış gibiydi. Şimdiden iki vampir avcılığı bir kurt adam yaralaması iki kurt adamı kurtboğanla zehirleme… Gayet iyi ilerliyordum bence, yani… Sayılır!

Melez gözlerini devirip en sonunda bir tencere çıkardığında bana döndü.

‘’Al tatlı sende öyleyse.’’ Diyerek önüme tepsiyi koymuştu.

Muhallebili, vişne soslu bir Magnolia yapacaktım. Yani ayaklı bardaklarda! Hani şu şarap bardaklarının benzeri olarak içine tatlı konan tatlı bardağı cinsindekilerden!

Melez’e başımı salladıktan sonra muhallebiyi bir güzel hallettim. En bildiğim şeydi. Yurtta canım çektikçe yapardım. Sos ise… İşte o biraz zahmetli olacağa benziyordu.

Sos için vişneleri alıp birer birer çekirdeklerinden arındırırken Melez’e dönüp baktım. Et çoktan pişmeye girmiş!?

‘’Ne!?’’ Melez dönüp bana baktığında şaşkın bakışlarımla karşılaşmıştı.

‘’Neden her şeyi hızınla yapıyorsun ki!?’’ diye bir tepki verdiğimde sırıttı.

‘’Hızlıyım çünkü.’’ Dedi. Ardındansa ekledi. ‘’Ayrıca kurt gibi açız. Pardon kurttuk zaten dimi?’’ Melez göz kırptığında vişnelerimi çalmıştı.

‘’Hey hey hey! Onları ayıklamak için ne kadar uğraştım biliyor musun sen!? Tatlı için onlar!’’ Melez dönüp bana bir bakış attığında anlamıştım ki bu onun hiç mi hiç umurunda değildi. Vişneleri robota attığı gibi çektirdi. Etin sosu için hazırladı. Tabii sos! Aynı sostur herhalde?

Vişneleri bir gözüm rondolanmış vişnelerdeyken ayırmaya devam ettim. Melez arkasını dönüp ete bakarken hızlı bir el becerisi ile çekilmiş vişneleri komple sos tencerem ekleyip üstüne şeker ile nişastayı da koyup karıştırdım. Melez dönüp bir bakış attığında artık kaçırdığı vişnelerin yerinde olmadığını fark ettiğinde suratını asmıştı.

‘’Bir de bunu ayıklamakla mı uğraşayım!?’’ diyerek sertçe döndüğünde bir kalmadım değil.

Melez bir adımla yanıma gelirken bende bir adım ile geri kaçtım.

‘’Eee.’’ Diye bir çırpıda girdim söze. En sonunda Melez olduğu yerde sabit kalmıştı. ‘’Aslında sos yapmayı pek bilmiyorum. Öğretsen hiç fena olmazdı.’’ Vişneleri çalsam bile her iki türlü de bir sos olacağı için Melez artık bu kaçırma olayını üstelememiş ve sos için harekete geçmişti.

Biraz karıştırdığım malzemelerle uğraştıktan sonra ocağın altını yakmıştı.

‘’Olmuş işte.’’ Dedi. Ve ardından ekledi. ‘’Karıştır.’’ Hay hay! Hemen! Ne demek!? Melez yanımda ete uzanmışken sosu karıştırmaya başladım. Tabii bunu yaparken sos bir anda havalanmıştı.

Anladığım kadarıyla ben özel işçilik isteyen mutfak işlerinde yoktum.

O kadar hızlı ve sert karıştırmıştım ki… Sos daha doğrusu vişneli sos!.. Fırlayıp Melez’in beyaz gömleğinin koluna sıçramıştı.

Eyvah!

Fena halde yandım.

İşte şimdi işim bitti!

Melez ile ufak bir bakışma yaşadıktan sonra hata yapmış küçük bir çocuk gibi sırıtıp kaşığı sosun içine fırlatıp attığım gibi yanından kaçtım.

Arkamdan beni takip edip tam karşıma geçtiğindeyse de hiç düşünmemiştim.

Hiç düşünmeden!

Sırf kaçmak, kurtulmak isterken!..

Yanımdaki un paketini gördüğümde bir düşünmedim değil!

Melez gelmeye devam ederken paketi suratına fırlatmamla mutfak dışına kaçmam bir olmuştu.

Apar topar mutfağı terk edişimle Thomas ve Brad aynı anda bana dönerlerken kendimi daha da fazla bir şekilde una bulanmış bulmam bir olmuştu.

Melez’in intikamıyla!

Melez’in intikamı fazlaca ağır olmuştu.

Ben un paketini tezgâhta bırakmıştım. Melez ise ardımdan onu kaparak gelmiş paketin yarısına kadar hepsini başımdan aşağıya doğru bocalamıştı. Ben ise sadece bir çimdik kadar atmıştım oysaki!

Thomas şaşkınca yanımıza geldiğinde Brad arkada kalmıştı. Çığlığım evi inletirken Thomas’ın sesiyle sustum.

‘’Ne yapıyorsunuz!?’’

‘’Belli olmuyor mu?’’ dedi Melez. Ardından ekledi. ‘’Mutfak savaşları.’’ Ve sonrasında un paketini Thomas’a verip mutfağa yöneldi. ‘’Gel salata için sebze doğrayacak ve vişne ayıklayacaksın! Adel… Sen ise… Kovuldun! Gidebilirsin.’’

Resmen tekmeyi basmıştı!

Hayatım boyunca hiç bu kadar aşağılanmış bir aşı yamağı olmamıştım ben!

Sıkıntıdan yurdun aşçısıyla bile vakit geçirip bir gün yemeği onunla birlikte yapmışlığım vardı ama o beni böyle beter, rezil bir halde kovmamıştı bile!

Şu andan da anladığım kadarıyla…

Gömlekler ve mutfaklar…

Özellikle de un paketleri!

Sanırım Melezimizin kırmızı çizgileriydi.

Ve sürekli o çizgileri geçen kişi de ben oluyordum sanırım.

Thomas çoktan mutfağa geçmiş iken Melez’in gözleri bu sefer de Brad’e kaymıştı.

‘’Sen de yerleri süpürürsen iyi olur.’’

Bu evde, bu insanüstü toplumda…

Melez her daim Melezdi.

Melez her daim lider olandı!

Apar topar üst katın yolunu tutarken erkekler de mutfağa girişmişlerdi.

Şu üstümün başımın saçlarımın haline bak ya!

Üstümdeki tişörtü üzerimde çıkarıp fırlatıp attıktan sonra saçlarımı savura savura unları silkeledim. Yerlerin pislenmesi umurumda bile olmamıştı.

Bana kısa süreli ufak bir duş lazımdı. Bu berbat undan kurtulmam için!

Kıyafetlerimi aldığım gibi duşakabin bulunan ortak banyonun yolunu tuttum.

Banyoya girip kapıyı kapattıktan sonra aynada bir süre kendime baktım. Yeni kıyafetlerimi kapının yanındaki büyük sepetin üstüne yerleştirdikten sonra geri çekiliyordum ki kapının bir anda açılışı ile yerimden fırladım.

Bir Melez sorunu daha!

‘’Hey!’’ diye çığlığı basarken ellerim üstümü örttü. Altımda büstiyer dışı bir şey olmaması biraz utandırmıştı beni.

Biraz mı!?

Bayağı bir fazla utanmıştım!

Melez yarı çıplaklığıma anlık bir bakış atarak gözlerini direk gözlerime dikti. Sanki hiç ilgilenmiyormuş gibi. Bir saniye bile gözlerimiz birbirinden ayrılmazken Melez yutkunup söze girdi.

‘’Duş.’’ Pek de söz sayılmazdı gerçi bu. Direk kelimeydi!

‘’Ne?’’ diye anlamamışca sorarken şaşkın bakışlarım üstündeydi sonra onu beklemeden ben hızlıca söze girdim<

‘’Ne yapıyorsun acaba!? Çıkarsan eğer üstümü temizleyeceğim. Sayende un kusuyorum her yerimden!’’ Sırıtmıştı.

Sadece sırıtmamıştı da!

Alt dudağını ısırıp şöyle baştan aşağıya bir yaptığı emelin etkilerini de süzmüştü.

Ne de güzel becermişim gibi bir yüz tipine bürünürken suratı gözlerimi devirdim ve yanına giderek omuzlarından ittirdim.

Yerinden bile kıpırdamamıştı.

Sonrasında dirseklerimden tutup ellerimi aşağıya indirdiğinde söze girdi.

‘’Ne şans!? Ben de duş alacağım!’’

Ve ben de ondan geri durmamıştım.

‘’Ne şans!? Ben de önce gelen kişiyim!’’ Başını yukarı kaldırıp sözlerime sırıttıktan sonra gözlerini gözlerime bir kez daha dikti ve konuştu.

‘’Ne şans!?’’ diyerek tekrardan girdi söze. ‘’Ev de bana ait!’’ Oflayarak ve de iç çekerek üstümü başımı gösterdim.

‘’Eğer!’’ dedim. ‘’Bu unu küvetinde hamur kıvamına getirmemi istemiyorsan ki yaparsam ıspatulayla kazısan bile kurtulamazsın! Yaparım evet!’’ Sözlerime gülümseyerek başını sallayıp yanına bir bakış atmıştı.

Bence gayet ikna ediciydim.

‘’Evet halin benden de vahim. Temizlen bence de! Beş dakikaya burada olmamanı tavsiye ederim.’’ Melez son sözlerini edip dışarıya bir adım attığında gitmeden önce son sözlerimi ettim.

‘’Ne beş dakikası! Git kendine temizlenecek başka bir yer bul. Koca evinde tek bir duşakabinli banyo olduğunu söyleyemezsin bana!’’

Omuz silkti.

Ardındansa başını salladı. Ve ‘’Öyle olsun.’’ Diyerek gözlerimin önünden kayboldu.

Gerçekten rahat nefes yoktu!

Kapıyı hızlıca Melez’in arkasından çarparak kapattım ve kapımı da kilitledim.

Şimdi istiyorsa pat diye tam beş dakika sonra girmeye kalksın!

Tüm kıyafetlerimi çıkarıp soğuk suyun altına girdim. Önce saçlarımdaki unlardan kurtulmuş sonra da vücudumdakilerden. Tamamen temizlendiğimdeyse suyu kapattım ve kurulanmak için havluya sarındım. Kurunduktan sonra yeni kıyafetlerim olan lacivert yanları beyaz şeritli ince bir şort ve üstüne de bol bir tişört giydim yine lacivert rengi ve sırtında baskısı bulunan.

Saçlarımı da havlu yardımı ile kuruttuktan sonra örerek arkaya attım. Önüme de birkaç tutam saç çıkardıktan sonra dışarıya çıkmak için tamamen hazırdım.

Loading...
0%